Sayfalar

30 Ocak 2024 Salı

Kuyudaki Sır (Zeliha Akçagüner) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi



Kitabın Adı: Kuyudaki Sır

Kitabın Yazarı: Zeliha Akçagüner

Kitap Hakkında Bilgi:

....O gece gençlerin çoğu kabartmayla ilgili rüyalar gördü. Efecan, kuyu taşının altında kuyuya fısıldanan gizlerin kayıtlı olduğu bir dolu disket buluyordu. Alp'in rüyasında ise kabartamadaki yaşlı adam eliyle kuyunun içini gösteriyor, ona ulaşılacak yolun kuyunun taşlarında yazılı olduğunu söylüyordu. Aslı, daha ileri gitmiş, yazıyı çözmüştü: Beni tanmak için, Kaçkar Kaçkını Dağları'nı aşmanız gerek. (Tanıtım Bülteninden)
Kitap 2007 yılında TUDEM yayınlarında çıkmıştır.

Kitabın Konusu:

Kitap, gençlerin yaz tatilleri, arkadaşlıkları ve ebeveynleriyle aralarındki ilişkilerini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Ceren, her yaz olduğu gibi annesi ve kardeşiyle beraber Dostluk Sitesi’ndeki yazlıklarına gider. Ceren, on dört yaşında babasını trafik kazasında kaybetmiştir. Ceren, neşeli ve güzel bir genç kızdır. Ceren’in annesi Sevinç Hanım çocuklarına abartılı bir şekilde düşkündür. Sevinç Hanım'ın çocukları üzerinde aşırı baskı kurması çoğu zaman Ceren’in kırılmasına sebep olur.

Dostluk Sitesi’ndeki gençler her akşam sahil kenarında oturup eğlenirken Sevinç Hanım, Ceren'e izin vermez. Ceren ancak dedesi geldiği zaman bir parça rahat etmektedir. Dedesi geldiğinde bile herkesten önce eve gitmek zorundadır. 

Dostluk Sitesi’ne arkadaşı Yalçın’ın kuzeni Onur gelir. Onur ve Ceren arasında arkadaşlığın ötesinde bir yakınlaşma olur. İki genç birbirlerine karşı samimi ve güzel duygular beslemektedir. Arkadaşları Yaprak bu yakınlaşmayı fark edip onlara yardımcı olur. 

Sitedeki bütün gençler, kendilerinden birkaç yaş büyük olan Efecan’ın planladığı piknik için Kaçkar Kaçkını Dağlar’a çıkarlar. Köylülerle konuşurlar ve Yazgülü aracılığı ile efsanesi anlatılan bir kuyuyu görmeye giderler. Kuyunun dibindeki bir insan kabartması ve farklı dildeki yazılar gençlerin dikkatini çeker. Yazıyı kopyalayıp Onur’un ağabeyine yazıyı gösterirler. Yazı eksik kopyalandığı için ertesi gün iki yetişkinle birlikte tekrar kuyuya giderler. 

Yazıdaki eksiği tamamlarlar ve toprağın altında bir kroki bulurlar. Krokiyi Yazgülü ve kuzeni Kardelen'le beraber takip eder ve bir mezar bulurlar. Bu mezarda yatan kişi kendi hayat hikayesini mermere yazmış ve insanlara doğanın zenginliğini anlatmıştır. 

Onur bir süre yaşadığı şehre gidip tekrar Dostluk Sitesi’ne geri döner. Bu süre zarfında Ceren ile annesinin arası düzelmiş ve Ceren biraz daha olgunlaşmıştır. Annesi ve kardeşi, hastalanan dedesini ziyarete gidince Ceren ve Onur da bu fırsatta bir tepeye gezmeye giderler. Ani bastıran yağmurdan kaçıp çevredeki bir inşaata saklanırlar. Yağmur durmadığı için geceyi orada geçirirler. 

Sabah siteye döndüklerinde Sevinç Hanım, Ceren’e ve Onur’a çok kızar. Islandığı için hastalanan Ceren, annesi kendisine küsünce telefonla dedesini çağırır. Dedesi hastaneye yatmadan önce siteye gelir. Dedesi Ceren’in masum olduğunu anlar fakat bunu anlatamadan fenalaşır. Ceren o sırada kendisini ziyarete gelen Onur ve annesinin yardımıyla dedesini hastaneye götürür. 

Onur, Ceren’i teselli etmeye çalışır. Sevinç Hanım, Onur’a ve Ceren’e güvenmediği için kendisini suçlar. O günden sonra kızına karşı daha anlayışlı olur. Onur’u da ikinci oğlu olarak görür. 

23 Ocak 2024 Salı

Kömür Karası Gözler / Çağdaş Gençlik Dizisi (Mustafa Işık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kömür Karası Gözler / Çağdaş Gençlik Dizisi

Kitabın Yazarı: Mustafa Işık

Kitap Hakkında Bilgi:

Mustafa Işık “gözü kaldı” sözünden yola çıkarak fantastik öğeleri gerçekle o kadar bütünleştirmiş ki, yazdığı romanın satır aralarında olağanüstü olayları dramatize etmiş, yaşamı, zorlukları, emeği ve gözyaşını iki ayrı dünyada yaşayan ailelere paylaştırmıştır. Yazarımız bu romanında bir şeyi daha başarıyor. Okur romanı takip ederken, ilerleyen sayfalarda kendini bir anda kitabın baş kahramanı olarak buluveriyor. Romanın birbiri ile bağlantılı hikayeleri içerisinde gezinirken her satırı adeta yaşarmışcasına bir hisse kapılıyor. Yarın, yolunuz kiminle, kimlerle kesişecek bilebilir misiniz? Emekli öğretmen Hasan Bey genç yazar Murat’ın yaşamına gireceğini hiçbir zaman düşünmemişti. Ta ki o olağanüstü güne değin…

Kitabın Konusu:

Kitap, gözü kalmak deyiminden bahisle iki sosyal yaşam arasındaki farklılıkları ve köyden kente göçü, ekonomik problemleri, kız çocuklarının okutulmaması sorununu, şehir yaşamı ile kültürel farklılığı anlatır.

Kitabın Özeti:

Hasan Bey emekli bir öğretmendir ve bir kırtasiye dükkanı çalıştırmaktadır. Bir sabah kırtasiye dükkanının vitrinindeki kırmızı oyuncak arabanın üzerinde bulunan bir çift siyah göz dikkatini çeker. Önce yanlış gördüğünü düşünür ve diğer arabalarla karşılaştırır. Fakat diğer oyuncak arabalar kırmızı araba gibi değildir. Kırtasiyeye gelen herkes arabadaki gözleri görüp ilgi gösterir. 

Akşam olunca evine giden Hasan Bey, kırmızı arabayı eşi Oya Hanım’a da anlatır. Oya Hanım kendisine inandıramayınca sabah dükkana birlikte giderler. Hasan Bey kırmızı arabayı içine koyduğu kutuyu getirip açar. Gözlerin uyur şekilde olduğunu gören Oya Hanım çok şaşırır ve çığlık atar. Bu çığlık üzerine arabadaki gözler uyanır.

Hasan Bey zaman geçtikçe bir çocukla konuşuyor gibi gözlerle konuşup dertleşmeye başlar. Anılarını ve düşüncelerini anlatır ve arabanın gözleriyle sohbet eder. Hasan Bey bir taraftan da bu gözlerin nereden gelmiş olabileceğini düşünmektedir. Hasan Bey, kırmızı arabayı çok isteyen fakat alamayan bir çocuğa ait olabileceği ihtimali düşünür. Hasan Bey, dükkana gelen çocuklara dikkatle bakmaya ve onları daha iyi tanımaya çalışır. 

Murat, annesi, babası ve ablası Zeynep’le köyde yaşayan altı yaşında bir çocuktur. Köydeki pek çok kişi gibi şehre göç etmek durumunda kalırlar. Babası Kamber hayvanlarını ve tarlalarını satar ve İstanbul’a yerleşirler.  İstanbul, Murat ve ablası için köylerine göre çok farklı bir yerdir. Evlerin üst üste, binaların yan yana uzayıp gittiği, her yer beton olduğu, yeşilliğin görülmediği, kalabalık ve gürültülü bir yerdir İstanbul. Bir apartmanın bodrumundaki daireye yerleşirler. Baba Kamber inşaatlarda işçi olarak çalışmaya başlar. Okula yazdırılan Murat kısa sürede öğretmeninin dikkatini çeken başarılı bir öğrenci olur. Okuldan eve gelince okulda ne işlemişlerse ablasına da anlatır. Zeynep, on iki yaşındadır ve okula gitmek istese de gelinlik yaşa geldiği gerekçesiyle okula gönderilmemiştir. 

Aradan geçen üç yıl sonra Kamber inşaatlarda amelelik yaparken bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Elif, iki çocuğu ile ortada kalır. Çevredekilerin önerisi ile Murat’ı bir berberin yanına çırak olarak verir. Zeynep ise bir tekstil atölyesinde işçi olarak çalışmaya başlar. Artık evin geçimini iki çocuk sağlamaktadır. 

Murat bir gün berbere giderken Hasan Bey’in kırtasiye dükkanının önünden geçer ve vitrinde oyuncak kırmızı bir araba görür. Oyuncak tutkusu ve isteği olmayan Murat bu arabayı çok sever. Murat  her gün kırtasiyenin önünden geçerek arabaya bakar ve izler. Berberde çalışırken bir gün ustası Hasan Bey’in kırtasiye dükkanına gitmesini ister. Murat cesaret edip arabayı sorunca, Hasan Bey arabadaki gözlerin Murat’a ait olduğunu anlar. Hasan Bey hemen arabayı getirip Murat’a hediye eder. O günden sonra Hasan Bey, Murat ve Zeynep’e yardımcı olur. Yıllar sonra okuma isteği bitmeyen Zeynep ünlü bir tasarımcı, Murat ise bir yazar olur. 

16 Ocak 2024 Salı

Karıncalar Savaşı (Yavuz Bahadıroğlu) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Karıncalar Savaşı
Kitabın Yazarı: Yavuz Bahadıroğlu

Kitap Hakkında Bilgi:

Kızıl karıncalar etrafa dehşet saçıyordu. Uzun ayak dedi ki: "Onlardan korkmayınız! Hazırlanın kapışacağız!"

Alev Karınca Kabilesi ile Kızıl Karınca Kabilesi yıllarca barış içinde yaşadı. Ancak herkeste mevcut olan üstün olma hırsı bir gün bu kabilelerin de arasını açtı. Kızıl Karıncalar'ın Kralı çok zalimdi. Önüne gelen canlıları acımadan öldürüyordu. Alev Karınca Kabilesi karıncalarını da sebep yokken öldürdü. Artık bu haksızlıklara dayanamayan Alev Karınca Kabilesi Reisi savaşa hazırdı. Ortaya çıkan iktidar savaşını kim kazanacak? Barışı hâkim kılmak isteyen karıncalar başarılı olacak mı? Karıncalar dünyasında sevgi, barış ve dayanışma yeniden hâkim olacak mı? Çıkan savaşı barışla sonuçlandırmak isteyen Alev Karıncalar'ın çetin mücadelesi bu kitapta...

Kitabın Konusu:

Kitap, vatan kavramını işlemiş ve iki karınca kabilesinin savaşını anlatmıştır. Karşı karşıya gelen taraflardan biri vatan sevgisi ile, diğeri zalim bir yöneticinin zoru ile savaşır. 

Kitabın Özeti:

Alev Karıncalar Kabilesi’ne, Kızıl Karıncalar Kabilesi tarafından saldırılar gerçekleştirilir. Bu saldırılarda, yardımsever ve barışçı olarak bilinen Alev Karıncalarından ölenler olur. Durum kabile meclisinde görüşülür. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra savaş kararı alınır. 

Küçük karınca Karael, Alev Karıncalar Kabilesi’nin bir üyesidir. Küçük karınca Karael ve arkadaşı Parlakgöz savaşa katılmak için ailelerinden izin ister. Küçük karıncaların aileleri bu isteğe karşı çıkmaz. Vatanı korumak için bu cesareti gösterdikleri için çok mutlu olup onları cesaretlendirirler. 

Kızıl Karıncalar’ın ani bir baskını ile savaş başlar. Karael ve Parlakgöz savaş alanının gerisinde sağlık görevlilerine yardım etmektedir. Kendilerinden daha büyük olan yaralı karıncaları sedyeye koyup taşımakta zorlanırlar. Kızıl Karınca lideri tarafından çocuğu zarar gören bir çekirgeden yardım isterler. Çekirgelerin yardımıyla yaralı karıcalar hızlı bir şekilde sağlık merkezine taşınırlar. 

Karael, sağlık merkezinde çalışırken kendi Alev Karınca vatandaşlarının vatan uğruna nasıl hayatlarından vazgeçtiklerini ve vatanı çok sevdiklerine şahit olur. Bir sabah gelen seslerle uyanan Karael, ne olduğunu anlamadan Kızıl Karıncaların arasında kalır.  Karael esir alınır. Kendisine nezaret eden Kerim adlı Kızıl Karınca ile gider. 

Kızıl Karınca Kerim, yolda yavaş gitmesinin nedeni olarak savaştan kurtulmak ifade eder. Kerim, Karael’e savaşı Alev Karıncaların kazanacağını düşündüğünü söyler. Çünkü Alev Karıncaların inanarak savaştığını, kendilerinin ise reislerinden korktukları için savaştıklarını söyler. Kerim ve Karael, Alev Karınca esirlerini kurtarmak için bir plan yaparlar. 

Esir kurtarma planını gerçekleştiremeden Kerim tutuklanır. O günden sonra Karael sadece kendi milletini kurtarmayı değil aynı zamanda Kızıl Karıncaları da zalim liderlerinden kurtarmayı hedefler. Kendisine yardım eden Kızıl Karıncalar ve destek olmaya gelen Alev Karıncalar birlik olurlar ve Kızıl Karıncaların zalim liderini öldürürler. Kızıl Karınca adı ortadan kalkar ve eskisi gibi Sarı Karınca adını alırlar. İki karınca kabilesi dostça geçinmeye başlarlar. 

15 Ocak 2024 Pazartesi

Türkiye'nin En Büyük Güneş Enerjisi Santrali GES Samsun'da Yapılıyor



Samsun'da yapılan Türkiye’nin en büyük Güneş Enerjisi Santrali GES projesinin yüzde 65’i tamamlandı.
 
Samsun Büyükşehir Belediyesince kamu eliyle yapılan orta gerilim seviyesinde sisteme bağlanmış Türkiye’nin en büyük Güneş Enerji Santrali (GES) projesinin yapımı devam ediyor. Projenin yapımında yüzde 65 fiziki gerçekleşmeye ulaşıldığı belirtiliyor. Güneş Enerji Santrali GES faaliyete geçtiğinde güneş enerjisinden yılda 90 milyonkilovatsaat (90Mkwh) elektrik üretilecek. 

Enerji birim fiyatlarındaki yüksek maliyetleri azaltmanın yanı sıra kentteki toprak, hava, su kirliliğini minimuma indirmeyi hedefleyen Samsun Büyükşehir Belediyesi Ladik ilçesi Büyükalan Mahallesi’nde yenilenebilir enerji yatırımlarını sürdürüyor. Projenin 4 yılda kendini amorti etmesi bekleniyor. Kurulum çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiği 850 dönüm büyüklüğündeki arazide gerçekleştirilen projede üretilecek elektriği trafo merkezine aktaracak 121 enerji nakil hattı direği dikililerek, 6 bin 600 metre uzunluğunda orta gerilim kablosu çekildi.

Doğru akım altyapı borulama işlemi yapılan projede 125 bin 901 adet güneş panelinin montaj çalışmaları devam ediyor. Proje, kurum bütçesine yılda yaklaşık 250 milyon TL tasarruf sağlayacak. Proje kapsamında 22 Şubat 2023’de yüklenici firmaya yer teslimi yapıldıktan sonra çalışmalar Haziran 2023’de başlamıştı.

14 Ocak 2024 Pazar

Bir Mikrobun Günlüğünden (Sara Gündüz Özeren) Kitabını Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Bir Mikrobun Günlüğünden

Kitabın Yazarı: Sara Gündüz Özeren

Kitap Hakkında Bilgi:

Bugün kaç kişi çevresindeki insanların hayatını hiçe sayarak yere tükürüyor?
Bu gün kaç kişi hiç hak etmediği hâlde başkalarının saçtığı mikroplarla hasta oluyor?
Medeniyet, tüten fabrika bacalarında uzayıp giden asfalt yollarda, yüksek ve lüks binalarda değil, küçük ayrıntılardadır.
Bu kitapta saygısızca yere tüküren bir adamdan havaya karışan bir verem mikrobunun, dikkatsizce yıkamadan yediği meyveyle Ahmet'in vücuduna girmesini ve onun vücudunda verem imparatorluğunu ilan edinceye kadar yıllarca mücadelesini mikrobun ağzından okuyacaksınız.
Vücudun şehrinde gezinti yaparken bir yandan vücut organlarımız arasındaki harika dengeyi ve muhteşem yaratılmış sistemi keşfederken, bir yandan da mikroplarla savaşan Ahmet'in ibret dolu hayat hikâyesine tanık olacaksınız.

Kitabın Konusu:

Kitap, günlük yaşamda yapılan bir hata sonucu bir mikrobun insan vücuduna girmesini, çoğalacak ortamı bulmasını ve içinde bulunduğu kişiyi nasıl hasta ettiğini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Verem mikrobu olarak da bilinen Koch Basili, kısa boylu bir adamın boğazını temizleyip yere tükürmesiyle havaya karışır. Koch Basili esen rüzgarla bir pazarda üzüm salkımının üstüne konar. Üzümü pazarda bir kadın satın alıp evine getirir. Üzüm henüz yıkanmadan kadının oğlu iki üzüm tanesini ağzına atar. Bu tanelerle verem mikrobu Koch Basili, Ahmet’in vücuduna girer. 

Koch Basili, önce sindirim sitemine sonra da kana karışarak Ahmet'in vücudunun her organı gezer. Kendisi için en uygun yerin akciğerler olduğuna kanaat getiren Koch Basili buraya yerleşir. Ahmet annesi gibi titizdir ve kendine çok iyi bakmaktadır. Bu nedenle Koch Basili üremek için henüz uygun zaman bulmamıştır. Koch Basili, Ahmet’in zayıf ve güçsüz bir anını beklemek zorunda kalır. 

Koch Basili, Ahmet'in vücudunu tamamen işgal etmeden önce birkaç kez bölünerek kendine bir kesecik oluşturur. Bu kesecik içinde uykuya çekilir. Aradan geçen yıllarda Ahmet liseyi bitirir. Üniversiteyi kazanır ve okumak için başka bir şehre gider. Ahmet burada kendine eskisi gibi bakamaz. Yanlış arkadaşlar nedeniyle kötü alışkanlıklar da edinir. Ahmet'in vücudu hassaslaşır. 

Ahmet'in okulu biter ve kendine bir iş bulur. Ahmet kötü arkadaş seçimi nedeniyle yanlış alışkanlıklardan kurtulamaz. Birkaç kez işine geç kalır ve son seferinde işten kovulur. İki arkadaşı ile birlikte bir girişimde bulunarak kendilerine ambalaj fabrikası kurarlar. Ahmet kaybettiği eski iyi alışkanlıklarına dönmek için gayret sarf eder. Sonrasında güzel bir kızla evlenir. 

Ahmet yıllar içinde, işlerinin bozulmasıyla iflas eder. Ahmet'in evindeki huzuru da kaçar ve eşi onu terk eder. Ahmet’in vücudunda stres nedeniyle çeşitli tahribatlar oluşur. Vücuttaki zayıflık, verem mikrobu Koch Basili'yi harekete geçirir. Koch Basili çoğalarak gün geçtikçe daha büyük bir alanı kaplar. Sinsice yayıldığı için hastalık fark edilmez. Bazı belirtileri olsa da, Ahmet bunları önemsemez. 

Annesini kaybetmesiyle üzüntü içinde olan Ahmet, daha da kötüleşir. Bir akşam işten dönerken öksürdüğünde mendilinde kan görünce bunu ciddiye alır. Ertesi sabah hastaneye gider. Yapılan muayene sonucu hastaneye yatmasına karar verilir. Ahmet uzun süre hastanede yatar. Bir süre sonra Ahmet'in içinde bir umut ışığı belirir. Tedavisine psikolojik destek çok iyi gelir. 

Sonunda Ahmet'in durumu düzelir ve hastanden taburcu olur. Hastanede düzenli olarak kontrolleri yapılır. Hastalığını tam olarak atlatamayan Ahmet bir sanatoryuma gönderilir. Orada kendisi gibi insanlarla karşılaşır. Annesi öldükten sonra kendini çok yalnız hisseden Ahmet, hastanede ve sanatoryumda yaşadıklarını ve gördüklerini kitap haline getirmeye karar verir.

10 Ocak 2024 Çarşamba

Gün Gelir Geri Döneriz (Yılmaz Yeşildağ) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Gün Gelir Geri Döneriz

Kitabın Yazarı: Yılmaz Yeşildağ

Kitap Hakkında Bilgi:

Gün Gelir Geri Döneriz de sıradan, sıradan olduğu kadar asi, asi olduğu kadar özgürlükçü; özgürlüğü, sevgiyi, dostluğu ve kardeşliği yeryüzüne yaymak için hayatlarını ortaya koyan Akkargaların Atnnacalarla nasıl savaştığının; yenildikten sonra zamanla nasıl kara kargaya dönüştüğünün özgün bir öyküsüdür.

Kitabın Konusu:

Kitap, özgürlük ve vatan kavramlarını işleyerek, Akkargalar ile Akbabalar arasında geçen mücadele ile, günümüz toplumlarının bencillik ve egoistliğini konu edinmiştir.

Kitabın Özeti:

Akkargalar bu günkü kargaların ataları sayılmaktadır. Akkargalar, insanların ayak basmadığı, yeşil ve güzel bir vadide yaşamaktadır. Kendileri gibi ağaçta yaşayan diğer hayvanlarla çok iyi anlaşmaktadırlar. En büyük eğlenceleri ise diğer hayvanların kavgalarını seyretmektir. 

Sığır, at ve eşeklerin arasında geçen kavgalarda ölen hayvanın taze etine hiç uğraş vermeden ulaşmaları onları sevindirmektedir. Bir gün genelde olduğu gibi büyük hayvanların kavgası sonrası ölen hayvanın yanına gidip taze et alırlar. Bu sırada Körpecik isimli Akkarganın gagasındaki et parçasını bir Akbaba kapıp yer. Akkargalar ve Akbabalar arasında kavga başlar. 

İlerleyen zamanda Körpecik ve arkadaşına Akbabalar saldırır. Akkarga Körpecik kaçar fakat arkadaşı ölür. Akbabalar daha ileri giderek tüm Akkarga sürüsüne savaş açarak onları yerlerinden kovmak isterler. Akkargalar kaçarak bir mağaraya sığınırarak bir esaret hayatı yaşamaya başlarlar. 

Akkargaların ileri gelenleri Akbabalarla anlaşmaya giderek sürülerini kurtarmak için uğraşmazlar. Akbabaların her isteklerini yerine getirerek kendi menfaatlerine bakarlar. Bu arada Akbabalar, Akkargarlar üzerinde sıkıyönetim uygularlar. Akkargaların beslenme ve güneşlenme gibi temel ihtiyaçlarına miktar ve süre uygularlar. 

Bu durum karşısında Akkargaların gençlerinden bir grup birleşerek kurtulmak için planlar yapmaya başlarlar. Genç ve sağlıklı olan Akkargalar, Güneşe Yolculuk Var türküsünden hareketle güneş ülkesine doğru kaçarlar. Amaçları güneş ülkesinde kendilerine destekçiler bulmaktır. Güçlenip mahrum kaldıkları vatanlarına geri dönüp sürüyü ve vatanlarını kurtarmak istemektedirler. 

Gençler tarafından küçük düşürüldüğünü düşünen ve kaçmalarına kızan Akbabaların lideri sinirlenir. Akkargaların liderini vadiden uzaklaştırır. Güneş ülkesine uçan genç Akkargalar, güneşe daha da yakınlaştıkça bir bir hayatlarını kaybederler. Geriye kalanlar Akkargalar bir gün güçlenip tekrar bir araya gelmek için söz vererek dünyanın çeşitli yerlerine dağılırlar.

4 Ocak 2024 Perşembe

Geleceğin Anahtarı / Rauf ve 2125'iler Kulübü (Almila Aydın) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Geleceğin Anahtarı / Rauf ve 2125'iler Kulübü

Kitabın Yazarı: Almila Aydın

Kitap Hakkında Bilgi:

Rauf, anne ve babasıyla birlikte eski bir evde yaşayan, on iki yaşında bir çocuktu. Neyse ki Yakın arkadaşları Kayla, Eris ve Çağla’yla birlikte kurduğu 2125’liler Kulübü Rauf’un sıradan günlerine renk katıyordu. Ancak Geleceğin Anahtarı adındaki şirketin ortaya çıkmasıyla tüm ailenin hayatı iyice çe kilmez bir hâl aldı. Kuzininin ve Hurdacı adındaki adamın hayatına girmesi; evlerinin mahzeninde bulduğu, zarftan çıkan kâğıtlar birbirini izleyen tuhaf olayların sadece başlangıcıydı.
Herkesin merakla beklediği yüzyılın buluşu; sır dolu bir amblem, hologramlar, gerçeğinden daha gerçek görüntüler… Rauf ve arkadaşları çok geçmeden kendilerini tehlikeli bir maceranın ortasında buldular.

Kitabın Konusu:

Kitapta, günümüzden yaklaşık yüz yıl sonra yaşanacak muhtemel bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile bunların kötü insanların elinde kötülük amacıyla kullanılabileceği anlatmıştır.

Kitabın Özeti:

Rauf, ailesiyle birlikte yaşayan 16 yaşında bir çocuktur. Gümüş Halka Sokağı’nda eski bir evde yaşamaktadır. Arkadaşları Kayla, Eris ve Çağla ile birlikte 2125’liler Kulübü”nü kurarlar. Kulübe sonradan başkaları da katılır. Rauf, kulüp üyeleriyle korudaki barakada toplantılar düzenlemeye başlar. 

Kulüp toplantısı yaptıkları barakanın camı kırıktır. Camı değiştirmek için Rauf evlerinin mahzenine bakar. Mahzende kendi adı ve adresinin yazılı olduğu bir mektup bulur. Mektubun zarfını açtığında mürekkebi silinmeye başlamış eski yazılardan bir anlam çıaramaz. Mektupta rakamlar ve ilginç bir de amblem vardır. 

Rauf ve arkadaşları, barakanın zor bulunan penceresi için hurdacıya cam bakmaya giderler. Hurdacı dükkanında kitaplar olan garip bir adamdır. Hurdacıdaki kitaplar, Rauf’un babasına ait eskiden kalma kitapların aynısıdır. Kitapları gören çocuklar bu duruma çok şaşırırlar. 

Rauf’un kuzeni İrene, Rauf’un bulduğu mektubu hurdacıya getirir. Mektubu kopyaladıktan sonra gizlice aldığı yere geri götürür. Öğretmenleri Bayan Saçak’ın hurdacı ile görüşüyor olması da çok gariptir. 

Geleceğin Anahtarı Şirketi, yüzyılın buluşu olarak nitelenen bir buluş yapmıştır. İnsanların yolculukta geçen süresini neredeyse yok eden buluşlarını tanıtmak için bir toplantı düzenlerler. Çocuklar da bu toplantıya gizlice katılırlar. Rauf’un toplantıda gördüğü amblem mektuptakinin aynısıdır. Hurdacı da aynı toplantıya gizlice katılmıştır. Hurdacı şirket sahibi Santini’nin neyi amaçladığını anlamaya çalışmaktadır. Tahmin ettiği gibi Santini insanlığı tehlikeye sürüklemektedir. 

Santini’nin Rauf’un mektubu ile ne ilgisi olduğunu anlamak için çocuklar büyük bir maceraya atılırlar. Çocuklar, yolculuk sırasında insanların kaybettiği zamanı ortadan kaldıran buluşun tanıtımı için kurulan yeri gizlice gezerler. Çocuklar yakalanmasın diye hurdacı ve İrene onlara yardımcı olurlar. Çocuklar bu sırada hurdacının aslında çağının en büyük bilim adamı olduğunu ve geçmişten geldiğini öğrenirler. 

Hurdacının, İrene ve Bayan Saçak ile arasındaki ilişki ise tamamen bir rastlantıdır. Hurdacı, çocuklara mektuptan, Santini’den ve yüzyılın projesinden bahseder. Aslında bu buluşu daha önce hurdacının dedeleri bulmuştur ve kendisi de denemiştir.Buluşun çözülmesi gereken problemleri olduğundan hurdacı kimsenin denemesine izin vermemiştir. 

Sonunda Santini’nin insanlığı tehlikeye sürüklediği ortaya çıkarılır ve Geleceğin Anahtarı Şirketi kapatılır. Santini ise ortadan kaybolur. Hurdacı da kendi zamanına geri döner.

Batık Kent’e Yolculuk / Serüven Peşinde 1 (Psikolog Tuncel Altınköprü) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi



Kitabın Adı: Batık Kent’e Yolculuk / Serüven Peşinde 1

Kitabın Yazarı: Psikolog Tuncel Altınköprü

Kitap Hakkında Bilgi:

Marmara Denizi'nin derinliklerinde batık bir kent bulunur. Adı Kyzikos'tur. Kahramanımız Ufaklık ve kız arkadaşı Gizem, teknoloji harikası tekneleri Deniz Kurdu'yla bu tarihî kenti keşfe çıkarlar. Ancak kendilerini, yaşayan bir İlk Çağ kentinde, tehlikelerle dolu serüvenin içinde bulurlar. Pek çok kez ölümle yüz yüze gelseler de her seferinde kurtulmayı başarırlar. Binlerce yıldan beri kinle, düşmanlıkla iç içe yaşayan bu kente, arkadaşlığın ve dostluğun tohumlarını atarlar. Dostlar edinir, arkadaşlıklar kurarlar. Tarihin en büyük hazinelerinden birini bulup yeryüzüne geri dönerler. Bu olağanüstü serüveni onlarla birlikte yaşamaya ne dersiniz? O zaman;
Haydi çocuklar, serüven peşine...
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitapta, Marmara Denizi’nin derinliklerinde bulunan batık kenti ve kayıp hazinesiyi bulmak isteyen Ufuk ve arkadaşı Gizem’in yaşadığı macera anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti:

Babası ünlü bir bilim adamı olan Ufuk, on üç yaşında bir çocuktur. Ailenin denizcilik geçmişi vardır ve dedesinden kalma Deniz Kurdu adında bir yat vardır. Bu yat babası tarafından en son geliştirilen teknolojik ürünlerle donatılmıştır. 

Ufaklık, Deniz Kurdu ile bir geziye çıkma hayali kurmaktadır. Babasına söylediğinde yaklaşık beş sene sonra emekli olduktan sonra geziye çıkabileceklerini söyler. Ufaklık bunun üzerine tek başına maceralara atılır. 

Bir sabah herkesten gizlice evden çıkarak tekneyle denize açılır. Geri dönerken fırtınaya yakalanır. Yanında gelen papağanı Geveze’yi batmadan önce eve yardım getirmesi için yollar. Ailesi onu bir yunus balığının yardımı ile ulaşabildiği kumsalda bulur. 

Kendisini kurtaran yunus balığını denizde bulur ve onunla arkadaş olur. Babası bir daha tek başına denize açılmasını yasaklar. ancak Ufaklık’ın evde oturmaya niyetli değildir. Bir sabah erkenden Geveze ile birlikte Deniz Kurdu’na binip denize açılır. Hedef gazetede okuduğu batık bir kenti bulmaktır.

Yeterli araç ve gereç olmadığı için yetkililer batık kenti araştırmak için bir sonraki sene çalışacaktır. Teknolojik aletlerle donatılmış Deniz Kurdu’nda gerekli olan her şey vardır. Ufaklık, Deniz Kurdu’ndaki ana bilgisayar Dahi ile rotayı belirleyereke yola çıkar. Denizde giderken davetsiz misafirleri Gizem ve Çita ile tanışıp arkadaş olurlar. 

Batık Kent’in üstüne gelince Ufaklık deniz altı ile batık kente iner. Denizin altında eski insanların yaşadığını görür ve çok gelişmiş bir laboratuvar bulur. Tekrar indiğinde yanında gelen Gizem'le birlikte kimsenin dikkatini çekmeden bir evin bahçesine sığınırlar. Burada iki çocuk onları görür ve konuşmaya başlarlar. Çocukların dedesi Tor aynı zamanda laboratuvarın da sahibidir. Onlara kendi dünyalarından bahsederler. 

Ufaklık ve Gizem’in amacı Batık Kent’in büyük hazinesini bulmaktır. Batık Kent’te başlarına gelen talihsiz olaylar yüzünden hazineye bir türlü ulaşamazlar. Tor, laboratuvarda geliştirdikleri teknolojik aletlerin büyük bir deprem olacağı sinyalini verdiğini söyler. Ufaklık ve Gizem’i hemen kendi dünyalarına geri gönderir. 

Ufaklık bu arada Batık Kent’in hazinesinin Deniz Kurdu’nu bıraktıkları yerde olduğunu anlar. Acil olarak depremden kaçmak için bu hazineden yanlarına alabildikleri tek şey bir kupa olur. Depremin oluşturduğu dev dalgalardan kurtulmak için Deniz Kurdu’nu uçması için yönlendirir ve çocuklar batmaktan kurtulurlar.

2 Ocak 2024 Salı

Masal Kenti Çocukları (Zehra Tapunç) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı:
Masal Kenti Çocukları

Kitabın Yazarı: Zehra Tapunç

Kitap Hakkında Bilgi:

Leodis, Barsini, Perika ve Pergamon, yeryüzünün en berrak maviliğinin altındaki uçsuz bucaksız yeşilliklerin arasındaki bir masal kentinde, antik Bergama'da yaşamaktadır. Günlerini heyecan, macera ve neşe içinde geçiren kafadarlar, herkesin umutsuzluğa kapıldığı bir anda, ödüllü bir yarışmaya katılarak, kimsenin aklına bile getirmediği mükemmel bir icatta bulunurlar. Ve sonunda masal kentinin insanları, o güne kadar hayal bile edemedikleri bir hayata tanıklık ederler.

Kitabın Konusu:

Kitapta, günümüzden çok önce, Antik Bergama’da yaşamış dört yakın arkadaşın maceraları ve bir yarışmada ihtiyaç duyulan bir konuya buldukları çözüm anlatılmaktadır. 

Kitabın Özeti:

Pergamon'da halk, tiyatro ve heykel gibi çeşitli sanat dallarına ve spor faaliyetlerine ilgi gösterir. İyi, güzel ve başarılı insanları severler. Pergamon’da Asya’nın ilk kütüphanesi ve en büyük hastanesi yapılır. 

Bao, Pergamos’un annesidir. Bao, yıllar önce sevdiği adamla Pergamon’dan Girit’e kaçar. Orada evlenirler. Eşi bir süre sonra savaş nedeniyle askere gitmek zorunda kalır. Bao, iki çocuğuna tek başına bakamaz. Oğlu Pergamos’u kendi anne ve babasının yanına gönderir. Pergamos, Girit’ten asıl memleketi olan Pergamon’a gelir. Pergamon’da anneannesi ve dedesi ile tanışır. 

Pergamos’un dedesi ünlü bir heykeltıraş olan Orestes'tur. Orestes kızının kaçmasından sonra heykel yapmayı bırakır. Orestes, torununu sever onunla ilgilenir ve okula yazdırır. Pergamos, okulda Leodis, Barsini ve Perika ile arkadaş olur. Kısa sürede şehirde yaşayanların tamamına yakını ile tanışır. 

Yıllar önce Orestes’in yardımcısı olarak çalışan Meneterdes, Girit’e giderek Pergamos’un annesi, babası ve kız kardeşini getireceğini söyler. Orestes, hem torununun gelişiyle hem de kızı Bao’nun eve dönme ihtimali karşısında çok mutlu olur. Orestes, Pergamon kralı tarafından kazanılan bir savaş üzerine sipariş edilen ve yarım kalan büyük eserinin yapımına devam etmeye başlar. 

Şehirde gezen yabancı birkaç kişinin kütüphaneyi yakma planlarını Pergamos ve arkadaşları boşa çıkarır. Bu başarısı üzerine herkes çocukları konuşmaya başlar. Günler boyunca şenlikler yapılır. Mısır’ın Pergamon’a parşömen satmayacağı haberi üzerine bozulur herkesin neşesi kaçar. 

İcatlar genellikle bir ihtiyaç sonucunda ortaya çıkar. Öğretmen Sofo çocuklara yeni bir yazma aracı bulmak gerektiğini söyler. Çocukların da önerisiyle kral bütün halkın katılabileceği, parşömene alternatif bir yazı yazma aracı bulunması için bir yarışma düzenler. Genç, yaşlı herkes yarışmayı ve bir çözüm bulmayı düşünür. 

Çocuklar, hayvan derisini iki taraflı kullanılabilecek şekilde işlemeyi planlarlar. Kütüphane müdürü ve deri işlemeyi bilen yardımcısından yardım alırlar. Sonuçta yarışmayı çocuklar kazanır. Kral ülkenin her yerine hayvan çiftlikleri ve deri ustalarının yetiştirileceği bir atölye kurdurur. Şehirde uzun süreli şenlikler yapılır. 

Pergamos’un annesi, babası ve kız kardeşi Pergamon’a gelir. Orestes ve eşi yıllar sonra kızları Bao’yu ve küçük torunlarını gördükleri için çok mutlu olurlar. Pergamos’un babası savaşta yaralanmıştır. Pergamos’un babası, ölümün giremediği adındaki sağlık merkezinde tedavi edilir.

1 Ocak 2024 Pazartesi

Bintepe'nin Hayaleti (Nur İçözü) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Bintepe'nin Hayaleti

Kitabın Yazarı: Nur İçözü

Kitap Hakkında Bilgi:

Kazıbilime gönül vermiş dokuz arkadaştılar. Kendilerine "Kafadenkler" adını takmışlardı. Onları bekleyen serüvenlerden habersiz ilk kampları için yola çıktılar... Ve bir gece, karanlığın içinde dumansı bir nesne belirdi. Ardında beyaz bir iz bırakarak uçuşan garip şe-kil, önlerinden kayarak geçti. Korkuyla bağrıştılar... "Hayalet!"

Kitabın Konusu:

Kitap, tarihi kalıntıları araştırmak isteyen dokuz arkadaşın okulda bir sosyal kulübe üye olarak yaz kampında yaşadıkları olayları anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Okulda sene başında sosyal faaliyet kulüpleri seçilmektedir. Kafadenkler grubunu oluşturan sekiz arkadaş, hep bir arada olabilecekleri bir kulübe kayıt yaptırmaya karar verirler. Kafadenkler grubunun başkanı konumundaki Can’ın teklifi ile Arkeoloji Kulübüne kayıt yaptırırlar. 

Sene içerisinde arkeoloji konusunda bilgiler edinerek, araştırmalar yapar ve müzeleri gezerler. Okul dışından eski bir arkeolog olan Yavuz bu çalışmalarında onlara önderlik eder. Çocuklar sene başındaki beklentinin aksine Arkeoloji Kulübünde çok eğlenir ve birçok bilgi edinirler. 

Yaz tatilinde arkeolog Yavuz, rehber öğretmenleri Neriman ve Tarık ile bir kazı alanına kampa giderler. Kazı alanında kamp boyunca erkenden kalkılır. Herkes yapılan iş bölümüne göre hareket eder. Çocuklar tatilde çeşitli tarihi mekanları da gezerler. Bir gezi sonrasında tarihi sütunlarda yeni parlak bir kalemle yazılmış sayılar bulurlar. Çocuklar bu sayıların bir şifre olabileceğini düşünürler. Uzun uğraşlar sonucunda şifreyi çözerler, fakat bunu sonradan öğrenirler. 

Başka bir gezi sırasında çektikleri fotoğraflarda bir adamın kendilerini takip ettiğini fark ederler. Kamptaki son gecelerinde Aşçıbaşı Cemil onları Bintepe hayaleti ve Karun’un laneti ile ilgili uyarır. Başlarına bir şey gelmesinden korktuğunu söyler. Ertesi gün Uşak’ta kalarak müze gezerler. Yavuz, müzede onlara tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili çeşitli bilgiler verir. 

Müzeden çıktıktan sonra girdikleri küçük bir kahvede, bir harita görürler. Bu haritada bazı kazı alanlarının numaralandırıldığını görürler. Haritadaki numaraların kendi buldukları sayılar ve kelimelerle ilişkili olduğunu düşünürler. İnternette yaptıkları araştırma sonucunda, haritada numaralanmış kazı alanlarından numara sırasına göre tarihi eserlerin kaçırıldığı bilgisine ulaşırlar. 

Haritadaki on numaralı yerde henüz bir hırsızlık yapılmamıştır. Çocuklar elde ettikleri şifre ve bilgilere göre bir plan yaparlar. Kazı alanındaki aşçı Cemil’in kaçakçılık yaptığını anlarlar. Cemil ve arkadaşları çocuklara zarar vermeden, çocuklar Yavuz ve Tarık’a tehlikede olduklarını haber verirler. Tarık ve Yavuz hemen gelip çocukları kurtarırlar. Ertesi gün gazetelerde büyük bir tarihi eser kaçakçılığının ortaya çıktığını ve kaçakçıların yakalandığı haberi yapılır. 

Kayıp Kitaplıktaki İskelet (Aytül Akal ve Mavisel Yener) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kayıp Kitaplıktaki İskelet

Kitabın Yazarı: Aytül Akal ve Mavisel Yener

Kitap Hakkında Bilgi:

Türk çocuk ve gençlik yazınının iki büyük kaleminden etkileyici bir edebiyat buluşması: "Kayıp Kitaplıktaki İskelet" Aytül Akal ve Mavisel Yener, yıllar önce başlattıkları ikili şiir oyunlarını sürükleyici bir romanla bir adım daha ileriye taşıyorlar! "İki yazar - tek kitap" kavramı yetişkin edebiyatı için bile son derece ender rastlanır bir olguyken, çocuk edebiyatı için ilham verici yepyeni bir deneyim vaat ediyor. Böylesi cesaret gerektiren bir çalışmanın ardında Türk çocuk ve gençlik edebiyatının iki dev isminin bulunması ise kuşkusuz bir tesadüf değil.

Aytül Akal ve Mavisel Yener'in yıllar önce "Mavi Ay" adlı şiir kitabıyla başlattıkları iki yazarlı ortak çalışmaları, tatlı tesadüflerin ardından yepyeni bir roman üzerinde yeniden buluştu. İki yazar tek bir kitap üzerinde nasıl çalışabilir, diye düşünmeden edemiyor insan. Bu fikir bile kitabı alıp okumaya yetecek nitelikte! Ama bu da işin en büyük sırrı, büyüsü herhalde. Aytül Akal ve Mavisel Yener, kitabın iskeletini bir bayram tatilinde oluşturmuşlar. Üstelik bir araya gelmeyerek, sadece e-postalar aracılığıyla. Kitap bu yönüyle bizlere internet dünyasının istenildiğinde ne denli faydalı olabileceğini de kanıtlamış oluyor. İki yazar, sürekli fikir alışverişi ve karşılıklı yazılı atışma yoluyla adeta oyun oynar gibi ilmik ilmik işlemişler kitabı. Sadece bu özelliğiyle bile "Kayıp Kitaplıktaki İskelet" yılın en özgün çocuk kitabı olmaya aday!

Kitabın başkahramanı Ceylan, iki yazardan da izler taşıyan, ne istediğini bilen, kararlı bir kız olarak çıkıyor karşımıza. Ceylan; Aytül Akal kadar hayat dolu, renkli; Mavisel Yener kadar da olgun ve duygu yüklü bir kız aslında. Her iki yazarın tek bir karakterde buluştuğu Ceylan, Efes antik kentinde ailesiyle birlikte yaşayan sevimli bir kız çocuğu olarak karşılıyor okurlarını. Başına buyruk olmaktan hoşlanan, hayvan dostu, yer yer asi, cesur bir kız...

"Kayıp Kitaplıktaki İskelet", Efes antik kentinde bulunan dünyaca ünlü tarihi Selsus Kütüphanesi'nde başlayan bir serüvenin ilk macerası. Kitabın bir seri olup olmayacağı tam olarak belirtilmiş olmasa da sonuna doğru bu ihtimalin yüksek olduğunu anlamak hiç de güç değil. Bu sebeple, çocukları, Ceylan, Ali ve hayvan dostları ile daha nice maceralar bekliyor olabilir.

Özgürlüğüne düşkün Ceylan, küçük kedisi Efes, yaşlı kaplumbağa Kapkap, yardımsever köpek Çelimsiz ve Ceylan'ın hoşlandığı çocuk Ali çevresinde şekillenen sürükleyici bu roman, olay örgüsünün ara satırlarına tarihsel bilgiler de eklemeyi ihmal etmemiş. Olayların tarihi Selsus Kütüphanesinde geçiyor olması, iki yazarın da dikkatleri bu antik kalıntıya çekmek istiyor olmalarından kaynaklanan bir seçim. Böylece, Anadolu tarihinde son derece önemli bir işlevi bulunan Selsus Kütüphanesinin anıtsal değeri, bu kitap aracılığıyla bir kez daha vurgulanmış oluyor.

"Kayıp Kitaplıktaki İskelet", çok yönlü bir keşif öyküsü aslında: Ceylan'ın Ali'ye karşı filizlenmeye başlayan duyguları, Efes'in aniden ortadan kayboluşu, yüzyıllık bir kaplumbağanın tarihten günümüze taşıdığı gizemli sırlar, yazılı tabletler ve bir anahtar...

Tarih, gizem, merak, macera ve heyecan dolu bir serüvene hazır olun! Ceylan, Ali, Efes, Kapkap ve Çelimsiz sizi Selsus Kütüphanesine doğru sırlarla dolu bir yolculuğa davet ediyor!..

Kitabın Konusu:

Kitapta, Efes Antik Kenti’nde yaşayan Ceylan’ın kedisi Efes’in saklı kalmış bir hazineyi ortaya çıkarması anlatılmaktadır. 

Kitabın Özeti:

Ceylan, İzmir Efes’te yaşayan bir çocuktur. Her gün okula giderken adını Efes koyduğu kedisine mamasını bırakır ve kedisiyle oynar. Kedi Efes bir süre mama kabında yasemin çiçeğinden başka bir şey bulamaz. Kedi Efes araştırmaları sonucunda bu işi yapanın Kapkap isimli kaplumbağa olduğunu bulur. 

Kapkap ile Efes arkadaş olurlar. Bu arkadaşlık kaplumbağanın anlattığı hazine hikayesine dayanmaktadır. 

Efes tiyatrosunda bir pop müzik grubu konser verecektir. Ceylan’ın babası bekçilik yapmaktadır. Babası konser alanına çocukları biletsiz içeri alamayacağını söyler. Ceylan, arkadaşlarını kütüphanenin altındaki gizli geçitten konser alanına geçirebileceğini söyler. Arkadaşları Ayda ve Zeycan karanlık ve yasaklı bir yere girmek istemeyince Ceylan’la araları açılır. 

Bu arada Ceylan, sınıflarına sonradan gelen, depremde anne ve babasını kaybeden ve hayvanlarla konuştuğu iddia edilen Ali’ye karşı ilgi duymaktadır. Ceylan, Ali’yi harabeleri gezmeye davet eder.

Kedi Efes, gizli geçitte keşif yapan Ceylan’ın peşine takılıp sessizce geçide girer. Geçitte ölen annesinin kokusunu duyar. Kokunun en yoğun geldiği yerde bir açıklık fark eder. İçeriye doğru uzandığında ayağı kayıp düşer. Kedi Efes, düştüğü yerde bir insan ve bir kedi iskeleti olduğunu görür. Orada bir tabletin üzerinde anahtar bulunmaktadır. Efes, ses çıkarmak için anahtarla ve tabletle oynar. Tablete vurunca alt tarafından bir bölme açılır. Efes bölmeden içeriye girer. 

Aşağıda kupalar ve parşömenler bulan Efes burada aç ve susuz kalır. Bir süredir arkadaşını göremeyen Kapkap, Efes'i merak eder. Gizli geçidin girişinde Efes'in tüylerini görünce, harabelerde yaşayan köpek  Çelimsiz'den yardım ister. Kapkap, köpeğin kokuyu takip etmesiyle Efes’i bulur. Efes’i düştüğü yerden kurtaramazlar. 

Kapkap ve Çelimsiz, insanlara dertlerini anlatmaya çalıştıkları süre içinde Efes’e yiyecek ve su taşırlar. Ceylan'ın sınıfı öğretmenleri ile birlikte Efes’teki Selsus Kütüphanesine gezi düzenler. Çelimsiz’in hareketlerinden yavrularını kaybettiğini sanan Ali, köpeği takip eder. Ali ve Ceylan’ın peşine sınıftaki diğer arkadaşları da takılır. 

Gizli geçidin önüne geldiklerinde sınıf öğretmenleri Ceylan’ın babasından içeri girmek için izin alır. Ceylan, Ali ve öğretmenleri içeri girerler. Çelimsiz’in yol göstermesiyle kedi Efes'i bularak düştüğü yerden çıkarırlar. Efes yukarı çıkarken ağzında bir kupa da vardır. Böylece buradaki hazine gün ışığına çıkarılmış olur.