11 Nisan 2020 Cumartesi

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Sözcükte Anlam, İntak, İstiare, Mecaz-ı Mürsel, Kinaye, Tariz, Eş Anlamlı, Zıt Anlamlı


B. SÖZCÜKTE ANLAM

1. SÖZCÜKTE ANLAM VE KAVRAM

Dilin anlamlı en küçük birimi sözcüktür. Sözcükler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılarlar.

Sözcüklerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. “Okul açıldı.” cümlesinde okul sözcüğü o-k-u-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; açıldı sözcüğü de a-ç-ı-l-d-ı seslerinden meydana gelen ve üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram; bir olay, olgu ya da durumu karşılarlar. Bu bakımdan sözcükler karşıladıkları varlıkların bir simgesidirler. Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Kuş, ağaç, çiçek, masa denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. İyilik güzellik, doğruluk, özgürlük vb. denildiği zamanda soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Gelecek, okuyor, söyledi sözcükleriyle bir hareketi düşününüz. İşte nesnelerin zihinde aldığı biçime kavram denir.

Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:
Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları anlamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak yarattığı soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin masa denildiği zaman çeşitli meslek gruplarına ait kişilerin zihinlerinde farklı masa tipleri canlanır. Kimisi çalışma masasını, kimisi toplantı masasını kimisi de yemek masasını düşünür. Ağaç sözcüğü de kişilerde farklı ağaç türlerini çağrıştırabilir. Kimisi çam ağacını, kimisi meyve, kimisi de meşe, kavak vb. düşünebilir.

Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz.
Ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede “beyaz peynir” yerine “ak peynir” diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. “Ne karaymış şu alnımın yazısı.” cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.

Somut-Soyut Sözcükler:
Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (elle tutulan, gözle görülen) karşılayan sözcüklere somut, elle tutulmayan gözle görülmeyen manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler denir. Çevremizde gördüğümüz ağaç, çiçek, dağ, taş , el, kol, ev, cadde, sokak, ekmek, su vb. varlıklar somut; duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk iyilik, rüya, hayal vb. soyut sözcüklerdir.

* Soyut sözcüklerin kavram olanları felsefede; imgeler sanatta, terimler de bilim alanında daha çok kullanılır.

Kavram: Nesnelerin zihinde aldığı biçime denir.

İmge: Herhangi bir uyarıcı yada görüntü olmadan bir nesnenin bilinçte beliren nesne ve olaylara denir.

Terim: Bir bilim,sanat,meslek dalıyla veya bir konuyla ilgili özel ve belirli bir anlamı karşılayan sözcüklere denir.

2. ANLAMLARI BAKIMINDAN KELİMELERİN GRUPLANDIRILMASI

a. Anlam Çeşitleri :

1- Tek Anlamlılık: Tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir.

2- Çok Anlamlılık : Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir.

3- Temel anlam (İlk anlam) : Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl anlamdır. Buna sözlük anlamı da denir. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman
içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.

4- Yan anlam: Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil “ağzımızdaki tat alma organı” olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük “nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanılan dil” yan anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz
görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), delik (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar yan anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar
kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.

5- Mecaz anlam : Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır.
Güzel hayatımız bir göz açıp kapayışta eridi.
Arkadaşının böyle soğuk davranmasına çok üzülmüştü.
Buradaki küçük gölde çocuklar her sabah yüzerdi. (Temel anlam)
Toz içinde yüzen kitaplara yazık oluyordu. (Yan anlam)
Uzun zamandan beri borç içinde yüzüyordu. (Mecaz anlam)
Ayağım ağrıyor. (Temel anlam)
Masanın ayağı kırılmış. (Yan anlam)
Bırak bu ayakları. (Mecaz anlam)

6- Terim anlam: Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama “terim anlam” adı verilir.
Örnek: Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)

7- Teşhis (Kişileştirme) : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.
Örnek: Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını

8- İntak (Konuşturma) : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir. Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur. Fabllar bu sanata örnektir.
Örnek: Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.

9- İstiare (İğretileme) : Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.

a-Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Örnek: Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Benzeyen: bulut (söylenmemiş)
Benzetilen: siyah tül (söylenmiş)
Örnek: Havada bir dost eli okşuyor derimizi
Benzeyen: Rüzgar (söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli (söylenmiş)

b-Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz.
Örnek: Yüce dağların başında
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen: Bulut (var)
Kendisine benzetilen: üzüm (yok)
Örnek: Bir arslan miyav dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi
Dörtlükte "aslan" , "miyav" sözcüğüyle kediye ;
fare, kükredi sözcüğüyle aslana ;
"kedi" "uçuverdi" sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer
verilmemiştir.

10- Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) : Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Ad aktarması iç-dış, parça-bütün, yer-insan, sanatçı-eser gibi farklı ilişkiler kurularak yapılır:
* İşe alınman için dün şirketle görüştüm. (İnsan)
* Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi. (Yazar)
* Nihat’ın golüyle tüm stat ayağa kalktı. (Seyirci)
* O evine çok bağlı bir insandır. (Ailesi)
* Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı. (Halk)
* İstanbul'dan kalkan uçak az önce Adana'ya indi. (Havaalanı)

11- Kinaye : Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
* Mum dibine ışık vermez.
* Hamama giren terler.
* Taşıma su ile değirmen dönmez.
* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
* Ateş düştüğü yeri yakar.
* Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.

12- Tariz (Dokundurma): Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.
* Bir nasihatım var zamana uygun,
Tut sözümü yattıkça yat uyuma,
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,
El için yok yere yanma.
* O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.

b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler:

1- Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir.
siyah-kara,
beyaz-ak,
zengin-varlıklı,
fakir-yoksul...

2- Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler: Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimler -de ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanılan, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.

3- Zıt Anlamlı Sözcükler: Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.
“Aşağı yukarı yirmi gün oluyor.”
“Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti.”

Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükleri zıt anlamlıdır.

* Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir. “Ali okuldan geldi.“ cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli “Ali okuldan gelmedi”dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu”gelmedi”, zıt
anlamı ise “gitti” dir.

Fiiller -ma/ -me ekiyle olumsuz hâle getirilir.
aldı-almadı
okudu-okumadı
çalış-tı-çalışmadı,
sildi-silmedi vb.

İsimler ise -sız / -siz ekiyle olumsuz hâle gelir.
Susuz (çeşme), tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb.

İsimler -lı / -li ekiyle olumlu hâle gelir.
taşlı yol, kumlu sahil...

4- Yakın Anlamlı Sözcükler : Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmlek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.

c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri:

Bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir.

Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:

1- Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcüğün zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir.

Alan sözcüğü “düz, açık yer” anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır.

Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında “herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır. Hatta bu sözcük sinema, televizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir.

Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.

2- Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gelmesidir.

Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kulanılan tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sürüsü anlamında kullanılmaktadır.

Aynı şekilde oğlan “çocuk, evlat” demek iken, yani hem kız hem oğlan çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır.

Örneklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.

3- Başka Anlama Geçiş : Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır.

Eskiden (Göktürkçede) üzmek, “kırmak, kesmek” anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek günümüzde “üzüntü vermek” anlamında kullanılmaktadır.

Sakınmak “düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise “herhangi bir şeyi yapmaktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak” demektir. Yani önleyici tedbir almaktır.

Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün “az para ile alınan” anlamındadır.

“Duman” anlamında kullanılan tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar duruma gelmiştir.

Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - IV. Ünite Yapım Eki, Çekim Eki, Yapılarına Göre Sözcükler


IV. ÜNİTE SÖZCÜK (KELİME) BİLGİSİ

A. SÖZCÜKTE YAPI KÖK:

Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır.
Kelimenin kökünün, kelimenin tamamı ile ilgili olmalıdır.

Örnek: “Okul” kelimesinin kökü, “oku” fiilidir. Fakat bu kelimede “ok” kısmı da bir anlam taşır. Ama okul ile ok arasında bir ilgi yoktur.

Kökler iki çeşittir:

1. İsim Kökleri
2. Fiil Kökleri

1. İSİM KÖKLERİ : İsim kökleri cümle içinde “isim, zamir, zarf, sıfat, edat, bağlaç ve ünlem” göreviyle kullanılabilir.
Örk: göz, ev, yol, güzel...

2. FİİL KÖKLERİ : Hareketleri, işleri anlatan köklere denir.
Örnek: Gel-, otur-, ver-...

Sesteş (Eşsesli ) Kökler : Kullanıldığı cümleye göre hem isim, hem fiil olabilecek köklere denir. Örnek: Yaz, kız, geç...


Kökteş (Ortak ) Kökler : Kullanıldığı cümleye göre hem isim, hem fiil olabilecek köklere denir. Örnek: boya, güven, barış...

NOT: Sesteş köklerle kökteş kökler birbirine benzer. Ancak sesteş köklerde sözcükler arasında hiçbir anlam bağlantısı yokken kökteş köklerde sözcükler arasında anlam bağlantısı vardır.

EKLER:

EK: Köklere getirilerek onların anlamlarını tamamlayan veya değiştiren parçalara ek denir. Ekler, tek başlarına anlamsızdır. Köklere getirilerek anlam kazanır. İki çeşit ek vardır:

1. Çekim Ekleri
2. Yapım Ekleri

1. Çekim Ekleri : 

Eklendiği kelimenin anlamını ve türünü değiştirmeyen, sadece cümledeki durumlarını belirten eklere denir.

a) İsim Çekim Ekleri: İsimlere getirilen eklerdir.

* İyelik ekleri : Eklendiği ismin karşıladığı varlığın kime veya neye ait olduğunu bildiren eklere denir.
Tekil Kişiler: Kitab-ım, Kitab-ın, Kitab-ı, araba-sı
Çoğul Kişiler: Kitab-ımız, Kitab-ınız, Kitap-ları

* Hâl ekleri : İsimlere gelerek onların durumlarını bildiren eklerdir. Durum ekleri olarak da adlandırılır.

1- İsmin Yalın Hâli (Yalın Durumu) : Belirli bir eki yoktur. Hiç ek almayan veya hal ekleri dışındaki ekleri alan isimler yalın haldedir. (Ev, evim, evler..)

2- İsmin –i hâli (Belirtme Durumu) : Ekleri, -ı, -i, -u, -ü ‘dür.
(Ev-i, kalem-i)

3- İsmin –e hâli (Yönelme Durumu) : Ekleri –e, -a ‘dır.
(Ev-e, güneş-e)

4- İsmin –de hâli (Bulunma, kalma durumu) : Ekleri –de, -da, -te, -ta şeklindedir.
(Ev-de, okul-da...)

5- İsmin –den hâli (Çıkma, Ayrılma Durumu) : Ekleri -den, -dan, -ten, -tan şeklindedir. (Ev-den, okul-dan...)

* Tamlama ekleri : İsim tamlamalarında kullanılan –ın, -in, -un, -ün ve –ı, -i, -u, -ü ekleridir.
(Ali’nin defteri, okulun duvarı...)

* Çoğul ekleri : İsimlere gelerek onların sayısını çoğaltan –lar, -ler ekleridir. (Evler, okullar...)

* Eşitlik eki : "-ca, -ce" biçimindedir.
Sence bu doğru mu?
Çocukça davranma

b) Fiil Çekim Ekleri : Fiillere getirilen eklerdir.

* Kip ekleri : Fiillerin yapılış amacını ve zamanını bildiren eklere denir. (Gelmiş, gelir, gelecek....)

* Kişi ekleri: Fiillere, kip eklerinden sonra gelerek o işi kimin yaptığını belirten eklere denir. (Geldi-m, okudu-n...)

* Olumsuzluk eki: Fiil köküne getirilerek onu olumsuz yapan “-me, -ma” ekidir.  Örnek: gel-me-dim, bak-ma-mış

2. Yapım Ekleri :

Eklendiği köklerden yeni kelimeler türeten eklere denir. Yapım ekleri eklendiği kök veya gövdelerin her zaman anlamını, bazen de hem anlamını hem de türünü değiştirir.

Yapım Ekleri :

*İsimden isim yapan ekler : Gözlük, gecelik

*İsimden fiil yapan ekler : top-la-, dar-al-

*Fiilden fiil yapan ekler : : giy-i-n-, kır-ı-l-

*Fiilden isim yapan ekler : dal-gıç, öğren-ci

GÖVDE:

Ad veya eylem köklerine getirilen yapım ekleriyle oluşan bölüme gövde denir.
Örnek: Uç-ak, göz-lük, ev-ci, uyu-t-...

EKLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİLGİLER:

1) Türkçe’de dört çeşit –ı, -i, -u, -ü vardır. Bunların farkı cümlelerden anlaşılır.

Ev-i yandı (İyelik eki – tamlanan eki)
Ev-i yıktılar (Hâl eki)
Gez-i, yaz-ı (Yapım eki)

2) İyelik ekleri ile kişi ekleri karıştırılmamalıdır. İyelik ekleri sadece isimlere gelir.
(Ev-i-m....İyelik eki) ,
(Geldi-m.....Kişi eki)

3) Türkçe’de –ım, -im, -um, -üm ekleri hem iyelik eki, hem kişi eki, hem ek-fiil, hem de yapım eki olarak kullanılabilir:
İç-im kan ağlıyor (İyelik eki)
İstediğin parayı vereceğ-im (Kişi eki)
Bugün dünden daha iyiy-im (Ek-fiil)
Gözlerin bir iç-im su....(Yapım eki)

4) –lar, -ler ekleri bazen çoğul eki, bazen kişi eki, bazen de yapım eki olarak kullanılabilir:
Ev-ler şimdi daha güzel (Çoğul eki)
Dün bize geldi-ler (Kişi eki)
Kemal-ler yarın bize gelecek (Yapım eki)

YAPILARINA GÖRE SÖZCÜKLER

1. Basit Sözcük : Hiç ek almayan veya yapım ekleri dışındaki ekleri almış olan sözcüklere denir.
Ev, yol, git, otur, evler, evi....

2. Türemiş Sözcük : İsim veya fiil köklerine çeşitli yapım ekleri getirilerek oluşan sözcüklerdir. Evli, yolluk, gergin, başla, ...

3. Birleşik Sözcük : İki veya daha fazla kelimenin birlikte kullanılmasıyla oluşan sözcüklerdir.

a) Birleşik İsimler: Birleşik isimler değişik şekillerde oluşur. Bazıları isim tamlamalarının kaynaşmasıyla , bazılarının da sıfat tamlamalarının kaynaşmasıyla oluşur:

1-)Anlamsal Kuruluşlarına Göre Birleşik İsimler:

* Her iki sözcük de gerçek anlamını yitirebilir:
Saksıdaki hanımeli mi?
Kuşburnu içer misin?

* Sözcüklerden yalnız biri anlamını yitirmiş olabilir:
Şu yeryüzünde ne insanlar var.

Not: Sözcükler birleşirken sözcüklerden bir dahi gerçek anlamını yitirirse birleşik sözcük bitişik yazılır.

* Her iki sözcük de gerçek anlamını koruyabilir:
Kuzeybatı yagideceksin.
Bu ayakkabı ne kadar?

2-) Biçimsel Kuruluşları (Yapılışları) Bakımından Birleşik İsimler:

* İsim tamlaması yoluyla:
Batık denizaltı çıkarıldı.
Saksıdaki aslanağzı mı?

* Sıfat tamlaması yoluyla:
Sen ne kadar açıkgöz birisin?
Sivrisinek bataklıklarda çok olur.

* İki çekimli fiilin kaynaşması yoluyla:
Sen ne kadar vurdumduymaz bir insansın.
Bu çekyat eskimiş

* Bir isim ve bir çekimli eylemin birleşme si yoluyla:
Bu gecekondular ne zaman yapılmış?
Yemekte yine imambayıldı vardı.

* Bir isim ve bir fiilimsinin birleşmesi yoluyla:
Hemen bir cankurtaran çağırın.
Ağaçkakan yine yaptı yapacağını.

*
Yansıma kökenli sözcüklerin birleşmesi yoluyla:
Yine dırdır edip duruyor.
Bu şakşakçılar da çok oldu artık.

b) Birleşik Fiiller: İki yada daha çok sözcüğün bir araya gelerek oluşturdukları fillere denir. 3 türlüdür:

1- Yardımcı Eylemle Kurulan Birleşik Fiiller: İsim+Yardımcı Eylem (et, eyle, ol, kıl, buyur)
Örnek: Büyük küçük herkese yardım ederdi.
selam eyle-, mutlu ol-, nazar kıl-, emir buyur-

* Ses düşmesi veya ses türemesi olduğunda bitişik yazılır.
Kahrolmak, emretmek, sabretmek, affolmak, zannetmek...

NOT: Bazı durumlarda “etmek-olmak” yardımcı eylemleri tek başına kendi anlamında da kullanılabilir. Bu durumda yardımcı eylem olmaktan çıkar.
Benim de bazen hayallere daldığım olmuştur.
Bu ev söylendiği kadar etmez.

2- Kurallı Birleşik Filler: Bir fiil kök veya gövdesi ile kalıplanmış bir fiilin bir ekle
birleşip bir araya gelmesiyle oluşan fiillerdir. FİİL+FİİL şeklinde kurulur.

* YETERLİLİK FİİLİ: Fiil + e bilmek --- sevebilmek, konuşabilmek (Olumsuzu)
Sevememek , Konuşamamak

* TEZLİK FİİLİ: Fiil + i vermek --- Bilivermek. söyleyivermek (Olumsuzu)
Bilmeyivermek , söyleyivermemek

* YAKLAŞMA FİİLİ: Fiil + e yazmak --- Düşeyazmak , Kırılayazmak (Olumsuzu)
Yoktur.

* SÜREKLİK (SÜREKLİLİK) FİİLİ: Fiil + e durmak, e gelmek, e kalmak=gidedur,
süregel, bakakal, (Olumsuzu) Yoktur.

3- Anlamca Kalıplaşmış-Kaynaşmış Birleşik Filler: Deyim halindeki fillerdir, isim soylu sözcükle fiil birleşir.
Bazen biri bazen hepsi anlamını yitirir.
Göz koymak, omuz omuza vermek, yüreği hoplamak, eli ayağa dolaşmak, boy ölçüşmek, başvurmak.
Sınıf çok konuşuyordu, öğretmenin sabrı tükendi.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Noktalama İşaretleri


D. NOKTALAMA İŞARETLERİ

a. Nokta (.) :

* Nokta bir duygu, düşünce ve isteği tam olarak anlatan cümlenin sonuna konur.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
Ak akçe kara gün içindir.

* Kısaltmalardan sonra kullanılır.
Prof. (profesör), Dr. (Doktor), Cad. (Cadde), Alb. (Albay) T. (Türkçe), Fr.
Ancak bazı kısatmalardan sonra nokta kullanılmaz.
TDK (Türk Dil Kurumu) TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) MEB (Millî Eğitim Bakanlığı)

* (i)nci anlamında sayılardan sonra sıra bildirmek için kullanılır.
IV. Murat, II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), 20. cadde, 21. yüzyıl

* Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları ayırmak için kullanılır.
1.6.2006, 19.5.1919, 1.10.2006
Tarihlerde ay adı yazıyla gösterildiğinde araya nokta konmaz.
1 Haziran 2006, 19 Mayıs 1919, 1 Ekim 2006

* Bir yazıda madde numaralarından sonra konur.
I. 1. A. a.
II. 2. B. b.

b. Virgül (,) :

* Bir cümlede arka arkaya sıralanan eş görevli sözcükleri ve sözcük gruplarını ayırmak için kullanılır.
Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?

* Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Fakat yol otomobillere yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez.

* Cümle içinde ara sözleri ayırmak için kullanılır.
Şimdi, efendiler, müsade buyurursanız, size bir sual sorayım.

* Hitap için kullanılan sözcüklerden sonra kullanılır.
Sayın Başkan, Değerli arkadaşım,

* Anlama güç katmak amacıyla kullanılan sözcükler arasında kullanılır.
Kanun diye, kanun diye kanun tepelerdi.

c. Noktalı virgül (;) :

* Cümle içinde virgül bulunan eşit bölümleri, türleri birbirinden ayırmak için kullanılır.
Türkçeden, tarihten yedişer; fizikten, kimyadan beşer numara aldı.

* Biçimce aynı, anlamca birbirine bağlı cümleler arasında kullanılır.
Vatan için ölmek de var;fakat borcun yaşamaktır.
Çok çalışmalıyız; çünkü başarının anahtarı çalışmaktır.

d. İki nokta (:) :

* Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.

* Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük.
(Yahya Kemal Beyatlı)

* Yazıda karşılıklı konuşmanın başlayacağını, birisinin söze başlayacağını belirtmek için kulanılır.
Dizdarbaşı:
- Ali Usta dükkanı arayacağız, dedi.
Koca Ali cevap verdi:
- Niçin?

e. Üç nokta (...) :

* Tamamlanmamış cümlelerin sonunda kullanılır. Cümleye susma anlamı katar.
- Anneniz nasıl oldu?
- Onu dün...

* Kaba sayıldığı için veya bir başka nedenden dolayı açıklanmak istenmeyen sözlerin yerine üç nokta konur.
Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.

* Bir metinde alınmayan cümle veya bölümlerin yerine kullanılır :
Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé'nin mısraını hatırladı: "Meçhul bir felâketten buraya düşmüş..."
(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur)

* Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayaline bırakıldığını göstermek için kullanılır.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Faruk Nafiz Çamlıbel

f. Soru işareti (?) :

* Soru anlamı bildiren cümlelerin sonunda kullanılır.
– Beyim, dedi. Bunu satmıyor musunuz?
– Hangisini?
– Şu keçeyi canım!
Kenan Hulusi Koray

* Bilinmeyen yer, tarih vb. durumları belirtmek için kullanılır.
Türk halk fels
efesinin, Türk nükteciliğinin ve mizah dehasının
büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce Nasirüddin) bu
asırda yaşamıştır (1208 ? - 1284).

* Bir bilginin kuşkuyla karşılandığı durumlarda kullanılır.
Ankara’ya üç (?) saatte gelmiş.

* Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur:
Ruhunu karartan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakıyordu?

g. Ünlem işareti (!) :

* Sevinç, coşku, heyecan, şaşma gibi duyguları anlatan
cümlelerden sonra kullanılır.
Ey Türk Gençliği!
Yaşa!
Varol!
– Nasıl yaparsın bunu!

* Seslenme ve hitap sözlerinden sonra kullanılır.
– Ak tolgalı Beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Yahya Kemal Beyatlı

* Bir söze alay, kinaye ve küçümseme anlamı kazandırmak içinde kullanılır.
Çok bilgili (!) olduğunu söylüyor.
Evi biriktirdiği (!) parayla almış.

h. Kısa çizgi (-) :

* Sözcükler bölünürken satır sonunda kullanılır.
* Dil bilgisinde sözcüklerde kök ve ekleri ayırmak için kullanılır.
baş-kan “başkan” baş-ar-mak “başarmak” baş-ak “başak”
* Eski harflerle yazılmış metinlerdeki tamlama ve bileşik sözcüklerin Latin harflerine çevrilmesinde ögeleri ayırmak için kullanılır.
Divanü Lûgati’t - Türk
bi-çâre
Hakimiyet-i Milliye
menfaat-perest vb.

* Bazı terim, kuruluş ve şehir adları arasında kullanılır.
Eğitim - öğretim, ad-soyad
Fen - Edebiyat Fakültesi vb.
Türkçe - Fransızca Sözlük
Ankara - İstanbul yolu vb.

* Matematikte çıkartma işareti olarak kullanılır.
27 - 17 = 10

ı. Uzun çizgi (–) :

* Satır başında konuşmaları göstermek için kullanılır.
– Buraya yeni mi taşındınız?
– Kaç yaşındasın?

* Tiyatro eserlerinde konuşanın adından sonra kullanılır.
SÜTÇÜ – Hanım abla kaç litre süt alacaksın?
PİŞEKAR – Sana oraya git demedim, zihninden orasını bir geçir.
KAVUKLU – Zihnimin gözü ufaktır geçmez efendim.

i. Tırnak işareti (“ ”) :

*Herhangi bir metinden ya da başka bir kişiden alınan bölümleri ve sözleri göstermek için kullanılır.
Deveye, “Neden boynun eğri?” diye sormuşlar. O da “Nerem doğru ki?” demiş.

* Özel olarak belirtilmek istenen sözleri göstermek için kullanılır.
Tam bir cümlenin sonuna “nokta” konur.

j. Ayraç (Parantez) ( ) :

*Cümlenin yapısıyla ilgili olmayan açıklama ve sözler ayraç içine alınır.
O tarihte (1980) henüz sen yoktun.

* Tiyatro eserlerinde konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak için kullanılır.
Kavuklu - Pekâla (Düşünür.) Buldum, ne olacak?

k. Kesme işareti ( ' ) :

* Aşağıda sıralanan özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:
Kişi adları, soyadları ve takma adlar:
Atatürk’üm, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın,
Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se.

* Yabancı özel adlardan sonra getirilen çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır.
Nice’ler (Nisler) Bordeaux’lu (Bordokslu)

* Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için kullanılır.
MEB’in, TDK’nin, TV’ye, mm’yi, cm’den

* Cümlede rakamları ayırmada kullanılır.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi.
2’inci kat,

* Manzum yazılarda ölçü gereği düşürülen harfin yerine kullanılır.
Şu karşıki yüce dağlar
Acep bizim dağlar m’ola?
Kara yaslı benim anam
Oğul der de ağlar m’ola?
Sümmani

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Yazım, İmla Kuralları


C. YAZIM (İMLA) KURALLARI

a. Büyük harflerin yazımıyla ilgili bazı kurallar:

* Belli bir tarih bildiren ay, gün adları büyük harfle başlar.
23 Ekim 1923 Cuma günü

* Ay ve gün adları yanlarında sayı olmadan kullanıldıklarında küçük harfle başlayarak yazılır.
Bu yıl şubat ve mart ayları çok soğuk geçti.

* Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları büyük harfle başlar.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Sayın Ali Kaya, Ahmet Bey, Dursun Efendi, Doktor Behcet Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Prof. Dr. Talât Tekin, Deli İbrahim, Avcı Mehmet Paşa vb.

* Akrabalık bildiren sözcükler başa gelmediği sürece büyük harfle başlamaz:
Zeynep teyze, Ahmetday, Dayı Ahmet, Baba Kemal

* Millet, kavim, boy, oymak, din, mezhep isimleri ve bunlara mensup olanlara verilen isimler büyük harfle başlar:
Türk, Türkler, Yunan, Alman, Arap...
Oğuz, Kazak, Tatar, Özbek, Tacik...
Müslüman, Musevî, Hıristiyan...
Müslümanlık, İslâm, Musevîlik, Hıristiyanlık...
Şiilik, Budizm, Malikîlik, Hanefîlik...
Hanefî, Şafiî, Alevî, Budist, Katolik...

* Dil ve lehçe isimleri büyük harfle başlar:
Türkçe, Farsça, Fransızca, Macarca, Fince...

* Yön bildiren kelimeler bir bölge veya ülke adından önce gelirse büyük, sonra gelirse küçük yazılır.
Kuzey Kıbrıs’a tatile gittik.
Kıbrıs’ın kuzeyine tatile gittik.
Doğu Anadolu’nun coğrafyası...
Anadolu’nun doğusundaki dağlar...

* Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. Ancak dünya, güneş ve ay kelimeleri terim olarak kullanılıyorsa özel isim olduğu için büyük; diğer anlamlarında kullanılıyorsa cins ismi olduğu için küçük harfle başlar:
Ay’ın yakından çekilmiş fotoğrafları insanlığı pek şaşırtmıştı.
Şair sevgilisinin yüzünü aya benzetir.
Yazın Güneş ışınları Dünya’ya dik olarak gelir.
Sabahtan beri dünya kadar yer dolaştık.

b. Sayıların yazımıyla ilgili bazı kurallar:

* Sayılar rakamla da yazıyla da yazılabilir. Bununla ilgili kesin bir kural olmamakla beraber uygulamada edebî karakter gösteren sayılar yazıyla yazılır.
Otuz beş yaş şiirini çok severim.
İki hafta sonra mahalleden taşınacağız.

* Buna karşılık ölçü ve istatistiksel veri ifade eden sayılar rakamla yazılır.
100 lira, 15 kilogram, 20 metre, 150 kilometre

* Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir.
On ikiye beş kala, beşe çeyrek kala, yediyi on üç geçe vb.

* Sıra sayıları rakamla da yazıyla da yazılabilir. Rakamla yazıldığında, rakamdan sonra nokta konur veya rakamdan sonra kesme işareti konularak ek yazıyla yazılır.
3. gün, 5. sıra, 6. madde; 3’üncü gün, 5’inci sıra, 6’ıncı madde vb.

* Üleştirme sayıları yazıyla gösterilir.
İkişer, üçer, onar, beşer beşer, ikişer ikişer vb.

* Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
Bir yıl üç yüz altmış beş gündür.
saat dokuzu beş geçe vb.

c. Ek olan -ki ile bağlaç olan “ki”nin yazımı:

* Türkçede ek olan -ki kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Sınıftaki çocuk / elindeki kitap = Sıfat yapan “-ki” eki
Elindekini masaya bıraktı.= İlgi zamiri olan “-ki” eki

* Bağlaç olan “ki” bağımsız bir sözcük olarak daima ayrı yazılır.
Soğuk su içme ki hasta olmayasın.
Bir de baktım ki kimse kalmamış.
Ben yorulmadım ki.

d. Ek olan -de ile bağlaç olan “de”nin yazımı :

* Türkçede ek olan -de kendisinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılır.
Elinde mavi bir çanta vardı.
Etrafında kimse yoktu.
Ne ben senin köyünde edebilirim, ne sen benim obamda.

* Ek olan -de, bağlı olduğu sözcüğün son hecesine ünsüz benzeşmesi bakımından uyar.
-de / -da ekleri -te / -ta’ya dönüşür.
Sokakta yalnız yürüyordu.
Aradıklarını bu kitapta bulabilirsin.

* Cümle içinde dahi anlamına gelen “de, da” bağlacı bağımsız bir sözcük olarak ayrı yazılır.
Gel Osman’ım, otur da yemek ye.
Zeynep akıl etti de başına bir kova su döktü.

e. Birleşik sözcüklerin yazımı ile ilgili bazı kurallar :

Türkçede birleşik sözcükler genelde şu yollarla oluşturulur:

1. İki sözcüğün araya ek alamayacak biçimde birleşmesiyle oluşurlar:
Açıkgöz - Hanımeli

2. En az birisinin gerçek anlamının dışında kullanılmasıyla oluşurlar:
ateşböceği, yerelması, adamotu vb.

3. Ses aşınmasıyla (ünlü düşmesiyle) oluşurlar:
cuma-ertesi cumartesi
kahve-altı kahvaltı
pazar-ertesi pazartesi vb.

Birleşik Sözcüklerin Yazımı:
Birleşik sözcüklerin bir kısmı bitişik bir kısmı da ayrı yazılır.

A. Bitişik yazılan birleşik sözcükler

1. Ses düşmesine (aşınmasına) uğrayan birleşik sözcükler
bitişik yazılır.
kahve-altı > kahvaltı
pazar-ertesi > pazartesi
sütlü-aş > sütlaç
ne asıl > nasıl
kayın-ana > kaynana vb.
azletmek, emretmek, hükmolunmak, nakletmek vb.

2. Birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrayan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
aslanağı (bitki), gelinparmağı (üzüm), aslanpençesi (bitki), kuşburnu (bitki), deveboynu (boru), itdirseği (arpacık), kızılkanat (balık) vb.

3. Birleşik fiiller bitişik yazılır
düşünebilmek, yapabilmek, uyuyakalmak, gidedurmak, çıkagelmek, uçuvermek vb.

4. Ev, ocak ve yurt kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır:
Bakım evi, aş evi, radyo evi, sağlık ocağı, öğrenci yurdu...

B. Ayrı yazılan birleşik sözcükler

1. Etmek, olmak, vb. yardımcı fiillerle kurulan birleşik fiillerde, isim herhangi bir ses düşmesine uğramazsa bu tür birleşik fiiller ayrı yazılır.
arz etmek, alay etmek, not etmek söz etmek, yok olmak, ilan
etmek vb.

2. Birleşme sırasında anlam değişikliği olmayanlar ayrı yazılır.
ada balığı, kırlangıç balığı, iskele kuşu, Ankara keçisi, ardıç otu, sakız ağacı, ateş çiçeği, kuş üzümü, çavuş üzümü, kuru fasulye vb.

3. Sıfat tamlaması yapısındaki birleşik sözcükler ayrı yazılır.
akar amber, çalar saat, döner ayna, döner kapı, yatar koltuk, çıkmaz sokak, yazar kasa, görünmez kaza vb.

Not: Birleşik sözcükler ile ayrı yazılan birleşik sözcükler için Türk Dil Kurumu yayınlarından Yazım Kılavuzu’na bakınız.

f. Kısaltmaların yazımı :

* Kısaltmalardan sonra gelen çekim ekleri kesme ile ayrılır. Ekler son harfin okunuşuna göre belirlenir; kelimenin uzun şeklinin okunuşuna göre değil:
MEB’e, TBMM’nin, TCDD’ne değil TCCD’ye, İTÜ’nden değil İTÜ’den

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Ses Olayları, Büyük Ünlü, Küçük Ünlü Uyumu, Ünlü ve Ünsüzlerin Sınıflandırılması


III. ÜNİTE SES BİLGİSİ, YAZIM (İMLA) KURALLARI NOKTALAMA İŞARETLERİ

A. SÖYLEYİŞ( TELAFFUZ)

1. Ses ve Seslerin Kullanımı Söyleyiş (Telaffuz) :

En geniş anlamıyla konuşmayı sağlayan hareketlerin tümüne söyleyiş (telaffuz) denir. Konuşmada ses tonu ve söyleyişin (telaffuzun) önemi büyüktür.

Boğumlama: Seslerden oluşan heceleri gerekli ses değerlerini vererek bazı sesler ve heceleri atlamadan, değiştirmeden doğru, güzel ve iyi anlaşılabilecek biçimde söylemektir.

Tonlama : Anlatıma duygu, düşünce, heyecan, yumuşaklık, sertlik katmak amacıyla seste yapılan farklılığa tonlama denir.
İnsan sesi ton bakımından kalın, ince ve tiz olmak üzere üçe ayrılır.

Vurgu : Konuşma sırasında bazı sözcük veya hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine vurgu denir.
Vurgu ikiye ayrılır:

a) Sözcük (Kelime) Vurgusu: Konuşma sırasında bazı hecelerin diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Anlatımda vurgu söze duygu değeri katar; söylenen sözün daha anlaşılır olmasını sağlar ve ahengi canlandırır.
* Türkçede genel olarak vurgu son hecededir.
* Yer isimlerinde vurgu ilk veya orta hecededir: Ankara - İstanbul - Sakarya gibi
* Kelimelere ek eklendiğinde, vurgu son heceden bu eke geçer: Kitap – Kitapçı – Kitapçılık – Kitapçılar...
* Tek heceli kelimelerde vurgu yapılmaz.
* Pekiştirme ekleri alan sıfatlardaki pekiştirme ekleri vurguludur.
Dümdüz, Sapsarı, Masmavi
* Birleşik kelimelerde normalde iki vurgu bulunur ancak genelde ilk kelimedeki vurgu daha güçlüdür. Çanakkale

b) Cümle Vurgusu: Konuşma sırasında bazı sözcüklerin diğerlerine göre daha
kuvvetli, daha şiddetli söylenmesine denir.
* Türkçede vurgulu sözcük (öğe) yükleme en yakın sözcüktür.
* Vurgulu öğe aynı zamanda cümlenin de en önemli öğesidir.
O elbiseyi dün ben pazardan aldım.
Ben o elbiseyi pazardan dün aldım.

B. TÜRKÇENİN SESLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Türkçede ünlü ve ünsüz olmak üzere 29 ses vardır. Bunların 8 tanesi ünlü, 21 tanesi de ünsüzdür.

ÜNLÜLERİN SINIFLANDIRILMASI:

Dilimizdeki ünlüler söyleniş sırasında dilin, çenenin ve dudakların aldığı biçime göre sınıflandırılır.

a. Dilin durumuna göre: Dilin durumuna göre ünlüler kalın ve ince olmak üzere ikiye ayrılır.
Kalın ünlüler: a, ı, o, u
İnce ünlüler: e, i, ö, ü

b. Alt çenenin durumuna göre: Alt çenenin durumuna göre ünlüler geniş ve dar olmak üzere ikiye ayrılır.
Geniş ünlüler: a, e, o, ö
Dar ünlüler: ı, i, u, ü

c. Dudakların durumuna göre: Dudakların durumuna göre ünlüler düz ve yu
varlak olmak üzere ikiye ayrılır.
Düz ünlüler: a, e, ı, i
Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü

ÜNSÜZLERİN SINIFLANDIRILMASI:

Ünsüzler ağız boşluğundaki boğumlandığı yere (çıkak), sürekli söylenip söylenemediğine ve yumuşak (ötümlü) ve sert (ötümsüz) oluşlarına göre sınıflandırılır.

a. Boğumlanmalarına (çıkak) göre:
* Dudak ünsüzleri : Dudakların birbirine dokunmasıyla çıkar: b, m, p
* Diş-dudak ünsüzleri : Üst dişlerin alt dudağa dokunmasıyla çıkar: f, v
* Diş ünsüzleri : Dil ucunun üst dişlere yaklaşmasıyla veya dokunmasıyla çıkar. c, ç, d, j, l, n, r, s, ş, t, z
* Damak ünsüzleri: Dilin orta kısmının ön damağa ya da dil kökünün art damağa yaklaşmasıyla çıkar. g, ğ, k, y
* Gırtlak ünsüzleri : Bu ses, ciğerlerden gelen havanın ses tellerine çarpmasından ve ağızda hiç bir engele uğramadan çıkmasıyla oluşur. Türkçede gırtlak ünsüzü olarak sadece h sesi vardır.

b. Sürekli söylenip söylenmeyeceğine göre :
Ünsüzlerin söylenirken ses yolunun kapanmasına veya sürekli açık olmasına göre sınıflandırılmasıdır. Ünsüzler söylenirken ses yolu kapanıyorsa süreksiz, sürekli açık kalıyorsa sürekli ünsüzler adını alır. Bunu belirlemek için ünsüzün başına bir ünlü getirilir. Ak, süt, iç seslerini söylerken ses yolu tıkanmaktadır. Özzzzzzzzz, elllllllll, offffff seslerini söylerken ses yolu açık kalmaktadır. Bu özelliğine göre ünsüzler ikiye ayrılır:
* Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z
* Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k, p, t

c. Yumuşak ve sert oluşlarına göre:
Ünsüzler ses tellerinde titreşime uğrayıp uğramadığına göre yumuşak (tonlu) ve sert (tonsuz) olmak üzere ikiye ayrılır.
* Yumuşak ünsüzler : Ses tellerinin titreşmesiyle oluşan ünsüzlerdir. b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
* Sert ünsüzler : Ses telleri titreşmeden oluşan ünsüzlerdir. ç, f, h, k, p, s, ş, t

ÜNLÜ VE ÜNSÜZ UYUMLARI ÜNLÜ UYUMU

Türkçede iki tür ünlü uyumu vardır.

a. Büyük ünlü uyumu :
Dilin durumuna göre ünlülerin kalınlık incelik bakımından uyumudur. Türkçe sözcüklerde ilk hecede kalın ünlü varsa, ondan sonraki hecelerde kalın ünlü; ince ünlü varsa ince ünlü gelir. Bu kurala büyük ünlü uyumu denir.

“Ağaçlar çiçek açtı.” cümlesinde ilk hecede a kalın ünlüsünden sonra a - a - a kalın ünlüleri; çiçek sözcüğünde ise, i, e ince ünlüleri; açtı sözcüğünde a - ı şeklinde kalın ünlüler gelmektedir.

* Türkçe olduğu hâlde bu kurala uymayan bazı sözcükler de vardır. kardeş - karındaş, anne - ana, elma - alma vb. Bu sözcüklerin asılları ünlü uyumuna uyarlar.
* Bazı ekler Türkçe sözcüklere eklendiğinde ünlü uyumuna uymaz.
-yor eki : geliyor, yazıyor, okuyor vb.
-mtrak eki : mavimtrak, yeşilimtrak, sarımtrak vb.
-ki eki : sabahki, akşamki, dünkü vb.
-daş eki : yurttaş, vatandaş, dindaş, yoldaş vb.
-leyin eki : geceleyin, sabahleyin, akşamleyin vb.
-iken eki : silerken, bakarken, yazarken vb.

b. Küçük ünlü uyumu:
Küçük ünlü uyumu sözcüklerdeki ünlülerin düzlük yuvarlaklık, darlık - genişlik bakımından uyumudur.
1. Türkçe sözcüklerde düz ünlüler (a, e, ı, i) den sonra düz ünlüler gelir.
2. Yuvarlak ünlüler (o, ö, u, ü) den sonra;
a. Düz-geniş (a, e) ya da
b. Dar-yuvarlak (u, ü) gelir.

Bu kurala küçük ünlü uyumu denir.

Örnek: bekledim, kömürlük, gövdesi, umursamaz, tarafsızlık, yorgunluktan

ÖNEMLİ: Küçük ünlü uyumu kelimenin tamamında değil, komşu iki hece arasında aranır:
yumurtacı, yuvarlaklık, görebilmişti...
* Bazı sözcükler Türkçe oldukları hâlde küçük ünlü uyumuna uymazlar. Armut, çamur, kabuk kavun, avuç, kavuşmak, yağmur vb.
* yor eki KÜU’yu devamlı bozar: olmuyor

ÖNEMLİ: Yabancı sözcüklerde, birleşik kelimelerde ve tek hecelilerde ÜNLÜ UYUMU KURALI aranmaz.

SES OLAYLARI

a. Ünsüz Benzeşmesi (Sertleşmesi–Ünsüz Uyumu):
Sonunda f, s, t, k, ç, ş, h, p ünsüzleri bulunan kelimeler “c,d,g” yle başlayan bir ek aldığı zaman ekin başındaki yumuşak ünsüzler sertleşerek “ç, t, k” olur.
sınıf-da değil sınıfta
Türk-ce→ Türkçe
at-gı değil atkı
çiçek-ci değil çiçekçi
1905’te,
* Ünsüz benzeşmesi yabancı dillerden dilimize giren bazı yabancı sözcükler ile birleşik sözcüklerde aranmaz.
İstikbâl, mahdut, makbul, işgal, meşgul ile akbaba, kurtdereli, üçgen, Akdeniz, kırkbayır vb.

b. Sert Ünsüzlerin Yumuşaması (Ünsüz Değişimi):
Sözcük sonlarındaki sert ünsüzler (ç, k, p, t) sesli harfle başlayan bir ek aldıklarında yumuşarlar: ç–c ; k–ğ ; p–b ; t–d olur. Bu kurala sert ünsüzlerin yumuşaması denir.
ağaç–ağacı
ekmek–ekmeği
söğüt–söğüde
kitap–kitaba vb.
* Tek heceli sözcükler ile yabancı dillerden dilimize giren bazı sözcükler bu kurala uymaz.
iç-içi ; ok-oku; kırk-kırkı; kata-kata; yat-yatı vb.
gayret-gayreti; ehemmiyet-ehemmiyeti vb.
hukuk-hukuku ; millet-milleti vb.

c. Ünlü türemesi:
* -cık / -cik eki alan bazı kelimelerde araya bir ünlünün girdiği görülür:
Bir-cik→biricik, az-cık→azıcık, genç-cik→ gencecik, dar-cık→daracık...
* Pekiştirilmiş bazı kelimelerde de ünlü türemesi olabilir:
Yalnız→ yapayalnız,
çevre→ çepeçevre,
gündüz →güpegündüz,
düz→ düpedüz,
çıplak→çırılçıplak

d. Ünsüz türemesi:
*Bazı birleşik fiillerin oluşumunda ünsüz türemesi görülür:
Af etmek–affetmek
his etmek–hissetmek
* Bazı sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde sözcüklerde aynı türeme ortaya çıkar.
Örnek :
af-ı = affı
had-i= haddi
hak-ı=hakkı
* Ünlüyle biten sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde, Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana gelemeyeceği için bu ünlülerin arasına “y,ş,s,n” ünsüzlerinden uygun olan biri gelir. Bu ünsüz türemesine kaynaştırma
da denir.
Örnek : oku-y-an     okuyan    baba-s-ı       babası
yedi-ş-er     yedişer     elma-n-ın      elmanın

e. Ünlü Düşmesi:
* İki heceli olan kimi sözcükler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında ikinci hecelerinde bulunan ünlüyü düşürürler.
Omuz-um=omzum
oğul-u=oğlu
* Baz birleşik fiillerin oluşumunda ünlü düşmesi olur:
Kahır olmak =Kahrolmak
Sabır etmek= Sabretmek
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünlü düşmesi olur:
İleri–le–mek =ilerlemek
koku–la–mak=koklamak

f. Ünsüz Düşmesi:
* -cek , -cak küçültme eki alan bazı kelimelerde olur:
Küçük-cük=küçücük
minik-cik=minicik
* Bazı sözcükler yapım eki alırken ünsüz düşmesi olur:
Yüksek-l-mek=yükselmek
Alçak-l-mak=alçalmak

g. Ünlü Daralması:
* Fiillerin sonlarında bulunan geniş ünlüler (a, e) “-yor” ekinin darlaştırıcı özelliğinden dolayı daralarak, (ı, i, u, ü) dar ünlülerine dönüşür. Buna ünlü daralması denir.
bekl-e-yor > bekl-i-yor
kalm-a-yor > kalm-ı-yor
özl-e-yor > özl-ü-yor
soll-a-yor > soll-u-yor
* Tek heceli olan “de-, ye-“ fiillerinde de darlaşma görülmektedir:
De-y-en=diyen
ye-yor=yiyor
De-y-erek=diyerek
ye-y-en=yiyen

Türkçenin başlıca ses özellikleri şunlardır:

1. Türkçe sözcükler büyük ve küçük ünlü uyumuna uyar. Ancak bu kurala uymayan çok az sayıda sözcük ve ekler vardır.

2. Türkçe sözcüklerde ilk heceden sonra (ikinci üçüncü hecelerde) o, ö ünlüsü bulunmaz. Bulunan sözcükler Türkçe değildir. Atom, horoz, radyo vb.

3. Türkçede uzun ünlü yoktur, âlim, nâzım, âşık gibi sözcükler Türkçe değildir.

4. İki ünlü yan yana gelmez. İki ünlü yan yana geliyorsa araya
bir kaynaştırma sesi (harfi) girer. Oku-y-an, bağla-n-acak, masa-s-ı vb.
İki ünlü yan yana bulunan saat, şair, şiir, fiil, muayene, reis, maalesef vb. Türkçe değildir.

5. Türkçe sözcüklerde f, h, j sesi yoktur. Mahkeme, tüfek, jilet, jandarma, ajanda, vb. Ancak tabiat taklidi seslerden oluşan sözcükler bu kuralın dışındadır. Fısıldamak, of, vb.

6. Türkçede c, ğ, l, m, n, r, v, z sesleri sözcüğün başında bulunmaz. Yani bu seslerle başlayan sözcükler Türkçe değildir.
Cami, lâle, marul, nane, raf, vazife, zerdali vb.

7. Sözcük sonunda b, d, c, g sesleri bulunmaz. Kitab, derd, ilac, vb. Bu seslerle biten sözcükler kitap, dert, ilaç biçiminde söylenir.

8. Sözcüğün başında iki ünsüz yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Plan, kredi, tren.

9. Sözcüğün sonunda üç ünsüz ses yan yana bulunmaz. Bulunanlar Türkçe değildir. Sfenks, kontr

10. Sözcük kökünde aynı cinsten iki ünsüz yan yana bulunmaz. Millet, hürriyet, tasavvur, hassas vb. Türkçe değildir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri


II. ÜNİTE DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ
 

1. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

* Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleleri (dil akrabalığı) adı verilir.

Yeryüzündeki diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:

A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri

1. Tek heceli diller:

* Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.
* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.
* Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.

2. Eklemeli (Bitişken) Diller:

* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.
* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.
* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mancu - Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.

3. Çekimli (Bükümlü) Diller:

* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.
* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.
* Hint - Avrupa dilleri (Almanca, Farsca, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.

B. Köken Bakımından Dünya Dilleri
 

1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi : 
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).

2. Hami - Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice

3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.

4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.

5. Ural-Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca,Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca “Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural - Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.“

2. TÜRK DİLİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ

TÜRKÇENİN GELİŞMESİNE KATKI SAĞLAYAN ESERLER

Türklerin 10. yüzyıldan itibaren İslâmiyeti kabul etmesiyle birlikte din, dil ve kültür hayatlarında önemli değişiklikler olmuştur. Bu dönemde bilim dili olarak Arapça, edebiyat dili olarak da Farsça kullanılmaya başlanmıştır. Dil ve kültür alanındaki bu etkilenme sonucu Arapçadan,Farsçadan dilimize pek çok sözcük ve kavram girmiştir. Ancak Türkçe bir taraftan da varlığını sürdürmüştür. Özellikle Karahanlılar döneminde (932-1212) dil ve edebiyatımız açısından önemli sayılan Kutadgu Bilig, Divanü Lügati’t Türk ve Atabetül Hakayık adlı eserler yazılmıştır.

Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur: 11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hakimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi.

Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Aydınlar eserlerini Arapça – Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyat Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.

5 Nisan 2020 Pazar

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - I. Ünite İletişim, Dil ve Kültür, Lehçe, Şive, Ağız, Argo


I. ÜNİTE İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR

1. İLETİŞİM

Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel - işitsel akla gelebilecek her türlü araçla aktarılmasına iletişim denir.

İletişimin kurulmasında altı temel öğe kullanılır:

* Kaynak (Gönderici)
* Alıcı
* İleti (Mesaj)
* Kanal (İletim yolu)
* Bağlam (Ortam)
* Dönüt (Geri bildirim)

Kaynak (Gönderici) : Duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişiye denir.
Alıcı : İletilen sözü alan kişiye denir.
İleti (Mesaj) : Gönderici ile alıcı arasında aktarılan duygu,düşünce ya da isteğe denir.
Kanal (Araç) : Gönderici ile alıcı arasındaki iletinin gönderilme şekline denir.
Bağlam (Ortam) : İletişimin gerçekleştiği yere denir.
Dönüt (Geri bildirim) : Alıcının göndericiye verdiği tepkiye (cevaba) denir.

İletişim Niçin Gereklidir?
* Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır.
* İletişim hayatın vazgeçilmez bir gereğidir.
* Ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarımızı gidermek için iletişim gereklidir.
* Toplumsal yasa vu kuralları sağlıklı bie şekilde işletebilmek için gereklidir.

Gösterge ve Türleri:

Kendi dışında başka bir şeyi gösteren,düşündüren,onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.

Türleri:
a) Dil Göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge: Ülkelerin doğal güzellikleri,yaprakların sararması...
c) Sosyal Gösterge: Trafik ışıkları, görgü kuralları...

İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?

Dil göstergeleri : Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.
Dil dışı göstergeler : Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

2. İNSAN, İLETİŞİM VE DİL

İletişim Türleri:
* Dille gerçekleştirilen iletişim
* Jest ve mimiklerle gerçekleştirilen iletişim
* Resim,şekil,çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen iletişim
* Simgelerle gerçekleştirilen iletişim

Dil Nedir? 

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir.

Dilin Önemi ve Özellikleri Nelerdir?
* Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
* Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
* Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
* Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
* Dil, canlı bir varlıktır.
* Dil, sosyal bir varlıktır.
* Dil, bir ortaklıktır.

Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi Nedir?
* Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
* Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
* Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
* Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
* Dil, milleti meydana getiren bireyler arasında ortak duygu
ve düşünceler meydana getirir.
* Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.

Dilin İşlevleri Nelerdir?
a) Heyecan bildirme işlevi
Of! Canımı sıkma.
b) Göndericilik işlevi
Su, iki hidrojen, bir oksijen molekülünden oluşur.
c) Alıcıyı harekete geçirme işlevi
Aç artık şu kapıyı.
d) Dil ötesi işlevi
Yapım eki almış sözcüklere türemiş sözcük denir.
e) Kanalı kontrol işlevi
Söylediklerimi anladın mı?
f) Şiirsellik işlevi
Avazeyi bu aleme bir Davut gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş

3. DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ

En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek - görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur.

Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.

DİL VE KÜLTÜRÜN ORTAK ÖZELLİKLERİ:

a) Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür.
b) Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
c) Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli izler taşır.
d) Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak özelliklerindendir.

LEHÇE:
Bir dilin tarih içerisinde bilinmeyen bir dönemde kendinden ayrılmış olup büyük farklılıklar gösteren kollarına denir.
Örnek: Çuvaşça,Yakutça

ŞİVE:
Bir dilin bilinen tarihi seyri içinde kendinden ayrılmış olup bazı farklılıklar gösteren kollarına denir.
Örnek: Kırgızca, Kazakça

AĞIZ:
Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır.
Örnek: Karadeniz ağzı, Ege ağzı...

KONUŞMA DİLİ VE YAZI DİLİ :

Kelime dağarcığı yazı diline göre sınırlı olan ve günlük hayatta kullanılan doğal dile konuşma dili denir.

Bir ülkede resmi dil olarak kabul edilen ve her alanda aynı kurallarla kullanılan dile yazı dili denir.

Konuşma Dili ve Yazı Dili Arasındaki Farklar :
a) Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.
b) Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.
c) Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.
d) Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre dahageniştir.
e) Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.

ARGO:
Bir dil içinde belli bir grubun sözcüklere yeni anlamlar vererek kullanmasıyla oluşan konuşma şekline denir. Bu sözcükler ancak bu grup içinde kullanılır ve bu gruba dahil olan kişiler anlamlarını bilebilir. Argo günlük hayatta ve edebiyatta bir malzeme olarak kullanılabilir.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...