Sayfalar

24 Kasım 2019 Pazar

Aşk Köpekliktir (Ahmet Ümit) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Aşk Köpekliktir

Kitabın Yazarı : Ahmet Ümit

Kitap Hakkında Bilgi :

Aşkın bütün halleri... Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi... Rezil olmaktan duyduğumuz haz... Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi... Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir. Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı... İmkânsız olanın çekiciliği... Yani gönüllü kölelik... Yani insanoğlunun en masum hali... Yani bildiğiniz delilik... Yani en yalansız aşk öyküleri...

"Düşümü gerçekleştirdiğimden de emin değilim. Böyle bir düşüm var mıydı, yok muydu, ondan bile emin değilim. Kafam çok karışık. Daha da kötüsü, eskiden Stefan'ı düşündüğümde güzel, iyi, masumiyetle ilgili duygular uyanırdı içimde. Coşkuyla, heyecanla, umutla dolardım. Şimdi büyük bir öfke var. Bazen insanlıktan çıktığımı hissediyorum. Düşündüklerim beni korkutuyor. Gel gör ki düşünmeden de edemiyorum. Olmuyor, beceremiyorum. Bir de oturmuş aşkın saçma olduğunu anlatıyorum. Ben de en az aşk kadar saçmayım. Diyeceksiniz ki seni, aşk saçma biri haline getirdi. Doğru ama ben de direnemedim. Asıl tutarsızlık bende. İnsan aptalca, anlamsız bulduğu bir tutkunun peşinden gider mi? Bak gidiyorum işte. Hâlâ onu arıyorum... Kafam karışık, canım yana yana gecenin bir yarısında bu bara geliyorum, ondan bir iz bulabilir miyim diye..."

Kitabın Özeti :

Kitap on bölümden oluşmaktadır. Her bölümde ayrı konular anlatılmaktadır. İlk hikâyede aşkı rüzgâr esintileri ile eşdeğer kılan şarkıların eşlik ettiği ezgisel notalara benzetmektedir. Farklı bakış açıları ile rüzgârın aslında çiçeklere değil de onlarda oluşan yapraklara tutkulu olduğundan bahsetmektedir. Rüzgârı en üst seviyede ki aşka benzettiği için çiçekleri farklı varlıklar olarak görmektedir. Rüzgâr şarkıya başladığında yapraklar döküleceğine inanılmıştır. Öyle ki onun yüzünden öldüğünü düşündüğü yaprakları canlandırmaya çalışmasından bahseder. İlk bölümde doğada bulunun yaprak, rüzgâr, güneş, ağaç gibi kavramlara aşkı iliştirmeyi başarmış ve onlar arasında ki döngünün tutkusal bir bağ olduğu güzel bir bölüm yazmıştır.

İkinci bölümde, farklı mantığı ile hareket etmeyi kendine yaşam ilkesi edinen bir beyefendinin kendini farklı bir aşksal döngü içerisinde bulması ile alakalıdır. Mutlu bir evliliği olan bu beyefendiye genel manada bakıldığında mantığı sayesinde mutlu olduğunu ve duygusal hislere bağımlı kalmadığı görülür. Bir kadını görmesi sonucu mantığa aykırı bir şekilde hareket etmeye başlamıştır. Ofisinin önünden geçen bir kadına dikkat etmesi sonucu yıllar önce evlenmeden hemen önce rüyasında gördüğünü hatırlar. Kadın her gün aynı saatte ofisinin önünden geçer. Bir gün aynı saatte kadını gören adam koşarak yanına gider ve kadına konuşmak istediği önemli bir konu olduğunu ve ofiste konuşmak istediğini söyler. Kadının bu teklifi kabul etmesi üzerine ofise geçerler ve kadının tutkulu bakışları, duruşu, parfümünün kendine çekmesi ile adamın duyduğu heyecan çok daha fazla artmaya başlar ve artık mantığı adamı terk etmiş bir vaziyet alır. Rüyasından bahsetmeye başlayınca kadının da onu rüyasında gördüğünün anlatması ile bulundukları durum daha ilginç bir hal almıştır. Oda içerisinde bir anda sevişmeye başlayan bu çiftimizin tutkuları bir anda farklı bir boyuta geçer. Tutkulu davranan kadının yerini bir an da kaba ve farklı cümleler kullanan bir kadın almıştır. Adam yaşadığı şoktan bir türlü kurtulamıyordu. Bir an da bu fanteziyi anladığını ve artık parasını vermesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. Parasını aldıktan sonra çıkıp yürüyen kadının arkasından hayal kırıklığı ile bakıyordu artık. Yaşadığı hayal kırıklı mantığı ile duygusu arasında savaş açmasını sağlamıştı.

İkinci öyküye geldiğiniz de bir otobüste geçmektedir. Yaşlı bir amcamızın genç bir adamın yanına oturması ve sohbet etmeye başlaması ile öykü başlar. Aralarında aşk konusu açılmıştır. Yaşlı adam aşkın bir bela olduğunu ve görücü usulü evliliklerin daha makbul olduğundan bahsetmeye başlamıştır. Lakin genç adam neden böyle düşündüğünü sormuş ve dedemiz anlatmaya başlamış. Musevi bir ailenin kızına âşık olmuştu. Din farkı, kültür farkı derken evlilik rüyalarında bile zor görünür olmuş. İshak Amca kızın babasıdır. İşi belli bir zaman sonra kötü gitmeye başlayınca kızı Florisi Yasef adında yaşlı ama zengin bir adama vermişler. Yaşlı adam babası ölünce kuyumcu dükkânının başına geçmiş ve kendini işlerine vermiş. Lakin Floris unutmasına izin vermek istemezcesine dükkâna gelip bilezik yaptırmak istediğini ve bitince eve getirmesini söylemiş. Göz alıcı bir bilezik yapıp evine götürmüş. Floris evine almış bu genç aşığı. Her gün Yasef çıkınca o da soluğu Florisin evinde almaya başlaması mahallenin diline düşmesine sebep olmuş. Yaşlı eşinin kulağına da gidince kimseyi kırmadan kavga çıkarmadan Halepin yolunu tutmuşlar. Genç âşık peşlerinden gitmiş lakin Floris evine başka bir erkeği aldığını görünce hayal kırıklığı yaşamış ve geri dönüp gitmiş. Mola olunca muavin yanına gelip Vakkas dedenin biraz sıkıntılı olduğunu ve âşık olduğu kadını ve eşini öldürdüğünden bahsetmiş.

Üçüncü öykü ise ellili yaşlarında Numan isimli bir adamın başından geçen talihsiz olayları anlatmaktadır. Evlenmemiş olan Numan Bey kadınları bir matematik problemi olarak tarif etmekte ve kadınları çözmek için farklı bir yöntem olduğunu düşünmektedir. Numan Beyin Müge adlı bir bayan ile tanışması, onunla evlenmesi kendinden 20 yaş küçük bir bayan ile çatışmaları ve yaşadığı vurgun, onun literatüründe çözemediği bir problemin hayatını nasıl etkilediğinden bahsediliyor. En sonunda ise öyle bir kadın seviyor ve her gün çiçekler götürüyor. Bu durumun adına ise Ahmet Ümit “Aşk Çözümsüz Bir Problemdir” olarak kitaba dökülüveriyor.

Arada geçen tüm hikâyeler de farklı hayatlar, sonu asla olmayan tutkular arasında ilerliyor ve bütün hikâyeler güneş, rüzgâr ve çiçekler arasında ki döngüler gibi ilerliyor.

Hikâyelerin arasında kitaba ismini veren ve son hikâye olan “Aşk Köpekliktir” isimli hikâye yer almaktadır. Ayşe isimli karakterin bir barda barmen ile konuşmalarından oluşan bir hikâyedir. Ayşe barmene olanı biteni ve aradığı aşkından bahsediyordu. Sonsuz sürecek aşkı ile bu barda tanışmışlardı. Ayşe’nin sonsuz aşkı Stefandı. Rafo barda bulunan barmendir. Stefan hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışan iki kişinin karşılıklı konuşmalarının ve kendilerini rahatlatmaya çalışmalarının hikâyesi anlatılmatadır. Stefan Ayşe’ye beş satırdan oluşan bir mektup ile veda etmiştir. Stefan o barda şarkı söyleyen biridir ve bir kadın için buraya gelmiştir. Aradığı kadın Ayşe’ye çok benziyordu ve Ayşe ile ilişkileri bu doğrultuda başlamıştı. Stefanın aslında oldukça farklı bir aşka tutulduğu ve bir seri katili araması ile başlamıştı bu durum. Stefan hem bir polis hem de müzik ile uğraşan bir adamdı. Kadının küçük yaştan itibaren hayatı çok zor olmuş ve kötü insanlar seri katil doğurmuştu artık. Tatilde iken babasının öldürülmesi, annesinin ve kendisinin tecavüze uğraması sonucu kendini hayattan ve kaderden intikam almaya sürüklemişti. Lakin bu durumu yenip Stefan’a geri dönmesi ile Ayşe’nin kötü günleri başlayıp her gece bu bara gelerek onu aramaya başlatmıştı. Sahibini arayan bir köpek gibi hala bu aşkın peşinden ilk tanıştıkları noktaya geliyordu. Ayşe, Stefanı, Stefan ise başka bir kadının peşinde ki üzüntü dolu bir aşk hikâyesini sizlere sunmaktadır.

Ayşe, Rafo, Stefan ve gizemli kadın dörtlüsü bulunuyor hikayede. 9 yaşındayken annesi ve babası tekneye gelen korsanlar tarafından öldürülen gizemli kadın, kızıl saçlı bir korsan tarafından cinsel saldırıya uğruyor. Babaannesinin himayesi altına giren kız, bir partide karşısına çıkan kızıl saçlı oğlan tarafından da cinsel tacize uğruyor. Yaşadığı iki travmada da kişilerin kızıl saçlı olması geçmişteki hislerinin canavarlaşmasana sebep oluyor. Ve bu kadın artık seri katil olup karşısına çıkan tüm kızıl saçlı erkekleri öldürüyor. Bu gizemli kadını yakalamakla görevlendirilen kızıl saçlı polis Stefan ise kadına aşık olmaktan kendini alıkoyamıyor. Sevgilisini terk ederek bu gizemli kadınla bilinmezliğe doğru yol alıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder