Sayfalar

31 Mayıs 2020 Pazar

Ücretsiz Drone Uçurma Lisansı Nasıl Alınır?


Ücretsiz drone lisansı nasıl alınır?

1. Adım : iha.shgm.gov.tr adresine gidin,

2. Adım : Kayıt oluşturun,

3. Adım : Hesabınıza giriş yapın,

4. Adım : İşlemler menüsünden İHA Pilot Kayıt Başvurusu seçeneğine tıklayın,

5. Adım : SMS ve e-posta yoluyla gelen onay kodlarını girin,

6. Adım : Lisans tipi olara İHA - 1 Sportif / Amatör seçeneğini onaylayın,

7. Adım : Vesikalık fotoğrafınızı yükleyin,

8. Adım : Sınav ol seçeneğine tıklayın,

9. Adım : 20 soruluk sınavı tamamlayın,

10. Adım : Eğer başarılı olduysanız 1 gün içinde tarafınıza resmi olarak dönüş yapılacaktır.

Aldığınız lisans ile 500 gram ila 25 kilogram arasında değişen ağırlıklara sahip droneları amatöre bir şekilde sportif amaçlı olarak uçurabilirsiniz.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün de belirttiği üzere bu uçuşları insanların yoğun şekilde bulunduğu şehir içi alanlarda yapamazsınız.

Ayrıca sivil olarak girmenizin yasak olduğu havalimanı ve askeri bölgeler üzerinde drone uçuramazsınız.

Söz konusu drone lisansını, 500 gram ve üzerinde drone aracına sahipseniz almanız şart.

Eğer bu ağırlığın altında bir drone aldıysanız, lisansınız olmadan amatör ve sportif uçuşlar yapabilir, kurallara dikkat ederek hobi amaçlı denemelerde bulunabilirsiniz.

BİR AĞAÇTAN ON DERS - Bitkilerle Sohbet Kitabından


BİR AĞAÇTAN ON DERS

Bir adam, ağacın gölgesinde, bir felsefe kitabı okuyordu. Sorular adamın kafasını karıştırmıştı. Başını kaldırıp ağaca baktı.

-  Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım dedi.

Birden ağaç dile geldi:

- ”Ben düşünmüyorum belki, ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki” dedi.

Adam heyecanla:

- ”Seni dinlemek isterim” dedi.

Ağaç konuşmaya başladı:

- ”At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle! Sana on tane hayat dersi vereceğim” dedi.

Adam heyecanlanarak:

- ”Tamam” dedi.

Ağaç:

- ”Dinle o zaman” dedi ve hayat derslerini sıralamaya başladı:

1. Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat, öğrenme sürecidir ama, zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki ;
“Yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.”
“Yaşlı kurda yol öğretilmez.”

2. Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için, hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar, düşerken baltayı alıp sana koşarlar.

3. Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp, size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.

4. “Ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişir” (Cemil Meriç). İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar, büyük engellerle karşılaşıp, onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler, büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma, rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri, fırsat bilmelisiniz.

5. Bir ağacın kökü ne kadar derinse, boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan, büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan veya yok sayan bir ağaç, ayakta kalabilir mi? Bir ağaç, gücünü gövdesinden değil, kökünden alır. Sizin bir tarihiniz yoksa,nasıl geleceğiniz olabilir? Tarihinizi yok sayar veya unutursanız, geleceği nasıl inşa edeceksiniz?

6. Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için, sosyal ilişkiler çok önemlidir.

7. Hiçbir ağaç, acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırla yaparlar. Siz de, baharın gelmesini bekliyorsanız, görevinizi şamata yapmadan, sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.

8. Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, vasıfsız, silik insanları kimse umursamaz. Onun için, başarılı insanlar, atılacak taşlara mukavemet edemezlerse, başarılarını sürdüremezler.

9. Her ağaç, kendi toprağında büyür. Ağaç ancak, uygun toprağı bulması halinde, gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç, tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.

10. Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize, hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun.

“Her şey, bir ağacı sevmekle başlar. Bundan sonra, bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.”

Adam ağaca tekrar baktı, “Aslında odun olan, bu ağaç değil benmişim meğerse” diye geçirdi içinden.

Bitkilerle Sohbet isimli kitaptan alıntıdır.

http://elektrikelektronikegitimi.blogspot.com/2020/05/bitkilerle-sohbet-durdu-gunes-kitabnn.html

Bitkilerle Sohbet (Durdu Güneş) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

Bitkilerle Sohbet (Durdu Güneş) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bitkilerle Sohbet

Kitabın Yazarı : Durdu Güneş

Kitap Hakkında Bilgi :

Siz hiç bir çiçekle bir ağaça sohbet ettiniz mi?

Onlara sevgi ile bakıp gönül gönüle konuştunuz mu?

Siz, bir bitkinin hal diliyle espri yapabileceğini düşündünüz mü?

Siz, bir bitkinin penceresinden insana bakabildiniz mi?

Siz, bir bitkinin insana ders anlattığına tanık oldunuz mu?

Bu kitabı okuduğunuzda bir daha asla bir bitkiye eskisi gibi bakmayacaksınız.

Bu kitap, mizahın, felsefenin ve bitkinin bir araya geldiği, alanında ilk özgün eserdir.
Kitabın Özeti :

Dünya hayatının cümle insanlık için gurbet olması Hakk’tan ayrılmayanları hüzne gark etmektedir. İşte bu hal, gurbette olmanın farkında olan Müslümana, asl’dan habersiz olmanın işareti olan gülmeyi ‘gaflette olma’ hali olarak ifade ettiği için, hiçbir zaman yakıştırılmamıştır. Bununla birlikte vakarı muhafaza ederek gülmek insanda var olan bir haldir. Yani gülme hali büsbütün yasaklanmamıştır.

Medeniyetimizde haddi aşmamak, alaya sebebiyet vermemek, karşıdakini hafife alıp küçük görmemek ve uydurma şeylere mahal vermemek kaydıyla mizaha ve şakaya izin verilmiştir.

Ali Yurtgezen Hocam ‘mizah’ mefhumunun genel itibariyle amacını ve hangi ölçülerle yapılması gerektiğini şu şekilde ifade buyurmuşlardır: ‘Ölçülerimize uygun mizahın sadece ve özellikle “güldürmek” gibi bir hedefi de yoktur. Her şeyde olduğu gibi bunda da ulvî bir fayda gözetilmelidir. Gergin bir ortamı yumuşatmak, muhatabı rahatlatmak, mesajı bir nükteyle daha tesirli vermek, söylenmesi gereken ama söylenmesinden çekinilen bir hakikati şakaya vurarak ifade etmek, zulme karşı bir direnişi canlı tutmak asıl gayedir.’

Ve devamında ise nasıl bir mizah olması gerektiği ile alakalı şöyle buyurmuşlardır: ‘Büyüklerimiz bu inceliği, bu hassas ölçüyü anlatmak üzere bizim gibi laf kalabalığına tevessül etmemiş; mizah, şaka, espri, nükte yerine “latife” diyerek meseleyi tek kelime ile çözmüştür. Arkasından da belki bu kavram kargaşası içinde latifenin de ölçüsünü kaçırabiliriz endişesiyle şu hükmü koymuşlardır: Latife latif gerek. Yani yaptığımız şaka, mizah, espri, ince ve derinlikli olmalı. Bir güzelliği ve hoşluğu yansıtmalı. Bayağılığın, kabalığın, hayâsızlığın, müstehcenliğin yakınından bile geçmemeli. Muhatabı kırıp incitmemeli, bilakis bir “lütuf” taşımalı ona. Ve mutlaka gönülden kopup gelmeli.’

Mizah genel itibariyle meşrep ve maharet meselesidir. Durdu Güneş; hikmet ve nükte yüklü, incelikli ve derinlikli ‘Bitkilerle Sohbet’ adlı eserinde nebatatı konuşturmuş, mizah ile alakalı ne kadar mahir olduğunu ve mizahın meşrebine uyumsuz olmadığını, medeniyetimizdeki mizah anlayışıyla örtüştüğünü eseriyle ortaya koymuştur.

Durdu Güneş, ‘Bitkilerle Sohbet’ adlı eserini yazma amacını eserinin önsözünde şöyle ifade etmiştir: ’Ben insanların bitkilere verdiği anlamlardan yola çıkarak onları konuşturmak ve düşünce dünyamıza küçük küçük pencereler açmak istiyorum. Böylelikle dünyamıza güzellik katan çiçekler, hayata huzur katan orman, soframızı süsleyen meyve ve sebzeler düşünce dünyamızda da konuşarak yeni roller alacaktır.’

Modern kentlerin betonarme yığınlarıyla yeşile savaş açması, her şeyin sahtesinin üretildiği bu dönemde, çiçeklerin dahi sahtesinin üretilmesi, insanlığın bitkilerle sohbetten mahrum kalmasına sebep olmaktadır. Hâlbuki bitkilerde de tabiattaki her şeyde olduğu gibi bir dil vardır ve yalnızca bu dili anlayabilenler o bitkilerle konuşabileceklerdir. Hakiki manada işitme melekesini kaybetmemiş olanlar bu varlıkların söylediklerini anlayacaklardır.

Yazar kitabın son sayfasında biz okurlar için de yer ayırmış ve bir bitkiyle de bizim sohbet etmemizi istemiştir. Acaba nebatatın dilini biliyor muyuz? Son sayfada bunu hepimiz kendimiz adına göreceğiz. Tabi konuşacak bir bitki bulabilirsek!

Bekir BÜYÜKKURT 

https://kitapsinavi.blogspot.com/2020/05/bir-agactan-on-ders-bitkilerle-sohbet.html

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Elektrikte İletkenlerde Oluşan Deri Etkisi (Skin Effect) Nedir? Etki Eden Faktörler Nelerdir?


Elektrikte Deri Etkisi (Skin Effect)

Elektrik iletimi iletken malzemeler üzerinden geçerken gözümüzle göremediğimiz bazı olaylar ortaya çıkmaktadır. Bu olaylardan birisi de Deri Etkisi’dir.

Yüksek frekansta, tel merkezinde oluşan elektrik alanı nedeniyle elektronlar, tel yüzeyine yakın şekilde, tel boyunca yol almaktadırlar. Dolayısıyla gördükleri etkin direnç frekansla birlikte artmaktadır.
Deri etkisi; elektrik akımının iletkende homojen olarak dağılmaması ve elektrik akımının iletkenin dış yüzeyine doğru yoğunlaşması ve yaklaşması durumudur.

DC (Doğru Akım, DA) gerilimde iletkenden akan akım iletkende homojen olarak dağılır. Yani deri etkisi DC (Doğru Akım, DA) sistemlerde görülmez.

Deri etkisi sadece AC (Alternatif Akım, AA) sistemlerde görülür.

Deri etkisi frekans arttıkça artar. Bir başka deyişle frekans arttıkça akım iletkenin merkezinden uzaklaşarak dış yüzeyine daha fazla yaklaşır.

Yukarıdaki resimde görülebileceği gibi iletken kesitleri üzerinden incelendiğinde DC sistemlerde iletkenin tümünden akım akıyor. Düşük frekanslı AC sistemlerde iletkenin merkezinden akım akmıyor ve frekans arttıkça akım yoğunluğu iletken yüzeyine doğru artıyor ve iletkenin iç tarafından hiç akım akmıyor.

Deri Etkisine Etki Eden Faktörler

1- İletkenin Şekli
2- İletken malzemenin cinsi
3- İletkenin çapı
4- Sistemin frekansı

Deri Etkisinin Zararları

Deri etkisinde akım iletkenin dış yüzeyine doğru yoğunlaştığı için iletkenin tüm kesiti kullanılmaz.

Deri etkisinin bir sonucu olarak iletkenin akım taşıyan kesiti küçüldüğü için empedans artar ve sonuçta kayıpların artmasına neden olur.

Deri etkisi toplam kesit alanın dış tarafına yayıldığı için iletkenin direncini artırmaktadır. Frekans artıkça akım daha çok dış yüzeye gelir ve daha da belirginleşir.

Deri etkisinin önüne geçebilmek için yapılan hesaplamalarla bir iletkenin maksimum çapı belirlenir ve büyük akımlar için birbirinden izoleli küçük çaplı iletkenler birleştirilerek kablolar oluşturulur.

Bu iletken tellerin ortasın da çelik halat vardır. İletken bu şekil de daha sağlamlaşmış olur. Ortası çelik olan iletkenin kenarlarına ise alüminyum iletken sarılarak kullanılır. 

Amerika Kıtasında Kuzey, Orta ve Güney Amerikada Kaç Tane ve Hangi Ülkeler Bulunur?


Amerika kıtasında toplamda 33 tane ülke vardır.

Bunlardan 3’ü Kuzey Amerikada,
17 tanesi Orta Amerikada ve
13 tanesi ise Güney Amerikada bulunmaktadır.

Kuzey Amerikadaki Ülkelerin İsimleri :

1- Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
2- Kanada
3- Meksika


Orta Amerikadaki Ülkelerin İsimleri :

1- Belize
2- Antigua ve Barbuda
3- Bahamalar
4- Barbados
5- Dominika
6- Dominik Cumhuriyeti
7- El Salvador
8- Grenada
9- Guatemala
10- Haiti
11- Honduras
12- Jamaika
13- Kosta Rika
14- Porto Riko
15- Küba
16- Nikaragua
17- Panama

Güney Amerikadaki Ülkelerin İsimleri :


1- Arjantin
2- Brezilya
3- Bolivya
4- Ekvador
5- Guyana
6- Fransız Guyanası
7- Kolombiya
8- Paraguay
9- Peru
10- Surinam
11- Şili
12- Uruguay
13- Venezuela

Yüz Ölçümü Bakımından Dünyadaki Kıtaların Sıralaması Büyükten Küçüğe Doğru Nasıldır?


Kıtaların yüz ölçümü bakımından büyükten küçüğe doğru sıralaması :

1- Asya Kıtası : 

Toprak genişliği alanı yaklaşık 44.579.000 km² dir. En büyük kıtadır.

2- Afrika Kıtası :

Toprak genişliği alanı yaklaşık 30.370.000 km² dir.

3- Kuzey Amerika Kıtası : 

Toprak genişliği alanı yaklaşık 24.230.000 km² dir.

4- Güney Amerika Kıtası : 

Toprak genişliği alanı yaklaşık 17.840.000 km² dir.

5- Antartika Kıtası : 

Toprak genişliği alanı yaklaşık 14.000.000 km² dir.

6- Avrupa Kıtası : 

Toprak genişliği alanı yaklaşık 10.180.000 km² dir.

7- Avustralya (Okyanusya) Kıtası :

Toprak genişliği alanı yaklaşık 8.600.000 km² dir.

Yüz ölçümü bakımından Asya kıtası yaklaşık 44 milyon kilometre kare ile en büyük kıtadır.

Yüz ölçümü bakımından Avustralya kıtası yaklaşık olarak 8.5 milyon kilometre kare genişliği ile en küçük kıtadır.

Dünyadaki Ülkelerin Amerika, Almanya, Japonya, Fransa, İngiltera, Çin, Türkiye Elektrik Gerilimi Voltajı ve Frekans Hertz Değerleri Nedir?


Dünyadaki Tüm Ülkelerin Elektrik Gerilimi Voltajı ve Frekans Hertz Değerleri

A.B.D.(Amerika Birleşik Devletleri) 120V / 60 Hz
Afganistan 120V / 50-60 Hz
Almanya 230 - 400 V / 50 Hz
Angola 220 V / 50 Hz
Arjantin 220 V / 50 Hz
Avustralya 240 V / 50 Hz
Avusturya 220 V / 50 Hz
Bahama 120 V / 60 Hz
Bahreyn 230 V / 50 Hz
Belçika 220 V / 50 Hz
Bangladeş 230 V / 50 Hz
Bermuda 115 V / 60 Hz
Birleşik Arap E. 220 V / 50 Hz
Bolivya 110 V / 50-60 Hz
Brezilya 220 V / 60 Hz
Bulgaristan 220 V / 50 Hz
Cezayir 220 V / 50 Hz
Çat 220 V / 50 Hz
Çek Cum. 220 V / 50 Hz
Çin 220 V / 50 Hz
Danimarka 220 V / 50 Hz
Ekvator 110-220 V / 60 Hz
El Salvador 120-240V / 60 Hz
Etiyopya 220 V / 50 Hz
Filipinler 110 V / 60 Hz
Finlandiya 220 V / 50 Hz
Fransa 230 V / 50 Hz
Gambiya 230 V / 50 Hz
Gana 250 V / 50 Hz
Güney Afrika 220 V / 50 Hz
Haiti 110 V / 60 Hz
Hindistan 230&250 V / 50 Hz
Hollanda 220 V / 50 Hz
Hong Kong 220 V / 50 Hz
Endonezya 220 V / 50 Hz
Irak 220 V / 50 Hz
İngiltere 240 V / 50 Hz
İran 220 V / 50 Hz
İrlanda 220 V / 50 Hz
İspanya 220 V / 50 Hz
İsrail 230 V / 50 Hz
İsviçre 220 V / 50 Hz
İtalya 220 V / 50 Hz
İzlanda 220 V / 50 Hz
Jamaika 110-220 V / 50 Hz
Japonya 220 V / 50-60 Hz
Kamerun 220 V / 50 Hz
Kanada 115 V / 60 Hz
Katar 240 V / 50 Hz
Kenya 240 V / 50 Hz
Kıbrıs 240 V / 50 Hz
Kolombiya 110-120 V / 60 Hz
Kongo 220 V / 50 Hz
Kore 110&220 V / 60 Hz
Kostarika 120 V / 60 Hz
Kuveyt 240 V / 50 Hz
Küba 115-120 V / 60 Hz
Libya 110-220 V /50 Hz
Lübnan 110-220 V /50 Hz
Lüksemburg 220 V /50 Hz
Macaristan 220 V /50 Hz
Malezya 240 V /50 Hz
Mali 220 V /50 Hz
Malta 240 V /50 Hz
Meksika 127 V /50-60 Hz
Mısır 220 V /50 Hz
Nikaragua 120 V /60 Hz
Norveç 220 V /50 Hz
Pakistan 230 V /50 Hz
Panama 110&220 V /60 Hz
Paraguay 220 V /50 Hz
Peru 220 V /60 Hz
Polonya 220 V /60 Hz
Portekiz 220 V /60 Hz
Porto Riko 120 V /60 Hz
Romanya 220 V /50 Hz
Rusya 220 V /50 Hz
Senegal 110-127 V /50 Hz
Singapur 230 V /50 Hz
Slovakya 220 V /50 Hz
Somali 220 V /50 Hz
Sudan 240 V /50 Hz
Suriye 220 V /50 Hz
Suudi Arabistan 127-220 V 50-60 Hz
Şili 220 V /50 Hz
Tayland 220 V /50 Hz
Tayvan 110 V /60 Hz
Tunus 220 V / 50 Hz
Türkiye 220 V / 50 Hz
Uganda 240 V / 50 Hz
Uruguay 220 V / 50 Hz
Ürdün 220 V / 50 Hz
Venezuella 120 V / 60 Hz
Vietnam 220 V / 50 Hz
Yemen 250 V / 50 Hz
Yeni Zellanda 230 V / 50 Hz
Yunanistan 220 V / 50 Hz
Zaire 220 V / 50 Hz
Zambiya 230 V / 50 Hz
Zimbabve 220 V / 50 Hz


V=Volt ve Hz=Hertz‘dir.

Türkiye’nin alternatif akım voltajı 220V‘dir.

Frekans değeri 50Hz‘dir.

İletken Kabloların Akım Taşıma Kapasiteleri 1,5 - 2,5 - 4 - 6 mm2 Kesitinde İletkenler Kaç Amper Akım Taşıyabilir?


Elektrik akımı taşıyan iletken ve kabloların boru içinde veya hava tesisatında olma durumuna göre çeşitli kesitlere göre akım taşıma amper değerleri yukarıdaki şekilde verilmiştir.

1,5 mm2 kesitindeki bir iletken boru içerisinde 16 amper akım taşıma kapasitesine sahip iken havada 20 amper akım taşıma kapasitesine sahiptir.

2,5 mm2 kesitindeki bir iletken boru içerisinde 21 amper akım taşıma kapasitesine sahip iken havada 27 amper akım taşıma kapasitesine sahiptir.

4 mm2 kesitindeki bir iletken boru içerisinde 27 amper akım taşıma kapasitesine sahip iken havada 36 amper akım taşıma kapasitesine sahiptir.

26 Mayıs 2020 Salı

Öykülerle Deyimler Uzun Lafın Kısası (Habib Bektaş) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Süslü hangi dersin branş öğretmeni olarak atanmıştır?

A- Almanca
B- İngilizce
C- Fransızca
D- İtalyanca

2. “Selam Verdik Borçlu Çıktık.” hikâyesinde aşağıdakilerden hangisi İhsan Dede’nin özelliklerinden biri değildir?

A- Dürüst olmak
B- İnsanlara iş buyurmak 
C- İnsanları kandırmaya çalışmak
D- Çıkarcı davranmak

3. “Fırıldak çevirmek” deyiminin anlamı aşağıdakilerden hangisidir?

A- Belirtilen yaşa yaklaşmak
B- Hileli yollara başvurmak, dalavere yapmak
C- Birinin konuşması bitmeden araya girip konuşmak
D- Konuşmanın seyrini isteğine göre çevirmek

4. Aşağıdakilerden hangisi “Kaşıkla Verip Kepçeyle Almak” adlı hikayede “Hasip” adlı karakterin özelliklerinden değildir?

A- Zengin
B- Katı yürekli
C- Vicdansız
D- Güler yüzlü

5. “Bileğinde altın bilezik” deyiminin anlamı nedir?

A- Kolunda altın bilezik olması
B- Çok altına sahip olmak
C- Her işe koşmak
D- Bir mesleğe sahip olmak

6. Öykülerle Deyimler Uzun Lafın Kısası kitabının yazarı kimdir?

A- Hande Birsay
B- Haluk Levent
C- Habib Bektaş
D- Halide Edip Adıvar


Cevap Anahtarı :

1-B

2-A

3-B

4-D

5-D

6-C

Kapiland’ın Kobayları (Miyase Sertbarut) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Kapiland’ın Kobayları adlı kitapta Anti Row şurubunu hangi yaş aralığındaki kişiler içmektedir?

A) 7-15
B) 7-17
C) 7-18
D) 7-19

2. Kapiland’ın Kobayları adlı kitapta Sevda Hanım’ın arkadaşı Dr. Bülent Cantürk hangi hastalıklar konusunda uzmandır?

A) Cildiye
B) Çocuk hastalıkları
C) Metabolizma hastalıkları
D) Kalp ve damar hastalıkları

3. Kapiland’ın Kobayları adlı kitapta büyük babanın kedisinin adı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Minnoş
B) Tekir
C) Tarçın
D) Kara kedi

4. Anti Row şurubunu kullanan çocukların aileleri aşağıdaki hangi iki alanda ekonomik anlamda zorlanmaya başlamıştır?

A) Ulaşım-Barınma
B) Eğitim-Gıda
C) Eğitim-Eğlence
D) Gıda-Giyim

5. Kapiland’ın Kobayları adlı kitabın ana karakteri Hayri’nin okul önünde kavga eden sınıf arkadaşı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Semih
B) Yiğit
C) Çağatay
D) Burhan

6. Kapiland’ın Kobayları adlı kitabın yazarı kimdir?

A) İskender Pala
B) İpek Ongun
C) Cemal Süreyya
D) Miyase Sertbarut

Cevap Anahtarı :

1-B

2-C

3-C

4-D

5-A

6-D

Cengiz Han’a Küsen Bulut (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Cengiz Han’a Küsen Bulut

Kitabın Yazarı :
Cengiz Aytmatov

Kitap Hakkında Bilgi :

Gün Olur Asra Bedel içerisinde yer alabilecek ancak Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra yayınlanabilen Stalinizmin ve totaliterliğin güçlü bir eleştirisi…

“Devletin çıkarlarından daha önemli ne olabilirdi? Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı... Ne laf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakılacak insan olmazsa soba söner. Sönen, yanmayan sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar devlet olmadan yaşayamazlar: Sobayı tutuşturan, yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmeliydiler. Her şey buna bağlı.”

Ünlü yazar Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un bu son romanı, "Gün Olur Asra Bedel" adlı romanın içinde yer alması gereken ve onu tamamlayan uzunca bir bölümdür. On yıl kadar önce kaleme alınan o eserde, KGB'yi en çarpıcı örneklerle en ağır bir şekilde suçlayan bu bölüme izin verilmemiş veya Aytmatov bunu ayrı bir roman halinde yayınlamak için hürriyet günlerini beklemiştir.

Bu romanında Aytmatov, "Gün Olur Asra Bedel'in kahramanlarından biri olan öğretmen Kuttubayev'in nasıl öldüğünü anlatıyor. Oysa, sözünü ettiğimiz büyük romanda resmi makamlar onun kalp sektesinden öldüğünü bildirmişlerdi.

Kitabın Özeti :

Kuttubayev'i suçlayan savcı en önemli delil olarak onun, Cengiz Han'la ilgili bir efsaneyi kaleme almış olmasını gösteriyor. Bu efsane, Avrupa'yı fethe giden Cengiz Han'ın, Sarı- Özek'ten geçerken iki sevgiliyi idam ettirmesidir. Bu efsane, hem çok güzel bir aşk hikâyesi hem de "diktatör karşısında bireylerin durumu" gibi evrensel bir konunun işlendiği bir anlatıdır. Anlatan Aytmatov olunca, orada masal ve efsane aracılığıyla geçmişimizi, günümüzü hatta geleceğimizi apaçık görebiliyoruz.

Abutalip Kuttubayev sebebini bilmediği bir suçtan tutuklanır ve Almatı'da bir hapishane hücresine konularak suçunu itiraf etmesi için işkence edilmeye başlanır. O ise bir an önce eşine ve çocuklarına kavuşmayı düşlemektedir.

Sorgu yargıcı Tansıkbayev mesleğinde önemli bir başarı gösteremediği için bir türlü terfi edememiştir. Hayalinde oluşturduğu ve İkinci Dünya Savaşında Sovyet ordusunda savaşırken esir düşüp kurtulmayı başaran Abutalip Kuttubayev'in İngiliz-Yugoslav gizli servisleriyle ilişkileri ve Kazakistan'ın ücra yerlerindeki halk arasında yıkıcı, ideolojik fikirleri yayma davası' adını verdiği bu dava sayesinde terfi etmeyi planlamaktadır.

Tansıkbayev, Abutalip'in derlediği "Mankurt" hikâyesi ve " Sarı-Özek Kurbanları" adlı efsaneyi aynı konular dolayısıyla açılan diğer davalar da olduğu gibi burada da uzmanlara inceletip Abutalip'i suçlayacak deliller bulmaya çalışır.

"Sarı-Özek Kurbanları" adlı efsane şöyledir: Cengiz Han Avrupa'yı fethetmek amacıyla Batı seferine çıkar. Sefere çıkmadan önce bir kâhin bu sefer sırasında onun başı üzerinde küçük beyaz bir bulutun dolaşacağını ve onu küstürürse işlerinin rast gitmeyeceğini söyler. Seferin on yedinci gününde Cengiz Han bulutu görür ve Gök· Tengri'nin ona bir ayrıcalık gösterdiğini anlar.

Cengiz Han, Batı seferi sırasında kadınların çocuk doğurmasını, doğa kanunlarına ve Tanrı'nın gücüne gidecek şekilde yasaklar. Fakat nakışçı Togulan ile Yüzbaşı Erdene'nin bir çocukları olur ve adını Kulan koyarlar.

Cengiz Han yasağa uymayan Erdene ile Togulan'ı idam ettirir. Kendi seferine devam ederken küçük beyaz bulutun onu terk ettiğini görür. Gök-Tengri'nin ona yüz çevirdigini anlar ve ülkesine dönüp orada ölür.

Küçük beyaz bulut ise Kunan ve onu koruyan köle Altın'ı güneşten korumak için tekrar ortaya çıkar. Yaşlı köle Altın, bozkırda açlıktan ölecek durumdaki bebek Kulan’ı avutmak için emzirmeye kalkar. Hayatında hiç çocuk doğurmamış, yaşlı bir kadın olan Altın, sütünün geldiğini görür.

Tansıkbayev bu efsaneleri yazmakla Abutalip'in yararsız ata dilini canlandırmak, milletin asimile olmasını önlemeye çalışmak, iktidarı kötülemek ve bireylerin çıkarlarını devletin çıkarlarından üstün tutmaktan dolayı, onu tutuklar. İşbirlikçileri bulmak için onu Urenburg'a götürmek ister.

Savcı sorgu ilerlerken Abutalip'in dosyasını oluşturur. Mahkum trenle sevkiyata başlanır. Abutalip’inse son kez ailesini tren geçerken görmek isteği vardır. Savcı, Abutalip’in suçlamaları kabul edip istediği terfiyi alması için anlayış göstermeye çalışır. Abutalip trende iken tek düşüncesi Boranlı istasyonundan geçerken karısını ve çocuklarını son bir kez görmektir. Yedigey'i, Kazangap'ı, Zarife'yi ve çocuklarını son bir kez görür. Tren, Urenburg'a varınca kendini trenin altına atarak intihar eder.
Abutalip rejimin yaşaması için kurban edilir. Erdene ve Togulan'ı ise Cengiz Han, iktidarının zayıflayacağı, kudretinin azalacağı, halkın küstahlaşacağı ve saygısızlığının artacağı korkusuyla öldürtmüştür. Hem Stalin hem de Cengiz Han, hükümdarlıklarını sürdürebilmek için masum insanları öldürtürler. Arada zaman farkı olsa da zalimler ve onların zulümleri devam etmektedir.

Kitaptan;

“Bu aile, her gün Abutalip’in dönüşünü bekliyordu. Abutalip’in karısı Zarife, geceleri birkaç kez, petrol lambası fitilinin külleşen ucunu kesiyor, bu yüzden birdenbire aydınlık artınca, gözleri, encikler gibi yumulup uyuyan soluk tenli iki çocuğa takılıyordu. İşte o zaman içi soğuk bir ürperme ile doluyor, yumruklarını sıkıp göğsüne bastırıyor, onları rüyalarında babalarına doğru koşarken hayal ediyordu: Olanca hızlarıyla koşarak, yarışarak, kollarını açarak, ama bir türlü koştuklarına ulaşamadan… Gündüzleri, o küçük aktarma istasyonunda sadece otuz saniye duraklayan trenleri de gözden kaçırmıyorlardı. Vagonlar büyük bir gıcırtı ile durur durmaz fırlayıp koşmak için hep pencereye uzatıyorlardı başlarını. Ama günler gelip geçiyor, onlar babalarından hiçbir haber alamıyorlardı. Sanki babalarını bir çığ alıp götürmüştü ve bunun nerede, ne zaman olduğunu kimse söylemiyordu.

Yine o gecelerde, ışığı sabaha kadar hiç sönmeyen başka bir pencere daha vardı, ama bu, demir parmaklıklı bir pencere idi: Ülkenin öbür ucunda, Alma-Ata hapishanesinin bodrum katındaki hücrelerden birinin penceresi. Abutalip Kuttubayev, tam bir aydan beri burada, gece-gündüz, gözlerini kör edercesine kamaştıran bir ışığın altında tutuluyordu. Hücresinin tavanına asılan bu kör edici ışık gerçek bir işkence idi. Burgu gibi delen, bıçak gibi kesen o ışıktan yorgun gözlerini ve zavallı başını nasıl koruyacağını bilemiyor, bu yüzden de bir an için olsun niçin tutuklandığını, ondan ne istediklerini düşünmeden duramıyordu. Bazı geceler yüzünü duvara döner, gömleğinin eteğiyle yüzünü örtmeye çalışırdı. O zaman, onu gözleyen nöbetçi hemen içeri dalar, yakasından tutup yere çalar, küfürler savurarak basardı tekmeyi: ‘ Yüzünü duvara dönme pis köpek! Başını örtme alçak faşist!…’ Onun bağıra bağıra suçsuz olduğunu söylemesine kimse kulak asmazdı.

Bundan sonra yine sırtüstü, yüzü o korkunç elektrik ışığına dönük olarak yatardı. Gözkapaklarını kan çanağına dönmüş gözlerine indirir, kamaşan gözleri hiçbir şeyi göremez, bir mezar çukurundaymış gibi güçlükle nefes alır, beyni çalışmaz olurdu. Ne uykusuzluk, ne dayak, ille de bu keskin ve burgu gibi delen ışık! Hiçbir gözetici, hiçbir sorgu yargıcı bundan daha büyük işkence yapamazdı ona."

Cengiz Han’a Küsen Bulut (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Bir Şeftali Bin Şeftali (Samed Behrengi) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Bir Şeftali Bin Şeftali kitabının yazarı kimdir?

A) Samed Behrengi
B) Orhan Kemal
C) Cengiz Aytmatov
D) Orhan Pamuk

2. Kitaptaki köyün ağası elindekilerini dağıttıktan sonra neyi kendine ayırmıştır?

A) Tarlayı
B) Ova arazilerini
C) Pamuk tarlasını
D) Büyük meyve bahçeleri

3. Kitapta hikayeyi anlatan kimdir?

A) Kavak ağacı
B) Dut ağacı
C) Polat
D) Küçük şeftali ağacı

4. Kitapta güneşin kendine küseceğini düşünen kimdir?

A) Kayısı ağacı
B) Bahçıvan
C) Küçük şeftali ağacı
D) Şeftali ağacının annesi

5. Kitapta bahçıvan şeftali ağacını neden kesmek istiyor?

A) Çok büyüdüğü için
B) Şeftali vermediği için
C) Kuruduğu için
D) Canı sıkıldığı için

6. Kitapta bahçe duvarında atlayıp karınlarını meyve ile doyurmak isteyenler kimlerdir?

A) Sahipali ve Polat
B) Ali ve Mehmet
C) Ali ve Poyraz
D) Köyün çocukları

7. Kitapta hikayenin kahramanları şeftaliyi nerede bulmuşlardır?

A) Dalında
B) Tarlada
C) Bahçede
D) Köy meydanında

8. Kitapta şeftaliyi bulan çocuklar şeftaliyi nasıl yemeye karar verirler?

A) Havuzun başına gidip serinleterek
B) Buldukları yerde sıcak sıcak
C) Köy çeşmesinin başında
D) Evlerinde

9. Kitapta, Sahipali şeftaliyi iyice soğutunca kaç tümen edeceğini söyler?

A) Bir tümen
B) Bin tümen
C) İki bin tümen
D) Yüz tümen

10. Kitapta şeftaliyi yedikten sonra çekirdeğini ne yaparlar?

A) Kırıp yediler.
B) Suya attılar.
C) Çeşmenin başına bıraktılar.
D) Söğüt ağacının altına bıraktılar.

11. Kitapta çocuklar yılan avlamaya neden çıkarlar?

A) Şeftali ağacına gübre olsun diye
B) Şeftali ağacına zarar verdikleri için
C) Keçilerine zarar vermesin diye
D) Oyun oynamak için

12. Kitapta, Polat neden şeftali ağacının yanına tek başına gelir?

A) Sahipali’yi yılan soktuğu için
B) Sahipali hasta olduğu için
C) Babası Sahipali’yi cezalandırdığı için
D) Sahipali köyden taşındığı için

Cevap Anahtarı : 

1-A        2-D         3-D

4-C        5- B        6-A

7-C        8-A         9-B

10-D     11-A       12-A

Bir Şeftali Bin Şeftali (Samed Behrengi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Osmanlı’da Astronominin Kurucusu Ali Kuşçu (Ayşenur GÖNEN) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Ali’nin öğretmeninin adı nedir?

A- Muhammed
B- Ali
C- Rıza
D- Seyyid Şerif Cüreani

2- Ali Kuşçu’nun gerçek adı nedir?

A- Alimar
B- Ahmet
C- Altay
D- Alaaddin Ali

3- Ali Kuşçu ve Hasan okuldan çıktıktan sonra hangi bahçeye gitmişlerdir?

A- Kalıp bahçesi
B- Kanuni bahçesi
C- Nakşi cihan bahçesi
D- Hatinin bahçesi

4- Ali’nin babasının adı nedir?

A- Muhammed
B- Zülküf
C- Davut
D- Mehmet

5- O dönemde kitapta bahsedilen en güzel şehir neresidir?

A- Semerkant
B- İstanbul
C- Horasan
D- Tebriz

6- Ali’nin kargasının adı nedir?

A- Tepegöz
B- Büyükgöz
C- Açıkgöz
D- Işıkgöz

7- Gözlem evinin bekçisi kimdir?

A- Barbaros
B- Cemal
C- Adem
D- Gıyas

8- Sık sık gözlemevini ziyaret eden kişi kimdir?

A- Mirza Uluğ Bey
B- Uzun Hasan
C- Fatih Sultan Mehmet Han
D- Tepegöz

Cevap Anahtarı :

1-D        2-D

3-C        4-A

5-A        6-A

7-D        8-A

Milli Elektrikli Yüksek Hızlı Trenin Teknik Özellikleri - 29 Mayıs 2020 Raylarda Test Edilecek


2020 Yatırım Planı’nda TÜVASAŞ, 56 hızlı tren seti üretecek.

Cer sistemleri, boji sistemlerinin bir kısmı ASELSAN tarafından yapılıyor.

Yaz-Kar firması trenin klimalarını üretiyor.

3 adet Elektrikli Yüksek Hızlı Tren Seti , 29 Mayıs’ta raylara indirilip test edilmeye başlanacak.

Testlere göre eylül ayında bu trenler vatandaşlarımızca kullanılmaya başlanacak.

TÜVASAŞ’ta üretilen Milli Tren alüminyum gövdeli olarak tasarlanmakta olup bu özellikte bir ilk olmayı hedeflemektedir.

Yüksek konfor özellikleri taşıyan 160 km/s hıza sahip 5 araçlı set, şehirler arası seyahate uygun olarak tasarlanmaktadır.

Ayrıca, Milli Tren, engelli yolcuların her türlü ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlanmaktadır.

2023 yılından itibaren Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmesi hedeflenen Milli Elektrikli Tren Seti, TSI standartlarında tasarlanmaktadır ve hızı 160 km/s’ den 200 km/s’e çıkarılacaktır.

TEKNİK ÖZELLİKLER 


1- Maksimum Hızı: 160 km/s
2- Araç Gövdesi: Alüminyum
3- Ray Açıklığı1435 mm
4- Aks Yükü: ,<18 ton
5- Dış Kapılar: Elektromekanik Kapı
6- Alın Duvar Kapılar: Elektromekanik Kapı
7- Boji: Her araçta Tahrikli Boji ve Tahriksiz Boji
8- Kurp Yarıçapı150 m.Minimum
9- Gabari: EN 15273-2 G1
10- Tahrik Sistemi: AC/AC , IGBT/IGCT
11- Bilgilendirme: PA/ PIS , CCTVYolcu
12- Yolcu Sayısı322 + 2 PRM
13- Aydınlatma Sistemi: LED
14- İklimlendirme Sistemi: EN 50125-1 , T3 Sınıfı
15- Güç Kaynağı: 25kV , 50 Hz
16- Dış Ortam Sıcaklığı: 25 °C / + 45 °C
17- TSI Uygunluğu: TSI LOCErPAS – TSI PRM – TSI NOI
18- Tuvalet Sayısı: Vakumlu Tip Tuvalet Sistemi 4 Standart + 1 Universal (PRM) Tuvalet
19- Cer Paketi: Otomatik Kavrama (Tip 10) Yarı Otomatik Kavrama

Suyun Bize Öğrettikleri - Sufizm'de Su Felsefesi


Sufizm’de SU FELSEFESİ

Suyun doğası bir felsefe anlatır.

Mesela dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi. O zaman ne yapar, birikip üstünden aşar. Yok eğer bu da olmuyorsa sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir. Buna da “sabır” derler.

Sabretmek hiçbir şey yapmadan oturmak değildir. “Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der Şems-i Tebrizi. Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

Su hep akar. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar. Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki: “Sen su gibi ak. Her daim yenilen. Her gün yenilen. İki günün aynı olmasın. Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.”

Mesela su değişimden hiç korkmaz. Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar. Su değişimi ne güzel de anlatır. Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne yağmur olup iner yine yere.

Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar.

Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenlerse katıdır. Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar.

Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.

Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatsuda başlar. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır.

İşte suyun bu yapısından dolayı sufiler birbirlerine “Su gibi ol Azizim” derler”...

19 Mayıs 2020 Salı

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 10- Düşsel (Fantastik) Anlatım 11- Gelecekten Söz Eden Anlatım, Bağlaç, Edat (İlgeç), Ünlem

 
10. DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM – EDAT (İLGEÇ)

Düşsel (Fantastik) Anlatım Özellikleri:

1- Konu; olağan üstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
2- Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
3- Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
4- Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
5- Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.
6- Daha çok di’ li veya miş’li geçmiş zaman kipi kullanılır.

Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T, Yıldız Savaşları

Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer Ve Farklı Yönleri:

Benzerlikleri:
Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi, zaman, mekan ve olay örgüsü) aynıdır.

Farklılıkları:
1. Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili
olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.
Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 176
(“Bitmeyecek Öykü”, “Ağrı Dağı”), 177 (Dünyalar Savaşı) adlı metinler.

Edat (İlgeç)

Kendi başına bir anlamı olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan sözcüklerdir.

Kimi edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde kullanılmasına bağlıdır.

"İçin, kadar, göre, doğru, sonra, dolayı, beri, gibi, yalnız, ile..." belli başlı edatlardır.

Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir.

Edat olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki sözcüğe eklenerek "-le, -la" biçiminde görülür.

"Almanya'ya uçak ile gidecekmiş." cümlesinde araç bildirir.
"Yarın arkadaşlar ile balığa gideceğiz." cümlesinde birliktelik bildirir.
"Davranışının doğru olmadığını güzellikle anlat." cümlesinde durum bildirir.

Burada "ile"nin edat ve bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim. Cümlede "ile" sözünün olduğu yere "ve" sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu oluyorsa "ile" edat; olmuyorsa bağlaçtır.

"Ben öykü ile şiiri çok severim."
cümlesinde "ile" bağlaçtır. Çünkü bu cümlede "öykü-şiir" sözcüklerini birbirine bağlamıştır. Ayrıca bu cümle de "ile" yerine "ve" sözcüğü getirilebilir:

"Ben öykü ve şiiri çok severim." Ama;
"Ben yıllardır öykü ile uğraştım."
cümlesinde "ile" sözcüğü yerine "ve" getiremeyiz:
"Ben yıllardır öykü ve uğraşırım."
Görüldüğü gibi "ile" yerine "ve" getirilemiyor. Demekki bu cümlede "ile" edattır.

Bunların dışındaki edatları cümlelerle gösterelim.
"Buz gibi limonatayı içiverdi."
"Bu hediye etmek için mi aldın?"
"Aslında onun kadar çalışmadım."
"Sabaha doğru eve varabildi."
"Şimdiye dek hiçbir konuda başarılı olamadın."
"O günden sonra Ayhan ile hiç görüşmedim."
cümlelerindeki altı çizili sözcükler edattır.

11. GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM - BAĞLAÇ

Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme

Özellikleri:
1- Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
2- Gelecekten söz eder.
3- Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
4- Olandan çok olması istenilen anlatılır.
5- Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler (ÜTOPYA) anlatılır.
6- Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.

“Gelecekten söz eden anlatım” ile “Düşsel anlatım” arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır.

(Bakınız dil ve anlatım kitabı sayfa 183 “Ütopya” ve “İklim Değişikliği” başlıklı metinler.)

Bağlaç

Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir.

Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.

Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
"Çiçekçiden karanfil ve gül aldım."

Kimi bağlaçlar cümleleri birbirine bağlar:
"Eve gidiyorum, ama yine geleceğim." cümlesinde "ama" bağlacı iki cümleyi birbirine bağlamıştır.

"Kitabı verdi, fakat geri almadı."
"Ankara'ya gitmedim, çünkü işim düşmedi."
"Pek dikkat çekmedi, oysa güzel bir filmdi."
"İki yıldır hiç görmedim, yalnız arada bir telefonlaşırız."
"Hem koşuyor hem bize lâf yetiştiriyordu."
"Ya işinizi güzelce yapın ya da bu işten vazgeçin."
"Üniversiteyi bitirdi, hatta öğretmenliğe bile başladı."

Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır. Bunların en önemlileri "de" ve "ki" bağlaçlarıdır.

Edatlarla ya da diğer sözcük türleriyle karışan bağlaçlar da vardır. Bunlar "yalnız, ancak, bir, tek" gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde "sadece" anlamını veriyorlarsa edat; "fakat" anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler.

"O kadından şikâyet eden yalnız sen değilsin."
"Benim sözümü bir sen dinlemezsin zaten."
"Bu odaya ancak beş kişi sığar."
"Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "sadece" anlamına geldikleri için edat göreviyle kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.

"Ben gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz."
"Söylediklerine inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "fakat" anlamına geldiklerinden bağlaç olarak kullanılmışlardır.

12. SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIM - ÜNLEM

Söyleşmeye Bağlı Anlatım Özellikleri
1- Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
2- Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
3- Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
4- Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
5- Vurgu ve tonlama önemlidir.
6- Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7- Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8- Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9- Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.

Ünlem

Yalnız başına anlamı olmayan, cümle içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklere ünlem denir.

Ünlemlerin cümledeki söyleyişe göre anlam kazanır.

"A, kim gelmiş?"
"Yazık, çocuk hasta olmuş!"
"Eyvah, çantam otobüste kaldı!"
"Tüh, yine yanlış yaptım!"
cümlelerindeki altı çizili kısımlar ünlemdir.

13. MİZAHİ ANLATIM

Özellikleri:
1- Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
2- Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
3- Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
4- Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
5- Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
6- Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
7- Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 7-Açıklayıcı, 8- Tartışmacı, 9- Kanıtlayıcı Anlatım


7. AÇIKLAYICI ANLATIM

Bilgi vermek amacı ile oluşturulan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Bu tür yazılarda amaç okuyucuyu bilgilendirmek, ona bir şeyler öğretmek olduğundan sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.

"Yakup Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman, hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. "Kiralık Konak"ta nesiller arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, "Yaban" romanında Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü - aydın çatışmasını işlemiştir."

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi parçada "Yakup Kadri" okuyucuya tanıtılmış, sanatçının eserleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. İşte öğreticiliği esas alan bu tür anlatıma açıklayıcı anlatım denir.

8. TARTIŞMACI ANLATIM

Tartışma, kişinin kendisinden farklı düşünen kişi ya da kişileri kendi düşüncesine inandırma çabasıdır. Farklı düşünceler, farklı kişiler olacak ki kişi, karşısındakine kendi düşüncesini anlatma, onu kendi görüşüne inandırma çabası içinde olsun. Demek ki tartışmacı anlatımda farklı konular işlenir ve bu farklı konulardan birinin daha doğru, daha güzel olduğu kanıtlanmaya çalışılır.

"İyi konuşmasını bilen iyi yazmasını da bilirmiş. Konuştuğumuz gibi yazmak olacak iş midir? Yazıda hani bizim konuşmamızın ateşi? Sesimizi de kâğıt üzerinde gösterebilir miyiz? Yazı hiçbir zaman konuşmanın tıpkısı olamaz. Konuşurken karşımızdakine başımız, ellerimizin hareketleriyle sesimizin türlü yükselmeli, alçalmaları ile anlatabildiğimiz şeyleri yazı ile anlatamaz, duyuramayız."

Bu paragrafta "iyi konuşmasını bilenin iyi yazıp
yazmayacağı" konusu tartışılmıştır. Yazar yer yer sorular sorarak ve bu sorulara yine kendi cevaplar
vererek biri ile konuşuyormuş izlenimini uyandırmış ve düşüncelerini bu şekilde anlatmıştır.

Özellikleri:
1- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2- Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
3- Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
4- Gereksiz ifadelere yer verilmez.
5- Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
6- Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
7- Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
8- İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
9- Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
10- Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
11- Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
12- İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.

Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 160–161–162’deki metinler.

9. KANITLAYICI ANLATIM

Özellikleri:
1- İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
2- Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
3- Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir.
4- Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabulettirmek için örneklere başvurur.
5- Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
6- Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
7- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
8- “Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma” gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
9- Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.
Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 165–166–167–169‘daki metinler.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 5- Emredici Anlatım, 6- Öğretici Anlatım, Zarf (Belirteç)


5. EMREDİCİ ANLATIM – YAPI BAKIMINDAN FİİLLER

Emredici Anlatım Özellikleri:

1- Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
2- Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
3- Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
4- Cümlelerde fiiller hâkimdir.
5- Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
6- Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
7- Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.

6. ÖĞRETİCİ ANLATIM –ZARF (BELİRTEÇ)

Öğretici Anlatım Özellikleri:

1- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2- Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3- Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4- Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5- Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6- Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7- İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8- Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9- Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10- Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11- Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12- Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13- Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.

Zarf (Belirteç)

İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşılar. Fiillerin ise hareketleri, oluşları karşılar. Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini bildiren sözcüklere de zarf denir.

"Güzel bir kitap okuyorum."
cümlesinde "güzel" sözcüğü "kitap" isminin niteliğini bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir.

Aynı sözcük;
"Bu kitap daha güzel görünüyordu."
cümlesinde "görünmek" fiilinin nasıl olduğunu bildiriyor. İşte bu durumda "güzel" sözü zarftır.

Zarflar kendi içinde beşe ayrılarak incelenir:

1. Durum Zarfları
Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir.

“Kardeşim, hızlı koşardı.”
Bu cümlede "hızlı" sözcüğü "koşmak" eyleminin durumunu anlatmaktadır. Bunu eyleme sorduğumuz "nasıl" sorusu ile bulabiliriz.

"Mobilyalar çok yeni görünüyordu."
–Nasıl görünüyor?
–Yeni görünüyor.

"Derdini iyi anlatırsan çözüm bulursun."
"Neden çok sessiz konuşuyorsun?"
cümlelerinde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır.

2. Zaman Zarfı
Fiilin yapılma zamanını bildiren sözcüklere zaman zarfı denir.

Zaman zarfları fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap verir.

"İzmir'den dün geldim." cümlesinde "dün" sözcüğü,

"Bu konuyu akşam konuşalım." cümlesinde "akşam" sözcüğü,

"O erken kalkar, geç yatardı."
cümlesindeki "erken ve geç" sözcükleri fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap veren zaman zarflarıdır.

3. Yön Zarfı
Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklere yön zarfı denir.

Yön zarfları ek almadan kullanılır ve fiile sorulan "nereye" sorusuna cevap verir.

Bunlar "aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri" sözcükleri eylemin yönünü belirttiğinde yön zarfı olur.

"İsterseniz aşağı inelim."
cümlesinde, fiile "Nereye inelim?" diye sorarsak, "aşağı" cevabı gelir.
Bu sözcük ek almadan da kullanıldığına göre yön zarfıdır. Eğer cümle,
"İsterseniz aşağıya inelim."
şeklinde olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı. Çünkü ikinci cümlede sözcük, çekim eki alarak kullanılmıştır.

aşağı-aşağıya
Aşağı inecek misiniz?
Öte git de rahatlayalım.
Geri gelmeyi düşünüyorlar mı?
Beri gel de ne ezdiğine bak.
İleri git, sonra tekrar gelirsin.
Dışarı çıkarsan üşürsün.
İçeri gir de, biraz konuşalım.
cümlelerinde altı çizili sözcükler yön zarflarıdır.

4. Miktar Zarfları
Fiilleri miktar bakımından sınırlandıran sözcüklerdir. Miktar zarfları diğer zarflardan farklı olarak fiilin, sıfatın, zarfın miktarlarını da bildirir.

Miktar zarfları fiile sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"İstanbul'da çok gezdiniz mi?"
cümlesinde "gezmek" fiiline "ne kadar" sorusunu sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır.

Bu tür zarflar sıfata sorulan "ne kadar" sorusuna da cevap verebilir.
Örneğin; "Çok güzel bir evi vardı." cümlesinde "ev" isimdir. "Nasıl ev?" diye sorarsak "güzel" sıfatı cevap verir.
"Ne kadar güzel?" diye sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte sıfatın derecesini bildiren "çok" sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir.

Bu tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"Çok hızlı koşuyor." cümlesinde "koşuyor" fiildir.
"Nasıl koşuyor?" diye sorarsak "hızlı" zarfını buluruz.
"Ne kadar hızlı?" diye sorduğumuzda ise "çok" cevabı gelir.
Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.

“O, bu derse pek çalışmadı.”
“Pek sağlam bir ayakkabıya benzemiyor.”
“Pek akıllısın sen de!”
"Ne kadar" sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz.
"Fazla mal göz çıkarmaz."
cümlesinde altı çizili sözcük "mal" isminin miktarını bildirdiği için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz.

5. Soru Zarfı
Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı.

"Sizi nasıl tanımam?"
"Gittiği yerden ne zaman dönecek?"
"Ne kadar hızlı yürüyor?"
"Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?"
"Ne konuşup duruyorsun ki?"
cümlelerinde altı çizili sözcükler soru zarfıdır.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 4- Destansı (Epik) Anlatım, Fiil


4. DESTANSI ANLATIM - FİİL

Destansı (Epik) Anlatım Özellikleri:

1- Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
2- Destan türünün yiğitçe havası vardır.
3- Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır.
4- Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
5- Etkileyici bir özellik taşır.
6- Sürekli hareket vardır.
7- Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler.
8- Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir.
9- Anlatımda abartıya yer verilebilir.
10- Sanatlı bir dil kullanılır.

Fiil (Eylem)

İsimler varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir. Fiiller ise hareketleri, oluşları, durumları karşılar. Fiiller genel olarak mastar hâlinde ifade edilir.

Mastar hâlinde bir hareketin adı olurlar: "yürümek, olmak, düşünmek vs."

Fiil Çekimi
Fiillerin kip ve şahıs bildirecek biçimde düzenlenmesine fiil çekimi denir. Fiil çekiminde kip mutlaka bulunur, ancak şahıs bazen bulunmayabilir.

Fiil çekiminin daha iyi anlaşılabilmesi için kip ve kişi kavramları üzerinde durmak gerekir.

Fiillerde Kip
Eylemlerin bir hareketi, oluşu, durumu ortaya koyuşu farklı şekillerde olur. Bazen bunlar bir başkasına haber verme şeklinde aktarılır, bazen bir koşula bağlanır, bazen istenen bir durum anlatılır. Buna fiilin kipi denir.

Türkçe'de kipler iki grupta incelenir. Bunlar haber kipleri ve dilek kipleridir.

1. Haber (Bildirme) Kipleri

Çekiminde kesin bir zaman ifadesi olan fiiller haber kipindedir.

Haber kiplerinin beş çekimi vardır.

a. Bilinen Geçmiş Zaman: Eyleminyapılışının kesin olarak bilindiğini gösteren kiptir.

Bu kip "-dı, -di, -du, -dü; -tı, -ti, -tu, -tü.." eki ile yapılır.

Türkçede üçü tekil, üçü çoğul olmak üzere altı kişi vardır.

Kal-dı-m
Kal-dı-n
Kal-dı
Kal-dı-k
Kal-dı-nız
Kal-dı-lar
Fiiller altı kişiye göre çekimlenir.

b. Öğrenilen Geçmiş Zaman: Bildirilen işin yapıldığını, başkasından duyma şeklinde anlatan kiptir.

Bu çekimin eki "-mış, -miş, -muş, -müş"tür.
Dal-mış-ım
Dal-mış-sın
Dal-mış
Dal-mış-ız
Dal-mış-sınız
Dal-mış-lar

c. Şimdiki Zaman: Eylemin söylendiği anla yapıldığı ânın bir olduğunu gösterir.

Bu çekimin eki "-yor"dur.
Alış-(ı)yor-um
Alış-(ı)yor-sun
Alış-(ı)yor
Alış-(ı)yor-uz
Alış-(ı)yor-sunuz
Alış-(ı)yor-lar

Parantez içinde gösterilen yardımcı ses, ünlüyle biten fiillerde görülmez: "uyu-yor"
Fiile şimdiki zaman anlamı veren bir diğer ek de "-makta, -mekte" dir. Mastar ekiyle "-de" hal ekinin kaynaşmasından oluşan bu ek günümüzde tamamen şimdiki zaman anlamı veriyor.

Ver-mekte-y-im
Ver-mekte-sin
Ver-mekte
Ver-mekte-y-iz
Ver-mekte-siniz
Ver-mekte-ler

d. Gelecek Zaman: Eylemin, söylendiği andan sonra yapılacağını ifade eden kiptir.

Bu çekimin eki "-acak, -ecek"tir.

Bul-acak-ım (bulacağım)
Bul-acak-sın
Bul-acak
Bul-acak-ız (bulacağız)
Bul-acak-sınız
Bul-acak-lar

Not : "k" sesinin "ğ"ye dönüştüğüne dikkat etmelisiniz.

e. Geniş Zaman: Fiilin herhangi bir zamanda yapılabildiğini gösteren kiptir.

Bu çekimin eki "-r, -ar, -er"dir.

Koş-ar-ım
Koş-ar-sın
Koş-ar
Koş-ar-ız
Koş-ar-sınız
Koş-ar-lar

2. Dilek (İsteme) Kipleri

Bu kiplerde zaman anlamı yoktur. Bu kipler bir isteği, arzuyu vs. bildirir.

Örneğin; "gitmeliyim" sözünde bu işin ne zaman yapılacağı değil, gitmenin arzu edildiği anlatılmak isteniyor.

Dilek kiplerinin dört çekimi vardır.

a. Gereklilik Kipi: Eylemin yapılması gerektiğini anlatan kiptir.

Al-malı-y-ım
Al-malı-sın
Al-malı
Al-malı-y-ız
Al-malı-sınız
Al-malı-lar

Gereklilik kipi bazen cümleye ihtimal anlamı katar.

"Soruları bir saatte çözmeliyiz."
cümlesine gereklilik anlamı katan kip,

"Soruları şimdiye kadar çözmüş olmalı."
cümlesine ihtimal anlamı katmıştır.

b. Şart Kipi (Dilek-Koşul): Bazı cümlelerde dilek, bazılarında koşul anlamı katan fiil çekimidir.

Sor-sa-m
Sor-sa-n
Sor-sa
Sor-sa-k
Sor-sa-nız
Sor-sa-lar

Şart kipi cümleye bazı anlamlar da katar.

"Şu işler bir bitse de rahatlasak."
cümlesinde istek,

"Balkona çıksa beni görecekti."
cümlesinde koşul anlamı verir.

c. İstek Kipi: Fiillere "-a, -e" eki getirilerek yapılır.

Sev-e-y-im (-eyim)
Sev-e-sin
Sev-e
Sev-e-lim
Sev-e-siniz
Sev-e-ler

Bunlardan en çok birinci tekil ve birinci çoğul şahıslar kullanılır.

"Sizinle sonra görüşelim."
"Ben de sizinle geleyim."
cümlelerinde bu kipi görüyoruz.

d. Emir Kipi: Eylemin yapılması gerektiğini buyruk şeklinde bildiren çekimdir.
Birinci tekil ve birinci çoğul şahsın emir çekimi yoktur.

Emir kipinin çekimi kişi ekleri ile yapılır.
1. tekil kişi ......
2. tekil kişi Koş
3. tekil kişi Koş-sun
1. çoğul kişi ........
2. çoğul kişi Koş-un (koş-unuz)
3. çoğul kişi Koş-sunlar

Görüldüğü gibi emir kipinin birinci tekil ve birinci çoğul şahıslarında çekimi yoktur.

"Bu soruları hemen çöz."
"Gelin de yaptığınıza bir bakın."
cümlelerinde altı çizili fiiller emir kipiyle çekimlenmiştir.

Fiil Çekimlerinde Olumsuzluk
Fiillerin olumlusu olduğu gibi olumsuzu da vardır.
Fiillerin olumsuz biçimleri, kip eklerinden önce "-ma, -me" olumsuzluk ekinin getirilmesiyle yapılır.

Ara-dı–m > ara-ma-dı-m
Bil-miş–sin > bil-me-miş-sin
Bak–acak > bak-ma-y-acak
Koş-malı-y–ım > koş-ma-malı-y-ım

Not: Fiillerin olumsuz çekiminde geniş zaman farklı özellik gösterir.
Geniş zaman çekiminde olumsuzluk eki, kaynaşmış olarak karşımıza çıkar.

Gül-er–im> gül-me-m
Gül-er–sin > gül-mez-sin
Gül–er > gül-mez
Gül-er–iz > gül-me-y-iz
Gül-er-sin–iz > gül-mez-siniz
Gül-er–ler > gül-mez-ler

Fiil Çekimlerinde Soru
Fiil çekiminin soru şekli "mı, mi" soru eki ile yapılır.

Fiil çekiminde "mi", bazen kip ekiyle kişi eki arasında, bazen kişi ekinden sonra gelir.

Bildin > bildin mi?
Bilmişiz > bilmiş miyiz?
Biliyorsun > biliyor musun?
Bilmeliyim > bilmeli miyim?
Bilsek > bilsek mi?
Bileyim > bileyim mi?

Fiillerde Anlam (Zaman) Kayması
Fiil çekimlerinde kullanılan kip ve zaman ekleri her zaman kendi anlamlarında kullanılmaz. Bu ekler birbirlerinin yerlerine de geçebilir. Bu durum sadece kip ekleriyle değil, cümlenin anlamıyla da ilgilidir.

Cümlede yüklemin çekimlendiği kip veya zamanla işin yapıldığı kip veya zamanın farklı olmasına anlam kayması denir.

"Babamlar geliyor."
cümlesinde şimdiki zaman eki "-yor" kendi anlamında kullanılmıştır. Eylemlerin söylenme ve yapılma zamanı aynıdır.

"Babamlar yarın geliyor."
cümlesinde ise "-yor" eki kullanılmış, fakat ek kendi anlamında değildir. Çünkü eylem "şu an" yapılmıyor, "sonra" yapılacak. O hâlde bu cümlede şimdiki
zaman, gelecek zamanın yerine kullanılmıştır.

"Pazar günleri balık tutmaya gidiyor."
cümlesinde fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş; ama yüklemin bildirdiği eylem her pazar yapılıyor yani tekrar ediyor. Öyleyse şimdiki zaman geniş zamanın yerine kullanılmıştır.

"O, henüz çok küçük yaşta annesini kaybediyor."
cümlesinde fiil şimdiki zamanla çekimlenmiş, iş geçmiş zamanda olmuş.

"Bu soruları daha sonra çözeriz."
cümlesinde fiil geniş zamanda çekimlenmiş, iş gelecek zamanda yapılacak.

"Keloğlan'ın yolu bir gün bir kasabaya düşer."
cümlesinde geniş zaman, geçmiş zaman yerine kullanılmış.

Bazı cümlelerde ise haber kipleri dilek kiplerinin yerine kullanılır.

"Bu cami de Selçuklulardan kalma bir eser olacak."
cümlesinde gelecek zaman, gereklilik kipi (olmalı) anlamında kullanılmıştır.

Ek Fiil (Ek Eylem)
Mastar olarak bir anlamı olmayan, isim ve isim soylu sözcüklere gelerek onları cümlede yüklem olarak kullandıran ve çekimlenmiş fiillere gelerek bileşik çekimli fiiller oluşturan "imek" fiiline ek fiil denir.

Ek fiilin iki görevi vardır:

1. İsim soylu sözcükleri yüklem yapmak.
Ek fiil, isim soylu sözcükleri yüklem yaparken dört kip ekinden yararlanır. Bu kip ekleri şunlardır:
a. Görülen geçmiş zaman: -di
b. Duyulan geçmiş zaman: -miş
c. Geniş zaman: -r
d. Dilek şart kipi: -sa, -se

a. Bilinen geçmiş zaman (idi) : İsimlere (-idi) eki getirilerek yüklem yapılır. Özneyi oluş üzerinde gördüğünü anlatır.

Çalışkandım (çalışkan-i di-m)
Çalışkandın
Çalışkandı
Çalışkandık
Çalışkandınız
Çalışkandılar

"Metin çalışkandı."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin görülen geçmiş zamanı ile yüklem olmuştur.

b. Öğrenilen geçmiş zaman (imiş) : Öznenin başkasından duyulan bir oluş içinde bulunduğunu gösterir.

Çalışkanmışım (çalışkan-i miş-ler)
Çalışkanmışsın
Çalışkanmış
Çalışkanmışız
Çalışkanmışsınız
Çalışkanmışlar

"Metin çalışkanmış."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin öğrenilen geçmiş zamanı ile yüklem olmuştur.

c. Şart kipi (ise) : İsimlere getirilen (-ise) eki cümleye koşul anlamı katar.

Çalışkansam (çalışkan-ise-m)
Çalışkansan
Çalışkansa
Çalışkansak
Çalışkansanız
Çalışkansalar

"Metin ya çok çalışkansa."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin şart kipi ile yüklem olmuştur.

d. Geniş zaman : Bu zaman çekiminde ek fiil diğer çekimlerinde olduğu kadar belirgin değildir.

Diğerleri, eklendiği sözcükten "idi", "imiş", "ise" diye ayrılabildiği hâlde, geniş zamanda ayrılmaz.

Çalışkan-ım
Çalışkan-sın
Çalışkan-dır
Çalışkan-ız
Çalışkan-sınız
Çalışkan-dırlar

"Metin daha çalışkandır."
cümlesinde "çalışkan" sözcüğü ek fiilin geniş zamanı ile yüklem olmuştur.

Ek Fiilin Olumsuzu
Ek fiille çekimlenmiş sözcüklerin olumsuzu "değil" sözcüğü ile yapılır.

Çalışkandım > çalışkan değildim.
Çalışkanmış > çalışkan değilmiş.
Çalışkansa > çalışkan değilse.
Çalışkanım > çalışkan değilim.

Yukarıdaki örneklerde ek fiilin olumsuz çekimi görülmektedir. Diğer fiillerin "-ma, -me" ile, ek fiilin "değil" ile olumsuz yapılması, ek fiilin bulunmasını oldukça kolaylaştırır.

"Kısa sürede eve vardı."
"Sınıfta on kişi vardı."
cümlelerinde altı çizili sözcüklerden hangisinin ek fiil aldığını bulmak için cümleleri olumsuz yaparız.

Birinci cümlenin yüklemi, "Kısa sürede eve varmadı." şeklinde olumsuz yapılabilir. İkinci cümlenin yüklemi, "Sınıfta on kişi varmadı." şeklinde söylenemeyeceğine göre, ikinci cümle ek fiil almıştır.

Ek fiilin Soru Şekli
Bu fiilin soru şekli de diğer fiillerde olduğu gibi "mi" ile yapılır. "mi" sözü isimle ek fiil arasına girerek kullanılır.

Çalışkanım > çalışkan mıyım?
Çalışkanmış > çalışkan mıymış?
Çalışkandım > çalışkan mıydım?

2. Ek fiilin ikinci görevi birleşik zamanlı fiillerin oluşmasını sağlamaktır.

Birleşik Zamanlı Fiiller
Basit zamanlı fiil, fiilin tek bir zaman veya kip bildirecek şekilde çekimlenmesiydi. Bileşik zamanlı fiil ise, fiilin birden çok kip ve zaman bildirecek biçimde çekimlenmesiyle oluşur. Basit çekimli fiillere ek fiilin getirilmesiyle yapılır.

Birleşik zamanlı fiiller üç grupta incelenir.

a. Hikâye Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "idi" şekli getirilerek yapılır.

gel-miş-idi-m > gelmiştim
örneğinde, fiilin çekimini adlandırırken "gelmek fiilinin öğrenilen geçmiş zamanının hikâyesi" deriz.

Biliyorduk (bilmek fiilinin şimdiki zamanının hikâyesi)
Bildiydik
Bilmiştik
Bilirdik
Bildiydik
Bilmeliydik (bilmek fiilinin gereklilik kipinin hikâyesi)
Bilseydik
Bileydik

b. Rivayet Birleşik Zaman: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "imiş" şekli getirilerek yapılır.

gel-ecek-imiş-m > gelecekmişim
Biliyormuşum (bilmek fiilinin şimdiki zamanının rivayeti)
Bilecekmişim
Bilmişmişim
Bilirmişim
Bilmeliymişim (bilmek fiilinin gereklilik kipinin rivayeti)
Bilseymişim
Bileymişim

c. Şart Bileşik Çekim: Fiilin basit çekiminden sonra ek fiilin "ise" şekli getirilerek yapılır.

Bil-ecek-ise > bilecekse
Biliyorsanız (bilmek fiilinin şimdiki zamanının şartı)
Bildiyse
Bilmişse
Bildiyse
Bilirse
Bilmeliyse (bilmek fiilinin gereklilik kipinin rivayeti)

FİİLİMSİLER

Fiillerden türemiş olmakla birlikte bir fiil gibi çekimlenemeyen olumlu, olumsuz şekilleri yapılabilen ve cümlede isim, sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılan sözcüklerdir.

Fiilimsiler üç grupta incelenir.
a. İsim - fiil: Fiillere "-mak, -mek" , "-ma, -me", "-ış, -iş, -uş, -üş" eklerinin getirilmesiyle yapılır.

"Kitap okumayı severim."
"Soru çözmek zevkli bir uğraş."
"Onun şiir okuyuşunu görmeliydiniz."
cümlelerindeki altı çizili sözcükler isim-fiildir.

Bazı sözcükler aslında isim-fiil ekleriyle türediği hâlde, zamanla isimleşmiş, yani fiilimsi özelliğini kaybetmiş olabilir.

"Biraz daha yemek alabilir miyim?"
"Bu kazmayı içeri götür."
"Derste yağış türlerini inceledik."
cümlelerinde altı çizili sözcükler isim-fiil değildir. Artık bir kalıcı isim oluşturmuştur.

b. Sıfat-fiil : Fiillere "-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş" eklerinin getirilmesiyle yapılır. Sıfat fiiller çoğunlukla sıfat görevinde kullanılır.

"Görünen köy kılavuz istemez."
"Öpülesi elleri vardı analarımızın."
"Bu şehirde anlaşılmaz olaylar oluyor."
"Görür gözüm görmez oldu."
"Size biraz bilinmedik fıkralar anlatayım."
"Çözülecek soruları da yanında getir."
"Kızarmış ekmekler ne güzel kokuyor."
cümlelerinde altı çizili sözcükler sıfat-fiildir.

Kimi zaman sıfat-fiiller çekimli fiillerle karışabilir.

"Gideceğim bu şehirden artık."
"Gideceğim herkes tarafından biliniyor."
cümlelerinde altı çizili sözcüklerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisinde,
"Ben gideceğim" ifadesi olduğundan çekimli fiildir. İkincisi ise
"Benim gideceğim" anlamında olduğundan, yani fiilin sonunda iyelik eki
kullanıldığından fiil, sıfat-fiildir.

c. Bağ-Fiil (zarf-fiil) : Fiillere, bağ-fiil eki dediğimiz eklerin getirilmesiyle yapılır. Bağ-fiiller cümlede genellikle zarf olarak kullanılır.

"Çalışınca elbette başarılı olursun."
"Gittikçe artıyor yalnızlığımız."
"Okumadan nasıl karar verebilirim?"
"Eve gidip gelecekti."
"Kitap okurken sanki kendinden geçerdi."
"İçeri girer girmez konuşmaya başladı."
"Gözlerimin içine bakarak konuşuyordu."
"Bu şehre geleli tam altı yıl olmuştu."
"Kardeşim yanımıza koşa koşa gelmişti."
cümlelerinde altı çizili sözcükler bağ-fiildir.

Görüldüğü gibi yüklemin durumunu ya da zamanını bildirerek onun zarfı olmuşlardır.

Fiilde Çatı
Çekimli bir fiilden oluşan yüklemin nesne ve özneye göre gösterdiği durumlara çatı denir. Bundan hareketle, yüklemin isim soylu sözcüklerden oluştuğu cümlelerde çatının aranmayacağını söyleyebiliriz.

Çatı; yüklemin nesne ve özneyle ilgisi olduğundan, sorularda karşımıza çoğu kez,
nesne-yüklem ve
özne-yüklem ilişkisi olarak çıkar.

Nesne-Yüklem İlişkisi
Fiiller nesne alıp almamalarına göre değişik şekillerde adlandırılır. Bunları dört grupta inceleyebiliriz.
1. Geçişli Fiil : Nesne alabilen fiillerdir. Bir fiilin nesne alıp almadığının nasıl anlaşılacağını cümle ögelerinde "nesne" konusunda işlemiştik. Buna göre, fiil nesne alıyorsa geçişli olacaktır.

Örneğin; "Öğretmen konuyu çok güzel anlattı." cümlesinde "anlattı" yüklemdir; "öğretmen" öznedir. Nesneyi bulmak için "Öğretmen neyi anlattı?" diye soruyoruz. "Konuyu" cevabı geliyor. Öyleyse yüklem nesne almıştır; "anlatmak" fiili geçişli bir fiildir.

Fiilin geçişli olması için cümlede mutlaka nesnesinin bulunması gerekmez. Bazen fiil geçişli olduğu hâlde cümlede nesne kullanılmamış da olabilir. Örneğin;
"Durakta tam iki saat beklemiş." cümlesinde "bekledim" yüklemine "Neyi beklemiş?" diye sorduğumuzda cümlede herhangi bir ögenin cevap vermediğini görüyoruz. Ancak biz cümleye "onu" gibi bir nesne ilâve edebiliriz. Öyleyse bu cümlenin yüklemi geçişlidir, ancak cümlede nesne yoktur. Böyle cümlelerde bir tür "gizli nesne" nin varlığı söz konusudur. Bu durumun görüldüğü cümleleri daima "onu" sözüyle kontrol edin, çünkü bu söz yalnızca nesne olabilir.

2. Geçişsiz Fiil : Nesne almayan fiillerdir. Bu fiillerin yüklem olduğu cümlelere dışarıdan da herhangi bir nesne getirilemez.

Örneğin; "Küçük çocuk bütün gün uyudu." cümlesinin yüklemine "Neyi uyudu, kimi uyudu?" diye sorduğumuzda mantıklı bir soru olmadığını görüyoruz. Çünkü bu fiil nesne almaz; yani geçişsizdir.

Fiiller değişik eklerle çatı özelliğini değiştirebilir. Bu durumda "oldurganlık, ettirgenlik" durumu ortaya çıkar.

Filin bazı ekleri alarak geçişsiz durumdan geçişli duruma gelmesine  "oldurganlık" diyoruz.

"Yemek pişti." cümlesinde "yemek" özne, "pişti" ise yüklemdir. Nesne almadığı için "pişti" eylemi geçisizdir. "Yemeği pişirdi." cümlesinde "o" gizli özne, "yemeği" nesne, "pişirdi" ise yüklemdir. Bu cümlede "pişmek" eylemi, "-ir" ekini alarak "pişirmek" şekline gelmiş ve geçişli olmuş. İşte bu örnekte olduğu gibi fiillerin "-r, -t, -dır, -tır" eklerini alarak geçişsiz durumdayken geçişli olmalarına oldurganlık denir.

Ettirgenlik daha çok öznenin durumuyla ilgili olduğu için bu durumu özne yüklem ilişkisinde inceleyeceğiz.

Özne-Yüklem İlişkisi
Öznenin yüklemle ilişkisi dört grupta incelenir.

1. Etken Fiil : Yüklem durumundaki fiilin bildirdiği işi, öznenin kendisi yapıyorsa fiil etkendir.

Örneğin; "Elbiselerini dolaba güzelce yerleştirdi." cümlesine "Yerleştiren kim?" diye sorduğumuzda "o" cevabı geliyor. Yani özne, yüklemin bildirdiği işi kendisi yapmıştır. Öyleyse fiil etkendir.

"Sokaklar bir bir sessizleşti."
"Camı çocuklar kırmış."
"Türkiye geleceğe emin adımlarla yürüyor."
"Gençlik çok iyi yetişmeli."
"Ülkemizi çok seviyoruz."
"Annem bize börek yaptı."
"Ayvaçiçek açtı." cümlelerinin yüklemleri de etken fiildir. Çünkü bu cümlelerin hepsinde işi yapan, gizli veya açık bir özne vardır.

2. Edilgen Fiil
Fiilin bildirdiği işi özne değil de başkası yapıyorsa, özne bu işten etkileniyorsa, fiil edilgendir.

Bu fiiller, etken fiillere "-l-" ve "-n-" eklerinin getirilmesiyle yapılır. Etken fiilin nesnesi olan öge, fiil edilgen yapıldığında özne durumuna geçer ve bu öznelere "sözde özne" adı verilir.

Örneğin etken fiilde örnek verdiğimiz cümleyi edilgen yapalım;
"Elbiseler dolaba güzelce yerleştirildi." cümlesini incelersek; "yerleştirildi" yüklemdir. "Yerleştirilen ne?" diye sorduğumuzda "elbiseler" öznesi cevap veriyor. "İşi yapan kim?" diye sorduğumuzda, "başkası" cevabı gelir. Yani işi yapan özne değil, başkasıdır. Çünkü dolaba kendi kendisine yerleşmez. Öyleyse fiil edilgendir, öznesi de sözde öznedir.

"Sokaklar temizlendi."
"Öğrenciler tiyatroya götürüldü."
"Seçim sonuçları açıklandı."
"Futbol maçı ertelendi."
"Alt yapı çalışmaları kısa sürede bitirildi."
cümlelerinde filler "-l veya -n" eklerinden birini alarak türemiş ve edilgen olarak kullanılmıştır.

3. Dönüşlü Fiil
Fiilin bildirdiği işi özne kendi üzerinde yapıyorsa, yani özne hem işi yapan, hem de yaptığı işten etkilenense, bu anlamı veren fiil dönüşlüdür.

Dönüşlü fiiller de etken fiillere "-l-" ve "-n-" ekleri getirilerek yapılır.

"Her sabah ılık suyla yıkanır."
cümlesinde "yıkama" işini öznenin kendi üzerinde yaptığı bellidir. Dolayısıyla fiil dönüşlüdür.

"Aynanın karşısında saatlerce taranmış."
"Yazılıdan zayıf alınca üzüldü."
"Toplantıdaki sözümden alındın mı?"
"Okulu bitirince hayata atıldım."
cümlelerindeki altı çizili filler "-l veya -n "ekerini alarak dönüşlü fiil olarak kullanılmıştır.

4. İşteş Fiil
En az iki özne tarafından yapılabilen fiillerdir. Bu fiiller, fiillere "-ş-" eki getirilerek türetilir. Bazı fiiller ise kök olarak "-ş-" ile bitmiştir ve işteş özellik gösterir.

İşteş fiiller işin yapılışına göre iki grupta incelenir.

a. Karşılıklı yapılma bildirir: Yüklem durumundaki fiilin anlamında öznelerin işi birbirlerine karşı yaptıkları görülür.

"İki yıldıryazışıyoruz."
cümlesine baktığımızda "yazışmak" eyleminin kişilerin karşılıklı yaptıkları bir iş olduğunu görürüz. İki kişi birbirine yazmaktadır.

"Ülkeler sonunda anlaştı."
"Gereksiz yere şoförle tartışmış."
"Rehber öğretmenimle görüşeceğim."
cümlelerindeki altı çizili yüklemler karşılıklı yapılan işteş fiillerdir.

b. Birlikte yapılma bildirir: Bunlarda özneler işi birbirlerine karşı değil hep birlikte yaparlar. Yani karşıdan bir hareketin olduğu görülmez.

"Kuşlar yem kabının başına üşüştü."
cümlesinde "üşüşme" işini kuşlar hep birlikte yapmışlardır.

"Kelebekler özgürce uçuşuyor."
"Analar şehitlere ağlaşıyor."
"Çocuklar kırlardakoşuşuyor."
cümlelerindeki yüklemler birlikte yapılma bildiren işteş fiillerdir.

"Çocuklar serv ise son anda yetiştiler."
cümlesinde de yüklem birlikte yapılma bildirir, ancak biz buna işteş diyemeyiz. Çünkü işteş fiiller, tek özne tarafından gerçekleştirilemez. "Bir çocuk servise son anda yetişti." cümlesinde olduğu gibi bir özne tek başına yüklemde ki işi yapabiliyorsa orada işteşlik yoktur.

Ettirgen Fiil
Bu tür fiillerde işi özne bir başkasına yaptırır. Ayrıca geçişli bir fiilin tekrar geçişli hâle gelmesi söz konusudur.

"Köpeği üzerimize saldırttı."
cümlesinde "saldırma" işini yapan "köpektir", özne ona işi yapmasını söylemiştir. Ayrıca geçişli olan "sal" fiili "-dır ve -t" eklerini alarak tekrar tekrar geçişli yapılmış, geçişlilik derecesi artırılmıştır.

"Odayı güzelce temizletti."
"Babam kendisine koltuk yaptırdı."
"Bütün ışıkları kapattırdı."
cümlelerinde altı çizili filer "-t, -tır, -dır" eklerinden birini alarak geçişlilik derecesini artırmış ve ettirgen fiil olmuştur.