19 Mayıs 2020 Salı

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 3- Coşku Ve Heyecana Bağlı (Lirik) Anlatım, Zamir


3. COŞKU VE HEYECANA BAĞLI ANLATIM - ZAMİR

Coşku Ve Heyecana Bağlı (Lirik) Anlatım Özellikleri:

1- Lirik anlatımda dil, heyecana bağlı işlevde kullanılır.

2- Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır.

3- Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.

4- Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.

5- Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.

Zamir (Adıl)

İsim olmadıkları hâlde isim gibi kullanılan, isimlerin yerini tutan kelimelere zamir denir.

Zamirler sözcük ve ek durumunda olmak üzere ikiye ayrılır.

A. Sözcük Hâlindeki Zamirler
   1. Kişi Zamirleri
   2. İşaret Zamirleri
   3. Belgisiz Zamirler
   4. Soru Zamirleri

B. Ek Hâlindeki Zamirler
   1. İlgi Zamiri
   2. İyelik Zamirler

A. Sözcük Hâlindeki Zamirler

Sözcük durumundaki adıllar da kendi aralarında şahıs, gösterme, belgisiz ve soru olmak üzere dörde ayrılır.

1. Şahıs (Kişi) Zamirleri
Sadece insan isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. Sözü söyleyenle diğerlerini ayırmada kullanılır. Üç tekil, üç de çoğul olmak üzere altı şahıs zamiri vardır. Bunlara kişi adılı da denir.

Bu zamirler; “ben, sen, o, biz, siz, onlar” dır.

“Size ben yardım ederim.”
“O, sana mektup göndermiş.”

Şahıs zamirlerinin yerine kullanılabilen, ama esas olarak şahıs zamirleriyle birlikte kullanılarak cümledeki anlamı pekiştiren “kendi” zamiri vardır.

Bu zamire “dönüşlülük” zamiri de denir.

Dönüşlülük zamirlerinin asıl görevi anlamı pekiştirmektir.

“Bu kitabı ben yazdım.”
“Bu kitabı ben kendim yazdım.”
İki cümle arasındaki anlam derecesi açıkça görülmektedir.

2. İşaret (Gösterme) Zamirleri
İsimleri, yerini işaret yoluyla, göstererek tutan zamirlerdir.

Gösterme adılları tekil ve çoğul olarak kullanılabilir.

Asıl işaret zamirleri “bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar” dır.

Bu bana dedemden kaldı.”
O dün kapıya bırakılmış.”
Şunlar neden masanın üzerinde duruyor.”
Şu senin değil mi?”
Bunlar en sevdiğim kitaplarımdır.”

İşaret zamirleri varlıkların mesafesini belirtmek için kullanılır.
1- Yakında olan için : bu
2- Biraz uzakta olan için : şu
3- En uzakta olan için : o
işaret zamirleri kullanılır.

“O ve onlar” zamirleri hem işaret hem de şahıs zamiri olarak kullanılabilir.
Bu zamirler insan isimlerinin yerine kullanılırsa şahıs, insan dışındaki nesnelerin yerine kullanılırsa işaret zamiridir.

“O, tatilde dayısının yanına gidecek.”
“Onlar, sınıfın en çalışkan öğrencileridir.”
cümlelerindeki altı çizili zamirler insanların yerine kullanıldığından şahıs zamiri,

O, okula giderken cebinden düşmüş.”
Onlar, bayatladığı için çöpe atılacak.”
cümlelerindeki altı çizili zamirler, insan dışındaki nesneleri karşıladığı için işaret zamir idir.

3. Belgisiz Zamirler
İsimlerin yerini belli belirsiz, kesin olmayacak şekilde tutan zamirlerdir. Hangi varlığın yerini tuttukları açıkça belli değildir. Bunlara belirsizlik adılı da denir.

Başlıca belgisiz zamirler şunlardır:
“Bazısı, kimi, çoğu, hepsi, birkaçı, birçoğu, tümü, tamamı, herkes, hiçbiri, biri, falan, şey ...”

Bana her şey seni hatırlatıyor.”
Biri bizi gözetliyor.”
Herkes bu kitabı okusun.”
“Öğrencilerin çoğu Türkçeyi sever.”
Kimler ödevini yapmamış.”

4. Soru Zamirleri
İsimlerin yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir. Esas soru zamirleri “kim” ve “ne” dir.

Bunun yanında soru bildiren diğer sözcükler de soru zamiri olarak kullanılabilir.

“Annem sana ne dedi?”
“Bu çocuk da kim?
“Bu saate kadar nerede kaldın.”
“Şimdi nereye gidiyoruz?”
“Soruların kaçını çözmüş?”
“Bu işi kime danışalım?”
Hanginiz bu soruyu çözecek.”

Soru zamiri olarak kullanılabilecek diğer sözcükler şunladır:

“Nere, nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden, kimi, kaçı, kaçımız, hanginiz ...”

B. Ek Durumundaki Zamirler

1. İyelik Zamirleri
İsimlere getirilerek, onların ait olduğu kişiyi bildiren zamirlerdir.

1. tekil -m
2. tekil -n
3. tekil -ı
1. çoğul -miz
2. çoğul -niz
3. çoğul -ları

“Okulumuz ana yolun kenarındadır.”
“Annesi güzellik salonu açmış.”

Kısacası, isim tamlamalarının tamlananlarında bulunan eklere iyelik zamiri denmektedir. İyelik ekleri aynı zamanda iyelik zamiridir.

2. İlgi Zamiri
Cümlede daha önce geçmiş bir ismin ya da isim tamlamalarında tamlananın yerini tutan ek hâlindeki “-ki” zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye
bitişik yazılır.

“Bizim arabamız sizinkinden eski.”
“Bahçedekiler içeri girsin.”
“Üzerindeki sana çok yakışmış.”
cümlesindeki altı çizili sözcüklerdeki “-ki” eki ilgi zamiridir.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 2- Betimleyici Anlatım, Sıfat


2. BETİMLEYİCİ ANLATIM – SIFAT (ÖN AD)

Betimleyici Anlatım

Yazarın dış dünya ile ilgili gözlemlerini okuyucunun gözünde canlanacak şekilde anlatması ile oluşan anlatım tekniğine betimleyici anlatım denir.

Görselliğin daha ağır bastığı bu anlatıma tasvir de denmektedir.

Betimlemede bir doğa parçası, bir bahçe, bir ev, bir dağ, hatta iç ve dış özellikleri ile bir insan ayırt edici yönleri ile anlatılabilir. Varlıkların değişik yönleri anlatıldığından betimlemelerde sıfatlar çokça kullanılır.

"Güneş dağların arkasından çekilirken, son aydınlığını denize bırakıyor. Hava rüzgârsız. Deniz ince ince dalgalanıyor. Mavi sular biraz uzakta pembe oluyor, kırmızılaşıyor. Renkler yumuşak hatlarla birbirinden ayrılıyor. Karanlık bastırmadan önce renklerin denizdeki valsi bu, büyüsü..."

Betimlemelerin insanı konu alan kısmına portre denir. Portrede insanın dış özellikleri ya da iç özellikleri yani karakteri ele alınabilir. Bazen ikisi de bir parçada iç içe olabilir.

"Kapıda yaşlı bir adam belirdi. Üzerinde biraz eski, açık mavi bir takım elbise vardı. Ceketin üst cebinde üçgen şeklinde kıvrılmış mendil, kravatıyla aynı renkteydi. Yer yer ağarmış saçlarını sol tarafa yatırmış, hâlâ siyahlığını koruyan bıyıklarını üst dudağının üzerini kapatacak şekilde bırakmış. Ayağında yıllar önce gençlerin oldukça rağbet ettiği ucu sivri ucu küt biçimli ayakkabılar vardı."

Özellikleri:

1- Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
2- Kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil(ruhsal portre) denir.
3- Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere simgesel betimleme denir.4- Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, Şiir gibi türlerde kullanılır.
5- Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.

Betimlemeler ikiye ayrılır:

1- Sanatsal Betimleme:

1.İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
2.Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
3.Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmaktır.
Örnek metinler: s.91-92 ”İnce Memed” ve “Çarşı”

2- Açıklayıcı Betimleme:

1.Bilgi vermek amacıyla yazılır.
2.Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
3. Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir.
4.Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
5. Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
6.Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
Örnek metinler: s.92 ”Akdeniz Bölgesi”

Sıfat (Ön Ad)

İsimleri niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir.

Sıfatların varlığı isimlere bağlıdır. Bu nedenle sıfatlar tek başına kullanılamaz. Bu açıdan sıfatlar tamlama olarak karşımıza çıkar.

"Güzel kitaplarıhemen alırım."
cümlesinde "güzel" sözcüğü "kitap" isminin özelliğini belirten bir sıfattır. Burada "kitap" isminden önce gelerek onun özelliğini belirtmiş ve sıfat olmuştur.Bu nedenle bir sözcük yalnız başına sıfat olamaz.

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi mutlaka bir isimle kullanılır.
Sıfatlar kendi içinde niteleme ve belirtme sıfatları olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Niteleme Sıfatları
2- Belirtme Sıfatları

1- Niteleme Sıfatları

Varlıkların yapısal özel liklerini ortaya koyan sıfatlardır.

Niteleme sıfatları isimlerin nasıl olduğunu bildirir ve isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir.

"Kimsesiz çocuklara yardım edelim."
cümlesindeki "kimsesiz" sözcüğü, "çocuklar"ın özelliğini belirtmektedir. Bu cümlede "çocuklar" ismine "nasıl" sorusunu sorduğumuzda "kimsesiz" cevabını almaktayız.

"Siyah gözlükler sana yakışmış."
cümlesinde "siyah" sözcüğü gözlüğün yapısal özelliğini anlatan bir sıfattır.
Nasıl gözlük?
Siyah gözlük.
Görüldüğü gibi isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap veriyor.

Adlaşmış Sıfat : Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya da niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda isim söylenmeyip sıfat, ismin yerine geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış sıfat denir.

Adlaşmış sıfatlar niteleme sıfatlarıyla yapılır.

"Akıllı insanlar kendine güvenir."
cümlesinde niteleme sıfatı olan "akıllı" sözcüğü,

"Akıllılar kendine güvenir."
cümlesinde "insanlar" isminin düşmesiyle adlaşmış sıfat olmuştur.

2- Belirtme Sıfatları

Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır.

Belirtme sıfatları varlıkların geçici özelliklerini belirtir.

Belirtme sıfatları kendi arasında dört gruba ayrılır.

A. İşaret Sıfatı
Varlıkların bulunduğu yerleri gösteren sıfatlara işaret sıfatı denir.
Bu sıfatlar, söyleyen kişinin, sözünü ettiği nesneye uzaklığına göre değişir.

"Bu kitabı ben aldım."
cümlesinde yakındaki kitabı,

"Şu kitabı verir misin?"
cümlesinde biraz uzaktaki kitabı,

"O kitabı getirir misin?"
cümlesinde çok uzakta olan ya da, sözü edilen kitabı işaret etme anlamı vardır.

Yukarıdaki cümlelerde bulunan "bu, şu, ve o" sözcükleri işaret sıfatıdır.

İşaret sıfatları, isme "hangi" sorusunun sorulmasıyla bulunur.
Hangi kitap?
Bu kitap.

B. Sayı Sıfatları
İsimlerin sayısal özelliklerini bildiren sıfatlara sayı sıfatı denir.

Sayı sıfatları kendi içinde dörde ayrılır:

a. Asıl sayı sıfatları : İsimlerin sayılarını kesin olarak belirten sıfatlara asıl sayı sıfatı denir.

"Üç arkadaş geziye çıktık."
"İzmir'de on gün kalacaktık."
"Bu çantayı ancak iki kişi taşıyabilir."

b. Sıra sayı sıfatı : Varlıkların sırasını bildiren sıfatlara sıra sayı sıfatı denir.

Sıra sayı sıfatları isimlere gelen "-ıncı, -inci" ekleri ile yapılır.

"Biz beşinci katta oturuyoruz."
"Buradaki birinci günüm iyi geçmişti."

c. Üleştirme sayı sıfatı : İsimlerin eşit paylara ayrılmış olduğunu belirten sıfatlara üleştirme sayı sıfatı denir.

Bu sıfatlar isimlere getirilen "-ar, -er" eki ile oluşturulur.

"Öğrencilere ikişer kitap verildi."
"Her komşuda yarımşar saat kaldık."

d. Kesir sayı sıfatı : İsimleri kesirli olarak belirten sıfatlardır.

"Bu işte yüzde yirmi kâr var."
"Yarım kilo kıyma yeter."

C. Belgisiz Sıfat
İsimlerin sayı bakımından belirsizliklerini ifade eden sıfatlara belgisiz sıfat denir.

Bazı işlerde acele edilmeli.
Birkaç arkadaş dışarıda bekliyor.
Hiçbir emek boşa gitmez.
Bütün öğrencileri bahçeye çıkarmışlar.
Her konuda bilgi sahibi olamayız.
Bir gün yine karşılaşırız.

cümlelerinde altı çizili sözcükler belgisiz sıfatlardır. Bu sözcükler, isimleri sayıca belirtmişler, ama onların ne kadar olduğunu belirtmemişler.

D. Soru Sıfatı
İsimlerin niteliğini, herhangi bir özelliğini soru yolu ile bildiren sıfatlardır.

Nasıl şiirleri beğenirsiniz?”
Kaçar gün kaldın şehirlerde?”
Hangi konuyu işleyeceğiz?”
Kaç soru çözmeli günde?”

Sıfatlarda Küçültme
Sıfat olan sözcüğün anlamında küçültme ya da daralma, "-cik, -ce, (-ı)msı, (-ı)mtırak" ekleri ile yapılır.

Bu eklerin getirilmesi ile oluşan sıfatlara küçültme sıfatları denir.

"Küçük bir evleri vardı."
cümlesinde "küçük" sıfattır ve kendinden sonra gelen ismin niteliğini belirtmektedir.

"Küçücük evleri vardı."
cümlesinde "-cik" eki almış "küçücük" sözcüğü de niteleme sıfatıdır. Buradaki "küçücük" sözcüğün "küçük" sözcüğünden farkı, eklendiği ismin anlamında küçültme yapmış olmasıdır.

"Ekmek ayvasının ekşimsi bir tadı vardı."
"Üzerine mavimtırak bir ceket giymişti."
"Masada kalınca bir kitap duruyordu."

Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler küçültme sıfatıdır.

Sıfatlarda Pekiştirme
Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki şeklide yapılır:

1- Sıfat olan sözcüğün ünlüye kadarki ilk hecesi alınır, daha sonra "m, p, r, s" harflerinden uygun olanı getirilir. En son da sıfat olan sözcük tekrar yazılır.

"temiz" sözcüğü üzerinde bu anlatılarımızı uygulayalım:
Te-r-temiz=tertemiz

"Çocuklar bembeyaz elbiseler giymişlerdi."
"Dümdüz yolda ilerliyorduk."
"Şöyle yemyeşil çimenlerin üzerine uzansam!"
cümlelerinde altı çizili sözcükler pekiştirme sıfatıdır.

2- Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesi ile yapılır.
Örneğin "çeşit" sözcüğünü ele alalım. Bu sözcük tekrar ederek bir ismi nitelediğinde pekiştirme sıfatı olur:

"Çeşit çeşit meyveler vardı masada."
Bu cümlede altı çizili sözler pekiştirme sıfatıdır.

"Bahçede uzun uzun ağaçlar vardı."
"Derin derin ırmaklar aşarak geldik."
cümlelerindeki altı çizili sözler pekiştirme sıfatıdır.

Sıfatlarda Derecelendirme
Sıfatlarda derecelendirme "pek, çok, daha, en..." gibi sözcüklerle yapılır.

"Kardeşin onlardan daha akıllı biri."
cümlesinde "daha" sözcüğü üstünlük,

"En güzel kitap buydu."
cümlesinde "en" sözcüğü en üstünlük,

"Çok güzel çiçekleri vardı."
cümlesinde "çok" sözcüğü aşırılık anlamı katmıştır.

26 Nisan 2020 Pazar

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 1- Öyküleyici Anlatım - İsim (Ad)



III. ÜNİTE ANLATIM TÜRLERİ

1. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM–İSİM (AD)

Öyküleyici Anlatım
Bir konunun, bir olayın bir ya da daha çok kahraman etrafında, belirli bir zaman ve yer içinde anlatıldığı anlatım tekniğidir.

Öyküleyici anlatım olay kaynaklı bir anlatım tekniğidir. Öyküleyici anlatımın olabilmesi için bir kişinin başından geçen bir ya da daha çok olayın olması gerekir. Bir kişinin başından geçenler, bir trafik kazası, bir futbol karşılaşması, geçmişte yaşadığı bir takım olaylar... öyküleyici anlatımın sınırlarına girmektedir.

"Karanlık bir kış gecesi saat üç sularıydı. Bilmem nereden eve dönüyordum. Herkes derin bir uykudaydı. O duruma gelmiştim ki kendisini dinleye dinleye kapılan insanlar gibi "Ah, bir polise rastlasam!" diyordum. Birden bire iki gölge gördüm. Biri hızlı hızlı sert adımlarla doğuya doğru giden ufak tefek bir adamdı. Diğeri sekiz on yaşlarında bir kız çocuğu."

Öyküleyici anlatımda her şey hareket hâlindedir. Varlıklar hayatın akışı içinde devamlı bir hareketlilik ve değişme içinde ele alınır. Yukarıdaki parçada bu görülmektedir.

Özellikleri:
1- Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir.
2- Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir. (Anlatıcı olay kahramanlarından biridir)
3- Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır.
4- Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir.
5- Olaylar 3.şahsın ağzından anlatılabilir. (Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır
6- Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir.
7- Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır.
8- Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır.
9- Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır.
10- 3.Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir.
11- Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır.
12- Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir.
13- Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.

İsim (Ad)
Varlıkları, kavramları karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle, karşıladıkları kavram ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Bunlar daima birbirlerini çağrıştırır.

Örneğin "kitap" sözü aklımızda hemen varlık olarak "kitap" nesnesini canlandırır. Ya da bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişkininvarlığını söyleyemeyiz.

Örneğin "dert" dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir.

İsim çeşitlerini görelim.

1. Cins (Tür) İsmi
Aynı türden varlıkları karşılayan isimlerdir. Bu varlıkların benzerleri etrafta çoktur:

“Ağaç, çiçek, kitap, ev, okul, insan, ders...”

2. Özel İsim
Tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir.

Balıkesir, Çukurova, Alpler gibi yer adları, Yunus, Serpil, Recep gibi kişi adları, Türkiye, Portekiz, Hollanda gibi ülke adları, Günün Ötesi, Kiralık Konak, Türk Edebiyatı, Hürriyet gibi kitap, dergi, gazete adları, Bilkent Üniversitesi, Yeşilay, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kurum adları, Almanca, Türkçe, Rusça gibi dil adları, İslâmiyet, Ortodoks, Yahudilik gibi din adları, Boncuk, Tekir, Yumak gibi hayvanlara verilen adlar özel isimdir.

3. Tekil İsim
Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlere tekil isim denir.

Bunlar "kitap, çocuk, şiir, bilgisayar..." gibi bir varlığı karşılayan isimlerdir.

4. Çoğul İsim
Sayıca birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Çoğul isimler, "-ler, -lar" eki getirilerek yapılır.

"Kitaplar, çocuklar, şiirler, bilgisayarlar..." isimleri çoğul isimlerdir.

5. Topluluk İsmi
Yapıca tekil olduğu hâlde, yani çoğul eki almadığı halde birden çok varlığı karşılayan isimlere topluluk ismi denir.

"Toplum, halk, millet, ordu, bölük, sürü..." sözcükleri birer topluluk adıdır.
Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur.

Örneğin, "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz!" cümlesinde "ordu" topluluk ismi çoğul eki almıştır. Burada ordunun birden fazla olduğu anlatılmak istenmiştir.

6. Somut (Madde) İsim
Duyu organlarımız ile algılanan isimlere somut isim denir.

"Kitap, masa, insan, ışık..." beş duyumuzdan biri ile algılanan somut isimlerdir.

7. Soyut (Mana) İsim
Duyu organlarımız ile algılanamayan, ama varlığına inandığımız isimlerdir.

"Neşe, özlem, sevgi, korku..." duyu organlarımız ile algılanamayan soyut isimlerdir.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - II. Ünite Anlatım ve Özellikleri, Doğrudan, Dolaylı, Somut, Soyut Anlatım


II. ÜNİTE ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ

1. ANLATIMA HAZIRLIK

Anlatım sırasında başarıya ulaşmak için öncelikle anlatımda hazırlık yapılmalıdır. Hazırlık yapmadan yapılan anlatımlar başarıya ulaşamaz. Başarılı bir anlatım yapabilmek için hazırlık aşamasında, bilgi toplamalı, deneyimlerimizi toplanan bilgilere göre zenginleştirmeli ve yapılan çalışmaları gruplandırmalıyız. Daha sonra anlatıya başlamalı veya sunmalıyız.
Bir metni oluştururken şu aşamaları takip ederiz:

1- Konu belirlemesi yapılır
2- Belirlenen konuda neyi nasıl ve niçin anlatacağımızı belirleriz.
3- Konu ile ilgili kitap, dergi, gazete, internet vb araştırma yapılır.
4- Yapılan araştırmalar not edilir ve notlar sonrasında gruplandırılır eğer aynen kaynak gösterilecekse dipnot edilecek kaynaklarda ayrıca belirlenip alınır. Kaynaklar varsa dipnot olarak yazılabilir
5- Kısa cümleler ile üzerinde duracağımız konu planlanır, sıralanır.

Anlatımda hazırlık yapmak metnin doğruluğunu, akıcılığını olumlu yönde etkiler.

Anlatıma hazırlıkta bilgi toplama işi çeşitli yöntemlerle yapılır. Sonrasında bu bilgilerin kullanım aşamasına geçildiğinde anlatımda aynen kaynak gösterecek isek dipnot kullanırız.

2. ANLATIMDA TEMA VE KONU

Anlatımda tema ve konu belirlemesi de önemli bir aşamadır. Tema daha genel konu ise daha özel ve somuttur. Tema sınırlandırılıp somutlaştırılırsa konu olur.

Konu görmek ve izlemek ile algılanabilirken tema daha çok kavranır. Mesela sevinç bir temadır ama yaşama sevinci bir konudur. Farklı metinlerde tema ve konu ortak olabilir ama bu metinlerin ifade ediliş tarzı biçimi farklı olabilir. Örneğin iki metinde İstanbul’u anlatabilir ama tarz farklı olabilir.

Tema konu ve ifade ediş şeklinin hepsine birden içerik denir.

3. ANLATIMDA SINIRLANDIRMA

Anlatım sırasında konu sınırlandırması yapmak anlatımda düşüncelerin belirginleşmesini sağlar.

Yazılarda kullanılan başlık ise metnin temasını sınırlandıran ve somutlaştıran bir göstergedir. Soyut olan kavramlar (tema), anlatım sırasında bağlam (yer), kişi, zaman, ifade ve anlatım biçimi ile somut hale getirilir. Anlatıcının tavrı da temanın sınırlandırılmasında etkilidir. Konu sınırlandırması yapılırken genellikle genelden özele doğru bir yöntem izlenir.

4. ANLATIM VE ANLATICININ AMACI

Etkili bir iletişim için iletişim öğeleri sağlıklı olmalıdır ve dil en doğru şekliyle kullanılmalıdır. Çünkü iletişimde en önemli öğe dildir. Anlatım şeklinin (üslûp) belirlenmesindeki ana nokta anlatıcının (gönderici) amacı ve alıcının durumudur.

Metinlerde anlatımın amacı iletişim öğelerinin rolüne ve görevlerine göre değişir. Metinlerde amaç bilgi vermek olabilir bir makale gibi, duyguları derin bir şekilde ifade etmek olabilir şiir gibi veya öznel görüşleri belirtmek olabilir gezi yazısı gibi.

Anlatım biçimi bu amaca göre biçimlenir. Anlatım, gönderici, alıcı, kanal, şifre gibi iletişim öğelerine göre değişir. Anlatıcı ve dinleyici (okuyucu) arasındaki ilişki anlatımın amacını belirler. Üslup ta amaca ve alıcıya göre değişir. Anlatım yazılış amacına göre değişir ve şekillenir. Okuyucu ve anlatıcı arasındaki ilişkiye göre şekillenir.

5. ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI

Metinlerde ortak temalar kullanılabilirken ortaya konulan metinler birbirinden farklılıklar gösterebilirler. Sanatçının bakış açısı ve ifade tarzı farklılık oluşumunda ana etkendir. Ayrıca, metnin meydana getirildiği zaman ve mekânda metni farklı yorumlamada etkendir.

Anlatım yapılırken cümleler anlatıcının ifade ediş tarzını öznel ifade ve nesnel ifade olarak iki şekilde ele alabiliriz.

Öznellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun yorumunun bulunduğu ifadelerdir. Kişiden kişiye değişen yargılara denir. Bu ifadelerin kanıtlanması zordur. Bu ifade şeklinin bulunduğu metinler genellikle sanatsal kaygıyla yazılır ve dolayısı ile de metinlerde anlatıcı üslûbu buna göre şekillendirir. Betimlemelerde yoğun bir şekilde öznel ifadelerden yararlanılır.

“Konya, Türkiye’nin en güzel şehridir.” İfadesi öznel bir ifadedir çünkü içerisinde geçen güzel kavramı kişiseldir ve bir başkası güzel bulmayabilir.

Nesnellik:
Anlatıcının, söyleyenin, kişisel duygusunun, görüşünün, yorumunun yer almadığı
ifadelerdir. Bu ifadeler kişiden kişiye değişmez. Doğruluğu yada yanlışlığı kolayca kanıtlanır. Bilgi verme amaçlı metinlerde yoğun bir şekilde bu anlatım kullanılır ve anlatıcı da üslûbunu buna göre belirler.

“Konya Türkiye’nin yüzölçümü en büyük şehridir.” İfadesi doğruluğu tartışılmaz bir ifadedir.

Anlatımda birde anlatıcı doğrudan anlatım ve dolaylı anlatım olarak iki farklı anlatım kullanır.

Doğrudan Anlatım:
Bir kişinin sözünü herhangi bir değişiklik yapmadan aktarmaya doğrudan anlatım denir. İfade bu tip bir anlatımda söyleyen kişinin ağzından çıktığı gibi aynen aktarılır, yorum katılmaz. Genellikle tırnak içine alınarak cümlede verilir.

Babam ‘Bayram sabahı namaz sonrası mezarlık ziyareti yapacağız.’ dedi.

Doğrudan anlatım olsun dolaylı anlatım olsun aktarılan ifadenin anlamında bir değişiklik olmaz.

Dolaylı Anlatım:
Anlatıcının başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek amacıyla gerçekleştirdiği anlatımdır. Anlatıcı aktaracağı ifadede kendine göre bir takım söyleyiş değişiklikleri yapar. Bir başkasının sözünü kendi ifademizle aktarmaktır.

Babam bayram sabahı mezarlık ziyareti yapacağımızı söyledi.
Öğretmenimiz test çözmenin yararlı olacağını söyledi. Gibi örnekler verilebilir.

Somut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayabildiğimiz kavramlar somut kavramlardır. Anlatıcının gördüklerini duyduklarını duyuları ile algılayabildiklerini aktardığı kavramlardır. Duyularımıza bağlı olarak verilen konular somut ifadeler ile ele alınır.

Örneğin mevsimler konusu duyulara hitap eden kavramlara yer verdiği için konuda somut bir şekilde ele alınır.

Daha çok bilimsel içerikli ifadelerin olduğu metinlerde kullanılır.

Soyut Anlatım:
Beş duyu organımızdan herhangi biri ile algılayamadığımız ama varlığına inandığımız kavramlara soyut kavramlar denir.

Daha çok yazarın anlatıcının kişisel kanaatlerinin yoğun olarak kullanıldığı anlatımlarda soyut kavramlara daha çok yer verilir. Sanatsal gayenin ön plana tutulması görülür bu anlatımlarda daha çok. Felsefi , kişisel görüşlerin yer aldığı metinlerde sıkça karşılaşırız. Anlatıcının başkalarından işittiği anlatımda soyut anlatım özelliği gösterir.

6. ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ

Anlatım İlkeleri: İyi bir anlatımda bulunması gereken ilkeler vardır. Bunların başında akıcılık, duruluk, yalınlık ve açıklık gelir.

Açıklık: Anlatımın farklı anlamlara gelmeyecek şekilde ifade edilmesidir. Bir konudaki ifadeden herkesin aynı şeyi anlamasıdır. Değişik anlamlara gelebilecek cümleler bu konunun aksine kapalı ifade olur. Anlatımda açıklığı sağlamak istiyorsak öğeleri yerli yerinde kullanırken noktalama işaretlerini de yanlışsız kullanmalıyız.

Eğitim konusunda anne ve babalar yönlendirilmelidir. Cümlesinde öğeler yerinde kullanılmadığı için açık bir anlatım olmaz. Anne ve babalar eğitim konusunda yönlendirilmelidir. İfadenin daha açık şeklidir.

O okulu arkadaşından çok severdi. Cümlesi de açık olmayan bir ifadedir. Cümlede "o" kişi mi Yoksa o okul mu açık değil o dan sonra virgül kullanımı ifadeyi açık hale getirebilir.

Akıcılık: Anlatımda okunuşu ve söylenişi zor olan sözcüklerden kaçınarak kolay söyleyişi olan sözcüklerin kullanıldığı gereksiz sözcük tekrarlarından kaçınılan ifadenin hiçbir engele takılmadan sürdüğü ifadelerdir. Anlatımda söylenişi zor seslerin kullanılması akıcılığı ses düzeyinde bozar. Arka arkaya söylenişi sert yada yumuşak hecelerden meydana gelen sözcüklerin kullanımı sözcük düzeyinde akıcılığı bozar. Sözcük tekrarları ve aynı anlama gelen sözcüklerin yoğun kullanımı da cümle düzeyinde akıcılığı bozar.

Duruluk: Anlatımda gereksiz sözcüklere yer verilmeden karmaşık ve anlaşılması güç cümlelerin kullanılmamasıdır. Duruluğun sonucunda yalınlık ve akıcılık ortaya çıkar.

Yalınlık: Anlatımda kullanılan ifadelerin sade gösterişsiz ve kısa kesin ifadelerle dile getirilmesidir.

Üslûp: Sanatçının duyuş görüş ve anlatış tarzıdır.

Özgünlük: Hem duyuş düşünüş olarak hem de anlatım olarak sanatçının diğerlerine benzememsidir.

7. ANLATIMIN OLUŞUMU

Metni eğer bir duvara benzetirsek duvardaki taşların yerini paragraflar tutar. Harç yerine ise tema ve işlenen konuyu düşünebiliriz. Eğer anlatımın oluşumunda olaya paragraf olarak bakarsak sözcük, sözcük grupları ve işlenen konu bir bütündür.

Kelimeler tek başına kullanıldıklarında bir anlam ifade etmezler. Kelimelere dil bilgisi kurallarına uygun olarak çeşitli ekler getirilir ve böylece anlamlı bir cümle oluşur. Cümlelerde bir araya geldiklerinde anlamlı bir bütünlük sağlayarak paragrafı oluşturur.

Bir metinde dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine bağlaşıklık ya da dil bilgisi bağıntısı denir.

Ya biz yolumuz–un son-u-n-a var madan gece olursa.

Yukarıdaki cümleye bakıldığında cümle oluşturulurken sadece dil bilgisi kurallarına değil aynı zamanda anlam bağlantılarına da dikkat edilmiştir. Bu anlam bağlantılarına da “bağdaşıklık” denir.

Paragraf oluştururken cümleler arasında bir anlam bütünlüğü oluşmalıdır. Anlam bakımından bütünlük sağlanmadığında paragraf oluşmaz. Cümleler arasında da anlam bakımından bir bütünlük olmalıdır. Cümle oluşurken de kelimeler arasında anlam bakımından bağdaşıklık olması gerekir. Nitekim paragrafta namla sorularına bakıldığında anlatımın akışını bozan ifade hangisidir şeklinde sık sık sorularla karşılaşabilmekteyiz. Konu ve tema bütünlüğüne dikkat edilmelidir.

Bağdaştırma: “Tamlama, deyim gibi söz varlığı içindeki öğeleri ve tümce ya da sözceleri anlamlı, kabul edilebilir birimler halinde bir araya getirmeye bağdaştırma denir”.

Körpe salatalık , çıkmaz sokak, ilk göz ağrısı gibi örnekler verilebilir.

Alışılmamış Bağdaştırma: “Anlam belirleyicileri, anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmayan birleştirmelerdir.

körpe merdiven, dilsiz hayaller, korkunç kıyafet vb. dilsiz insan alışılmış bağdaştırma iken dilsiz hayaller alışılmamış bağdaştırmadır.

Bağdaştırma yapılarak metinlerde kullanılan kelimeler bir araya gelerek yeni anlamlar oluşturur. Bu sayede aynı durum yada olayı farklı sözcüklerle ifade edebilme olanağı elde ederiz.

Bağlam: Kelimelerin veya kelime gruplarının veya cümlelerin metinlerde bulunduğu yere bağlı olarak farklı anlamlar kazanmasına bağlam denir.

Bu elimdeki çanta çok ağır.
Onun hocadan duyduğu laflar çok ağır laflardı.

Metinlerde bağlaşıklığa ve bağdaşıklığa uyulmaması anlatım bozukluğuna neden olur. Bağdaşıklıkta hata yapılırsa kelimeler yanlış anlamda kullanılır.

Çam fidanlarını yamaca özenle ektiler.
Cümle incelendiğinde (ek-) eylemi uygun olmayan bir şekilde kullanılmış ve bağdaşmamıştır. Bu durumla bağdaşan ifade (dik-) eylemi olması gerekirdi.
Bağlaşıklıkta daha çok kelimenin eksik kullanımı
bağlaşmayı bozar.

Listede benim ve senin adın yokmuş.
Cümlesine bakıldığında bağlaşmayı bozan durum benim kelimesinden sonra adım (benim adım ve senin adın) kelimesi olmalıydı.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - I. Ünite Sunum, Tartışma, Panel, Açık Oturum, Sempozyum, Forum, Münazara


I. ÜNİTE SUNUM-TARTIŞMA-PANEL

1. SUNUM

İnsan hayatı, bir toplumun içinde mevcuttur. Bu toplumda her an insanlarla iletişim içindeyiz. Konuşurken, yazarken, bakarken her zaman bir iletişimle, bir sunumla karşı karşıyayız. Lokantayı seçerken bile garsonların servisine dikkat ederiz. Garsonun dış görünüşü, işteki ustalığı, müşteriye karşı tavrı o lokantayı seçmemizde birinci derecede etkilidir. Yemekler çok güzel ve kaliteli olabilir; ancak onu sunan bunu gerektiği gibi sunmuyorsa yani kendisi bal; yüzü sirke satıyorsa, yemekler ne kadar kaliteli olsa da asla bir daha orayı tercih etmeyiz.

Öğretmenlerimiz derslerde cd, vcd, tepegöz, slayt, internet, bilgisayar gibi teknolojilerden yararlanırlarsa; dersi daha iyi sunmak için gayret ederlerse bizim dersi daha iyi anlamamızı sağlarlar.

Sonuç olarak hayatımızın her köşesinde karşılaştığımız sunum konusunu bilmek ve en etkili biçimde kullanmamız gerekir. Bilgileri yenileyen, pekiştiren, hatırlatan, önemli nokta/an öne çıkaran; bir çalışma sonucunu açıklayan; laboratuvar araştırmalarını sunan, anket sonuçlarını ifade eden; önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara “sunum” adı verilir.

Sunumda amaç; bilgileri yenileme, araştırma ve anket sonuçlarını değerlendirme, bilime katkıda bulunmadır. Sunumlarda dinleyici kitlesinin, konuya ilgi duyan kişilerden oluşur ve sunumda eldeki teknik imkânlardan yararlanmaya özen gösterilir

Sunumdan Önce Yapılması Gerekenler

1- Öncelikle bir konu seçilmelidir. Bu konu güncel olmalıdır.
2- Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanmak faydalıdır.
3- Sunum yerinin daha önceden görülmesi gerekir.
4- Prova yapma, kullanacağı malzemelerin kontrolü sunumu yapan kişinin amacına ulaşmasında yararlı olacaktır.

Sunum Sırasında Yapılması Gerekenler

1- Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir.
2- Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir.
3- Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur.
4- Konuşmacı ses ve kelimelerin doğru telaffuza özen göstermesi gerekir.
5- Sunumda, bilgisayar, cd, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanabiliriz.
6- Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmanıza ilgi ve tat katacağını unutmamalıyız.

Görsel Malzemenin Kullanılış Amacı:

1- Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamaları için,
2- Fikirleri, kavramları vb. anlatırken zaman kazanmak için,
3- Yanlış anlamalardan kaçınmak için,
4- Fikirleri sağlamlaştırmak için,
5- Tat ve espri katmak içindir.

İyi hazırlanmış görsel malzemeyi, konuşmacı konuyla güzel ve uyumlu bir şekilde kullandığı zaman başarılı olur. Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin dikkatini dağıtabilir. Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız.

Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir. Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır. Konuşmada; %55 görüntü, %38 ses,
%7 sözler etkili olduğuna göre buradan slaytın önemi daha iyi ortaya çıkar..Bu yüzden sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdır. Slayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlar. Slaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir. Sunumda, gerektiğinde daha önce hazırlanmış bazı belgeler, grafikler ve şekiller kullanılabilir. Malzemeleri bir başkası kullanacak ise konuşmacı ile malzemeleri kullanan kişi arasında uyum kaçınılmazdır. Sunumda gereksiz ayrıntılara girilmemesi gerekir.

Sunum Sonrasında Yapılması Gerekenler

1- Sunum yapan konuşmacı sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına müsaade etmelidir.
2- Konuşmacı sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu, açık ve net cevaplar vermelidir.

2. TARTIŞMA

Bilgi, paylaşarak çoğalır. Eğer ilk insandan bu yana insanlar düşüncelerini birbirleriyle paylaşmasalardı doğru, iyi ve güzeli bulamazlardı. Bilimin ve teknolojinin gelişmesini de bu bilgi paylaşımına borçluyuz. Bütün bunlar da tartışmayla olur.

Tartışma, bir nevi paylaşmadır. Her şeyin zıttıyla var olduğunu düşünürsek, tartışmada her düşüncenin karşıtını alarak zenginleşir. Tartışmayla analiz ve sentez yeteneğimizi geliştiririz. Kısaca tartışma olmasaydı insanlık gelişmez, hayat tekdüze, renksiz
ve tatsız olurdu.

Bir sorunun tartışılarak çözülebileceğine inanıyoruz. Bir konu enine boyuna tartışılarak artıları, eksileri ortaya konur. Böylece bir uzlaşma sağlanabilir.

"Doğrular, düşüncelerin çarpışmasıyla ortaya çıkar." sözü, tartışmanın önemini ortaya koyan bir sözdür. İnsanlar, farklı farklı düşüncelere sahiptir. "Akıl akıldan üstündür." derler atalarımız. Buradan hareketle farklı fikirlerin ortaya konduğu tartışmalarda bizim bilmediğimiz veya farklı açıdan bakmadığımız fikirleri görme imkânı bulabiliriz. Böylece paylaşılan bu fikirler bizleri doğruya ulaştırır.

Tartışma, bir konu çevresinde lehte ve aleyhte karşılıklı düşünceleri ortaya koyma, problemlere cevap ve çözüm bulma; gerçek, doğru, iyi ve güzel olanı birlikte aramaktır. (Doğru, iyi ve güzelin zamana bağlı olduğunu unutmamak gerekir.)

Tartışmada; karşılıklı saygı ve hoşgörü, nazik, toleranslı, sabırlı olma; konuşma kurallarına, verilen zamana ve sıraya uyma amaca ulaşmada yararlıdır.

Tartışmada bir konuda edinilmiş peşin hükümlerin, önceden alınmış kesin kararların, bilineni farklı cümlelerle devamlı tekrar etmenin, konu dışına çıkmanın tartışmaya yarar sağlamayacağı açıktır.

Tartışmayı yöneten bir başkana ihtiyaç vardır. Başkanın; konuyu ortaya koyup sınırlaması; konuşmacıların konu dışına çıkmalarını, konuyla ilgisiz ve gereksiz konuşmalarını engellemesi, konuşmacıların birbirini suçlamaya yönelik konuşmalarına izin vermemesi, tartışmanın kurallarına uygun yürütülmesini ve bir sonuca ulaştırılmasını, bu sonucun da bir rapor haline getirilmesini sağlaması gerekir.

Bazı tartışmaların sonuçları yalnızca basın aracılığıyla duyurulur; bazıları ise basına ve halka açık olur. Dinleyicilerin huzurunda, dinleyiciler için gerçekleştirilen bu tartışmalarda konuşmacılar tartışma konusundaki bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletirler; onları bilgilendirmeyi, yönlendirmeyi amaçlarlar. Bu tip tartışmalarda kamuoyu oluşturma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen önemli faktördür.

Tartışmalar düzenleniş amaçlarına, hedef dinleyici kitlesinin zevk, kültür ve anlayışına göre değişik nitelikler kazanır.

Tartışmalarda dil, gönderme ve anlatım işleviyle kullanılır. Burada dilin çift işlevliliğinden söz edebiliriz. Mesela “Açık oturum, bal rengi, ipek böceği, karış karış, ruh bilimi, un helvası, yaban gülü. Bunların her biri birer birleşik kelimedir. Birleşik kelime, çünkü iki söz bir araya geliyor ve tek bir kavrama karşılık oluyor. Ama bu tek kavramı oluşturan sözlerden her biri kendi anlamını koruyor. Bunlar ayrı yazmakla bir kelime olma özelliğini yitirmez." cümleleri dilin gönderme işlevi olan cümlelerdir.

“Teşekkür ederim Sayın Başkan. Burada oturan hocalarımızın hepsi bizden oldukça büyük ve bazıları şahsen hocam oldular. Bu yüzden incitici veya kırıcı şeyler söylemem tabi ki beklenemez." Cümlelerinde ise dil, anlatım işleviyle kullanılmıştır.

3. PANEL

Panel tartışma türlerinden bir tanesidir. Toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir.

Açık oturum ile panel özellikleri yönüyle birbirlerine çok benzerler. Hatta bazı kitaplarda panel ile açık oturum aynı konuşma türü olarak verilir. Arada sadece üslup farkı vardır.

Panelde amaç, bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşlerle farklı anlayışları ortaya koymaktır.

Panelde de bir başkan bulunur. Konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir.

Konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar.

Konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.

Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. Tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür

AÇIK OTURUM

Geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun, uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışıldığı konuşmalara açık oturum denir.

Açık oturum, büyük bir salonda dinleyiciler önünde yapılabileceği gibi stüdyoya davet edilen dinleyiciler önünde veya dinleyici grubu olmadan da radyoda ya da televizyonda yapılabilir.

Konuşmacı sayısının üç veya beş kişi olarak tespit edildiği açık oturumlarda başkan önce konuyu açıklar, sonra konuşmacıları tanıtır ve sırayla söz verir. Başkanın konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Başkan, sırasıyla ve dönüşümlü olarak konuşmacılara sorular yöneltir, gerektiğinde kısa bir değerlendirme yapar. Tartışma boyunca tarafsız olmak, konuşmacılara verilen süreyi dengeli bir şekilde ayarlamak, tartışma kurallarının dışına çıkılmasını engellemek başkanın görevleri arasındadır.

Açık oturumun süresi konuya göre ayarlanmalıdır.

BİLGİ ŞÖLENİ (SEMPOZYUM)

Bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanı değişik kimseler tarafından (çoğunlukla akademik konularda) yapılan seri konuşmalara bilgi şöleni (sempozyum) denir.

Bilgi şöleni, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havası içinde geçer.

Konuşmacılar, konuyu kendi ilgi alanları açısından ele alırlar. Mesela, Yunus Emre konulu bir bilgi şöleninde konuşmacılardan biri onun yaşadığı dönemdeki siyasi gelişmeleri ele alırken; bir başkası Yunus Emre'nin şiirlerindeki insan sevgisinden bahsedebilir.

Bilgi şöleninde amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilerek konuya bir çözüm üretmektir. Konuşmaların sonunda oturum başkanı, konuyu özetler ve çıkan sonucu dinleyicilere aktarır.

Bilgi şölenini, oturum başkanı yönetir. Konuşmacı üyelerin sayısı üç ile altı arasında değişebilir. Üyelerin konuşma süreleri genellikle beş dakikadan az, yirmi dakikadan çok olmaz. Bilgi şöleni, konunun önemine ve uzunluğuna göre oturumlar halinde, ayrı salonlarda birkaç gün boyunca da sürebilir. Bu nitelikteki konuşmalar genellikle akademik konularda olur.

FORUM

Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir.

Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat; forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda, panelden
sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır.

Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar. Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir.

Esasen forumda amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır.

Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kıncılıktan uzak, samimi bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır.

MÜNAZARA

Birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin, iki grup arasında bir hakem heyeti (jüri) huzurunda tartışıldığı konuşmalara münazara denir.

Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.

Tartışmalar için geçerli olan kurallar, münazaralar için de geçerlidir. Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Her grup kendi grup sözcüsünü (veya başkanını) önceden belirler. Münazaranın uygulanış şekilleri arasında küçük farklılıklar olmakla birlikte grup sözcüleri sırasıyla gruptaki arkadaşları tanıtırlar ve konuyu hangi yönlerden ele alacaklarını belirtirler. Daha sonra grup üyeleri konuşmalarını yapar. Son olarak sözcüler savunmalarını yaparak münazarayı bitirirler. Jüri, konuşmacıların hazırlıklarını, savunmalarını ve konuşmadaki başarılarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar ve galip tarafı belirler.

Münazaralar genellikle sınıf ortamında yapılan tartışmalardır.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - VI. Ünite Paragraf Bilgisi ve Çeşitleri


VI. ÜNİTE PARAGRAF BİLGİSİ

1. ANLATIM BİRİMİ OLARAK PARAGRAF

Bir düşünceyi ana düşünce etrafında destekleyen cümle veya cümleler topluluğuna paragraf denir.

Paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle bağlantılıdır; bu bağlantı paragrafta anlam bütünlüğünü oluşturur.

2. PARAGRAFTA YAPI

Yapı bakımından bir paragrafta üç bölüm bulunur. Bunlar giriş cümlesi, gelişme cümleleri ve sonuç cümlesidir.

Giriş:
* Genel bir yargı niteliğindedir.Bu bölüm bir ya da iki cümleden oluşur.
* Paragrafın konusu genellikle bu cümlelerdir.
* Giriş bölümü paragrafın bir çeşit özeti olduğundan ana düşünce hakkında ipuçları verir.
* Asla bağlaçla başlamaz.
* Giriş cümlesinde kendisinden önce bir cümle daha olduğunu düşündürecek bazı zamir, sıfat ya da edatlar bulunmaz.

Gelişme:
* İkiden fazla cümleden meydana gelir.
* Girişte belirtilen konu, bu bölümde örnekleme,tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurularak açıklanır.
* Bu bölümde yer alan düşünceler paragrafın konusuyla ilgili olmalıdır, yoksa anlatımın akışı bozulur.

Sonuç:
* Genellikle bir cümleden ibarettir.
* Anlatılmak istenen düşünceyle ilgili son sözün söylendiği bölümdür.
* Yazar paragrafta asıl anlatmak,vurgulamak istediği düşüncesini (ana düşünce) genellikle bu bölümde verir.
* Sözlerin toparlanması niteliğinde olduğundan kapsamlı bir yargıdır. Bu yönüyle de giriş cümlesine benzer.
* Toparlayıcı,özetleyici olması nedeniyle “demek ki,sonuç olarak, öyleyse, özetle...” gibi sözlerle başlayabilir.

Uyarı: Ana düşünce,genellikle paragrafın sonuç bölümünde olmakla birlikte, bazen metnin başında ya da tümüne yayılmış olabilir.

3. PARAGRAFIN BOYUTU

Paragrafın boyutu anlatılan, tanıtılan, bildirilen konunun yer zaman ve kişilerle ilgi derecesine göre belirlenir. Anlatıcının, anlattığı yer ve objeyle ilişkisi paragrafın uzun veya kısa olmasını belirler. İletişim biçimi; iletinin (mesajın) niteliği; alıcının, göndericinin durumu ve ileti kanalının durumu paragrafın boyutunu etkiler. Tek cümleden oluşan paragraflar olduğu gibi birden fazla cümleden oluşan paragraflar da vardır. Yalnız karışık konularla ilgili düşüncelerin bir paragrafta toplanması güçtür.

4. PARAGRAFTA ANLAM VE ANA DÜŞÜNCE

Bir metinde yazarın okuyucuya vermek istediği temel düşünceye ana düşünce denir.

Başka bir söyleyişle ana düşünce paragrafta iletilmek istenen iletinin en kısa ve açık ifadesidir. Paragrafta ana düşünceyi destekleyen onu açıklayan diğer düşüncelere de yardımcı düşünce denir. Paragraftaki yardımcı düşünceler ana düşünce etrafında, onu değişik yönlerden destekleyen, tamamlayan, açıklayan ve onun doğruluğunu, yanlışlığını kanıtlayan cümle ve ifade kalıplarıdır.

Paragraftaki ana düşünce diğer paragraflardaki ana düşüncelerle bağlanır. Bu bağlantılarla metnin bütünlüğü sağlanır. Paragrafta metnin tamamı dikkate alınarak ne, kim, nerede ne zaman, nasıl, ne kadar gibi soruların cevabı olacak şekilde iletiyi belirten düşüncelere yer verilir.

5. PARAGRAF ÇEŞİTLERİ

Belli başlı paragraf çeşitleri şunlardır:

a. Olay Paragrafı:
Anlatılması, açıklanması istenen bir olay ele alınır. Paragrafın yapısı olayın oluş sırasına göre, kişi-mekân ilişkisine ya da anlatıcının anlatılan veya nakledilen olayla ilişkisine göre değişir. Olay üzerinde yoğunlaşılır ve olayın en çok dikkat çekici yönleri ve heyecan verici yanları anlatılır. Olayın anlatımında anlatılmayan kısımlar sezdirilecek tarzda cümleler kullanılır.

b. Çözümleme Paragrafı:
Bir düşüncenin incelenerek çözümlemesinin yapıldığı paragraflardır. Bu tür paragraflarda paragrafın konusu olan kişinin görünüşünden, konuşmasından davranışlarından söz eden cümlelere yer verilir. Bir düşünceyi çözümleyen paragraflarda düşünceyi oluşturan, destekleyen, geliştiren ögeler üzerinde durulur.

c. Düşünce (Fikir) Paragrafı:
Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir düşünceyi kanıtlamak amacıyla yazılan öğretici metinlerde bulunur.

ç. Betimleme (Tasvir) Paragrafı:
Bir olayı ya da bir varlığı canlandırmak amacıyla yazılan paragraflardır. Betimleme paragrafında betimlenecek kişi, yer ve görünüşün benzerlerinden ayıran özellikleri üzerinde durulur. Betimleme paragrafında betimlenecek varlığın niteliğine göre paragrafın dili değişir.

d. Açıklama Paragrafı:
Herhangi bir konunun, kavramın, nesnenin kullanımını, değerini açıklamak için yazılan paragrafa açıklama paragrafı denir. Açıklama yapılırken basit olandan karmaşık olana doğru gidilir. Yerine göre açıklanacak konunun herkesçe bilinen veya bilinmesi gereken yönü belirtilir. Açık, anlaşılır bir dil kullanılır.

e. Tartışma Paragrafı :
Bu tür paragraflar da,bir konu ya da olgu üzerine yerleşmiş kanıları,düşünceleri değiştirme amacı vardır.Bu yüzden yazar,okuyucuyla tartışıyormuş gibi bir üslup takınarak birbirine karşıt olarak verilen iki görüşten birini doğrulamaya veya benimsetmeye yönelik bir anlatım yolu seçer.Bu iki karşıt görüş “ama, fakat, ancak” gibi bağlaçlarla birbirine bağlanarak bir karşıt görüş yazar tarafından okuyucuya sunulan önerme cümleleriyle çürütülmeye çalışılır.

f. Düşsel (Fantastik) Paragraf:
Çağrışıma bağlı tamamen olağan ve olağan dışı hayal gücüne dayanılarak oluşturulan paragraflardır.

g. Mizahi Paragraf:
Mizah (gülmece) yazılarında okuyucuyu gülmeye ve alaycı bir bakış açısıyla düşünmeye yönelten paragraflardır. Her paragrafın bir yazılış amacı vardır.
* Yazar;bir olay,durum veya düşünceyi doğrudan doğruya ulaştırmayı,bilgi vermeyi amaçlayabilir.
* Önceden yerleşmiş düşünceleri değiştirmeyi,çürütüp kendi fikrini kabul ettirmeyi amaçlayabilir.
* Olmuş veya olması muhtemel olayları yer, zaman ve şahıslarla birlikte verebilir.
* İçinde bulunduğu ortamı,gördüğü birini,bir varlığı okurun gözünde canlandırmak isteyebilir.Yani dört farklı amaç taşıyabilir ve yazarın amacıyla anlatım biçimi arasında bir uyum vardır. Amacına göre anlatım biçimini seçer. Bunlar:

1.Açıklayıcı Anlatım:
Öğretmek, bilgi vermek amacıyla yazılan; doğrudan bilgi vermeye yönelik bir anlatım biçimidir. “Neden, niçin, nasıl” gibi sorular cevabını bulur.Genellikle nesnel bir tutum sergiler yazar.Tanımlama, karşılaştırma, alıntı yapma,örnekleme gibi açıklama yöntemlerine başvurulur. Bilimsel yazılarda,düşünce yönü ağır basan fıkra, makale, inceleme, eleştiri, deneme gibi türlerde kullanılır.

2.Tartışmacı Anlatım :
Yazarın, bir düşüncenin yanlışlığını ortaya koymak amacıyla kullandığı anlatım biçimidir. Öncelikle yanlış bulduğu, benimsemediği fikri ortaya koyar. Sonra bu düşüncenin eksik ve kusurlu yönlerini ortaya koyar.En sonunda da kendi düşüncesinin doğru olduğunu kanıtlar.Önce “tez” ileri sürülür. “diyelim ki,tut ki...”gibi varsayım ifadeleri kullanılarak “Bu fikir kabul edilse bile şu şu eksikleri,yanlışları var.”diye o tezi çürütüp “antitez”ini (kendi düşüncesini) ortaya koyar ve bunu kanıtlamaya çalışır.

3.Öyküleyici Anlatım:
Olay anlatımına dayanan anlatım biçimidir. Olaylar; şahıs,yer
ve zaman bakımından belirtilerek anlatılır.Daha çok geçmiş
zaman kullanılır
.Amaç, okuyucunun g
özünde canlandırmak ve okuyucuya olayı yaşatmaktır. Olaylar oluş sırasına göre bir dizi halinde verilir ve birbirine bağlanır.

4.Betimleyici Anlatım:
Bir varlığın, yerin, kişinin ayırt edici özelliklerini ayrıntılarıyla insanın zihninde canlandıracak şekilde anlatmaktır. Sözcüklerle resim çizme sanatı olup niteleyici sözcükler (sıfatlar,zarflar ) çokça kullanılır. Yapılan tasvir bir insana aitse buna “portre” denir. İnsanın dış görünüşünün anlatılmasına “fiziki portre”, iç görünüşünün, ruhsal yönünün anlatılmasına da “ruhsal portre” denir. Betimlemede gözlem başta olmak üzere tüm duyulardan yararlanılır.

İzlenimsel Betimleme: Yazarın betimleme yaparken kendi duygularını, beğenilerini katmasıdır.

Açıklayıcı Betimleme: Yazarın duygularını içermeyen, bilgi verme amaçlı yapılmış betimlemedir.

6. PARAGRAFTA DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI

1.Karşılaştırma:
İki kavram, varlık veya olayın benzer ya da
farklı yönleriyle ortaya konmasıdır.Genellikle“oysa,ise,daha,
en” gibi ifadeler kullanılır.

2.Tanımlama:
Bir kavramın veya varlığın ne olduğunu bildiren cümlelerdir. “Bu nedir?” sorusuna cevap verir ve genellikle “...dir, ... denir” gibi ifadeler bulunur.

3.Benzetme:
Kavramları ya da varlıkları benzer, ortak yönleriyle anlatmaktır.

4.Örneklendirme:
Bir düşünceyi inandırıcı kılmak için örneklere başvurmaktır. Soyut haldeki düşüncenin somut hale getirilmesi ve anlatımı görünür ve anlaşılır kılmak için bu yola başvurulur.O konuyla ilgili kitap, yazar ismi olan çeşitli örnekler verilir.

5.Tanık Gösterme:
Yazarın, düşüncesini kanıtlamak için işlediği konuda söz sahibi olan kişilerin düşüncelerinden,sözlerinden yararlanmasıdır. Konuyla ilgili uzman kişilerin düşünceleri genellikle tırnak içinde doğruda aktarma yöntemiyle verilir.

7. METİN VE PARAGRAF

Bir metin duygu düşünce ve isteklerin iletilmesinde kullanılan bir iletişim aracıdır. Paragraflar ise bu iletişim aracının bir alt birimidir. Paragraflarda ele alınan düşünce ve görüşler metni oluşturur. Metinlerde okuyucuyu bilgilendirmeye, onu coşturmaya ya da hüzünlendirmeye yarayan hususlar yer alabilir.

9. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - V. Ünite Cümlelerde Anlatım Bozuklukları



ANLATIM BOZUKLUKLARI

Anlatım bozukluklarının türlerini şöyle gruplandırabiliriz:

1. Gereksiz Sözcük Kullanılması:

İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır. Başka bir deyişle gereksiz sözcüklere yer verilmez. Çünkü, gereksiz sözcük kullanımı cümlenin duruluğunu bozar ve anlatım bozukluğu oluşturur.

Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, anlatımında bozulma olmuyorsa ise gereksizdir.

Mecburen karakola gitmek zorunda kaldım.
Araba şu anda yola çıkmak üzere.
Gitmeden önce bir daha ara.

2. Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı:

“Etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemlerin görevi; kendisinden önce gelen isim soylu sözcüğü yüklemleştirmek, ona iş, oluş, hareket ve kılış anlamları katmaktır. İsim soylu sözcük, bir ekle aynı anlamı verecekse; yardımcı eylemin kullanımı gereksizdir.

Sanırım ondan kuşku ettiğimizi anladı.
Sanırım ondan kuşkulandığımızı anladı.

Bizi arayacağını umut etmiştim.
Bizi arayacağını ummuştum.

3. Sözcüğün Yanlış Anlamda Kullanılması:

Dilimizde bazı sözcükler, anlam inceliklerine dikkat edilmeden kullanılır.
Sözcükleri kendi anlamını yansıtacak şekilde kullanmamak veya uygun olmayan yerde kullanmak anlatım bozukluğuna yol açar. Böyle bir yanlışa düşmemek için hangi sözcüğün nerede kullanılıp nerede kullanılmayacağını çok iyi bilmek zorundayız.

Ülkenin bunalıma girmesini sağlayan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.
Ülkenin bunalıma girmesine neden olan bu tür açıklamalardan kaçınmak gerekir.

Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine neden olacak.
Bu tür bilimsel çalışmalar, dilimizin zenginleşmesine katkıda bulunacak.

Uyarı: “Sağlamak” ya da “katkıda bulunmak” elde edilmesi istenen olumlu bir sonuca ulaşmaktır. İstenmeyen sonuçlar ortaya çıktığında “neden olmak” kullanılır.

4. Birbiriyle Karıştırılan Söz cüklerin Kullanılması:

Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış ve okunuş olarak birbirine benzer; ancak bunların anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp birbirinin yerine kullanılırsa, anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

Bu kadar çekimser olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.
Bu kadar çekingen olmana gerek yok; aralarına katıl, girişken ol.

Bunca yağmura karşılık barajlarda yeterince su birikmemiş.
Bunca yağmura karşın barajlarda yeterince su birikmemiş.

Bu iki olay arasındaki ayrıntıyı kimse hesaba katmıyor.
Bu iki olay arasındaki ayrımı kimse hesaba katmıyor.

5. Kelimelerin Yanlış Yerde Kullanılması:

Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir deyişle her sözcüğün kullanılması gereken yerde olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal tutarsızlıklara yol açar. İyi bir cümlede kelimelerin cümlenin
akışına ve anlamına uygun yerlerde kullanılması gerekir. Yoksa ifade değişir, anlatılmak istenen tam söylenemez.

Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ülkemizin belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
Ülkemizin ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.

Okulu bitirince doktor olarak doğduğu kasabada çalışmaya başladı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada doktor olarak çalışmaya başladı.

6. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Kullanılması: 

Anlamca cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede iletilen yargıyla çelişen ya da karşıtlık yaratan sözler in bir arada kullanılması önemli bir anlatım kusurudur.
Anlamları birbirine ters sözcüklerin aynı cümlede kullanılmasıdır. Cümlenin
anlamında çelişki, genellikle “kesinlik” ve “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanır.

Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.
Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.

Aşağı yukarı tam üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.
Üç ay önce benzer bir yazı daha çıkmıştı.

7. Mantıksal Tutarsızlık:

Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz olabilmesi için düşünce ve mantık son derece önemlidir. İyi bir anlatımda sağlam bir düşünme ve mantık yürütme temel koşuldur. Mantıksal hataları ve tutarsızlıkları içeren cümleler, dil bilgisi kurallarına uygun olsalar bile anlamı ve yargıyı eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar.

Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.

Önlem alınmazsa bu hastalık ölüme, hatta kısmi felce neden olabilir.
Önlem alınmazsa bu hastalık kısmi felce, hatta ölüme neden olabilir.

8. Atasözü ve Deyimlerin Yanlış Kullanılması: 

Deyim ve atasözleriyle ilgili iki tür yanlışlık yapılabilir:

a) Deyimler ve atasözleri, kalıplaşmış söz gruplarıdır. Bu kalıpların bozulması ve bir sözün yerine eş anlamlısının getirilmesi anlatım bozukluğu yaratır.

b) Bir deyimin ilettiği anlamla, cümlenin taşıdığı anlam arasında bir uyumsuzluğun olması anlatım bozukluğuna neden olur.

Bir koyundan iki deri çıkmaz.
Bir koyundan iki post çıkmaz.
Haydi bakalım seç pirincin taşını.
Haydi bakalım ayıkla pirincin taşını.
Tüm itirazlara göz yummuştu.
Tüm itirazlara kulak tıkamıştı.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; başım açıktır.
Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur; alnım açıktır.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri tutuşmuştu.
Çok sevinçliydi. Adeta etekleri zil çalmıştı.

9. Noktalama Yanlışları:

Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde kullanılması; cümleleri bir anlam belirsizliğine sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam çıkmasına da yol açabilir. Bu nedenle noktalama işaretlerinin anlama etkileri ve kullanıldığı yerler iyi bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu durumlar da cümlede bir anlatım bozukluğu oluşturur.

Yabancı dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Yabancı, dükkandaki eşyaları beğenmedi.
Misafir odasına doğru yürüdü.
Misafir, odasına doğru yürüdü.

10. Tamlama Yanlışlıkları: 

Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde, sıfat
tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan ortak kullanılamaz.

Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.
Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.

İhaleye birçok yerli ve yabancı firmalar katıldı.
İhaleye birçok yerli ve yabancı firma katıldı.

11. Eklerin Yanlış Kullanılması: 

Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir ekin getirilmesi de kimi zaman anlatım bozukluğuna yol açar.

Her insan çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.
Her insanın, çevreyi korumak ve doğanın kirletilmesini önlemek için gerekli duyarlılığı göstermesi gerekir.

Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.
Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.

12. Öğe Eksikliklerinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:

a) Yüklem Eksikliği:
Sinemada sigara ve kabuklu yemiş yenmez.
Sinemada sigara içilmez ve kabuklu yemiş yenmez.

Çok az veya hiç çalışmadan sınava girdiler.
Çok az çalışarak veya hiç çalışmadan sınava girdiler.

b) Özne Eksikliği:
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve çok üzülmüştü.
Annemin sinirleri epeyce bozulmuş ve annem çok üzülmüştü.

Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve ikinci baskıya girecek.
Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek ve kitap ikinci baskıya girecek.

Özne Yüklem Uyumsuzluğu (Uyuşmazlığı):
İyi bir cümlede tekillik-çoğulluk, olumluluk-olumsuzluk ve şahıs bakımından
özne ile yüklem arasında bir uyum olması gerekir. Eğer özne ile yüklem arasında bir uyum yoksa, anlatım bozukluğu olur.

* Cümlede özne tekilse yüklem de tekil; özne çoğulsa yüklem de çoğul olur.

Kardeşim bugün evde kalacak.
Özne Tekil                  Yüklem Tekil

Dostlar yıllar sonra bir araya geldiler.
Özne Çoğul                              Yüklem Çoğul

* Bitki, hayvan, organ, cansız varlıklar ve zaman adları, çoğul özne olarak kullanıldığında yüklem tekil olur.

Meyveler bu yıl geç çiçek açtı.
Özne bitki çoğul               Yüklem tekil

Köpekler sabaha kadar havladı.
Özne hayvan çoğul        Yüklem tekil

* Söze saygı, alay ya da küçümseme anlamı katılmak istenirse özne tekil, yüklem çoğul olur.

Beyefendi hala kalkmadılar mı?
Özne tekil         Yüklem çoğul

Ayşe Hanım henüz gelmediler.
Özne tekil              Yüklem çoğul

c) Nesne Eksikliği:
Kızına sarıldı, doyasıya öptü.
Kızına sarıldı, onu doyasıya öptü.

Buna ancak öğretmen karar verir ve uygular.
Buna ancak öğretmen karar verir ve bunu uygular.

d) Dolaylı Tümleç Eksikliği:
Nazlı kardeşini çok sever, sık sık armağanlar alırdı.
Nazlı kardeşini çok sever, ona sık sık armağanlar alırdı.

Alanya’yı çok sevmişti, dönmeyi düşünmüyordu.
Alanya’yı çok sevmişti, Alanya’dan dönmeyi düşünmüyordu.

e) Zarf Tümleci Eksikliği :
Her zaman senin yanındayım, seni yalnız bırakmayacağım.
Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni yalnız bırakmayacağım.

Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin mutluluğu için çalıştı.
Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman ailesinin mutluluğu için çalıştı.
f) Edat Tümleci Eksikliği:
Eşimi çok severim; her konuda çok iyi anlaşırız.
Eşimi çok severim; onunla her konuda çok iyi anlaşırız.
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?
Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, bu güçlüklerle nasıl başa çıktı?

13. Ek Fiil Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları: 

Sıralı isim cümlelerinde ek fiilin kullanılmaması anlatım bozukluğu oluşturur.

Bakışları güzel; ama dostça değildi.
Bakışları güzeldi; ama dostça değildi.

Hava açık; ama sıcak değildi.
Hava açıktı; ama sıcak değildi.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...