28 Mart 2019 Perşembe

Sahnenin Dışındakiler (Ahmet Hamdi Tanpınar) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

Test 1 :

1. 1. Sahnenin Dışındakiler adlı romanın zamanı için aşağıdakilerin hangisi doğrudur?

a) II. Dünya Savaşı yıllarında geçer.
b) Roman 1920 yılında başlamaktadır.
c) II. Meşrutiyet döneminde başlayarak Cumhuriyet’in ilanına kadar devam eder.
d) 1940 yılında başlayan roman 6 yıl öncesine geri döner.
e) Cumhuriyet’in ilanından hemen sonrası anlatılır.

2. “Sahnenin Dışı” ifadesinden kastedilen nedir?

a) Cumhuriyet döneminde Anadolu’nun durumu.
b) Cumhuriyet döneminde İstanbul’un durumu.
c) İşgal döneminde Anadolu’da yaşananlar.
d) İşgal döneminin İstanbul’u ve İstanbul’da yaşananlar.
e) İşgal döneminde Beyoğlu’nda yaşananlar.

3. Roman kahramanının çocukluğunun geçtiği mahalle neresidir?

a) İsmail Efendi Mahallesi
b) İsmail Molla Bey Mahallesi
c) Elâgöz Mehmetefendi Mahallesi
d) Horhor Mahallesi
e) Vefa Mahallesi

4. Cemal İstanbul’a niçin dönmüştür?

a) Geçmişiyle hesaplaşmak için.
b) Babasının isteğiyle İstanbul’daki işleri yürütmek için.
c) Sabiha’yı bulmak için.
d) Akrabası İhsan çağırdığı için.
e) Tıp okumak için.

5. Romanda adı çok geçen “Mahur Beste” kime aittir?

a) Talat Bey’e
b) Tevfik Bey’e
c) Nâsır Paşa’ya
d) Muhlis Bey’e
e) Behçet Bey’e


6. Aşağıdakilerden hangisi Sabiha için yanlıştır?


a) Devrine göre çok açık fikirli, çevresindekileri hemen etkileyebilen bir yapıya sahiptir.
b) Yaptığı mutsuz evlilikten çıkış noktasını sahneye çıkmakta bulmuştur.
c) Babasının zoru ile Muhtar’la evlenmiştir.
d) Cemal’in çocukluk aşkıdır.
e) Annesi ve babasının geçimsizliği nedeniyle mutsuz bir çocukluk geçirmiştir.

7. Cemal’in Nâsır Paşa ile nasıl bir bağı vardır?

a) Nâsır Paşa Cemal’in uzaktan bir akrabasıdır.
b) Cemal Nâsır Paşa’nın kızı Rezzan’a âşıktır.
c) Nâsır Paşa Cemal’e İstanbul’daki işlerinde yardım etmektedir.
d) Cemal Nâsır Paşa’nın kâtibidir.
e) Cemal Nâsır Paşa’nın yalısında kalmaktadır.

8. Aşağıdakilerden hangisi romandaki millî mücadele yanlısı gizli teşkilat için çalışanlardan değildir?

a) İhsan
b) Cemal 
c) Muhtar
d) Muhlis Bey 
e) Tevfik Bey

9. Aşağıdakilerden hangisi romanda çizilen İstanbul manzarası için doğru değildir.

a) İşgal kuvvetlerine ait birliklerin İstanbul’da kol gezmesi.
b) İstanbul’da aristokrat çevre dışında hemen hemen her evde savaşın getirdiği açılardan izler bulunması.
c) İstanbul sokaklarında yabancı uyruklu insanların, özellikle Beyaz Rusların sayısının artması.
d) Savaştan, işgalden kendisine kâr sağlamış insanların bulunması.
e) İstanbul halkının çoğunlukla Anadolu’da yaşananlardan haberdar olup onlara destek vermesi

Cevap Anahtarı :


1-b   2-d   3-c   4-e   5-a   6-c   7-d   8-c   9-e

Test 2 :

1. Sahnenin Dışındakiler adlı romanın ana karakteri kimdir?

a) Ahmet Cemil
b) Celal
c) Cemal
d) Muhlis Bey
e) Mümtaz

2. Romanın en önemli kadın kahramanı kimdir?

a) Bihter
b) Mehpare
c) Lamia
d) Saniye
e) Sabiha

3. Romanda sahne olarak düşünülen mekân hangisidir?

a) İstanbul
b) Ankara
c) Avrupa
d) Anadolu
e) İzmir

4. Yazar, Sahnenin Dışındakiler adlı romanında hangi yılları anlatmaktadır?

a) Dünya Savaşı yılları
b) Kurtuluş Savaşı yılları
c) Dünya Savaşı yılları
d) Tanzimat dönemi yılları
e) 1930’ lu yıllar

5. Romanda yazar, “sahnenin dışındakiler” diyerek kimleri kastetmiştir?

a) İstanbullular
b) Milli Mücadele taraftarları
c) Saray ve çevresi
d) İttihat ve Terakki yanlıları
e) Avrupalılar

6. Romanda ana karakteri en çok etkileyen erkek kahraman kimdir?

a) Hasan
b) İhsan
c) Muhlis Bey
d) Nasır Paşa
e) Mazhar

7. Romanın, aynı dönemi anlatan diğer eserlerden farkı nedir?

a) Milli Mücadele yıllarında İstanbul’ u ve İstanbulluları anlatması.
b) Milli Mücadele yıllarında Ankara’ yı ve Ankara Hükümetini anlatması.
c) Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’u anlatması.
d) Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’ yı anlatması.
e) Tanzimat döneminde saray ve çevresini anlatması.

8. “Sahnenin Dışındakiler” adlı roman, yazarın aşağıda adı geçen hangi eseriyle birbirini tamamlar ve birbirinin devamı niteliğindedir?

a) Saatleri Ayarlama Enstitüsü
b) Huzur
c) Beş Şehir
d) Boşluğa Açılan Kapı
e) Bursa’ da Zaman

9. Romanda baş kadın kahramanla evlenen ve onu mutsuz eden, savaş zengini kahraman kimdir?

a) İhsan
b) Cemal
c) Muhlis Bey
d) Nasır Paşa
e) Muhtar

10. “Sahnenin Dışındakiler” adlı romanın baş kadın kahramanı romanın sonunda ne durumdadır?


a) İntihar eder.
b) Hastalıktan ölür.
c) Anadolu’daki mücadeleye katılır.
d) Tiyatro sahnesinde iki kadın oyunculardan biri olur.
e) Sevdiğine kavuşur.


CEVAPLAR:

Sefiller (Victor Hugo) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1. “Önceleri insanları sevmeyen, kendisine yapılan iyiliklere kötülükle karşılık veren, hırsızlık yapmaktan çekinmeyen biriydi. Ancak bir papazın kendisine insanca davranması karşısında, adeta kişilik değiştirdi ve ruhunun derinliklerindeki insanca duyguları meydana getiren son derece dürüst, mert, iyiliksever, merhametli ve namuslu bir insan oldu.”

Yukarıda özellikleri verilen kahraman, Victor Hugo’nun “Sefiller” romanındaki hangi kahramandır?

a) Javert
b) Thenardier
c) Jean Valjean
d) Marius
e) Gavroche

2. Romanda “Kendisini çocuğuna adamış fedakâr bir anne” olan kahramanın adı nedir?

a) Eponine
b) Fantine
c) Cozette
d) Laetitia
e) Anne Parillaud

3. Romanda Fantine’in kızı Cozette’ in göz rengi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mavi
b) Ela
c) Yeşil
d) Kahverengi
e) Kara

4. Romanda “Son derece namuslu, görevini her şeyden üstün tutan, fakat çok katı, acımasız bir insan olan; fakat buna rağmen suçsuz bir insan cezalandırmaktansa, kendi hayatına son verecek kadar mert bir kişi.” şeklinde tanımlayabileceğimiz kahramanın adı nedir?

a) Gavroche
b) Monsieur Madeleine
c) Thenardier
d) Javert
e) Enjolras

5. Romanda Marius’un, Gavroche ile Cosette’e yolladığı mektuba Jean Valjean’ın el koyduğu caddenin adı nedir?
a) Şanzelize
b) Rivoli
c) Plumet
d) Etoile
e) André Malraux

6. Romanda Jean Valjean, ekmek çaldığı için kaç yıl süreyle kürek cezasına çarptırılır?

a) 5 yıl
b) 10 yıl
c) 15 yıl
d) 18 yıl
e) 19 yıl

7. Romanda Jean Valjean’ ı, dürüst bir insan olarak hayata yeni bir başlangıç yapma kararı verdiren, kişilik değişimine yol açan piskoposun yaşadığı kasabanın adı nedir?

a) Divri
b) Digni
c) Derne
d) Degni
e) Digne

8. Romanda mahkûm olarak Jean Valjean’ a verilen numara nedir?

a) 24106
b) 24601
c) 24016
d) 24166
e) 24611

9. Romanda, 19 sene süren kürek mahkûmiyetinden sonra şartlı olarak tahliye edilen Jean Valjean, şartlı olarak tahliye koşuluna aykırı hareket ettiği için adını ne olarak değiştirir?

a) Madeleine
b) André Malraux
c) Marius
d) Lamarque
e) Enjolras

10. Romanda, halk ayaklanmasına destek vermek üzerine sokaklara dökülen isyancıların asi liderinin adı nedir?

a) Gavroche
b) Enjolras
c) Marius
d) Lamarque
e) Thenardier


CEVAPLAR:

1-C   2-B   3-A   4-D   5-C   6-A   7-E   8-B   9-A   10B

Sefiller (Victor Hugo) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

27 Mart 2019 Çarşamba

Semerkant (Amin Maalouf) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Konusu


Ömer Hayyam’ın Semerkant’a gelişi, burada yaşadıkları ve tarihe damgasını vuran eserinin oluşması.

Kitabın Ana Fikri


Tüm zorluklara rağmen insanlar hayallerini gerçekleştirmelilerdir.

Amin Maalouf Hakkında Bilgi

1949 ‘da Lübnan ‘da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. 1976 ‘dan beri Paris ‘te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf , bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.

Kitabın Özeti :

Alpaslan 1071 yılında Malazgirt savaşıyla Bizanslıları bozguna uğrattığı zamanlarda İran Sultan’ı Nasır Han’ın kızından dokuz çocuğu vardı. Fakat bu akrabalık ilişkileri kimseyi aldatmaz; Alpaslan’ın bir gözü, Acem krallığının en önemli kentlerinden biri olan Semerkant’taydı. Bizanslılar karşısındaki zaferinden sonra Semerkant’a bir korku düşmüştü, çünkü sıranın kendilerine geldiğini biliyorlardı. Aslında ilk sıra hep bu kentteydi; Semerkant, Buhara ve İsfahan kentleri o dönemde tüm dünyanın hem kültür, hem bilim, hem ticaret merkezleriydi. Alpaslan sadece, Bizanslılarla takıştığı için rotasını değiştirip Anadolu’ya gitmişti. Şimdi asıl önemli olan kente doğru sefer başlamıştı.

Ancak Semerkant seferi Alpaslan’ın ölümüne neden olacaktı çünkü yol üzerindeki bir kale kuşatmasında direniş gösteren Harzemli Yusuf, kıyafeti içine sakladığı bir hançerle onu öldürdü. Alpaslan bu direnişçinin kim olduğunu merak edip onu huzuruna çıkarmasaydı durum farklı olurdu kuşkusuz. Yusuf, Alpaslan’ın huzuruna iki büklüm çıkartılmış ama gururlu Yusuf, kendisine efemine deyince Alpaslan sinirlenip okuna davranmış, fakat sinirinden eli titrediği için olsa gerek hedefi tutturamayınca Yusuf hızlı davranıp Alpaslan’ı hançerlemeyi başarmıştı. Alpaslan dünyanın en büyük devlet adamlarından biri olarak adını tarihe yazdırabilecekken onun bu özelliği hem ününe hem hayatına mal oldu. Dokuz çocuğuna rağmen, kadınlara az ilgi gösterir diye düşmanları tarafından isim takılmıştı ve efemine tavırları yüzünden, haklı ya da haksız, bu ünü, henüz başlayan parlak saltanatına bir anda son verecekti.

Alpaslan’ın beklenmedik ölümü Semerkant’ta bayram havası yarattı. Acemlerin Sultan’ı Nasır Han, çok sevinmekle beraber sevindiğini gösteremiyordu çünkü karısı, Alpaslan’ın kızıydı. Selçuklu krallığına bir taziye heyeti hazırladı. Bu taziye heyetinde Ömer Hayyam’da bulunuyordu. Taziyeleri kabul eden Alpaslan’ın büyük oğlu Melikşah onyedi yaşındaydı ve ziyaretçilere nasıl davranması gerektiğini, “ata” diye hitap ettiği Nizamülmülk ona söylüyordu.

Nizamülmülk’ün bir düşü vardı: En güzel, en zengin, en istikrarlı, en iyi korunan devleti kurmak istiyordu. Her eyaletin, her kentin, içinde Allah korkusu olan, adil, vatandaşlarının şikayetlerine kulak veren yöneticilerce yönetilmesini istiyor, kurt ile kuzunun yanyana su içebileceği bir devlet düşlüyordu. Taziye kabulunda Ömer Hayyam’ın kulağına onu yanına beklediğini söylemişti çünkü Nişapurlu Ömer’in gökbilimci, matematikçi, tıp bilimcisi olarak sınırları aşmış bir ünü vardı ve Nizamülmülk’ün düşlediği devlette ona ihtiyaç vardı. Nizamülmülk, ondan, günümüzde istihbarat teşkilatı olarak adlandırabileceğimiz bir sistemi kurmasını istemişti. Fakat Ömer Hayyam kendisine verilen teklifin kendisine uygun olmadığını, yolda tanıştığı genç arkadaşının bu vasıflara daha çok uygun düştüğünü söyleyerek Rey’li genç arkadaşı Hasan’ı Nizamülmülk’e önerdi.

Hasan Sabbah, Nizamülmülk’ten iş istemek için yola koyulduğunda böyle bir mevki aklında yoktu kuşkusuz. Ancak yolda bilgelerin bilgesi Ömer Hayyam’la karşılaştığında Tanrı’nın kendi yanında olduğunu anlamış olmalı; hele ki Nizamülmülk’ten istihbarat teşkilatı kurması için görev verildiğinde kendisinin seçilmiş biri olduğuna inancı tamdı.

Hasan Sabbah büyük Acem krallığının düşünü kuruyordu ve krallıkta Nizamülmülk gibi Türklere uşaklık yapan Acem döneklerin hiç yeri yoktu. Yıllar sonra, kendiside Melikşah’ın Selçuklu Devletinde hizmet alan bir Acem döneği olmakla kendini suçlayacaktı. Ama o sırada düşündüğü bu değildi. Melikşah’la yaşıttılar; on sekiz yaşında iki iyi arkadaş oldular. Hükümdarı kazanmak önemliydi. İlk iş olarak Nizamülmülk’ü devre dışı bırakmaya çalışması, kendi sonunu hazırladı. Nizamülmülk ondan daha tecrübeli biriydi kuşkusuz; Hasan hazine konusunda üzerine aldığı bir işi “raporumu tamamladım” diyerek Melikşah’ın karşısına çıktığı vakit elinde tuttuğu sayfalarda tam bir tutarsızlık ve karmaşa gördü çünkü birlikte çalıştığı adamların Nizamülmülk tarafından aleyhte kullanılması çok kolaydı. Melikşah Nizamülmülk’ten kuşkulanamazdı; Hasan Sabbah’ı ölümle cezalandırdı ancak o dakikada hükümdarı sürgün cezasının yeterli olacağına ikna ederek Hasan Sabbah’ı ölümden kurtaran yine Ömer Hayyam oldu. Kaşan kentindeki konakta ilk tanışmalarında Hasan mevcut tüm kitapları ezberden okuyan ve kendisini etkilemiş bir bilgindi; kendi eliyle Selçuklulara getirdiği, arkadaşlık ettiği birinin ölümüne razı olmazdı.

Hasan sürgünden yedi yıl sonra kendine essasin (aslolan; gerçekçi) diyerek Acem krallığında bir derviş olarak ortaya çıktı. Nasır Han ölmüş yerine oğlu Ahmet geçmiş ve Hasan’ın bilgeliğinden etkilenmişti. Selçuklulara ise Melikşah ile veziri Nizamülmülk hükmetmeye devam ediyordu. Nizamülmülk için Hasan’ın ortaya çıkışı açık bir tehditti. Kendi istihbaratı ona Hasan’ın yakalanmasının an meselesi olduğunu söylüyordu ama Hasan hiçbir zaman ele geçirilemiyordu. Bu sayede hem Hasan’la karşı karşıya gelme fırsatını yakalamış olacak hem de Semerkant’ı Hasan’ın sapkın düşüncelerinden kurtaracaktı. Ancak Melikşah’ın karısı Terken Hatun, önünde bir engeldi. Terken Hatun, Semerkant’ı yöneten Nasır Han kardeşiydi ve şimdi başta olan Ahmet’te onun yeğeniydi.

Nizamülmülk’ün Terken Hatun’a, Hasan’ın Ahmet’i kandırdığını ve sefere çıkması gerektiğini söylemesi inandırıcı olmazdı; çareyi Hasan ile Ahmet’in sıkı arkadaş olduklarını gizlemekte buldu. En iyisi bu arkadaşlığı gizlemek ve onların birbirlerine düşman olduklarını söylemekti çünkü Terken Hatun kardeşinin soyunun Semerkant’ta hüküm sürmesinin Selçuklu saray kadınları arasında kendine yarattığı ayrıcalığın farkındaydı ve bu avantajı kaybederse Selçuklulara varis olarak kendi oğlunu bırakması güçleşirdi; Melikşah’a sefere çıkmasını ve yeğeni Ahmet’i Hasan’dan kurtarması gerektiğini kendisi söyledi. İki haftalık savaştan sonra Nizamülmülk’ün oyunu ortaya çıktı ve Selçuklu hanedanı ile arasındaki ilişki onarılmaz bir biçimde bozuldu. Hasan ise bu olaydan önemli bir ders alarak ucuz kurtulmuştu; artık hükümdarları kazanmaya çalışmayacaktı. Bundan böyle onların tam karşısında olacaktı. Dünyanın ilk terör örgütü Essasinler böylece kuruldu.

Hasan’ın, dünyanın ilk istihbarat teşkilatını yönetmiş biri olarak, bu terör örgütü için idari tecrübesi vardı, insanları etkileme ve yöneticilik derslerini sürgünde olduğu yıllarda Kahire’deki El Ezher medresesinde almıştı.Kısa zamanda kendilerine “dinin gerçekçileri” diyen essasinler, hükümdarların, valilerin, kadıların ölesiye korktukları bir örgüt oldu. Karşılarında hissettikleri ise sadece çaresizlikti. Çünkü essasinler ölmekten korkmuyorlar, eylemden sonra hiçbir yere kaçmıyorlardı. Bu yüzden onların haşhaşla kafayı bulmuş olduklarına inandılar, Hasan’ın bu adamları haşhaşla kontrol altında tuttuklarını söylediler. Bu terör örgütüne Haşhaşinler dediler.

Haşhaşinlerin lideri, Hasan Sabbah adıyla kendinden sonraki kuşaklara bile korku salmaya devam etti. Oysa Haşhaşinlerin haşhaş kullandığı iddiası yalandı. Hasan Sabbah Nizamülmülk’e ikinci kez yenildikten sonra, artık Selçuklu ve Acem krallıklarında gizlenme ihtiyacı duymamış; kartal yuvasını andıran sarp kayalıklardaki Alamut kalesini alarak kendilerine üs edinmişlerdi. Hasan Sabbah bu kaleden tüm Acem ve Selçuklu hükümdarlarına korku salmaya devam etti. Bu örgütün üyeleri eylem yapacağı kişiyle arkadaş olurlar, onların dilini şivesine kadar önceden çalışırlar, hiç dikkat çekmezler ve en umulmadık zamanda hançerini çıkartıp öldürürlerdi. Böylesine planlı bir çalışma ve ölüme karşı duyulan özlem, haşhaşla değil; inançla açıklanabilirdi. Haşhaşinlerin çok bağnaz bir imandan başka uyuşturucuları yoktu. Hasan Sabbah, kalesinde içki ve müzik dahil her türlü eğlenceyi yasaklamış biriydi. Kalesinden hiç çıkmaz tüm zamanını kendi hazırladığı, doğunun en eşsiz kütüphanesinde geçirirdi. İstihbarat kaidelerince kalesini yönetirdi ve cezaları açık ve sertti. Yalan yanlış bilgileri bile derhal cezaya bağlardı. Haklarındaki ihbarlar yüzünden iki oğlunu öldürmüştü. Dinsizlikle suçlana oğlunun ikiyüzelli yandaşını öldürtmüş ve diğer ikiyüzelli yandaşınıda arkadaşlarının cesetlerini sırtlarında taşıtarak kaleden kovmuştu.

Nizamülmülk ise Selçuklu Hanedanıyla arası açıldıktan sonra “Siyasetname” sini yazmaya koyulmuştu. Kitabını yetiştirmeye çalışıyordu çünkü Bağdat seferine katılması gerekiyordu. Nizamülmülk o günlerde rüyasında peygamberi gördü. Peygamber rüyasında şöyle demişti ona: “Sen İslam’ın temel direğisin; kendi ölüm tarihini seçme hakkını sana veriyorum.” O da “Ben Melikşah’ın doğduğunu, bana baba dediğini bilirim, onun ölümünü bana gösterme.” diyerek yanıt verdi. Peygamberde bunun üzerine Melikşah’dan kırk gün önce öleceğini kendisine müjdeledi. Nizamülmülk bu rüyayı Melikşah’a anlattığında belki Melikşah bu tehditten yılmış olabilir ama Terken Hatun, planı çoktan yürürlüğe koymuştu. Nizamülmülk Alpaslan’dan bu yana Selçuklu Hükümdarlığının temel direği olmuştu ve ülkeyi ikiye bölecek kadar güçlüydü. Terken Hatun onu açıkça öldüremezdi. Bunun için Hasan Sabbah’ı kullanmaya karar verdiler. Nizamülmülk’ü bir Haşhaşin Bağdat seferi sırasında hançerledi. Haşhaşin kaçmadı doğal olarak, oracıkta onun da boğazını kestiler. Nizamülmülk Bağdat Seferinin kendi ölümü için hazırlandığını bilecek kadar tecrübe sahibiydi ama umursamıyordu çünkü mide kanserinden dolayı günleri sayılıydı ve de siyasetnamesini bitirmişti. Bu kitap batı dünyası için Macciavelli’nin Prens’i neyse, doğu içinde öyle olacaktı.

Nizamülmülk’ün adamları sözünde durdular ve Melikşah’ı kırk gün içinde zehirleyerek öldürdüler. Melikşah kendinden önceki tüm Türk sultanlar gibi hükümdarlık için varis bırakmadı. Terken Hatun’un üç oğlu vardı. İlk iki oğlunu sırayla Melikşah’a varis seçtirmişti ama bu çocuklar anlaşılamaz nedenlerle öldüler. Terken Hatun’un üçüncü oğlu henüz bir yaşında olduğu için Melikşah diğer saray kadınlarının baskısıyla bu bebeği varis ilan edememişti. Melikşah’ın hayatta kalan büyük oğlu Berkyaruk başa geçti. Terken Hatun Berkyaruk’u öldürmek için yeterince vakit bulamadı; adamları Berkyaruk’u esir aldıklarında kendiside Nizamülmülk’ün adamları tarafından öldürülmüştü.

Hasan Sabbah Alamut kalesinde 80 yaşında öldüğü vakit, varis bıraktığı imam onun odasına girmeye korkmuştu. Bu korku öylesine güçlüydü ki iki kuşak sonrasında bile Alamut’taki tüm yasaklar sanki Hasan Sabbah hayattaymış gibi devam ediyordu. Ancak üçüncü kuşak veliahtı kurtarıcı ilan edebildiler. Bu veliaht kendisinin beklenen kurtarıcı olduğunu söyleyerek Alamut tahtına çıktı ve artık imtihan zamanının dolduğunu, tüm yasakların kalktığını, şeriat zamanının bittiğini ve artık cennet zamanına geçildiğini söyleyerek Haşhaşin tarikatına son verdi. Peşisıra Moğol istilası başgösterdi. Alamut Kalesine, Semerkant’a, İsfahana’a, Buhara’ya, tüm bu kentlerin zenginliğine, kültürüne, kütüphanelerine son veren, Cengiz Han’ın yakıp yıkan Moğol istilası oldu.

Amin Maalouf, Semerkant adlı kitabında, doğu’nun günümüze hiçbir miras bırakmadığını tüm bu hikayenin sonuna ekler. Yazar, kitabında Ömer Hayyam’ın dörtlüklerini yazdığı Rubaiyyat adlı eserini aramaya çıkan bir Amerika’lıyı başrole koyarak hikayelerini anlatır. Bu Amerikalı, Hayyam’ın dörtlüklerinde gezinirken, okuyucuda onunla beraber, binbir gece masallarına konu olan doğunun tüm ihtişamını yeniden yaşar. Rubaiyyat kitabı Titanic’le birlikte denizin dibine gömülür. Hiçbir miras bırakmamak doğunun kaderidir.

Semerkant (Amin Maalouf) Kitap Sınavının Soruları ve Cevap Anahtarı


SEMERKANT (AMIN MAALOUF) TEST SORULARI

1. Amin Maalouf’ un “Semerkant” romanında “bilge, filozof gökbilimci, matematikçi, herkesin güvendiği, olaylara tarafsız bakabilen bir kişilik” olarak tanıtılan kahramanın adı nedir?

a) Ömer Hayyam
b) Hasan Sabbah
c) Benjamin Ömer
d) Cabir
e) Ebu Ali

2. Romanda “ zeki, araştırmacı, azimli fakat bilgisini ve yeteneklerini kötüye kullanan birisi” olarak tanıtılan kahramanın adı nedir?


a) Ömer Hayyam
b) Hasan Sabbah
c) Benjamin Ömer
d) Cabir
e) Ebu Ali

3. Romanda araştırmacı, maceracı ve kendini Rubaiyat‘ı bulmaya adayan birisi olarak tanıtılan kahramanın adı nedir?


a) Ömer Hayyam
b) Hasan Sabbah
c) Benjamin Ömer
d) Cabir
e) Ebu Ali

4. Romanın kahramanlarından Ömer Hayyam, hangi nazım şekliyle yazmaktadır?

a) Gazel
b) Kaside
c) Mesnevi
d) Rubai
e) Tuyuğ

CEVAPLAR:

1-A     2-B     3-C     4-D


SEMERKANT (AMIN MAALOUF) KLASİK SORULAR

1. Amin Maalouf’ un “Semerkant” romanının konusu nedir?

11. Yüzyılda yaşamış olan İranlı bilge ozan Ömer Hayyam’ ın hayatı, Semerkant ‘ a gelişi; burada yaşadıkları ve tarihe damgasını vuran eseri “Rubaiyyat’ ın oluşması.

2. Romanın ikinci bölümünde anlatılan nedir?

Benjamin Omer adındaki bir Ömer Hayyam hayranı bir kişinin “Rubaiyyat” adlı bu şaheseri bulmak için birçok zorlu yoldan geçmesi ve macera kitabın Titanic gemisinde kaybolması anlatılır.

3. Amin Maalouf’ un “Semerkant” romanının ana fikri nedir?

Tüm zorluklara rağmen insanlar hayallerini gerçekleştirmelilerdir.

4. Romanın kahramanlarından Ömer Hayyam, nasıl bir kişiliktir?

Bilge, şair, filozof gökbilimci, matematikçi, herkesin güvendiği, olaylara tarafsız bakabilen bir kişilik.

5. Romanın kahramanlarından Hasan Sabbah, nasıl bir kişiliktir?

Zeki, araştırmacı, azimli fakat bilgisini ve yeteneklerini kötüye kullanan birisi.

6. Romanınkahramanlarından Benjamin Ömer, nasıl bir kişiliktir?

Araştırmacı, maceracı ve kendini Rubaiyat ‘ı bulmaya adayan birisi.

7. Romanın kahramanlarından Ömer Hayyam’ın en büyük hayali nedir?

Semerkant’ı görmek, oranın güzelliğini keşfetmek.

8. Romanın kahramanlarından Cabir, nasıl bir kişiliktir?

Cesur, gözü pek, düşüncelerini açıklamakta atak ve pervasız bir kişilik.

9. Romanın kahramanlarından Ömer Hayyam hangi ulusa mensuptur?

İran

10. Romanda 15 yaşlarında gebe bir kadın, Hayyam’ ın elinden kestaneleri niçin çalar?

Semerkant’taki eski bir inanışa göre, bir anne adayı, sokakta hoşuna giden bir yabancıya rastlarsa, yiyeceğini elinden almak cesaretini gösterebilmeliydi. Böylece, doğacak çocuğun, onun kadar yakışıklı, onun gibi ince uzun, onun kadar soylu ve düzgün hatlara sahip olacağına inanılırdı.

Semerkant (Amin Maalouf) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

Sergüzeşt (Sami Paşazade Sezai) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


KİTABIN ADI: Sergüzeşt

YAZARI: Sami Paşazade Sezai

KİTABIN KONUSU :

Romanın konusu bir esir kızın hayatını,çektiği acıları anlatmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ :

Dilber yaşadığı hayattan kurtulmak için evinden kaçar.Bir tüccarın eline düşer ve tüccar kızı esir pazarında memura satar.Memur ailesi de kendilerine yük olduğu gerekçesiyle esirciye satarlar. Esirci Dilber’in güzelliğini keşfedip besler ve yüksek bir fiyata oğlu için uygun gören bir hanımefendiye satar.

Hanımefendinin oğlu Celal Bey Avrupa görmüş ressamdır. Kızdan hoşlandığı ve de onun esiri olduğundan, sık sık çeşitli kıyafetlere sokarak, ustasından öğrendiği şekilde tasvirlerini yapmaya başlar. Bütün bunlar kıza zulüm gibi gelir, dayanamayıp ağlamaya başlar. Celal Bey Dilberle evlenmek ister ancak işin içine aile bağları girer.Bunun farkına varan annesi Dilber’i esirciye sattırır. Celal bunu duyduğu zaman yataklara düşer ve bir daha kendine gelemez. Annesi yaptığı yanlışın farkına varır fakat artık çok geçtir.

Bu arada Dilber Mısırlı bir tüccara satılmıştır. Saray gibi bir yerin harem bölümünde diğer kızlarla yaşamaya başlamıştır. Haremağası Cevher Ağa’da Dilber’i kızı gibi sevmiştir. İstanbul’a göndermeyi istemektedir. Dilber’i kaçırmak için dışarıdan merdiven dayayarak Dilber’i indirir. Ama kendisi ihtiyar olduğundan ve heyecanın da etkisiyle düşer ve ölür.Ne yapacağını şaşıran esir kız, çaresizlik içinde kendisini Nil nehrine atar ve hayatına son verir.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Hiçbir zaman intiharı son çare olarak görmemeliyiz.Adaletin elbet birgün tecelli edeceğini unutmamalıyız.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Soylu ve zengin bir aile çocuğunun esir bir kıza sırılsıklam aşık olması gibi okuyucuyu meraklandıran ilginç olaylar vardır. Romandaki bazı şahıslar şunlardır:

Dilber : Çok gururlu ve sakin bir kızdır.Onu gören herkes aşık olmaktadır fakat esir olmasından dolayı evlenmesi mümkün olmamaktadır. Kurtuluşu intihar etmekte bulmuştur. Günümüzde böyle insanların eşya yerine konması bir insanlık ayıbı sayılmaktadır.

Celal Bey : Namuslu iyi terbiye görmüş ve iyi bir eğitim almış, soylu bir ailenin çocuğudur.Dilber’in satılmasından sonra akli dengesini yitirmiştir.

Cevher Ağa : Yardımsever ve çok babacan bir insandır. Dilber’i kızı gibi sevmiştir. Onu esir hayatından kurtarmak istemiştir fakat ömrü buna yetmemiştir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:


Samipaşazade Sezai, Türk yazar (İstanbul 1860-1936).

Paris’e kaçarak jöntürk hareketine katıldı ve örgütçe yayımlanan Şura-yı Ümmette başyazarlık yaptı(1901-1908). Madrid’de elçi olarak bulundu(1909-1914). Sergüzeşt(1889) adlı romanı Türk edebiyatının ilk gerçekçi romanı olarak kabul edilir.

Sergüzeşt (Sami Paşazade Sezai) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Sami Paşazade Sezai’nin eserine ad olan “Sergüzeşt” in sözcük anlamı nedir?


A) Cambazlık
B) Macera
C) Mücadele
D) Müşahede
E) Esaret

2. Roman hangi dönem toplum hayatından kesitler sunmaktadır?

A) Cumhuriyet dönemi
B) Osmanlı’nın kuruluş dönemi
C) Milli Mücadele dönemi
D) Tanzimat dönemi
E) Osmanlı’nın gelişme dönemi

3. Sami Paşazade Sezai’nin “Sergüzeşt” romanının baş kadın kahramanı Dilber’ in memleketi neresidir?

A) Balkanlar
B) Azerbaycan
C) Kafkasya
D) Kırım
E) Anadolu

4. Romanın baş kadın kahramanı Dilber, cariye olarak bulunduğu evde kim tarafından sürekli olarak dövülmektedir?

A) Mustafa Efendi’nin eşi
B) Yaşlı kadın
C) Mustafa Efendi
D) Asaf Paşa
E) Arap halayık Teravet

5. Romanın baş kadın kahramanı Dilber’ in en son satıldığı kişi kimdir?

A) Ahmet Paşa
B) Asaf Paşa
C) Mustafa Efendi
D) İbrahim Paşa
E) Ali Suavi Paşa

6. 
Romanın baş kadın kahramanı Dilber’ in en son satıldığı kişinin konağı nerededir?

A) Musul
B) İstanbul
C) Suriye
D) Mısır
E) Tunus

7. Sami Paşazade Sezai’nin “Sergüzeşt” romanının teması nedir?

A) Hürriyet
B) Macera
C) Şikâyet
D) Cariyelik
E) Esaret

8. Romanın kadın kahramanı Dilber’ in ölümü nasıl olur?

A) Mısır’daki evden kaçıp bindiği gemiden Nil’e atlayıp intihar ederek…
B) Arap halayık Teravet tarafından sürekli dövülerek…
C) Mustafa Efendi Konağı’ndan kaçtığı sokakta soğuktan…
D) Asaf Paşa’ nın Mısır’ daki konağa giderken gemiden kazara düşerek…
E) Esirci başının kırbacıyla kırbaçlana kırbaçlana…

9. Romanın kadın kahramanı Dilber’ in gemiden atlayarak intihar ettiği yer aşağıdakilerden hangisidir?

A) İskenderiye Feneri
B) Kızıldeniz
C) Nil Nehri
D) Asaf Paşa’ nın Mısır’ daki konağı
E) Asi Nehri

10. Romanın kadın kahramanı Dilber’in sırf cariye olduğu için evlenemediği, Avrupa görmüş ressam genç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Celil Bey
B) Mustafa Bey
C) Cevher Ağa
D) Celal Bey
E) Hakkı Celis

11. Romanın kahramanlarından Celâl Bey’in annesi Zehra Hanım’a göre iyi bir evlilik için lazım olan en önemli özellikler nelerdir?

A) Para ve güzelliktir
B) İktidar ve servettir.
C) Güzellik ve masumiyettir.
D) Asalet ve ikbaldir.
E) İktidar ve marifettir.

12) Romanın kahramanlarından Mustafa Efendi ve karısı neden Dilber’i satmak zorunda kalırlar?

A) Dilber sık sık evden kaçtığı için
B) İstanbul’dan Trabzon’a gitmek için
C) Arkadaşı ile iş kurmak için
D) Mustafa Efendi Dilber’e kötü davrandığından
E) Mustafa Efendi’nin borçlarını hemen ödemesi gerektiğinden

13. Romanın kadın kahramanı Dilber İstanbul’a nereden ve nasıl gelmiştir?

A) Anadolu’dan kara yoluyla
B) Yunanistan’dan deniz yoluyla
C) Batum’dan deniz yoluyla
D) Viyana’dan kara yoluyla
E) Sofya’dan trenle

14. Romanın kahramanları hakkında verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Cevher, Dilber’in çalıştığı ilk evin erkek hizmetçisidir.
B) Celâl Bey ressamdır ve Avrupa’da eğitim görmüştür.
C) Dilber bir halayıktır ve çeşitli zorluklar yaşamıştır.
D) Dilber’i satan, Hacı Ömer adında biridir.
E) Zehra Hanım Celâl Beyin annesidir.

15. Sami Paşazade Sezai’nin “Sergüzeşt” romanı nasıl sona ermiştir?


A) Dilber Nil nehrine atlayarak intihar etmiştir.
B) Cevher Ağa Dilber’i hapisten kurtarmıştır.
C) Celâl Bey aklını kaybedince bir hastaneye yatırılmıştır.
D) Celâl Bey Dilber’e kavuşup evlenmiştir.
E) Dilber yaşadığı acılara dayanamayarak veremden ölmüştür

16. Romanın kahramanlarından Dilber’in hayatının geçtiği yerler sırasıyla hangi seçenekte verilmiştir?

A) İstanbul – Rusya – Mısır
B) Batum – İstanbul – Mısır
C) Batum – Tophane – Niğde
D) Kafkasya – İstanbul – Mersin
E) Kafkasya – Tophane – Adana

17. Romanın kahramanları ile ilgili olarak söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Celal Bey: Paris’te eğitim görmüş, Dilber’e âşık.
B) Cevher Ağa: Mısırlı tacirin konağında harem ağası.
C) Mustafa Efendi: Celal Beyin babası, Osmanlı paşası.
D) Hacı Ömer: Esir ticareti yapan, acımasız, çıkarcı biri.
E) Dilber: Celal Beyin sevgilisi…

18. I- Fransa’da bulunmuş, resme meraklı bir gençtir.
II- İngiltere’de hukuk eğitimi almıştır.
III- Dilber’e kavuşamayınca aklını yitirmiştir.
IV- Kız kardeşinin ismi Taravet’tir.
Romanın kahramanlarından Celal Bey’le ilgili olarak yukarıda söylenenlerden hangi ikisi doğrudur?

A) I-II
B) I-III
C) I-IV
D) II-III
E) III- IV

19. Romanın kahramanlarından Celal Bey, Dilber’in kendisini sevdiğini nasıl anladı?

A) Dilber’in resmini yaparken Dilber’in ağlamasıyla
B) Dilber’in Celal Beye yazdığı mektuptaki sözlerinden
C) Celal Beyin annesinin anlattıkları sayesinde
D) Dilber’in evdeki çalışanlarla arasında geçen konuşmayı duymasıyla
E) Dilber uyuduğunda kendi resmini Dilber’in yanında bulmasıyla

20) 
Romanın kahramanlarından Celal Bey, resim yaparken Dilber’e nasıl sesleniyordu?

A) Juliette
B) Helen
C) Venüs
D) Cleopatra
E) Sindrella

CEVAPLAR:

  1-B    2-D  3-C    4-E     5-B      6-D     7-E     8-A    9-C   10-D
11-    12-   13-    14-A   15-A   16-B   17-C   18-B   19-    20-D

Sergüzeşt (Sami Paşazade Sezai) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler için tıklayınız...

Dudaktan Kalbe (Reşat Nuri Güntekin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Kişiler


KiTABIN ADI: DUDAKTAN KALBE

KiTABIN YAZARI: REŞAT NURİ GÜNTEKİN

KİTABIN KONUSU :

Gerçek sevgiyi anlayamamış bir gencin düştüğü bunalım anlatılmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ :

Saip Paşa İzmir’in önde gelen tanınmış kişilerinden, belediye başkanlığı yapmış birisidir.

Saip Paşa’ nın yeğeni Hüseyin Kenan dayısının zoruyla mühendis olmuş daha sonra annesinin dükkanını satıp Avrupa’ya müzik eğitimi almaya gitmiştir. Güzel keman çalan Hüseyin Kenan müzikteki yeteneğini batı dünyasına kabul ettirmiştir. Dayısının ısrarıyla çocukluğunun geçtiği şehre, İzmir’e gelir. 

Saip Paşa vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan’la şimdi övünmekte, ziyafetler düzenleyerek bu ünlü besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. Bütün bu kalabalıktan ve şatafattan sıkılan Hüseyin Kenan Bozkaya’ya giderek dinlenmek ister. Bozkaya’da küçük “kınalı yapıncakla tanışır”. Lamia’ya hafif çilli yüzünden dolayı Hüseyin Kenan kınalı yapıncak ismini takmıştır. 

Hüseyin Kenan evli bir kadın olan Nimet Hanıma kur yapmaktadır. Burası küçük bir kasaba olduğu için dedikodulardan kurtulmak için de Lamia’ya yakınlık gösterir gibi görünmektedir.

Hüseyin Kenan yaz bitince İstanbul’a döner. Niyeti Prenses Cavidan’la evlenmektir. Hüseyin Kenan prensesin Mısır’a gittiği sırada tekrar İzmir’e döner. Orada Lamia ile aralarında yakınlaşma başlar ve Lamia’ya sahip olur. Daha sonra Lamia ile evlenmek istediğini söyler. Fakat Lamia, bunu vazife icabı yaptığını düşünerek evlenme teklifini kabul etmez. 

Lamia hamileliğini üç ay sonra öğrenir ve intihar etmek ister. İntihardan kurtarılır, Kütahya’ya akrabasının yanına gönderilir. Lamia kızı Mekrube’yi orada doğurur. Hayli maceralı geçen günlerden sonra birisiyle evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni Doktor Vedat Kütahya’ya gelir. Lamia Hüseyin Kenan’ın Prenses ile evlendiğini Doktor Vedat’tan duyar. Lamia kocasından ayrılır. Vedat onunla evlenmek istese de reddeder. Kızıyla İstanbul’a gelir. Kısa bir süre sonra Vedat da İstanbul’a gelir. 

Bir gün Vedat’ın muayenesinde Hüseyin Kenan’la Lamia karşılaşır. Hüseyin Kenan Lamia’yı sevdiğini geç fark etmiş evlilik hayatında muylu olmamıştır. Vedat’ın Lamia ile evleneceğini duyan Hüseyin Kenan intihar eder ve Lamia’ya kavuşamaz...

KiTABIN ANA FiKRi :

Yanlış yer ve zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları gözönüne seriyor.

KiTAPTAKi  KİŞİLER :

Saip Paşa: İzmir’in belediye başkanlığını yapmış tanınmış biridir.
Hüseyin Kenan: Genç, yakışıklı bir müzisyendir.
Lamia: Genç ve güzel bir kızdır.

KiTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BiLGi : 

Hayatı, edebi kişiliği ve eserleri: Doktor Nuri Bey’ in oğludur. İstanbul’da doğdu. İzmir’de Fransız mektebinde okuduktan sonra yüksek tahsilini Edebiyat Fakültesinde yaptı. Bir süre öğretmenlik, müdürlük, baş müfettişlik yaptı. Bu sonuncu görevde çok uzun süre çalışmıştır. Milletvekili olarak birkaç kere TBMM’ye girdi. UNESCO başta olmak üzere çeşitli siyaset ve kültürle ilgili delegeliklerle memleketi temsil etti. Çok genç yaşta edebiyat hayata atıldı. Gazetecilik, mizah yazarlığı yaptı. Darülbedayi’nin ilk kurulduğu yıllardaki telif ve adaptasyonlarıyla dikkati çekti. Tiyatro aslında onun hayatında önemli bir rol almıştır. Hikaye, roman, makale, hatıra, piyes ve skeç olarak pek çok eser bıraktı. Üslubu duru ve temiz, eserleri çok duyguludur.

Eserleri: Harabelerin Çiçeği (1918), Çalıkuşu (1922), Dudaktan kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927) eserlerinden bazılarıdır.

Yaşadığı Dönem ve Çağ: Reşat Nuri Güntekin 1892 ve 1956 yılları arasında yaşamıştır.
Reşat Nuri Güntekin Anadolu’nun çeşitli bölgeleri ve insanlarını gerçekçi bir gözle anlatmıştır. Konuşma diliyle yapmacıksız bir üslûpla yazması, eserlerinin geniş halk toplulukları tarafından okunmasına imkan vermiştir.
d.) Başka yazarlara etkisi yada başka yazarlardan etkilenmesi: Reşat Nuri Güntekin başka yazarlarda ne bir etki bırakmış ne de onlardan etkilenmiştir.
f.) Yazarın genellikle işlediği konular: Reşat Nuri Güntekin sosyal ve duygusal konular işlemiştir.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...