17 Kasım 2019 Pazar

LM567 Tone Decoder Entegre ile Yapılan Elektronik Siren Devresi


LM567 tone decoder entegre ile yapılan siren devresi butona basıldığında hoparlörden ses vermektedir.

Devre Elemanları :

IC1 = LM567
C1 = 100 µF kondansatör
C2 = 2.2 µF kondansatör
C3 = 22 nF kondansatör
R1 = 10 KΩ direnç
R2 = 18 KΩ direnç
T1 = 2SK100 transistör PNP
Buton
8 ohm 0,5 watt hoparlör

Evaporatör Nedir? Çalışma Prensibi ve Çeşitleri Nelerdir?


Evaporatör Tanımı :

Soğutma sistemlerinde kullanılan buharlaştırıcının bir diğer ismine de evaporatör denir. Buharlaştırıcıya soğutma serpantini de denir. Evaporatörler  soğutucu akışkanın buharlaşarak, soğutulmak istenen ortamdan ısının çekilmesini sağlayan elemanlardır.

Buharlaştırıcı ; soğutma sisteminde, soğutucu akışkanın sıvı olarak girip buharlaştıktan sonra gaz olarak çıktığı bölümdür. Soğutucu akışkan, evaporatörün kanallarına girince ısıyı, soğutulan maddeden veya ortamdan soğurur ve ısıyı ortamdan absorbe ederken de kaynamaya başlayarak buharlaşır. Bu işlemde evaporatör, tüm sistemin genel amacını (soğutma) gerçekleştirir. Evaporatif soğutma suyun buharlaşması ile havadan ısı alması prensibine dayanır. Su buharlaşırken havadan ısı çeker ve havanın soğumasına sebep olur.

Evaporatör Çalışma Prensibi :

Soğutma uygulamalarında, soğutucu akışkanın cinsine, çalışma koşullarına, soğutulmak istenen sıvı veya havanın sirkülasyon yöntemine, soğutucu akışkan kontrol tipine ve uygulama yerine göre değişen çok farklı konstrüksiyon ve boyutlarda dizayn edilmiş buharlaştırıcı tipleri vardır. Evaporatörlerin ticari ve endüstriyel soğutma, şok dondurma uygulamalarında geniş bir kullanım aralığı vardır.

Evaporatör, ısı transfer kabiliyeti yüksek ve korozif ortam koşullarından etkilenmeyen malzemelerden yapılmalıdır. Borular; amonyaklı sistemlerde çelikten, freonlu sistemlerde alüminyum, bakır veya bakır-çinko alaşımlarından (pirinçten) yapılır. Evaporatörler ısıl gerilmelere ve korozif ortam şartlarına dayanacak şekilde imal edilir. Uzun ömürlü kullanımları ise zamanında yapılacak periyodik bakımlar ile mümkün olur.

Evaporatörün yapısı, soğutucu akışkanın çabuk buharlaşmasını sağlayacak ve soğutucunun giriş ve çıkış basınç farkını (kayıplarını) asgari seviyede tutacak şekilde dizayn edilir. Aşırı basınç kaybı, yağlama yağının taşınmasını olumsuz yönde etkileyeceği için, hem kompresör de yetersiz yağlamadan kaynaklanan sorunlara yol açacak hem de evaporatör de yağ birikmesi sonucu (ısı transferini düşüreceğinden), sistemin verimsiz çalışmasına sebep olacaktır.

Evaporatör Çeşitleri :


Evaporatörlerin yapıları itibarıyla sınıflandırılmaları:
Çıplak borulu
Kanatlı borulu
Plaka kanatçık – borulu olmak üzere üç ayrı çeşitte imal edilir.

Her tipin kendine özel kullanım alanı ve uygulama tekniği vardır. Evaporatör firmaları ve evaporatör imalatçıları, kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap vermek farklı amaçlara hizmet eden soğutucuların yapılarına uygun, birçok değişik tip, tasarım ve şekilde evaporatörler üretir. Bunlardan vantilatörlü, serpantinli (fanlı) veya cebri konveksiyonlu tip evaporatör en çok kullanılan tasarımlardır.

Hem soğutma, hem de iklimlendirme tesislerinde kullanılırlar. Evaporatör fiyatları da tiplerine göre değişiklik gösterir. Ek yeri olmayan boru tesisatı, kenarlarından birbirine kaynaklı iki metal plakanın arasına yerleştirilir. Plakaların arasında kalan boşlukta vakum meydana getirilir. Bu plakalar, sınıflanarak soğutucuya bir seri akış kalıbı meydana getiren raflar halinde de montajı yapılarak da kullanılırlar.

Çıplak borulu : Bu tip serpantin, bakır boru kullanılan küçük evaporatörlerdir. Çıplak borulu serpantin, hava veya bir sıvının soğutulması ihtiyacı için kullanılabilirler. Çelik boru, soğutucu olarak amonyak kullanılan sistemlerdeki evaporatörlerde veya başka tip soğutucuları bulunduran büyük evaporatörlerde kullanılır.

Kanatlı borulu : İnce bir hava tabakası, bir yalıtıcı gibi davranarak ve öncelikle yüzey alanına ve sıcaklık farkına bağlı olan ısı transferi işlemini yavaşlatarak, bir serpantinin yüzeyine yapışır. Bu ince hava tabakasının neden olduğu iletim kaybının üstesinden gelmek veya dengelemek için kullanılan metotlardan biri, yüzey alanını arttırmaktır. Bunun için evaporatör borularına kanatçık eklenir. Kanatçıkların eklenmesi hava tabakasını ortadan kaldırmaz, hatta yapışıcı alanı arttırır, ancak ısı transferi içinde, serpantinin boyutunu arttırmaksızın daha fazla yüzey alanı sağlar.

Plakalı kanatçık : Bu tip evaporatörler, seri üretimin olduğu yerlerde kullanılan küçük buzdolapları, dondurucular ve soda kaynakları gibi ihtiyaçlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Plakalı tip evaporatörler; sıcaklıklığı düşük olan depo mahallerinin tesis edilmesinde de gruplar veya kümeler halinde monte edilerek de kullanılırlar. Bu tip, kullanım ihtiyaçlarına bağlı olarak, kullanılan soğutucu akışkan boruları seri veya paralel şeklinde bağlanabilir. Plakalı tip evaporatör, soğuk muhafazalı kamyon ve gemi depolarında kullanılabildiği gibi soğutulmuş ve dondurulmuş gıda ürünlerinin muhafazası için de kullanılmaktadır.

Hava filminin neden olduğu ısı transfer kaybını önlemek için, havanın evaporatör boyunca hızlı hareket etmesini sağlayacak bir fan veya vantilatör ilave etmektir. Bu tip evaporatör cebri soğutmalı evaporatördür. Serpantinin kullanım ve tasarımına bağlı olarak, fan, havalı serpantin boyunca hareketini, ya havanın indüklenmesi ile ya da zorla sirküle edilmesiyle sağlar. Bir fan kullanılması hava akışını ve havadan serpantinin içindeki soğutucuya olan ısı transferini arttırır. Çünkü büyük miktarda hava serpantinin yüzey alanı ile temas edecektir.

Serpantin imalatçıları, ısı transferi ünitelerini şaşırtmalı boru sıraları şeklinde tasarlarlar. Bu şekilde, bir vantilatörün kullanılmasıyla daha çok hava hacminin, ya boru yüzeyiyle veya ona bağlı kanatçıklar ile teması sağlanmış olur. Serpantindeki cebri veya indüklenmiş hava hareketinin sonucunda, belli bir süre içinde daha çok havanın ısısını, serpantin içindeki soğutucuya bırakması sağlanır. Sıvı soğutmalı serpantinler; tıpkı hava soğutmalı serpantinler gibi, kullanım ve uygulama alanlarına bağlı olarak çeşitli şekilde tasarlanmıştır.

Sıvılarla metaller arasında, hava ile metaller arasında olduğundan daha büyük ısı transferi olduğu için, bir sualtı serpantininin, benzer şartlar altında, bir hava soğutmalı serpantinin birkaç katı ısıyı çekme kapasitesi vardır. Sualtı serpantinler, soğutucuya ılık su veya diğer sıvılar ile dolu kutular konulduğu zaman, soğuk tutma kapasitesinden çok faydalanılan su banyosu tip soğutucularda kullanılır.

Kullanım Alanlarına Göre Evaporatörler :

Standart tip oda soğutucu
Kabin tip oda soğutucu
Çift üflemeli tip oda soğutucu
Çok düşük hızlı oda soğutucu
Endüstriyel soğutucular
Şok dondurucular

Kondenser Tanımı, Çalışma Prensibi ve Çeşitleri Nelerdir?


Kondenser Tanımı :

Soğutma çevriminde kompresör tarafından sıkıştırılarak basıncı ve sıcaklığı yükseltilmiş olan soğutucu buharından, bu noktada ısı alarak dış ortama bırakan ve böylece buharın yoğuşmasını sağlayan cihaza kondenser denir. Yoğuşturucu kondenser veya kondansör olarak ta adlandırılırlar.

Soğutucu sistemler de soğutmayı sağlayan maddenin gaz olarak girdikten sonra ısısını çevreye vererek sıvı duruma geçtiği kısımdır. Soğutucu sistemlerin dışında veya yalıtım malzemesinin içinde saklı olarak bulunabilir.

Düz boruların kıvrım sayısının arttırılması suretiyle yoğuşturucunun ısıyı havaya atması kolaylaştırılmakta bu sayede, soğutkan maddenin aşırı soğutulmuş sıvı duruma geçmesi sağlanmaktadır.

Çevrim döngüsü; kompresör tarafından alçak basınçtaki soğutucu akışkan yüksek basınca çıkartılarak buradan kondensere yollanır. Kondenserde yoğuşma meydana getirilir ve genleşme valfinden geçerek alçak basınç sıvı hale dönüştürülür. Buradan evaparator yardımı ile soğutma gerçekleştirilir.

Uygulamada, ısının düşük sıcaklıktaki kaynaktan, yüksek sıcaklıktaki ortama pompalanması ile depolama hacmi ya da yaşam alanı soğutulur. Isı normalde bunun tersi yönde bir hareket izler (yüksek sıcaklıktan, düşük sıcaklığa doğru). Uygulamada yalıtımda önemlidir. Bundan dolayı düşük ısı iletim katsayısına sahip yalıtım malzemeleri kullanılır. Günümüz de kullanılan yalıtım malzemesi poliüretandır. Yalıtım, soğutulmuş alandaki düşük sıcaklığı korumak ve düşük sıcaklığa erişmek için ihtiyaç olan enerji ve gücü düşürmek için gereklidir.

Çalışma Prensibi :

Soğutma çevriminin çalışma prensibi, matematik olarak Sadi Carnot tarafından 1824 yılında bir ısı makinesi ile tanımlanmıştır. Bir soğutucu tersinir(geri dönüşebilen işlem) çalışan bir ısı makinesidir. Soğutucu sistemler, faz değişimli ısı pompasını temel alan çevrimi kullanır, bununla birlikte absorbeli (soğurmalı) ısı pompaları da uygulamaların bir çoğunda kullanılır.

Soğutma sistemleri çalışma prensibi ile buhar ve gazların bir yüzeyde yoğuşması, yüzeyin özelliklerine göre “Damla veya film teşekkülü” şeklinde meydana gelir. Damla teşekkülü ile yoğuşma halinde çok daha yüksek (film teşekkülünden 4-8 defa daha fazla) ısı geçirgenlik katsayıları sağlanmaktadır. Her ne kadar tercih edilse de uygulamada refrijeran özellikleri ve kondenser imalatının ekonomik etkenlerle sınırlanmaları sebebiyle ancak film tarzı yoğuşma ve az ölçüde de damla teşekkülü ile yoğuşma birlikte olmaktadır.

Kondenserdeki ısı alışverişi 3 aşamada meydana gelir Bunlar;
Kızgınlığın alınması,
Refrijeranın yoğuşması,
Aşırı soğutmadır.

Kondenserin dizayn edilmesine göre aşırı soğutma kondenser alanının %0-10’unu, kızgınlığın alınması için ise kondenser alanının %5’ini alır.

Bu üç farklı ısı transferi şekline göre kondenserdeki ısı geçirme katsayıları ile sıcaklık araları da farklı olur. Ancak kızgınlığın alınması aşamasındaki ortalama sıcaklık aralığının fazlalığına karşı daha düşük bir ısı transferi katsayısı var olacak, ama aşırı soğutma sırasında bunun tersine sıcaklık aralığı daha az ve ısı geçirme katsayısı daha fazla olur. Yoğuşma sırasında ise her iki değer de alt-üst seviyelerinin arasında bulunur.

Yapılan deneyler sonucu ısı transferi katsayısının artmasının karşısında sıcaklık farkının azalması veya artması yaklaşık olarak aynı çarpım sonucunu verir ve bu değerlerin ortalaması kullanılır. Hesaplamaların basit olması nedeniyle kondenser hesabında tek bir ısı geçirme katsayısı ile tek bir ortalama sıcaklık aralığı değerleri uygulanmaktadır.

Kondenser Çeşitleri :

Genellikle üç farklı tip kondenser çeşitleri vardır:
Su soğutmalı kondenser
Hava soğutmalı kondenser
Evaporatif (Hava-Su) kondenser

Kompresör Nedir? Çalışma Prensibi, Çeşitleri ve Tarihçesi Nasıldır?


Kompresör nedir? 

Havayı veya diğer gazları atmosfer basıncından daha yüksek basınçlara sıkıştırmak için kullanılan motorlu makineye kompresör denir. Diğer bir tanım ise, atmosferden aldığı havayı sıkıştırarak basıncını arttıran makinelere hava kompresörü denir.

Basınçlı havanın gerekli olduğu ortamlarda hava desteği sağlamak amacı ile ve pnömatik çalışma sisteminde kullanılmaktadır. Havayı sıkıştırarak basınçlı olarak kullanmamıza, belirli bir oranda kısmi vakum elde etmek veya atmosfer basıncının altına inmek için de kullanılan cihazlardır. Bu durumda pompa, havalı yerdeki hava yada gazı dışarı atar.

Kompresör Tarihçesi: 

1650 Otto von Guericke’nin kompresör ve vakum pompalarında önemli gelişmeler yapmıştır. 1829’da William Mann basınçlı hava kompresör makinasının patentini almıştır. Bu gelişmeler ile, ekonomik alanda daha hafif makinalar elde edildi. 1872 yılından sonra sıkıştırma ile birlikte soğutma da yapıldı. Soğutmada, silindirin içinde su jeti fışkırtılmaktaydı. Bu sistemde çalışan kompresörler bazı sorunlarıda yanında getirdi. Bu tür işlem terk edilerek etrafında su elbisesi bulunan kompresörler kullanılmaya başlandı. Bu tür ıslak kompresörler günümüzde hala kullanılmaktadır.

Kompresör Çalışma Prensibi :

Kompresörlerin genel olarak çalışma prensibi, dışarıdan aldığı havayı daha yüksek basınçlarda kullanıma arz eder. Basınçlı hava, birçok avantajlara sahip olmakla birlikte maliyeti yüksektir. Basınçlı havanın maliyeti elektrik fiyatlarından daha fazla olduğu için pahalıdır. Bu nedenden dolayı basınçlı havanın ekonomik olarak kullanılması için uygun bir kompresör seçilmelidir. Kompresörün sürekli çalışmasını sağlamak işletmeler için elektrik enerjisi kadar önemlidir.

Kompresör seçiminde şu faktörlere dikkat edilmelidir: 

İşletme basıncı
Hava miktarı
Kompresör tipi
Özgül güç tüketimi
Yüksüz güç tüketimi
Temiz (yağsız) basınçlı hava

İşletmenin ihtiyacından fazla basınçlı hava kompresörü seçmek, ekonomik olarak büyük kayıplara sebep olur. Kaliteli bir kompresör, kullanım süresi içinde en düşük elektrik enerjisi ile en verimli havayı elde eder. Kompresör boşta (yüksüz) çalışırken, en az güç tüketilmelidir.

Kompresör soğutma sistemlerinin kalbidir. Kompresör arızaları meydana gelirse çalışamazlar. Kompresör arıza yaptığında sistem de arızalı demektir. Çünkü kompresör sorunları önemlidir ve derhal çözülmelidir.

Kompresör Çeşitleri :

Kompresörler, hava basıncını arttırmakta kullanılan yöntem bakımından dinamik kompresör ve pozitif deplasmanlı pompalar ve kompresörler olmak üzere iki ana grupta toplanır.

Dinamik Kompresör :

Dinamik kompresörlere turbo kompresör de denir. Havanın basıncı hava akışı sırasında arttırılır. Dinamik kompresör, havanın türbinler vasıtasıyla yüksek hızlara getirilmesi ve daha sonra hızının düşürülerek basınç elde edilmesi prensibi ile çalışır. İşletmelerde pozitif deplasmanlı kompresörler kullanılır. Çok yüksek (yaklaşık 50-60 m³/dk ve üstü) ve sabit hava debisi ihtiyaçlarında ise dinamik kompresör tercih edilir.

Havanın akış yönüne göre santrifüj kompresör ve eksenel kompresörler olmak üzere iki grupta toplanır. Pozitif deplasmanlı kompresörlerden farklı olarak dinamik kompresörlerde küçük basınç değişimleri büyük debi değişimlerini beraberinde getirir. Bu da motor gücünü değiştirmeye gerek kalmadan geniş bir aralıkta debi değişimini sağlar.

Pozitif Deplasmanlı Kompresör :

Pozitif deplasmanlı kompresörler, havanın belli bir hacim içinde sıkıştırılmasıyla basıncın arttırılması prensibine dayanır. Pozitif deplasmanlı kompresörlerde, belirtilen miktarda hava sıkıştırma haznesine emiş regülatörü yardımıyla alındıktan sonra hazne hacmi mekanik olarak azaltılır ve istenilen basınca ulaşıncaya kadar bu azalma oranında havanın basıncı arttırılır.

Pozitif deplasmanlı kompresörler, hacmi azaltmak için kullanılan mekanizma tiplerine göre iki gruba ayrılır; dönel mekanizmalı ve doğrusal mekanizmalı kompresörler.

Dönel mekanizmalı kompresör örnekleri arasında çengel rotorlu, sarmal, sıvı çemberli, vidalı ve paletli kompresörler vardır. Doğrusal mekanizmalı kompresörlerde ise kullanım olarak piston tipi ve diyafram pompa kullanılmaktadır.

Günümüzde işletmelerin çoğunda çeşitli tiplerde pozitif deplasmanlı kompresörler kullanılmaktadır. Daha önceleri kullanılan kompresörlerin çoğu pistonlu kompresörlerdi. Ama pistonlu kompresörler gürültülü çalışmalarının yanında yüksek hava debisi üretebilmesi için çok büyük boyutlarda imal edilmesi gerekmektedir. Gelişen teknolojiyle kompresör çalışma prensibi ve verimi açısından vidalı kompresörler daha çok tercih edilmektedir. Vidalı kompresör kullanımı kolay, bakım maliyetleri daha ucuz ve verimleri pistonlu kompresörlerden yüksektir. Vidalı kompresörlerde üretilen havanın kalitesi, pistonlu kompresörlerden daha yüksektir (havanın sıcaklığı ve içinde bulunan partikül miktarına göre).

Çalışma şekline göre;

Pistonlu kompresörler (ileri- geri çalışan kopresör)
Vidalı kompresörler
Merkezkaç kompresör
Eksenel akımlı kompresör
Dönel pozitif yer değiştirmeli kompresör
Jet kompresör
Hidrolik kompresör
Gaz ve buhar kompresörü

Bunlardan başka hermetik kompresör, hava kompresör, dizel kompresör vb gibi türleride vardır. Piyasada birçok kompresör markaları vardır. Kompresör fiyatları da marka, kalite ve çeşidine göre değişir.

Pistonlu Kompresörler :

Pistonun ileri-geri hareketiyle ortamdaki hava emilerek kuru hava filtresinde temizlenir ve emme sübaplarından geçer. Pistonun hareketiyle beraber basma sübapları ile sıkıştırılır. Pistonun etkisiyle hava elde edilmesini sağlayan kompresörlere pistonlu kompresör denir.

Vidalı Kompresörler :

Piston yerine birbirine geçmiş rotor çifti kullanılan kompresörlere vidalı kompresör denir. Piston veya benzeri bir parça bulunmaz. Rotor çiftinin dönmesiyle emiş kısmında vakum oluşur.

Merkezkaç Kompresör :

Merkezkaç kompresör çalışma prensibi hava veya gaz merkezi olarak dairesel hazneye alınır. Hava dairesel merkezin içinde dönme hareketi ile, merkezkaç kuvveti etkisiyle hızlanır. Ancak dış kısma ulaştığında hızı düşer. Bernoulli prensibine göre, hız düşer basınç artar. Hava toplama halkasına alınarak dışarı iletilir.

Bernoulli prensibi: Akışkanlar dinamiğinde, sürtünmesiz bir akış boyunca, hızda gerçekleşen bir artışın aynı anda ya basınçta ya da akışkanın potansiyel enerjisinde azalmaya neden olduğunu ifade eder.

Endüstriyel makine yüksek hızla döndüğünden, dengelenmiş ağırlık merkezinin dönme ekseni üzerinde olmalıdır. Küçük bir sapma dahi makinede büyük titreşimlere ve hasarlara sebep olabilir.

Merkezkaç kompresör çeşitleri basit ve kullanışlıdır. Kapakçıklara gerek yoktur. Yağlama yapmadığı için basınçlı hava da yağ buharı meydana getirmez. Dönme yataklarından başka sürtünen parçaları olmadığı için üretim maliyeti düşüktür.

Yüksek hız, büyük miktardaki havayı fazla yüksek olmayan basınca getirir. Basınçlı hava devamlı dışarı çıkar ve basınç dalgalanmalarını düzenleyecek bir ana hazneye gerek duyulmaz.

0,5 kgf/cm2 lik basınca kadar tek kompresör yeterlidir. Yüksek basınçlar için seri şekilde düzenlenen komprasor gerekir. Ayrıca 2,5 kgf/cm2 nin üstündeki basınçlar için ana soğutma kompresörleri gerekebilir. Bu gibi haller de bir devreden diğer devreye geçen havanın sıcaklığı düşürülerek soğutulur.

Eksenel Akımlı Kompresörler :

Bu kompresörlerde hava dönme eksenine paralel olarak hareket eder ve helisel şekilde devam eder. Bu durumda sürekli basınç artar. Eksenel akımlı kompresör çalışma prensibi türbinin tersine uygundur.

Eksenel akımlı kompresör parçaları;
Pervane veya türbin kanatları olan ve kompresörün iç duvarını oluşturan bölüm.
Çıkış bölümünü meydana getiren ve dönen bölümleri destekleyen yatak bölümü.
Duran ve kompresörün dış duvarlarını meydana getiren bölüm. Eksenel akımlı kompresörlerin montajı kolay olduğu için kompresör firmaları tarafından iki yarı daire şeklinde kompresör imalatı yapılır. İçinde helisel olan ve pervane bölümleriyle uyumlu olan kanallar vardır.

Üretim sırasında giren hava hızlandırılır, sonra hızı düşürülür. Bernouilli prensibine göre basınç yükselir.

Eksenel akımlı kompresör özellikleri: Puzzle mantığı ile çalışması (birbirine eklenen), küçük hacim kaplaması, dönen bölümlerinin merkezi bulunması ve bundan dolayı merkezkaç kuvvetinin düşük olması tercih nedenidir.

Dönel Pozitif Yer Değiştirmeli Kompresörler :

Bu tür pompalarda, hava dış merkezi pompalar ile birbirini izleyen küçük hacimlere alınırlar. Hacim azaldıkça, basıncın artmasını sağlarlar. Motorun dönen parçası, akışkanı girişten çeker, etrafında dairesel olarak döndürür ve çıkıştaki yüksek basınç kısmına verir.

Bu kompresörler doğalgaz endüstrisinde gaz ölçmek için kullanılır. İçerisinde is vs. gibi yabancı madde bulunan gazlar, kolay bir şekilde bu kompresörden geçirilebilir.

Jet Kompresör :

Bu kompersörlerin iki çeşidi vardır.
Hidrolik kompresörler
Gaz ve buhar kompresörleri.

Hidrolik Kompresör :

Düşen suyu yada basınç altındaki suyu, mekanik hareketli bir parça kullanmadan, havaya basınç tatbik ederek kullanılır. En basitinde yüksek seviyeli su kütlesi, düşük seviyeye getirilirken havaya da basınç tatbik eder. Daha sonra basınçlı havadan su hemen ayrılır. Bunların en yenileri Taylor kompresörü olarak isimlendirilir. Bu kompersörlerin ilk kurulma maliyeti yüksektir ama ileriye dönük verimi hesaplandığı zaman işletme masraflarını aşağıya düşürür.

Gaz ve Buhar Kompresörleri :

Basınçlı havanın veya buharın çıktığı bir ağız vardır. Bu ağızdan yüksek basınçlı hava çıkarken genişler ve hızlı hareketi ile havayı da birlikte götürür. Sonra azalan kinetik enerji, basıncın artmasına neden olur. Bu tür pompalar, buharın zararlı etkisinin bulunmadığı ortamlarda hava üfleyici ve ısı pompalarında ve havalandırma cihazlarında termokompresör olarak kullanılmaktadır. Bu çeşit kompresörler basittir. Hareketli bir parçası bulunmaz. Kullanımı kolaydır. Servis bakım masrafı düşüktür. Bu tür pompaların verimi düşük olduğu için tek dezavantajı budur.

Kompresör Kullanım Alanları :

(Petrol) Gaz sıkıştırma işlemi, kontrol ve işletme mekanizmaları (ham metal) vakum çözülmeleri, sıkma, kontrol ve işletme mekanizmaları, form verme, kalıp baskı, püskürtme kalıbında, (taş, kil, cam) konveyör, harmanlama, karıştırma, kontrol ve işletme mekanizmaları, kontrol ve işletme mekanizmaları, kaldırma, (kâğıt) taşıma, kontrol ve işletme mekanizmaları (kauçuk ve plastik) tezgâh tahriki cam üfleme ve kalıplarda, soğutma (tekstil) sıvıları çalkalama, bağlama sıkma, konveyör, otomatik ekipmanlar, kontrol ve işletme mekanizmaları, dokuma tezgâhların da, eğme, bükme gibi alanlarda kullanılmaktadır.

Asansör Nedir? Neden Kullanılır? Tarihçesi, Çalışma Prensibi ve Çeşitleri Nelerdir?


Asansör Nedir?

Asansör; dikey veya yatay olarak kabini içine aldığı yük ve insanları belirli durak veya katlara taşımada kullanılan bir araçtır.

Asansörler bir kabin içinde yük ve insan taşıyan bir makine düzeneğidir.

İnsanları, yükleri bir yapının bir katından ötekine veya yüksek yerlere çıkarıp indiren, elektrikle işleyen araca Asansör denir.

Asansör yükleri veya insanları, alçak veya yüksek yerlere dikine indirip çıkarmaya yarayan ve bir platform kabinden meydana gelen makine düzeneğidir.

Asansörlere, İngilizcesi olan elevatör de denmektedir.

Daha yüksek ve derin yapıların yapılmasıyla, insanların ve yüklerin üst ve alt katlara ulaşabilmesi ihtiyacı asansörleri zorunlu kılmıştır. Yüksek katlı binalar ve gökdelenlerin varlığı asansörlerin kullanılması kaçınılmaz yapmaktadır.

Asansörlerin Tarihçesi :

Çok eski çağlarda bile insanlar ağır yükleri kaldırmak için makinelerden yararlanma yoluna gitmişlerdir. Romalı Mimar Vitarius’un M.Ö. 26’da yazdığı eserden anlaşıldığına göre, milattan 236 yıl önce Roma’da yük kaldırmak için bir takım makinalardan yararlanılmaktaydı. Bunun gibi Roma İmparatorlarının saraylarında da iner çıkar dolaba benzer yapılar vardı.

On sekizinci yüzyılda, Velayer adında bir Fransız mimarı, “Uçan Mobilya ” adını verdiği bir aracı insanların istifadesine sundu. Bu araç bir karşı ağırlık vasıtasıyle dengede tutulmaktaydı. Hareket etmesi için de bir kölenin veya uşağın kolu çekmesi gerekiyordu. Edoux adında bir Fransız mühendisi de 1867’de yeni tür bir kaldırma makinası yaptı ve buna “ asansör ” adını verdi.

19. yüzyılda bazı maden ocakları ve fabrikalarda, kömür ve gerekli maddelerin taşınmasında yük asansörleri kullanılıyordu. İnsanların can güvenliğini tehlikeye atmayan ilk asansörler 19. yüzyıl ortalarında yapıldı. Bu döneme kadar kentlerdeki yapılar insanların merdivenle yukarı çıkabileceği yükseklikte, en çok beş altı katlı binalar yapılıyordu.

Bu güvenli asansörler buhar gücü ile çalışıyordu. Bu asansörlerde buhar makinesi bir tamburu döndürüyor, asansör kabinini çeken halat da tıpkı makaralı balık oltalarında olduğu gibi bu tamburun üzerine sarılıyordu. Asansörü ilk olarak Elisha Graves Otis icat etmiştir.

Hidrolik Asansörler :


Hidrolik asansörler, sıvı basıncı ile çalışmaktadır. Odacık, kalın bir piston üzerine oturtulmuştur. Piston kolu, binanın yüksekliği kadar yerin altına sokulmuş bir silindirin içine girer. Silindire güçlü pompalarla sıvı gönderilir ve piston yukarı doğru yükselmeye başlar. Asansör aşağıya indirilmek istendiğinde piston üzerindeki sıvı basıncı azaltılır. Hidrolik asansörler, pek yüksek binalarda kullanılmamaktadır. Elektrik gücü ile işleyen asansörlerin gelişmesiyle bunlar önemini kaybetmiştir.

Modern asansörlerden bazıları da pistonlu-elektrikli tiptedir. Bunlar tıpkı eski hidrolik asansörler gibi çalışır, yalnız paslanmayı ve donmayı önlemek için su yerine yağ kullanılır. Silindirin içine elektrikli bir pompayla basılan yağ elektrikli vanalara boşaltılır. Bu asansörler çok yüksek olmayan yapılarda, özellikle de ağır yüklerin kaldırılması için fabrikalarda ve uçak gemileri ile otomobil yıkama-yağlama istasyonlarının yükseltici platformlarında kullanılır.

Elektrikli Asansörler :

Eski asansörlerde kullanılan halat sarmalı tambur sistemi, buhar makinesi yerine bir elektrik motoruyla döndürülerek bugün de bazı asansörler de uygulanır. Ama elektrikli asansörlerin çoğu artık çekmeli tiptedir. Bu asansörlerde, askı halatlarının bir ucuna asansör kabini, öbür ucuna da kabinin ağırlığını dengeleyen bir karşı ağırlık bağlanmıştır. Askı halatlardan her biri, asansör boşluğunun tepesine yerleştirilmiş bir kasnağın ya da makaranın üzerindeki ayrı bir yive oturur. Bir elektrik motoruyla çalışan bu makara döndükçe halatları hareket ettirir. Böylece asansör bir yöne doğru yol alırken karşı ağırlık ters yönde hareket eder.

Bugünün asansörleri, kabinin çok hızlı inip çıkmasını ve en üst ya da en alt kat hizasını çıkmasını ve en üst ya da en alt kat hizasını geçmesini önleyen birçok güvenlik düzeneğiyle donatılmıştır. Bu düzenekler çalışmasa bile, asansörün en üst katı geçerek tepedeki aygıtlara değecek kadar yükselmesi olanaksızdır. Çünkü kabin en üst kata ulaştığında karşı ağırlık, kuyu dibinde bulunan tamponların üzerine oturur böylece halatlar gevşediği için kabini daha yukarı çekemez.

Elektrik gücüyle işleyen çeşitli büyüklük ve güçlerde olan çok geniş kullanım alanı bulan makinalardır. Bunların sayesinde 90-95 katlı, hatta daha yüksek binaların en üst katlarına kadar kısa bir süre içinde çıkılabilmektedir. Bu elektrikli asansörlerin mekanizması oldukça basittir. Hesaplar ve uygulamalar sonucu çapı ve mukavemeti tesbit edilmiş bir çelik halatın ucunun biri asansör odasının tavanına, bir ucu da karşı ağırlık adı verilen bir demirden ağırlığa bağlanmaktadır. Çelik halat, boşluğun tepesinde bir takım makaralardan meydana gelen bir palanga sistemi içinden dolaşır. Bunun ağırlığı aşağı-yukarı asansör odacığının ağırlığı kadardır. Karşı ağırlık sayesinde, motora binen yük hafifler. Karşı ağırlık ile asansör hemen hemen dengede durur.

Asansör odacığına girilip kapılar kapandıktan sonra, çıkılmak istenen katın düğmesine basıldığında elektrik motoru harekete geçer. Halatların üzerine dolandığı planga sistemindeki makaralar döner. Halat dönmesiyle, asansör boşluktan yukarıya doğru çekilmiş olur.

Elektrikli asansörlerde her türlü kaza ihtimaline karşı çeşitli tedbirler alınmıştır. Asansörün halatlarının kopması durumunda, kılavuz raylara yakın olan çelik pençeler, otomatik olarak yerlerinden fırlayarak içinde, odanın gidip geldiği boşluğun çevresindeki dikey rayları tutar. Ayrıca bundan başka odacığın alt kısmına düşüşteki sertliği gidermek maksadıyla içinde yağ bulunan çelik pistonlu silindirler de yerleştirilmiştir.

Elektronik Denetimli Asansörler :

Elektrikli asansörlerin yaygınlaşmasından sonra bile, asansörün iniş çıkışını denetlemek ve kabin kapılarını açıp kapatmak için uzun süre asansör görevlilerine gerek duyuldu. Yolcuların kabindeki düğmelere basarak asansörü kendi kendilerine çalıştırabilmeleri 1890’lara rastlar. Başlangıçtaki küçük kabinli ve çok yavaş olan bu asansörler ancak konutlarda ya da az sayıda insanın girip çıktığı birkaç katlı iş hanlarında kullanılabiliyordu.

Elektronik bilimi ilerledikçe, işlek yapılarda kullanılan hızlı asansörler için otomatik denetim sistemleri geliştirildi. Bu otomatik elektronik aygıtlar, birkaç asansörü olan yapılarda aynı zamanda görev dağıtımı yapan bir “komuta tablosu” işlevini görür. Bu aygıtlar verilen programa uygun olarak asansörlerin iniş çıkış yönünü yolcu trafiğine göre düzenler. Yaklaşık 30 yıldır yüksek yapılardaki asansörlerin çoğu tam otomatiktir. Bu asansörler insan eliyle denetlenen asansörlerden çok daha verimli, hızlı ve güvenilirdir.

Otomatik Asansörler :

Otomatik asansörlerin kabininde, kapının bir ya da iki yanında yerleştirilmiş bir panelde yapının her katı için numaralı bir düğme bulunur. Asansöre binen kişinin yapacağı tek şey çıkmak ya da inmek istediği katın düğmesine basmaktır. Sonradan binen yolculara asansörün hangi katta duracağını haber vermek için, basılan düğmenin içinde bir ışık yanar. Düğmeye basıldıktan sonra çok kısa bir süre sonra kapılar otomatik olarak kapanır ve asansör kendiliğinden harekete geçer. Duracağı kata yaklaşırken de gene otomatik olarak yavaşlar ve kat kapısıyla aynı düzeye geldiğinde durur. Asansör yukarı çıkarken, yapının koridorlarındaki asansör kapılarının yanında bulunan panelin çıkış düğmelerine basan başka yolcuların bulunduğu katlarda da durur. Aşağı inerken de iniş çağrılarına yanıt verir. Otomatik denetim düzeneği bütün çağrıları sırayla yanıtlamak üzere belleğinde sakladığı için, aynı iniş ya da çıkış sırasında asansörden çok sayıda yolcu yararlanabilir.

Asansör kat düzeyine gelip durduğunda kapılar otomatik olarak açılır; yolcuların bütün iniş çıkışları bitince de yavaş yavaş kapanır. Tüm kapılar kapanırken iki kanadın arasında bir yolcu kalmışsa, elektronik bir aygıt bu durumu saptayarak kapıların yolcuya çarpmadan durmasını sağlar. Ama bu yalnızca bir anlık bir duraklamadır. Eğer herhangi birisi kapıları zorlayarak açık tutmaya çalışırsa, kapı kanatları aradaki yolcuyu hafifçe iterek uzaklaştırır ve asansörün yoluna devam etmesini sağlar.

Asansörlerin Programlanması :


Çok sayıda asansörü olan yüksek yapılarda bütün asansörlerin çalışması bilgisayarlara bağlı otomatik aygıtlarla yönlendirilir. Bu aygıtlar, asansörlerin iniş çıkışlarını yolcu trafiğine göre düzenleyecek biçimde programlanmıştır. Çok işlek bir yapıda sabah ve akşam saatleri arasındaki yolcu trafiğinin akışına uygun olarak genellikle altı ayrı program uygulanır. Günün erken saatlerinde insanlar işyerlerine yetişmek için acele ettiklerinden asansörlerin çoğu çıkış yönüne çalıştırılır. Sabahın geri kala bölümünde çıkış ve inişler dengelidir. İnsanların öğle yemeğine gittiği saatlerde inişler, öğle yemeğinden dönüşte çıkışlar daha yoğundur. Sonra yine uzun bir süre inişler ve çıkışlar dengelenir. İş günün bitiminde asansörlerin çoğu bu kez iniş yönünde çalışacak şekilde programlanır. En sonunda, gece hizmetine ayrılan bir ya da iki asansör dışında elektronik sistem bütün asansörleri otomatik olarak durdurur.

16 Kasım 2019 Cumartesi

Çelik Mağaralar (Isaac Asimov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Çelik Mağaralar

Kitabın Yazarı : Isaac Asimov

Kitap Hakkında Bilgi :

Isaac Asimov, romanda insanlığın 3000 yıl sonrasını anlatıyor. Hiperuzay yolculuk keşfedilmiş, Dünya yaklaşık 50 gezegeni kolonileştirmiş, buraya yerleşen insanlar da robotların yardımı ile teknolojik olarak daha gelişmiş gezegenler kurmuşlar. Hatta artık bir Dünya (kitapta genellikle Arz ismi ile anılıyor) kolonisi olmaktan çıkmış, Arz’a istediklerini dikte edebilecek hale gelmişlerdi. Her ne kadar farklı gezegenlere yayılan insanlar da Dünya kökenli olsalar da artık Uzaycılar adıyla anılıyor ve farklı görülüyorlar.

Arzlılar ile Uzaycılar arasındaki en büyük fark ise robotları kullanmaları. Arzlılar robotları pek sevmiyor, uzaylılar ise robot ve insanın iç içe olduğu bir toplum kurmuşlar. Bu başlıca farktan dolayı Dünya’da olaylar çıktığını bile öğreniyoruz.

“Uzaycıları hiç sevmiyorsun. Ben de öyle. Bu dünyada onları seven var mı? Birinin bu hoşnutsuzluğu sonunda nefret halini almış, işte o kadar."
"Evet ama..."
"Los Angeles'teki fabrikalarda çıkan yangınları unutma. Berlin'de R.'lerin parçalanmasını, Shanghai'deki ayaklanmalar!..."
"Tamam..."

Kitabın Özeti :

Uzaycıların kentinde bir cinayet işlenir. Bir uzaycı öldürülür. Bunun araştırma görevi New Yorklu dedektif Elijah Baley’e verilir. Ancak uzaycıların bir şartı vardır. Baley’in yanına soruşturma için insana çok benzeyen bir robot vereceklerdir. Bu robotun ismi de R. Daneel Olivaw. İsmin önündeki “R” harfi, robot anlamına geliyor. Her ne kadar insana benzese ve bir insan ismi taşısa da robot olduğunu belirtmek için R harfi kullanılır.

R. Daneel Olivaw çok özel bir robottur. İlk bakışta robot olduğu bile anlaşılmaz. Kendisi şöyle söylüyor:

“Güdü bankalarıma özellikle güçlü bir istek kattılar. Adaletin yerini bulması isteği." Bundan dolayı olan detektif robot da diyebiliriz. Ancak Asimov’un Vakıf Serisi’nden “Vakıf ve Dünya” kitabını okuyanlar, kitabın sonunda “Robot Daneel Olivaw” isminin geçtiğini hatırlayacaklar. Hatta kitabın ana karakterlerinde biri “efsanelerde de böyle bir robot ismi var” derken, Daneel Olivaw da o robot olduğunu ve 30 bin yaşında olduğunu söylemişti.

Detektif Elijah Baley ve ortağı R. Daneel Olivaw, söz konusu cinayeti aydınlatmak için çalışmalar başlarlar. Baley her ne kadar robotları sevmese de sonunda Daneel Olivaw’a alışır. Hatta gerçek ve güvenebileceği bir arkadaşı olarak görmeye başlar.

İnsanlar ile robotların ilişkisi

Baley ve genelde de insanlar robotları sevmiyorlar. Mesela, Baley’in babası bir hatasından dolayı işten atılmış ve yerine robot koymuşlar. Çünkü robot hata yapmıyor. Bundan dolayı insanlar genel olarak robotları sevmiyor ve onlara karşı. Ancak romanda da bahsedildiği gibi yeni şeylere karşı çıkmak insan doğasının bir parçası.

“Böyle sızlanıp yakınmak insan karakterinin bir parçasıydı. Kömür Çağında da insanlar buhar makinesinin icat edilmesinden şikâyet etmişlerdi. Shakespeare'in oyunlarından birinde bir adam barutun icat edilmesinden yakınıyordu. Bin yıl sonra da pozitronik beynin yapılmasından şikâyete kalkışacaklardı.”
Tabii insanlar en baştan robotlara karşıydı. Robot Serisi’nin ilk kitabı “Ben Robot”taki hikâyeler bunun sebeplerine açıklık getiriyor. Hikâyelerden oluşan ama ana teması itibariyle bir roman gibi de kabul edilebilecek bu kitap, insanlar ile robotlar arasındaki ilişkilerin temeline iniyor.

Bu arada bir yandan hiperuzay ve robot teknolojileri gelişirken, diğer yandan insanlar ortaçağ meraklısı ve hayranı olmaya başlıyor. Hatta böyle bir akım ve örgütler de kurulmuş. Tabii bunlar başta robotlara ve Uzaycılara karşı. Bunun da yine birkaç sebebi var.

“Arzlıların çoğu şu ya da bu bakımdan ortaçağ meraklısıydı. O zamanları düşünmek kolaydı. Çünkü insan geçmişe, Arzın elli gezegenden biri değil, tek dünya olduğu zamana bakıyordu. Üstelik Arz o elli dünyadan en geri olanı ve zamana ayak uyduramayanı da değildi o sırada.”

Aslında Uzaycılar da Arzlıları istemiyor. En başlıca sorun Arz’ın kocaman nüfusu. Çünkü Uzaycı gezegenleri göç almaya başlarsa hem iki farklı kültüre ayrışmış bu insan grupları uzlaşamaz hem de Uzaycılar sahip oldukları konfordan mahrum kalabilirler. Bundan dolayı da insanların dünyada kalmamalarını ve diğer gezegenlere göç etmelerini istiyorlar. Tabii Uzaycı gezegenleri dışındaki yeni gezegenlere.

“Arzdaki devamlı başarısızlık Dış Dünyalardaki milliyetçi partilerin güçlenmelerine neden oldu. Şimdi onlar Arzlıların Uzaycılardan farklı olduğunu, aynı törelere uyamayacaklarını söylüyorlar. 'Üstün gücümüzden yararlanarak Arzın robotları kabul etmesini sağlarsak, Galaksinin mahvolmasına yol açarız,' diyorlar. Anlayacağın hiç unutamadıkları bir şey var. Arzın nüfusunun sekiz milyar olduğu. Buna karşılık elli Dış Dünyanın nüfuslarının toplamı ancak beş buçuk milyar kadar.”

"Yeni Dünyalara göç etmeye ne dersiniz? Galakside yüz milyarlarca yıldız var. Yüz milyon gezegenin insanların yaşamasına uygun olduğu ya da bu duruma getirilebileceği saptandı."

"Saçma!"

Dr. Fastolfe heyecanla, "Neden saçma?" diye sordu. "Neden bu öneriyi saçma buluyorsunuz? Arzlılar geçmişte gezegenleri sömürgeleştirdiler. Elli Dış Dünyadan otuzuna Arzlılar doğrudan doğruya yerleştiler. Buna kendi Dünyam Aurora da dahil. Artık gezegenleri kolonileştirmek imkansız mı?"

"Şey..."

"Cevap veremiyorsunuz değil mi? Belki bu artık mümkün değil. Bunun nedeni de Arzda kent kültürünün gelişmiş olması. Kentlerden önce Arzda insan yaşamı özel bir amaçla geliştirilmemişti. Bu yüzden atalarınız buradan ayrılarak başka, vahşi bir gezegende her şeye yeniden başlayabiliyorlardı. Ve bunu otuz kez yaptılar. Ama artık Arzlılar çelik mağaralarında hapisler. Her türlü özen görüyorlar. Artık hapishanelerinden kurtulmaları da olanaksız.”

Neden insan biçiminde robotlar?

Asimov romanda neden insan biçim robotlar yapıldığını da tartışıyor. Bu soruya verilen cevaba geçmeden önce şunu belirtmek gerekiyor. Asimov bununla insanın sahip olduğu şeklin aslında en iyi biçim olduğunu kabul ediyor. Mükemmel bir biçim de bunu yapan kusursuz bir yaratıcıya işaret eder. Asimov bir anlamda savunduğu ateist görüşü ile çelişiyor burada.

"Ama neden insan biçimi?"

"Çünkü bu, bütün doğada en başarılı genelleştirilmiş biçimdir. Sinir sistemimiz ve birkaç ayrıntı dışında, biz özel bir görevle yaratılmış hayvanlar değiliz. Bay Baley. Birbirine zıt birçok işi oldukça başarılı bir biçimde yapabilecek bir makine istiyorsanız, insan biçimini kopya etmekten daha iyi bir yol bulamazsınız. Zaten bütün teknolojimiz de insan biçimine göre geliştirilmiştir. Örneğin, bir otomobili alalım. Bunun kontrolleri belirli boyda insan elleri ve ayakları tarafından kolayca tutulacak ya da kullanılacak biçimde yapılmıştır. Bu eller ve ayaklar belirli boyda olan ve belirli biçimde eklemleri bulunan kollar ve bacaklarla gövdeye bağlanmıştır. Sandalyeler ve masalar ya da çatallar ve bıçaklar gibi en basit cisimler bile insan vücudunun çalışma biçimine ve ölçeklerine göre yapılır. Robotların yapımında insan biçimini kopya etmek, aletlerimizin temelindeki felsefeyi tümüyle değiştirmekten çok daha kolaydır."

"Önemli bakımlardan bir insan kadar iyi bir robot yapamayız. Hele insandan daha iyi bir makine hiç yaratamayız. Güzellik, ahlak ya da din kavramı olan bir robot düşünemeyiz. Bir pozitronik beyini kusursuz maddeciliğin bir parmak yukarısına bile çıkaramayız.”

Baley ile Robot Olivaw ikisi de olaya farklı yaklaşıyor. Peki, bu ikiliden hangisi cinayeti çözecek? Tabii bir pozitronik beyne sahip robot detektif her şeyi daha iyi analiz etme gücüne sahip. Ancak bu her şeyi iyi ve kusursuz bilme özgüveni de cinayeti çözecek ayrıntılı görememesine yol açıyor. Diğer yandan ise Baley ise kaç defa yanlış yola saptı ve hatalı sonuca vardı. Yine de sonunda doğruyu görebildi. Bu açıdan Asimov, bütün üstünlüklerine rağmen robotların insanlardan üstün olmadıklarını gösteriyor.

“Merkez katına yaklaşıyorlardı. Baley, "Saat kaç?" dedi. Sonra da huysuzca, saçma, diye düşündü. Saatime bakabilirim. Bu daha az zaman alır. Ama saati R. Daneel'e neden sorduğunu da biliyordu aslında. Bu, Clousarr'ın R. Daneel'i tokatlama nedeninden pek de farklı sayılmazdı. R. Daneel'e yerine getireceği basit bir emir vermek onun robotluğunu iyice vurguluyordu. Tabii Baley'nin insanlığını da.”

Neden kitabın ismi “Çelik Mağaralar”. Çünkü insanlar artık açık havada, geniş alanlara yayılmış ve toprakla iç içe yaşamıyorlar. Bunun yerine kocaman ve tamamı kapalı alan olan dev şehirler var. Tabii bir de Arz’ın nüfusu o kadar artmış ki gezegen artık kendine yetmiyor. En başta nükleer enerji için gerekli uranyum tamamen birmiş ve dış dünyalardan getirmek zorunda kalıyorlar. Peki, bu dev şehirler nasıl? Bunlardan birine, romanın ana karakterlerinin yaşadığı ve olayın geçtiği şehre bakalım. Şöyle anlatılıyor:

“New York şimdi üç bin kilometrekarelik bir alana yayılıyordu. Son sayıma göre nüfusu yirmi milyondan fazlaydı. Dünyada ortalama onar milyon insanın yaşadığı sekiz yüz kadar kent vardı.

Her kent ekonomi bakımından hemen hemen kendi kendisine yeten, yarı özerk bir birim halini almıştı. Bu birimlerin her biri başının üzerine bir dam çekecek, etrafını duvarlarla saracak, toprağın derinliklerine dalacak durumdaydı. Sonunda kentler birer çelik mağaraya dönüşmüşlerdi. Çelik ve betondan yapılmış, kendi kendisine yeten, dev bir mağara.”

Ancak artan nüfus ve dev mağara gibi şehirler artık sorun olmaya başlıyordu. Uzaycılar ise Dünya’dan göç almayı kabul etmiyordu. Yine de dünyaya müdahale etmekten de çekinmiyorlardı. Mesela New York yakınında bir Uzaycı kenti var. Arzlılar buraya giremez. Uzaycılar da insanların arasına karışmıyorlardı. Genel olarak onlara duyulan nefretten dolayı.

“Arzın nüfusu hâlâ artıyordu. Günün birinde, kentlerin gereken her şeyi yapmalarına karşın, insan başına düşen kalori temel yaşama düzeyinin altına inecekti.”

“Durum Uzaycıların varlığı yüzünden daha da kötü bir hal alıyordu. Arzdan giden ilk göçmenlerin torunları olan uzaydaki bu yaratıklar robotlarla dolu insanı az gezegenlerde lüks içinde yaşıyorlardı. Dünyalarındaki tenhalığın sağladığı rahatı ellerinden kaçırmamaya kararlıydılar. Bu yüzden doğum oranını düşük tutuyor, kalabalık Arzdan göçmenlerin gelmelerini engelliyorlardı.”

Vakıf ve Dünya 5. Kitap (Isaac Asimov) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Vakıf ve Dünya

Kitabın Yazarı : Isaac Asimov

Kitap Hakkında Bilgi :

Isaac Asimov’un “Vakıf ve Dünya” romanı, Vakıf Serisinin beşinci kitabıdır. Aynı zamanda serinin ikinci devam kitabıdır.

Isaac Asimov, seriye Vakıf Üçlemesi olarak başlamış ve üçlemeden yaklaşık 30 yıl geçtikten sonra, en başta yoğun istek üzerine iki ardıl ve iki de öncül roman eklemişti. “Vakıf ve Dünya” yayımlanma sırasına göre serinin beşinci kitabıdır. Romanda anlatılan olayların kronolojisine göre ise yedinci ve son kitaptır.

Bu roman ve önceki ile birlikte devam kitaplarının Vakıf Üçlemesi’nden en büyük farkı, tek ve bölünmeden devam eden bir zaman dilimini anlatmasıdır. Vakıf Üçlemesi’nde 500 yıllık bir zaman dilimi aralıklarla anlatılıyor. Her birinde farklı ana karakterler vardır. Zaman 50 ya da 100 yıl gibi büyük aralıklarla ilerler. Her seferinde de farklı kahramanların yaşadıkları anlatılır. Üçlemeden sonra yazılan iki devam kitabının ana karakterleri ise aynıdır: Trevize, Pelorat ve Bliss.

Kitabın Özeti :

Bu romanın ana karakteri Trevize’dir. Vakıf encümen üyesidir ve önceki kitapta da gördüğümüz gibi galaksinin geleceği için önemli bir karar vermek zorunda kalmıştır. Birinci ve İkinci Vakıflar arasında muhtemel bir çatışmayı önlemiş ve Gaia isimli yeni bir gezegen keşfetmiştir. Şimdi de burada bulunuyor. Ancak ne galaksinin geleceği ile ilgili verdiği karardan emindir ne de bulunduğu şartlara uyum sağlayabiliyordur.

“Gaia’nın küçük düzenliliğine nasıl uyum sağlayamıyorsa Vakıf’ın devasa karmaşasına da sağlayamayacaktı. Hiçbir yerde kendini evinde hissetmeyecek, her yerde yetim olacaktı.”

Trevize sürekli bir arayış içindedir. İlk önce İkinci Vakıf’ı arayayım derken Gaia’yı bulmuş, buranın insanların galaksiye yayılma noktası olan Arz (Dünya) tarafından kurulduğunu öğrenmişti. Aynı zamanda işin içinde robotlar da var. Yani bir anlamda Asimov başka bir serisine gönderme yapıyor. Trevize şimdi İkinci Vakıf ve Gaia’yı biliyor. Tek bilinmeyen ise Arz’dır. İşte, şimdi de bunun arayışına çıkacaktır.

Gaia - Ortak bir bilinci paylaşan gezegen

Trevize, arkadaşı yaşlı tarih profesörü Pelorat ve Gaialı kadın Bliss’in galaksiyi keşfe çıkma yolculuklarına geçmeden önce Gaia hakkında konuşalım. Zaten, Asimov da kitabın başlarında ayrıntılı olarak Gaia’yı anlatıyor. Önceki kitapta ise kısaca anlatılmıştı. Peki, bu Gaia nasıl bir gezegendir? Gaialı Bliss’in anlatımından dinleyelim:

“Tarihin başlangıcından önce insanların olayları hatırlayabildikleri halde konuşamadıkları bir çağ yaşanmış olmalı. Sonra konuşma icat edildi ve hatıraların ifade edilmesini ve insandan insana aktarılmasını sağladı. Sonraları hatıraları kaydedip zaman içinde nesilden nesile aktarmak için yazı icat edildi. O zamandan bu yana bütün bilimsel ilerlemeler bu hatıraların aktarılması ve depolanması için daha fazla yer açılmasını ve istenen konuların daha kolay hatırlanmasını sağladı. Fakat bireyler birleşip Gaia’yı oluşturduktan sonra bütün bunlar geçerliliğini yitirdi. Sonraki her şeyin temeli olan ilk kayıt sistemine, yani hafızaya tekrar dönebiliyoruz.”

Gaia’da insanlar, hayvanlar ve hatta cansız dağlar ve taşlar bile ortak bir bilice sahiptir. Herkes herkesin zihnindekini bilir, belleğindekini öğrenebilir. Bizim için hayal etmesi zor bir şey tabii ki. Bu ortak bellek konusunu ise Bliss şöyle anlatıyor:

“Bak Trevize, sen zihninde olmayan bir şeyi öğrenmek istiyorsan uygun bir kitap-filme bakar ya da bilgisayarın veri bankalarını kullanırsın. Ben ise Gaia’nın bütün zihnini tararım.”

Hiçbir şeyin yazıya dökülmediği ve kayda alınmadığı gezegende bilgi nasıl saklanır? Hem insan zihinlerinde hem de canlı varlıklarda.

“Mineral yapısında mı? Kayaları ve dağlık alanları mı diyorsun yani?”

“Ve bazı veri türleri için okyanusu ve atmosferi de. Bunlar da Gaia’ya dahil.”

“Ama cansız sistemler ne depolayabilir ki?”

“Çok fazla şey. Yoğunluk düşük, ama hacim o kadar fazla ki Gaia’nın bütün hafızasının büyük bir bölümü kayalarında depolanıyor. Kayalardaki hatıraları almak ve yerlerine başka bir şey koymak biraz daha uzun sürüyor, bu yüzden onlar ölü verileri, tabiri caizse normalde günlük yaşamda nadiren ihtiyaç duyulacak bilgileri depolamakta kullanılıyor.”

Terk edilmiş gezegenlere yolculuk

Serinin dördüncü kitabı “Vakıf’ın Sınırı” ve özellikle de “Vakıf ve Dünya” bir macera, uzay seyahati romanlarıdır. Kahramanlar bir uzay yolculuğuna çıkarlar ve bu yolculukları boyunca farklı gezegenlere, dünyalara ve güneş sistemlerine uğrarlar. Amaçları insanların ilk gezegeni olan Dünya’yı bulmaktır.

Tabii uğradıkları bu gezegenler çok farklıdır. Bazlarında insanlar yaşıyor ve bir medeniyet var. Bazılarında insanlar yok olmuş ve bir tür kıyamet sonrası durumda olan terk edilmiş gezegenlerdir. Bazılarında ise bir tür distopya toplumlar yaşıyor. İnsanlıktan çıkmış, insanlıklarını bilerek yok etmiş, farklı amaçlar uğruna kendilerini tamamen dönüştürmüş toplumlar var. Bunlardan biri Solaria toplumudur. Bütün gezegende sadece 1200 kişi yaşayabiliyor. Hermofredit bireylerden oluşuyor. Birbirlerini neredeyse hiç görmezler.

Vakıf Üçlemesi başladığında galakside birkaç bin yıldır var olan bir imparatorluk görmüştük. Peki, insanlar nasıl oldu da tek bir gezegenden galaksiye yayıldılar ve koca bir imparatorluk kurdular. Romanın kahramanlarının öğrendiği gibi, tek bir gezegenden, yani Dünya’dan galaksiye iki dalga şeklinde yayılma olmuş. İlk dalgada insanlara robotlar da yardım etmiş ve toplamda Dünya’ya yakın yaşanabilir 50 gezegene yerleşilmiş.

Ancak bu gezegenler pek uzun süreli olmamış. Çoğu yok olmuş. Sebeplerinden biri ise şu olabilir:

“Tamamen robotlara dayanan bir toplumun yumuşayıp çökmeye başlayacağını, sırf can sıkıntısından veya daha da sinsice, yaşama isteğini yitirmekten küçülerek sönüp gideceğini ileri sürmek kolaydır.”

Bu gezegenlerden birinde ise hala robotları kullanan ancak pek “insan” diyemeyeceğimiz bir toplum oluşmuştur.

“Solaria’da Yalıtılmışların, ya da senin deyiminle bireylerin ne hale gelebileceklerini görüyoruz. Solarialılar bütün bir dünyayı kendi aralarında bölüştürmeye zorlukla tahammül ediyorlar. Tamamen yalıtılmış olarak yaşanan bir hayatı tam özgürlük olarak görüyorlar. Kendi evlatlarına karşı bile bir özlem duymuyorlar, fakat sayıları çok fazla olursa onları öldürüyorlar. Kendilerini güçlerini sağladıkları robotlarla kuşatıyorlar, böylece öldüklerinde dev malikânenin tamamı de simgesel olarak ölmüş oluyor.”

Dünya ve insanların galaksiye yayılması

Trevize, Pelorat ve Bliss de insanlığın galakside yayılma geçmişini araştırıyor ve geriye doğru adım adım gidiyorlar. Bir bir gezegenleri ziyaret ediyor. Bilgi kırıntıları topluyor ve her şeyin başladığı Dünya’yı bulmaya çalışıyorlar. Peki, Dünya nerededir ve ona ne olmuştur. İnsanlığın galakside yayılma geçmişini anlatan iki alıntı:

“Arz insanlığın ve milyonlarca bitki ve hayvan türünün ilk eviymiş. Sayısız yıl boyunca bu böyle devam ettikten sonra üstuzay yolculuğu icat edilmiş. Sonra Uzaycı dünyaları kurulmuş. Bunlar Arz’dan ayrılmışlar, kendi kültürlerini geliştirmişler ve çıktıkları gezegeni aşağılar ve ezer olmuşlar. Böyle iki yüzyıl geçtikten sonra Arz özgürlüğünü tekrar kazanmayı başarmış…”

“Arz ikinci bir yerleşim dalgası başlatmış ve yeni bir yöntemle birçok yeni dünyaya yerleşmiş. Bu yeni Yerleşimciler grubu Uzaycılardan daha enerjik çıkmış, onları geride bırakmış, yenmiş, onlardan daha çok dayanmış ve sonunda da Galaksi İmparatorluğu’nu kurmuş. Yerleşimcilerle Uzaycılar arasındaki savaşların —hayır, savaşlar değil, adam ‘çatışma’ sözcüğünü kullandı ve buna büyük özen gösterdi— seyri sırasında Arz radyoaktif hale gelmiş.”

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...