Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
Sayfalar
▼
24 Ağustos 2019 Cumartesi
Devlet Ana (KemalTahir) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili
Kitabın Adı : Devlet Ana
Kitabın Yazarı : Kemal Tahir
Kitap Hakkında Bilgi :
Devlet Ana romanı 1967 yılında yayımlanmıştır. Söğüt kasabasına yerleşen küçük bir göçebe aşireti durumundaki Türkmenlerin çevresindeki düşmanlarla mücadele edip yeni yerler fethederek Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu gerçekleştirmesini anlatır. Olaylar 13. yüzyılın sonlarıyla 14. yüzyılın başlarında geçer. Bizanslıların ve Moğolların saldırgan tutumlarına karşı Osman Bey, fethettiği topraklardaki insanlara hiçbir baskı uygulamaz, sevgi, adalet ve hoşgörü ile hükmeder.
Kemal Tahir bu romanında, Türkiye’de çökmüş bir imparatorluğun yarattığı aşağılık duygusunu silmek ve Osmanlı insan tipini, onun erdemlerini, devlet kurma yeteneğini anlatmaktadır. Devlet Ana, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu'nun görünümünü, Anadolu insanının özlemlerini anlatırken, onların güçlü, güvenli, adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır.
Kitap 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazanmıştır.
Kitabın Özeti :
Tarih 1290'lı yıllar. Mavro, kız kardeşi Liya ile, Ertuğrul Bey’in himayesinde bulunan Karacahisar topraklarında Issızhan adı verilen bir yolcu hanında yaşamaktadır. Kıbrıs Sen-Jean şövalyelerinden Notus Gladyus ve Uranha hana gelirler. Mavro silahlara ve silah kullanmaya aşırı derecede ilgili bir gençtir. Şövalye Notus Gladyus, Mavro’nun bu zaafından faydalanır, kendisini usta bir şövalye yapacağını söyler. Şövalye son derece kaba ve terbiyesiz biridir. Mavro’nun ablası Liya’ya sarkıntılık eder, onu zorla elde etmeye çalışır. Fakat bu emeline ulaşamaz. Liya, yastığın altından aldığı hançerin zehirli olduğunu söyleyerek şövalyeyi odasından çıkarmayı başarır.
Şövalye Notus Gladyus, Uranha ve Keşiş Benito bataklığı geçerek Ertuğrul Bey’in at eğitimcisi Demircan’ın çadırının bulunduğu yere gelirler. Bu sırada Demircan ile Liya sevişmektedir. Şövalye daha önce Liya’nın kendisini reddetmiş olmasını gururuna yediremez, bunun ezikliğiyle yayını gerer, çıplak olan Demircan’ı sırtından vurur. Liya ilişkinin vermiş olduğu sarhoşlukla üzerine yığılan Demircan’ın öldüğünü ilk anda anlamaz. Şövalye Notus Gladyus, kendinden geçmiş bir halde yatan Liya’ya tecavüz eder, bu sırada Uranha da sarığıyla kızın yüzünü örter bağırmasını önlemek için. Ayrıca arkadaşının yaptığı pisliği görmek istemediğinden gözlerini kapatır. Şövalye eliyle kızın boğazını var gücüyle sıkar, onu öldürür. Çayırda gezeleyen değerli savaş atlarını alırlar. Kızın ölüsünü Türkmen kilimine sarıp iki yanını Türkmen sarığıyla bağlarlar. Cesedi ata yükleyerek bataklığa atarlar.
Orhan Bey ile Kerim Çelebi, Demircan’ın çıplak cesedini görürler, büyük bir panik ve şaşkınlık yaşarlar. Köylüler cesedi bu halde görmesin diye hemen giydirirler. Orhan Bey, “baskın var” işareti veren davulu vurmaya başlar.
Kara Osman Bey’in at eğitimcisini öldürmek, savaş atlarını sürüp götürmek düpedüz meydan okumaktır. Usta bir izci olan Pop Markos, toprağın üzerindeki izlerden hareketle Demircan’ı öldürenlerin iki kişi olduğunu söyler. Orhan Bey, Liya’nın da başına kötü şeylerin geldiğini düşünür. Pop Markos, Orhan Bey, Kerim, Demircan’ın yardımcısı Ermeni Toros katillerin peşine düşerler. İzler Karacahisar toprağına kadar gelir. Orhan Bey dedesinin sözlerini hatırlayarak kimsenin izinsiz sınırı aşmamasını ister. Bundan sonrasına Ertuğrul Bey’in karışacağını söyler.
Bacıbey, Söğüt kadınlarının başkanıdır. Oldukça sert bir mizaca sahiptir. Uzun boylu ve geniş gövdelidir. Ok atmada ve kılıç kullanmada erkek savaşçılardan geri kalmaz. Son derece korkusuz biridir. Kerim, silah ustası Kaplan Çavuş’un kızı Aslıhan’ı sevmektedir. Kerim, mollalığa heves edince Aslıhan buna üzülür. İnatçı bir kız olan Aslıhan “Savaşçı olmayana varmam!” diye söz vermiştir.
Orhan Bey, babası Osman Bey’e Demircan’ın sırtından bir okla kalleşçe vurulduğunu söyler. Dedesinin “Beylerden gerçek saklanmaz.” öğüdünü hatırlayarak cesedin çıplak olduğunu belirtir. Ertuğrul Bey, oğlu Osman Bey’e sakin olmasını, barışı bozmak isteyenlerin olabileceğini bu nedenle dostu düşmanı net olarak bilmeden savaş açmanın doğru olmayacağını söyler.
Cavlakların delibaşısı Adem ejderhası, Kaplan Çavuş’un kızı Aslıhan’ı çeşme başında sıkıştırır. Bu sırada Kerim gelir. Adem ejderhası Kerim’e saldırır. Kerim, kırbacıyla adamı bir güzel döver.
Söğüt bacılarının beyi Devlet Hatun, oğullarına hem bilek hem de yürek gücüyle babasızlığın boyun büküklüğünü hiç duyurmamıştır. Oğlu Kerim’in de babası gibi usta bir savaşçı olmasını ister. Oğlunu mollalıktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapar. Oğlu Kerim’in kitaplarını yakar. Eline kırbacı alır “Bugünden tezi yok bırakacaksın mollalığı, ağanın kılıcını takacaksın omzuna. Artık Kerim Çelebi değil, Kerimcan’sın.” der. Kerim annesinin isteğini kabul etmez. Bunun üzerine Bacıbey elindeki kırbaçla Kerim’i bir güzel döver. Eli yüzü kan içinde kala Kerim annesinin isteğini kabul eder. Üstündeki cübbeyi çıkarır, Demircan’ın savaş elbiselerini giyer, silahlarını kuşanır.
Halk meydana toplanmıştır. Dündar Alp ve Daskalos Derviş halkı galeyana getirmeye çalışırlar. Acılar içinde ağıt yakan Bacıbey’i de arkalarına alırlar. Bu sırada Ertuğrul Bey ölür. Akçakoca, topluluğa Ertuğrul Bey’in vasiyetini bildirir; sakin olmaları gerektiğini, akıllıya saldırmanın zararlı sonuçları olacağını söyler. Akçakoca hemen bey seçiminin yapılmasını söyler. Bey olarak Osman Bey seçilir.
Osman Bey, Şeyh Edebali’nin kızı Bala Hatun’u sevmektedir. Üç yıl önce, Balkız henüz on dört yaşındayken konuşmuş, kızın evlenmeye razı olduğunu anlayınca onu istetmiştir. Ertuğrul Bey’den habersiz yapılan bu istemeyi Şeyh Edebali uygun görmediği için kabul etmemiştir. Babasının ölümünden sonra Osman Bey, Edebali’nin yanına gider. Şeyh Edebali, karşısına babasının ölümüyle sorumluluk altında iki büklüm olmuş bir delikanlı beklerken, Osman Bey’in cesur konuşmalarını duyunca şaşırır. Babasının vasiyetlerini bildirdikten sonra oradan ayrılır.
Daskalos Derviş, halkı Demircan’ın intikamı için savaş yapılması konusunda kışkırtır. Bacıbey de savaştan yanadır. Osman Bey dostun düşmanın iyice bilinmediği bir durumda savaş yapmanın doğru olmayacağını; bebelerin, yaşlıları, sakatların düşünülmesi gerektiğini söyler.
Filatyos yanındaki savaşçılarla meydana gelir ve ortaya bir Türkmen sarığını fırlatır. Kerim, sarığı hemen tanır. “Bu sarık Demircan ağabeyimindi.” der. Filatyos, Liya’nın önce ırzına geçilip sonra da boğularak öldürüldüğünü söyler. Katilin Demircan olduğunu zanneden Filatyos, Osman Bey’den açıklama bekler. Osman Bey, Demircan’ın da bir Karacahisar okuyla sırtından vurularak öldürüldüğünü söyler. Tüm bunların iki tarafı birbirine düşürmek için yapılmış haince bir plan olduğu anlaşılır. Filatyos geri döner. Karacahisar’a savaş açılması için halkı kışkırtan Daskalos Derviş’in dili utancından dişine kilitlenir.
Kaplan Çavuş, Mavro ile Kerim’e ok atma ve kılıç tutma dersleri verir. Omzunda sazı ile Yunus Emre gelir. Kaplan Çavuş uzun süre görmediği çocukluk arkadaşını görünce çok sevinir. Sohbet etmeye başlarlar. Yunus Emre onlara gördüğü hayırlı rüyayı anlatır: “İtburnu’nda, Şeyh Edebali Efendi’mizin mübarek katında, hayırlı perşembeyi hayırlı cumaya bağlayan gece, bir düş gördüm. Şeyh Edebali Efendi’mizin mübarek kucaklarında bir ay doğdu, parıltısı karanlığı çalkaladı çıktı, yükseldi, orak biçimindeyken dola dola sini değirmesine döndü. Dünyayı nura boğdu. Öyle ki, gözler kamaşıp bakmaya güç yetisi kalmadı. Baktım ki, sizin Osman Bey’iniz de iki dizi üstünde sağ yanındadır ve de tesbihe girmiştir. Gökleri bezeyen ay inip geldi, göğsüne yaslandı, gövdesine karıştı. Aman nedir, ne hikmettir? Dememize kalmadı, ayın gömüldüğü yerde bir fidan belirdi, yeşerip büyüdü, göklere dal budak saldı…” Yunus Emre, gördüğü bu rüyayı Şeyh Edebali’ye de anlatır. Edebali, bunun bir Tanrı işareti olduğunu söyleyerek , “Osman Bey, kızımı istesin, bundan böyle veririm.” der. Kaplan Çavuş, müjdeli haberi vermesi için Kerim’i gönderir. Osman Bey, müjdeli haberi alınca çok sevinir, ikinci kez Ali Şar Bey’i dünürcü gönderir.
Ali Şar Bey, Osman Bey adına gittiği Şeyh Edebali’den Balkız’ı kendine ister. Para, hediye, mal mülk teklif eder. Fakat Edebali kızını vermez. Osman Bey’in bu olanlardan haberi yoktur, çünkü Ali Şar Bey, Şeyh Edebali’den kızını Osman Bey için istediğini, fakat cevabının yine olumsuz olduğunu söylemiştir. Kadınlara aşırı derecede düşkün olan Ali Şar Bey, Hop Hop Kadı’nın da şişirmesiyle Balkız’ı kaçırmaya karar verir. Kahyası Pervane Subaşı’yı kaçırma işinde yardımcı olması için Çudaroğlu’nu iknaya gönderir. Çudaroğlu işin tehlikeli olduğunu öne sürerek alacağı paranın miktarını yükseltmek ister. Çudaroğlu, Notus Gladyus ve Uranha ile birlikte Ali Şar Bey’in yanına gelip pazarlık ederler. Beş yüz altına anlaşırlar. Şeyh Edebali’nin kızı Balkız’ı kaçırmaya çalışırlar, fakat başarılı olamazlar. İmdat davulunun vurulmasıyla Bacıbey gelir. Balkız, Aslıhan’dan Osman Bey’in niçin kendisini istemeye gelmediğini sorar. Aslıhan da Osman Bey’in dünürcü olarak Ali Şar Bey’i gönderdiğini söyler. Balkız, Ali Şar Bey’in Osman Bey adına değil, kendisine istediğini söyler.
Osman Bey, Voyvoda Konağı’nda iken Filatyos, Çudaroğlu, Ali Şar Bey, Notus Gladyus ve yanlarındaki savaşçılar konağa saldırırlar. Mavro baskını önceden haber aldığı için Orhan Bey, Kerim’i yardım çağırması için göndermiştir. Çarpışmanın başladığı vakit yardım gelir. Mavro, ablasının katili olan Şövalye Notus Gladyus’ü gözünden vurur. Osman Bey de Ali Şar Bey’e bir kılıç darbesi indirir. Mavro savaşın başında karşı tarafın kendisini istemesi üzerine Müslüman olduğunu söylemiştir. Osman Bey sessiz sedasız Balkız’la evlenir.
Orhan Bey, Yar Hisar tekfuru Hrisantos’un kızı Lotus’u sevmektedir. Söğütlülerin yayla göçüne Filatyos, Çudaroğlu ve Pervane Subaşı tarafından pusu kurulduğu öğrenilir. Osman Bey, adamlarına hazır olmalarını emreder. Bacıbey’i yanına çağırır, uydurma bir yayla göçü tertipleyip boğaza girmelerini ister. Orhan Bey önden giderek gözcüleri ortadan kaldırır. Osman Bey’in sesiyle birlikte pusu kuranların üzerine ok yağdırılır. Orhan Bey, Lotus’a evlenme teklif eder. Lotus bu teklifi kabul eder. Orhan Bey, Lotus’a bir yıl beklemesini söyler.
Kerim, Keşiş Benito’nun mağarasına girer. Burada bir yıl önce İstanbul-Tebriz kervanına ait çok değerli kitapları görür. Sayısı on olan bu kitapların dünyada eşi benzeri yoktur. Bu nedenle de çok değerlidir. Kerim, bu kitapları yanına alır. Mağaradan çıkarken ayağını kapana kıstırır. Kerim ayağı yaralı olduğu için bir süredir evde yatmaktadır. Kendisini yoklamaya gelen Aslıhan’ı türlü oyunlarla kandırarak öper.
Yar Hisar tekfurunun kızı Lotus, “Gelsin beni kaçırsın seviyorsa…” diye haber gönderir. Orhan Bey gitmek için izin ister, ancak babası izin vermez. Aslıhan, Balabancık ile sohbet eder. Balabancık, Keşiş Benito’nun rezil bir şekilde yanağını sıktığını, öptüğünü söyler. Onları Daskalos Derviş’e anlattığını, onun da “Allah adamıdır Benito… gönlünü etmek günah değildir, sevaptır.” diyerek güldüğünü söyler. Aslıhan bu duruma hem üzülür hem de çok kızar. Duyduklarını babası Kaplan Çavuş’a anlatır.
Orhan Bey, Pir Elvan, Kamagan Derviş, Mavro ve Kerimcan, Keşiş Benito’nun mağarasına girerler. Keşiş Benito ile Daskalos Derviş’in konuşmalarını gizlice dinlerler. Bu konuşmalardan Keşiş Benito’nun oğlan düşkünü olduğunu, Derviş Bey’in olup biten her şeyi vakit geçirmeden bu soysuzlara yetiştirdiğini, casusluk yaptığını, Notus Gladyus’ün Demircan’ı nasıl arkadan vurduğunu, Liya’ya tecavüz ettiğini, onu boğarak öldürdüğünü, yarın da Balkız’ı Osman Bey’in gözü önünde ona sahip olduktan sonra boğarak öldüreceğini duyarlar. Orhan Bey ve arkadaşları ortaya çıkarlar, Keşiş Benito’yu kendi zehirli hançeriyle öldürürler, Daskalos Derviş’in de kafasını uçururlar.
Osman Bey geceleyin bir toplantı yapar. Toplantıya Dündar Bey’i de çağırtır. Mavro mağarada duyduklarını anlatır. Yaptığı hainliklerin, kötülüklerin bir bir ortaya çıkmasıyla Dündar Bey’in dünyası kararır. Hançerini çekerek Osman Bey’e saldırır. Tam bu sırada Pir Elvan, elindeki kısa kargıyı Dündar Bey’e saplar, onu öldürür. Bacıbey, savaşçı kadınlar ve kadın kılığına girmiş askerlerle Bilecik Hisarı’na girer. Sadece Şirin Kız’ın kaybıyla kale ele geçirilir. Şövalye Notus Gladyus, Uranha ve Pervane Subaşı giderken Mavro, Şövalye Notus Gladyus’ün omzuna bir ok saplar. Bataklığa doğru var güçleriyle kaçmaya başlarlar. Kerimcan ve Mavro onları takip ederler, sabaha karşı Issızhan’a gelirler. Mavro, Uranha ile kılıç tutuşur, Kerimcan da Şövalye Notus Gladyus’e saldırır. Şövalye Notus Gladyus’ün ayağı boğşluğa gelir ve düşer. Mavro da bir kılıç darbesiyle Uranha’yı yere serer. Pervane Subaşı da bataklıktan çıktığı sırada Kaplan Çavuş tarafından yakalanır, Karacahisar zindanına atılır.
Kerimcan odasına girer, kılıcını çıkarır, saygıyla öptükten sonra duvara asar. Keşiş Benito’nun mağarasından aldığı kitapları okşar gibi karıştırmaya, rastgele okumaya başlar. Aslıhan da gizlice Kerim’i gözetlemektedir. Kerim, Aslıhan’a savaşçılığı gözü kesmediğini, kitapları seçtiğini, Şeyh Edebali’nin medresesine molla olarak gireceğini söyler. Aslıhan bir an, Kerim ile Mavro’nun bataklıkta öldüğü haberini duyduğunda ne kadar üzüldüğünü, acı çektiğini hatırlar. Kerim’i çok sevmektedir. Onu molla haliyle kabul eder, “Karı kısmı, er işine karışabilmez Türkmen töresince.” der. Kerimcan’ın tekrar molla olacağını duyan Bacıbey, çok sinirlenir, kırbacı eline alır. Kerimcan, kızgın bir şekilde üzerine gelen anasını, babası Rüstem Pehlivan’ın kükreyişiyle durdurur, kırbacı elinden alır. Aslıhan, kaynanasını dışarı çıkarır. Kadınlar çıkınca Kerim Çelebi, kamçıyı atıp sedire oturur, Siyasetname’yi okumaya başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder