26 Mart 2019 Salı

Yalnız Efe (Ömer Seyfettin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


KİTABIN ADI : YALNIZ EFE

KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN

KİTABIN KONUSU:

Kezban isimli genç bir kızın, uğradığı haksızlık sonucunda, kendisi ve mağdur duruma düşen halk için, zalimlere ve halkı soyan kişilere karşı yaptığı mücadele anlatılıyor.

KİTABIN ÖZETİ:

Kumdere isimli bir köyde yaşlı bir ihtiyar ile Kezban isimli kızı yalnız yaşamaktadır. Bu ihtiyar biraz mal ve mülk sahibi idi. Yörük Hoca isimli bu ihtiyar köyün fakirlerine, dullarına ve öksüzlerine yardım ederdi. Fakat bu ihtiyar düzenin bozulmasından dolayı büyük bir huzursuzluk içinde idi. Bunun için de ağzından ‘Ah bir genç olsam!’ sözleri hiç düşmüyordu. Köylüler tarafından da sevilen Yörük Hoca, evinde düzenlediği toplantılarda bu konuları onlara da anlatırdı.

Kumdere Köyü’nün yakınlarında ovanın en zengin köyü olan Küçükalan isimli bir köy bulunmaktaydı. Eseoğlu isimli faizci Küçükalanlıların hepsine faize bağlamıştı. Bu yüzden de borcunu veremeyen Küçükalanlıları mahkum etmişti. Yörük Hoca Eseoğlu’nun ne kadar kötü bir adam olduğunu bildiği için zavallılara haber göndermişti. Fakat sözünü dinletemedi. İşte sonunda Eseoğlu bütün arazilerini zaptetmişti. Eseoğlu aynı planı Kumdere’ye uygulayamadığı için biraz hırslıydı.Bu yüzden bütün memurları ve devlet görevlilerini kışkırtıyordu.Her yeni gelen kaymakama burasının eşkıya yatağı olduğunu söylüyordu. Halbuki Kumdere halkı, kendi geçimlerini kendileri sağlardı. Ova işleri ve avcılıkla uğraşan halkın hiçkimseye zararı yoktu.

Bir gün kasabadayken Yörük Hoca ile Eseoğlu karşılaşır. Yörük Hoca o sıralar harmanı yeni sattığından biraz para sahibi idi. Eseoğlu Biraz borç para ister. Yörük Hoca’da istediği parayı verir. Üç sene geçmesine rağmen Eseoğlu hala borcunu vermemiştir. Fakat Yörük Hoca Eseoğlu’ndan borcunu almaya karalıdır. Bir gün Yörük Hoca borcunu almak için Eseoğlu’nun yanına gider. Olmusuz bir tepkiyle karşılaşan Yörük Hoca borcunu alamamıştı. Bütün bu ısrarları sonucunda Eseoğlu’nun kahyasının kardeşi tarafından öldürülür. Kızı Kezban’a bu haber tez ulaşır. Bu haber karşısında Kezban adeta yıkılmıştı. Olduğu yere çökerek ağlamaya başladı. Sonradan Kezban babasının ölüsüne gitmeye karar vermişti. Hiç durmadı ,dinlenmedi.Bir an evvel babasına kavuşmak istiyordu. Sonunda çiftliğe ulaşmıştı. Hala babasının kim tarafından , niçin vurulduğunu düşünüyordu. Bir taraftan da bunu Eseoğlu’nun başkasının yaptıramayacağını düşünüyordu. Çünkü Eseoğlu başta babasını olmak üzere bütün köylünün düşmanıydı. Kezban kahyanın yanına varmıştı. Kahya önce Kezban’ı baştan aşağı süzdü. Sonra Kezban’a babasının büyük bir bela olduğunu ve başlarını derde sokmamak için öldürdüklerini büyük bir keyifle anlatıyordu. Kezban donmuş kalmıştı. Sonra Kezban’ı babasının ölüsünün yanına götürdüler. Kezban uşağa da babasını kimin öldürdüğünü sordu. Fakat yanıt alamamıştı. Ertesi gün Yörük Hoca’nın ölüsü bütün köylüler tarafından köye götürülüyordu. Hoca’nın yakın arkadaşları’Senin öcünü kim alacak?’ diye bağırıyorlardı. Kezban vuranı bulmaya karalıydı. Bunun için heryere başvurmuştu. Fakat hiçbir sonuç alınamadı. Eseoğlu’nun çobanlarına da hep babasının nasıl vurulduğunu sorardı.Sonunda aptal ve saf bir kişiliğe sahip bir çobandan babasını kimin vurduğunu öğrenmişti.Şimdi sırada babasını öldürenlerden öcünü almaya gelmişti.Kezban öcünü bir bir almıştı. Babasının kanı yerde kalmamıştı. Bundan sonraki tek hedefi ise köylüyü soyan, masum insanlara zulüm eden haksızlara karşı mücadele etmekti.

Onun bu cesareti halk tarafından da beğenilmişti. Kezban artık Yalnız Efe ismiyle anılmaya başlamıştı. Kendisini sadece kadınlar ve genç kızlar görebiliyordu. Yalnız Efe’nin kız olduğunu bilmeyenler ise duyunca çok şaşırıyorlardı.

KİTABIN ANA FİKRİ:


Haksızlığa uğradığımızda hakkımızı sonuna kadar savunmalıyız ve bizi mağdur duruma düşürenlerle sonuna kadar mücadele etmeliyiz.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

Ömer Seyfettin (Balıkesir 1884-İstanbul 1920)

Harbiye’yi bitirip subay çıktıktan sonra çeşitli yerlerde görev yaptı. Kendini yalnız edebiyata vermek ve hayatını kalemiyle kazanmak isteğiyle, öğrenim parasını ödeyerek askerlikten ayrıldı. (1910) Genç Kalemler Dergisi’nde çalıştı.Kimi hikayelerinde yaşadığı dönemin Osmancılık, Türkçülük, Batıcılık gibi siyasal akımlarını ele almıştır. Çoğu hikayelerinde mizah vardır.

En önemli esreleri; Efruz Bey, Harem, Kaşağı, Falaka, And, Kurumuş Ağaçlar, Keramet, Sanduka’dır.

Yalnız Efe (Ömer Seyfettin) Kitap Sınavı Soruları ve Cevapları için tıklayınız...

Murtaza (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


Kitabın Konusu: Murtaza’nın unvan namus şeref işini hakkıyla yapma uğruna yaşadığı olaylar edindiği düşmanlıklar ve yaptığı mücadele anlatılır.

Kitabın Anafikri : İnsanın sorumlulukları vazifesi hayatındaki her şeyden önce gelmelidir.

Kitabın Değerlendirilmesi:

Yazar herkesin konuştuğu ortak dili kullanmıştır ve herkesin anlayabileceği bir dil kullanmıştır. Yabancı terimlere yer vermemiş sade yalın anlaşılır bir dil kullanmıştır.

Yazar hem uzun hem kısa cümlelere yer vermiştir. Tasvirlerde bulunurken uzun cümleler kullanmayı tercih etmiştir. Edebi sanatlara, tamlamalara yer vermemiş akıcı olmasına özen göstermiştir. Bazı tekrarlanan tasvir cümleleri romanın akıcılığını bozsa da roman bundan olumsuz şekilde etkilenmemiştir.

Orhan Kemal yazılarında gerçeklilik çizgisinde yalın açık bir anlatım kullanır.Bu romanında bu özelliğini devam ettirmiştir. Değişik olarak o kendine has köy, Anadolu tasvirlerine yer verememiştir. Bunun nedeni olarak romanın İstanbul’da geçmesini gösterebiliriz. Eserde kendi görüşlerini direkt olarak ifade etmemiştir ama kahramanları aracılığıyla zaman zaman düşüncelerini yansıtmıştır.

Orhan Kemal Murtaza romanında dönemin şartlarını açık anlaşılır okuyucuyu sıkmayacak şekilde sade gerçekçi bir dille anlatmıştır.

Kitabın Özeti:

Murtaza Yunanistan’dan mübadeleyle Çukurova’ya gelmiş bir muhacirdir. Kolağası Hasan dayısı gibi asker olup savaşarak şehit olmak en büyük isteğiydi. 

Mübadele yapıldıktan sonra Çukurova’ya gelen muhacirler topraklarını satıp konaklar evler alacak kadar zengin olmuşlardır. Murtaza ve onun gibi düşünenler ise ezan seslerine kavuştukları için şükretmiş mal mülk istememişlerdir. Murtaza mal mülk istemese de ailesi istemiştir. Erkek kardeşi zengin olmayı başarmıştır. Annesi parasızlıktan ölmüştür. Kız kardeşiyle Murtaza İstanbul’a gelmişlerdir. 

Murtaza Çukurova’da bir kızı tanımış beğenmiştir. Kızı beğenmesinin ası nedeni kızın babasının da Murtaza gibi düşünüp zengin olma derdine düşmemesidir. Murtaza daha sonra bu kızla evlenmiştir. Kız kardeşi de birisiyle evlenmiştir. 

Murtaza’nın en büyük hayali dayısı gibi askerlik ile ilgili bir görev alıp savaşlarda şehit olmaktı. Ama istediği olmadı askerlikle ilgili bir meslek bulamadı. O da üniforma giyebilmek için mahalle bekçisi oldu ve işini titizlikle yaptı. 

Hırsızlara, haksız kazanç sağlayanlara, mahalleyi rahatsız edenlere göz açtırmadı çünkü ona göre her ne meslek olursa olsun önemeliydi ve düzgün yapılmalıydı. Mahalleli bundan rahatsız oldu ve türlü türlü oyunlar yaptıysadalar Murtaza’dan kurtulamadılar. Mahallelinin komiseri de Fen Müdürü olan arkadaşı Kamüran’ın fabrikadaki bozulan disiplinini görünce ona Murtaza’yı tavsiye etti. Böylece Murtaza fabrikaya gece kontrolü oldu. 

Murtaza hep erkek çocuğunun olmasını istedi, onun dayısına benzemesini ve onun gibi asker olup savaşlarda şehit olmasını istedi. Kız çocuklarından sonra erkek çocuğu oldu adını da Hasan koydu. Hasan istediği gibi dayısına benzemedi. Futbola düşkün oldu babasının istediği gibi askeri okula gitmedi sanat okuluna gitti. 

Murtaza da umudunu yeni doğan çocuğu Hasan’a sakladı. Murtaza yeni doğan çocuğunun da ismini Hasan koymuştu. Murtaza küçük oğlu Hasan’ın istediği gibi olduğunu sanıyordu. Oysa Hasan babasını kandırıyordu. Babası büyüyünce hangi okula gideceksin diye sorduğunda Kuleli Askeri Lisesi dediğinde Murtaza çok seviniyordu dünyalar onun oluyordu. Aslında Hasan babasını kandırıyor babasından para alabilmek için öyle söylüyordu. Murtaza bunu anlamıyordu. 

Murtaza çalışmaya başladığı fabrikada işçiler tarafından sevilmedi. Çünkü işçiler işten kaytarıyor işlerini aksatıyorlardı. Murtaza’da onlara engel olduğu için işçiler onu sevmediler onlarda mahalledekiler gibi türlü oyunlara başvurup işten atılması için çalıştılar ama başarılı olamadılar. Çünkü fen müdürü Murtaza’ya güveniyor ona tam yetki veriyordu. Öyle ki hemşerisi Nuh bile buna şaşırıyordu. Bunun nedeni ise fabrikanın bozulan disiplininin Murtaza’nın sayesinde düzelmesiydi. 

Murtaza’nın küçük oğlu Hasan babasını kandırmakla kalmadı ve bir gün bakkaldan ekmek çaldı. Murtaza bunu duyunca çok üzüldü adeta yıkıldı. 

Bakkal mahkemede Hasan’ı affedip cezasını iptal ettirecekti ama Murtaza oğlunun bu yaptığını ona hiç yakıştıramadı ve onu affetmedi mahkemede hakime cezasını çekmesi gerektiğini söyleyip salonu terk etti.

Kişiler:

Murtaza: Romanın ana kahramanıdır. Sivri uzun burunlu, kalın kapkara kaşlı, geniş alınlı, yeşil gözlüdür. Sorumluluklarını vazifesini çok iyi bilir, vazifesini her şeyi üstünde tutar cesur bir muhacirdir.

Murtaza’nın Karısı: Mavi gözlü, zayıf, paraya önem veren ünvana şerefe önem vermeyen bir kadındır.

Kamüran: Fabrikanın fen müdürüdür. Laubali her şeyi ciddiye almayan ama gerektiğinde de ciddi ve doğru davranmasını bilen her zaman Murtaza’nın arkasında olan peşin hükümlü olmayan çapkın eğlenceye düşkün akıllı biridir.

Akile Hala: Zeki yardımsever düşünceli hep Murtaza’nın yanında olan onu düşünen biridir.

Kontrol Nuh: Kalın kemikli, geniş yüzlü tilkiyi andıran bir yüzü vardır. Laubali işini ciddiye almayan, yalaka, çıkarlarını düşünen, Murtaza’dan nefret eden Fen müdürünün hemşerisi şımarık biridir.

Azgın Ağa:
Kaba bıyığı püskül püskül kaşları bir doksan boyunda iri yarı zamanında savaşlar katılmış mert bir adamdır.

Hasan: Murtaza’nın büyük oğludur. Zayıf uzun boylu annesi gibi mavi gözlü akıllı biridir. Babasını sevmez futbola düşkündür.

Hasan: Murtaza’nın küçük oğludur. Murtaza büyük oğlu dayısına benzemediği için küçük oğlunun da adını Hasan koymuştur. Ama küçük oğlu Hasan da babasını sevmez ve onu kandıran kötü biridir.

Çıkarılacak Sonuçlar:
1) İnsan vazifesini hakkıyla yerine getirmelidir.

2) İnsan hayatında sorumluluklarına paradan daha çok önem vermelidir.

3) İnsan vazifesini yaparken akrabalarına yakınlarına torpil geçmemelidir

4) Ebeveynler çocuklarını yetiştirirken iyi yetiştirmelidirler.

5) İnsan hayatında paradan daha önemli şeyler olduğunu unutmamalıdır.

6) Çalışanlar görevlerinde üstlerine karşı saygılı olmalıdır.

7) İnsanları düşünceleri alay konusu yapılmamalıdır.

8) Çocuklar babalarını kandırmamalıdır ve karşı gelmemelidirler.

9) Resmi yerlerde memur gibi üst görevlilere torpil geçilmemelidir.

23 Mart 2019 Cumartesi

Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1) Sarı-Özek nasıl bir yerdir?


A) Develer olan, küçük sevimli bir kasaba
B) Kişiler arası dayanışmanın güçlü olduğu, minyatür şehir
C) Develer olan 8 haneden oluşan küçük yaşanması güç bir çöldür
D) Mankurtların yaşadığı orman

2)İstasyonun adına niçin “Boranlı-Burrannı” denilmiştir?

A)Yedigey’in lakabı olduğu için
B) Kazangap’ın babasının ismi olduğu için
C) Kış aylarında boranlar koptuğu zaman evler kar altında kalıp yollar yok olduğu için
D) Kazangap’ın çocuklarının ismi olduğu için

3)Tramlen yörüngesindeki parite istasyonuna gönderilen iki görevlinin kaybolup gittikleri gezegenin adı nedir?


A) İye
B) Galaksi
C) Orman-göğsü
D) Andersan

4) Abutalip niçin tutuklandı?

A) Savaştan kaçtığı için
B) Eskiden esir tutulduğu için
C) Yazdığı yazılar yüzünden
D) Kazangap’ın ölümüne sebep olduğu için

5) 1953 yılının son günü Kuttabayev ailesi ne yapmıştır?

A) Tutuklanmıştır.
B) Şenlik düzenlemiştir.
C) Sarı-Özek’i terk etmiştir.
D) İstasyonu yakmışlardır.

6) Ana-Beyit Mezarlığı adını nereden alır?

A) Nayman Ana’nın isteği üzerine Ana-Beyit denmiştir.
B) Yedigey’in babası Beytten’den almıştır.
C) Sarı Özek’te Nayman Ana’nın gömüldüğü yere Ana Beyit diyorlar.
D) Sarı özek halkı bu adı vermiştir.

7) Kazangap kimi trenin altına ezilip, ölmekten kurtarmıştır?

A)Yedigey
B)Abilov
C)Abutalip
D)Ayzade

8) Dönenbay kuşunun efsanesini kimler kaleme almıştır?

A) Abutalip-Yelizarov
B) Abutalip-Yedigey
C) Kazangap-Yedigey
D) Yedigey

9) Nayman Ana nasıl ölmüştür?

A) Trenin altında ezilerek ölmüştür.
B) Deveden düşerek boynunu kırar ve ölür.
C) Hastalanınca Kumbel’e gitmek için yola çıkar; fakat yolda sıcağa ve susuzluğa dayanamayıp ölür.
D) Mankurt’un fırlattığı ok sol böğrüne saplanıp onu öldürür.

10) Orman-göğsü gezegeninin ortalama insan ömrü ne kadardır ?

A)30-60 yıl
B)100-120 yıl
C)130-140 yıl
D)50-60 yıl

11) Mankurt ne demektir?

A) Savaşta kurtulan insan
B) Geçmişini tamamen unutan, efendisine köpek gibi sadık, köle
C) Çarşıda satılan köleler
D) Uzaylıların kaçırıp işkence yaparak öldürdükleri insan

12) Nayman Ana’nın oğlu savaşta nasıl kaybolmuştur?

A) Uzaylılar kaçırmıştır.
B) Vurulunca attan düşüp üzengiye takılmış, korkuya kapılan at binicisini sürükleyip getirmiş uzaklara.
C) Savaşta vurulunca kaçamamış, düşmanlar eziyet edip parçalamıştır.
D) Düşmandan kaçarken Jaun-Jaunların arasına girmiştir.

13) Nayman Ana’yı kim öldürmüştür?

A) Abutalip
B) Abilov
C) Oğlu
D)Jaun-Jaunlar

14) Yedigey ve Ukubala birkaç gün Kazangap’ın evinde kaldılar, sonra yol işçilerinin kaldığı barakada onlara da bir oda verildi ve oraya taşındılar.
Paragrafın akışına göre cümlenin devamı nasıl olmalıdır?


A) Bu durumdan çok rahatsız oldukları belliydi.
B) Boranlıdaki hayatları böyle başladı.
C) Kazangap’la bu şekilde tanıştılar.
D) Daha sonra oradaki istasyonda çalışmaya başladılar.

15) Orman-göğsü gezegeninde yaşayan uzaylılar güneşe ne ad vermişlerdir?

A) İye
B) Sunny
C) Atike
D) Yıldız

16) Orman göğsü gezegeninde bir gün kaç saattir?

A) 24
B) 12
C) 36
D) 28

17) İnsanlara işkence edip mankurt olmalarını sağlayanlar kimlerdir?

A) Sarı Özek halkı
B) Jaun-Jaunlar
C) İngilizler
D) Naymanlar

18) Yedigey, devesini nereden almıştır?

A) Kumbal kasabasından
B) Babası almıştır.
C) Kazangap hediye etti.
D) Sarı Özek’te başıboş dolaştığını görünce sahiplenmiştir.

19) Avıl nedir?

A) Köy
B)Erkek deve
C)Dişi deve
D)Çöl

20) Abutalip, çocuklarına miras olarak ne bırakacaktır?

A) Devesini
B) Evini
C) Yazdığı anıları
D) Hiç çıkarmadığı saatini

CEVAPLAR:

1) C         2) C      3) C       4) C       5) B      6) C      7) C        8) A         9) D      10) C

11) B    12) B     13) C    14) B     15) A    16) D     17) B     18) C       19) A      20) C

Kitap bazı yayın evleri tarafından Gün Uzar Yüzyıl Olur adıyla çevrilmiştir.

1) Cengiz Aytmatov, romanlarında hayvan figürlerine sık sık yer verir. Nitekim son romanı Ebedi Gelin, bir kar parsının yaşam tasviriyle başlar. “Gün Uzar Yüzyıl Olur” romanı aynı şekilde bir hayvan figürüyle başlamaktadır. Bu hayvan aşağıdakilerden hangisidir?


a) Kaplan
b) Tilki
c) Leopar
d) Jaguar
e) Kurt

2) Cengiz Aytmatov ‘un “Gün Uzar Yüzyıl Olur” adlı romanında, başkahramanın adı nedir?

a) Ukubala
b) Kazangap
c) Yedigey
d) Edilbay
e) Şaymerden

3) Romanda, yasak bölge olan ve sık sık bahsedilen bozkırın adı nedir?

a) Kazalinsk
b) Kıysıksay
c) Ana-Beyit
d) Sarı Özek
e) Beşağaç

4) Romanda, başkahraman Yedigey ‘in makasçı olarak çalıştığı, aynı zamanda Yedigey ‘e ön ad olan istasyonun adı nedir?

a) Boranlı
b) Kumbel
c) Kızıl Orda
d) Jangeldi
e) Tögrek-Tam

5) Romanda, başkahraman Yedigey ‘in mesleği nedir?

a) Terzi
b) Maden işçisi
c) Çiftçi
d) Kontrolör
e) Makasçı

6) 
Romanda, başkahraman Yedigey ‘in emektar devesinin adı nedir?

a) Karanar
b) Ukubala
c) Şaymerden
d) Jangeldi
e) Akmaya

7) 
Romanda, bilimsel araştırmalar yapan, yüzer üs durumundaki uçak gemisinin adı nedir?

a) Globalink
b) Konventsiya
c) Kazalinsk
d) Kızıl Orda
e) Zaripa

8) Romanda, en az başkahraman Yedigey kadar önem arz eden, ölümü ve defnedilmesi ile romanın başlatıldığı Yedigey ‘in makasçı arkadaşı kimdir?

a) Edilbay
b) Ukubala
c) Kazangap
d) Şaymerden
e) Kopsan

9) Romanda, sık sık adı geçen göl hangisidir?

a) Aral
b) Hazar
c) Volga
d) İdil
e) Zaripa

10) Romanda, mankurtlaştırılan oğlunu kurtarmak için tek başına Sarı Özbek bozkırına giden, ancak oğlu tarafından vurularak, adının verildiği Ana-Beyit gömütlüğüne gömülen söylence kahramanı kadının adı nedir?

a) Ukubala
b) Nayman Ana
c) Zaripa
d) Zaripa Ana
e) Juanjuan

CEVAPLAR:

1-B   2-C   3-D   4-A    5-E   6-A   7-B   8-C   9-A   10-B

Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov) Kitabının Özeti, Tahlili, Kişiler


Kitabın Adı : Gün Olur Asra Bedel

Kitabın Yazarı : Cengiz Aytmatov

Kitap Hakkında Bilgi :

Eser, başkahraman Yedigey vasıtasıyla Sovyet rejimindeki bozulmayı ve çöküşü okuyucuya çarpıcı bir şekilde sunmaktadır. Gün Olur Asra Bedel, tertemiz aşkları, efsane ve masalları, Sovyet Rusya rejiminin acımasız faaliyetlerini bir arada anlatmaktadır. Aytmatov, eserde ‘İnsanları mankurt olmaktan kurtaralım.’ mesajları vermektedir. Mankurt, burada geçmişini ve geleneklerini unutanlar için kullanılmıştır. Genel olarak, Cengiz Aytmatov, mankurt efsanesi ışığında Cengiz Aytmatov, Rusya rejimi sırasında dinini, dilini, ailesini unutan bir nesli gözler önüne sermektedir.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :


Yedigey:
Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir.

Kazangap: Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey’in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arkadaşıdır.

Adîlbay: Yedigey’in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir.

Sabitcan:
Kazangap’ın oğludur. Küçük yaşlardan itibaren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, “mankurt” bir kişidir. Kendisini devletin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır.

Ayzade:
Kazangap’ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.

Ukubala:
Yedigey’in sadık ve her derdi onunla paylaşan karışıdır.

Kitabın Özeti :

Gece yarısıdır. Tren istasyonunda görevli olan Yedigey, karısının kendisine doğru yaklaştığını görür. Kötü bir haber getirdiğini anlar. Karısı Ukubala, Kazangap’ın evinde vefat ettiğini, şimdi de yalnız olduğunu söyler. Yedigey, hemen şefe haber vermesini ve yerine birini göndermesini ister karısından. Karısına tüm haneleri uyandırmasını da tembih eder. Bir süre sonra Uzun Adilbay görevi devralmak için gelir. Yedigey, hanelere doğru yola alırken Sarı Özek adı verilen uzay üssünün bulunduğu yerden ateş hortumu gibi bir şeyin yükseldiğini görür. Kozmonotlar hakkında çok şey duymuştur; ama yine de boş bulunarak şaşırır. Bu uzay gemisi Oarite’de oluşan olağanüstü bir durumdan dolayı gizlice gönderilmiştir. Konvansiyon uzay gemisi, Amerika ile Rusya’nın ortak projesinin ürünüdür. Parite uzay istasyonu kenetlenmeye hazır uzay gemilerine cevap vermemektedir.

Sekiz küçük haneden oluşan Boranlı köyünde uzun yıllardan beri İlk kez biri ölmektedir. Ölünün nereye gömüleceğine bir türlü karar verilemez. Yedigey, Kazangap’ın kutsal Ana Beyit mezarlığına gömülmesi gerektiğini söyler. Vasiyeti bu doğrultudadır. Başta Kazangap’ın oğlu Sabitcan herkes buna karşı çıkar. 30 km uzaklıkta olan bu yere götürmenin gereksiz olduğunu söylerler. Sabitcan, acele işinin olduğunu, o kadar vaktinin olmadığını diyecek kadar ruhsuzdur. Yedi-gey, çok sinirlenir ve isterse gömme töreninde bulunmayabileceğini, kendisinin arkadaşı Kazangap’ın son yolcuğunda Çi zerine düşeni yapacağını anlatır. Bu tartışmadan sonra Kazangap’ın vasiyetinin yerine getirilmesine karar verilir. Bu arada, Sabitcan gibi şehir dışından gelen Kazangap’ın kızı Ay-zade abisine bağırır ve zahmet edip de karısının gelmemesi ne kızar, Sonra sohbet koyulaşır. Sabitcan içip gülerek yeni fırlatılan uzay gemisi hakkında çok biliyormuş gibi bir şeyler anlatır. Yedigey, bir evladın babası daha gömülmeden bu ka dar neşeli olabileceğine inanamaz.

Bütün bunlar olup biterken, Parite’de ilginç şeyler olmaktadır. Konvansiyon uzay gemisi, bütün dünya ile ilişkisini kesmiştir. X gezegeninde araştırma yapacak olan bu gemi Amerika ve Rusya için çok önemlidir. Bir başka uzay gemisi gönderilir bu gemiye ulaşmak için. Fakat gemide kimse yoktur. Yalnızca bir mektup bırakılmıştır. Mektup, iki kozmonota aittir. Bu iki kozmonot bazı uzaylılarla irtibata geçmiştir. Orman Göğsü isimli bir gezegene mensup olan bu uzaylılar onları gezegenlerine davet etmiştir. Dünya dışı bir uygarlığı merak eden kozmonotlar görevlerini bırakarak bu gezegene uzayhlann yardımı ile gitmeye karar vermişlerdir. Yöneticilerine de iç savaş ve dünyadaki gereksiz kavgaların son bulmasını tavsiye etmektedirler. Kozmonotlar, son olarak gittikleri gezegenden onlarla bağlantıya geçip gördüklerini anlatacaklarını söylemektedir. Bu olağan dışı gelişme üzerine Amerika ve Rusya yetkilileri gizli görüşmelere başlarlar.

Yedigey, köyde ölü yıkamayı âdet ve dine göre tek bilen kişi olduğundan sabah erkenden kalkar ve arkadaşını yıkayıp kefenler. Adilbay’a da işi öğretmeye çalışır. Çünkü kendisi öldüğünde onu yıkayacak, duasını yapacak kimse yoktur. Bu işlemleri yaparken bir yandan dua etmekte, bir yandan bütün hayatı gözlerinin önünden geçip gitmektedir. Savaştan ayrılışı, eşi ile bu köye gelişi, Kazangap’la dostlukları bir bir hatırına gelir. Daha sonra Kazangap’ın naaşı bir keçeye sarılarak traktöre konur. Yola çıkılır. Fakat onları mezarlıkta Sarı Özek üssü ile ilgili olağanüstü bir olay beklemektedir.

Uzayda bilinmeyen bir gezegende olan iki kozmonottan tekrar mesaj gelir. Orman Göğsü gezegeni hakkında bilgi verilmektedir. Başka bir güneş sisteminde bulunan bu gezegen de insanlar koyu tenlidir. Manzaranın çok güzel olduğu, yeşillerle kaplı bir yerdir. Şehircilik doğaya uygun olarak gerçekleştirilmiştir, insanlar 200 yaşına kadar yaşayabiliyormuş burada. İklimi denetleyebiliyorlarmış. Savaş ve kavgaya asla yer yokmuş bu gezegende. Işık hızındaki aygıtları ile rahatlıkla dünyaya gelebilirlermiş bu insanlar. Fakat, dünyalıların rızası doğrultusunda gelip burayı tanımak istiyorlarmış. Kozmonotlar, uzaylıların dünyaya gelmek için izin rica ettiklerini iletirler. Bunun üzerine yetkililer bir toplantı gerçekleştirir. Toplantı sonunda karar verilene kadar kozmonotların hiçbir harekette bulunmamaları kararlaştırılır.

Yedigey ve diğerlerinin Ana Beyit’e iki saatlik yolları kalmıştır. Yedigey, Ana Beyit efsanesini hatırlar. Eskiden bu topraklara Juan Juanlar denilen çok vahşi ve gaddar bir millet sahip olmuştur. Bunlar ele geçirdikleri esirlere çok büyük bir işkence yapmaktadır. Ele geçirdikleri esirlerin saçlarını keserek üzerine deve derisi yapıştırırlarmış. Esirlerin saçları uzadıkça deriden dolayı beyne doğru yönelir. Bu hâlde olanların büyük kısmı beyni delinecek şekilde acılar çekerek ölür. Kalanları ise beyni tamamiyle saçla dolduğundan tüm geçmişini unutur. Bir hayvan gibi sadece yer, içer ve sahibinin emirlerini yerine getirirmiş. Bu tip insanlara “mankurt” denilmekteymiş. Buralarda Nayman Ana isimli bir kadının çocuğu bir savaş sonrasında bir daha bulunamamış. Nayman Ana, oğlunun ölüsü olmadığı için ondan umudunu hiç kesmemiş.

Bir gün, civardan bazı kişiler oğluna benzer birinin güneşin altında koyun güttüğünü söylemiş. Adamlar kafasındaki deve derisini görünce onun mankurt olduğunu anlamışlar. Acılı ana, oğluna kavuşmak için hemen yola koyulmuş. Oğlunu görünce ona sarılmış. Fakat oğlan ona boş gözlerle bakmış ve onu tanımadığını söylemiş. Kadın ne kadar dil dökse de çocuk boş gözlerle bakmaya devam etmiş. Sahibi olan Juan Juan gelmiş ve esirine bir silah vererek annesini öldürmesini istemiş. Çocuk, bir mankurt olduğundan hiç düşünmeden annesine ateş etmiş, kadın oracıkta ölmüş. Ana Beyit bu kadının mezarı imiş. Yedigey, çok duygulanarak bu efsane ile eski günlerinin acı tatlı anılarını da hatırlar. Arkadaşı öğretmen Abutalip’i ve suçsuz yere tutuklanıp, ölüşünü hatırlar. Bu arada, uzay istayonundaki gelişmeden yetkililerin dışında dün yada kimsenin haberi yoktur.

Uzay istasyonunda uzun süren toplantılar sonunda dünyada uzaylılara yer olmadığı kararı çıkmıştır. Dünya kendinden daha barışçı bir uygarlıkla tanışmak istememekte, kozmonotlar da istenmeyen kişiler ilan edilmektedir.

Yedigey ve yanındakiler nihayet mezarlığın olduğu yere ulaşırlar. Fakat her yer çelik telle çevrilmiştir. Silahlı bir asker de nöbet tutmaktadır. Buranın artık yasak bölge olduğunu, kimsenin girmeyeceğini söyler onlara. Ne yapsalar anlatamazlar. Yedigey tek isteklerinin Kazangap’ı gömmek olduğunu anlatsa da karşısındaki yetkililer onu dinlemez bile. Yakında Ana Beyit mezarlığının üzerinde de bir şehir kurulacağını söylerler. Sabitcan, boşuna geldiklerini söyleyerek bağırmaya başlar. Yedigey, ölünün geri götürülmesinin uygun, olmayacağını anlatarak tellerin hemen yanı başına Kazanı gap’ı gömer. Kendisinin de buraya gömülmesini vasiyet eder. Birkaç gün sonra, Yedigey tekrar bu yere gelir. Amacı yetkililerle konuşarak Ana Beyit mezarlığının onlar için önemini anlatmaktır. Fakat yanı başından ateşler saçan bir roket uzaya fırlatılır. Ne kadar kaçsa da ateş parçacıklarından kurtulamaz.

Simyacı (Paulo COELHO) Kitap Sınavı Soruları ve Cevapları


1- ) Simyacı kitabının konusu nedir ?

İspanyadan Mısır Piramitlerinine rüyasında gördüğü bir hazineyi aramaya giden Endülüslü Santiago'nun maceralarını anlatan felsefi boyutta bir öykü.

2-) Simyacı kitabının anafikri nedir ?


Mutluluk ne kadar uzak görünürse görünsün aslında çok yakınımızdadır. Geç de olsa bunun farkına varmak bize hayatı anlamamıza hayatın tadını almamıza yarar.

3-) Simyacı kitabında anlatılan olaylar nerede geçmektedir ?

Olaylar Afrika, Mısır ve İspanya da yaşanmaktadır.

4-) Simyacı kitabında ki kişiler kimlerdir ?


Simyacı, Santiago, Bilge Kral, İngiliz, Fatima, Falcı, Billuriyeci dir.

5-) Simyacı kitabında olayın anlatıldığı zaman nedir ?

Olay 1980 li yıllarda geçmektedir.

6-) Simyacı kitabının türü nedir ?

Kitabın türü Macera Romanıdır.

7-) Simyacı kitabının yazarının işlemiş olduğu temel değerler nelerdir ?

Sevgi, Saygı, İletişim, Duyarlılık, Yaşama bağlı olma ve Mutluluk tur.

8-) Simyacı kitabının yazarının kullandığı dil nasıldır ?

Yazarın kitabı yazarkenki üslubu felsefik ve masalsıdır. Ayrıca, yazarın kitapta kullandığı dil oldukça ağırdır. Kitapta birçok sayıda günlük hayatta duymaya alışık olmadığımız felsefi terim kullanılmıştır. Ama bu terimlerin anlamı kitapta dipnot olarak sayfanın altında verilmiştir.

9-) Kitapta bahsedilen kahramanlardan Santiago'nun ailesi onun ne olmasını istemiştir?

Kitapta Santiago'nun ailesi onun bir papaz olmasını istemiştir. Fakat onun düşüncesi ve beklentileri ailesi ile aynı yönde değildir. O, papaz olmak yerine çoban olmayı ve dünyayı gezmeyi istemektedir. Günlerden bir gün babasına bu düşüncelerini açar ve onunla konuşur. Babası da erdemli bir insan olduğundan Santiago'nun bu düşüncelerine olumlu yaklaşır. İsteğini kabul eder ve gerçekleştirmesi için ona bir miktar da para verir. Santiago çoban olmak istediği için bu parayla bir sürü koyun alır ve dünyayı dolaşmak için yola koyulur. Kitapta herşey böyle başlamıştır.

10-) Santiago'nun sevdiği kadın kimdir ?


Santiago'nun sevdiği kadın Fatima dır. Gerçeğin farkına varan Santiago ispanya'ya geri dönerek koyunlarıyla kaldığı kilisedeki incirin altını kazar ve bir sandık dolusu paranın bulur. Parayı alır ve sevdiği kadının (Fatima) yanına gider.

11-) Kitapta konu edilen Santiago rüyasında ne görür ?

Santiago rüyasında Mısır Piramitlerine gittiğini ve orada bir hazine bulduğunu görür.

12- ) Kitapta Santiagoya Mısır Piramitlerine gitmesi gerektiğini söyleyen kimdir ?


Santiago gördüğü rüyanın birkaç kez tekrarlaması üzerine bundan karşısına çıkan bir çingeneye bahseder. Çingene ona Mısır Piramitlerine gitmesini söyler ve bunun üzerine Afrikaya gidebilmek için koyunlarını satar.

13-) Santiago Afrikaya gittikten sonra nerede çalışmıştır ?

Santiago afrikaya gittikten sonra, önce parasını çaldırır ve parasını çaldırmasından dolayı bir billuriye dükkanında çalışmaya başlar.

14-) Santiagoya yardım eden, yol gösteren , evrenin dilini öğreten kişi kimdir ?


Simyacı ona birçok yardımda bulunur, yol gösterir. Santiago'ya "evrenin dilini" , nesnelerle konuşmayı öğretir. Bunlara ek olarak Simyacı piramitlere kadar Santiagoya yol göstermiştir.

15-) Simyacının Santiagoya verdiği öğüt nedir ?


Simyacının Santiagoya verdiği öğüt kendi yüreğinin sesini dinlemesidir.

Simyacı (Paulo COELHO) Kitabının Özeti, Tahlili ve Kişiler için tıklayınız...

Simyacı (Paulo COELHO) Kitabının Özeti, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı: Simyacı

Kitabın Yazarı: Paulo COELHO

Kitabın Konusu :

İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinin hazinesini aramaya gelen Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü.

Kitabın Özeti :


Romanın kahramanı Santiago'nun anne ve babası rahip olması için onu papaz okuluna göndermiştir. On altı yaşına geldiğinde rahip olmak istemediğini, okuldan ayrılmayı ve gezginci olmak istediğini babasına söyler. Bunun üzerine babası da, oğluna içinde üç adet altın İspanyol parası olan bir kese vererek oğluna "git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz ve en güzel kadınların bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş" der ve oğlunu kutsar. Önce, babasının vermiş olduğu parayla bir koyun sürüsü alır ve yaşamının büyük düşünü gerçekleştirmeye başlar; artık geziyordur.

Akşam yattığında uykusunda gördüğü rüyaların da etkisinde kalarak; gördüğü bir düşün gerçekleşme olasılığının yaşamını ilginçleştireceğini düşünür ve o şekilde hareket eder. Romanın ana konusunu teşkil eden Mısır Piramitleri'ne gitmesi ve orada hazine bulacağı ona rüyasında söylenir. Romanın kahramanı, rüyasını gerçekleştirmek için önce bir falcı kadına rüyasını anlatır. Falcı kadın Salem kralı olarak tanıtan yaşlı adamla konuşur, kendi amaçlarını anlatır. Yaşlı adam, hayatın gizemleri hakkındaki bilgiye karşılık Santiago'dan sürüsünün onda birini vermesini ister. Yaşlı adam, Santiago'ya biri beyaz diğeri siyah olmak üzere iki adet gizemli taş verir ve siyah olanı "evet", beyaz olanı "hayır" anlamını taşıyan bu taşları "zora düştüğün zamanlarda kullanırsın ancak kendi kararını kendin vermeye çalış" der.

Mısır'a gitmek için önce koyun sürüsünü satar ve parasını cebine koyarak yola çıkar. Arap çocuğu ile tanışır, beraber pazara giderler. Fakat Arap paralarla birlikte kaçarak Santiago'yu bu şehirde parasız pulsuz bırakır. Bunun üzerine Santiago para kazanmak için bir billuriyeci dükkanında çalışmaya başlar. 6 ay kadar burada çalıştıktan sonra Santiago yeterli parayı kazanarak tekrar yola koyulur. Yolda bir İngiliz'le karşılaşır. Yolda karşılaştıkları güçlüklerde kendi kişisel menkıbelerini aramak üzere yola çıktıklarını söylerler.

Santiago, yüreğinin söylediklerini dikkatle dinleyerek çölde ilerlemesine devam eder. Karşılaştıkları güçlükler karşısında hep kendi kişisel menkıbesine güvenir ve sonunda kumullar tepesine ulaşır. Piramitler, bütün görkemiyle karşısında yükseliyordur. "Gerçekte kendi kişisel menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir" diye düşünür. Sabah uyandığında gerçekten bulunduğu yeri kazmış ve içi mücevher dolu bir sandık bularak rüyasında gördüğü ve Mısır'a piramitlere kadar gidip bulmayı arzuladığı hazineye kavuşmuştur..

Kitabın Ana Fikri


Hayattaki mutluluğumuz bazen bize uzak gibi görünse de çok yakınımızda olabilir. Bunu geç de olsa anlamak bize hayatın tadına varmamızı sağlayacaktır.

Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi


Santiago: İhtiraslı çalışkan bir kişiliğe sahiptir. Çevredekilere çabuk uyum sağlayabilen şıpsevdi bir kişidir. Tek arzusu dünyada mutlu olmak ve kendi dilediği gibi yaşamaktır.

İngiliz: Kitap okumayı çok seven, akıllı ve macera seven bir kişiliğe sahiptir. Kişisel menkıbesini aramak üzere yola çıkan bir gezgindir.

Simyacı (Paulo COELHO) Kitap Sınavı Soruları ve Cevapları için tıklayınız...

İnci (John STEINBECK) Kitabının Özeti, Tahlili, Kişiler


KİTABIN ADI : İNCİ

KİTABIN YAZARI : John STEINBECK

KİTABIN KONUSU

Yoksul bir denizcinin bebeğini bir akrebin sokması ve ardından büyük bir inci bulmasıyla gelişen olaylar.

KİTABIN ÖZETİ

Kino; Salinas’ta, deniz kıyısında, saz evlerde yaşayan yoksul denizcilerden biridir. Evleneli çok olmamıştır. İlk çocukları maalesef tedavi edemedikleri bir hastalıktan dolayı ölür. Artık umutları ikinci çocukları olmuştur. Bir sabah bebeği bir akrep sokar. Kino hızla davranır ve akrebi öldürür. O ve eşi bebeği alır ve şehirdeki doktora götürürler. Doktor zengin ve acımasız bir insandır ve paraları olmadığını bildiği için çifti başından savar.

Eve döndükten sonra Kino, bambudan yapılmış kayığını alır ve inci avına çıkar. Kıyıdan açıldıktan sonra dalar ve dipten o güne kadar görülmüş en büyük incilerden birini çıkarır. Evine döner ve eşine gösterir. Bu inciyi satarak kazanacakları parayla bebeği tedavi ettireceklerini sonra onu okutup bu yaşamdan kurtulacaklarını planlarlar. O gün Kino’nun kardeşi ve karısı da evlerine gelirler ve tavsiyelerde bulunurlar.
Büyük incinin haberi tüm şehre ulaşmıştır. Doktorun ise inciye sahip olup Salinas gibi bir taşra kentinden kurtulup Paris’e gitmeyi planlamaktadır. Ertesi gün doktor uşağıyla tedavi için Kino’nun saz evine gelir. Bebek iki gündür iyi durumda olduğu için Kino doktoru reddeder. Doktor ise çocuğa bir ilaç içirir ve çocuğun ateşlenebileceğini söyler. Dediği gibi bebek ateşlenir ve doktor o esnada yeniden gelir ve çocuğun ateşini geçirir. Doktorun asıl amacı Kino’nun inciyi nereye sakladığını öğrenmektir. Gerçekten konuşurlarken Kino’nun gözü inciyi gömdüğü yere kaçar ve doktor incinin yerini öğrenir. Gece uyurlarken birinin geldiğini hisseder ve boğuşurlar. Boğuşma esnasında Kino adamı bıçakla öldürür. Hırsızlar ayrıca yangın çıkartmıştır ve bazı saz evler yanmıştır. Kino ve eşi kaçamaya karar verirler ama kayıklarının da delindiğini görürler. Kino’nun karısı ona devamlı bu incinin uğursuz olduğunu ve ondan kurtulmaları gerektiğini söylemektedir. Yürüyerek kaçmaya karar verirler.

Yürüyüş esnasında kayalık bir arazide mola verirler. Dinlenirlerken yoldan birilerinin geçtiğini farkederler. Sessizce dinlerler ve bunların peşlerine düşen kelle avcıları olduklarını anlarlar. Artık arazide daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Gece olunca bir kaya kovuğuna yerleşirler. Kelle avcıları ise elli metre ileride su başında yatmaktadır. Kino adamları öldürmek için harekete geçer. Yaklaştığı esnada bebeğin ağladığını duyar. Avcılar da duymuştur ve bunu bir kurdun sesi sanmışlardır. Zarar vermesin diye sesin geldiği yöne nişan alırlar ve ateş ederler.

Ertesi sabah köylüler Kino ve eşinin köye döndüklerini görürler. Yanlarında bebekleri yoktur. Kino’nun karısının elinde kanlı bir şal durmaktadır. Köylüler bebeğin öldüğünü anlarlar. Kino ve karısı deniz kıyısına giderler ve onlara devamlı uğursuzluk getirmiş olan bu inciyi denize,geldiği yere geri gönderirler.

KİTABIN ANA FİKRİ

Yoksul ve cahil insanlar yaşamın kendileri için hazırladığı yaşam çizgisinin dışına çıkamazlar.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE SAHIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bebeğin akrep tarafından sokulması büyük talihsizliktir. Kino’nun çevresindekilerin inciyi ele geçirmek her türlü yola başvurmaları insanların para için herşeyi yapabileceği gerçeğini yansıtır.

ŞAHISLAR

Kino : Dürüst,fakir,devamlı ezilmiş ama umutlarını hala kaybetmemiş biridir. Ailesini düşkündür ve onlar için kendisini tehlikeye atmaktan kaçınmaz.

Kino’nun Eşi: Fedakar bir kadındır. Romanda kocası bir kez ona vurur. Ama bundan dolayı gücenmez. İncinin uğursuz olduğuna inamakta ve ondan kurtulmaları gerektiğine inanmaktadır.

Doktor : İnsanları küçümseyen, paraya düşkün ve para için her türlü kötülüğü yapmaya hazır olan biridir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ


1902′de California’da doğan, John Steinbeck, 1968′de New York’ta öldü. 1962 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi John Steinbeck dünya edebiyatına ölümsüz yapıtlar kazandırmış bir yazardır. İnsan-doğa ve insan-insan ilişkilerini, özellikle de, çalışan tüm kesimlerin yaşamlarını anlatmadaki başarısıyla ünlüdür.

ÖNEMLİ ESERLERİ

ROMAN: Yukarı Mahalle (1935), Fareler ve İnsanlar (1937), Gazap Üzümleri (1939), Sardelye Sokağı (1945), Cennet Yolu (1952)

İnci (John STEINBECK) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...