Sayfalar

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Nar Ağacı

Kitabın Yazarı : Nazan Bekiroğlu

Kitap Hakkında Bilgi :

Nazan Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü… Trabzon’da ve Tebriz’de doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak… Aslında çok ırmak… Tebriz’in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra.

İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, tehcir, mücadele, kader… Farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. “Nar Ağacı” bir Doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel, hayat kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle yıllarca unutulmayacak bir kitap.

Kitabın Özeti :

Roman iki koldan ilerlemektedir. Bir tarafta Setterhan anlatılırken diğer tarafta Zehra anlatılır. Roman Trabzon, Batum, Tiflis, Bakü ve İstanbul’da geçer. 

Dedesinin otuz yıl kadar önce postaya verdiği mektup yazarın eline ulaşır. Yazar dedesini kaybettiğinde 12 yaşındadır ve onu araştırmak için 30 yıl bekler. Farsça yazılan mektup tercüme ettirilir. Mektupta sadece selam ve adres vardır. Torunu dedesini ve büyük annesini araştırmaya karar verir. Elindeki kısıtlı bilgilerle yola çıkar. Çıktığı yolda bir sempozyumda müzik tarihi doktorası yapan Azeri olan öğrencisi Yasemen’le tanışır. Yasemen yazarın aradığı coğrafyayla bağlantılıdır. Tebriz’e beraber giderler, zor da olsa adresi bulurlar. Setterhan’ın yeğeni doksana merdiven dayamış olan Behzat amcaya yazar sorular sorar, fotoğraflar gösterir. Behzat amca yaşına göre olayları çok iyi hatırlar.

Dedesi Setterhan Tebriz, Batum, Tiflis ve Bakü hattında halı ticareti yapan bir tacirdir. Tebriz’den Trabzon’a Setterhan’ın nasıl geldiğini torunu merak eder. Setterhan’ın kuzeni Azam’ın anne ve babası vefat edince Azam, Setterhan’ın babasının yanında büyüdü. Setterhan ve ailesi halı işiyle uğraştığı için o da evde haremde diğer kadınlarla beraber halı dokur. Azam’ın halıları çok orijinaldir, resmen aşkla dokur. Setterhan, Azam’a karşı bir şeyler hisseder. Halıları teslime kervanla sürekli götüren kişinin bebeği bir hafta erken doğunca onları Yezd’e götürmek Setterhan’a düşer. Setterhan’ın babası oğlunun Azam’a karşı hislerini fark eder ve onun Yezd’den dönmesini bekler. Setterhan Yezd’den dönünce Azam ile Setterhan sözlenecektir. Azam tüm bunlardan habersizdir. Halıları bir bir teslim eden Setterhan, Yezd’e gittiğinde halı isteyen müşterinin çok hasta olduğunu ve öldüğünü öğrenir.

Adamın oğlu Piruz, Setterhan’dan orada kalmasını defin işlemlerinin felan halledilmesini ister. Piruz ateşperesttir. Setterhan, Piruz’u kıramaz. Bu sürede fırsat buldukça sohber ederler. Piruz’da üniversiteyi Tebriz’de okuduğunu ve diplomasını almaya gideceğini söyler. Setterhan, Piruz’un Yezd’e gelince haber vermesini ister ve birkaç gün sonra tekrar yola çıkar. Eve dönen Setterhan, artık Azam ile sözlenebilir derken Piruz Tebriz’e geldiğini ve birkaç gün kalacağını haber eder. Setterhan’ın babası bu işten işkillenir, bu adamı evinde hiç istemez; ama oğlunu da kıramaz.

Piruz eve gelir. Setterhan ona evi gezdirirken halıların dokunduğu yeri de göstermek ister. Azam’ı görebilmek için de onun oraya da götürür. Pruz ve Azam ilk görüşte aşık olurlar. İkisinin gözlerini de birbirlerinden başkasını görmez. Azam, Piruz’la gider. Setterhan’a Azam’ı öldürmesi gerektiği söylenir. Karıncayı bile incitemeyen Setterhan oradan kaçıp gitmeyi seçer ve Batum’a gider. Batum’dayken Bolşevik ihtilali patlak verir, sınırlar kapatılır ve Setterhan da bir daha Tebriz’ dönemez. Trabzonlu bir motorcunun yardımıyla onun şehrine kaçar.

Beş parasız yaban ellerde kalan Setterhan bir çay ocağında çalışmaya başlar. Çay ocağını baştan tasarlar. İşyeri sahibi bundan çok mutlu olur. Çayhane artık daha temiz ve yoğundur. Trabzon da İran konsolosu Lütfullah Bey’i bulur Setterhan. Pasaport, kimlik işlerini halleder. Gel git derken Lütfullah Bey’in annesi Setterhan’ı Zehra adında bir kız ile tanıştırır.

Zehra da muhacirdir. Zehra’nın annesi doğum yaparken babası da annesinden bir ay sonra ölür. Durum böyle olunca Zehra’yı ananesi ve dedesi büyütür. Zehra’nın bir de İsmail adında kendisinden üç yaş büyük abisi vardır. İsmail gönüllü olarak savaşmaya gider. Dedesi karşı çıkmaya çalışsa da İsmail kararlıdır. İsmail gider ve dönemez. Ararlar; ama bulamazlar. Hamidiye Etfal Hastanesi’nde yattığını öğrenirler ve nice sonra başına ne geldiğini sormak için oraya giderler. İsmail’den geriye bir defter kalmıştır ve İsmail’in tifüsten dolayı öldüğünü öğrenirler.

Zehra, ananesi, yardımcıları ve Zehra’nın köpeği Masal ile Trabzon’dan ayrılırlar. Zehra’nın dedesi gelemez; çünkü 93 Harbi gazisidir. Kasığından kesik olan sağ bacağında takma bacak vardır. Yürünecek yolları gözü kesmez. Muhacirlik zorludur, birçok olumsuz olaya şahit olurlar; ama Trabzon kurtulunca sağ salim tekrardan Trabzon’a gelirler. Trabzon harap olmuştur. Gelecek nesillere aktaracak bir şey kalmamıştır; çünkü ahşap olan şehrin her yerini düşmanlar yağmalayıp parçalamış yakmış viran etmiştir. Neyse ki Zehra’nın dedesi sağdır. Adamcağız bir deri bir kemik kalsa da yaşadığına şükrederler.

Zehra ile Setterhan görüşür. Setterhan İstanbul’a gitmek istediğini söyler. Zehra büyükannesini ve dedesini bırakamayacağını söyler. Setterhan Trabzon’da kalmaya razı olur. Birbirlerini beğenip evlenirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder