27 Mart 2019 Çarşamba

Sodom ve Gomore (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Kitap Özeti, Konusu, Tahlili


KİTABIN ADI =
SODOM VE GOMORE

KİTABIN YAZARI = YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

KİTABIN KONUSU:

İstanbul’un işgali ve İsatanbul halkının işgale karşı tutumu kitapta anlatılıyor.

KİTABIN ÖZETİ:

Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğu da bu felaketten payını almış ve ülkenin heryeri kargaşa içindedir. 1921’lerin İstanbul’u,İngilizler şehri şigal etmiş ve saray buna sesiz kalmıştır. İstanbul, Anadolu’dan kopuk ayrı bir dünya gibidir. Tıpkı Sodom ve Gomore gibi. Tanrının naletlediği şehirlerden ikisidir. İstanbul kızları İngiliz subaylarıyla beraber olmaktan gayet mutludurlar. Leyla’da bunlardan biridir. Bu nazik kızlarımız Kuvayi Milliyetçileri yabani dağ insanı olarak görmekte, hatta tiksinmektedirler. Leyla’ya aşık olan Necdet ise bağımsızlıktan umudunu kesmiş, olaylara sadece seyirci kalmıştır. Sevdiği kızın işgalci subaylarla olan yakınlığını görür fakat görmezden gelir, hatta o da bu subayların çevresinde oluşan yüksek sosyeteye katılır. Oysa Necdet’in arkadaşı Cemil bir şeyler yapmak gerektiğini düşünür ve Kuvayi Milliyecilere katılır ve sonunda şehit olur. Fakat o değeri bilinmez insanlardandır, vatan o ve onun gibilerinin kanlarıyla hayat bulmuştur. Vatanın ayakları aslında bağımsızlık savaşında ayaklarını yitiren gazilerimizindir. Onlar her bir uzuvunu kaybederken vatan yeniden el ayak sahibi olmuştur.

İstanbul’un bu şaşalı hayatı çok kısa sürer. Ezilmiş Anadolu insanının özlediği gün gelir. Bir gece Kuvayi Milliyeciler karanlığın içine akın eden ışık hüzmeleri gibi akın ederler şehre.

Leyla, o eski hayatlarının mahvettiği için bu büyük savaşçıları nefretle karşılar. Necdet ise artık bu İngilizler tarafından kullanılmış vatanperverlik duygusundan yoksun kızdan soğumuştur.

Leyla dudaklarını Necdet’in dudaklarına uzatır. Necdet onu kucaklar ve bir köşeye bırakır. Dudaklarında bir kimyevi maddenin “rujun” yavan tadıyla bağımsız İstanbul’a katılır. Ve bu aşkın bittiği yerde roman da son bulur.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Çöküşün getirdiği bir çürümenin romanıdır. Savaş gi,bi zor anlarda insanlar maskelerini çıkartıp kendilerini gösterirler. “Dost kara günde belli olur”

KİTAPTA OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Necdet, karamsar sorunlar arasında sıkışıp kalmış kendine öz güveni olmayan biridir. Yolu biliyor fakat yolda yürümeye cesareti yok. Küçük kırılganlıkları ve vazgeçemediği rahatlığı onu yurt savunması gibi bir şereften yoksun bırakıyor.

Leyla, bakımlı, ince yapılı, dikkati çeken güzel bir İstanbul kızıdır. Fakat ailesi gibi vatan duygularından yoksun, sosyeteyi seven, hovarda bir kızdır. Hayatı yalancı bir cennetten farksız yaşamak istiyordu. Fakat kağıttan yapılmış saraylar çok çabuk bozulurdu ve o asıl kaybeden oldu.

Cemil, yurtsever biri vatanın köle oluşuna katlanamayacak derecede onurlu, güçlü, iri yapılı bir Türktür. Biz bugün bağısızlığımızı o ve onun gibilere borçluyuz.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu. İbrahim Paşa’nın ölümü üzerine Manisa’ya geldi. 1913’te ilk hikaye kitabını çıkarır: “Bir Serencan.” Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin ve Şevket Süreyya Aydemir’le birlikte “Kadro” dergisini çıkarır. 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü. 

Eserleri : Rahmet(1923), Milli Savaş Hikayeleri(1947), Kiralık Konak(1922), Nur Baba, Sodom ve Gomore(1928), Hüküm Gecesi, Yaban(1932), Ankara, Bir Sürgün, Erenlerin Bağından(1922), Okun Ucunda, Zoraki Diplomat(1955), Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 yıl(1968), Nirvana(1909), Veda, Sağnak(1929) ve Mağara(1934).

Sodom ve Gomore Kitap Sınavı Soruları için tıklayınız...

26 Mart 2019 Salı

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


Cevaplar koyu renkli şıklardır.

1. Salih, savaştan geldiğinde ne haldeydi?

A) Sağ kolunu kaybetmişti

B) Sol kolunu kaybetmişti.
C) Sağ bacağını kaybetmişti.
D) Sol bacağını kaybetmişti.
E) İki kolunu da kaybetmişti.


2. Salih, savaşa gitmeden önce nerede çalışıyordu?


A) Salim’in kahvesinde
B) Demirci Hamdi ustanın dükkânında
C) Terzi Yani’nin dükkânında
D) Tren istasyonunda
E) Rum meyhanesinde


3. Salih, cepheden kaç yıl sonra Akşehir’e döner?


A) 1
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5


4. Salih’in çocukluk arkadaşı kimdir ve çocukluk arkadaşının mesleği nedir?


A) Haydar – Doktor
B) Mehmet Reşit – Hoca
C) Çakırsaraylı – Eşkıya
D) Reis Bey – Ağır Ceza Reisi
E) Niko – Terzi


5. İstanbullu Hoca’nın Akşehir’e gönderilmesinin asıl amacı nedir?

A) Halkın milli mücadeleye desteğini artırmak için
B) Kuvayı Milliye çalışmalarını önlemesi için
C) Halkın dini bakımdan bilgilendirilmesi için.
D) Çetelerin halktan haraç almasını önlemek için
E) Halkın, padişahın otoritesini sorgulaması için


6. İstanbullu Hoca’nın asıl adı nedir?

A) Ahmet Rıza
B) Mehmet Reşit Efendi
C) Niyazi Bey
D) Tevfik Bey
E) Çerkez Ethem


7. Arabistan cephesinde esaret hayatından sonra serbest kalıp Akşehir’e dönen, kasabanın yetiştirdiği ilk doktor kimdir?


A) Doktor Hasan
B) Doktor Niyazi
C) Doktor Hamdi
D) Doktor Rıza
E) Doktor Haydar


8. Savaştan Akşehir’e döndükten sonra kendini içkiye veren Salih’in aklının başına gelmesini sağlayan olay hangisidir?

A) İstanbullu Hoca’nın vaazı
B) Çakırsaraylı ile görüşmesi
C) İsmail Emmi’nin Salih’i azarlaması
D) Niko’nun Rum çetecilerle işbirliği içinde olduğunu öğrenmesi
E) Kuvvacıların Çakırsaraylı çetesini çökertip itibar kazanması


9. İstanbullu Hoca’nın karısının adı nedir?

A) Ayşe
B) Fatma
C) Zehra
D) Şerife
E) Emine


10. Çakırsaraylı çetesinin Akşehir’i basacağı haberi üzerine Çakırsaraylı ile görüşmeye kim gitmiştir?

A) Doktor Haydar
B) Çolak Salih
C) Ali emmi
D) Reis Bey
E) Niko


11. İstanbullu Hoca için vur emri çıktığında bu emri kimin yerine getireceğini belirlemek için doktor, Yüzbaşı Hamdi ve Yüzbaşı Nazım ne yaparlar?


A) Doktorun sözüne göre hareket ederler.
B) Aralarında çöp çekerler.
C) Bu görevi Yüzbaşı Nazım üstlenir.
D) Emri yerine getirmeyi kabul etmezler.
E) Tekerleme söylerler.


12. İstanbullu Hoca, doğacak çocuğu oğlan olursa ona hangi adın verilmesini istemiştir?

A) Ahmet
B) Mehmet
C) Hasan
D) Hüseyin
E) Kemal


13. "Emme sana Hoca demeyelim gayri Hoca Efendi, kusura kalmazsın değ mi? Sana Ağa deriz. Bana da ağa derler. Karışmasın diye sana gel Küçük Ağa diyelim." diyerek İstanbullu Hoca’ya Küçük Ağa adını veren kimdir?


A) Doktor Haydar
B) Çolak Salih
C) Çakırsaraylı
D) Reis Bey
E) Kel Hacı


14. Küçük Ağa, Çakırsaraylı çetesinden ayrıldıktan sonra Salih’le birlikte kimin yanına gider?

A) Padişah
B) Fransız birliği
C) Çerkes Ethem’in kardeşi Tevfik Bey
D) Kel Hacı
E) Reis Bey


15. İsmail Emmi hastalandığında onu tedavi etmeye çalışan doktor kimdir?

A) Hristaki
B) Yorgo
C) Minas
D) Eftim
E) Agop


16. Müftü Efendi için idam kararı verildiğinde “Beni de asın.” diyerek idam kararına karşı çıkan kimdir?

A) Ali Emmi
B) Reis Bey
C) Doktor Haydar
D) Kel Hacı
E) Salim


17. Hasta yatağında “Zaferi görmeden ölmen ben.” diyen kimdir?


A) Salih
B) Küçük Hacı
C) Çakırsaraylı
D) Ali Emmi
E) Doktor Haydar


18. Sergerde sözcüğünün anlamı nedir?

A) elebaşı
B) aşçıbaşı
C) yüzbaşı
D) tepebaşı
E) binbaşı


19. Akşehir’den ilk meclise kimin katılması kararlaştırılır?


A) Reis Bey
B) Vali Bey
C) Ali Emmi
D) Yüzbaşı Nazmi
E) Hacı Yusuf


20. Küçük Ağa, Akşehir’e döndükten sonra kiminle fotoğraf çektirir.

A) Reis Bey’le
B) Doktor Haydar’la
C) Çolak Salih’le
D) Niko’yla
E) Oğlu Mehmet’le

Başka Test Soruları ve Cevapları

1. Küçük Ağa romanında olaylar nerede geçer?


A) Nevşehir
B) Kırşehir
C) Eskişehir
D) Akşehir
E) İzmir

2. Roman, hangi tarihi döneme ve dönemin olaylarına ışık tutar?


A) Meşrutiyet Dönemi
B) Milli Mücadele yılları
C) II. Meşrutiyet Dönemi
D) II. Dünya Savaşı yılları
E) Tanzimat

3. Küçük Ağa romanında savaşta kolunu kaybederek memleketine dönen, döndüğünde çevresindeki değişimleri gözlemleyen ve ülkesinin durumunu acı bir şekilde anlayan roman kahramanı kimdir?

A) Tevfik Bey
B) Ethem
C) Salih
D) Fevzi Paşa
E) Doktor Haydar Bey

4. Aşağıdakilerden hangisi Küçük Ağa romanında iletilmek istenen duygu ve düşüncelerden biri olamaz?

A) Vatan ve millet sevgisi
B) Bağımsızlık duygusu
C) Milli Mücadele’nin küçük bir kasabadan görünüşü
D) Savaş yıllarında Anadolu halkının çektiği sıkıntı ve yaşadığı zorluklar
E) Savaş yıllarında Anadolu’da Rumlar ve Türklerin birlik ve beraberlik içinde yaşamaları.

5. Küçük Ağa romanında İstanbullu Hoca’nın kasabaya gönderiliş amacı nedir?

A) Kasabada Osmanlı’ya ve padişaha bağlılığı teşvik edici düşünce ortamını sağlamak.
B) Kuvayı Milliye hareketini desteklemek.
C) Anadolu işgallerine karşı halkı örgütlemek.
D) Tevfik Bey’e yardımcı olmak.
E) Rum çetelerine karşı önlem almak.

6. Aşağıdakilerden hangisi Küçük Ağa romanının kahramanlarından birideğildir?

A) Tevfik Bey
B) Salih
C) Ethem
D) Fevzi Paşa
E) Ahmet Cemil

7. Romanda, Kuvayı Milliye yerine düzenli birliklerin kurulmasıyla Yunanlılara sığınan çete lideri kimdir?

A) Çerkez Ethem
B) Şeyh Sait
C) Gönenli Hasan
D) Salih
E) Ali Emmi

8. Romanda Osmanlı’ya ihaneti seçen, İngiliz ve Yunanlılara yakınlaşan Rumları temsil eden kahraman kimdir?


A) Konstantin
B) Niko
C) Yorgi
D) Aleks
E) Stavro

9. Romanda İstanbullu Hoca olarak tanınan ve sonradan Küçük Ağa unvanını alan kahramanın romandaki gerçek adı nedir?


A) Mehmet Reşit Efendi
B) Celal Bey
C) İsmail Hakkı Bey
D) Mümtaz Bey
E) Ahmet Cemil

10. Küçük Ağa romanında İstanbullu Hoca’nın evlendiği kadın kahramanın adı nedir?

A) Ayşe
B) Emine
C) Mahpeyker
D) Fatma
E) Lamia

CEVAPLAR:
1-D    2-B    3-C    4-E   5-A   6-E    7-A    8-B   9-A   10-B

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler

Kitabın Adı : Küçük Ağa

Kitabın Yazarı : Tarık Buğra

KİTABIN KONUSU :

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü, heybetini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Kitapta, bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başla ve gelişir.

KİTABIN ÖZETİ :

Dünya Savaşı resmen sona ermiş olmakla birlikte, Osmanlı Devleti üzerinde yarattığı etkiler tüm gücüyle devam emektedir. Savaş sonrası bir çok asker memleketlerine geri dönmüştür. Zayiatın büyüklüğü evlerine dönen erlerin çoğunun gazi oluşuyla daha da iyi anlaşılmıştır. Bu erlerden biri de Salih adlı Akşehirli bir askerdir. Memleketine döndüğünde kaybettiği kolunun acısıyla beraber , ülkenin durumunu daha acı bir şekilde anlayan Salih gittiğinden beri çok şeyin değiştiğini görür. Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve kendi halkı şimdi birbirinden soğumuştur. Salih’in samimi arkadaşı olan Niko da bir Rum dur ve gelişmelerden o da etkilenmiştir. Yavaş yavaş Yunan ve İngiliz ordularının işgal haberleri gelmekte ve iki halkın birbirine olan düşmanlığı artmaktadır.

Salih ise yüzyıllardır Osmanlı himayesinde rahatça yaşayan Rumların bu davranışını bir ihanet olarak görmekle beraber arkadaşı Niko’dan kopamamaktadır. Rumlarla olan dostluğu kasabalı tarafından fark edilir ve kasabalı Salih’i dışlar. Salih artık sürekli Niko ve O’nun çevresiyle dolaşır olmuştur. Artık Osmanlı ve Padişaha olan güvenci de sarsılmıştır. Kaybettiği kolunun hayatına tesiri büyük olmuştur. Kimsenin O’na hak ettiği saygıyı göstermediğine inanan Salih kendini namazdan niyazdan çekmiştir. Öte yandan halk işgallere tepkisiz kalmama kararı almıştır fakat bunun kimin önderliğinde yapılacağı karmaşası vardır.

Salih günler geçtikçe kendi kasabalısının tepkisini kazanmış ve artık istenilmeyen biri olmuştur. Bu sırada kasabaya İstanbullu Hoca adında bir hoca gönderilir. İstanbul’dan gönderiliş amacı kasabada padişaha ve Osmanlı’ya bağlılığı teşvik edici düşünceyi sağlamaktır. Hoca gerçekten de çok etkili bir insandır ve halkın büyük beğenisini ve takdirini kazanır. Vaazlarda cemaate Osmanlı padişah ve din lehinde düşüncelerini aktarmaktadır. Bu sırada memlekette Hoca’nın düşüncesine tam ters olmamakla birlikte , kurtuluş ümidi olabilecek bir örgüt kurulmaktadır. 

Kuvayı Milliye adı verilen bu örgüt Anadolu’da işgalleri önlemek ve İstanbul ve padişah yönetiminin boyunduruğundan kurtulmak için kurulmuştur. Fakat Kuvayı Milliye’nin işi çok güçtür.Memlekette işgallere karşı veya işgallerden yana bir çok örgüt vardır. Kuvayı Milliye önce bu örgütleri kendi tarafına çekmeli veya bertaraf etmelidir.Hocanın vaazları da Kuvayı Milliye ilkelerine ters düşmektedir. Hoca her fırsatta padişaha bağlılıktan bahsetmektedir, Kuvayı Milliye ise padişahtan kurtulmak ,yeni bir yönetim kurmak amacını gütmektedir. 

İşte bütün bu ihtilaflar dolayısıyla Kuvayı Milliye yandaşları ve Hoca arasında bir elektriklenme ve zıtlaşma meydana gelir.Hoca ise halka kendini çok sevdirmiştir çünkü her yönüyle iyi ve doğru bir insandır. Fakat Hoca da kendi içinde bir yandan yaptığı işin gerçekten doğru olup olmadığının sorgulamasını , padişaha olan güvencinin doğruluğunun şüphesini yoklamaktadır. Kuvvacılarla Hoca arasındaki çatışma zamanla iyice açık şeklini alır ve vaazlarda karşıt fikirler açıklanır.

Olaylar gelişirken Salih ise unutulmuşluk ve terkedilmişlikten bir kaçış olarak Kuvayı Milliye’ye katılmaya verir. O’nu bu kararı vermeye zorlayan başka bir şey ise yakın arkadaşı Niko’nun da sonunda Osmanlıya karşı savaşta yer almasıdır. Salih bu ihanetin öcünün peşinden koşacak ve kurtuluş mücadelesinde büyük rol oynayacaktır.Kuvva bir türlü hizaya gelmeyen Hoca hakkında ölüm emri çıkartır. Hoca evliliği ve çocuğu ve en önemlisi de halkın zorlamasıyla Akşehir’den kaçar ve çete reislerine sığınır. Kuvva ile arasında yaşanan kovalamacadan sağ kurtulur ve kendi başına yanına adam da alarak bir kasabaya sığınır. Kuvva ise Hocayı kaçırdığı için üzgündür ve Salih’i O’nu bulmakla görevlendirir. Hoca ise şimdi hangi tarafta yer almak gerektiğinin hesabını yapmaktadır. Kuvayı Milliye ise her geçen gün başarı kazanmakta ve güçlenmektedir. Salih Hoca’yı bulur ve O’nu padişah hizmetinden vazgeçerek Kuvva yararına çalışmaya ikna eder. Beraberce Çerkez Ethem’in kardeşi Tevfik Bey’in çetesine katılırlar. Çerkez Ethem ve kardeşleri milli mücadelede en büyük rollerden birini üstlenmiş ve gerek düşman işgallerine gerekse ayaklanmalara karşı başarılar sağlamışlardır. Fakat şimdi düzenli ordu ve İsmet Paşa’nın emri altına girmek söz konusu olunca Çerkez Ethem ve kardeşleri zıt bir tavır takınarak Kuvva’ya ve Ankara’ya karşı isyan bayrağı açmıştır. Hoca ise bu yolun yanlış olduğuna inanır ve onları bu yoldan döndürmek için planlar kurar. Hoca’nın amacı Çerkez Ethem ve kardeşlerini Kuvva’ya karşı cephe almaktan vazgeçirmek olmasa bile olası bir isyan halinde güçlerini zayıflatmaktır. Bu sırada Hoca Salih’ i haber edinmek için Akşehir’e yollar. Akşehir’de ise Hoca öldü bilinmektedir. Oysa Hoca hayattadır ve yeni kimliği “Küçük Ağa” ile kuvva yararına çalışmaktadır. Hoca’nın Kuvva yararına çalıştığı haberi Salih tarafından Akşehir’de sadece Kuvvacı olan birkaç kişiye duyrulur ve memnuniyet yaratır. Başta Kuvayı Milliye hareketine büyük hizmet vermiş Doktor olmak üzere Kuvvacılar Hoca’nın kendi saflarına katılışından büyük haz duyarlar.

Hoca Ethem’in İsmet Paşa hizmetine girmemek için yapacağı en büyük saldırı olan Kütahya saldırısında O’na bir oyun oynayarak başarısızlığını sağlar ve Kuvayı Milliye’ye en büyük hizmetini vermiş olur. Ethem ise Yunanlılara sığınacaktır. Hoca ise bütün bu ihtiras ve gücü elinde bulundurma tutkusuna kapılan insanlardan nefret etmektedir. 

Artık savaş alanından başka bir cephede de mücadele verilmektedir, şimdi iktidar çekişmeleri büyük tehdit oluşturmaktadır. Hoca bunu acıyla farkeder. Ankara ise Hoca’nın başarılarından haberdardır ve kendisini Ankara’ya davet eder. Daveti kabul eden Hoca Ankara’nın durumunu yakından görür ve cephede savaşmanın , bu iktidar kavgasında yanlış düşünenlere ve hainlere verilecek savaştan daha kolay olduğunu düşünür. Fevzi Paşa Hoca’ya yakınlık gösterir. Hoca bütün bu kişiliklerin önemini daha iyi anlamaktadır. 

Memleket zafere doğru gitmektedir ve bu noktada Ankara ve Melis’e büyük iş düşmektedir. Bu sırada Küçük Ağa yani İstanbullu Hoca Ankara'da kendisini Akşehir'den tanıyan ve bir zamanlar zıt fikirleri yüzünden tartıştığı Kuvvacı Doktor ile buluşur. Doktor böyle saygıdeğer birinin kendi saflarına katılışından duyduğu mutluluğu Hoca’ya söyler ve asıl kimliğini bilenin sadece kendisi olduğunu , kendisi dışındakilerin O’nu Küçük Ağa diye tanıdıklarını anlatır. Hoca ise artık özlediği eşi ve çocuğunun özlemiyle yanmaktadır.

Küçük Ağa Fevzi Paşa ile birlikte Akşehir’e gelir ve burada da tanınmadığını ve Küçük Ağa olarak bilindiğini görür.Eşi ve Çocuğu hakkında bilgi alır ve çocuğunu bulur fakat eşinin durumu kötüdür.Eşine geldiğini haber eder fakat kadın ölmek üzeredir ve oğlunu Hoca’ya emanet ettiğini söylemekle kalır ve günler sonra da ölür. Hoca daha sonra Ankara’ya döner ve mücadeleye devam eder.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Vatan ve millet sevgisi , bağımsızlık duygusu. Kurtuluş savaşının küçük bir kasaba' dan görünüşü.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Küçük Ağa (İstanbullu Hoca):
Kurtuluş mücadelesine büyük hizmetler vermiş binlerce kişiden biri.

Salih: Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu kaybetmiş ve hayatının anlamını Kurtuluş Mücadelesi ile tekrar kazanan biri.

Çerkez Ethem: Başlarda vatan ve millet için yeri tutulmaz hizmetler vermiş , cephede büyük başarılar göstermiş, fakat düzenli orduya geçme kararı alındığında tamamen zıt fikirleri benimsemiş ve zararlı olmuş bir çete reisi.

Doktor Haydar Bey: Dünya Savaşında Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış ve milli mücadele yıllarında Kuvayı Milliye’ye büyük hizmetler vermiş bir asker.

Ali Emmi: Kurtuluşu Kuvayı Milliye’de gören ve çok büyük fedakarlıklarda bulunan yaşlı bir vatandaş.

YAZARIN HAYATI (Tarık Buğra)


2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir'de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. İstanbul Lisesi'nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi'ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. (1936). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavini olarak işe başladı.

Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi. (1948). Ancak, Tarık Buğra'ya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verildi. Aynı yarışmada Doğan Nadi'nin bölük komutanı birinci ilan edildi ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez daha rastlanılamadı. Yine de bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir'e dönerek Nasrettin Hoca Gazetesi'ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul gazetesi (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul'da öldü.

BAŞLICA YAPITLARI :

Bu Çağın Adı, Dönemeçte, Osmancık, Gençliğim Eyvah, Küçük Ağa, İbiş'in Dünyası, Firavun İmanı, Yarın Diye Bir şey Yoktur, Siyah Kehribar, Politika Dışı, Yağmur Beklerken, Yalnızlar

Küçük Ağa (Tarık Buğra) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Aşkı Memnu (Halid Ziya Uşaklıgil) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Aşk-ı Memnu

Kitabın Yazarı : Halid Ziya Uşaklıgil

Kitap Hakkında Bilgi :

“Aşk-ı Memnu” da Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası gibi edebiyatımızdaki ilk realist romanlardan biridir. Bu eser Halit Ziya’nın en başarılı romanı sayılmaktadır.

Romanda II. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden dolayı toplumsal sorunlara değinilmemiş; bunun yerine yaşamlarında aşktan başka dertleri olmayan, varlıklı, hazır yiyen, Batılı yaşam biçimine düşkün kişilerin aşk serüvenleri anlatılmıştır. Roman kahramanları içinde bulundukları çevrede başarılı bir şekilde tahlil edilmiştir. Eşyanın yani dış dünyanın tasviri gerçekçi ve canlıdır.

Romanın yapısı, ruhsal çözümlemelerdeki ustalık gibi özellikler yönüyle Halit Ziya’nın Fransız romanından etkilendiği anlaşılmaktadır. Romandaki dil oldukça kuvvetlidir. Aşk-ı Memnu “Yasak Aşk” anlamına gelmektedir. Bundan anlaşılacağı gibi romanda uygunsuz bir aşk anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti:


Eğlence düşkünü, genç ve güzel görünme heveslisi, lüks yaşamayı seven (hatta başkalarının aşk tekliflerine kapılıp durduğu için kocasının ölümüne sebep olan) Firdevs Hanım kocasının ölümünden sonra “Peyker” ve “Bihter” adlarındaki iki kızıyla yaşamaktadır.

Adnan Bey ise henüz ergenlik çağında olan kızı Nihal ve genç ve yakışıklı yeğeni “Behlül” ile birlikte yaşamaktadır. Adnan Bey varlıklı, kültürlü, kibar bir beyefendidir. Hanımı ise bir hastalıktan kurtarılamayıp ölmüştür.

Bir gün Firdevs Hanım ve iki kızı Bihter ve Peyker’le sandal gezintisi yaparken Adnan Bey hasbelkader, sandalıyla bunların çok yakınından geçer ve Firdevs Hanımın genç ve güzel olan küçük kızı Bihter’i görür ve çok beğenir. Firdevs Hanımdan küçük kızını ister, o ve kızı Bihter de lüks içinde ve rahat bir yaşam sürmek düşüncesiyle aralarındaki yaş farkına rağmen bu teklifi kabul ederler.

Yaş farkı olmasına rağmen önceleri iyi bir evlilik yaşarlar ancak zamanla Adnan Bey yaşlı olduğundan Bihter’in gezmek, eğlenmek gibi ihtiyaçlarını tam karşılayamaz. 

Adnan Bey’in yalısında onlarla birlikte kalan Behlül çok çapkın biridir. Pek çok kadının gönlünü kazanmasını bilmiştir. Bu delikanlı, yengesi (Adnan Bey’in karısı) Bihter’le ilgilenmeye başlar. Az zamanda Bihter’le Behlül arasında yasak aşk (Aşk-ı Memnu) başlar, sık sık birlikte olmaktadırlar. 

Bunu fark eden Firdevs Hanım (annesi olmasına rağmen) Behlül’ü Bihter’den kıskanmaktadır. Bu yüzden Adnan Bey’in kızı Nihal ile Behlül’ü evlendirme fikrini ortaya atar. Bu fikri zaten Bihter’den sıkılmaya başlayan Behlül kabul eder. 

Nihal, Behlül ile Bihter arasındaki ilişkiyi daha önceden fark etmiştir; ancak nişanlanmayı kabul eder. Bu yasak aşkı evdeki uşak Habeş Beşir de bilmektedir; Haber Beşir gizliden gizliye Nihal’e aşıktır.

Nihal bir gün Behlül ile Bihter’in gizli gizli konuştuklarını dinler, bu nedenle sinir krizine girer, bayılıp düşer. Kızının bayılma sebebine şaşıran Adnan Bey’e Habeş Beşir her şeyi anlatır.

Olaylar bu noktaya gelince Bihter kendi kalbine bir kurşun sıkarak intihar eder, Behlül utancından onları terk eder. Artık Adnan Bey kızı için kızı Adnan Bey için yaşamaya başlar. Baba kız yalnız kalır, olup biteni unutmak ve avunmak için Ada’ya taşınırlar.

KİTABIN ANAFİKRİ:


Aşkı- Memnu, insanların hayatını sürdüreceği insanı iyi seçmeli ve sadece maddi yönünü düşünüp bir insanla evlenmemeli olduğunu dile getirmektedir.

KİTAPDAKİ ŞAHISLAR


Firdevs Hanım: İstanbul’un tanınmış ailelerinden ve Göksu eğlenti yerlerinin sürekli ziyaretçileri arasında bulunan ve iki çocuk annesi olan bir hanım.

Adnan Bey : İki çocuklu dul bir adamdır ve sandal gezintileri düzenlemektedir.

Nihal : Adnan Bey’in kızı olup, bekardır. Aynı zamanda da çok duygulu bir yapıya sahiptir.

Peyker : Firdevs Hanım’ın büyük kızıdır. Aynı zamanda da evlidir.

Beşir : Evde büyütülmüş zenci çocuğudur. Bütün duygularıyla Nihal’a hayrandır.

Kuklacı (Kemalettin TUĞCU) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Kuklacı adlı kitabın şahıs kadrosunda yapılan yanlışlık aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?


A. Hayri, Perihan’la Bedri’nin oğludur.
B. Yıldız, Recai Bey’le Sahire Hanım’ın kızıdır.
C. Hayri, Recai Bey ile Sahire Hanım’ın oğludur.
D. Yıldız, Hayri Bey’le Calibe Hanım’ın kızlarıdır.

CEVAP:D



2. Aşağıdakilerden hangisi Kuklacı adlı kitabın şahıslarından biri değildir?

A. Recai Bey
B. Hayri Bey
C. Fahrünnisa
D. Yıldız

CEVAP:C



3. Aşağıdakilerin hangisi Kuklacı adlı kitapta geçen Recai Bey’in özelliklerinden biri değildir?


A. 75 yaşındadır
B. Vali kâtipliğinden emeklidir.
C. Okumaya düşkün bir insandır.
D. Maddi durumu iyidir.

CEVAP:B



4. Aşağıdakilerden hangisi Kuklacı adlı eserde adı geçen Recai Bey’in eğitimle ilgili görüşüdür?

A. Bir çocuğu en iyi şekilde eğitmek için sıkı bir disiplin uygulamak gereklidir.
B. Çocuğun eğitiminde gerektiğinde şiddete başvurmak gereklidir.
C. En iyi eğitim çocuğun her istediğini istediği anda yapmaktır.
D. En iyi eğitim çocukla arkadaşça konuşmakla elde edilir.

CEVAP:D


5. Aşağıdakilerden hangisi Kuklacı adlı eserde adı geçen Recai Bey’in dükkan komşusu olan eczacı ile ilgili görüşlerindendir?


A. Yüksek tahsil yapmasına karşın sanatı ve sanatçıyı küçümseyen birisidir.
B. Eczacı olmasına karşın işini iyi yapamamaktadır.
C. Çevresindeki insanlar hakkında konuşmayı çok sever.
D. Sanata ve sanatçıya karşı gösterdiği ilgiye hayrandır.

CEVAP:A


6. Kuklacı adlı kitapta geçen aşağıdaki olayların doğru sıralaması aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
I. Yıldız’ın diploma töreni
II. Hayri Bey’in trafik kazasında ayağının alçıya alınması.
III. Calibe’nin Cevat Bey’le evlenmesi
IV. Recai Bey’in Kuklacı dükkanını açması

A. I, II, III, IV
B. I, III, IV, II
C. IV, I, III, II
D. IV,II, III, I

CEVAP:D



7. “Kuklacı” adlı eserin yazarı kimdir?

A. Kemalettin Kamu
B. Kemalettin Tuğcu
C. Kemal Bilbaşar
D. Mimar Kemalettin

CEVAP:B


8. Kuklacı adlı eserde adı geçen Recai Bey hiç tanımadığı bir müşterisine niçin el işi Mimar Sinan büstünü verir?

A. Onun zevk sahibi biri olduğuna inandığı için.
B. Kendisine çok yüksek bir ücret teklif ettiği için.
C. Aile dostlarından birinin ahbabı olduğu için.
D. Almakta çok ısrar ettiği ve onu kıramadığı için.

CEVAP:A



9. Kuklacı adlı kitapta geçen apartmanın adı nedir?

A. Yakut
B. Lal
C. Zümrüt
D. Safir

CEVAP:C



10. Kuklacı adlı eserde adı geçen Recai Bey ‘in kuklacı dükkanına ilk olarak çocuklarından hangisi gelmiştir?

A. Bedri
B. Perihan
C. Calibe
D. Yıldız

CEVAP:A


11. Yıldızın dedesinin adı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bedri Bey
B) Cevdet Bey
C) Recai Bey
D) Ömer Bey

CEVAP:C



12. Recai beyin hanımının adı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zarife Hanım
B) Yıldız Hanım
C) Calibe Hanım
D) Sahire Hanım

CEVAP:D


13. Sahire hanımın kızının adı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Safiye Hanım
B) Ayşe Hanım
C) Calibe Hanım
D) Yıldız Hanım

CEVAP:C


14- Aşağıdakilerden hangisi kuklacı eserinin kahramanlarındandır?

A) Ömer Bey
B) Calibe Hanım
C) Hayrullah Bey
D) Aliye Hanım

CEVAP:B



15. Recai Bey hangi meslekten emekli olmuştur?

A. Polis
B. Doktor
C. Vali Muavini
D.Avukat

CEVAP:C


Kuklacı (Kemalettin TUĞCU) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız....

Kuklacı (Kemalettin TUĞCU) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Kuklacı

Kitabın Yazarı : Kemalettin Tuğcu

KİTABIN KONUSU: 

Kitapta, eski bir bürokrat emeklisi olan Recai Bey’in ailesinin, torunu hariç, kendisinden devamlı faydalandıkları halde; onu hiçe saymaya çalışan eşi, damadı, oğlu ve gelini ile olan çekişmeleri neticesinde, onlardan uzak kalarak kafasını dinlemek için, sakın bir liman vazifesi gören kuklacılık ile meşgul olması anlatılır.

KİTABIN ÖZETİ:

Vali Yardımcılığından emekli Recai Bey, kendisine ait apartmanın bir dairesinde, hanımı Sahire, damadı banka müdürü Hayri Bey, kızı Calibe, Recai Bey’in çok sevdiği ve en çok konuştuğu torunu Yıldız, avukat oğlu Bedri, kayınvalidesi ve görümcesi tarafından hor görülen evin gelini Perihan ve hizmetçi Fatma ile birlikte oturmaktadır. 

Tüm mal varlığı kendisine ait olmasına rağmen, evde bir sığıntı muamelesi görmektedir. Ancak bir gün, eşi Sahire Hanım’ın, Recai Bey’in eşyalarını kömürlüğe indirtip, odasını misafir odası yapması, bardağı taşıran son damla olmuş, Recai Bey, hepsine özellikle de eşine tavır koyarak, yönetimi ele almıştır.

En çok da eşine kızmaktadır. Çünkü, evlenirken kendisine yalan söylemiş, evlendikten sonra, küçümsediği ailesi ile bağını kesmiş, kocasının sırtından havalara girmiş olan Sahire Hanım’ın yaptıkları affedilir gibi değildir.

Recai Bey’in bu çıkışı, ailenin diğer fertlerinin biraz kendilerine çekidüzen vermelerini sağlamıştır…

Recai Bey, her gün sabah erkenden çıkıp, geç vakitlerde gelmektedir. Torunu Yıldız merak edip sorunca, dedesinin bir dükkân tuttuğunu ve kuklacılık yapacağını öğrenir. Dedesi ona kukla oyununun bütün karakterlerini ve özelliklerini anlatır.

Dedesinin sırdaşı ve arkadaşı olan Yıldız da okuldan çıktığında, dedesinin dükkânına uğramakta ve ona yardım etmektedir.

Aile içinde, bu gelişmeler sürekli konuşulmakta, Recai Bey’in aklını yitirdiğine hükmedilmektedir. Fırsat çıkmıştır. Şayet Recai Bey’i akıl hastanesine yatırabilirlerse, bütün ipleri ellerine geçirebileceklerdi, özellikle Sahire Hanım bunu çok istiyordu.

Oğlu Bedri, babasına sorunca, bir kuklacı dükkânı açtığını anlatır. Ailenin kimi fertleri güler, kimi ise itiraz eder; ancak işe yaramaz. Recai Bey biraz daha ipleri sıkar.
Artık, torunu Yıldız herkesin parasını dağıtmaktadır. Sahire Hanım bu işe çok bozulmaktadır.

Bu arada, gelini ve torunu hariç herkes Recai Bey’e “kuklacı” demektedir. Recai Bey ise, tüm bunlara gülüp geçmektedir.

Dükkâna, ilk olarak oğlu Bedri geldi, biraz dertleşirler. Bedri babasının yaptığı kuklalara hayran kalır. Recai Bey, kayınvalidesi ve kayınbabasına her ay uğrayıp, yardım ettiğini anlatınca, Bedri babasını daha çok taktir eder. 

Bu arada, Recai Bey zaman zaman halsiz düştüğü için, dükkânını açamıyordu. Damadı, kızı ve hanımı bir an önce ölsün diye bekliyorlardı. Damadı Hayri, ayağını kırmış, hanımı ile arası bozulmuş, Recai Bey’den bir şeyler kopartmanın peşine düşmüştü. Gelişmeler damat Hayri Bey’in aleyhine oldu eşinden de ayrılmak zorunda kalarak, uzak bir yere tayin edildi.

Recai Bey ise halinden memnundu. Özenle, nadide ürünler yapıyor, yavaş yavaş büyük küçük herkesin ilgisini ve takdirini kazanıyordu. Yoksul çocuklara topacı bedava veriyor, beğeni sahibi insanlara ise ürünlerini hediye ediyordu.

Yıldız da dedesine yardım ediyor, birlikte keyifle çalışıyorlardı.

Bu arada da, Calibe Hanım, Cevat Bey diye kibar bir adamla evlenmiş, onlar da, annesi Huriye Hanım’la birlikte, yan daireye yerleşmişlerdi.

Yıldız ortaokulu başarı ile bitirmişti. Mezuniyet töreni vardı. Dede İle torun harıl harıl hazırlık yapıyorlardı. Çünkü mezuniyet töreni programında, Recai Bey’in yapmış olduğu eserler de sergilenecekti.

Beklenen gün geldi. Kültür Bakanlığı temsilcisi, ilin önde gelenleri, müdürler, öğretmenler, öğrenciler, gazeteciler hepsi vardı. Sergiyi gezmeye başladıkları vakit, hemen hepsinin hayranlıktan dilleri tutuldu, mest oldular. Türk Orta Oyunu’nun bütün tipleri, tarihi kişilikleri, halk kahramanları, daha neler neler. Hepsi sıraya girip, Recai Bey’e tebriklerini bildirdiler. Ertesi gün bütün gazeteler bu sergiden bahsediyordu.

Recai Bey, “Yaptığım her işte ve görevde daima faydalı ve iyi şeyler yaptım, bir türlü tanınamadım. Sanatçı kimliğimle birdenbire herkes tarafından tanınan bir insan oldum” diyerek hep seviniyor, hem hayıflanıyordu.

“Artık dükkânı kapatacağım. Çünkü antikacılar ve koleksiyoncular beni rahat bırakmazlar.”

Bazı eşyaları ve aletleri evine getirdi, diğerlerini dağıttı. Anahtarları götürüp mal sahibine teslim etti.

Çocuklar, meraklılar, antika sevenler, koleksiyoncular her zaman uğradıkları dükkâna gelince, “kiralık dükkân” yazısını görüp üzüldüler.

Kuklacı (Kemalettin TUĞCU) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Yalnız Efe (Ömer Seyfettin) Kitap Sınavı Soruları ve Cevapları


1. Yörük Hoca ile ilgili verilen aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?


A) Gençliğini önce medresede sonra da savaşlarda geçirmişti.
B) Eşi dört yıl önce ölmüştü.
C) Kızı Kezban'la yalnız yaşardı.
D) Çevredeki köylere yüksek faizle borç vererek tarlalarını alıyordu.


2. Yörük Hoca, Eseoğlu'nun yanına niçin gitmiştir?

A) Üç yıl önce vermiş olduğu borcu almak için
B) Yıllardır görmediği dostunu ziyaret etmek için
C) Devlet kurumlarındaki bir işinde yardımcı olmak için
D) Köylülerin faiz borcunu affetmesini söylemek için


3. Kezban'a zamanla niçin "Yalnız Efe" denmiştir?


A) Cezasını insanların yanı başına bu isimle not bıraktığından
B) Köylülerden kendisini bu isimle çağırmalarını istediğinden
C) Efe âdetlerinin tersine ortalıklarda tek başına gezdiğinden
D) Kendisini yakalamaya gelen askerler ona bu adı taktığından


4. Kızıl Elma neresidir?

A) Hint diyarındaki küçük bir kasaba
B) Çin İmparatorluğu'na bağlı çok değerli elmasların olduğu bir kasaba
C) Padişah Süleyman'ın askerlerini götüreceği yer
D) Viyana'da altın ve gümüş çıkarılan uzak bir köy


5. Yalnız Efe ile ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Babasının öcünü almak için dağlara çıkmıştır.
B) Köylülerden silah zoruyla erzak, giysi, para toplamıştır.
C) Halkın dallara astığı heybelerdeki yiyeceklerle karnını doldurmuştur.
D) Askerler tarafından dağda sıkıştırılınca sır olmuştur.


CEVAPLAR:    1-D,     2-A,     3-C,      4-C,      5-B


6- Kitabın konusu nedir?

Yalnız efe denilen kadının kendisini duruma mağdur düşüren kişilere ve haksızlıklardan dolayı zalimlere yaptığı mücadeleyi anlatmaktadır.

7- Hikaye nerede geçmektedir?

Kumdere denilen yerde geçmektedir.

8- Yalnız efenin gerçek adı nedir?

Kezban.

9- Eseoğlu kimden borç ister?

Yörük Hoca'dan.

10- Eseoğlu borçunu kaç yıl vermemiştir.  

3 yıl.

11- Yörük hoca kim tarafından öldürülür?

Eseoğlunun kahyasının kardeşi.

12- Eseoğlu kimdir?

Herkezi haraca bağlayan zalim bir adamdır.

13- Yörük hocanın ölüsü nereye götürülmüş?

Eseoğlunun adamları tarafından köyde asılmış.

14- Yalnız Efe nasıl biridir?

Mazlumların yanında olan ezilen kişilerin yanında olan bir kişidir.

15- Yalnız Efeyi sadece kim görüyordu?

Genç kadınlar ve kızlar

16- Yalnız Efenin kız olduğunu öğrenen köylüler nasıl bir tepki vermişlerdir?
Çok şaşırmışlardır.

17- Kitabın yazarı kimdir?


Ömer seyfettin.

18- Kitabın ana fikri nedir?

Haksızlığa karşı uğradığımız zamanlarda kendimizi daima savunmalıyız ve mağdur insanlara yardım etmeliyiz.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...