24 Aralık 2019 Salı

MP1584EN 3 Amper Mini Ayarlanabilir Voltaj Düşürücü Regülatör Kartı - Step Down

DC-DC step-down voltaj regülatör kartı üzerinde anahtarlamalı gerilim regülatörü bulunmaktadır. Regülatör üzerinden 3A'e kadar akım akabilmektedir. Giriş gerilimi 4.5-28V arasıdır. Bu aralıkta uygulanan voltaja değerine göre kart üzerindeki mini trimpottan yararlanılarak 0.8-20V arası çıkış gerilimi elde edilebilir.

Çok kolay kullanıma sahip ve yüksek performanslı bu voltaj regülatörü kartı bir çok hobi ve robotik projenizde giriş gerilimlerinizi ayarlamanıza imkan vermektedir.

Regülatör kartı üzerinde giriş ve çıkış gerilimleri bağlantısı için boş pin bulunmaktadır. Bu sayede erkek header lehimleyerek breadboard veya farklı kartlara entegre edilebilir veya direk kablo lehimleyerek kullanabilirsiniz.



Kart ile yapılan uygulamalarda giriş gerilimi her zaman çıkış geriliminden daha yüksek olmak zorundadır. Kart üzerinde yer alan IN+ pozitif besleme girişi, IN- toprak, OUT+ pozitif çıkış gerilimi, OUT- ise toprak çıkışıdır

Özellikleri:

Giriş Gerilimi: 4.5-28V

Çıkış Gerilimi: 0.8-20V

Çıkış Akımı: 3A

Kart Ölçüleri: 23x17x4mm

22 Aralık 2019 Pazar

Bozkırda Bir Kral Lear (İvan Turgenyev) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bozkırda Bir Kral Lear

Kitabın Yazarı : İvan Turgenyev

Kitap Hakkında Bilgi :

Şair, öykücü, romancı ve oyun yazarı olan İvan Turgenyev 19.yüzyıl Rus edebiyatının temel taşlarındandır. Turgenyev, realizm akımına bağlı kalarak yazdığı, en önemlilerinden iki uzun öyküsünün bir araya getirildiği bu önemli seçkide, Batı Avrupa kültürünün başyapıtlarından hareketle, modern çağın eşiğinde, trajedilerin arkasında işleyen mekanizmaları gösteriyor.

Bozkırda Bir Kral Lear, Shakespeare'in yapıtının Rus derebeylerine özgü bir uyarlamasıdır: Ölümün yaklaştığını hissedince, malvarlığını kızlarına bölüştüren bir toprak ağasının kararı beklenmedik sonuçlara yol açacak, olaydaki trajedi yazgıdan çok insan hırsından kaynaklanacaktır. Asya adlı öyküde ise, Almanya'da sefahat hayatı yaşayan anlatıcı, karşılaştığı iki kardeşin karmaşık ilişkilerini çözemeyince, aşkı büyük bir hataya dönüştürecektir.

Turgenyev'in hayatından izler de taşıyan bu uzun öykülerdeki gizemli, bağımsız ve güçlü kadınlar, annesinden, kızından ve büyük aşkı Pauline Viardot'dan esintiler barındırıyor.

Kitabın Özeti :

Martin Petroviç, oldukça heybetli görünüme sahip, güçlü kuvvetli bir adamdır. Petroviçin kişilik yapısı da dış görünümü gibidir. Oldukça kaba, sert ve onurlu bir kişiliğe sahiptir. Martin Petroviç'in, Anna ve Evlampiya adında iki kızı vardır. Anna, Skötkin denen bir adamla evlidir.

Martin Petroviç, zamanın birinde güçlü kollarıyla bir kazayı engelleyip, Natalya Nikoleyevna’nın ölümüne engel olmuştur. O günden sonra bu ikisi çok iyi dost olmuştur. Bu arada genç bir kadınla evlenen Martin Petroviç karısını kaybetmiş ve dul kalmıştır. Natalya’yla aralarındaki dostluktan sonra kadın minnet göstergesi olarak kendi evinde büyütmüş olduğu genç Slötkinle, onun kızı Anna’yı evlendirmiştir.

Evlampiye ise yine Natalya’nın kendisine bulduğu Jitkov adında bir adamla nişanlıdır ve onunla evlenmeyi düşünmektedir. Kızları babalarının gölgesinde yaşamaktadır. Babaları bir gün yaşlanmış olduğu için elindeki tüm mal varlığını kızları arasında paylaştırmak ister. Her ne kadar etrafındaki insanlar bunun akıllıca olmayacağını söylese de Martin her zamanki gibi dediğim dedik tavrını devam ettirir. Daha mal paylaşımının yapıldığı ilk günden Martin kızlarında tuhaf davranışlar sezmiştir. Kayınbiraderi ise kendisiyle alay ederek en sonunda kızlarının kendisini kovacağını söylemiştir.

Bu arada uzak bir şehirdeki kız kardeşini yitiren Natalya oğluyla beraber oraya gider ve uzun bir süre orada kalır. Eve geri geldiğinde her şeyin değişmiş olduğunu görür. Slötkin bütün kontrolü ele geçirmiştir, Martine türlü türlü eziyetler yapar. Evlampiya'nın evlenmesine engel olmuştur. Martin ise gururu ve onuru kırıldığından kimseyle konuşmak dahi istemez.

Slötkin bir gün kendisini sonunda evden de kovduktan sonra Martin, Natalya’nın yanına gider. Oraya gelmekteyken kayınbiraderi Biçkinle karşılaşır. Biçkin öyle ağır konuşur ve onuruna o kadar dokunur ki Martin daha fazla dayanamaz. Eve gider, çatıya çıkar ve var gücüyle evi yıkmaya başlar. Yavaş yavaş tüm her şeyi yerinden söküp atar. Bu arada insanlar toplanmış ve bu adama haksızlık yapıldığını konuşmaktadır. Kızlarından Evlampiye ağlayıp pişmanlıkları dile getirse de Slötkin tüfeği eline alıp onu vurmakla tehdit eder. Yıkmış olduğu kirişlerden biri onun üstüne düşer ve Martin orada ölür.

Bundan sonra Natalya Moskova’ya taşınır. Aradan geçen 15 sene sonra ölür. Oğlu eski köyüne döner. Anna dul kalmıştır. Çiftliğin başında varlığına varlık katmış birisi olmuştur. Evlampiya ise o olaydan sonra otadan kaybolmuştur. Sonradan duyulduğuna göre kendisini bir manastıra kapatmış ve orada yeni bir tarikatın liderliğini yapmaktadır.

İvan İlyiç'in Ölümü (Lev Nikolayeviç Tolstoy) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İvan İlyiç'in Ölümü

Kitabın Yazarı : Lev Nikolayeviç Tolstoy

Kitap Hakkında Bilgi :

Tolstoy, İvan İlyiç'in Ölümü'nde amansız bir hastalığın kıskacındaki bir yargıcın ölüme doğru yavaş yavaş giderken kendisiyle, toplumla ve kurulu düzenle hesaplaşmasını anlatır. Tolstoy'un olgunluk eserlerinden olan bu roman, küçük cüssesine rağmen edebiyat uzmanları tarafından bir başyapıt olarak görülmüştür. Bunun birkaç sebebi var: Birincisi, 19 yüz yılın sonlarında Rusya'da henüz palazlanmaya başlayan ve aristokrasiye özenen yozlaşmış orta sınıfın durumunu tüm çıplaklığı ile ortaya koymuş olmasıdır. İkincisi, bu eser, ölüm ve yaşam arasındaki trajik karşıtlığı ve birliği hikâye eden erken romanlardan biridir. Ve üçüncüsü de Freud'dan önce sıkı bir ruh çözümlemesine girişmesidir. Bu yüzden psiko-anlatının da en önemli örneklerinden biri sayılır. Ağırlıklı olarak monologlar ve iç diyaloglarla geçen roman, üslup ve kurgu açısından Tolstoy'un diğer eserlerinden farklılaşır. Bu kez, hep yaptığı gibi tarihi bir izleğin peşinden gitmez, bu romanda daha çok tarihe not düşme derdindedir. İvan İlyiç'in Ölümü, başta ölüm ve yaşam olmak üzere pek çok şeye bakış açımızı değiştirmeye muktedir önemli bir başyapıttır.

Kitabın Özeti :

Öykü, İvan İlyiç adında bir yargıcın ölümü üzerine onun iş arkadaşları olan yargıçların kendi aralarındaki sohbetiyle başlar. Adamın ölümünü duyan arkadaşları kendi aralarında onun boşalan koltuğundan dolayı rütbe değiştireceğinden, kimisi bu vasıtayla daha yüksek bir konuma geleceğinden kimisi de bu vesileyle değişecek koltuklarından boşalacak yere kendi akrabalarından birini getirme düşüncesiyle sevinmiştir.

İvan İlyiç’in yakın arkadaşlarından Piyotr İvanoviç adamın evine gider. Cenazeyi görür. Bu arada adamın karısını Praskovya Fiyodorovna’yı görür. Kadın henüz adamın cenazesi kaldırılmamışken gelen bir arkadaşına dul maaşını nasıl alabileceğini söyler. Çünkü bu kadın para hırsıyla dolu bir kadındır.

Öykünün devam eden bölümlerinde İvan İlyiç’in ölmeden önceki hayatı anlatılır. İvan İlyiç dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Çocuklardan biri başıboş, bir baltaya sap olamamış biridir. Diğerleriyse memurluk kazanmış hayatlarına öykünebilecek bir yaşantı sürmektedirler. Bu çocuklardan en parlağı İvan İlyiçtir. Memurluk yapan kendisine yetecek kadar para kazanan biridir. Adam düzenli ve disiplinli ve olması gerekeni yapar. Kişiliği sayesinde işinde zamanla yargıç yardımcılığına yükselir.

Bu arada Fiyodorovna’yla tanışır. Beraber zaman geçirirler. İvan özgürlüğüne düşkün, arkadaşlarıyla sürekli zaman geçiren, oyun oynayan ve eğlenmesini bilen biridir. Kendisi evlenmeyi düşünmese de kadının kendisine aşık olmasından dolayı onunla evlenir. Başlarda evlilik iyi gitse de, Fiyodorovna huysuz biri çıkar. Küçük şeyleri büyütür, hayatındaki en küçük şeylerden kocasını suçlar. Bu yüzden aralarında da şiddetli tartışmalar çıkar.

Bu arada çok sayıda çocuk sahibi olurlar. Çocuk sahibi olduğundan karısının bakım işi için ondan beklentileri olur. Bu adamın özgürlüğünü kısıtlamaktadır ve ilgisiz davranmaktadır. Bu seferde karısının hışmına uğramaktadır. Aldığı yüksek maaşa rağmen adam maddi olarak kendini zor durumda görmektedir. Bu yüzden gözü işte makam olarak daha da yükselmektedir. Adam bu yüzden bir araştırma yapar. Başka bir şehire gider ve en sonunda da eski aldığı maaşın neredeyse iki katı kadar para alabileceği boş bir yargıçlık kontenjanı bulur. Tanıdığı insanların da vasıtasıyla burada çalışmaya başlar. Evini oraya taşır. Orada da lüks denebilecek bir yaşama başladığı için yine zorluklar çeker.

Başlarda bu olay karısıyla arasını biraz düzeltse de sonraları yine karısıyla şiddetli tartışmalar yaşar. Bu arada çocuklarının çoğu ölür. Tek bir çocuğu kalır. Derken adam karnında giderek ağırlaşan bir acı hisseder. Başlarda doktora gitmese de sonraları bu acı onun günlük hayatını etkileyip etrafındaki insanlara sert davranmasına sebep olur. Böyle davranmaya başladığında karısının da isteğiyle doktora gider. Derken başka bir doktor, başka bir doktor. Ama her geçen gün ağrısı artmaktadır. En sonunda da dayanılmaz hale gelmektedir.

Doktorlar acısını morfin ve afyonla uyuşturabilmektedir. Hastalığı öyle bir dereceye varır ki yatalak olur. Kendisi görmektedir ki etrafındaki insanlar onun bu halini düşünmemekte, kimse ona acımamaktatır. Bu durumda adam kendini çok yalnız hissetmektedir. Bu durumda ölümünün yakın olduğunu bilen İvan, ölüm üzerine derin düşüncelere dalar. Ölümden çok korkar. Kendisi hayatı boyunca her şeyi olması gerektiği gibi yapmış olmasına rağmen böyle acıları neden çektiğini anlayamaz. Geriye dönüpte hayatını sorgular. Bugüne neler yaşadığını neler yaşamış olması gerektiğini düşünür.

Görür ki bugüne kadar yaşam adına verilmesi gereken değeri vermemiştir. Geride kalan hep gereksiz ve boş anılardır. Özlediği tek anılar çocukluğunda var olanlardır. O böyle düşünceler içindeyken kızı da nişanlanır. Bu durumda adam diğer insanlara karşı öfke ve kin içerisindedir. Ölüm düşüncesini kabullenememektedir. Geride kalan yaşamında yaşam adına anlamsız şeyler yapmış olduğunu düşünmektedir. Bu düşünceler içindeyken ölür.

Maça Kızı (Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Maça Kızı

Kitabın Yazarı : Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Kitap Hakkında Bilgi :

1799'da Moskova'da doğan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, çarlık yönetiminin zulümlerine karşı yazdığı şiirlerle ünlendi. Daha sonra yazdığı eserlerle Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edildi. ebedi kültüründe Rus halk sanatı epeyce yer tutar. Şiirde lirik, romantik Batı şairlerinni yolunu izleyen Puşkin, öykü ve romanda Gerçekçilik akımına yönelmiştir. Edebi konularını gündelik hayat oluşturur. 1833'te yazdığı Maça Kızı, Puşkin'in yazınsal yaratıcılıktaki ustalığını gösteren öykülerinden biridir. Maça Kızı'nı merak ve coşkuyla okuyacaksınız.

Kitabın Özeti :

Tomski arkadaşlarıyla sürekli bir araya gelip kumar oynamayı seven biridir. Onlar kumar oynarlarken bir de sabaha kadar oynanan oyunları seyredip hiç de oyun oynamayan Herman adında bir arkadaşları vardır. Bu çocuk kaybetme riskini göze alamadığı için kumar oynamaz. Bu da arkadaşlarının tuhafına gider. Arkadaşlarından Narumov mühendistir. Tomski ise zengin ve yaşı ilerlemiş biridir. Buna rağmen sosyete hayatından kopamamıştır. Oldukça huysuz bir kadın olan büyükannesinin yanında yaşamaktadır.

Tomski yine bir gün arkadaşlarıyla kumar oynarken büyükannesinin daha önce gençliğinde kumar oynadığını ve bir gün oldukça yüksek meblağda bir parayı kumarda kaybettiğini söyler. Bu kadının bir prensin yardımıyla bir numara öğrenmiş olduğunu ve bu numara sayesinde tüm zararını karşıladığını söyler. Daha sonra çok kumar oynamakla ünlü bir adamın yüksek meblağda para kaybetmesi sonucu bu yaşlı kadının ona acıyıp bu numarayı öğretmesi sonucu adamı kurtardığını söyler. Bunun üzerine Herman bu meseleye takar ve bu numarayı öğrenmeye karar verir.

Yaşlı kadının evinde ona en yakın bulunan Lizaveta İvanovna adında genç bir kız vardır. Herman sürekli bu evin olduğu sokağa gelir. Bu kız gözüne çarpar. Artık her gün oraya gelmektedir. En sonunda günün birinde kıza bir mektup yazar. Kız ise ona yanıt vermek istemez. Ancak bundan sonra Herman her gün mektup yazmaya başlar. Kız buna daha fazla dayanamaz, yumuşar ve ona cevap verir.

Günün birinde kadının baloya gideceğini, o sırada evde kimsenin kalmayacağını kendi odasına gelip kendisini bekleyebileceğini söyler. Adam planlanan saatte gelir. Ama kızın odasında değil yaşlı kadının odasında saklanır. Yaşlı kadın geldiğinde karşısına çıkar ve sırrı söylemesini ister. Kadın bir şey söylemeyince Herman onu korkutmak için silah çeker. Bunun üzerine kadın korkudan ölür. Sonra Herman kızın yanına giderek herşeyi anlatır. Kız hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü Herman sırrı öğrenmek için onun duygularını kullanmıştır.

Buna rağmen ona yardım eder ve evden çıkmasını sağlar. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Herman bir rüya görür. Rüyasında yaşlı kadınla konuşur. Yaşlı kadın 3 sayıdan oluşan kağıtları söyler. Bunlar üçlü, yedili ve bey dir. Bunun üzerine adam tüm parasını kumara yatırır. İlk gün üçlüden epey para kazanır. İkinci gün yediliden parasını ikiye katlar. Üçüncü gün bey gelmesi gereken kağıt maça kız gelir ve Herman elindeki her şeyi kaybeder.

Bunu üzerine Herman delirir ve hastaneye yatırılır. Sürekli olarak bu sayıları tekrarlamaktadır. Kız kahyanın oğluyla evlenip mutlu bir hayat sürer. Tomski ise prenses Volina'yla evlenmiştir.

Dubrovski (Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Dubrovski

Kitabın Yazarı : Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Kitap Hakkında Bilgi :

Rus edebiyatının kurucularından ve en büyük isimlerinden biri olarak görülen Aleksandr Puşkin, 1837 yılında bir düello sonucu vakitsiz ölünce, yapıtları yarıda kalmıştı: Haksızlık karşısında isyan eden ama aşk karşısında boyun eğen romantik kahramanıyla Dubrovski de son döneminde yazdığı, ölümünden sonra basılan bu yapıtlardan biriydi. Puşkin, Çarlık Rusyası'ndaki büyük çiftlik sahiplerinin kaprisli ve hırslı ilişkilerini, toprağa bağlı köylülerin birer mal gibi alınıp satılabildiği koşullarını ve malikâne sahiplerini tedirgin eden köylü ayaklanmalarını ele alır. Ayaklanmanın önderliğini, soylu ve subay olmasına rağmen adalet için insanlarıyla birlikte Robin Hood'vari bir "zenginden alıp yoksula verme" düzeneği kuran Dubrovski'ye vermesiyle yazar, dönemine göre ilerici yanını da göstermiştir.

"Çetenin lideri zekâsı, cesareti ve soyluluğuyla ün yaptı. Onunla ilgili mucizeler anlatılıyordu; Dubrovski adı bütün dillerdeydi, herkes cesur canilere öncülük edenin ondan başkası olamayacağına inanıyordu."

Kitabın Özeti :

Krila Petroviç köyün birine sahip oldukça varlıklı, itibar sahibi bir derebeyidir. Kendisi o kadar sert ve acımasızdır ki onu tanıyanlar ismini duyduğunda bile ürperirler. Kendisi duldur ve 17’li yaşlarında Mariya Kilorovna adında bir kızıyla şatosunda yaşar.

Kendisi her ne kadar sert biri olsa da komşu köylerden birinde çiftlik sahibi bir dostu vardır. Zengin olsa da bu dostu kendisine nazaran yoksul ve daha aşağı tabakadan biridir. Krila Petroviç, Andrey Gavroliç Dubrovski adındaki bu dostuna karşı naziktir. Dubrovski aynen derebey gibi dul biridir ve uzak şehirlerde asker olan bir çocuğu vardır.

Bu iki arkadaş sürekli birbirlerini ziyaret ederler. Ama tabiki de derebey konuşma ve tavırlarında ona karşı üstün bir durumdadır. Derebey öyle biridir ki evinde ayı besler ve sırf eğlenmek için adamlarını ayıyla bir yere kapatır. Kocaman yüzlerce sayıda köpek bulunan bir hangarı vardır. Ayrıca ava gitmeyi çok sevmektedir.

Günün birinde Petroviç ve Dubrovski köpek deposuna girerler. Petroviç köpekleri beğenip beğenmediğini söyleyince Dubrovski köpeklerini canından daha iyi beslendiğini söyler. Bunu duyan kölelerden biri bazı soyluların bu yerde yaşasa daha iyi besleneceğini söyler. Kendisine yapılan bu açık hakaretten sonra Dubrovski evine gider.

Sonraki gün Petroviç kendisiyle ava gelmesini haber vermek için adam gönderir ama Dubrovski gitmediği gibi bir de kendisine hakaret eden kölenin kendisinden özür dilemesi gerektiğini yoksa gelmeyeceğini söyler. Bunu duyan Petroviç buna çok sinirlenir. Ve araları bozulmaya başlar. Artık birbirlerinin evine gitmezler. Dahası Petroviç onun çiftliğine göz koyar. Yasal yollardan onun çiflik ve topraklarını almasının mümkün değildir. Gücü ve nüfüzuyla polis şefi ve yargıcıda korkutarak tüm toprakları kendi üstüne alır. Bu kararının yanında Dubrovskiyi tazminata da çarptırır.

Bunun haberini alan Dubrovski ne yapacağını bilemez, hastalanır ve yatağa düşer. Hanesindeki canlar ise bu haksızlığı görürler ve acımasız Petroviçin buyruğuna girmeyi de istemediklerinden ondan bir şeyler yapmasını isterler. Adamın oğlu Vlademir Dubrovskiye haber verirler. Vlademir gelir ve durumun çaresizliğini görür. Bu arada Petroviç yapılanladan vicdan azabı duyar ve barışmak için oraya gelir ama bu sırada baba ölmüştür. Oğul çok hüzünlüdür. Bu yüzden de Petroviç'i oradan kovar.

Bunun üzerine Petroviç hemen oraya polis ve adam gönderir. Çiftliğin kölelerle beraber Petroviç'e teslim edilmesini söyler. Ancak ne köleler ne de oğul Dubrovski buna yanaşır. Bunun üzerine köleler adamları orda öldürmek isterler. Ama efendi Dubrovski buna izin vermez. Adamları eve kapatır. Tüm çiftliği ateşe verir. Herkesi serbest bırakıp gitmelerini ister ancak köleler buna yanaşmazlar.

O günden sonra yollarda haydutların sürekli yol kestiği para çaldığı özellikle de derebey mallarına baskın yapıldığı haberleri gelir. Ancak bu haydut grubu Petroviç'in mallarına karışmaz. Bu haydut grubunun başındaki kişi Dubrovski'dir ve yanındakiler de köleleridir. Bu arada Petroviç kızı için Moskova'dan özel öğretmen istetir. Dubrovski buraya gelmekte olan öğretmeni bulur ona yüksek meblağda para öder ve onun kılığında Petroviç'in evine gider.

Kıza müzik dersleri vermeye başlayan Dubrovski ona yakınlaşmaya başlar. Petroviç kendisini acımasız eğlencelerine alet edip kendisi bunlardan sıyrılmayı başardığı için de ayrıca kızın gözüne girer. Ve kız ona aşık olur. Bu arada yakınlarda bir köye Prens Vereyski adında oldukça zengin biri gelir. Petroviç'i ziyaret eder, kzını görür ve kendisine ilgi duyar.

Petroviç evde bir şölen düzenler ve oraya zamanında Dubrovski çiftliğini devir kararı veren ve buna tanıklık eden adam da gelir. Bu adam kimseye güvenmediği için tüm parasını kendinde saklar. Bu durumdan yararlanmak isteyen Dubrovski adamın tüm parasını alır ve gerçek kimliğini açıklar. Dubrovski, Mariya'yla konuşur ve gerçek kimliğini ona açıklar. Kve kendisinin önceden bu adamları öldürmeyi planladığını ama kendisine olan aşkın bunu durdurduğunu söyler. Kız ise önceden beri zaten ona aşıktır.

Bu arada babası da kızı prensle zorla evlendirmeye çalışır. Prens ellili yaşlarında çok yaşlı görünümde biridir. Kız bu adama varmaktansa Dubrovki'yle beraber olmayı tercih edeceğini söyler. Kız evlendirmemesi için babasını ikna etmeye çalışırken bir ara Dubrovski'den bahseder. Petroviç ikisinin arasında ilişki şüphesiyle kızı kilitler. Ta ki düğün gününe kadar.

Kilitli kalan kız bir türlü Dubrovski'ye ulaşamaz. Dubrovski önceden kıza verdiği yüzüğün belitilen yere bırakılması durumunda kendisi kurtarmaya geleceğini söyler. Yüzüğü almaya gönderdiği çocuğun da yakalanmasıyla kızdan haber alamaz. Kız kilisede zorla evlendirilir. Kilise dönüşü Dubrovski'nin adamları etraflarını kuşatıp kızı almak istese de kız son ana kadar kendisini beklediğini ama artık evlendiğini ve bundan geri dönğülemeyeceğini o yüzden de kendilerini bıraklamaları gerektiğini söyler.

Saldırıda yaralana Dubrovski saklandıkları yere gider. YAma yüzüğü almaya gelen çocuğu takip eden Petroviç'in adamları onların yerini tespit eder. Bir alay asker kendilerine saldırır. Askerlerden kurtulmayı başaran adamlar efendilerinin tavsiyesiyle bir daha haydutluk yapmaz. Her biri zaten kazanmış oldukları zenginlikleriyle başka yerlere gidip hayatlarını yaşar. Dubrovski'den bir daha da haber alınamaz.

20 Aralık 2019 Cuma

Dr Jekyll ve Mr Hyde (Robert Louis Stevenson) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Dr Jekyll ve Mr Hyde

Kitabın Yazarı : Robert Louis Stevenson

Kitap Hakkında Bilgi :

Soru sormak bir taşı harekete geçirmek gibidir. ”

Robert Luis Stevenson, gördüğü bir kâbus üzerine yazdığı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi insan doğasının alegorik bir özeti gibidir. Bugüne kadar yüzlerce kez sinemaya ve televizyona aktarılan, sahneye konan bu eser hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Gerek biçimsel yapısı gerekse kişilik bölünmesini konu edinmesi sebebiyle okurun hem kendi bastırılmış kötü taraflarına hem de iyi tarafta kalma isteğine temas eden kitap, son sayfaya dek açığa vurmadığı gizemlerle okunması gereken yapıtlardan biridir.

“Araştırmalarım sayesinde her geçen gün hem entelektüel hem ahlaki açıdan şu gerçeğe inanmaya başladım; kişilik tek değildir, çifttir. Çift olduğunu söylüyorum çünkü daha fazla olup olmadığını henüz bilmiyorum. Başkaları da izimden yürüyecek. Başkaları da söylediklerimi söyleyecek. Öyle tahmin ediyorum ki gelecekte insanın birden çok ve birbirinden bağımsız kişiliklerden oluştuğu kanıtlanacak.”

Kitabın Özeti :

Noter olan Utterson bir akrabası olan Enfield’le beraber sürekli yürüyüşlere çıkmaktadır. Bu yürüyüşlerde Londra’yı gezmektedirler.

Yine bir gün gezerlerken Enfield ona geçen yolda gördüğü bir olayı anlatır. Adamın biri yoldan hızla geçerken küçük bir çocuğa çarparak arkasına bakmadan kaçar. Bunu gören Enfield hemen adamın peşine düşer ve onu yakalar. Adamın yüzünde korkunç ve nefret uyandırıcı izlenim vardır. Adam kendisini affettirmek için para vermeye razı olur ve onları Dr. Jekyll’e ait bir evin önüne getirir. Bu durumdan da anlaşılır ki o adam bu doktorun asistanı olan Mr. Hyde’dır. Bunu anlayan Utterson endişelenir. Çünkü Dr Jekyll kendisine bıraktığı bir vasiyetnamede eğer ki kendisi ortadan kaybolursa tüm mirasını bu adama bırakacağını söylemektedir. Ortadan kaybolma şartı da noterin kafasını karıştırmaktadır.

Bu arada doktorun arkadaşı olan Lanyon ise Dr Jekyll’ın etik olmayan araştırmalar yaptığını ileri sürerek kendisinden biraz soğumuştur. Günün birinde Londra’da yaşanan bir cinayet gündem olmuştur. Cinayete tanık olanlar ise cinayeti işleyenin elbiseleri kendisine oldukça bol gelen, kısa boylu ve nefret uyandırıcı bakışlı biri olduğunu söylerler. Bu tarif edilen Mr. Hyde’dir. Bunun üzerine noter oldukça endişelenir ve Dr. Jekyll’a gider. Vasiyetnameyi sorar ve Mr. Hyde'nin kötü biri olduğunu söyler. Dr. Jekyll ise kendisinin gerçekleri bilmediğini, olanların tamamen farklı olduğunu söyler.

Dr. Jekyll artık evden çıkmaz olmuştur. Ayrıca kimseyi de yanına almaz, yüzünü bile hizmetçilere göstermez olmuştur. Ara ara efendilerini gizlice gözleyen hizmetçiler, gördükleri kimsenin efendileri olmadığını, sesinin değişmiş olduğunu söylerler. Ancak eve giren çıkan başka kimse de olmamıştır. Bunun üzerine hizmetçiler noteri çağırır.

Noter Mr. Hyde'nin gelip Dr. Jekyll’ı öldürdüğünü düşünmektedir. Noter kapıyı kırarak içeri girdiğinde Mr. Hyde'nin yerde ölü halde uzandığını görür. Odada bir mektup bırakmıştır. Mektupta yazanlardan anlaşılırki Mr. Hyde ve Dr Jekyll aynı kişidir. Dr Jekyll keşfettiği bir karışımla kötü ve iyi yanını ayrılabilir bir hale getirmiştir. İlacı içtiğinde hem ruhen hem bedenen değişip Mr. Hyde'e dönüşmektedir.

Mr. Hyde her dönüştüğünde, Mr. Hyde onun saf kötü tarafı olarak sürekli kötü şeyler yapar. Mr. Hyde cinayet de işlemiş, daha başka kötülükler de yapmıştır. Ancak zamanla ilacın etkisi artmış, artık normal zamanlarda da Mr. Hyde'e dönüşmeye başlamıştır. Üstelik de elinde değişimi sağlayan malzeme de kalmamıştır. Ve böylece kendi sonunu kendi hazırlamıştır.

Mahşer (Peyami Safa) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri


Kitabın Adı : Mahşer

Kitabın Yazarı : Peyami Safa

Kitap Hakkında Bilgi :

Mahşer, cephede vatanı, milleti uğruna savaşıp gazi olan ve İstanbul'a döndükten sonra kendisini intiharın eşiğinde bulacak kadar hayal kırıklıkları yaşayan Nihat'ın romanıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın sebep olduğu çalkantıların, fakirlik ve ruhî bunalımların ferdî ve toplumsal ölçekte yol açtığı ahlakî çöküntüleri, gerçekçi bir atmosfer içinde sunan Peyami Safa, daha romanın ilk sayfalarından başlamak üzere, idealist bir insanın hayatta kalmak için ne gibi fenalıklarla yüzleşmesi gerektiğini okuyucuya gösterir. Nihat Çanakkale'de omzundan yaralandığı için gönderildiği İstanbul'da gördüğü manzara karşısında, artık Türkiye'nin "masumlar, temizler, alicenaplar, faziletkârlar, hasbiler, iyi niyet sahipleri ve büyük kalpli insanlarla reziller, çalıp çırpanlar, imansızlar, sonradan görmeler, seviyesizler, sütü bozuklar, hainler ve katillerin omuz omuza yaşadığı bir mahşer yeri" olduğuna inanmaya başlar.

Kitabın Özeti :

Kitapta; Nihad ve Muazzez'in, uyuşmayan hayatlarına rağmen çekişmeli geçen aşkları anlatılmaktadır. Nihad, on iki yaşında hem annesini hem babasını kaybetmiştir. Darüşşafaka'da edebiyat bölümünde okumuştur. Muallim olarak yaşamına devam ederken harp çıkar. Nihad önce Kafkas cephesine ardından Çanakkale cephesine götürülür. Üç defa taarruza katılır ve son taarruzda omzundan yaralanır. Artık orduya yaramayacağı için İstanbul'a tekrar gönderilir.

Aradan uzun zaman geçmiştir. Nihad vapurdan indiğinde cebinde beş parası yoktur. Eski mahallesine uzaktan akrabası olan teyzesinin yanına geçici süre kalmak için gider. Ancak teyzesinin vefat ettiğini öğrenince eski arkadaşı Faik'in yanına gider. Faik babasıyla beraber, harabe, tek yataklı, fare dolu bir evde yarı aç yarı tok yaşamaktadır. Faik tek yatağını da yanlarına gelen Nihad'a verir. Hatta son yemeklerini de. Nihad bunları duyunca Faik'e yük olmamak için mektup yazar ve evden ayrılır.

Gidecek bir yeri yoktur. Önce bir iş bulup sonra pansiyona yerleşmeyi düşünür. O gün mecali kalmayana kadar iş arar. Tam ümidini kesmiş iken son bit tüccar yazıhanesine girer. Burada Mahir Bey ona göre bir iş olmadığını söyler. Nihad tam kapıdan çıkarken eşi Seniha Hanım kızına ders verecek bir muallim aradığını eğer kabul ederse kızına özel ders vermesini ister. Nihad ertesi gün Mahir Bey ve Seniha Hanım'ın evine gider. Kızları Perizad'a ders vermeye başlar.

Perizad çok şımarık bir kızdır. Nihad onunla uğraşmaya pek gönüllü değildir. Perizad'ın Muazzez adında bir dadısı vardır. Nihad ve Muazzez arkadaş olurlar. Nihad bu aile ile ilgili gerçekleri Muazzez'den öğrenince hayrete düşer. Muazzez Hanım ve Mahir Bey uzaktan akrabalarmış. Muazzez'in annesi bir apartmana sahipmiş ve çok hasta bir kadınmış. Mahir Bey, Muazzez'in annesi ölmeden önce allem edip kallem edip apartmanı ve diğer mülklerini kendi üstüne geçirmiş. Muazzez'in annesi ölünce onu yanına almış ve beraber yaşamaya başlamışlardır. Ancak Muazzez annesinin bütün servetine konduğu için ona içten içe kin güder. Ancak kadın başıyla yapacak bir şeyi yoktur ve kaderine razı olur. Nihad Bey ve Muazzez Hanım'ın arasında dostluktan öte içlerinde küçük aşk kıvılcımları oluşur.

Bu arada Seniha Hanım da bu yakınlaşmayı sezer ve sürekli Nihad'ı bu konuda uyarır. Amacı Muazzez'i muharrir Alaaddin Bey ile evlendirip çıkar sağlamaktır. Ancak Muazzez bunu hiç istemez. Seniha Hanım ve Mahir Bey kaçak yollardan para kazanmaktadır. Nerede kötü bir iş varsa onlar oradadırlar. Çıkarları için herkesi harcayacak tipte insanlardır. Seniha Hanım, Nihad'ı karanlık işlerine alet etmek ister. Ancak Nihad bunu kabul etmez ve işinden istifa eder. Ancak aklı Muazzez'dedir. Onu kullanacaklarını düşündükçe mahvolur.

Muazzez ile gizli gizli buluşurlar ve aşkları gittikçe alevlenir. Seniha'nın Muazzez'i tekrardan Alaaddin Bey ile evlendirmek istemesi üzerine Nihad, Muazzez'i kaçırır. Faik'in evine sığınırlar. Muazzez bu yoksul hayata alışması çok zor olur. Daha sonraları Muazzez ve Nihad imam nikahı yaparak ayrı bir eve çıkarlar. Muazzez'in son takılarını da satarak eve birkaç eşya alırlar. Evin aylık kirasını, yiyecek yemeğin parasını bile zor bulurlar. Nihad çok iş arar ve tüm kapılar yüzüne kapanır. Nihad'ı bu yoksul hayata Muazzez'in katlanamayıp gideceği düşüncesi çok korkutur. Nihad zaman zaman kahvede bir grup arkadaşıyla buluşup halk arasındaki farkı, devlet düzenine, yoksul halkın ezilmesine başkaldırmaları, ihtilal yapmaları gerektiğini konuşurlar.

Bir gün Muazzez çok hastalanır ve ateşi yükselir. Zatürre olma ihtimali çok yüksektir. Nihad o gece hiç uyumaz ve Muazzez'in uyanmasını bekler. Ancak bu arada polisler Nihad'ın kapısına dayanarak onu ihtilal yapma girişiminden tutuklarlar. Nihad'ın aklı Muazzez'in hastalığındadır. Ölmüş olma ihtimali onu derinden sarsar. Nihayet üç günün sonunda komiser acır ve Nihad'ı serbest bırakır. Nihad eve döndüğünde Muazzez ile Seniha Hanım yan yanadır. Seniha Hanım, Muazzez'e doktor getirtip iyileştirmiştir. Ve ona bu soğuk evden ayrılmalarını ve yanlarına taşınmalarını ayrıca Nihad'a iş bulacağını söylemiştir. Muazzez bunu Nihad'a söyler ve o bunu kesin bir ifadeyle geri çevirir. O kötü insanların yanında bir dakika bile yaşamak istemez. Ancak Nihad'ın korktuğu başına gelmiştir ve Muazzez onu çok sevmesine rağmen bu şartlara artık dayanamayacağını söyleyip evi terk etmiştir.

Nihad çok büyük bir boşluğa düşer. Başka bir eve taşınır. Muazzez'siz yaşamak adeta haram olur. Nihad on gün sonra Muazzez'in apartmanına gittiğinde hizmetçi ona ailenin düğünde olduğunu söyler. Nihad düğüne gider ve uzaktan izler. Muazzez'in çok mutlu olduğunu görmek onu yıkar. Nihad bunu kaldıramaz ve beline bir taş bağlayarak denize atlar. Hızla denizin dibine doğru sürüklenirken yaptığına pişman olur ve olağanüstü bir yaşama arzusuyla yukarı çıkmak ister. Şans eseri belindeki taş kopar ve Nihad yavaşça yükselir. Ancak yüzme bilmediğinden sahile çıkana kadar birçok kez boğulma tehlikesi geçirir. Sonunda çabalayarak kurtulur. Nihad yaşama sevinciyle hayata tekrar tutunur.

Seniha Hanım ile çalışırken tanıştığı yazar Kerim Bey'in evine gider. Ona başından geçenleri anlatır. Kerim Bey, Muazzez'in on gündür onu aradığını ve çok korktuğunu söyler. Kerim Bey bankada ona bir iş ayarlayacağını ve buna karşın da onun yaşadıklarını roman yapacağını söyler. Nihad çok sevinir ve hemen Muazzez'in yanına gider. Muazzez'e var olan tüm gücüyle sımsıkı sarılır. Muazzez'i intihar ettiği sahile götürerek başından geçenleri anlatır. Muazzez çok üzülür. Nihad'ı kendine bağışladığı için Allah'a şükreder. Birbirlerine bir daha hiç ayrılmayacakları sözünü verirler.

Kitabın Kahramanları, Kişileri :

NİHAD : Çanakkale’de savaşmıs genç bir askerdir. İyi ve dürüst bir insandır. Yeterince onurlu ve gururlu bir insandır. Ayrıca Muazzez’i çok sevmektedir.

MUAZZEZ : Genç ve güzel, iyi bir aile terbiyesi almış, insanları seven ve onlara değer veren namuslu bir kızdır. Çok sabırlı bir insandır. Nihad’ın kendisini sevdiği gibi o da Nihad’ı çok sevmektedir.

SENİHA HANIM : Bir kaç kez evlenip boşanmış en sonunda kendi gibi sahtekar biriyle evlenmiş, zeki, işten pazarlıklı bir kadın. Çıkarları uğruna her şeyi yapan ahlaksız bir kadındır.

MAHİR BEY : Seniha’nın kocasıdır. Tüccardır ama gelirinin çoğunu devleti soyarak karşılayan namussuz bir kişidir. Mahir Bey ve Seniha Hanım tam birbirine uyumlu dolandırıcı bir çifttirler.

ALAADDIN BEY : Mebus ve ayrıca bir gazetenin sahibidir. Seniha’nın etkisinde kalan dalavereci bir şahıstır. Bu adamın da Seniha ve Mahir Beyden geri kalır yanı yoktur.

FAİK : Nihad’ın en yakın arkadaşıdır. İyi ve her zaman yardım sever biri olarak romanda görülür. Nihad’ı çok sevmektedir. Çok iyi kalpli, arkadaşları için yaşayan bir adam arkadaşları için her şeye katlanan iyimser bir insandır.

EMİNE HANIM : Faizci,sadece paraya deger veren , beş para etmez bir kadındır.

ŞÜKRİYE HANIM : Nihad’ın ev sahipliğini yapmış,ihtiyar ve oldukça iyi bir kadındır.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...