11 Nisan 2020 Cumartesi

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Noktalama İşaretleri


D. NOKTALAMA İŞARETLERİ

a. Nokta (.) :

* Nokta bir duygu, düşünce ve isteği tam olarak anlatan cümlenin sonuna konur.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
Ak akçe kara gün içindir.

* Kısaltmalardan sonra kullanılır.
Prof. (profesör), Dr. (Doktor), Cad. (Cadde), Alb. (Albay) T. (Türkçe), Fr.
Ancak bazı kısatmalardan sonra nokta kullanılmaz.
TDK (Türk Dil Kurumu) TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) MEB (Millî Eğitim Bakanlığı)

* (i)nci anlamında sayılardan sonra sıra bildirmek için kullanılır.
IV. Murat, II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), 20. cadde, 21. yüzyıl

* Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları ayırmak için kullanılır.
1.6.2006, 19.5.1919, 1.10.2006
Tarihlerde ay adı yazıyla gösterildiğinde araya nokta konmaz.
1 Haziran 2006, 19 Mayıs 1919, 1 Ekim 2006

* Bir yazıda madde numaralarından sonra konur.
I. 1. A. a.
II. 2. B. b.

b. Virgül (,) :

* Bir cümlede arka arkaya sıralanan eş görevli sözcükleri ve sözcük gruplarını ayırmak için kullanılır.
Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?

* Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Fakat yol otomobillere yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez.

* Cümle içinde ara sözleri ayırmak için kullanılır.
Şimdi, efendiler, müsade buyurursanız, size bir sual sorayım.

* Hitap için kullanılan sözcüklerden sonra kullanılır.
Sayın Başkan, Değerli arkadaşım,

* Anlama güç katmak amacıyla kullanılan sözcükler arasında kullanılır.
Kanun diye, kanun diye kanun tepelerdi.

c. Noktalı virgül (;) :

* Cümle içinde virgül bulunan eşit bölümleri, türleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Türkçeden, tarihten yedişer; fizikten, kimyadan beşer numara aldı.

* Biçimce aynı, anlamca birbirine bağlı cümleler arasında kullanılır.
Vatan için ölmek de var;fakat borcun yaşamaktır.
Çok çalışmalıyız; çünkü başarının anahtarı çalışmaktır.

d. İki nokta (:) :

* Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.

* Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.
(Yahya Kemal Beyatlı)

* Yazıda karşılıklı konuşmanın başlayacağını, birisinin söze başlayacağını belirtmek için kulanılır.
Dizdarbaşı:
- Ali Usta dükkanı arayacağız, dedi.
Koca Ali cevap verdi:
- Niçin?

e. Üç nokta (...) :

* Tamamlanmamış cümlelerin sonunda kullanılır. Cümleye susma anlamı katar.
- Anneniz nasıl oldu?
- Onu dün...

* Kaba sayıldığı için veya bir başka nedenden dolayı açıklanmak istenmeyen sözlerin yerine üç nokta konur.
Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.

* Bir metinde alınmayan cümle veya bölümlerin yerine kullanılır :
Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé'nin mısraını hatırladı: "Meçhul bir felâketten buraya düşmüş..."
(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur)

* Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayaline bırakıldığını göstermek için kullanılır.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Faruk Nafiz Çamlıbel

f. Soru işareti (?) :

* Soru anlamı bildiren cümlelerin sonunda kullanılır.
– Beyim, dedi. Bunu satmıyor musunuz?
– Hangisini?
– Şu keçeyi canım!
Kenan Hulusi Koray

* Bilinmeyen yer, tarih vb. durumları belirtmek için kullanılır.
Türk halk fels
efesinin, Türk nükteciliğinin ve mizah dehasının
büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce Nasirüddin) bu
asırda yaşamıştır (1208 ? - 1284).

* Bir bilginin kuşkuyla karşılandığı durumlarda kullanılır.
Ankara’ya üç (?) saatte gelmiş.

* Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:
Ruhunu karartan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakıyordu?

g. Ünlem işareti (!) :

* Sevinç, coşku, heyecan, şaşma gibi duyguları anlatan
cümlelerden sonra kullanılır.
Ey Türk Gençliği!
Yaşa!
Varol!
– Nasıl yaparsın bunu!

* Seslenme ve hitap sözlerinden sonra kullanılır.
– Ak tolgalı Beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Yahya Kemal Beyatlı

* Bir söze alay, kinaye ve küçümseme anlamı kazandırmak içinde kullanılır.
Çok bilgili (!) olduğunu söylüyor.
Evi biriktirdiği (!) parayla almış.

h. Kısa çizgi (-) :

* Sözcükler bölünürken satır sonunda kullanılır.
* Dil bilgisinde sözcüklerde kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.
baş-kan “başkan” baş-ar-mak “başarmak” baş-ak “başak”
* Eski harflerle yazılmış metinlerdeki tamlama ve bileşik sözcüklerin Latin harflerine çevrilmesinde ögeleri ayırmak için kullanılır.
Divanü Lûgati’t - Türk
bi-çâre
Hakimiyet-i Milliye
menfaat-perest vb.

* Bazı terim, kuruluş ve şehir adları arasında kullanılır.
Eğitim - öğretim, ad-soyad
Fen - Edebiyat Fakültesi vb.
Türkçe - Fransızca Sözlük
Ankara - İstanbul yolu vb.

* Matematikte çıkartma işareti olarak kullanılır.
27 - 17 = 10

ı. Uzun çizgi (–) :

* Satır başında konuşmaları göstermek için kullanılır.
– Buraya yeni mi taşındınız?
– Kaç yaşındasın?

* Tiyatro eserlerinde konuşanın adından sonra kullanılır.
SÜTÇÜ – Hanım abla kaç litre süt alacaksın?
PİŞEKAR – Sana oraya git demedim, zihninden orasını bir geçir.
KAVUKLU – Zihnimin gözü ufaktır geçmez efendim.

i. Tırnak işareti (“ ”) :

*Herhangi bir metinden ya da başka bir kişiden alınan bölümleri ve sözleri göstermek için kullanılır.
Deveye, “Neden boynun eğri?” diye sormuşlar. O da “Nerem doğru ki?” demiş.

* Özel olarak belirtilmek istenen sözleri göstermek için kullanılır.
Tam bir cümlenin sonuna “nokta” konur.

j. Ayraç (Parantez) ( ) :

*Cümlenin yapısıyla ilgili olmayan açıklama ve sözler ayraç içine alınır.
O tarihte (1980) henüz sen yoktun.

* Tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır.
Kavuklu - Pekâla (Düşünür.) Buldum, ne olacak?

k. Kesme işareti ( ' ) :

* Aşağıda sıralanan özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:
Kişi adları, soyadları ve takma adlar:
Atatürk’üm, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın,
Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se.

* Yabancı özel adlardan sonra getirilen çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
Nice’ler (Nisler) Bordeaux’lu (Bordokslu)

* Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
MEB’in, TDK’nin, TV’ye, mm’yi, cm’den

* Cümlede rakamları ayırmada kullanılır.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
2’inci kat,

* Manzum yazılarda ölçü gereği düşürülen harfin yerine kullanılır.
Şu karşıki yüce dağlar
Acep bizim dağlar m’ola?
Kara yaslı benim anam
Oğul der de ağlar m’ola?
Sümmani

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Yazım, İmla Kuralları


C. YAZIM (İMLA) KURALLARI

a. Büyük harflerin yazımıyla ilgili bazı kurallar:

* Belli bir tarih bildiren ay, gün adları büyük harfle başlar.
23 Ekim 1923 Cuma günü

* Ay ve gün adları yanlarında sayı olmadan kullanıldıklarında küçük harfle başlayarak yazılır.
Bu yıl şubat ve mart ayları çok soğuk geçti.

* Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları büyük harfle başlar.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Sayın Ali Kaya, Ahmet Bey, Dursun Efendi, Doktor Behcet Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Prof. Dr. Talât Tekin, Deli İbrahim, Avcı Mehmet Paşa vb.

* Akrabalık bildiren sözcükler başa gelmediği sürece büyük harfle başlamaz:
Zeynep teyze, Ahmetday, Dayı Ahmet, Baba Kemal

* Millet, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler büyük harfle başlar:
Türk, Türkler, Yunan, Alman, Arap...
Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik...
Müslüman, Musevî, Hıristiyan...
Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık...
Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik...
Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik...

* Dil ve lehçe isimleri büyük harfle başlar:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince...

* Yön bildiren kelimeler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır.
Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik.
Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik.
Doğu Anadolu’nun coğrafyası...
Anadolu’nun doğusundaki dağlar...

* Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.

b. Sayıların yazımıyla ilgili bazı kurallar:

* Sayılar rakamla da yazıyla da yazılabilir. Bununla ilgili kesin bir kural olmamakla beraber uygulamada edebî karakter gösteren sayılar yazıyla yazılır.
Otuz beş yaş şiirini çok severim.
İki hafta sonra mahalleden taşınacağız.

* Buna karşılık ölçü ve istatistiksel veri ifade eden sayılar rakamla yazılır.
100 lira, 15 kilogram, 20 metre, 150 kilometre

* Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir.
On ikiye beş kala, beşe çeyrek kala, yediyi on üç geçe vb.

* Sıra sayıları rakamla da yazıyla da yazılabilir. Rakamla yazıldığında, rakamdan sonra nokta konur veya rakamdan sonra kesme işareti konularak ek yazıyla yazılır.
3. gün, 5. sıra, 6. madde; 3’üncü gün, 5’inci sıra, 6’ıncı madde vb.

* Üleştirme sayıları yazıyla gösterilir.
İkişer, üçer, onar, beşer beşer, ikişer ikişer vb.

* Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
Bir yıl üç yüz altmış beş gündür.
saat dokuzu beş geçe vb.

c. Ek olan -ki ile bağlaç olan “ki”nin yazımı:

* Türkçede ek olan -ki kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Sınıftaki çocuk / elindeki kitap = Sıfat yapan “-ki” eki
Elindekini masaya bıraktı.= İlgi zamiri olan “-ki” eki

* Bağlaç olan “ki” bağımsız bir sözcük olarak daima ayrı yazılır.
Soğuk su içme ki hasta olmayasın.
Bir de baktım ki kimse kalmamış.
Ben yorulmadım ki.

d. Ek olan -de ile bağlaç olan “de”nin yazımı :

* Türkçede ek olan -de kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Elinde mavi bir çanta vardı.
Etrafında kimse yoktu.
Ne ben senin köyünde edebilirim, ne sen benim obamda.

* Ek olan -de, bağlı olduğu sözcüğün son hecesine ünsüz benzeşmesi bakımından uyar.
-de / -da ekleri -te / -ta’ya dönüşür.
Sokakta yalnız yürüyordu.
Aradıklarını bu kitapta bulabilirsin.

* Cümle içinde dahi anlamına gelen “de, da” bağlacı bağımsız bir sözcük olarak ayrı yazılır.
Gel Osman’ım, otur da yemek ye.
Zeynep akıl etti de başına bir kova su döktü.

e. Birleşik sözcüklerin yazımı ile ilgili bazı kurallar :

Türkçede birleşik sözcükler genelde şu yollarla oluşturulur:

1. İki sözcüğün araya ek alamayacak biçimde birleşmesiyle oluşurlar:
Açıkgöz - Hanımeli

2. En az birisinin gerçek anlamının dışında kullanılmasıyla oluşurlar:
ateşböceği, yerelması, adamotu vb.

3. Ses aşınmasıyla (ünlü düşmesiyle) oluşurlar:
cuma-ertesi cumartesi
kahve-altı kahvaltı
pazar-ertesi pazartesi vb.

Birleşik Sözcüklerin Yazımı:
Birleşik sözcüklerin bir kısmı bitişik bir kısmı da ayrı yazılır.

A. Bitişik yazılan birleşik sözcükler

1. Ses düşmesine (aşınmasına) uğrayan birleşik sözcükler
bitişik yazılır.
kahve-altı > kahvaltı
pazar-ertesi > pazartesi
sütlü-aş > sütlaç
ne asıl > nasıl
kayın-ana > kaynana vb.
azletmek, emretmek, hükmolunmak, nakletmek vb.

2. Birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
aslanağı (bitki), gelinparmağı (üzüm), aslanpençesi (bitki), kuşburnu (bitki), deveboynu (boru), itdirseği (arpacık), kızılkanat (balık) vb.

3. Birleşik fiiller bitişik yazılır
düşünebilmek, yapabilmek, uyuyakalmak, gidedurmak, çıkagelmek, uçuvermek vb.

4. Ev, ocak ve yurt kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır:
Bakım evi, aş evi, radyo evi, sağlık ocağı, öğrenci yurdu...

B. Ayrı yazılan birleşik sözcükler

1. Etmek, olmak, vb. yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiillerde, isim herhangi bir ses düşmesine uğramazsa bu tür birleşik fiiller ayrı yazılır.
arz etmek, alay etmek, not etmek söz etmek, yok olmak, ilan
etmek vb.

2. Birleşme sırasında anlam değişikliği olmayanlar ayrı yazılır.
ada balığı, kırlangıç balığı, iskele kuşu, Ankara keçisi, ardıç otu, sakız ağacı, ateş çiçeği, kuş üzümü, çavuş üzümü, kuru fasulye vb.

3. Sıfat tamlaması yapısındaki birleşik sözcükler ayrı yazılır.
akar amber, çalar saat, döner ayna, döner kapı, yatar koltuk, çıkmaz sokak, yazar kasa, görünmez kaza vb.

Not: Birleşik sözcükler ile ayrı yazılan birleşik sözcükler için Türk Dil Kurumu yayınlarından Yazım Kılavuzu’na bakınız.

f. Kısaltmaların yazımı :

* Kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin uzun şeklinin okunuşuna göre değil:
MEB’e, TBMM’nin, TCDD’ne değil TCCD’ye, İTÜ’nden değil İTÜ’den

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Ses Olayları, Büyük Ünlü, Küçük Ünlü Uyumu, Ünlü ve Ünsüzlerin Sınıflandırılması


III. ÜNİTE SES BİLGİSİ, YAZIM (İMLA) KURALLARI NOKTALAMA İŞARETLERİ

A. SÖYLEYİŞ( TELAFFUZ)

1. Ses ve Seslerin Kullanımı Söyleyiş (Telaffuz) :

En geniş anlamıyla konuşmayı sağlayan hareketlerin tümüne söyleyiş (telaffuz) denir. Konuşmada ses tonu ve söyleyişin (telaffuzun) önemi büyüktür.

Boğumlama: Seslerden oluşan heceleri gerekli ses değerlerini vererek bazı sesler ve heceleri atlamadan, değiştirmeden doğru, güzel ve iyi anlaşılabilecek biçimde söylemektir.

Tonlama : Anlatıma duygu, düşünce, heyecan, yumuşaklık, sertlik katmak amacıyla seste yapılan farklılığa tonlama denir.
İnsan sesi ton bakımından kalın, ince ve tiz olmak üzere üçe ayrılır.

Vurgu : Konuşma sırasında bazı sözcük veya hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine vurgu denir.
Vurgu ikiye ayrılır:

a) Sözcük (Kelime) Vurgusu: Konuşma sırasında bazı hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Anlatımda vurgu söze duygu değeri katar; söylenen sözün daha anlaşılır olmasını sağlar ve ahengi canlandırır.
* Türkçede genel olarak vurgu son hecededir.
* Yer isimlerinde vurgu ilk veya orta hecededir: Ankara - İstanbul - Sakarya gibi
* Kelimelere ek eklendiğinde, vurgu son heceden bu eke geçer: Kitap – Kitapçı – Kitapçılık – Kitapçılar...
* Tek heceli kelimelerde vurgu yapılmaz.
* Pekiştirme ekleri alan sıfatlardaki pekiştirme ekleri vurguludur.
Dümdüz, Sapsarı, Masmavi
* Birleşik kelimelerde normalde iki vurgu bulunur ancak genelde ilk kelimedeki vurgu daha güçlüdür. Çanakkale

b) Cümle Vurgusu: Konuşma sırasında bazı sözcüklerin diğerlerine göre daha
kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Türkçede vurgulu sözcük (öğe) yükleme en yakın sözcüktür.
* Vurgulu öğe aynı zamanda cümlenin de en önemli öğesidir.
O elbiseyi dün ben pazardan aldım.
Ben o elbiseyi pazardan dün aldım.

B. TÜRKÇENİN SESLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Türkçede ünlü ve ünsüz olmak üzere 29 ses vardır. Bunların 8 tanesi ünlü, 21 tanesi de ünsüzdür.

ÜNLÜLERİN SINIFLANDIRILMASI:

Dilimizdeki ünlüler söyleniş sırasında dilin, çenenin ve dudakların aldığı biçime göre sınıflandırılır.

a. Dilin durumuna göre: Dilin durumuna göre ünlüler kalın ve ince olmak üzere ikiye ayrılır.
Kalın ünlüler: a, ı, o, u
İnce ünlüler: e, i, ö, ü

b. Alt çenenin durumuna göre: Alt çenenin durumuna göre ünlüler geniş ve dar olmak üzere ikiye ayrılır.
Geniş ünlüler: a, e, o, ö
Dar ünlüler: ı, i, u, ü

c. Dudakların durumuna göre: Dudakların durumuna göre ünlüler düz ve yu
varlak olmak üzere ikiye ayrılır.
Düz ünlüler: a, e, ı, i
Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü

ÜNSÜZLERİN SINIFLANDIRILMASI:

Ünsüzler ağız boşluğundaki boğumlandığı yere (çıkak), sürekli söylenip söylenemediğine ve yumuşak (ötümlü) ve sert (ötümsüz) oluşlarına göre sınıflandırılır.

a. Boğumlanmalarına (çıkak) göre:
* Dudak ünsüzleri : Dudakların birbirine dokunmasıyla çıkar: b, m, p
* Diş-dudak ünsüzleri : Üst dişlerin alt dudağa dokunmasıyla çıkar: f, v
* Diş ünsüzleri : Dil ucunun üst dişlere yaklaşmasıyla veya dokunmasıyla çıkar. c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z
* Damak ünsüzleri: Dilin orta kısmının ön damağa ya da dil kökünün art damağa yaklaşmasıyla çıkar. g, ğ, k, y
* Gırtlak ünsüzleri : Bu ses, ciğerlerden gelen havanın ses tellerine çarpmasından ve ağızda hiç bir engele uğramadan çıkmasıyla oluşur. Türkçede gırtlak ünsüzü olarak sadece h sesi vardır.

b. Sürekli söylenip söylenmeyeceğine göre :
Ünsüzlerin söylenirken ses yolunun kapanmasına veya sürekli açık olmasına göre sınıflandırılmasıdır. Ünsüzler söylenirken ses yolu kapanıyorsa süreksiz, sürekli açık kalıyorsa sürekli ünsüzler adını alır. Bunu belirlemek için ünsüzün başına bir ünlü getirilir. Ak, süt, iç seslerini söylerken ses yolu tıkanmaktadır. Özzzzzzzzz, elllllllll, offffff seslerini söylerken ses yolu açık kalmaktadır. Bu özelliğine göre ünsüzler ikiye ayrılır:
* Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
* Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k, p, t

c. Yumuşak ve sert oluşlarına göre:
Ünsüzler ses tellerinde titreşime uğrayıp uğramadığına göre yumuşak (tonlu) ve sert (tonsuz) olmak üzere ikiye ayrılır.
* Yumuşak ünsüzler : Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlerdir. b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
* Sert ünsüzler : Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlerdir. ç, f, h, k, p, s, ş, t

ÜNLÜ VE ÜNSÜZ UYUMLARI ÜNLÜ UYUMU

Türkçede iki tür ünlü uyumu vardır.

a. Büyük ünlü uyumu :
Dilin durumuna göre ünlülerin kalınlık incelik bakımından uyumudur. Türkçe sözcüklerde ilk hecede kalın ünlü varsa, ondan sonraki hecelerde kalın ünlü; ince ünlü varsa ince ünlü gelir. Bu kurala büyük ünlü uyumu denir.

“Ağaçlar çiçek açtı.” cümlesinde ilk hecede a kalın ünlüsünden sonra a - a - a kalın ünlüleri; çiçek sözcüğünde ise, i, e ince ünlüleri; açtı sözcüğünde a - ı şeklinde kalın ünlüler gelmektedir.

* Türkçe olduğu hâlde bu kurala uymayan bazı sözcükler de vardır. kardeş - karındaş, anne - ana, elma - alma vb. Bu sözcüklerin asılları ünlü uyumuna uyarlar.
* Bazı ekler Türkçe sözcüklere eklendiğinde ünlü uyumuna uymaz.
-yor eki : geliyor, yazıyor, okuyor vb.
-mtrak eki : mavimtrak, yeşilimtrak, sarımtrak vb.
-ki eki : sabahki, akşamki, dünkü vb.
-daş eki : yurttaş, vatandaş, dindaş, yoldaş vb.
-leyin eki : geceleyin, sabahleyin, akşamleyin vb.
-iken eki : silerken, bakarken, yazarken vb.

b. Küçük ünlü uyumu:
Küçük ünlü uyumu sözcüklerdeki ünlülerin düzlük yuvarlaklık, darlık - genişlik bakımından uyumudur.
1. Türkçe sözcüklerde düz ünlüler (a, e, ı, i) den sonra düz ünlüler gelir.
2. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) den sonra;
a. Düz-geniş (a, e) ya da
b. Dar-yuvarlak (u, ü) gelir.

Bu kurala küçük ünlü uyumu denir.

Örnek: bekledim, kömürlük, gövdesi, umursamaz, tarafsızlık, yorgunluktan

ÖNEMLİ: Küçük ünlü uyumu kelimenin tamamında değil, komşu iki hece arasında aranır:
yumurtacı, yuvarlaklık, görebilmişti...
* Bazı sözcükler Türkçe oldukları hâlde küçük ünlü uyumuna uymazlar. Armut, çamur, kabuk kavun, avuç, kavuşmak, yağmur vb.
* yor eki KÜU’yu devamlı bozar: olmuyor

ÖNEMLİ: Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde ÜNLÜ UYUMU KURALI aranmaz.

SES OLAYLARI

a. Ünsüz Benzeşmesi (Sertleşmesi–Ünsüz Uyumu):
Sonunda f, s, t, k, ç, ş, h, p ünsüzleri bulunan kelimeler “c,d,g” yle başlayan bir ek aldığı zaman ekin başındaki yumuşak ünsüzler sertleşerek “ç, t, k” olur.
sınıf-da değil sınıfta
Türk-ce→ Türkçe
at-gı değil atkı
çiçek-ci değil çiçekçi
1905’te,
* Ünsüz benzeşmesi yabancı dillerden dilimize giren bazı yabancı sözcükler ile birleşik sözcüklerde aranmaz.
İstikbâl, mahdut, makbul, işgal, meşgul ile akbaba, kurtdereli, üçgen, Akdeniz, kırkbayır vb.

b. Sert Ünsüzlerin Yumuşaması (Ünsüz Değişimi):
Sözcük sonlarındaki sert ünsüzler (ç, k, p, t) sesli harfle başlayan bir ek aldıklarında yumuşarlar: ç–c ; k–ğ ; p–b ; t–d olur. Bu kurala sert ünsüzlerin yumuşaması denir.
ağaç–ağacı
ekmek–ekmeği
söğüt–söğüde
kitap–kitaba vb.
* Tek heceli sözcükler ile yabancı dillerden dilimize giren bazı sözcükler bu kurala uymaz.
iç-içi ; ok-oku; kırk-kırkı; kata-kata; yat-yatı vb.
gayret-gayreti; ehemmiyet-ehemmiyeti vb.
hukuk-hukuku ; millet-milleti vb.

c. Ünlü türemesi:
* -cık / -cik eki alan bazı kelimelerde araya bir ünlünün girdiği görülür:
Bir-cik→biricik, az-cık→azıcık, genç-cik→ gencecik, dar-cık→daracık...
* Pekiştirilmiş bazı kelimelerde de ünlü türemesi olabilir:
Yalnız→ yapayalnız,
çevre→ çepeçevre,
gündüz →güpegündüz,
düz→ düpedüz,
çıplak→çırılçıplak

d. Ünsüz türemesi:
*Bazı birleşik fiillerin oluşumunda ünsüz türemesi görülür:
Af etmek–affetmek
his etmek–hissetmek
* Bazı sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde sözcüklerde aynı türeme ortaya çıkar.
Örnek :
af-ı = affı
had-i= haddi
hak-ı=hakkı
* Ünlüyle biten sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde, Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelemeyeceği için bu ünlülerin arasına “y,ş,s,n” ünsüzlerinden uygun olan biri gelir. Bu ünsüz türemesine kaynaştırma
da denir.
Örnek : oku-y-an     okuyan    baba-s-ı       babası
yedi-ş-er     yedişer     elma-n-ın      elmanın

e. Ünlü Düşmesi:
* İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler.
Omuz-um=omzum
oğul-u=oğlu
* Baz birleşik fiillerin oluşumunda ünlü düşmesi olur:
Kahır olmak =Kahrolmak
Sabır etmek= Sabretmek
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünlü düşmesi olur:
İleri–le–mek =ilerlemek
koku–la–mak=koklamak

f. Ünsüz Düşmesi:
* -cek , -cak küçültme eki alan bazı kelimelerde olur:
Küçük-cük=küçücük
minik-cik=minicik
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünsüz düşmesi olur:
Yüksek-l-mek=yükselmek
Alçak-l-mak=alçalmak

g. Ünlü Daralması:
* Fiillerin sonlarında bulunan geniş ünlüler (a, e) “-yor” ekinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı daralarak, (ı, i, u, ü) dar ünlülerine dönüşür. Buna ünlü daralması denir.
bekl-e-yor > bekl-i-yor
kalm-a-yor > kalm-ı-yor
özl-e-yor > özl-ü-yor
soll-a-yor > soll-u-yor
* Tek heceli olan “de-, ye-“ fiillerinde de darlaşma görülmektedir:
De-y-en=diyen
ye-yor=yiyor
De-y-erek=diyerek
ye-y-en=yiyen

Türkçenin başlıca ses özellikleri şunlardır:

1. Türkçe sözcükler büyük ve küçük ünlü uyumuna uyar. Ancak bu kurala uymayan çok az sayıda sözcük ve ekler vardır.

2. Türkçe sözcüklerde ilk heceden sonra (ikinci üçüncü hecelerde) o, ö ünlüsü bulunmaz. Bulunan sözcükler Türkçe değildir. Atom, horoz, radyo vb.

3. Türkçede uzun ünlü yoktur, âlim, nâzım, âşık gibi sözcükler Türkçe değildir.

4. İki ünlü yan yana gelmez. İki ünlü yan yana geliyorsa araya
bir kaynaştırma sesi (harfi) girer. Oku-y-an, bağla-n-acak, masa-s-ı vb.
İki ünlü yan yana bulunan saat, şair, şiir, fiil, muayene, reis, maalesef vb. Türkçe değildir.

5. Türkçe sözcüklerde f, h, j sesi yoktur. Mahkeme, tüfek, jilet, jandarma, ajanda, vb. Ancak tabiat taklidi seslerden oluşan sözcükler bu kuralın dışındadır. Fısıldamak, of, vb.

6. Türkçede c, ğ, l, m, n, r, v, z sesleri sözcüğün başında bulunmaz. Yani bu seslerle başlayan sözcükler Türkçe değildir.
Cami, lâle, marul, nane, raf, vazife, zerdali vb.

7. Sözcük sonunda b, d, c, g sesleri bulunmaz. Kitab, derd, ilac, vb. Bu seslerle biten sözcükler kitap, dert, ilaç biçiminde söylenir.

8. Sözcüğün başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Plan, kredi, tren.

9. Sözcüğün sonunda üç ünsüz ses yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Sfenks, kontr

10. Sözcük kökünde aynı cinsten iki ünsüz yan yana bulunmaz. Millet, hürriyet, tasavvur, hassas vb. Türkçe değildir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri


II. ÜNİTE DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
 

1. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

* Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleleri (dil akrabalığı) adı verilir.

Yeryüzündeki diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:

A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri

1. Tek heceli diller:

* Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.
* Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.

2. Eklemeli (Bitişken) Diller:

* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mancu - Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.

3. Çekimli (Bükümlü) Diller:

* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint - Avrupa dilleri (Almanca, Farsca, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.

B. Köken Bakımından Dünya Dilleri
 

1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi : 
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).

2. Hami - Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice

3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.

4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.

5. Ural-Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca,Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca “Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural - Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.“

2. TÜRK DİLİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ

TÜRKÇENİN GELİŞMESİNE KATKI SAĞLAYAN ESERLER

Türklerin 10. yüzyıldan itibaren İslâmiyeti kabul etmesiyle birlikte din, dil ve kültür hayatlarında önemli değişiklikler olmuştur. Bu dönemde bilim dili olarak Arapça, edebiyat dili olarak da Farsça kullanılmaya başlanmıştır. Dil ve kültür alanındaki bu etkilenme sonucu Arapçadan,Farsçadan dilimize pek çok sözcük ve kavram girmiştir. Ancak Türkçe bir taraftan da varlığını sürdürmüştür. Özellikle Karahanlılar döneminde (932-1212) dil ve edebiyatımız açısından önemli sayılan Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t Türk ve Atabetül Hakayık adlı eserler yazılmıştır.

Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur: 11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hakimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi.

Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Aydınlar eserlerini Arapça – Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyat Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.

5 Nisan 2020 Pazar

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - I. Ünite İletişim, Dil ve Kültür, Lehçe, Şive, Ağız, Argo


I. ÜNİTE İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR

1. İLETİŞİM

Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel - işitsel akla gelebilecek her türlü araçla aktarılmasına iletişim denir.

İletişimin kurulmasında altı temel öğe kullanılır:

* Kaynak (Gönderici)
* Alıcı
* İleti (Mesaj)
* Kanal (İletim yolu)
* Bağlam (Ortam)
* Dönüt (Geri bildirim)

Kaynak (Gönderici) : Duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişiye denir.
Alıcı : İletilen sözü alan kişiye denir.
İleti (Mesaj) : Gönderici ile alıcı arasında aktarılan duygu,düşünce ya da isteğe denir.
Kanal (Araç) : Gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline denir.
Bağlam (Ortam) : İletişimin gerçekleştiği yere denir.
Dönüt (Geri bildirim) : Alıcının göndericiye verdiği tepkiye (cevaba) denir.

İletişim Niçin Gereklidir?
* Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır.
* İletişim hayatın vazgeçilmez bir gereğidir.
* Ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarımızı gidermek için iletişim gereklidir.
* Toplumsal yasa vu kuralları sağlıklı bie şekilde işletebilmek için gereklidir.

Gösterge ve Türleri:

Kendi dışında başka bir şeyi gösteren,düşündüren,onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.

Türleri:
a) Dil Göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge: Ülkelerin doğal güzellikleri,yaprakların sararması...
c) Sosyal Gösterge: Trafik ışıkları, görgü kuralları...

İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?

Dil göstergeleri : Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.
Dil dışı göstergeler : Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

2. İNSAN, İLETİŞİM VE DİL

İletişim Türleri:
* Dille gerçekleştirilen iletişim
* Jest ve mimiklerle gerçekleştirilen iletişim
* Resim,şekil,çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen iletişim
* Simgelerle gerçekleştirilen iletişim

Dil Nedir? 

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir.

Dilin Önemi ve Özellikleri Nelerdir?
* Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
* Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
* Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
* Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
* Dil, canlı bir varlıktır.
* Dil, sosyal bir varlıktır.
* Dil, bir ortaklıktır.

Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi Nedir?
* Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
* Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
* Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
* Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
* Dil, milleti meydana getiren bireyler arasında ortak duygu
ve düşünceler meydana getirir.
* Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.

Dilin İşlevleri Nelerdir?
a) Heyecan bildirme işlevi
Of! Canımı sıkma.
b) Göndericilik işlevi
Su, iki hidrojen, bir oksijen molekülünden oluşur.
c) Alıcıyı harekete geçirme işlevi
Aç artık şu kapıyı.
d) Dil ötesi işlevi
Yapım eki almış sözcüklere türemiş sözcük denir.
e) Kanalı kontrol işlevi
Söylediklerimi anladın mı?
f) Şiirsellik işlevi
Avazeyi bu aleme bir Davut gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş

3. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek - görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur.

Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.

DİL VE KÜLTÜRÜN ORTAK ÖZELLİKLERİ:

a) Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür.
b) Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
c) Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli izler taşır.
d) Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak özelliklerindendir.

LEHÇE:
Bir dilin tarih içerisinde bilinmeyen bir dönemde kendinden ayrılmış olup büyük farklılıklar gösteren kollarına denir.
Örnek: Çuvaşça,Yakutça

ŞİVE:
Bir dilin bilinen tarihi seyri içinde kendinden ayrılmış olup bazı farklılıklar gösteren kollarına denir.
Örnek: Kırgızca, Kazakça

AĞIZ:
Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır.
Örnek: Karadeniz ağzı, Ege ağzı...

KONUŞMA DİLİ VE YAZI DİLİ :

Kelime dağarcığı yazı diline göre sınırlı olan ve günlük hayatta kullanılan doğal dile konuşma dili denir.

Bir ülkede resmi dil olarak kabul edilen ve her alanda aynı kurallarla kullanılan dile yazı dili denir.

Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Farklar :
a) Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
b) Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
c) Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
d) Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre dahageniştir.
e) Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.

ARGO:
Bir dil içinde belli bir grubun sözcüklere yeni anlamlar vererek kullanmasıyla oluşan konuşma şekline denir. Bu sözcükler ancak bu grup içinde kullanılır ve bu gruba dahil olan kişiler anlamlarını bilebilir. Argo günlük hayatta ve edebiyatta bir malzeme olarak kullanılabilir.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Sanatçıları 3, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

17- AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 - 1962)

* Gençlik yıllarında Yahya Kemal ve Ahmet Haşim'in talebesi ve dostu olmuş, Batı edebiyatından Paul Valery ile Marcel Proust'u kendisine üstat olarak seçmiştir. Bu yazarlar edebiyatta güzellik ve mükemmeliyete ön planda yer verirler. Onlara göre edebiyat, tıpkı resim ve musiki gibi "güzel sanat"tır. Onlardan farkı, boya ve ses yerine, insanı ve hayatı anlatmada bu iki vasıtadan çok daha zengin olan dili kullanmasıdır.
* Tanpınar şiiri hayatının en büyük ihtirası haline getirmiş, fakat asıl kabiliyetini şiir estetiğine göre yazdığı mensur eserlerde göstermiştir. İlk şiiri 1920’ de yayımlanmıştı. Geniş okuyucu kitlesi onu umumiyetle lise kitaplarına ve antolojilere giren "Bursa'da Zaman" şiiri ile tanır. Altmış kadar şiirinden ancak otuz yedisi ile tek şiir kitabını ölümüne yakın çıkardı: Şiirler (1961; Bütün Şiirleri
adıyla genişletilmiş olarak 1976). Şiirlerinde bir imaj ve müzik kaygısı taşıdığı, hikâye ve romanlarında da, başta zaten tema’sı olmak üzere, psikolojik anları, bilinçaltını aradığı, yansıttığı görülür.
* Çeşitli baskıları olan eserleri Dergâh Yayınları’nda toplanmaktadır. Enis Batur, 1992 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar’dan “Seçmeler” adlı bir kitap hazırladı. Yazar ile ilgili yayınlanmış en son eser 2007 yılının sonunda çıkan "Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa"dır. Eser Tanpınar'ın 1953 yılında yazmaya başladığı ve 1962 yılında vefatına kadar tuttuğu notlardan oluşmaktadır.

Yapıtları:
Şiir
* Şiirler
Öykü
* Abdullah Efendinin Rüyaları
* Yaz Yağmuru,
* Hikâyeler,
Roman
* Huzur, 1949;
* Saatleri Ayarlama Enstitüsü,
* Sahnenin Dışındakiler,
* Mahur Beste,
* Aydaki Kadın
Deneme
* Beş Şehir, 1946;
* Yahya Kemal,
* Edebiyat Üzerine Makaleler, (1969)
* Yaşadığım Gibi,
Monografi
* XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

18- KEMAL TAHİR (1910 - 1973)

* İstanbul’a döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul temsilciliğini görevinde bulundu. "Körduman", "Bedri Eser", "Samim Aşkın", "F. M. İkinci", "Nurettin Demir", "Ali Gıcırlı" gibi takma isimlerle gazetelere tefrika aşk ve macera romanları, senaryolar yazdı. Fransızca çeviriler yaptı. 6-7 Eylül olayları sırasında tekrar gözaltına alındı. Harbiye Cezaevi’nde 6 ay yattı. Çıktıktan sonra 14 ay kadar Aziz Nesin'le birlikte kurdukları Düşün Yayınevi’ni yönetti. Edebiyata şiirle başladı. İlk şiirleri 1931'de "İçtihad" dergisinde yayınlandı. Yeni Kültür, arkadaşlarıyla birlikte kurdukları "Geçit", Var, Ses dergilerinde şiirleri çıktı. İlk önemli eseri olan 4 bölümlük "Göl İnsanları" uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, 1955'te basıldı. Yine 1955'te basılan "Sağırdere" romanıyla adını duyurdu. İstanbul'u bir çerçeve gibi alıp Türklerin Osmanlılıktan Cumhuriyet'e geçişini incelediği "şehir romanları" dizisinin ilk kitabı "Esir Şehrin İnsanları" 1956'da yayınlandı. Bu kitapta Mütareke dönemi İstanbul'unu anlattı. Dizinin diğer kitabı olan "Esir Şehrin Mahpusu" 1961'de, "Hür Şehrin İnsanları" 1976'da basıldı.
* İlk kitaplarında daha çok köy ve köylü sorunlarına eğildi. Daha sonra Türk tarihinin ve özellikle yakın tarihin olaylarını ele aldı. "Devlet Ana"da, kuruluş sürecindeki Osmanlı toplumu ve yönetim sistemini, "Kurt Kanunu"n da Atatürk'e karşı düzenlenmek istenen İzmir suikastını, "Rahmet Yolları Kesti" ve "Yedi Çınar Yaylası"nda ağalık kurumu ve eşkıyalık olgusunu inceledi. "Yorgun Savaşçı"da Anadolu'daki başsız, öndersiz ulusal güçlerin birleşip Ulusal Kurtuluş Savaşı'na başlamasına kadar geçen dönemi anlattı. "Bozkırdaki Çekirdek"te de köy enstitüleri üzerinde durdu,
* Osmanlı - Türk toplumunun kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ile yapısal farklılıkları vardır. Bu nedenle Batılılaşma, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve biçimsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir. Bu ana fikir çerçevesinde "Devlet Ana"da Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Diğer romanlarında da "Türk insanı ve Türkiye özeli" olgusunu ortaya çıkarmaya çalıştı.
* Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı. En üretken romancılarımızdan biri oldu.

Yapıtları:
Roman:
* Sağırdere (1955)
* Esir Şehrin İnsanları (1956)
* Körduman (1957)
* Rahmet Yolları Kesti (1957)
* Yedi Çınar Yaylası (1958)
* Köyün Kamburu (1959)
* Esir Şehrin Mahpusu (1961)
* Bozkırdaki Çekirdek (1962) * Kelleci Memet (1962)
* Yorgun Savaşçı (1965)
* Devlet Ana (1967)
* Kurt Kanunu (1969)
* Büyük Mal (1970)
* Yol Ayrımı (1971)
* Namusçular (1974)
* Karılar Koğuşu (1974)
* Hür Şehrin İnsanları (1976)
* Damağacı (1977)
* Bir Mülkiyet Kalesi (1977)
Öykü:
* Göl İnsanları (1955)
Notlar:
* Kemal Tahir’in Notları
Mektup:
* Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar (1979)

19- TARIK BUĞRA (1918 – 1994)

* Roman, hikâye, oyun ve fıkra yazarı.
* Tarık Buğra, ilk piyeslerini ve "Yalnızların Romanı"nı askerliği sırasında yazmıştı. 1940’da tamamladığı roman, 1948’de Çınaraltı dergisinde tefrika edilmişti. Ama adı, bir iddia üzerine üç saatte yazdığı “Oğlumuz” adlı hikâyesinin 1948’de Cumhuriyet Gazetesi'nin açtığı yarışmada ikincilik kazanmasıyla duyuldu. 1949’da yayımladığı ilk hikâye kitabı Oğlumuz’u, 1952’de Yarın Diye Bir Şey Yoktur, 1954’te İki Uyku Arasında, 1964’te Hikâyeler izledi.
* Kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler verdiği hikâyelerinde, yoğun, şiirli bir dille aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işledi. Olay örgüsünden çok iç gerçekliğe ağırlık verdi. 1955’te çıkan "Siyah Kehribar"la romana geçti.
* Kurtuluş Savaşı’na merkezden değil, bir kasabadan baktığı Küçük Ağa’da (1963) yakın tarihe resmi tarih anlayışının dışına çıkan bir yorum getirdi. Bu romanın devamını 1967’de Küçük Ağa Ankara’da adıyla yayımladı. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) adlı romanlarında da Cumhuriyet’in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi.
* Ortaoyuncusu “Komik-i Şehir” Naşit’in hayatından yola çıkarak yazdığı İbiş’in Rüyası ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülü,
* Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık’la (1985) Milli Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı,
* Yağmur Beklerken’le Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü aldı. 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını aldı.
* Birey özgürlüğünü savunduğu Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979), denemelerini Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.

Yapıtları:
Hikâye:
* Oğlumuz (1949)
* Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952)
* İki Uyku Arasında (1954)
* Hikâyeler (1964, yeni ilavelerle 1969)
Tiyatro:
* Ayakta Durmak İstiyorum
* Akümülatörlü Radyo
* Yüzlerce Çiçek Birden Açtı (1979)
Gezi Yazıları:
* Gagaringrad (Moskova Notları) (1962)
Fıkra ve Deneme:
* Gençlik Türküsü (1964)
* Düşman Kazanmak Sanatı (1979)
* Politika Dışı (1992).
Roman:
* Siyah Kehribar (1955)
* Küçük Ağa (1964)
* Küçük Ağa Ankarada (1966)
* İbişin Rüyası (1970)
* Firavun İmanı (1976)
* Gençliğim Eyvah (1979)
* Dönemeçte (1980)
* Yalnızlar (1981)
* Yağmur Beklerken (1981)
* Osmancık (1983).
Senaryo ve oyunu:
* Sıfırdan Doruğa - Patron (1994).

20- YAŞAR KEMAL (1922-...)

* Kullandığı sade Türkçe ile Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli romancılardandır. Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli'dir.
* O dönemde şiirleri Adana Halkevi'nin yayını olan "Görüşler Dergisi"nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Bu arada "Ülke", "Kovan", "Millet", "Beşpınar" dergilerinde şiirleri görüldü.
* 1940’lı yıllarda Adana’da çıkan Çığ dergisi çevresindeki yazar ve aydınlarla ilişki kurdu ve şiirleri o dergide de yayımlanmaya başladı. Abidin Dino ve ağabeyi Arif Dino ile kurduğu yakınlık onun düşünce ve edebiyat dünyasının gelişimini etkiledi.
* Ramazanoğlu Kütüphanesi’nde çalıştığı dönemde Orhan Kemal’le tanıştı. İlk öyküleri “Bebek”, “Dükkâncı”, “Memet ile Memet” 1950’lerde yayımlandı. İlk öyküsü “Pis Hikâye”yi ise 1944’te Kayseri’de askerliğini yaparken yazdı.
* 1951 yılında İstanbul'a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi' nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. "Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" başlıklı röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı'nı kazandı. O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının 1952 yılında "Sarı Sıcak" adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı "İnce Memed" 1955 yılında çıktı. 1955 - 1984 yılları
arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı.
* Yaşar Kemal, ilk romanı "İnce Memed" ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı'nı kazandı. 1974 yılında "Demirciler Çarşısı Cinayeti" adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. "Yer Demir Gök Bakır" Fransa'da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. "Binboğalar Efsanesi" 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı. 1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü' ne değer görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa' nın Légion D'Honneur nişanını aldı.
* Yapıtlarında Torosları, Çukurova'yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu ortaya koyan yazarın betimlemeleri yapıtlarının en önemli özelliğidir. Bu yöre insanlarının ekonomik sıkıntılar ve güç doğa koşullarındaki savaşımını insan - doğa - çevre ilişkisi içerisinde ele aldı; giderek uzun öykülere yöneldi.
* 39 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yere sahiptir.

ESERLERİ:
ROMAN:
* Teneke (1955 - 1987)
* Beyaz Mendil (1955)
* İnce Memed I (1955 - 1989)
* Namus Düşmanı (1957)
* Ala Geyik (1959)
* Ölüm Tarlası (1966)
* İnce Memed II (1969 - 1988)
* Yılanı Öldürseler (1981)
* İnce Memed III (1984 - 1988)
* İnce Memed IV (1987/1989)
* Ortadirek (1960 - 1989)
* Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974 - 1990)
* Yumurcuk Kuşu (Kimsecik I, 1980 - 1988)
* Kale Kapısı (Kimsecik II, 1985 - 1987)
* Yer Demir Gök Bakır (1963 - 1990)
* Üç Anadolu Efsanesi (1967 - 1987)
* Ölmez Otu (1968 - 1988)
* Ağrı Dağı Efsanesi (1970 - 1990)
* Çakırcalı Efe (1972 - 1986)
* Yusufçuk Yusuf (1975 - 1990)
* Al Gözüm Seyreyle Salih (1976 - 1990)
* Kuşlar da Gitti (1978 - 1990)
* Deniz Küstü (1978 - 1990)
* Hüyükteki Nar Ağacı (1982 - 1990)
ÖYKÜ:
* Sarı Sıcak (1952 - 1987)
RÖPORTAJ:
* Yanan Ormanlarda Elli Gün (1955)
* Çukurova Yana Yana (1955)
* Peri Bacaları (1957 - 1985)
* Bir Bulut Kaynıyor (1974 - 1989)
* Allahın Askerleri (1978 - 1987)

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Sanatçıları 2, Cahit Sıtkı Tarancı, Haldun Taner, Peyami Safa, Orhan Kemal, Necati Cumalı

CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI

11- CAHİT SITKI TARANCI (1910 - 1956)

* Necip Fazıl’ın şiirinden ve temalarından etkilenir. Ölüm onda bazen varmak istediği bir sonuç, bazense bir korku olarak belirir. Genel olarak ölümden korkar.
* Yaşama güzelliği içinde ölümlü olma bilincine varan, bunun acısını çekerek ölüm ve yalnızlık duygusunu dile getiren bir şairdir. Yurt sevgisi ve yaşama bağlılık konularını işlemiştir.
* Garip Akımının etkisinde kalıp yaşamın günlük akışını şiire getirir.
* Hatta Rifat Ilgaz’dan etkilenip ironik şiirler bile yazar.
* Baudler’in etkisinde kalıp, sembolist şiirin seçkin örneklerini verir.
* Hececi şiir geleneğini sürdürür. Ayrıca serbest ölçü ile de şiirler yazar.
* Arı, duru bir dili; akıcı bir söyleyişi vardır.

Yapıtları:
Şiirler:
* Ömrümde Sukut
* Otuz Beş Yaş
* Düşten Güzel
* Sonrası
Mektup:
* Ziya’ya Mektuplar

12- HALDUN TANER (1916 - 1986)

* Yüksek bir gözlem gücü vardır.
* Toplumsal sorunları, yaşam gerçekliğini, sıradan insanı eserlerinde yaşatmıştır.
* Yüksek bir gözlem gücü vardır. Kevser Hanım tiplemesi onun yüksek gözlem gücünün ürünüdür.
* Eselerinden toplumsal sorunları anlatırken güldürür, güldürürken de düşündürür.
* Sanat yaşamımızı epik tiyatroyla buluşturur.
* Son zamanlarda kendini tiyatroya verir. Tiyatro tarihimizdeki yerini alır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Yaşasın Demokrasi
* Tuş
* Şişhaneye Yağmur Yağıyordu
* On ikiye Bir Var
* Konçinolar
Oyunları:
* Günün Adamı
* Keşanlı Ali Destanı
* Lütfen Dokunmayınız
* Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Fıkraları:
* Deve Kuşuna Mektuplar
Sözlük:
* Tiyatro Terimleri Sözlüğü
Portreler:
* Ölür ise Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Söyleşi:
* Hak Dostum Diye Başlayım Söze.

13- ORHAN KEMAL (1924 - 1970)

* Toplumsal gerçekçi anlayışla öykü ve romanlar yazmıştır.
* Halkın dilini onların söyleyişleriyle kullanır. Canlı, yalın bir anlatımı vardır.
* Karşılıklı konuşma tekniğini başarıyla kullanır.
* Yüzünü topluma dönmüş, toplumda sesini duyuramayan yoksulların sesi olmuştur.
* İşlediği konuları şöyle sıralayabiliriz: Adana’daki pamuk işçilerini, köyden kente göç eden insanların yaşamını, aile ve toplum ilişkilerini, yaşam savaşlarını, fabrika işçilerini, bu işçilerin patronları tarafından sömürülmesini, varoşlardaki yaşam koşullarını, aşklarını; yoksul çocukların
dünyalarını...
* “Murtaza” ve “Cemile” en ünlü romanlarıdır.

Yapıtları:
Romanları:
* Baba Evi
* Avare Yıllar
* Murtaza
* Vukuat Var
* Hanımın Çiftliği
* Kanlı Topraklar
* Kaçak
* Bereketli Topraklar Üzerinde
* Eskici ve Oğulları
* Devlet Kuşu* Gurbet Kuşları
* Bir Filiz Vardı
* Evlerden Biri
* Suçlu
* Müfettişler Müfettişi
* Üç Kağıtçı
* Yalancı Dünya
Öyküleri:
* Ekmek Kavgası
* Sarhoşlar
* Çamaşırcının Kızı
* Grev
* 72.Koğuş
Anıları:
* Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl
* İstanbul’dan Çizgiler

14- SAİT FAİK ABASIYANIK (1906 - 1954)

“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Dünyayı güzellik kurtaracak.”

* Adapazarılı bir zengin çocuğudur. Bu nedenle para harcamanın her yolunu bilir. Bu bildiklerini öyküleştirir. Öykü yazmak dışında hiçbir iş yapmaz. Para kazandığı tek iş de budur. (Mirasını saymazsak tabii)
* İlk öyküleri sonları çarpıcı sonlarla biten öykülerden kuruludur.
* Daha sonra durum öyküleri yazdı. Konu ve olaydan çok şiire ve etkiye önem verdi. Modern öykücülüğümüzün (durum öykücülüğü) kurucusudur.
* İstanbul’un varoşlar
ında, arka sokaklarda,
balıkçı kasabalarında, sıradan insanların yaşamlarında gördü öyküyü. İşçiler, memurlar, öğrenciler... Özellikle denizi, balıkçı kasabalarını, balıkçıları, balıkları anlattı öykülerinde İstanbul’da kaçtıkça. Burgaz Adasına sığındı, orada yaşadı. Dahası kırlara çıktı, doğayı koklattı öykülerinde.
* Gözlemlerin, durumların, iç durumların anlatıcısıdır.
* Kalemini güzellikleri göstermekte, aramakta kullandı.
* Öykülerinde bilinç akışından yararlandı.
* Gerçeküstücü yöntemleri denedi.
* Dili yer yer anlatım bozukluklarıyla zedelense de şiir tadında akıcı bir dili vardır.

Yapıtları:
Öyküleri:
* Semaver
* Sarnıç
* Şahmerdan
* Lüzumsuz Adam
* Mahalle Kahvesi
* Havada Bulut
* Kumpanya
* Havuz Başı
* Alamdağda Var Bir Yılan
* Az şekerli
* Tüneldeki Çocuk
Romanları:
* Medar-ı Maişet Motoru (Bir Takımİnsanlar)
* Kayıp Aranıyor
Şiirleri:
* Şimdi Sevişme Vakti

15- PEYAMİ SAFA (1899 - 1973)

* Psikolojik roman türünde önemli bir addır.
* Küçük yaşta annesiz babasız kalmış, kendini kalemiyle geçindirmiştir.
* Fıkra, makale, öykü ve roman birçok eser veren sanatçı daha çok romanlarıyla tanınmıştır.
* Roman tekniği gelişmiştir, anlatımı güçlüdür. Edebiyat, felsefe, tıp, tarih, hukuk, resim, sosyoloji, psikoloji... türlerinde çok geniş bir kültüre sahiptir.
* Sanat kaygısıyla yazdığı yapıtlarda Peyami Safa adını, geçim kaygısıyla yazdıklarında Server Bedii adını kullanmıştır.

Yapıtları:
Roman:
* Sözde Kızlar
* Şimşek
* Bir Akşamdı
* Canan
* 9. Hariciye Koğuşu
* Fatih - Harbiyye
* Bir Tereddün romanı
* Matmazel Noralya’nın Koltuğu* Yalnızız
* Biz İnsanlar

16- NECATİ CUMALI (1921 - 2001)

* Önce şiirleriyle ün kazanmış, ardından öykü, roman, tiyatro türlerinde yapıtlar vermiştir.
* Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, sevgi... temalarını işleyen sanatçı öykü ve
romanlarında Anadolu halkının sorunlarına eğilir.
* Süssüz, mecazsız, iç ve dış gözlemleri başarıyla yansıtan bir anlatımı vardır.
* Nalınlar oyununu, geleneksel baskılar sonuca evlenemeyen gençler kız kaçırma yoluna girmiştir.

Yapıtları:
Şiirleri:
* Kızılçullu Yolu,
* Harbe Gidenin Şarkıları,
* Mayıs Ayı Notları,
* Güzel Aydınlık,
* Denizin İlk Yükselişi (İlk üç kitabı ve yeni şiirleri),
* İmbatla Gelen,
* Güneş Çizgisi,
* Yağmurlu Deniz (Son iki kitabı ile yeni şiirler),
* Başaklar Gebe,
* Ceylan Ağıdı,
* Aç Güneş,
* Bozkırda Bir Atlı,
* Yarasın Beyler.
* Hikâye
* Yalnız Kadın,
* Değişik Gözle,
* Susuz Yaz, (Kitaba adını veren ilk öykü Metin Erksan tarafından 1963'de beyaz perdeye aktarılmış ve büyük başarı kazanmıştır, ayrıca oyunlaştırılarak İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuştur
* Ay Büyürken Uyuyamam,
* Viran Dağlar: Makedonya 1900,
* Kente İnen Kaplanlar.
Roman
* Tütün Zamanı (Zeliş adıyla 1971),
* Yağmurlar ve Topraklar,
* Acı Tütün,
* Aşk da Gezer,
* Susuz Yaz.
Oyun
* Mine,
* Oyunlar I (Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri),
* Oyunlar II (Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar),
* Oyunlar III (Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri),
* Oyunlar IV (Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol),
* Oyunlar V (Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb'un Yumurtası),
* Oyunlar VI (Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte, Yaralı Geyik).
Deneme
* 1971 Niçin Aşk,
* 1976 Senin İçin Ey Demokrasi,
* 1982 Etiler Mektupları.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...