Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
Sayfalar
▼
26 Nisan 2020 Pazar
10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 1- Öyküleyici Anlatım - İsim (Ad)
III. ÜNİTE ANLATIM TÜRLERİ
1. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM–İSİM (AD)
Öyküleyici Anlatım
Bir konunun, bir olayın bir ya da daha çok kahraman etrafında, belirli bir zaman ve yer içinde anlatıldığı anlatım tekniğidir.
Öyküleyici anlatım olay kaynaklı bir anlatım tekniğidir. Öyküleyici anlatımın olabilmesi için bir kişinin başından geçen bir ya da daha çok olayın olması gerekir. Bir kişinin başından geçenler, bir trafik kazası, bir futbol karşılaşması, geçmişte yaşadığı bir takım olaylar... öyküleyici anlatımın sınırlarına girmektedir.
"Karanlık bir kış gecesi saat üç sularıydı. Bilmem nereden eve dönüyordum. Herkes derin bir uykudaydı. O duruma gelmiştim ki kendisini dinleye dinleye kapılan insanlar gibi "Ah, bir polise rastlasam!" diyordum. Birden bire iki gölge gördüm. Biri hızlı hızlı sert adımlarla doğuya doğru giden ufak tefek bir adamdı. Diğeri sekiz on yaşlarında bir kız çocuğu."
Öyküleyici anlatımda her şey hareket hâlindedir. Varlıklar hayatın akışı içinde devamlı bir hareketlilik ve değişme içinde ele alınır. Yukarıdaki parçada bu görülmektedir.
Özellikleri:
1- Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
2- Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir. (Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
3- Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
4- Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
5- Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir. (Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
6- Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
7- Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8- Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
9- Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
10- 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
11- Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
12- Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
13- Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
İsim (Ad)
Varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır.
Örneğin "kitap" sözü aklımızda hemen varlık olarak "kitap" nesnesini canlandırır. Ya da bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişkininvarlığını söyleyemeyiz.
Örneğin "dert" dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir.
İsim çeşitlerini görelim.
1. Cins (Tür) İsmi
Aynı türden varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu varlıkların benzerleri etrafta çoktur:
“Ağaç, çiçek, kitap, ev, okul, insan, ders...”
2. Özel İsim
Tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir.
Balıkesir, Çukurova, Alpler gibi yer adları, Yunus, Serpil, Recep gibi kişi adları, Türkiye, Portekiz, Hollanda gibi ülke adları, Günün Ötesi, Kiralık Konak, Türk Edebiyatı, Hürriyet gibi kitap, dergi, gazete adları, Bilkent Üniversitesi, Yeşilay, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kurum adları, Almanca, Türkçe, Rusça gibi dil adları, İslâmiyet, Ortodoks, Yahudilik gibi din adları, Boncuk, Tekir, Yumak gibi hayvanlara verilen adlar özel isimdir.
3. Tekil İsim
Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlere tekil isim denir.
Bunlar "kitap, çocuk, şiir, bilgisayar..." gibi bir varlığı karşılayan isimlerdir.
4. Çoğul İsim
Sayıca birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Çoğul isimler, "-ler, -lar" eki getirilerek yapılır.
"Kitaplar, çocuklar, şiirler, bilgisayarlar..." isimleri çoğul isimlerdir.
5. Topluluk İsmi
Yapıca tekil olduğu hâlde, yani çoğul eki almadığı halde birden çok varlığı karşılayan isimlere topluluk ismi denir.
"Toplum, halk, millet, ordu, bölük, sürü..." sözcükleri birer topluluk adıdır.
Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.
Örneğin, "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz!" cümlesinde "ordu" topluluk ismi çoğul eki almıştır. Burada ordunun birden fazla olduğu anlatılmak istenmiştir.
6. Somut (Madde) İsim
Duyu organlarımız ile algılanan isimlere somut isim denir.
"Kitap, masa, insan, ışık..." beş duyumuzdan biri ile algılanan somut isimlerdir.
7. Soyut (Mana) İsim
Duyu organlarımız ile algılanamayan, ama varlığına inandığımız isimlerdir.
"Neşe, özlem, sevgi, korku..." duyu organlarımız ile algılanamayan soyut isimlerdir.
10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Anlatım ve Özellikleri, Doğrudan, Dolaylı, Somut, Soyut Anlatım
II. ÜNİTE ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ
1. ANLATIMA HAZIRLIK
Anlatım sırasında başarıya ulaşmak için öncelikle anlatımda hazırlık yapılmalıdır. Hazırlık yapmadan yapılan anlatımlar başarıya ulaşamaz. Başarılı bir anlatım yapabilmek için hazırlık aşamasında, bilgi toplamalı, deneyimlerimizi toplanan bilgilere göre zenginleştirmeli ve yapılan çalışmaları gruplandırmalıyız. Daha sonra anlatıya başlamalı veya sunmalıyız.
Bir metni oluştururken şu aşamaları takip ederiz:
1- Konu belirlemesi yapılır
2- Belirlenen konuda neyi nasıl ve niçin anlatacağımızı belirleriz.
3- Konu ile ilgili kitap, dergi, gazete, internet vb araştırma yapılır.
4- Yapılan araştırmalar not edilir ve notlar sonrasında gruplandırılır eğer aynen kaynak gösterilecekse dipnot edilecek kaynaklarda ayrıca belirlenip alınır. Kaynaklar varsa dipnot olarak yazılabilir
5- Kısa cümleler ile üzerinde duracağımız konu planlanır, sıralanır.
Anlatımda hazırlık yapmak metnin doğruluğunu, akıcılığını olumlu yönde etkiler.
Anlatıma hazırlıkta bilgi toplama işi çeşitli yöntemlerle yapılır. Sonrasında bu bilgilerin kullanım aşamasına geçildiğinde anlatımda aynen kaynak gösterecek isek dipnot kullanırız.
2. ANLATIMDA TEMA VE KONU
Anlatımda tema ve konu belirlemesi de önemli bir aşamadır. Tema daha genel konu ise daha özel ve somuttur. Tema sınırlandırılıp somutlaştırılırsa konu olur.
Konu görmek ve izlemek ile algılanabilirken tema daha çok kavranır. Mesela sevinç bir temadır ama yaşama sevinci bir konudur. Farklı metinlerde tema ve konu ortak olabilir ama bu metinlerin ifade ediliş tarzı biçimi farklı olabilir. Örneğin iki metinde İstanbul’u anlatabilir ama tarz farklı olabilir.
Tema konu ve ifade ediş şeklinin hepsine birden içerik denir.
3. ANLATIMDA SINIRLANDIRMA
Anlatım sırasında konu sınırlandırması yapmak anlatımda düşüncelerin belirginleşmesini sağlar.
Yazılarda kullanılan başlık ise metnin temasını sınırlandıran ve somutlaştıran bir göstergedir. Soyut olan kavramlar (tema), anlatım sırasında bağlam (yer), kişi, zaman, ifade ve anlatım biçimi ile somut hale getirilir. Anlatıcının tavrı da temanın sınırlandırılmasında etkilidir. Konu sınırlandırması yapılırken genellikle genelden özele doğru bir yöntem izlenir.
4. ANLATIM VE ANLATICININ AMACI
Etkili bir iletişim için iletişim öğeleri sağlıklı olmalıdır ve dil en doğru şekliyle kullanılmalıdır. Çünkü iletişimde en önemli öğe dildir. Anlatım şeklinin (üslûp) belirlenmesindeki ana nokta anlatıcının (gönderici) amacı ve alıcının durumudur.
Metinlerde anlatımın amacı iletişim öğelerinin rolüne ve görevlerine göre değişir. Metinlerde amaç bilgi vermek olabilir bir makale gibi, duyguları derin bir şekilde ifade etmek olabilir şiir gibi veya öznel görüşleri belirtmek olabilir gezi yazısı gibi.
Anlatım biçimi bu amaca göre biçimlenir. Anlatım, gönderici, alıcı, kanal, şifre gibi iletişim öğelerine göre değişir. Anlatıcı ve dinleyici (okuyucu) arasındaki ilişki anlatımın amacını belirler. Üslup ta amaca ve alıcıya göre değişir. Anlatım yazılış amacına göre değişir ve şekillenir. Okuyucu ve anlatıcı arasındaki ilişkiye göre şekillenir.
5. ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI
Metinlerde ortak temalar kullanılabilirken ortaya konulan metinler birbirinden farklılıklar gösterebilirler. Sanatçının bakış açısı ve ifade tarzı farklılık oluşumunda ana etkendir. Ayrıca, metnin meydana getirildiği zaman ve mekânda metni farklı yorumlamada etkendir.
Anlatım yapılırken cümleler anlatıcının ifade ediş tarzını öznel ifade ve nesnel ifade olarak iki şekilde ele alabiliriz.
Öznellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun yorumunun bulunduğu ifadelerdir. Kişiden kişiye değişen yargılara denir. Bu ifadelerin kanıtlanması zordur. Bu ifade şeklinin bulunduğu metinler genellikle sanatsal kaygıyla yazılır ve dolayısı ile de metinlerde anlatıcı üslûbu buna göre şekillendirir. Betimlemelerde yoğun bir şekilde öznel ifadelerden yararlanılır.
“Konya, Türkiye’nin en güzel şehridir.” İfadesi öznel bir ifadedir çünkü içerisinde geçen güzel kavramı kişiseldir ve bir başkası güzel bulmayabilir.
Nesnellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun, görüşünün, yorumunun yer almadığı
ifadelerdir. Bu ifadeler kişiden kişiye değişmez. Doğruluğu yada yanlışlığı kolayca kanıtlanır. Bilgi verme amaçlı metinlerde yoğun bir şekilde bu anlatım kullanılır ve anlatıcı da üslûbunu buna göre belirler.
“Konya Türkiye’nin yüzölçümü en büyük şehridir.” İfadesi doğruluğu tartışılmaz bir ifadedir.
Anlatımda birde anlatıcı doğrudan anlatım ve dolaylı anlatım olarak iki farklı anlatım kullanır.
Doğrudan Anlatım:
Bir kişinin sözünü herhangi bir değişiklik yapmadan aktarmaya doğrudan anlatım denir. İfade bu tip bir anlatımda söyleyen kişinin ağzından çıktığı gibi aynen aktarılır, yorum katılmaz. Genellikle tırnak içine alınarak cümlede verilir.
Babam ‘Bayram sabahı namaz sonrası mezarlık ziyareti yapacağız.’ dedi.
Doğrudan anlatım olsun dolaylı anlatım olsun aktarılan ifadenin anlamında bir değişiklik olmaz.
Dolaylı Anlatım:
Anlatıcının başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek amacıyla gerçekleştirdiği anlatımdır. Anlatıcı aktaracağı ifadede kendine göre bir takım söyleyiş değişiklikleri yapar. Bir başkasının sözünü kendi ifademizle aktarmaktır.
Babam bayram sabahı mezarlık ziyareti yapacağımızı söyledi.
Öğretmenimiz test çözmenin yararlı olacağını söyledi. Gibi örnekler verilebilir.
Somut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayabildiğimiz kavramlar somut kavramlardır. Anlatıcının gördüklerini duyduklarını duyuları ile algılayabildiklerini aktardığı kavramlardır. Duyularımıza bağlı olarak verilen konular somut ifadeler ile ele alınır.
Örneğin mevsimler konusu duyulara hitap eden kavramlara yer verdiği için konuda somut bir şekilde ele alınır.
Daha çok bilimsel içerikli ifadelerin olduğu metinlerde kullanılır.
Soyut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayamadığımız ama varlığına inandığımız kavramlara soyut kavramlar denir.
Daha çok yazarın anlatıcının kişisel kanaatlerinin yoğun olarak kullanıldığı anlatımlarda soyut kavramlara daha çok yer verilir. Sanatsal gayenin ön plana tutulması görülür bu anlatımlarda daha çok. Felsefi , kişisel görüşlerin yer aldığı metinlerde sıkça karşılaşırız. Anlatıcının başkalarından işittiği anlatımda soyut anlatım özelliği gösterir.
6. ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ
Anlatım İlkeleri: İyi bir anlatımda bulunması gereken ilkeler vardır. Bunların başında akıcılık, duruluk, yalınlık ve açıklık gelir.
Açıklık: Anlatımın farklı anlamlara gelmeyecek şekilde ifade edilmesidir. Bir konudaki ifadeden herkesin aynı şeyi anlamasıdır. Değişik anlamlara gelebilecek cümleler bu konunun aksine kapalı ifade olur. Anlatımda açıklığı sağlamak istiyorsak öğeleri yerli yerinde kullanırken noktalama işaretlerini de yanlışsız kullanmalıyız.
Eğitim konusunda anne ve babalar yönlendirilmelidir. Cümlesinde öğeler yerinde kullanılmadığı için açık bir anlatım olmaz. Anne ve babalar eğitim konusunda yönlendirilmelidir. İfadenin daha açık şeklidir.
O okulu arkadaşından çok severdi. Cümlesi de açık olmayan bir ifadedir. Cümlede "o" kişi mi Yoksa o okul mu açık değil o dan sonra virgül kullanımı ifadeyi açık hale getirebilir.
Akıcılık: Anlatımda okunuşu ve söylenişi zor olan sözcüklerden kaçınarak kolay söyleyişi olan sözcüklerin kullanıldığı gereksiz sözcük tekrarlarından kaçınılan ifadenin hiçbir engele takılmadan sürdüğü ifadelerdir. Anlatımda söylenişi zor seslerin kullanılması akıcılığı ses düzeyinde bozar. Arka arkaya söylenişi sert yada yumuşak hecelerden meydana gelen sözcüklerin kullanımı sözcük düzeyinde akıcılığı bozar. Sözcük tekrarları ve aynı anlama gelen sözcüklerin yoğun kullanımı da cümle düzeyinde akıcılığı bozar.
Duruluk: Anlatımda gereksiz sözcüklere yer verilmeden karmaşık ve anlaşılması güç cümlelerin kullanılmamasıdır. Duruluğun sonucunda yalınlık ve akıcılık ortaya çıkar.
Yalınlık: Anlatımda kullanılan ifadelerin sade gösterişsiz ve kısa kesin ifadelerle dile getirilmesidir.
Üslûp: Sanatçının duyuş görüş ve anlatış tarzıdır.
Özgünlük: Hem duyuş düşünüş olarak hem de anlatım olarak sanatçının diğerlerine benzememsidir.
7. ANLATIMIN OLUŞUMU
Metni eğer bir duvara benzetirsek duvardaki taşların yerini paragraflar tutar. Harç yerine ise tema ve işlenen konuyu düşünebiliriz. Eğer anlatımın oluşumunda olaya paragraf olarak bakarsak sözcük, sözcük grupları ve işlenen konu bir bütündür.
Kelimeler tek başına kullanıldıklarında bir anlam ifade etmezler. Kelimelere dil bilgisi kurallarına uygun olarak çeşitli ekler getirilir ve böylece anlamlı bir cümle oluşur. Cümlelerde bir araya geldiklerinde anlamlı bir bütünlük sağlayarak paragrafı oluşturur.
Bir metinde dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine bağlaşıklık ya da dil bilgisi bağıntısı denir.
Ya biz yolumuz–un son-u-n-a var madan gece olursa.
Yukarıdaki cümleye bakıldığında cümle oluşturulurken sadece dil bilgisi kurallarına değil aynı zamanda anlam bağlantılarına da dikkat edilmiştir. Bu anlam bağlantılarına da “bağdaşıklık” denir.
Paragraf oluştururken cümleler arasında bir anlam bütünlüğü oluşmalıdır. Anlam bakımından bütünlük sağlanmadığında paragraf oluşmaz. Cümleler arasında da anlam bakımından bir bütünlük olmalıdır. Cümle oluşurken de kelimeler arasında anlam bakımından bağdaşıklık olması gerekir. Nitekim paragrafta namla sorularına bakıldığında anlatımın akışını bozan ifade hangisidir şeklinde sık sık sorularla karşılaşabilmekteyiz. Konu ve tema bütünlüğüne dikkat edilmelidir.
Bağdaştırma: “Tamlama, deyim gibi söz varlığı içindeki öğeleri ve tümce ya da sözceleri anlamlı, kabul edilebilir birimler halinde bir araya getirmeye bağdaştırma denir”.
Körpe salatalık , çıkmaz sokak, ilk göz ağrısı gibi örnekler verilebilir.
Alışılmamış Bağdaştırma: “Anlam belirleyicileri, anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmayan birleştirmelerdir.
körpe merdiven, dilsiz hayaller, korkunç kıyafet vb. dilsiz insan alışılmış bağdaştırma iken dilsiz hayaller alışılmamış bağdaştırmadır.
Bağdaştırma yapılarak metinlerde kullanılan kelimeler bir araya gelerek yeni anlamlar oluşturur. Bu sayede aynı durum yada olayı farklı sözcüklerle ifade edebilme olanağı elde ederiz.
Bağlam: Kelimelerin veya kelime gruplarının veya cümlelerin metinlerde bulunduğu yere bağlı olarak farklı anlamlar kazanmasına bağlam denir.
Bu elimdeki çanta çok ağır.
Onun hocadan duyduğu laflar çok ağır laflardı.
Metinlerde bağlaşıklığa ve bağdaşıklığa uyulmaması anlatım bozukluğuna neden olur. Bağdaşıklıkta hata yapılırsa kelimeler yanlış anlamda kullanılır.
Çam fidanlarını yamaca özenle ektiler.
Cümle incelendiğinde (ek-) eylemi uygun olmayan bir şekilde kullanılmış ve bağdaşmamıştır. Bu durumla bağdaşan ifade (dik-) eylemi olması gerekirdi.
Bağlaşıklıkta daha çok kelimenin eksik kullanımı
bağlaşmayı bozar.
Listede benim ve senin adın yokmuş.
Cümlesine bakıldığında bağlaşmayı bozan durum benim kelimesinden sonra adım (benim adım ve senin adın) kelimesi olmalıydı.
10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - I. Ünite Sunum, Tartışma, Panel, Açık Oturum, Sempozyum, Forum, Münazara
I. ÜNİTE SUNUM-TARTIŞMA-PANEL
1. SUNUM
İnsan hayatı, bir toplumun içinde mevcuttur. Bu toplumda her an insanlarla iletişim içindeyiz. Konuşurken, yazarken, bakarken her zaman bir iletişimle, bir sunumla karşı karşıyayız. Lokantayı seçerken bile garsonların servisine dikkat ederiz. Garsonun dış görünüşü, işteki ustalığı, müşteriye karşı tavrı o lokantayı seçmemizde birinci derecede etkilidir. Yemekler çok güzel ve kaliteli olabilir; ancak onu sunan bunu gerektiği gibi sunmuyorsa yani kendisi bal; yüzü sirke satıyorsa, yemekler ne kadar kaliteli olsa da asla bir daha orayı tercih etmeyiz.
Öğretmenlerimiz derslerde cd, vcd, tepegöz, slayt, internet, bilgisayar gibi teknolojilerden yararlanırlarsa; dersi daha iyi sunmak için gayret ederlerse bizim dersi daha iyi anlamamızı sağlarlar.
Sonuç olarak hayatımızın her köşesinde karşılaştığımız sunum konusunu bilmek ve en etkili biçimde kullanmamız gerekir. Bilgileri yenileyen, pekiştiren, hatırlatan, önemli nokta/an öne çıkaran; bir çalışma sonucunu açıklayan; laboratuvar araştırmalarını sunan, anket sonuçlarını ifade eden; önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara “sunum” adı verilir.
Sunumda amaç; bilgileri yenileme, araştırma ve anket sonuçlarını değerlendirme, bilime katkıda bulunmadır. Sunumlarda dinleyici kitlesinin, konuya ilgi duyan kişilerden oluşur ve sunumda eldeki teknik imkânlardan yararlanmaya özen gösterilir
Sunumdan Önce Yapılması Gerekenler
1- Öncelikle bir konu seçilmelidir. Bu konu güncel olmalıdır.
2- Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanmak faydalıdır.
3- Sunum yerinin daha önceden görülmesi gerekir.
4- Prova yapma, kullanacağı malzemelerin kontrolü sunumu yapan kişinin amacına ulaşmasında yararlı olacaktır.
Sunum Sırasında Yapılması Gerekenler
1- Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir.
2- Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir.
3- Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur.
4- Konuşmacı ses ve kelimelerin doğru telaffuza özen göstermesi gerekir.
5- Sunumda, bilgisayar, cd, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanabiliriz.
6- Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmanıza ilgi ve tat katacağını unutmamalıyız.
Görsel Malzemenin Kullanılış Amacı:
1- Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamaları için,
2- Fikirleri, kavramları vb. anlatırken zaman kazanmak için,
3- Yanlış anlamalardan kaçınmak için,
4- Fikirleri sağlamlaştırmak için,
5- Tat ve espri katmak içindir.
İyi hazırlanmış görsel malzemeyi, konuşmacı konuyla güzel ve uyumlu bir şekilde kullandığı zaman başarılı olur. Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin dikkatini dağıtabilir. Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız.
Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir. Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır. Konuşmada; %55 görüntü, %38 ses,
%7 sözler etkili olduğuna göre buradan slaytın önemi daha iyi ortaya çıkar..Bu yüzden sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdır. Slayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlar. Slaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir. Sunumda, gerektiğinde daha önce hazırlanmış bazı belgeler, grafikler ve şekiller kullanılabilir. Malzemeleri bir başkası kullanacak ise konuşmacı ile malzemeleri kullanan kişi arasında uyum kaçınılmazdır. Sunumda gereksiz ayrıntılara girilmemesi gerekir.
Sunum Sonrasında Yapılması Gerekenler
1- Sunum yapan konuşmacı sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına müsaade etmelidir.
2- Konuşmacı sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu, açık ve net cevaplar vermelidir.
2. TARTIŞMA
Bilgi, paylaşarak çoğalır. Eğer ilk insandan bu yana insanlar düşüncelerini birbirleriyle paylaşmasalardı doğru, iyi ve güzeli bulamazlardı. Bilimin ve teknolojinin gelişmesini de bu bilgi paylaşımına borçluyuz. Bütün bunlar da tartışmayla olur.
Tartışma, bir nevi paylaşmadır. Her şeyin zıttıyla var olduğunu düşünürsek, tartışmada her düşüncenin karşıtını alarak zenginleşir. Tartışmayla analiz ve sentez yeteneğimizi geliştiririz. Kısaca tartışma olmasaydı insanlık gelişmez, hayat tekdüze, renksiz
ve tatsız olurdu.
Bir sorunun tartışılarak çözülebileceğine inanıyoruz. Bir konu enine boyuna tartışılarak artıları, eksileri ortaya konur. Böylece bir uzlaşma sağlanabilir.
"Doğrular, düşüncelerin çarpışmasıyla ortaya çıkar." sözü, tartışmanın önemini ortaya koyan bir sözdür. İnsanlar, farklı farklı düşüncelere sahiptir. "Akıl akıldan üstündür." derler atalarımız. Buradan hareketle farklı fikirlerin ortaya konduğu tartışmalarda bizim bilmediğimiz veya farklı açıdan bakmadığımız fikirleri görme imkânı bulabiliriz. Böylece paylaşılan bu fikirler bizleri doğruya ulaştırır.
Tartışma, bir konu çevresinde lehte ve aleyhte karşılıklı düşünceleri ortaya koyma, problemlere cevap ve çözüm bulma; gerçek, doğru, iyi ve güzel olanı birlikte aramaktır. (Doğru, iyi ve güzelin zamana bağlı olduğunu unutmamak gerekir.)
Tartışmada; karşılıklı saygı ve hoşgörü, nazik, toleranslı, sabırlı olma; konuşma kurallarına, verilen zamana ve sıraya uyma amaca ulaşmada yararlıdır.
Tartışmada bir konuda edinilmiş peşin hükümlerin, önceden alınmış kesin kararların, bilineni farklı cümlelerle devamlı tekrar etmenin, konu dışına çıkmanın tartışmaya yarar sağlamayacağı açıktır.
Tartışmayı yöneten bir başkana ihtiyaç vardır. Başkanın; konuyu ortaya koyup sınırlaması; konuşmacıların konu dışına çıkmalarını, konuyla ilgisiz ve gereksiz konuşmalarını engellemesi, konuşmacıların birbirini suçlamaya yönelik konuşmalarına izin vermemesi, tartışmanın kurallarına uygun yürütülmesini ve bir sonuca ulaştırılmasını, bu sonucun da bir rapor haline getirilmesini sağlaması gerekir.
Bazı tartışmaların sonuçları yalnızca basın aracılığıyla duyurulur; bazıları ise basına ve halka açık olur. Dinleyicilerin huzurunda, dinleyiciler için gerçekleştirilen bu tartışmalarda konuşmacılar tartışma konusundaki bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletirler; onları bilgilendirmeyi, yönlendirmeyi amaçlarlar. Bu tip tartışmalarda kamuoyu oluşturma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen önemli faktördür.
Tartışmalar düzenleniş amaçlarına, hedef dinleyici kitlesinin zevk, kültür ve anlayışına göre değişik nitelikler kazanır.
Tartışmalarda dil, gönderme ve anlatım işleviyle kullanılır. Burada dilin çift işlevliliğinden söz edebiliriz. Mesela “Açık oturum, bal rengi, ipek böceği, karış karış, ruh bilimi, un helvası, yaban gülü. Bunların her biri birer birleşik kelimedir. Birleşik kelime, çünkü iki söz bir araya geliyor ve tek bir kavrama karşılık oluyor. Ama bu tek kavramı oluşturan sözlerden her biri kendi anlamını koruyor. Bunlar ayrı yazmakla bir kelime olma özelliğini yitirmez." cümleleri dilin gönderme işlevi olan cümlelerdir.
“Teşekkür ederim Sayın Başkan. Burada oturan hocalarımızın hepsi bizden oldukça büyük ve bazıları şahsen hocam oldular. Bu yüzden incitici veya kırıcı şeyler söylemem tabi ki beklenemez." Cümlelerinde ise dil, anlatım işleviyle kullanılmıştır.
3. PANEL
Panel tartışma türlerinden bir tanesidir. Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir.
Açık oturum ile panel özellikleri yönüyle birbirlerine çok benzerler. Hatta bazı kitaplarda panel ile açık oturum aynı konuşma türü olarak verilir. Arada sadece üslup farkı vardır.
Panelde amaç, bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşlerle farklı anlayışları ortaya koymaktır.
Panelde de bir başkan bulunur. Konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir.
Konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar.
Konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.
Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. Tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür
AÇIK OTURUM
Geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun, uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışıldığı konuşmalara açık oturum denir.
Açık oturum, büyük bir salonda dinleyiciler önünde yapılabileceği gibi stüdyoya davet edilen dinleyiciler önünde veya dinleyici grubu olmadan da radyoda ya da televizyonda yapılabilir.
Konuşmacı sayısının üç veya beş kişi olarak tespit edildiği açık oturumlarda başkan önce konuyu açıklar, sonra konuşmacıları tanıtır ve sırayla söz verir. Başkanın konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Başkan, sırasıyla ve dönüşümlü olarak konuşmacılara sorular yöneltir, gerektiğinde kısa bir değerlendirme yapar. Tartışma boyunca tarafsız olmak, konuşmacılara verilen süreyi dengeli bir şekilde ayarlamak, tartışma kurallarının dışına çıkılmasını engellemek başkanın görevleri arasındadır.
Açık oturumun süresi konuya göre ayarlanmalıdır.
BİLGİ ŞÖLENİ (SEMPOZYUM)
Bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanı değişik kimseler tarafından (çoğunlukla akademik konularda) yapılan seri konuşmalara bilgi şöleni (sempozyum) denir.
Bilgi şöleni, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havası içinde geçer.
Konuşmacılar, konuyu kendi ilgi alanları açısından ele alırlar. Mesela, Yunus Emre konulu bir bilgi şöleninde konuşmacılardan biri onun yaşadığı dönemdeki siyasi gelişmeleri ele alırken; bir başkası Yunus Emre'nin şiirlerindeki insan sevgisinden bahsedebilir.
Bilgi şöleninde amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilerek konuya bir çözüm üretmektir. Konuşmaların sonunda oturum başkanı, konuyu özetler ve çıkan sonucu dinleyicilere aktarır.
Bilgi şölenini, oturum başkanı yönetir. Konuşmacı üyelerin sayısı üç ile altı arasında değişebilir. Üyelerin konuşma süreleri genellikle beş dakikadan az, yirmi dakikadan çok olmaz. Bilgi şöleni, konunun önemine ve uzunluğuna göre oturumlar halinde, ayrı salonlarda birkaç gün boyunca da sürebilir. Bu nitelikteki konuşmalar genellikle akademik konularda olur.
FORUM
Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir.
Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat; forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda, panelden
sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır.
Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar. Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir.
Esasen forumda amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır.
Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kıncılıktan uzak, samimi bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır.
MÜNAZARA
Birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin, iki grup arasında bir hakem heyeti (jüri) huzurunda tartışıldığı konuşmalara münazara denir.
Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.
Tartışmalar için geçerli olan kurallar, münazaralar için de geçerlidir. Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Her grup kendi grup sözcüsünü (veya başkanını) önceden belirler. Münazaranın uygulanış şekilleri arasında küçük farklılıklar olmakla birlikte grup sözcüleri sırasıyla gruptaki arkadaşları tanıtırlar ve konuyu hangi yönlerden ele alacaklarını belirtirler. Daha sonra grup üyeleri konuşmalarını yapar. Son olarak sözcüler savunmalarını yaparak münazarayı bitirirler. Jüri, konuşmacıların hazırlıklarını, savunmalarını ve konuşmadaki başarılarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar ve galip tarafı belirler.
Münazaralar genellikle sınıf ortamında yapılan tartışmalardır.
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - VI. Ünite Paragraf Bilgisi ve Çeşitleri
VI. ÜNİTE PARAGRAF BİLGİSİ
1. ANLATIM BİRİMİ OLARAK PARAGRAF
Bir düşünceyi ana düşünce etrafında destekleyen cümle veya cümleler topluluğuna paragraf denir.
Paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle bağlantılıdır; bu bağlantı paragrafta anlam bütünlüğünü oluşturur.
2. PARAGRAFTA YAPI
Yapı bakımından bir paragrafta üç bölüm bulunur. Bunlar giriş cümlesi, gelişme cümleleri ve sonuç cümlesidir.
Giriş:
* Genel bir yargı niteliğindedir.Bu bölüm bir ya da iki cümleden oluşur.
* Paragrafın konusu genellikle bu cümlelerdir.
* Giriş bölümü paragrafın bir çeşit özeti olduğundan ana düşünce hakkında ipuçları verir.
* Asla bağlaçla başlamaz.
* Giriş cümlesinde kendisinden önce bir cümle daha olduğunu düşündürecek bazı zamir, sıfat ya da edatlar bulunmaz.
Gelişme:
* İkiden fazla cümleden meydana gelir.
* Girişte belirtilen konu, bu bölümde örnekleme,tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurularak açıklanır.
* Bu bölümde yer alan düşünceler paragrafın konusuyla ilgili olmalıdır, yoksa anlatımın akışı bozulur.
Sonuç:
* Genellikle bir cümleden ibarettir.
* Anlatılmak istenen düşünceyle ilgili son sözün söylendiği bölümdür.
* Yazar paragrafta asıl anlatmak,vurgulamak istediği düşüncesini (ana düşünce) genellikle bu bölümde verir.
* Sözlerin toparlanması niteliğinde olduğundan kapsamlı bir yargıdır. Bu yönüyle de giriş cümlesine benzer.
* Toparlayıcı,özetleyici olması nedeniyle “demek ki,sonuç olarak, öyleyse, özetle...” gibi sözlerle başlayabilir.
Uyarı: Ana düşünce,genellikle paragrafın sonuç bölümünde olmakla birlikte, bazen metnin başında ya da tümüne yayılmış olabilir.
3. PARAGRAFIN BOYUTU
Paragrafın boyutu anlatılan, tanıtılan, bildirilen konunun yer zaman ve kişilerle ilgi derecesine göre belirlenir. Anlatıcının, anlattığı yer ve objeyle ilişkisi paragrafın uzun veya kısa olmasını belirler. İletişim biçimi; iletinin (mesajın) niteliği; alıcının, göndericinin durumu ve ileti kanalının durumu paragrafın boyutunu etkiler. Tek cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi birden fazla cümleden oluşan paragraflar da vardır. Yalnız karışık konularla ilgili düşüncelerin bir paragrafta toplanması güçtür.
4. PARAGRAFTA ANLAM VE ANA DÜŞÜNCE
Bir metinde yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir.
Başka bir söyleyişle ana düşünce paragrafta iletilmek istenen iletinin en kısa ve açık ifadesidir. Paragrafta ana düşünceyi destekleyen onu açıklayan diğer düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Paragraftaki yardımcı düşünceler ana düşünce etrafında, onu değişik yönlerden destekleyen, tamamlayan, açıklayan ve onun doğruluğunu, yanlışlığını kanıtlayan cümle ve ifade kalıplarıdır.
Paragraftaki ana düşünce diğer paragraflardaki ana düşüncelerle bağlanır. Bu bağlantılarla metnin bütünlüğü sağlanır. Paragrafta metnin tamamı dikkate alınarak ne, kim, nerede ne zaman, nasıl, ne kadar gibi soruların cevabı olacak şekilde iletiyi belirten düşüncelere yer verilir.
5. PARAGRAF ÇEŞİTLERİ
Belli başlı paragraf çeşitleri şunlardır:
a. Olay Paragrafı:
Anlatılması, açıklanması istenen bir olay ele alınır. Paragrafın yapısı olayın oluş sırasına göre, kişi-mekân ilişkisine ya da anlatıcının anlatılan veya nakledilen olayla ilişkisine göre değişir. Olay üzerinde yoğunlaşılır ve olayın en çok dikkat çekici yönleri ve heyecan verici yanları anlatılır. Olayın anlatımında anlatılmayan kısımlar sezdirilecek tarzda cümleler kullanılır.
b. Çözümleme Paragrafı:
Bir düşüncenin incelenerek çözümlemesinin yapıldığı paragraflardır. Bu tür paragraflarda paragrafın konusu olan kişinin görünüşünden, konuşmasından davranışlarından söz eden cümlelere yer verilir. Bir düşünceyi çözümleyen paragraflarda düşünceyi oluşturan, destekleyen, geliştiren ögeler üzerinde durulur.
c. Düşünce (Fikir) Paragrafı:
Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir düşünceyi kanıtlamak amacıyla yazılan öğretici metinlerde bulunur.
ç. Betimleme (Tasvir) Paragrafı:
Bir olayı ya da bir varlığı canlandırmak amacıyla yazılan paragraflardır. Betimleme paragrafında betimlenecek kişi, yer ve görünüşün benzerlerinden ayıran özellikleri üzerinde durulur. Betimleme paragrafında betimlenecek varlığın niteliğine göre paragrafın dili değişir.
d. Açıklama Paragrafı:
Herhangi bir konunun, kavramın, nesnenin kullanımını, değerini açıklamak için yazılan paragrafa açıklama paragrafı denir. Açıklama yapılırken basit olandan karmaşık olana doğru gidilir. Yerine göre açıklanacak konunun herkesçe bilinen veya bilinmesi gereken yönü belirtilir. Açık, anlaşılır bir dil kullanılır.
e. Tartışma Paragrafı :
Bu tür paragraflar da,bir konu ya da olgu üzerine yerleşmiş kanıları,düşünceleri değiştirme amacı vardır.Bu yüzden yazar,okuyucuyla tartışıyormuş gibi bir üslup takınarak birbirine karşıt olarak verilen iki görüşten birini doğrulamaya veya benimsetmeye yönelik bir anlatım yolu seçer.Bu iki karşıt görüş “ama, fakat, ancak” gibi bağlaçlarla birbirine bağlanarak bir karşıt görüş yazar tarafından okuyucuya sunulan önerme cümleleriyle çürütülmeye çalışılır.
f. Düşsel (Fantastik) Paragraf:
Çağrışıma bağlı tamamen olağan ve olağan dışı hayal gücüne dayanılarak oluşturulan paragraflardır.
g. Mizahi Paragraf:
Mizah (gülmece) yazılarında okuyucuyu gülmeye ve alaycı bir bakış açısıyla düşünmeye yönelten paragraflardır. Her paragrafın bir yazılış amacı vardır.
* Yazar;bir olay,durum veya düşünceyi doğrudan doğruya ulaştırmayı,bilgi vermeyi amaçlayabilir.
* Önceden yerleşmiş düşünceleri değiştirmeyi,çürütüp kendi fikrini kabul ettirmeyi amaçlayabilir.
* Olmuş veya olması muhtemel olayları yer, zaman ve şahıslarla birlikte verebilir.
* İçinde bulunduğu ortamı,gördüğü birini,bir varlığı okurun gözünde canlandırmak isteyebilir.Yani dört farklı amaç taşıyabilir ve yazarın amacıyla anlatım biçimi arasında bir uyum vardır. Amacına göre anlatım biçimini seçer. Bunlar:
1.Açıklayıcı Anlatım:
Öğretmek, bilgi vermek amacıyla yazılan; doğrudan bilgi vermeye yönelik bir anlatım biçimidir. “Neden, niçin, nasıl” gibi sorular cevabını bulur.Genellikle nesnel bir tutum sergiler yazar.Tanımlama, karşılaştırma, alıntı yapma,örnekleme gibi açıklama yöntemlerine başvurulur. Bilimsel yazılarda,düşünce yönü ağır basan fıkra, makale, inceleme, eleştiri, deneme gibi türlerde kullanılır.
2.Tartışmacı Anlatım :
Yazarın, bir düşüncenin yanlışlığını ortaya koymak amacıyla kullandığı anlatım biçimidir. Öncelikle yanlış bulduğu, benimsemediği fikri ortaya koyar. Sonra bu düşüncenin eksik ve kusurlu yönlerini ortaya koyar.En sonunda da kendi düşüncesinin doğru olduğunu kanıtlar.Önce “tez” ileri sürülür. “diyelim ki,tut ki...”gibi varsayım ifadeleri kullanılarak “Bu fikir kabul edilse bile şu şu eksikleri,yanlışları var.”diye o tezi çürütüp “antitez”ini (kendi düşüncesini) ortaya koyar ve bunu kanıtlamaya çalışır.
3.Öyküleyici Anlatım:
Olay anlatımına dayanan anlatım biçimidir. Olaylar; şahıs,yer
ve zaman bakımından belirtilerek anlatılır.Daha çok geçmiş
zaman kullanılır
.Amaç, okuyucunun g
özünde canlandırmak ve okuyucuya olayı yaşatmaktır. Olaylar oluş sırasına göre bir dizi halinde verilir ve birbirine bağlanır.
4.Betimleyici Anlatım:
Bir varlığın, yerin, kişinin ayırt edici özelliklerini ayrıntılarıyla insanın zihninde canlandıracak şekilde anlatmaktır. Sözcüklerle resim çizme sanatı olup niteleyici sözcükler (sıfatlar,zarflar ) çokça kullanılır. Yapılan tasvir bir insana aitse buna “portre” denir. İnsanın dış görünüşünün anlatılmasına “fiziki portre”, iç görünüşünün, ruhsal yönünün anlatılmasına da “ruhsal portre” denir. Betimlemede gözlem başta olmak üzere tüm duyulardan yararlanılır.
İzlenimsel Betimleme: Yazarın betimleme yaparken kendi duygularını, beğenilerini katmasıdır.
Açıklayıcı Betimleme: Yazarın duygularını içermeyen, bilgi verme amaçlı yapılmış betimlemedir.
6. PARAGRAFTA DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
1.Karşılaştırma:
İki kavram, varlık veya olayın benzer ya da
farklı yönleriyle ortaya konmasıdır.Genellikle“oysa,ise,daha,
en” gibi ifadeler kullanılır.
2.Tanımlama:
Bir kavramın veya varlığın ne olduğunu bildiren cümlelerdir. “Bu nedir?” sorusuna cevap verir ve genellikle “...dir, ... denir” gibi ifadeler bulunur.
3.Benzetme:
Kavramları ya da varlıkları benzer, ortak yönleriyle anlatmaktır.
4.Örneklendirme:
Bir düşünceyi inandırıcı kılmak için örneklere başvurmaktır. Soyut haldeki düşüncenin somut hale getirilmesi ve anlatımı görünür ve anlaşılır kılmak için bu yola başvurulur.O konuyla ilgili kitap, yazar ismi olan çeşitli örnekler verilir.
5.Tanık Gösterme:
Yazarın, düşüncesini kanıtlamak için işlediği konuda söz sahibi olan kişilerin düşüncelerinden,sözlerinden yararlanmasıdır. Konuyla ilgili uzman kişilerin düşünceleri genellikle tırnak içinde doğruda aktarma yöntemiyle verilir.
7. METİN VE PARAGRAF
Bir metin duygu düşünce ve isteklerin iletilmesinde kullanılan bir iletişim aracıdır. Paragraflar ise bu iletişim aracının bir alt birimidir. Paragraflarda ele alınan düşünce ve görüşler metni oluşturur. Metinlerde okuyucuyu bilgilendirmeye, onu coşturmaya ya da hüzünlendirmeye yarayan hususlar yer alabilir.
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlelerde Anlatım Bozuklukları
ANLATIM BOZUKLUKLARI
Anlatım bozukluklarının türlerini şöyle gruplandırabiliriz:
1. Gereksiz Sözcük Kullanılması:
İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır. Başka bir deyişle gereksiz sözcüklere yer verilmez. Çünkü, gereksiz sözcük kullanımı cümlenin duruluğunu bozar ve anlatım bozukluğu oluşturur.
Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, anlatımında bozulma olmuyorsa ise gereksizdir.
Mecburen karakola gitmek zorunda kaldım.
Araba şu anda yola çıkmak üzere.
Gitmeden önce bir daha ara.
2. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı:
“Etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemlerin görevi; kendisinden önce gelen isim soylu sözcüğü yüklemleştirmek, ona iş, oluş, hareket ve kılış anlamları katmaktır. İsim soylu sözcük, bir ekle aynı anlamı verecekse; yardımcı eylemin kullanımı gereksizdir.
Sanırım ondan kuşku ettiğimizi anladı.
Sanırım ondan kuşkulandığımızı anladı.
Bizi arayacağını umut etmiştim.
Bizi arayacağını ummuştum.
3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması:
Dilimizde bazı sözcükler, anlam inceliklerine dikkat edilmeden kullanılır.
Sözcükleri kendi anlamını yansıtacak şekilde kullanmamak veya uygun olmayan yerde kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar. Böyle bir yanlışa düşmemek için hangi sözcüğün nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağını çok iyi bilmek zorundayız.
Ülkenin bunalıma girmesini sağlayan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Ülkenin bunalıma girmesine neden olan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine neden olacak.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine katkıda bulunacak.
Uyarı: “Sağlamak” ya da “katkıda bulunmak” elde edilmesi istenen olumlu bir sonuca ulaşmaktır. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında “neden olmak” kullanılır.
4. Birbiriyle Karıştırılan Söz cüklerin Kullanılması:
Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış ve okunuş olarak birbirine benzer; ancak bunların anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp birbirinin yerine kullanılırsa, anlatım bozukluğu ortaya çıkar.
Bu kadar çekimser olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bu kadar çekingen olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bunca yağmura karşılık barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bunca yağmura karşın barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bu iki olay arasındaki ayrıntıyı kimse hesaba katmıyor.
Bu iki olay arasındaki ayrımı kimse hesaba katmıyor.
5. Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması:
Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir deyişle her sözcüğün kullanılması gereken yerde olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal tutarsızlıklara yol açar. İyi bir cümlede kelimelerin cümlenin
akışına ve anlamına uygun yerlerde kullanılması gerekir. Yoksa ifade değişir, anlatılmak istenen tam söylenemez.
Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ülkemizin belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başladı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.
6. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması:
Anlamca cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede iletilen yargıyla çelişen ya da karşıtlık yaratan sözler in bir arada kullanılması önemli bir anlatım kusurudur.
Anlamları birbirine ters sözcüklerin aynı cümlede kullanılmasıdır. Cümlenin
anlamında çelişki, genellikle “kesinlik” ve “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır.
Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.
Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.
Aşağı yukarı tam üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.
Üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.
7. Mantıksal Tutarsızlık:
Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz olabilmesi için düşünce ve mantık son derece önemlidir. İyi bir anlatımda sağlam bir düşünme ve mantık yürütme temel koşuldur. Mantıksal hataları ve tutarsızlıkları içeren cümleler, dil bilgisi kurallarına uygun olsalar bile anlamı ve yargıyı eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar.
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.
Önlem alınmazsa bu hastalık ölüme, hatta kısmi felce neden olabilir.
Önlem alınmazsa bu hastalık kısmi felce, hatta ölüme neden olabilir.
8. Atasözü ve Deyimlerin Yanlış Kullanılması:
Deyim ve atasözleriyle ilgili iki tür yanlışlık yapılabilir:
a) Deyimler ve atasözleri, kalıplaşmış söz gruplarıdır. Bu kalıpların bozulması ve bir sözün yerine eş anlamlısının getirilmesi anlatım bozukluğu yaratır.
b) Bir deyimin ilettiği anlamla, cümlenin taşıdığı anlam arasında bir uyumsuzluğun olması anlatım bozukluğuna neden olur.
Bir koyundan iki deri çıkmaz.
Bir koyundan iki post çıkmaz.
Haydi bakalım seç pirincin taşını.
Haydi bakalım ayıkla pirincin taşını.
Tüm itirazlara göz yummuştu.
Tüm itirazlara kulak tıkamıştı.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; başım açıktır.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; alnım açıktır.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri tutuşmuştu.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri zil çalmıştı.
9. Noktalama Yanlışları:
Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması; cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu oluşturur.
Yabancı dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Misafir odasına doğru yürüdü.
Misafir, odasına doğru yürüdü.
10. Tamlama Yanlışlıkları:
Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde, sıfat
tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan ortak kullanılamaz.
Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.
Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katıldı.
11. Eklerin Yanlış Kullanılması:
Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir ekin getirilmesi de kimi zaman anlatım bozukluğuna yol açar.
Her insan çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.
Her insanın, çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.
12. Öğe Eksikliklerinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:
a) Yüklem Eksikliği:
Sinemada sigara ve kabuklu yemiş yenmez.
Sinemada sigara içilmez ve kabuklu yemiş yenmez.
Çok az veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
Çok az çalışarak veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
b) Özne Eksikliği:
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve çok üzülmüştü.
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve annem çok üzülmüştü.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve ikinci baskıya girecek.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve kitap ikinci baskıya girecek.
Özne Yüklem Uyumsuzluğu (Uyuşmazlığı):
İyi bir cümlede tekillik-çoğulluk, olumluluk-olumsuzluk ve şahıs bakımından
özne ile yüklem arasında bir uyum olması gerekir. Eğer özne ile yüklem arasında bir uyum yoksa, anlatım bozukluğu olur.
* Cümlede özne tekilse yüklem de tekil; özne çoğulsa yüklem de çoğul olur.
Kardeşim bugün evde kalacak.
Özne Tekil Yüklem Tekil
Dostlar yıllar sonra bir araya geldiler.
Özne Çoğul Yüklem Çoğul
* Bitki, hayvan, organ, cansız varlıklar ve zaman adları, çoğul özne olarak kullanıldığında yüklem tekil olur.
Meyveler bu yıl geç çiçek açtı.
Özne bitki çoğul Yüklem tekil
Köpekler sabaha kadar havladı.
Özne hayvan çoğul Yüklem tekil
* Söze saygı, alay ya da küçümseme anlamı katılmak istenirse özne tekil, yüklem çoğul olur.
Beyefendi hala kalkmadılar mı?
Özne tekil Yüklem çoğul
Ayşe Hanım henüz gelmediler.
Özne tekil Yüklem çoğul
c) Nesne Eksikliği:
Kızına sarıldı, doyasıya öptü.
Kızına sarıldı, onu doyasıya öptü.
Buna ancak öğretmen karar verir ve uygular.
Buna ancak öğretmen karar verir ve bunu uygular.
d) Dolaylı Tümleç Eksikliği:
Nazlı kardeşini çok sever, sık sık armağanlar alırdı.
Nazlı kardeşini çok sever, ona sık sık armağanlar alırdı.
Alanya’yı çok sevmişti, dönmeyi düşünmüyordu.
Alanya’yı çok sevmişti, Alanya’dan dönmeyi düşünmüyordu.
e) Zarf Tümleci Eksikliği :
Her zaman senin yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım.
Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağım.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman ailesinin mutluluğu için çalıştı.
f) Edat Tümleci Eksikliği:
Eşimi çok severim; her konuda çok iyi anlaşırız.
Eşimi çok severim; onunla her konuda çok iyi anlaşırız.
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, bu güçlüklerle nasıl başa çıktı?
13. Ek Fiil Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:
Sıralı isim cümlelerinde ek fiilin kullanılmaması anlatım bozukluğu oluşturur.
Bakışları güzel; ama dostça değildi.
Bakışları güzeldi; ama dostça değildi.
Hava açık; ama sıcak değildi.
Hava açıktı; ama sıcak değildi.
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Anlamlarına Göre Cümleler, Haber Cümleleri, Diek-Şart Cümleleri
BİLDİRDİKLERİ ANLAMLARA GÖRE CÜMLELER
a. Haber Cümleleri :
Haber cümleleri daha çok anlatmaya bağlı bilgi, vermek, aydınlatmak amacıyla yazılan metinlerde kullanılır. Burada kişinin gördüğü, duyduğu olaylar anlatılır. Eylemin belirttiği anlam geçmişle, şimdiyle ve gelecekle ilgili bildirme görevi yerine getirilir. Eylem kök ve gövdelerine çeşitli kip (zaman) ekleri getirilerek zaman; zaman eklerinden sonra da kişi ekleri eylemin kimin yaptığı belirtilir.
Örneğin; yazacağım yüklemi yaz-acak-ım,
“yaz” eylem kökü
“-acak” gelecek zaman eki,
“-ım” kişi eki (ben)dir.
Ek fiil:
İsim soylu sözcüklerin sonuna gelerek, onların yüklem olmalarını sağlayan dil birimine ek fiil denir.
“Ahmet çalışkandır. Hepimiz arkadaşız. Hava güzel. Çok yorgunum.” Cümleleri isim soyludur. Bunlar eklerle çekimli hâle gelir ve yüklem görevini yaparlar.
Ek fiil imek fiilinden doğmuştur. İdi, imiş, ise, iken olarak ek
hâline gelmiştir.
Çekimi şöyledir:
çalışkan-ım I. Tekil kişi
çalışkan-sın II. Tekil kişi
çalışkan-dır III. Tekil kişi
çalışkan-ız I. Çoğul kişi
çalışkan-sınız II. Çoğul kişi
çalışkan-lar III. Çoğul kişi
Ek fiil “değildir” sözcüğüyle olumsuz hâle getirilir.
Çalışkandır. Çalışkan değildir. vb.
b. Dilek, İstek, Soru Cümleleri:
* Bir dileği, bir isteği, bir emri ya da bir gerekliliği ifade eden cümlelere dilek-istek cümleleri denir.
* Dilek-istek cümleleri grubunda istek bildiren cümleler, dilek-şart bildiren cümleler, soru cümleleri, gereklilik bildiren cümleler, emir cümleleri ile ünlem cümleleri yer alır.
Dilek-şart cümleleri:
Dilek şart cümleleri fiil kök ya da gövdesine -sa / -se ekleri getirilerek kurulur.
“Ah bir zengin olsam.”
“Okulumu bitirsem, yüzmeyi öğrensem.”
cümlelerinde şarta bağlı bir dilek anlatılmaktadır.
İstek cümleleri:
Bu tür cümleler kişinin kendi kendine yapmak istediği eylemi ifade eder.
“Kalkayım, eve gideyim.
Haydi bize gidelim.
Burada iki gün kalalım.” cümleleri bu tür cümlelerdir.
Gereklilik cümleleri:
Mutlaka yapılması gerekir anlamı ifade ederler.
Başarmak için çalışmalıyım.
Eve gitmeliyim. vb.
Emir cümleleri:
Bir buyruğu bir emri ifade eden cümlelerdir.
oku, çalış, git, gel, vb.
Soru cümleleri:
Soru anlamı ifade eden cümlelere soru cümlesi denir.
Dilimizde soru anlamı soru sıfatıyla, soru zamiriyle, soru zarfıyla veya soru edatıyla sağlanabilir.
Dün beni arayan sen miydin? (soru anlamı soru edatıyla sağlanmış.)
Bize ne zaman geleceksin? (soru anlamı soru zarfıyla sağlanmış)
Bana ne aldın? (soru anlamı soru zamiriyle sağlanmış)
Hangi okulda çalışıyorsun? (soru anlamı soru sıfatıyla sağlanmış)
Bu tür cümlelerde mutlaka cevap verilmesi beklenir. Cevap beklenen soru cümlelerine gerçek soru cümlesi, cevap beklenmeyen, dikkat çekmek duygu ve düşünceyi daha güzel ifade etmek amacıyla kurulanlara da
sözde soru cümlesi denir.
Okula neden gelmedin? (Gerçek soru cümlesi )
Hiç üzülmez olur muyum? (sözde soru cümlesi)
Onu ben mi dövmüşüm? (sözde soru cümlesi)
Şu kitabı bana verir misin? (sözde soru cümlesi)
Ünlem cümlesi :
Coşku ve heyecan ifade eden cümlelere ünlem cümlesi denir.
Eyvah, ne yer ne yar kaldı!
Neydi o güzellik öyle!
Süper bir iş buldum!
c. Olumlu, Olumsuz Cümleler :
Olumlu Cümle:
Yüklemin bildirdiği eylemin yapıldığını, gerçekleştiğini ya da gerçekleşebileceğini belirten cümleler olumludur.
O günler çok güzeldi. (olumlu isim cümlesi)
Hep seni bekledim. (olumlu fiil cümlesi)
Olumsuz Cümle:
Yüklemin bildirdiği işin gerçekleşmediğini anlatan cümleler olumsuzdur.
Fiil cümleleri “-ma, -me” olumsuzluk ekiyle; isim cümleleri “yok, değil” sözcükleriyle olumsuz yapılır.
Kapını çalan bendim (olumlu isim cümlesi)
Kapını çalan ben değildim (olumsuz isim cümlesi)
Dışarıda birkaç kişi vardı (olumlu isim cümlesi)
Dışarıda hiç kimse yoktu (olumsuz isim cümlesi)
Eve gelmiş (olumlu fiil cümlesi)
Eve gelmemiş (olumsuz fiil cümlesi)
Not: Bazı cümleler biçimce olumlu anlamca olumsuz olabilir:
Haydi bu işi yapabilirsen yap (yapamazsın )
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz cümle)
Gel de bu işin içinden çık. (Çıkamazsın)
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)
Ne arayanım var ne de soranım. (yok)
(Biçimce olumlu, anlamca olumsuz)
Not: Bazı cümleler biçimce olumsuz anlamca olumlu olabilir:
Seni sevmiyor değilim. (seviyorum)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)
Böyle güzel yerlerde yaşanmaz mı? (yaşanır)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)
Sanki bilmiyorum hakkında neler söylediğini. (biliyorum)
(Biçimce olumsuz, anlamla olumlu)
ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER:
1.Üslup Cümleleri:
Üslup bir duygunun, düşüncenin kişisel anlatım biçimidir. Sözcüklerin seçimi ve kullanımı gibi dil ve anlatım özelliklerinin bütünüdür.
Örnek:
Şiirlerinde süslü, söz oyunlarına dayalı bir dil yerine, günlük konuşma dilini tercih etmiştir. Kısa, düzgün cümlelerle, edebiyat oyunlarına düşmeden, süssüz, yoğun bir anlatım ortaya koymuştur.
2.Tanım Cümleleri:
Bir varlığa, kavrama özgü niteliklerin belirtilmesi, o varlık ya da kavramın tanıtılmasına “Tanımlama” adı verilir. Bu amaçla kurulan cümleler de tanım cümleleridir.
Not: Bir cümleye “Bu Nedir?” sorusunu sorduğumuzda cevap alabiliyorsak bu cümle tanım cümlesidir.
Örnek:
“Şiir toplumun sözcüsüdür.” cümlesine “Şiir nedir?” sorusunu sorduğumuzda “
toplumun sözcüsüdür” cevabını alırsınız. Öyleyse, cümle tanım cümlesidir.
“Şiir hayal gücünden uzak olamaz.” cümlesine “Şiir nedir?” sorusunu sorduğumuzda yanıt alamazsınız. O halde bu cümle tanım cümlesi değildir.
3. Karşılaştırma Cümlesi:
İki varlık, kavram ya da iki durumun nitelik veya nicelik bakımından karşılaştırıldığı cümlelerdir. Bu cümlelerde karşılaştırılan şeylerin benzerliği de farklılığı da vurgulanabilir.
Karşılaştırma daha çok “gibi, kadar, daha, en, ise” vb. sözcüklerle sağlanır.
Örnek:
Komedi, ciddi bir dramdan daha zordur.
Okumak, tutkuların en soylusudur.
4. Nesnel Anlatımlı Cümleler:
Kişilere göre değişmeyen yargılar taşıyan cümleler nesnel anlatımlı cümlelerdir. Nesnel anlatımlı cümlelerde kişinin duygu ve düşüncelerine yer verilmez; anlatıcı kendini anlatımın dışında tutar. Ayrıca nesnel anlatımlı cümleler “kanıtlanabilir” özelliği taşımaktadır.
Örnek:
“Tiyatro sinemaya göre daha eğlencelidir.” cümlesi kişinin tiyatro hakkındaki kişisel yargılarını içerir. Bu nedenle nesnel anlatımlı cümle değildir.
“Kentlere göç edenlerin sayısı yıldan yıla artmaktadır.”
Kişisel bir düşünceyi içermediğinden nesnel anlatımlı cümledir.
5. Öznel Anlatımlı Cümleler:
Kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu sebeple de kişiden kişiye değişebilen yargılar taşıyan cümlelere “Öznel anlatımlı cümle” denir.
Örnek:
“Türk edebiyatının dil ve anlatım açısından en güçlü şairi Yahya Kemal Beyatlı’dır.” cümlesinin anlatımı özneldir. Bu görüşe başkaları katılmayabilir.
6. Doğrudan Anlatım, Dolaylı Anlatım Cümleleri:
Doğrudan Anlatım:
Bir kişiye ait sözün olduğu gibi aktarılmasına “Doğrudan anlatım” denir.
Dolaylı Anlatım:
Bir kişiye ait sözün, anlamı değiştirilmeden; ancak anlatıcının kendi ifadesi içinde eritilerek aktarılmasına “Dolaylı anlatım” adı verilir.
Örnek:
Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir.
(Atatürk’e ait söz değiştirilmeden aktarılmış)
Atatürk ilmi, hayatta en gerçek yol gösterici olarak görmüştür.
(Yazar kendi anlatımıyla Atatürk’e ait sözü değiştirerek aktarmış)
7. Neden-Sonuç İlişkili Cümleler:
Bu cümlelerde bir ek, bağlaç ya da edat aracılığıyla yargılar
arasında neden-sonuç ilişkisi kurulur.
Örnek:
Geç kaldığım için sinema salonuna giremedim.
Ayağının kaymasıyla yere düştü.
Bu dilekçe kabul edilmez, imzasız.
Sonuç Neden
8. Amaç-Sonuç İlişkili Cümleler:
Bu cümlelerde sonuç bildiren bir yargı ile o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan başka bir yargıdan oluşur. Genelde -mek için, -mak için edatlarıyla birlikte kullanılır. Cümlede amacıyla anlamı vardır.
Örnek :
Sınavı kazanmak için çok çalışmış.
Buralara kadar sizleri görmeye geldim.
Anlatımını tekdüzelikten kurtarmak adına çeşitli yollara başvurmuş.
9. Koşul (Şart) İlişkili Cümleler:
Bir yargının olmasını bir koşula bağlayan cümlelerdir.
Genelde, -sa, -se, -ince, -dıkça ekleriyle kurulur. Cümleye koşuluyla anlamı katar.
Örnek :
Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin.
Koşul Sonuç
Çalışarak her türlü başarıya imza atabilirsiniz.
Daha iyimser olsa bütün sorunlar çözülecek.
10. Karşılaştırma Cümleleri:
İki varlık, kavram ya da durumu benzer ve farklı özellikleriyle anlatan cümlelerdir. Bu cümlelerde karşılaştırma ilişkisi, “gibi, kadar, daha, en...” gibi bağlaç ve edatlarla kurulur.
Örnek :
O da senin gibi akıllı bir çocuktu.
Davranışlar sözden daha çok etkiler insanı.
İçimizde en çalışkanı odur.
11. Varsayım Cümleleri:
Varsayım, bir olay ya da durumun gerçekte olup olmadığına, olup olmayacağına bakılmaksızın var kabul etmek, olmuş kabul etmektir.
Örnek:
Diyelim ki sözlerine inandı.
Tut ki, öyle bir durum karşısında kaldık. Ne yapacağız?
12. Olasılık Cümleleri :
Olasılık, kesinliği bilinmeden bir olay ya da durumun gerçekleşmesinin beklenmesi, olabilirliktir.
Örnek:
Bizimle görüşmek için belki buraya gelir.
Sanıyorum küçükken ağır bir hastalık geçirmiş.
13. Beğenme, Takdir Etme Anlatan Cümleler :
Beğenmek, iyi veya güzel bulmak, onaylamak, kabul etmektir.
Örnek:
Gereksiz betimlemelerden kaçınan, yoğun bir anlatım ilk bakışta göze çarpıyor. (Beğenme)
Roman aradan geçen bunca yıla rağmen konusuyla, üslûbuyla hala genç. (Beğenme)
14. Hayıflanma, Üzülme, Yakınma Anlatan Cümleler:
Hayıflanma, bir olay ya da durum karşısında üzülmektir.
Yakınma ise bir kişinin bir durum ya da olayı sızlanarak, şikayet ederek anlatmasıdır.
Örnek:
Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense. (Yakınma)
Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım. (Hayıflanma)
Hayıflanma – üzülmektir.
Yakınma -şikayet etmektir.
15. Öneri Anlatan Cümleler :
Öneri, bir sorunu çözmek üzere öne sürülen düşüncelerdir. Tavsiye niteliği taşır.
Örnek:
Eğitime yönelik kitaplar, ancak okurların anlayabileceği bir dille hazırlanırsa amacına ulaşır.
16. Eşitliğin Söz Konusu Olduğu Cümleler :
Eşitlik, iki veya daha fazla varlığın eşit olma durumudur.
Örnek:
Ekmeği tam ortadan bölüp yaşlı adama verdi.
Çocuklar yemeklerini aynı anda bitirmişti.
17. Çaresizlik anlatan Cümleler :
Çaresizlik bir sonuca varmak, sıkıntıyı ortadan kaldırmak için çıkar yolun olmamasıdır.
Örnek:
İstesek de istemesek de bu sıkıntıyı çekeceğiz.
Parasızlıktan ne yapacağını bilmiyordu.
18. Önyargı İçeren Cümleler:
Herhangi bir şey hakkında kişisel izlenimlerden hareketle, önceden edinilmiş olumlu ve olumsuz yargıları içeren cümlelerdir. Önyargıda peşin hüküm vardır.
Örnek:
Bu filmin uluslar arası ödül alması bence bir hayal.
Bence bu kitabın yayımlanışındaki amaç gerçekleşmeyecek.
19. Tasarı Anlatan Cümleler :
Tasarı, bir kimsenin yapmayı düşündüğü şey, olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçimdir.
Örnek:
Bakanlığımız, kitap dağıtımı ve tanıtımını bir devlet politikası haline getirmeyi düşünüyor.
20. Eleştiri İçeren Cümleler :
Bir kişi ya da yapıtın olumlu ve olumsuz yönlerini belirten cümlelerdir. Genellikle olumlu yargı içeren cümlelere beğenme cümlesi, olumsuz yargıları içeren cümlelere de eleştiri cümlesi adını veririz.
Örnek:
Özellikle genç sanatçılar dile gereken önemi vermiyorlar. (Eleştiri)
Öykülerin anlatımında bir kuruluk, bir tekdüzelik görülüyor. (Eleştiri)
Halk sanata ilgi duymuyorsa bizim suçumuzdur. (Özeleştiri)
25 Nisan 2020 Cumartesi
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlenin Yapısı, Basit, Bileşik, Sıralı, Bağlı, Karma Cümleler
B. CÜMLENİN YAPISI
a. Basit (Yalın) Cümle:
* Bu cümlelerde tek yüklem ve tek yargı bulunur.
* Yüklem ya çekimli bir fiil ya da ek fiil ile çekimlenmiş isim soyundan bir sözcüktür.
* Basit cümleler bir tek sözcükten oluşabileceği gibi, daha fazla sözcükten de oluşabilir. Önemli olan sözcük sayısı değil cümlenin yargı içermesidir.
Çalıkuşu, Damga, Acımak, Bir Kadın Düşmanı, Dudaktan Kalbe romanları Reşat Nuri Güntekin’e aittir.
Seninle bir daha görüşmeyeceğim.
b. Birleşik Cümle:
* Birden çok duygu, düşünce ve isteği, yani birden fazla yargı içeren cümlelere birleşik cümle denir.
* Birleşik cümlelerde temel bir yargı vardır. Bu temel yargının ifade edildiği cümleciğe temel cümle denir. Diğer cümleciklere yan cümlecik denir. Yan cümlecikler anlam bakımından temel cümleciği tamamlarlar.
* Birleşik cümlelerde sıfat fiiller, zarf fiiller isim fiiller ve şartlı çekim ekleri ile kurulmuş yan cümlecikler temel cümleye bağlanır.Yan cümlecikler çeşitli yönlerden temel, cümleciğin anlamını tamamlamaktadırlar.
Birleşik cümleleri dört gurupta incelenir.
1) GİRİŞİK BİRLEŞİK CÜMLE:
* İçinde fiilimsi (isim fiil, sıfat fiil, zarf fiil) bulunan cümlelere denir.
* Fiilimsinin yer aldığı bölüme yan cümle asıl yüklemin bulunduğu bölüme de temel cümle denir.
* Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar yan cümle var demektir.
Beni soranı, gördün mü?
(Yan cümlecik Temel cümlenin belirtili nesnesidir.)
Çalışan kazanır.
(Yan cümlecik temel cümlenin öznesidir.)
Seni görünce mutlu oluyorum.
(Y.C.T.C nin Z.T dir.)
Seni seven insanları sen de sev.
(Y.C.T.C nin Belirtili Nesnesidir.)
2) İÇ İÇE BİRLEŞİK CÜMLE (KAYNAŞIK CÜMLE):
* Bir cümle başka bir cümlenin içinde yer alır ve onun bir öğesi olursa buna iç içe birleşik cümle denir.
* Doğrudan anlatımın olduğu cümlelerdir.
* İç cümle temel cümlenin öznesi, nesnesi ya da başka bir öğesi olabilir.
Ben gidiyorum. dedi. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır)
iç cümle TC
Ben büyüdüm, diyorsun. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır)
iç cümle Temel Cümle
Adam: “Beni burada bekleyin.” dedi. (iç cümle temel cümlenin nesnesi durumundadır.)
3) ŞARTLI BİRLEŞİK CÜMLE:
Yan cümleciği “–se, -sa” şart eki ile kurulan ve temel cümlenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini koşula (şarta) bağlayan cümledir.
*Görürsem söylerim.
*Sen gelirsen ben de gelirim.
4) Ki’li BİRLEŞİK CÜMLE:
Ki bağlacıyla birbirine bağlanan cümlelere denir.
* Benimle konuş ki seni anlayayım.
* Dürüst ol ki insanlar sana güvensin.
c. Sıralı Cümle:
* Anlamca ilgili birden çok yalın ya da birleşik cümlelerin virgül ya da noktalı virgüllerle bağlanmasıyla oluşan cümlelere sıralı cümle denir.
Sıralı cümleler iki gurupta incelenir.
a) Bağımlı Sıralı Cümle: Öğrenilen en az biri ortak olan sıralı cümlelerdir.
Yaşlı kadın buraya kadar geldi sizi sordu. (özne ortak)
Beni aramış ama bulamamış. (özne ve nesne ortak)
Onu bana beni ona şikayet eder. (yüklem ortak)
b) Bağımsız Sıralı Cümle :Öğelerinden hiçbiri ortak olmayan cümlelerdir.
Evden sessizce çıktık sokakta lambalar yanmıyordu
Yağmur durmuştu yollar çamurdan görünmüyordu
O geziyordu ben çalışıyordum
ç. Bağlı Cümle:
Anlamca ilgili yalın ya da birleşik cümlelerin bağlaçlarla birbirine bağlanmasıyla oluşan cümleye bağlı cümle denir.
Sabahı severiz; çünkü gündüzün başlangıcıdır.
Bu işe başlıyorum; ama bugün bitiremem.
Evin en küçüğüydüm ve sedirin önünde yere serilmiş yatakta yatardım.
d. Karma cümle:
Birkaç cümle türünün birlikte yer aldığı sıralı cümlelere denir.
Bu okulun öğrencileri son derece tembeldirler, haylazdırlar ama,bir o kadar da sevimlidirler. (sıralı ve bağlı cümle var)
Öğrencilere kitap okuyun denir ;ama kitap okuyun diyenlerin kendileri kitap okumuyor.(iç içe birleşik cümle, girişik birleşik cümle ve bağlı cümle var)
Cümleler yüklemin türüne göre iki grupta incelenir:
a. İsim Cümlesi:
Yüklemi isim ya da isim soyundan bir sözcük ya da sözcük öbeğinden oluşan cümlelere isim cümlesi denir.
İsim ve isim soyundan olan sözcükler ek fiilin çekimine girerek yüklem niteliği kazanır.
Yaşlı adam,birkaç gündür hastaymış. (Adlaşmış sıfat)
Onu en çok üzen eşinin ölümüydü. (İsim tamlaması)
Düşündüğü tek şey bir an önce gitmekti. (Fiilimsi)
O, çalışkan bir çocuktur. (Sıfat tamlaması)
b. Fiil Cümlesi:
Yüklemi çekimli bir eylem olan, bağımsız yargı bildiren cümlelere fiil cümlesi denir. Bu tür cümleler haber (bildirme) ya da istek kipiyle kurulur.
İnsanlara sevgi dolu gözlerle bakıyorum.
Çekişe çekişe pazarlık ediyorum.
Yeni müdür hiç kimseye göz açtırmıyordu.
Cümleler yüklemin bulunduğu yere göre kurallı ve devrik cümle olmak üzere ikiye ayrılır:
a. Kurallı Cümle:
Yüklemi sonda bulunan cümlelere kurallı (düz) cümle denir.
Köroğlu ordunun yaklaştığını anladı.
Ne zaman bir köy türküsü duysam şairliğimden utanırım.
b. Devrik Cümle:
Yüklemi sonda olmayan cümleye devrik cümle denir. Devrik cümlede yüklem başta, ortada olabilir.
Ne diyeceksin bu konuyla ilgili.
c)Eksiltili Cümle:
Yüklemi söylenmemiş cümlelere denir.
Toprağı taşlı yerden (olacaksın) kızı kardeşli yerden (olacaksın).
Kısa bir sessizlik (oluyor) sonra müzik başlıyor.
11 Nisan 2020 Cumartesi
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlenin Öğeleri, Yüklem, Özlem, Nesne, Zarf Tümleci, Dolaylı Tümleç
V. ÜNİTE CÜMLE (TÜMCE) BİLGİSİ
A. CÜMLENİN ÖGELERİ
Türkçe cümlelerde dört öge bulunur:
1. Yüklem
2. Özne
3. Nesne (Düz Tümleç)
4. Tümleç
Bu ögelerden cümlede mutlaka bulunması gereken yüklem ile öznedir. Bunlara cümlenin temel ögeleri denir. Nesne ve tümleçler cümlenin anlamını tamamlayan (tümleyen) yardımcı ögelerdir.
1. Yüklem :
Yüklem cümlede eylem, oluş, durum, istek, hareket bildiren dil bilgisi birliğinin görev adıdır.
Cümlenin temel ögesidir; tek başına bile olsa cümle oluşturabilir.
* Her sözcük ya da sözcük gurubundan yüklem yapılabilir.
Gecenin yalnızlığında sadece seni düşünürüm. (fiil)
Yaşadığımız günler tıpkı bir rüzgar gibiydi. (edat)
Bu olayların suçlusu odur. (zamir)
Sabah uyandığında gözleri ışıl ışıldı. (ikileme)
Öğrenmenin bir yolu da okumaktır. (Fiilmsi)
* Kelime grupları yüklem olduğunda kesinlikle bölünmemelidir.
Çalışmak yaşamın bir parçasıdır. (Ad tamlaması)
Odayı süsleyen şey rengarenk çiçeklerdir. (sıfat taml.)
Konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum. (deyim)
2. Özne :
Yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan veya yargının gerçekleşmesine araç olan unsura denir.
Özneyi bulmak için yükleme kim, ne soruları sorulur.
Yüklemi isim olan cümlelerde ise olan kim, olan ne soruları sorulur.
Fiillere eklenen kişi ekleri öznenin kim ya da ne olduğunu bildirir.
Üç çeşit özne vardır:
a) Gerçek Özne:
Yüklemin bildirdiği işi hareketi bizzat kendisi yapan öznedir. Eylemle biten cümlelerde, etken çatılı fiil (eylem) cümlelerinde gerçek özne bulunur. Cümlede iki şekilde gösterilir:
1- Acık Özne: Cümle içinde açık bir şekilde gösterilir
* Yağmur çok şiddetli yağdı.
* Çocuk iki gündür hasta yatıyor.
2- Gizli Özne: Cümlede doğrudan yer verilmeyen ancak yüklemin taşıdığı eklerden anlaşılan öznedir.
* Ertesi gün ona telefon ettim.
* Görmeyeli hemen de bizi unutmuşsun.
NOT: Yüklemi isim olan cümlenin öznesi gerçektir.
* Siyah renkli araba satılıktır.
*Dün akşam pencereler kapalıydı.
b) Sözde Özne :
Yüklemi edilgen çatılı cümlelerde, aslında nesne olan öge özne olarak kullanılır.
* Ağaçtaki meyveleri topladı.
* Ağaçtaki meyveler toplandı.
* Öğrenciler bütün sınıfı temizledi.
* Bütün sınıf temizlendi.
c) Örtülü Özne :
Yüklemi edilen çatılı cümlelerde bazen “—ce, tarafından” gibi sözcükler kullanılarak işi bizzat yapan varlığa da yer verilebilir.
* Yolcu otobüsleri belediyemizce hizmete açıldı.
* Yarışma halk tarafından çok beğenildi
NOT: Her sözcük ya da sözcük grubu özne olabilir.
* Geçen gün evin duvarı yıkılmıştı. (isim tamlaması)
* Bahçesinde okyanuslar yetişiyordu. (isim)
* Derdini söylemeyen derman bulamaz. (sıfat fiil)
* Okumak zihni dinlendirir. (isim fiil)
* Kimse seni benim kadar düşünmez. (zamir)
3. Nesne (Düz Tümleç) :
Öznenin yaptığı işten, hareketten etkilenen unsurdur
Uyarı : İsim cümlelerinde yüklemi edilgen çatılı cümlelerde ve geçişsiz fiillerde nesne yoktur. Nesneler ek alıp almamasına göre ikiye ayrılır.
a) Belirtisiz Nesne : Yükleme ne sorusu sorularak bulunur. Belirtme durum eki (-i) almamış olup yalın haldedir.
b) Belirtili Nesne : Yükleme kimi, neyi, nereyi soruları sorularak bulunur.
Belirtme durum eki olmuştur.
Bu yörede kızlarımız kilim dokur.
Yolun kenarına kocaman kütükleri yığmışlar.
O köpeği mahallenin çocukları da arıyordu.
Bu şehirde tüm sokaklar seni düşünür.
4. Zarf Tümleci:
Yüklemin anlamını zaman durum nitelik, nicelik, yer, yön ve soru ilgisiyle belirleyen, anlamı sınırlayan tümleçlere zarf tümleci denir.
* Zarf tümlecini bulmak için yükleme, nasıl, niçin, neden, ne kadar, ne zaman, kim tarafından ne tarafından, soruları sorulur.
Dostluklar ömür boyu sürünce güzeldir.
O dişini tırnağına takarak çalışır.
Yüreğimdeki yara gittikçe büyüyor.
Sıcaktan tüm ekinler yanmıştı.
Bu yıl yağmur yağmadığı için ürün de az oldu.
Bu konser belediye tarafından düzenleniyor.
UYARI : Yön isimleri yalın halde zarf tümleci olurlar. Belirtme durum eki (-i) alırsa belirtili nesne, -e/-de/-den, hal ekini alırsa dolaylı tümleç olur.
* Hizmetçi, içeriyi iyice süpürsün. (N)
* Adam yavaşça içeri girdi. (Z.T)
* Bir süre sonra içeriden bir ses geldi. (D.T)
5. Dolaylı Tümleç:
Yüklemi yer, yön, bulunma, çıkma vb. yönlerden tamamlayan cümle ögesine dolaylı tümleç denir. Cümlede dolaylı tümleçler -e, -de, -den, durum eklerini alırlar.
* Dolaylı tümleci bulmak için yükleme; “kime, kimde, kimden, neye, neyden, nereye, nerede, nereden” soruları sorulur.
Buluşma yerine hemen gelmiş.
Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.
Ağlamayan çocuğa meme verilmez.
Eskicinin sesi sokağın başından duyuluyordu.
Bu gazeteci yazılarında gerçeklerden hiç sapmaz.
İhtiyar,bütün mirasını karısına bırakmıştı.
UYARI: -e/-den hal eki “için” edatı görevinde kullanılıyorsa ya da sebep bildiriyorsa zarf tümleci kurar. -de/-den hal ekleri zaman bildiren sözcüklerin üzerine gelirse zarf tümleci olur.
Korkudan kızın dili tutulmuştu.
Babasıyla kavga ettiğinden eve uğramıyor.
Birazdan hava kararacak.
Yaz akşamlarında yıldızları seyrederdik.
Denize yüzmeye gidiyorum.
Not: Edat Tümleci: Edatlardan ya da başka dil birliklerin -den oluşan cümleye araç, benzerlik, ilgi, eşitlik, nedenlik vb. katan cümle ögesine edat tümleci denir. Bu öğe zarf tümleci olarak da kabul edilmektedir.
Çalışmak için yurt dışına gitmiş. (amaç)
Yaralıyı hastaneye ambulansla götürmüşler. (araç)
Bu yaz Bodrum’a ailesiyle gidecek. (birliktelik)
CÜMLENİN ÖĞELERİYLE İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLER
1) Hiçbir öğe sözcük sayısıyla sınırlı değildir. Bir öğe, bir tek sözcükten oluşabildiği gibi birden çok sözcükten de oluşabilir.
Bu yüzyılın en acı olaylarını yaşamış ve dile getirmiş olan Dadaloğlu’nu
belirtili nesne
değişik bir bakış açısıyla incelemeliyiz.
zarf tümleci yüklem
O, dün, bize, babasıyla geldi.
Ö. Z.T. D.T. E.T. (Z.T) Y.
2) Cümlede özne,nesne,dolaylı tümleç ve zarf tümleci açıklayıcısıyla (Arasöz) birlikte kullanılabilir.
Bir yıl kalacağım bu ili Siirt’i, çok özleyeceğim.
Belirtili nesne Açıklycı.
Annesini, o çok sevdiği çileli kadını, elleriyle toprağa verdi.
B’li n. Açıklayıcısı
3) Bir cümlede birden fazla özne,dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci ortak bir yükleme bağlanabilir.
Annesini, babasını, akrabalarını ve bütün arkadaşlarını görmek istiyordu.
Evde, okulda, sitede, her yerde aynı konu konuşuluyordu.
4) Öğelere ayırmada tamlamalar, deyimler ve bileşik fiiller bölünmez.
Bahçenin, birkaç yıl önce yapılan duvarı yükseltilecekmiş.
ö. (Özne, belirtili isim tam.) yüklem
5) Hitaplar, ünlemler ve bağlaçlar öğe dışı sözcüklerdir.
Arkadaşlar, beni dinler misiniz?
ö.dışı
Geleceğiz; fakat çok kalmayacağız.
ö.dışı
Eyvah, çocuk düştü.
ö.dışı
6) Şiir dizeleri ya da devrik söyleyişler, kurallı cümle biçimine çevrilirse daha kolay bulunur.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hürriyet, hür yaşamış bayrağımın hakkıdır.
özne yüklem
7) Soru cümleleri değişik öğeleri buldurmayı amaçlayabilir. Sorulara verilecek cevaplar hangi öğeyi oluşturuyorsa, soru cümlesi o öğeyi buldurmaya yöneliktir. Aynı zamanda soru cümlelerinde soru ifadesi hangi öğeyi buldurmaya yönelikse o öğenin adını alır.
- Kimi seviyorsun?
- Seni (Seni seviyorum) (Soru nesneyi buldurmaya yönelik.)
- Kim yapmış?
- Babam (Babam yapmış) (Soru özneyi buldurmaya yönelik)
- Nereye gidiyorsun?
- Okula (Okula gidiyorum) (Soru d.t.’yi buldurmaya yönelik)
- Ne zaman geldin?
- Dün (Dün geldim) (Soru z.t.’yi buldurmaya yönelik)
- Kırılan neydi?
- Bardaktı (Kırılan bardaktı) (Soru yüklemi buldurmaya yönelik)
8) Bir cümlede vurgulanan öğe, yüklemden hemen önce gelen öğedir.
Çocuklar, sevgiyle beslenir. (Edat tümleci / z.t vurgulu)
e.t.
Cömert olmadan önce doğru olmayı bil. (B.li n. vurgulu)
Kitabım sende kalmış. (D.t. vurgulu)
9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Deyim, İsim Tamlaması, Sıfat Tamlaması, Bağlaç, Edat, Fiilimsi
3. SÖZCÜK (KELİME) GRUPLARI
Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Türkçede kullanılan sözcük grupları şunlardır:
a. Deyim:
Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Ayakları karıncalanmak, küplere binmek, kulak misafiri olmak, göz koymak vb.
* Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Bu nedenle deyimin sözcükleri değiştirilemez. Aynı anlamda dahi olsa bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konmaz. Aynı zamanda sözcüklerin sırası da değiştirilemez.“Ayıkla pirincin taşını, tut kelin perçeminden” sözlerinde ‘pirincin taşını ayıkla ya da kelin perçeminden tut’ diyemeyiz.
* Deyimler bir durumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir.
* Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır. Yükte hafif pahada ağır / İyi gün dostu
* Deyimlerin bir kısmı cümle şeklinde bir kısmı da sözcük grubu hâlindedir. Örnek: Yorgan gitti kavga bitti.
Şeytan görsün yüzünü.
Atı alan Üsküdar’ı geçti (Cümle)
b. İkileme (Tekrar Grubu):
İkileme anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya yakın ya da zıt anlamlı olanının bir araya gelmesiyle oluşan gruplardır. İkilemeler farklı şekillerde oluşturulur:
1) Aynı kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır: ağır ağır, güzel güzel, tatlı tatlı, konuşa konuşa, atlaya atlaya, koşa koşa, deste deste, soğuk soğuk,...
2) Zıt kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır: İyi kötü, aşağı yukarı, büyük küçük, alt üst, düşe kalka, bata çıka ...
3) Biri anlamlım diğeri anlamsız iki kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.
ev mev, kitap mitap, su mu, sıkı fıkı, tek tük, saçma sapan, ufak tefek ...
4) Her ikisi de anlamsız kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.
ıvır zıvır, çıtı pıtı, abuk sabuk, paldır küldür, apar topar, mırın kırın...
5) Yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.
akıl fikir, ak Pak, mal mülk...
6) Eş anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.
bitmek tükenmek, sağ salim, doğru dürüst, ses seda, güçlü kuvvetli...
7) Yansımayla yapılır: tıkır tıkır, çatır çatır, horul horul, gümbür gümbür...
İkilemelerin Görevleri:
1) İkilemeler isim olarak kullanılabilir:
Çarşıdan öteberi aldık.
Bu ıvır zıvırı tavan arasına kaldırın.
Babadan bize mal mülk kalmadı.
2) İkilemeler sıfat olarak kullanılabilir.
Bebeğin kırmızı kırmızı yanakları vardı.
Üzerinde eski püskü bir ceket vardı.
Sınıfta pırıl pırıl simalar vardı.
3) İkilemeler zarf olarak kullanılabilir.
Bu konuyu enine boyuna düşündük.
Öğretmen konuyu yavaş yavaş anlattı.
Çamura bata çıka ilerliyorduk.
c. Tamlamalar:
Bir ismin ya da sıfatın başka bir isimle oluşturduğu gruba tamlama denir.Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye; isim tamlamaları da kendi arasında dörde ayrılır.
1. İsim Tamlaması:
Bir ismin başka bir isimle oluşturduğu gruba isim tamlaması denir. Bir isim başka bir isimle araya bir ek alarak ya da ek almadan tamlama oluşturur. Tamlamada birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanandır. İsim tamlamaları dört türlüdür:
a. Belirtili isim tamlaması : Belirtili isim tamlamasında
tamlayan da tamlanan da ek alır. Bu tür tamlamada tamlayan -ın/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini (-ı, -i, -sı, -si) alır.
Ayşe’nin elbisesi, çocuğun gömleği, kapının kolu, okulun bahçesi vb.
b. Belirtisiz isim tamlaması : Bu tamlamada yalnız tamlanan ek alır, tamlayan ek almaz.
çam ağacı, tarla kuşu, utanma duygusu, Türk bayrağı, okul çantası, yemek masası vb.
c. Takısız isim tamlaması : Bu tamlamada tamlayan ve tamlanan ek almaz. Bu tür tamlamalarda tamlayan, tamlananın ya neye benzediğini ya da neden yapıldığını anlatır.
taş duvar, cam boru, tahta köprü, çelik masa, demir kapı, yün çorap vb.
Takısız tamlamada tamlayan tamlananın neden yapılığını gösterir;
tahta köprüde köprünün tahtadan;
“demir kapı”da, kapının demirden yapıldığı anlatılmaktadır.
Yufka yürek, kiraz dudak, elma yanak, taş yürek, sırma saç tamlamalarında tamlayan, tamlanan varlığın neye benzediğini mecazlı olarak ifade etmektedir.
d. Zincirleme isim tamlaması : Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar birden çok sözcükten oluşur.
Bahçe duvarının önü, okul kapısının rengi, çantanın içindeki eşyalar, kitabın son sayfası vb.
İsim Tamlamalarıyla İlgili Özellikler:
1) Belirtili isim tamlamalarında tamlayan çoğul,tamlanan da belgisiz bir sözcük olursa tamlayan eki “-in” yerine “-den” eki kullanılabilir.
Aşağıdakilerden hangisi (Aşağıdakilerin hangisi)
Yolculardan biri (Yolcuların biri)
2) Belirtili isim tamlamalarında kimi zaman tamlayan ile tamlanan yer değiştirebilir.
Tadı yok sensiz geçen günlerin.
3) Belirtili ve zincirleme isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sözcükler girebilir.
Masanın ayağı: (Masanın kırık ayağı)
Evin borcu. (Evin bir türlü bitmek bilmeyen borcu)
4) Belirtili aisim tamlamalarında tamlayan,tamlanan ya da ikisi birden zamir olabilir.
Onun kızı (Tamlayan zamir)
Çocukların birçoğu (Tamlanan zamir)
Onların birçoğu (Tamlayan da tamlanan da zamir)
5) Tamlayanı zamir olan belirtili isim tamlamalarında tamlayan genellikle düşer.Bunlara “tamlayanı düşmüş isim tamlaması” denir.
Olayı bize babası anlatmıştı. (Onun babası)
Evimiz çok güzel oldu. (Bizim evimiz)
Paran var mı? (Senin paran)
6) Bir tamlayan, birden çok tamlanan için; bir tamlanan da birden çok tamlayan için ortak kullanılabilir.
Evin kapısı ve penceresi açık kalmıştı. (Tamlayan ortak)
Ahmet’in,Murat’ın ve Deniz’in velisi toplantıya katılmadı. (Tamlanan ortak)
2. Sıfat tamlaması: Bir sıfatın bir isimle oluşturduğu tamlamaya sıfat tamlaması denir. Tamlayan durumundaki sıfat tamlanan varlığın bir niteliğini, özelliğini belirtir ve ek almaz.
Güzel yazı, büyük bir iş, çalışkan çocuk, beş kişi, kırmızı kalem, yeşil saha, vb.
d.Bağlama Grubu (Bağlaçlar) :
Cümleleri veya aynı görevdeki sözcükleri birbirine bağlayarak aralarında anlam ilgisi kuran sözcüklere denir.
Ogün okula gelemedim çünkü çok hastaydım. (sebep)
Bu maçı kazanacağız hatta şampiyon olacağız. (Pekiştirme)
Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın.
Bu mağazada elbiseler çok güzel üstelik çok ucuz.
Sanki dağları sen yarattın.
Meğer bütün evi o dağıtmış.
Eğer kardeşine uğrarsan selamımı söyle.
Çok geç kaldılar; yoksa kaza yaptılar.
Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor.
Önce bunlardan yani çok iyi bildiğiniz sorulardan başlayın.
Bizde yahut sizde çalışabiliriz.
İster yazarsın ister yazmazsın.
Ne güzel ne çirkin sayılır.
Hem gülüyor hem konuşuyordu.
O filmi ben de seyrettim.
Sana değer veriyorum ki seninle konuşuyorum.
Uyarı: Biri bağlaç diğeri edat olan iki çeşit “ile” vardır. Bir cümlede “ile”nin yerine “ve”yi getirebiliyorsak bağlaç, getiremiyorsak edattır.
“Bazen yandık bazen menekşelerle söyleştik. (Edat)
“Kazaklarla ceketi unutma!. (Bağlaç)
Uyarı: “Ancak” , “Yalnız“:
* Ama, fakat anlamında kullanılıyorsa bağlaç,
* Bir tek,sadece anlamında kullanılıyorsa edat,
* Önündeki ismi niteliyorsa sıfat,
* Fiili niteliyorsa zarftır.
Geziye yalnız bizim sınıf katıldı. (edat)
Bu adam evde yalnız yaşıyor. (zarf)
Yalnız insanlar hayata karamsar bakarlar. (sıfat)
Onunla konuşurum yalnız fikrim yine de değişmez. (bağ)
e. Edat Grubu (İlgeçler) :
Tek başına bir anlam taşımayan , ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir. Edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar şunlardır:
Galatasaray bu maçı alacak gibi (tahmin)
Sen de onun gibi düşünüyorsun (karşılaştırma)
Yağmur yağdığı için pikniğe gidemedik. (n.s)
İşe girmek için ehliyet almış (a.s)
Köye dolmuşla gidebilirsin. (araç)
Adana, cennet kadar güzel bir yerdir. (benzerlik)
Denize karşı bir ev yaptırmış. (yön)
Bilim adamlarına göre dünya yok oluyor. (görüş)
Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin. (koşul)
Akşama doğru misafir gelecek. (zaman)
Sabahtan beri dışarıyı izliyor. (zaman)
f. Ünlem Grubu (Ünlemler) :
Aniden ortay çıkan duyguların etkisiyle ağızdan bir çırpıda çıkan, bu duyguları daha etkili anlatmaya yarayan kelimelerdir veya sözlerdir. Bu kelimelerin yanında dilek, emir, tehdit gibi anlamlar taşıyan kelimeler, cümleler ve yansımalar da ünlem değeri kazanabilir.
Bu bakımdan ünlemler ikiye ayrılabilir:
1. Asıl Ünlemler :
Asıl görevi ünlem olan kelimelerdir. Başka görevlerde kullanılamazlar. Seslenme veya duygu anlatırlar.
Ey Türk Gençliği!
Hey! Biraz bakar mısın?
Ee, yeter artık!
Aa! Bu da ne?
Ah, ne yaptım!
2. Ünlem Değeri Kazanmış Kelime ve Sözler :
Anlamlı kelimelerin bazılarına vurgu ve tonlama yoluyla ünlem değeri kazandırılabilir. Bunlar da duygu ya da seslenme anlatır.
Komşular!
Babacığım!
Ne olur yardım et!
g. Unvan Grubu:
Bir şahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık isminden meydana gelen kelime gruplarıdır.
Bayındır Han, Osman Gazi, Mehlika Sultan, Hasan Paşa, Ali Bey, Ahmet amca, Şinasi Efendi,Kemal Ağa, Nigâr Hanım...
h. Fiilimsi Grupları :
I.İsim Fiil Grubu :
İsim fiiller fiil soylu sözcüklerin sonuna –mak, -mek, -ış, -iş, -uş, -üş, -ma, -me ekleri getirilerek yapılır.
Bir gülüşün ömre bedel.
Seni bile özlemek istemiyorum bu akşam.
İçimde maziden kalma duygular var.
NOT 1 : İsim-fiil ekiyle türetilen bazı sözcükler, isim -fiil özelliğini yitirip kalıplaşarak kalıcı bir nesne ya da kavram adı olabilir.Artık bunlara isim-fiil eki olarak bakmamak gerekir.
*Kaymak, çakmak, dondurma, kavurma, dolma, gözleme,
bağış, geviş...
NOT 2: Fiilden fiil yapım eki olan –iş ile isim -fiil eki olan –iş’i birbiri ile karıştırmamak gerekir. Anlamsal olarak fiilden fiil yapım eki (işteşlik eki) bir işi karşılıklı ya da birlikte yapma anlamı verirken isim fiil eki böyle bir anlam vermez.
* Gülüşün çok güzel. (isim fiil eki)
* Onu öyle görünce gülüştüler. (işteşlik eki)
NOT 3: Fiilden fiil yapan olumsuzluk eki olan –ma, -me ile isim fiil eki olan –ma, -me birbiri ile karıştırılmamalıdır.
Fiilden fiil yapan –ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katarken isim fiil eki olan –ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katmaz.
* Artık sevmeyeceğim. (olumsuzluk eki)
* İnsanın mesleğini sevmesi gerekir. (isim–fiil eki)
II.Sıfat Fiil Grubu : (Ortaçlar)
Fiil soylu sözcüklerin sonuna –an, -en, -ası, -esi, -mez, -maz, -ar, -er, -dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük, -ecek, -acak, -miş, -mış, -muş, -müş ekleri getirilmek suretiyle yapılır. Sıfat-fiil ekleri genellikle sıfat tamlaması kurar.
İşleyen demir pas tutmaz.
O öpülesi eller beni büyüttü.
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç.
Senin bu yaptığın olur iş değil.
Benim doğduğum köyleri akşamları eşkıyalar basardı.
Tanıdık bir yüz çıkmadı karşımıza.
Görülecek günler var daha aldırma gönül.
Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim.
NOT: Zaman ekleriyle sıfat fiil eklerini karıştırmamak gerekir. Zaman ekleri, şahıs ekinden önce fiile gelerek fiili yüklem yapar. Sıfat fiil ekleri ise genellikle fiilleri sıfat yapar ve üzerine isim çekim eklerini alabilir oysa zaman ekleri isim çekim eklerini alamazlar.
Hiç oturacak zamanım yok. (-acak sıfat fiil eki)
Oğlum, okuyacak ve büyük adam olacak. (zaman eki )
Okumuş insanlar daha kültürlü (s.f.e)
Annem de okumayı çok istemiş. (zaman eki)
III.Zarf Fiil Grubu : (Bağ Fiiller-Ulaçlar)
Fiil kök ve gövdelerinin üzerine –ınca, -dıkça, -dığında, -ken, -r... -mez, -alı, -erek, -madan, -meksizin, -a... -a, -ıp ekleri getirilerek oluşturulur. Zarf-fiil ekleri temel cümlenin zarf tümleci olurlar.
Ben gidince hüzünler bırakırım.
Ağladıkça dağlarımız yeşerecek göreceksin.
Öldüğünde henüz çok gençti.
Sen ağlarken ben nasıl gülerim.
Onu görür görmez tanıdım.
Yarim, sen gideli yedi yıl oldu.
Gülerek yanıma geldi.
Hiçbir şey söylemeden çekip gitti.
Sizin durmaksızın çalışmanız lazım.
Gide gide bir söğüde dayandık.
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek var kaderde.
NOT 1: Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar da yan cümle var demektir.
NOT 2: Bir cümlede fiilimsi varsa o cümle girişik birleşik bir cümledir.
NOT 3: Bir cümledeki fiilimsi sayısıyla temel cümlenin yükleminin toplamı o cümledeki yargı sayısını verir.
ı. Sayı Grubu:
Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluğudur. Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı sonda bulunur.
On bir, doksan iki, yüz elli dört, yedi yüz elli iki bin...