Sayfalar

5 Mart 2020 Perşembe

Karpatlar Şatosu (Jules Verne) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Karpatlar Şatosu

Kitabın Yazarı : Jules Verne

Kitap Hakkında Bilgi :

Transilvanya'daki Werst Köyü'nde, terk edilmiş bir şatoda endişe verici olaylar yaşandığına dair söylentiler dolaşmaktadır. Kont Franz de Telek opera sanatçısı nişanlısı La Stilla'nın ölümünü unutabilmek için yolculuk etmektedir. Kont, Werst'e gelir. Şato'nun, La Stilla ölürken kendisini lanetleyen Rodolphe de Gortz'a ait olduğunu öğrenir. Telek uzun uğraşlar sonunda bu korkunç şatonun esrarını keşfeder. Ancak bu keşfin bedeli ağır olacaktır.

Jules Verne'in en sevilen romanlarından Karpatlar Şatosu, vampirlerin diyarı Karpatlar'da geçen bir serüveni anlatıyor. Batıl inançlar ile teknolojinin, iyi ile kötünün, yaşam ile ölümün karşı karşıya geldiği bu serüvende hazin bir aşk öyküsü de var. Kimilerine göre daha ondokuzuncu yüzyılda televizyonu haber veren, kimilerine göre Orpheus mitosunun bir yorumu olan Karpatlar Şatosu, Jules Verne'in şaşırtıcı düşgücüyle, fantastik öykücü kimliğini birleştirdiği bir roman.

Özgün adı ”Le Chateau des Carpathes“, İngilizcesi "The Carpathian Castle" olan ve Türkçeye "Karpatlar Şatosu" olarak tercüme edilen romanın ilk baskısı 1892 yılında yapılmıştır.

Kitabın Özeti :

Transilvanya'nın, Karpatlar'daki Hunedoara ilçesi Werst köyü yakınlarında uzun yıllardır terk edilmiş bir şato bulunmaktadır. Werst köylüleri bu şato hakkında pek çok söylenti yaymaktadır. Şato hakkında pek çok batıl inançlar bulunmaktadır. Köylüler bu şatonun Chort adını verdikleri bir şeytan tarafından işgal edildiğine inanmaktadırlar.

Bölgeye gelen bir ziyaretçi olan Kont Franz de Telek, köylülerin anlattığı bu öyküleri dinlemiş ve anlatılanların gerçek olup olmadığını çok merak etmiştir. Kont Franz de Telek bu söylentilerin aslını araştırmak üzere, şatonun sahibi Baron Rodolphe de Gortz'un yanına gider.

Kaleyi araştırması için oduncu Nic ve Doktor Patak görevlendirilir. Bölgeyi gezen herkes yıllar önce çok meşhur İtalyan güzeli Stilla'nın sevgisini kazanmak için bir yarışa ve rekabete girmişlerdir.

Kont Franz de Telek, ise İtalyan asıllı Stilla’nın yıllar önce ölmesi gerektiğini düşünmektedir. Fakat kendisi de Stilla'nın suretini görmüş hem de sesini duymuştur.

İşler bununla kalmamış, ortaya çıkan sonuçlar git gide Kont Franz de Telek’in ailesini ve yaşadığı bir trajedi ile bağlantılarını ortaya koymaya başlar.

En sonunda duyulan seslerin ve görüntülerin kaliteli bir fonograf kaydına eşlik eden hareketsiz bir görüntü olduğu ortaya çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder