Sayfalar

5 Eylül 2019 Perşembe

Liderler Neden Var?


Liderler Neden Var?

Atalarımız sayısı en fazla 100-150 kişilik kabileler/gruplar halinde yaşarken, kabileye getirilen avların paylaşılması (kimin önce kimin sonra yiyeceği) önemli bir konu idi. Bu konuda anlaşmazlık meydana gelirse kaos olabilirdi. Ancak vücudumuzun içindeki sosyal kimyasallar bu sorunu çözmemize yardımcı oldular.

Şirketler ve organizasyonlar da esasen modern kabilelerden oluşur. Herhangi bir kabilenin olduğu gibi bir kültürü (kiminin güçlü kiminin zayıf), sembolleri ve dilleri mevcuttur. Nihayet hepsinde de güçlü veya zayıf liderler vardır; ancak hepsinde vardır. Bir topluluktaki lider ihtiyacının kökleri de aynen diğer temel ihtiyaçlarda olduğu gibi hayatta kalmak ve başarılı olmak ile ilgilidir.

Liderliğin tarihine antropolojik açıdan baktığımızda iyi ve kötü bir lider olmanın objektif standartları olduğunu görüyoruz. Vücudumuzdaki diğer tüm sistemler gibi, bizim de hiyerarşiye ihtiyacımız barınma ve beslenme ile direkt bağlantılıdır. Şöyle ki, kabileye getirilen avın sürekli olarak onu avlayanlar tarafından yenmesi ya da sürekli olarak arkadaki hizmetleri görenler tarafından yenmesine ilişkin her iki durumda da bir arada yaşam söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle Tabiat Ana bizi hiyerarşik hayvanlara dönüştürerek kuralları takip etmemizi sağlamıştır. Kendinden güçlü birini gören insan ortadaki av için savaşmaz ve geri çekilerek saygı gösterir. Tabiat Ana burada devreye girer ve kendisine saygı gösterilen dominant (alfa) karakter de salgılanan Serotonin sayesinde kendi statüsünü hissederek mutlu olur. Böylece alfalar getirilen avı önce yer, diğerleri de sırayla yediği için hiyerarşi kendiliğinden oluşur. Ancak burada gizli bir sosyal kontrat vardır. Bu statüye sahip olan alfaların grubun diğer üyelerine koruma sağlaması, onları risklerden koruması, bu saygıyı görmeye devam etmeleri için gerekli olan bedeldir. Böylece sistem bu şekilde işbirliği ile devam eder.

Günümüze kadar toplumumuzdaki “alfalar” (artık fiziksel güç alfa olmak tek kriter değil, başka açılardan da güçlü olmak kast ediliyor) bizi çok da rahatsız etmezdi. Bizden daha çok çalışıp daha fazla para kazananlar, bizim giremediğimiz restoranlara girebilen ünlüler, güzel hayatları yaşayan zengin ve güçlü insanlar, markalı kıyafet giyenler bizim için pek de problem değildi; halen de kısmen değil. Aksine bu alfa karakterlerin statü sembolleri vardır ve bunları taşımadıkları zaman garipseriz. (Örneğin bir devlet başkanı kendi bavulunu kendisi taşırsa bunu garipseriz)

Ancak günümüzde artık gerçek (arkası dolu) olmayan statüler ve semboller giderek artmaya başladı. Biyolojiyi kandıramayacağımız için de bu hem “alfa” olarak görünen karakterler hem de insan grupları açısından sorun olmaya başladı. 2010 yılında 3 psikoloji profesörü Dan Ariely, Michael Norton ve Francesca Gino tarafından yapılan bir araştırma gösterdi ki ünlü markaların taklitlerini o markayı giydiğini topluma göstermek için giyen insanlar, gerçeğini giyenler kadar gurur ya da statü algısı hissetmiyorlar. Çünkü statü, biyolojik bir şey ve onu hissedebilmemiz için onu kazanmamız gerekiyor. Bir topluluktaki statümüzün yükselmesi, hem bizim hem de bizimle gurur duyacak insanların vücutlarımızda salgılanan Serotonin ile alakalı olduğu ve hiyerarşik açıdan kurulan sosyal bağ da bu kimyasala bağlı olduğu için bu ilişkide sahte (ya da hak edilmemiş) bir yön olduğunda tabiatı ve biyolojiyi kandıramıyoruz. Ayrıca liderlik, kabileye (yeni dünyada şirkete ya da organizasyona) ait bir şey olduğu için kişisel statümüzün yanı sıra liderlik ettiğimiz grubun statüsünün de yükselmesi gerekir. Bu olmadığında, bizim de liderliğimiz sorgulanır.

Buradaki “hak edilme” kavramını biraz daha açalım. Eski toplumlarda yemeği önceden yiyen alfaların kabileye bir tehdit geldiğinde güçleri, zekâları ve cesaretleriyle topluluğu koruması beklenirdi. Yani liderliğin maliyeti “kabileyi kendisinden önce düşünmek; gerektiğinde kendinden vazgeçebilmek” idi. Grup aptal değildir; diğer türlüsü çok adaletsiz olurdu. Bu nedenle, örneğin eski çağlarda kabile liderlerinin en iyi eşleri seçmesi için kendilerine öncelik tanınırdı. (Lider en fazla riske açık karakter olduğundan güçlü genlerin gen havuzunda kalmaya devam edebilmesi için) Halen, günümüz şartlarında liderlerin bu konumu devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder