Sayfalar

27 Mart 2020 Cuma

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 3. Ünite Şiir, Tanzimat, Servetifünun Dönemi Şiiri

11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ŞİİR ÜNİTESİ DERS NOTU
3.ÜNİTE ŞİİR KONULARI
   1- Tanzimat Dönemi Şiiri
   2- Servetifünun Şiiri
   3- Fecriati Şiiri
   4- Millî Edebiyat Dönemi Şiiri
   5- Saf Şiir (Öz Şiir)
   6- Manzum Hikâye
   7- Cumhuriyet Dönemi'nin İlk Yıllarında Şiir
   8- Türkiye Dışındaki Çağdaş Türk Şiiri

1- TANZİMAT I. DÖNEM ŞİİRİ (1860-1876)

Bu dönem sanatçılarına göre edebiyat, halkı eğitmede bir araçtır.
“Sanat toplum içindir.” anlayışı benimsenmiştir.
Edebiyatta hak, adalet, millet, halk, vatan, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ilk kez kullanılmıştır.
Dilde sadeleşme fikri savunulmuş fakat bunda tam başarılı olunamamıştır.
Divan şiiri nazım şekilleri kullanılmış (gazel, kaside, murabba, terkib-i bend) ama şiirin içeriği (özü) değişmiştir.
Genelde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü de denenmiştir.
Şinasi, klasisizmden; Namık Kemal, romantizmden etkilenmiştir.
Bu dönemin önemli şairleri şunlardır: İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa...

TANZİMAT II. DÖNEM ŞİİRİ (1876-1896)
“Sanat sanat içindir.” anlayışı benimsenmiştir.
Eserlerde dil ağırlaşmış, sanatlı söyleyişe önem verilmiştir.
Şiirde felsefi düşünceler, ölüm, tabiat, karamsarlık, aşk, özlem gibi konular işlenmiştir.
“Güzel olan her şey”in şiire konu olabileceği kabul edilmiş, şiirin konusu genişletilmiştir.
Bireysel duygulanmalar ağırlık kazanmıştır.
Divan şiiri nazım biçimleri terk edilmeye başlanmış, eski biçimlerin yanı sıra karma nazım biçimleri kullanılmış ve Batılı nazım biçimleri denenmiştir.
Aruz ölçüsü kullanımı devam etmiş, bazı eserlerde heceye de başvurulmuştur.
Bu dönemin şiiri Servetifünun’a örnek olmuştur.
Muallim Naci, bu dönemde yaşadığı hâlde divan edebiyatını savunmuştur.
Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem romantik anlayışla şiir yazmışlardır.
Bu dönemin önemli şairleri şunlardır:
Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Muallim Naci...

TANZİMAT DÖNEMİ ŞAİRLERİ ( I. ve II. Dönem)

Her iki dönem şairleri biçim yönünden Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
Her iki dönem şairleri romantizmin etkisinde kalmışlardır. Bu dönem şiirinin Batı düşüncesiyle klasisizm ve romantizm edebi akımlarıyla ilişkisi vardır.
1.dönem şairleri toplum için sanat anlayışını; 2.dönem şairleri ise sanat için sanat anlayışını benimsemişlerdir.
1.dönem şairleri vatan, millet, adalet gibi konuları ele alırken; 2. dönem şairleri aşk, doğa, ölüm gibi konuları ele almışlardır. Dolayısıyla konu ve temada yenilik yapmayı başarmışlardır.
1.dönem şairleri dilde sadeleşmeyi amaçlamış ancak bunda başarılı olamamışlardır. 2. dönem şairleri ise ağır olan bu dili daha da ağırlaştırmışlardır. Şiirde sanatlı söyleyiş her iki dönem şairleri için de amaç olmaktan çıkmıştır.
İki dönemin şairleri de şiirde parça güzelliğini bırakıp bütün güzelliğine ve konu birliğine önem vermiştir.
Aruz ölçüsü kullanılmaya devam ederken az da olsa hece ölçüsü kullanılmıştır.
Gazel, kaside, terkib-i bent gibi eski nazım şekilleri kullanılmaya devam etmiştir.
Özellikle ikinci dönem sanatçıları yeni nazım şekilleriyle şiir yazmada başarılı olmuşlardır (Abdülhak Hamit Tahran, Recaizade Mahmut Ekrem başarılıdır).
Tanzimat şairleri bireysel duygu düşünce ve anlatıma önem vermiş, böylece Türk edebiyatına Batı'daki bireyci anlayışı getirmişlerdir.


TANZİMAT DÖNEMİ ŞAİRLERİ:

ŞİNASİ

Tanzimat edebiyatı İbrahim Şinasi ile başlar.
Batı etkisindeki Türk edebiyatının kurucusu, ilk bilinçli temsilcisi ve yeniliklerin öncüsüdür.
Bir kısım fikirleri edebiyatımıza ilk kez getiren, çıkardığı gazetelerde bu fikirleri yayarak yeni edebiyatın temellerini atan ŞİNASİ'dir.
Batı edebiyatı yolunda ilk nazım ve nesir türlerinde eserler veren odur.
Klasisizm akımından etkilenmiştir.
Türk şiirini söz oyunlarından kurtararak şiire konuşma dilini getirmiştir.
Şiirde divan edebiyatı nazım biçimlerini kullansa da nazım biçimlerinde bazı değişiklikler yapmıştır.
Genellikle “didaktik” şiirler yazmıştır.
Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
Şiirde konu birliğine ve bütün güzelliğine önem vermiştir.
Şiirin konusunu genişletmiştir. Akıl, medeniyet, hak, adalet, kanun gibi kavramları şiirde kullanan ilk şairdir.
Akılcı ve mantıkçıdır.
Gazete ve edebiyatı halkı eğitmede bir araç olarak görmüştür.
Agâh Efendi ile birlikte 1860′ta ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır. Türk basınının ilk başyazarı sayılır.
Türk edebiyatında ilk makale örneği olan Mukaddime-i Tercüman-ı Ahval’i bu gazetenin ön sözü olarak yayımlamıştır. Bu makalede gazete çıkarmanın gerekliliğini anlatmıştır
NOT: Şinasi, roman ve öykü alanında eser yazmamıştır.
ESERLERİ:
Tercüme-i Manzume (Çeviri Şiirler)
Şair Evlenmesi (Bir perdelik komedi, 1860. Türk edebiyatında yazılan ilk tiyatro eseridir, fakat oynanmamıştır.)
Müntehebat-ı Eş’ar (Şiirler)
Durub-ı Emsal-i Osmaniye (Atasözleri)
Müntehebat-ı Tasvir-i Efkar (Seçme makaleler, 2 cilt)
Tercümân-ı Ahvâl Mukaddimesi (Tanzimat edebiyatındaki ilk makale)

NAMIK KEMAL (1840-1888)

21 Aralık 1840'da Tekirdağ'da doğmuş, 2 Aralık 1888'de vefat etmiştir.
Tanzimat döneminin "en gür sesli vatan şairi" olarak tanımıştır.
Hürriyet kavramını şiirde ilk kez kullanan şairdir.
Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimleriyle yeni kavram ve konuları işlemiştir.
“Kanun, vatan, hürriyet, adalet, hak, hukuk” gibi konuları işlemiştir.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Tiyatrolarında geçen bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
Şiiri, düşüncelerini aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır.
Şiirde sosyal konulara ağırlık vermiştir.
Toplum için sanat ilkesine bağlı kalmıştır.
Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri çizgisinde yazmıştır. Şinasi’yle tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı şiiri çizgisine yaklaşmıştır.
Şiirinde üç farklı dönem vardır:
a. İlk dönem şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Gazelleri)
b. Daha sonraki şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Hürriyet Kasidesi)
c. Son dönem şiirleri biçim ve konu (öz) bakımından da yenidir. (Vaveyla)
Divan şiirini, abartılı bir biçimde eleştirmiştir, kocakarı masallarına benzetmiştir.
Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
Romanları teknik açıdan kusurludur. Araya girip bilgi vermiştir.
Düz yazılarında (nesirlerinde) sanatkârane (edebi) bir üslup kullanmıştır.
Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını sade bir dille yazmıştır.
Tiyatroyu halk eğitiminde bir araç olarak görmüştür.
Tiyatro yapıtlarının konularını günlük hayattan veya tarihten almıştır.
Ona göre “Tiyatro bir eğlencedir ve eğlencelerin en faydalısıdır.”
Tiyatrolarının tümü dramdır.
"Vatan yahut Silistre" isimli oyunu sahnelendikten sonra Mağusa’ya sürülmüştür.
Türk edebiyatındaki yerini, düz yazı alanında; özellikle roman, tiyatro, makale, biyografi, eleştiri, tarih türünde yazdığı yapıtlar belirlemiştir.
Gazetecilik yönü de vardır, Ziya Paşa ile birlikte Hürriyet gazetesini çıkarmıştır.
Sosyal ve siyasi konularda hicivler de yazmıştır.
Encümen-i Şuara topluluğunda yer almıştır. Osmanlıcılık düşüncesini benimsemiştir.
“Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir” makalesinde dil ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur.
"Renan Müdafaanamesi"ni Fransız tarihçi Ernest Renan’ın “İslamiyet, ilerlemeye engeldir.” düşüncesini çürütmek için yazmıştır.

ESERLERİ
Roman;
İntibah
Cezmi Tiyatro
Vatan Yahut Silistre
Celalettin Harzemşah
Zavallı Çocuk
Akif Bey
Gülnihal
KarabelaEleştiri
Tahrib-i Harabat
Takip
İrfan Paşa'ya Mektup
Renan MüdafaanamesiAnı
Magosa Hatıraları
Biyografi;
Fatih Sultan Mehmet
Selahaddin-i Eyyubi
Yavuz Sultan SelimÇıkardığı Gazeteler
Tasvir-i Efkâr
Hürriyet
İbretTarih
İslam Tarihi
Osmanlı Tarihi
Evrak-ı Perişan
Devr-i İstila
Barika-i Zafer
Kanije Muhasarası

ZİYA PAŞA (1825-1880)

Şinasi ve Namık Kemal'le birlikte Tanzimat'la başlayan yeni Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç sanatçıdan biridir.
Ziya Paşa meşrutiyetçi ve toplumcu bir şairdir.
Çeşitli devlet kademelerinde çalışmış, politika ve sanatla uğraşmıştır.
Düşünceleriyle yenilikçi, yapıtları ve yaşantısıyla eskiye bağlı bir sanatçı olan Ziya Paşa’daki tezat ve ikilik hem yaşantısına hem de yapıtlarına yansımıştır.
Hürriyet gazetesinde çıkan "Şiir ve İnşa" makalesinde Halk edebiyatını ve dilini savunur, gerçek şiirimizin halk şiiri olduğunu belirtmiştir. Bir süre sonra hazırladığı "Harabat" adlı antolojide Divan şiirini yücelterek Halk şiirini kötülemiş ve halk ozanlarının şiirlerini "eşek anırması" olarak nitelemiştir.
Ziya Paşanın yaşadığı bu çelişkiye Namık Kemal tepki göstermiş ve onu eleştirmek için Tahrib-i Harabad adlı eleştirileri yazmıştır.
Hem biçim hem de hayalleri ve duyuş tarzı bakımından divan şiirine bağlıdır.
Divan şiiri nazım biçimlerini kullanan sanatçının lirik sayılabilecek gazelleri vardır.
Sade bir dili savunmuş, beğenmiş; ancak Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullanmıştır.
Hece ölçüsüyle yazdığı birkaç türküsü dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
Tanzimat Edebiyatının bütün özelliklerini taşır. Tanzimat Edebiyatını oluşturan dört önemli etki (divan şiiri, mahallileşme etkisi, Batı etkisi, âşık tarzı) onun şiirlerinde ve düz yazılarında görülür.
Türk edebiyatında terci-i bent ve terkib-i bent türlerinin en önemli şairlerindendir.
En ünlü şiiri Terkib-i Bent döneminin sosyal bir eleştirisidir. (Ziya Paşa bu şiirini Bağdatlı Ruhi'ye nazire yazmıştır)

ESERLERİ VE TÜRLERİ
Hiciv: Zafername
Düzyazı: Rüya
Mektup: Veraset Mektupları
Şiir: Eş’ar-ı Ziya
Makale: Şiir ve İnşa
Anı: Defter-i Amal
Tercümeleri: Viardot’tan Endülüs Tarihî‘ni, Cheruel ile Lavallee’den Engizisyon Tarihî‘ni, J.J. Rousseau’dan Emil‘i, Moliere’den Tartuffe‘ü tercüme etmiştir.

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (1852-1937)

Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.
Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul gördüğü için kendisine "ŞAİR-İ AZAM" (büyük şair) lakabı verilmiştir.
İkinci dönem Tanzimat edebiyatının en verimli, üretken, kudretli yazarlarından olan Abdülhak Hamit, modern edebiyatımızın kurucularındandır. Doğu ile Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli bir kültüre sahiptir.
Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür. Şiir biçiminde ve içeriğinde önemli değişiklikler yapmıştır. Onda ölçü, uyak, dil kaygısı görülmez; bundan dolayı eserleri dil bakımından kusurludur. Dili çok ağır üslubu dağınıktır.
Abdülhak hamit Tarhan, şiirde tezatlara, şaşırtmacalara çok yer vermiş; lirik-felsefi bir anlayışla yazmıştır. Günlük hayat, ölüm, metafizik düşünceler, tabiat, aşk, vatan sevgisi gibi konuları işlemiştir.
Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan, divan şiiri geleneğini tamamıyla yıkan Abdülhak Hamit; Tanzimat şiirine yüksek bir anlatım yeteneği kazandırmıştır.
Veremden ölen eşi Fatma Hanım onun edebiyatını büyük ölçüde etkilemiştir. Böylelikle ölüm teması onun şiirlerinin en temel teması olmuştur. Ünlü Makber şiirini eşinin ölümü üzerine yazmıştır.
Tiyatrolarında ağır bir dil kullanmıştır. Ayrıca tiyatroları sahne tekniğine de uygun değildir. Abdülhak Hamit tiyatrolarını sahnelenmek için değil okunmak için yazmıştır. nazım-nesir karışık tiyatrolarında tarihi olaylar ve hayallerini anlatmıştır.
Sanat için sanat anlayışını benimseyen sanatçı, romantizm akımın etkisindedir.
Abdülhak hamit Tarhan, edebiyatımızın ilk pastoral şiir örnekleri olan şiirlerini Sahra adlı eserde toplamıştır. ESERLERİ:

ŞİİR:
Sahra (1879)
Ölü (1886)
Hacle (1886)
Bir Sefilenin Hasbihali (1886)
Bâlâ'dan Bir Ses (1911)
Validem (1913)
İlham-ı Vatan (1918)
Tayflar Geçidi (1919)
Ruhlar (1922)
Garâm (1923)

OYUN:
İçli Kız (1874)
Sabr ü Sebat (1875)
Duhter-i Hindu (1875)
Nazife yahut Feda-yı Hamiyet (1876, 1919)
Tarık yahut Endülüs Fethi (1879, 1970)
Eşber (1880, 1945)
Zeynep (1908)
Macera-yı Aşk (1910)
İlhan (1913)
Tarhan (1916)
Finten (1918, 1964)
İbn Musa (1919, 1928)
Yadigar-ı Harb (1919)
Hakan (1935)

"MAKBER" ŞİİRİNDEN
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.

Şimdi buradaydı, gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o hâksâr kaldı,
Bir gûşede târmâr kaldı;

Bâkî o enîs-i dilden, eyvâh!
Beyrut’ta bir mezâr kaldı.

RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM (1847-1914) 

Tanzimat ikinci dönem sanatçılarından Recaizade Mahmut Ekrem; şiir, roman, tiyatro, hikaye ve eleştiri türünde eserler vermiş, dönemin genç kuşaklarına örnek olmuş bir sanatçıdır.
Döneminde "üstad" olarak tanınır.
Bu dönemde eski edebiyat taraftarlarıyla, özellikle Muallim Naci ile, kalem mücadelesi yapan öncü sanatçılardandır. Yeni edebiyatı savunanların hocası olmuştur.
Servetifünun dergisinin başına Tevfik Fikret'i getirerek Edebiyatıcedide hareketinin hazırlayıcısı olmuştur.
Tevfik Fikret'in akıl hocasıdır.
Şiirleri sanat bakımından pek güçlü olmayan sanatçı, sanat için sanat ilkesiyle yazmış, kulak için kafiye görüşünü ilk kez ortaya atarak bu konuda büyük bir tartışma başlatmış; göz için kafiye anlayışında olan Muallim Naci ile büyük bir tartışmaya girmiştir.
Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de olmakla birlikte, aruza bağlı kalmıştır.
Güzel olan her şeyin şiir olabileceği fikrinin savunucusudur.
Batı edebiyatı nazım şekillerini başarıyla kullanmıştır.
Şiirlerinde hüzün ve acı vardır. Piraye, Emced, Nijad adlı çocuklarının ölümünü görmüş olması ona içli ve acı dolu şiirler yazdırmıştır. Hüzünlü duygular, ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, solgun güller, romantik güzellikler şiirlerinde işlediği konulardandır.
Bütün yapıtlarında sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
Düzyazı alanındaki en önemli eseri, edebiyatımızın Batılı anlamdaki ilk realist romanı sayılan Araba Sevdası'dır. Bu eserde, yanlış ve bilinçsizce Batıyı takip etmeye çalışan Bihruz Beyin ne hallere düştüğü anlatılır. Realist çizgilerle ve ince bir mizahla bilinçsiz şekilde Batılı olmaya çalışan insanlar bu eserde göz önüne serilir.
Şiirlerinde romantizmin, tiyatrolarında klasisizmin etkileri,roman ve öykülerinde realizmin etkisi görülür.

Eserleri
Şiir: Nağme-i Seher, Yadigâr-ı Şebâb, Zemzeme I-II-III, Tefekkür, Pejmürde, Nijad Ekrem, Nefrin.
Roman: Araba Sevdası.
Öykü: Saime, Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi, Şemsa.
Oyun: Afife Anjelik (İlk romantik dram), Atala Yahut Amerikan Vahşileri, Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç, Çok Bilen Çok Yanılır.
Ders Kitabı: Talim-i Edebiyat,
Eleştiri: Takdir-i Elhan, Zemzeme III Mukaddimesi.
Biyografi: Kudemadan Birkaç Şair Takrizat.

2- SERVETİFÜNUN ŞİİRİ GENEL ÖZELLİKLERİ 

Türk edebiyatını kesin olarak modernleştiren Servetifünun büyük bir hızla sonuç aldığı ilk edebi tür şiirdir.
Topluluğun genelinin şair olması ve Tevfik Fikret’in güçlü bir şair olması şiir konusunda hızlı bir netice almayı sağlamıştır.
Konular bireyseldir.
Oldukça ağır, süslü, sanatlı ve sanatkârâne bir dil ve üslup kullanılmıştır.
Parnasizm ve sembolizm etkileri görülür.
Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
"Kafiye göz için değil kulak içindir." görüşünü benimsemişlerdir.
Fransız şiiri örnek alınmıştır.
'Sanat için sanat'' anlayışını benimsemişlerdir.
Serbest müstezat, terza-rima, triyole, sone gibi nazım şekillerini kullanmışlardır.
Beyitlerle bentler bir arada kullanılmıştır.
Parça güzelliği yerine bütün güzelliği ön plana çıkmıştır.
Anlatılan bir düşünce, bir ifade sonraki birimlere taşınabilmiştir (anjambman)
Serveti fünun şiiri melankoliktir, duygusaldır, karamsardır. (Dönemin siyası baskısı etkisi)

SERVETİFÜNUN ŞAİRLERİ:

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

Asıl ismi Mehmed Tevfik olan şair ve öğretmen Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867'de İstanbul'un Kadırga semtinde doğdu.
Servetifünun edebiyatının en önemli şairidir.
Önceleri sanat için sanat, sonraları toplum için sanat anlayışını savunmuş ve buna uygun eserler vermiştir.
Servetifünun topluluğunun dağılmasından sonra yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir. Bu şiirlerinin ana teması "hürriyet" ve "medeniyet"tir.1901'den sonraysa yöneldiği toplumsalcı nitelikteki şiirlerini topladı.
Toplumsal ve siyasal ortamı Han-ı Yağma, 95’e Doğru, Balıkçılar, Haluk’un Bayramı, Tarih-i Kadim, Promete, Sis gibi şiirleriyle eleştirmiştir.
SİS şiirinde İstanbul'a nefretini dile getirmiştir.
Ferda (Yarın) şiirinde gençlerin vatana karşı sorunluluk ve görev temasını işlemiştir.
Karamsarlığı ve iç dünyasındaki çalkantıları şiirlerinde öne çıkmıştır.
Serbest müstezatı şiirlerinde başarıyla kullanmıştır.
Aruzla Türkçeyi, şiirle düz yazıyı başarıyla kaynaştırmayı bilmiştir
Beyit ve mısra bütünlüğünü kırmış, anlamı birkaç dizeye yaymıştır. (anjambman özelliği)
Nazmı nesre başarıyla yaklaştırmış, manzum hikayeler yazmıştır.
Şiirlerinde noktalama işaretlerine, biçimsel mükemmelliğe, tasvire önem vermiştir.
“Yağmur” şiirinde olduğu gibi şiirin içeriğine uygun aruz kalıplarını seçmiş ve kullanmıştır.
Şiirlerinde parnasizmden etkilenmiştir.

ESERLERİ

Rübab-ı Şikeste (1900-1984)
Haluk'un Defteri (1911-1984)
Rübabın Cevabı (1911-1945)
Şermin (1914-1983)
Tarih-i Kadim (1905)
Son Şiirler (1952. Yay. Haz. Cevdet Kudret)

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1935)

Gerçek mesleği doktorluk olan sanatçı, Servetifünun edebiyatının Tevfik Fikret’ten sonra gelen en önemli şairidir.
Tıp eğitimi için gönderildiği Paris’te, tıptan çok şiire alaka duymuş ve Fransız sembolistlerini tanımıştır.
“Sanat için sanat” anlayışına uygun eserler vermiştir.
Eserlerinde sosyal konulara hiç değinmemiştir. Bireysel temalara yönelmiş, şiirlerinde genellikle aşk ve doğa konularını işlemiştir.
Cenap Şahabettin, farklı ve ince hayallerini dile getirmek için Arapça ve Farsça'dan yeni sözcükler kullanmış bu da onun şiir dilini iyice ağırlaştırmıştır. Şiirlerinde çok zengin bir lirizm ve geniş hayal gücü göze çarpar.
Elhan-ı Şita (Kış Ezgileri) şiirinde karın yağışını okuyucuya hissetirmiştir.
Halk arasında birçok dizesi atasözü gibi kullanılmaktadır.
Hem şiir hem de düzyazı türlerinde eserleri vardır.
Eserleri: Tâmat, Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Suriye Mek­tupları, Tiryaki Sözleri, Yalan, Körebe, Nesr-i Harp, Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Sulh

3. Ünite Fecriati Şiiri, Millî Edebiyat Dönemi Şiiri, Saf Şiir, Öz Şiir, Şiiri, Öz Şiir, Saf Şiir, Manzum Hikâye, Cumhuriyet Dönemi'nin İlk Yıllarında Şiir, Türkiye Dışındaki Çağdaş Türk Şiiri için tıklayınız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder