Sayfalar

8 Eylül 2021 Çarşamba

Babamın Gözleri Kedi Gözleri (Sevim Ak) Kitabının Konusu, Özeti, Tahlili

 

Kitabın Adı : Babamın Gözleri Kedi Gözleri

Kitabın Yazarı : Sevim Ak

Kitap Hakkında Bilgi :

Bugün annem, ilk kez, ben sormadan, babamdan söz etti. Doğum günümden konuşuyorduk. İki gün sonra doğum günüm. Annem, babamın da doğum günüme gelebileceğinden üstü kapalı söz etti. Nereden biliyor? Demek benden gizli görüşüyorlar. Ben de annemden gizli, babamla mektuplaşıyorum. Ama üçümüz bir araya gelemiyoruz. Tuhaf bir bilmece. Babam doğum günüme gelirse sevinçten çıldırırım. Boynuna sarılır, asla gitmesine izin vermem.

Babamın Gözleri Kedi Gözleri, ilkokula giden bir kız çocuğunun günlüğünden oluşan bir roman. Bir gün yeni bir eve taşınırlar. Küçük kız, her gün, o çok sevdiği babasının eve gelmesini bekler. Baba gelmez. Çünkü, anneyle araları açılmıştır. Yine de babasıyla küçük kız arasında küçük haberleşmeler, kısa mektuplaşmalar olur. Duygu dolu, sevgi dolu bir kitap. Sevim Ak, ülkemizde çocuk kitabı yazan en başarılı yazarlardan biri. Yazdığı birbirinden güzel kitapları ardı ardına yayınlayacağız. Bu kitabı resimleyen Behiç Ak da ülkemizin sayılı çizerlerinden. Üstelik de Sevim Ak'ın kardeşi.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Özeti :

Kitabımız, annesi ile babası ayrılacağı için günlerini babasından ayrı geçirmeye başlayan Ayçiçeği'nin günlüğünden oluşmaktadır. 

Ayçiçeği henüz ne olduğunu anlamadan babasından ayrılmak zorunda kalır. Ayçiçeği bu yüzden kötü günler geçirmektedir. Bu ayrılık ona üzücü olaylarla baş etmeyi ve daha birçok şeyi öğretir.

Ayçiçeği ile annesi başka bir eve taşınırlar tabiiki babası onlarla gelmez. Ayçiçeği bu evlerinin daha geniş, yeni odasının da daha güzel olduğunu düşünürken bir yandan da babasını özler.

Okulların açılmasına az kalmıştır, bunun için annesiyle okul alışverişi yaparlar. Daha sonra yeni mahallesinde ip atlamaya dışarı çıkar. Ama yeni komşuları bu durumdan pek hoşlanmazlar ve oturup gelen geçeni izlemeye başlar. Biraz sonra penceresinin önünde oturan garip bir kadın onu çağırır. Kadının onlarca sorusunu cevaplar, bir yandan da pencerenin iki yanındaki aynalardan kendini görmeye çalışır. Vakit böylece geçerken kadını sever ve ona "Aynalı Kadın" ismini verir.

Bir de apartmanlarında bir kız görür ve onunla tanışıp arkadaş olabileceği için heyecanlanır. Bir yandan da babasının onu aramamasına üzülür.

Okul başlayınca apartmanda gördüğü kızın adının Çağrı olduğunu öğrenir. O gün bir de eski çantasının içini boşaltır. Babasının çokça kullandığı ve "diyot" dediği bir parça düşer çantasından, eskiden hiç önemsemediği o parçayı alarak yastığının altına koyar. Her geçen gün babasını daha çok özler.

Başka bir gün okula giderken yine o kızla ve bir kediyle karşılaşır. Ama ikisiyle de arkadaş olamaz. Yeni mahallelerini pek sevmediğini düşünür.

Eski mahalledeki en iyi arkadaşı Bilge'yi hatırlar. Hem onun hem de babasının kendisini aramadığını düşününce daha çok üzülür. Sevginin ne olduğu hakkında annesiyle konuşurlar.

Gece rüyasında çiçekli bir gemide babasını görür ve çok sevinir. Okul dönüşünde penceresinin önüne koymak için çiçekler alır.

Bir gün okul dönüşünde babasını görmek için eski evlerine gider. Ama babasının yerine yabancı insanlarla karşılaşır. Büyük bir hayal kırıklığıyla eve dönerek babasının nerede olduğunu öğrenmeye çalışır, annesi babasının yolculuğa çıktığını söyler.

Annesine inanmaz ve nerede olursa olsun babasını bulmaya karar verir.

Anneannesi onlara gelince ona babasının kaybolduğunu söyler. Anneannesi babasının kaybolmayacağını söyleyince biraz olsun rahatlar.

Babasını özledikçe onun yaptığı ilginç eşyaları ve başkalarının kullandığı normal eşyaları düşünür. Değişik ve ilgi çekici olmak yerine herkes gibi olmak ister.

Annesi çok istediği masa ve kitaplığı alır. Anneannesi de yakında yine gelmek üzere evine döner.
Bir akşam Çağrı ile annesi onlara gelince Çağrı'yla birlikte bahçeye çıkarlar. Birkaç ateşböceği yakalayıp kavanoza koyarak eve dönerler. Annesi kavanozu açınca ateşböcekleri kavanozdan çıkar. Ayçiçeği de gece yatarken dışarıdaki ateşböceklerini izler.

Okula giderken Serkan'la karşılaşır. Serkan'ın babasının olmadığını bildiği için ona, bunun çok kötü bir şey olup olmadığını sorar. Serkan da babasının yüzünü unutmadığı sürece babasını gerçekten kaybetmemiş olacağını söyler. Okul çıkışında yine konuştuklarında Serkan, babasının her an yanında olduğunu düşündüğünü söyler. Bu fikir Ayçiçeği'nin hoşuna gider ve o da öyle düşünmeye başlar. Bir de odasına babasının fotoğrafını koyar.

Anneannesi yeniden gelir. Yolda Bilge'yle karşılaşır ve çok sevinir. Ertesi gün parka giderek sonbahar yapraklarından cebine doldurur. Eve dönerken babasının arkadaşıyla karşılaşır. Babasının arkadaşı ona babasını gördüğünü ve onu öpmesini istediğini söyler. Ayçiçeği de ondan babasına onu çok sevdiğini söylemesini ister ve babasına vermesi için ona bir yaprak emanet eder.

Pazar günü babasının arkadaşı ona babasından bir zarf getirir. Zarfın içinden çok kısa bir mektup ve babasının yaptığı bir el feneri çıkar. Bunlar sevinmesi için yeter de artar.

Bir gün okulda resim çizerler, Ayçiçeği de resim çizerken kendisine bakan kedinin gözlerini çizer. Öğretmeni Ayçiçeği'nin resmini haftanın resmi seçer. Bu olay Ayçiçeği'ne, babasının gözlerini kedi gözlerine benzettiğini hatırlatır.

Babasının arkadaşı, Ayçiçeği ile babasının özel postacısı gibi olur. Böylece babasına olan özlemi biraz olsun hafifler ve babasını daha yakından tanımaya başlar.

Günler böyle geçerken Ayçiçeği'nin doğum günü gelip çatar. Ayçiçeği'nin uzun süredir beklediği gün, o gün olur. Babası doğum gününe gelir. Böylece bir günden daha az bir süre de olsa babasıyla vakit geçirir. Uzun zaman sonra yeniden bir arada olmalarına çok sevinir.

Günleri, kimi zaman babasının ona doğum günü hediyesi olarak getirdiği kedi ve daha önceden kendisinin aldığı iki balığı ile kimi zamansa arkadaşları ve babasının arkadaşıyla geçer.

Bir gün okuldan geldiğinde babasının evde olduğunu görür. Annesi ile babası ona o gün boşandıklarını söylerler. Artık hafta sonu babasıyla, hafta içi annesiyle kalacağını anlatırlar. Ayçiçeği belki de babasından uzak geçirdiği günler sayesinde bu durumu kolayca kabullenir. Hatta artık babasıyla da kalacağını öğrenince çok sevinir.

Babaannem Geri Döndü (Şermin Yaşar) Kitabının Konusu, Özeti, Tahlili

Kitabın Adı : Babaannem Geri Döndü

Kitabın Yazarı : Şermin Yaşar

Kitap Hakkında Bilgi :

Dedemin Bakkalı ve Abartma Tozu kitaplarıyla her yaştan yüz binlerce çocuğun en sevdiği yazarlardan biri olan Şermin Yaşar'ın son kitabı Babaannem Geri Döndü yine bol bol ironi, kahkaha ve katıksız sevgi içeriyor.

7’den 70’e tüm okurların sayfalarında kendilerinden bir parça bulacağı Babaannem Geri Döndü, aslında son derece tonton ve şefkatli bir babaanne olan Hasibe Hesapoğlu’nun hiç beklenmedik bir şekilde çocuklarının evine yerleşme macerasını anlatıyor. Torununun ağzından dinleyecek olursak olaylar tam olarak şöyle gelişiyor:

Her şey babaannemin âniden kapıda belirmesiyle başladı. Ayağında pateni, üstünde balerin eteği ve pembe saçlarıyla bir babaanne ancak bu kadar kapıda belirebilirdi! Neredeyse bir barınağı dolduracak kadar evcil hayvanın yanı sıra legolar, yapraklar, taşlar, hayalî bir arkadaş ve daha bir sürü tuhaf şeyle dolu 15 valiziyle bize yerleşmeye karar verdi!

İnsanın babaannesinin yaramaz bir çocuğa dönüşmesi çok acayipti. Bazen oturup bağıra çağıra ağladı, bazen de olur olmadık kahkahalar attı! Kıyafetleri de arkadaşları da fikirleri de oyuncakları da birbirinden garipti.

Babaannem yüzünden ne uyuyabildik ne oturabildik ne de eğlenebildik.

Tek istediğimiz eski tonton, şefkatli babaannemizdi. Gerçek babaannemi o kadar özlemiştik ki...

Ve tam da artık ümidimizi kestiğimiz anda işler değişti.

Ne mi oldu?

Babaannem geri döndü! (Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Özeti :

Kitabımızın baş karakteri olan Çınar çok yaramaz ve meraklı bir çocuktur. Çınar, kendisi yaramazlığının nedeni olarak can sıkıntısını söyler. 

Çınar gerek okulda gerekse evde çeşitli yaramazlıklar yapar. Çınar'ın annesi Leyla ve babası Yusuf'un ikisi de çalışmaktadırlar. Anne ve babası eve geldiklerinde de çoğunlukla yorgun oldukları için Çınar'la ilgilenememektedirler. Anne ve babası Çınar'la oynamadıkça Çınar'ın canı daha çok sıkılır. 

Anne ve babası ise sürekli Çınar'ın yaramazlıklarından şikayet ederler. Çınar'ın bir an önce büyümesini isterler. Çınar'ın halası Ayşe, onun eşi olan eniştesi Murat ve Çınar'ın kuzeni olan Beren ile birlikte yanlarındaki evde oturmaktadırlar. Beren ile Çınar çok fazla anlaşamasa da sonuç olarak yaşıt kuzenlerdir. Ayşe kızı Beren'i, babası Yusuf ise Çınarı sürekli olarak Çınar'ın babaannesi olan Hasibe hanım'a şikayet ederler. Hasibe hanım onların da bir zamanlar çocuk olduklarını hatırlatmak üzere onlara bir oyun oynamaya karar verir.

Bir gün kapıyı açtıklarında Hasibe hanım iki kedi, bir köpek, muhabbet kuşları, balıklar ve kaplumbağa ile birlikte on beş valiz ile kapıya gelir ve artık Çınarlar da yaşayacağını söyler. Ancak her zamanki halinden çok farklıdır. Bir çocuk gibi davranmaya başlar. Sürekli mızmızlanan, evi batıran, dağıtan, yaramazlık yapan küçük bir çocuk haline dönmüştür. Yusuf, Ayşe, Leyla ve Murat ne yapacaklarını bilmez halde Hasibe hanımın peşinde dolanırlar. Çınar ve Beren de çok şaşkındır. Günboyu Hasibe Hanım'ın yaramazlıklarını temizlemeye çalışırlar. Hasibe hanımı normal haline döndürmeye çabalarlar ancak tüm çabalar yetersiz kalmıştır. Hasibe hanım gün sonunda hala küçük bir çocuk gibi davranmaktadır.

Getirdiği valizlerin içerisinde taş, sopa, küçük kağıt parçaları, eski bir gelinlik, boya gibi farklı ve çeşitli şeylerle on beş tane valiz ile gelmiştir. Tüm zamanı boyunca duvarlarda resim yapmış, sürekli çizgi film izlemiş, evin içinde futbol oynamış, Çınar'ın anne ve babası olan Yusuf ile Leyla'nın aralarında uyumuş, yemekleri beğenmemiş, yeniden yapılmalarını istemiş, sofraya geç gelmiş, taş boyamış bu taşları sokakta satmaya çalışmış, eski bir gelinlik giyip gün boyu onunla gezmiş, dışarıya külotlu çorap ve atlet ile çıkmak gibi birçok şey istemiş ve yapmaya çalışmıştır. Yusuf, Leyla, Ayşe, Murat, Çınar ve Beren Hasibe Hanım’ı durdurmak için birçok yol denemişlerdir.

Ayşe'nin psikolog arkadaşına gitmişler o ise Hasibe Hanım'ın uslu çocuk sendromuna yakalandığını söylemiştir. İnternette ise bu sendromla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ne yapacaklarını şaşırmış haldeyken Çınar kendisini anne ve babasının nasıl davranmasını istiyorsa Hasibe Hanım’a da öyle davranmaya karar vermiş ve ailecek yapılan etkinlikleri çoğaltmıştır. Orman yürüyüşleri, çeşitli piknikler, ormanı tanıma, babaannesi ile birlikte resim yapma gibi hem ailecek hem de babaannesi Hasibe Hanım ile birlikte çok fazla etkinlik yapmıştır.

Bir haftanın sonunda ise Hasibe Hanım artık evlatlarının ve torunlarının yorulup, kendisinin öz halini özlediklerini anladıktan sonra bir kahvaltı sofrası hazırlayarak ebeveynlere kendilerinin de bir zamanlar çocuk olduklarını ve Çınar ile Beren'in yaptıklarının çok normal şeyler olduklarını çocukların bu şekilde büyüdüklerini Yusuf, Leyla, Murat ve Ayşe'ye göstermiştir. Hasibe Hanım onların yanından gitse de artık Çınar ve Beren'in aileleri onları daha iyi anlamakta ve onlarla birlikte vakit geçirmektedir.