Sayfalar

7 Ekim 2019 Pazartesi

Bir Türk Ailesinin Öyküsü (İrfan Orga) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Bir Türk Ailesinin Öyküsü

Kitabın Yazarı : İrfan Orga

Kitap Hakkında Bilgi :

"Birinci Dünya Savaşı'yla zenginlikten yoksulluğa itilen bir ailenin yürek parçalayan öyküsü..."

Osmanlı İmparatorluğu'nun çalkantılı son dönemlerinden, Birinci Dünya Savaşı'nın yıkıcılığına uzanan bir öykü. Varlıklı bir ailenin adım adım yoksulluğa ilerleyişinin, bir arada kalma mücadelesinin, mantığın ve deliliğin çarpıcı anlatımı.

Bir Türk Ailesinin Öyküsü, İrfan Orga'nın samimiyetle, romansı bir üslupla kaleme aldığı anıları...

"Hayatım boyunca okuduğum en bize ait öykülerden birini içtenlikle, doğallıkla ve sıcacık bir kalemle sunan bu kitap beni yıllarca bırakmadı. Ben de kitabı bırakamadım.

Kitabın yeni Türkçe baskısını orijinalinin yanına koyabilmek ve arkadaşlarıma armağan edebilmek için sabırsızlıkla satışa sunulacağı günü bekliyorum." - -Ayşe Kulin-

"İrfan Orga'nın vatanına, kültürüne, diline ve edebiyatına ta uzaklardan yaptığı bu hizmeti gecikmiş alkışlarla anmalıyız." -Talât S. Halman

"Kaybedilmiş sevgilerin acısını dile getiren, kederli ve olağanüstü güzellikte bir öykü; 20. yüzyılın en muhteşem anılarından biri..." -Caroline Moorhead, The Independent-

Kitabın Özeti :

Yazar ve ailesi Sultanahmet Camisinin arkasında bir çıkmaz sokakta otururlar. Ailesinin hali vakti oldukça yerindedir.

Babaannesi her zaman herşeyin en iyisinin olmasını ister. Eve misafir geldiği zaman veya hamama gidecekleri zaman hizmetçisine en iyi yemekleri yaptırır ve herşeyde çok titiz davranır. Para onun için bir şey ifade etmez. Evin eşyaları da oldukça pahalıdır. İrfan’ın (yazarın) hayatında o yıllarda bolluk mevcuttur. İrfan devamlı babaannesiyle hamam sefası yapar. İrfan’ın sünnetinde bile herşey dört dörtlük hazırlanmıştır. İrfan’ın sünneti bir yüzbaşının evinde yapılmıştır. Babaannesi evde herşeye karışır. Hiçbirşeyi beğenmez. Beğenmediği yemeği tekrar pişirtir.

Annesiyle babaannesi hiçbir zaman anlaşamamıştırlar. Annesi sessiz sakin bir kişiliğe sahiptir. Babası dedesinin bıraktığı işle meşgul olmaktadır. İrfan’ın Sarıyer’de oturan bir Ahmet amcası vardır. Her yaz fırsat buldukça oraya tatile giderler eğlenirlerdi.

Yine bir yaz tatilinde iken saraydan savaş haberleri duyulur ve herkese yayılır. Bu sebeple babası ve amcası devamlı ne yapacakları ile ilgili konuşmalara başlamıştır. Bir gün evde otururken babası bu konuyu ev halkıyla konuşmaya başlar. Artık gereksiz harcamalardan kaçınmalarını, dayanıklı yiyecekleri depolamalarını ister. Fakat bolluk içinde yaşayan babaanne bunlardan rahatsız olur savaşın çıktığına inanmak istemez.

Artık yavaş yavaş yiyecekler depolanmaya ve fazla para harcamamaya başlanmıştır. Savaş sebebiyle İrfan okuluna ara vermek zorunda kalmıştır. Çünkü gittiği okul bir Fransız okuludur. Kısa zamanda amcası ve babası askere çağrılırlar. Evde artık evin reisi İrfandır. Bu arada babaannesi zengin bir adamla evlenir ve adamın evine taşınır. Annesi de kızkardeşini doğurur. Savaştan dolayı hizmetçilerine yeni yer bulmalarını artık kendilerinin bakamayacaklarını söylerler ve onları evden uzaklaştırırlar. Çünkü savaş şiddetini artırmış etrafta yiyecek kıtlığı başlamıştır. Bütün yiyecekler savaşın olduğu yere gitmektedir.

Bir süre sonra evleri yangında yanıp kül olur ve bütün yiyecekleri altınları yangınla birlikte gider. Artık hiçbirşeyleri kalmamıştır. Bunun üzerine babaannesinin evine yerleşirler. Fakat babaannesinin kocası aksi çocukları sevmeyen bir kişi olduğu için onları evde istemez. Bunun için onlara kendisine ait eski bir evini verir. Evin bütün pencereleri tahtalarla kapatılmıştır. Annesi buna alışık olmadığı için bunları kaldırttırır ve evin içi aydınlığa kavuşur.

Mahalleli bu hareket karşısında şaşırmış ve annesinin kötü kadın olduğunu düşünmeye başlamıştır. Mahalleli annesine laf atmaya başlamış çocuklar arkasından taş fırlatmıştır. Fakirlik gitgide artmaktadır. İnsanlar artık ekmeği bile zor bulmaktadır. Yazarın aileside birçok davranışlarından vazgeçmeye başlamış azla yetinmeyi öğrenmişlerdir.

İnsanlarda yaygın hastalıklar ortaya çıkmıştır. Artık kimsede para ve yakacak kömür kalmamıştır. Fakat yazarın ailesi bütün bu olumsuzluklara rağmen insanlara yardım etmekte elinden geleni yapmaktadır. Bunun için kısa bir zaman sonunda mahalleli annesine ısınmış ve onu hanımefendi diye çağırmaya başlamışlardır.

Bu arada babasından bir türlü haber alamazlar. Bir gün annesi ile birlikte askerlik dairesine giderler ve babasının öldüğü haberini alırlar. Babası şehit düştü diye annesine 99 kuruş maaş bağlarlar. Fakat bu para sadece bir çocuğun alacağı şekerlemelere, leblebiye yetecek kadar bir paradır.

Artık millet ekmek için birbiri ile kavga etmeye başlamıştır. Bir gün annesi de ekmek yüzünden bir kadınla kavga eder. Hayatında ilk defa kavga eden annesi kendisini sokak kadınlarından farksız görür, utanır ve oradan hemen uzaklaşır. Bir daha ekemek almaya oğlunu yollar.

Bu arada babaannesinin kocası vefat etmiştir. Babaannesine birşey bırakmadığı için beraber yaşarlar. Artık ellerinde yeterli miktarda para kalmadığı için babaannesinin değerli bazı mobilyalarını satarlar. Bu para onlara uzun bir müddet yeter.

Annesi en sonunda bir işe girmek zorunda kalır ve ordu deposunda işe başlar. Sadece hafta sonları eve gelebilmektedir. Kardeşi ile yatılı bir okula yerleştirilirler. İki sene orada kalırlar. Fakat yetersiz beslendiklerinden dolayı ikisinin de bünyesi zayıf düşer ve kardeşi çok hastalanır. Annesi bu duruma dayanamaz ve ikisini de okuldan alır.

Artık savaş sona ermiş herşey eski halini almış ve anneside ustaca yaptığı işlemelerle para kazanmaya başlamıştır. Durumları gitigide gün geçtikçe düzelmeye başlamıştır. Savaştan sonra artık bazı değişikler başlamıştır. Özellikle kadınlar peçesiz dolaşmaya başlamışlardır. Bunlardan birisi de İrfan’ın annesidir. Fakat mahalleli böyle iyi kalpli bir kadının yaptığı bu harekete bir anlam verememiş ve bazı söylentiler çıkartmaya başlamışlardır.

Savaş bitmesine rağmen İrfan’ın okul problemi çözülememiştir. Bu sıralarda özel okullarda Türkçe eğitim kaldırıldığı için okula yollanılmamıştır. Bir ara berberde çıraklığa başlar. Fakat aynı gün akşamı çıraklığı bırakır. En sonunda sünnet edildiği evin sahibi yüzbaşının sayesinde kardeşiyle birlikte Kuleli hayatına başlar. Kulelinin üstünde amerikan bayrağı dalgalanmaktadır. Buna çok içerler, hatta yabancı uyruklu öğrencilerle çatışmaya girer.

Daha sonra cumhuriyet ilan edilir. Artık Kulelinin üstünde Türk bayrağı dalgalanır. Namaz kılmak serbestleşir. İrfan bir buçuk yıllığına Tokat’taki askeri okula gönderilir. Sonra İstanbul’a geri döner. Bu arada Cumhuriyetle birlikte fes yerine şapka giyilmeye başlanır. Halk uzun bir müddet buna tepki gösterir.

İrfan Kuleliden mezun olur ve harp okuluna girer ve oradanda süvari olarak harbiyeye devam eder ve subay çıkar. Hava Kuvvetlerinde açık olduğu için Hava Kuvvetlerine girer. Hayatına Hava Kuvvetlerinde devam eder. Eskişehir'e tayini çıkar. Ailesini yanına getirir. Annesi Eskişehir'de çok hastalanır. Bir gün ağır şekilde hastalandığı bir saatte oranın sakinlerinden olan bir kadın onu eski geleneklerle bir günde iyi eder. İrfan buna çok şaşırır.

Eskişehir'den Kütahya'ya oradan da İzmir’e tayin edilir. Kardeşi Mehmet de İzmir'de görev yapmaktadır. Annesi iki oğlununda yanında olduğu için sevinçten bütün acılarını biraz olsun unutmuştur ve durumu biraz düzelmiştir. Daha sonra kardeşinin İstanbul’a tayini çıkar. Babaannesi kardeşiyle birlikte İstanbul’a gider. Ardından annesini de İstanbul’a yollar.

Babaannesiyle annesinin arası iyi olmadığından annesi kendine başka bir yerde ev tutar. Ara sıra onların yanına uğramayı ihmal etmez. Fakat annesi çok değişmiştir. Neyi var neyi yoksa yoksullara vermiş yemeden içmeden kesilmiştir. Kardeşi annesiyle fazla ilgilenememektedir. Annesi gitgide kötüleşmektedir.

İrfan’da İzmirde olduğu için annesiyle ilgilenememiş fakat bu durumdan rahatsız olmuştur. En sonunda yılların verdiği acıya dayanamayan anne şuurunu yitirmiş ve Bakırköy’e yerleştirilmiştir. İrfan bunu duyunca hemen apar topar İstanbul’a gelir. Annesini Bakırköyde ziyaret eden İrfan adeta yıkılmıştır. Çünkü annesi onu tanımamıştır. Doktorun söylediğine göre annesinin az bir ömrü kalmıştır. İrfan bu acıya dayanamayarak İzmir’e geri döner. Kısa bir süre sonra annesi vefat eder. Annesinin cenazesinde sadece yazarın kardeşi vardır. Annesini o çok sevdiği İstanbul’a defneder.

Kitabın Şahısları, Kişileri :

Hacer (hizmetçi): Oldukça şişman, fıkır mıkır, sevimli, hayata devamlı gülen bir kişi.
İnci (hizmetçi): Soğukkanlı,sevecen,yeri geldiğinde diktatör bir kişi.
Babaanne: Despot,dediğim dedik, herşeyi kolay kolay beğenmeyen, rahat yaşamayı seven bir kişi.
Annesi: Temizlikte çok titiz,sessiz,herşeyi içine atan bir kişi.
Kardeşi: Küçüklüğünde canlı, atik. Fakat daha sonra olaylar karşısında soğukkanlı, durgun bir kişi.
Kendisi (İrfan): Çok duygusalbir kişi.Olaylardan çok etkilenen bir kişiliğe sahip.
Babası: Zeki ileri görüşlü bir kişi.
Amcası: İyiliksever,cömert.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder