Sayfalar

9 Eylül 2019 Pazartesi

Tutsak Güneş (Ayşe Kulin) Kitabının Özeti, Konusu Tahlili


Kitabın Adı : Tutsak Güneş

Kitabın Yazarı : Ayşe Kulin

Kitap Hakkında Bilgi :

Ayşe Kulin’in Tutsak Güneş romanında son zamanlarda sık sık karşılaşabildiğimiz erkek üstünlüğü distopya kurgusu üzerinden ele alınmaktadır.

"Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı."

Yakın gelecekte, yeryüzünde bir ülke… Tiran ölmüş ve oğlu başa geçmiştir. Ülke, din ulemaları ve polisler ordusundan oluşan bir demir yumrukla yönetilmektedir. Katı yasalarla sınıflara ayrılan halksa, yoğun denetim ve gözetim altında yaşamaktadır. Güneşse, kimselerin nasıl, neden olduğunu hatırlamadığı bir dönemden bu yana, "Gökcisim" denilen dev bir kütlenin ardındadır. Her yer buz tutmuş, yaşam sevinci tüm canlılardan el ayak çekmiştir. Gelgelelim yıpratıcı uykusuzluğuna çare arayan bilim kadını Yuna, geçmişine, kaderine ve en önemlisi de, bir kadın olarak tutkularına sahip çıkarak, beklenmedik bir şekilde gerçekleri sorgulamaya başlar. Topluma dayatılan kuralların, değişmez varsayılan yasaların, sonu gelmez sansürün mutlak olmadığını fark eden Yuna, sorumluluğunu üstlenip, deyim yerindeyse, güneşe açılan kapıyı aralamayı göze alacaktır.

Geçmişle hesaplaşmalar, düzenle çatışan tutkular ve insanı dönüştüren aşklar… Ayşe Kulin, okurlarını sarsıcı bir gelecek hayal etmeye davet ettiği Tutsak Güneş'te, genç bir kadının unutulmaz uyanış hikâyesini anlatıyor.

Kitabın Özeti :

"Düşünce saksıda büyüyen bitki gibidir, kökleri hiçbir zaman saksının elverdiğinden fazla gelişmez."

Erkeklerin sorgusuz sualsiz egemen oldukları yakın gelecekteki bir toplumda kadınların yeri yeteri kadar çocuk doğurabilmek ve evinin kadını olabilmektir. Bu toplum tek bir genel merkez üzerinden yönetilmektedir.

Uzaydaki bir gök cisminin yaşadıkları ülkenin tam önünde bulunması ve bunun da güneşsiz bir yaşam anlamına geldiği bu ülke Uluhan tarafından yönetilen, polis devlet yapısının olduğu bir ülkedir. Yuna Otis de bu ülkede yaşayan üst düzey bir profesördür.

Bu yönetim merkezi bir ailenin yönetimi altında. Babadan oğula geçen bir yönetim şekli ile el değiştirmektedir. Boyunlarındaki atkılardan toplum içindeki yerlerinin belli olduğu, erkeklerin her zaman kadınlardan daha üstün olduğu ve yaptıklarının genellikle sorgulanmadığı, kadınlar eğer doğuramıyorlarsa ve en az 3 çocuk yapmıyorlarsa kusurlu sayıldıkları hatta bunun bir boşanma sebebi olduğu bu ülkede her şey Merkez denilen yerden yönetilmekte. Yöneten kişi Uluhan ve onun ölümünden sonra yerine geçen Oğulhan yönetimi devralmış durumda. Görünüşte herkesin çok mutlu bir düzen içinde yaşadığı Merkez'de insanların hayatlarını kolaylaştırmak için her şey düşünülmüş. Robotlar, telefon yerine geçen ev bileklikleri, hava araçları, görüntülü iletişim ağı, toz haline gelmiş organik yiyecekler ve dahası. Bunların dışında bir de yasaklar var tabii. Merkez'in izin vermediği bilgilere ulaşmak yasak, belirtilen kitaplar dışında kitap okumak yasak, kılık kıyafette başlık ve kapalı giysiler giymek zorunlu, aile reisi sadece erkek olabiliyor, kız çocukları en iyi okullara alınamıyor çünkü öncelik erkeklerde. Kadının bu toplumdaki yeri erkekten daima sonra gelmektedir. En güzel okullara yerleştirmede önce erkeklerden başlanmaktadır.

Bu ülkede yaşayan Prof. Yuna sadece bir çocuk doğurduğu için kocasından boşanır. Yuna’nın tek bir oğlu olan Regan henüz çok ufakken merkezin en önemli okulunda yetiştirilir ve çok önemli bir mevkide görev alır. Yuna ise hayatıyla ilgili bazı noktaları hatırlamaz ve bunların peşine düşer. Uzun zamandır uyuyama problemi vardır ve uyku seanslarına gitmektedir. Hayatının bir bölümünü yani babasını ve babasının ölümünü hatırlamamaktadır. Bazı bilgileri araştıran Yuna bu bilgilerin araştırılmasının yasak olduğunu bildiği içim Merkez dışında yer alan bir Kanton’da bu bilgileri araştırır. Burada Tamur diye birisiyle tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Tamur ona geri dönüş yolunda eşlik eder. Yuna'nın neden kötü olan hiçbir şeyi sorgulamadığını merak etmiş ve ona bir sürü gizli gerçekten bahsetmiştir. Yuna'nın içine şüphenin ilk tohumları düşer ve Merkez hakkında ilginç düşüncelere kapılarak ve ilk kez sorgulamaya başlamıştır.

Bu durumun farkında olan Regan, annesine izlendiğini ve Tamur'dan uzak durması gerektiğini onun bir muhalif olduğunu, Tamur’la görüşmemesi gerektiğini söyler. Bir süre Tamur’la görüşmeye ara veren Yuna. Tamur’un görüşmesini istediği bir kişi olan Kutkar ise kaçırılmıştı. Bu durum üzerine sistemi sorgulamaya başlayan Yuna, aslında berbat bir sistemde, oldukça kötü bir ülkede yaşadığını fark eder.

Durum kötüye gitmektedir ve halk artık isyanlara başlar. Sürekli eylemler, protestolar olur, insanlar robotlar tarafından katledilir. Regan da artık içten içe bir muhalif olur. Yaşananlar ve gördükleri onu ülkesinden soğutur. Yuna’nın annesi de yine bir eylem sırasında en önlerde yer alır ve robotlar tarafından öldürülür.

Merkez’in yöneticisi konumunda bulunan Oğulhan başka ülkelerin yöneticileri ile bir anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre gök cismi kendi ülkesinin üstünde kalmaya devam edecek ve buna karşılık diğer ülkeler para verecektir. Regan'ın istihbarat sayesinde edindiği bu anlaşma, Regan tarafından muhaliflere verilir. Merkez muhaliflerle anlaşmak zorunda kalır. Halkın önerileri dinlenerek yeni düzenin garantisi verilir.

Bu anlaşmayla birlikte gelen yeni düzende herkes eski hayatına göre refaha kavuşmuştur. Her şey güzel giderken Oğulhan savaş kararı alır. Oğulhan anlaşma imzalasa da kendine uygun bir yol bularak yasaları değiştirmeyi askıya almıştır.

Bu haberi uçakta seyahate çıkmak üzere duyan Yuna ve Tamur bu durum karşısında ne yapacaktır? Uçaktan inecekler mi yoksa tatile, başka bir ülkeye mi gidecekler?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder