CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI
11- CAHİT SITKI TARANCI (1910 - 1956)
* Necip Fazıl’ın şiirinden ve temalarından etkilenir. Ölüm onda bazen varmak istediği bir sonuç, bazense bir korku olarak belirir. Genel olarak ölümden korkar.
* Yaşama güzelliği içinde ölümlü olma bilincine varan, bunun acısını çekerek ölüm ve yalnızlık duygusunu dile getiren bir şairdir. Yurt sevgisi ve yaşama bağlılık konularını işlemiştir.
* Garip Akımının etkisinde kalıp yaşamın günlük akışını şiire getirir.
* Hatta Rifat Ilgaz’dan etkilenip ironik şiirler bile yazar.
* Baudler’in etkisinde kalıp, sembolist şiirin seçkin örneklerini verir.
* Hececi şiir geleneğini sürdürür. Ayrıca serbest ölçü ile de şiirler yazar.
* Arı, duru bir dili; akıcı bir söyleyişi vardır.
Yapıtları:
Şiirler:
* Ömrümde Sukut
* Otuz Beş Yaş
* Düşten Güzel
* Sonrası
Mektup:
* Ziya’ya Mektuplar
12- HALDUN TANER (1916 - 1986)
* Yüksek bir gözlem gücü vardır.
* Toplumsal sorunları, yaşam gerçekliğini, sıradan insanı eserlerinde yaşatmıştır.
* Yüksek bir gözlem gücü vardır. Kevser Hanım tiplemesi onun yüksek gözlem gücünün ürünüdür.
* Eselerinden toplumsal sorunları anlatırken güldürür, güldürürken de düşündürür.
* Sanat yaşamımızı epik tiyatroyla buluşturur.
* Son zamanlarda kendini tiyatroya verir. Tiyatro tarihimizdeki yerini alır.
Yapıtları:
Öyküleri:
* Yaşasın Demokrasi
* Tuş
* Şişhaneye Yağmur Yağıyordu
* On ikiye Bir Var
* Konçinolar
Oyunları:
* Günün Adamı
* Keşanlı Ali Destanı
* Lütfen Dokunmayınız
* Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Fıkraları:
* Deve Kuşuna Mektuplar
Sözlük:
* Tiyatro Terimleri Sözlüğü
Portreler:
* Ölür ise Ten Ölür Canlar Ölesi Değil
Söyleşi:
* Hak Dostum Diye Başlayım Söze.
13- ORHAN KEMAL (1924 - 1970)
* Toplumsal gerçekçi anlayışla öykü ve romanlar yazmıştır.
* Halkın dilini onların söyleyişleriyle kullanır. Canlı, yalın bir anlatımı vardır.
* Karşılıklı konuşma tekniğini başarıyla kullanır.
* Yüzünü topluma dönmüş, toplumda sesini duyuramayan yoksulların sesi olmuştur.
* İşlediği konuları şöyle sıralayabiliriz: Adana’daki pamuk işçilerini, köyden kente göç eden insanların yaşamını, aile ve toplum ilişkilerini, yaşam savaşlarını, fabrika işçilerini, bu işçilerin patronları tarafından sömürülmesini, varoşlardaki yaşam koşullarını, aşklarını; yoksul çocukların
dünyalarını...
* “Murtaza” ve “Cemile” en ünlü romanlarıdır.
Yapıtları:
Romanları:
* Baba Evi
* Avare Yıllar
* Murtaza
* Vukuat Var
* Hanımın Çiftliği
* Kanlı Topraklar
* Kaçak
* Bereketli Topraklar Üzerinde
* Eskici ve Oğulları
* Devlet Kuşu* Gurbet Kuşları
* Bir Filiz Vardı
* Evlerden Biri
* Suçlu
* Müfettişler Müfettişi
* Üç Kağıtçı
* Yalancı Dünya
Öyküleri:
* Ekmek Kavgası
* Sarhoşlar
* Çamaşırcının Kızı
* Grev
* 72.Koğuş
Anıları:
* Nazım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl
* İstanbul’dan Çizgiler
14- SAİT FAİK ABASIYANIK (1906 - 1954)
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Dünyayı güzellik kurtaracak.”
* Adapazarılı bir zengin çocuğudur. Bu nedenle para harcamanın her yolunu bilir. Bu bildiklerini öyküleştirir. Öykü yazmak dışında hiçbir iş yapmaz. Para kazandığı tek iş de budur. (Mirasını saymazsak tabii)
* İlk öyküleri sonları çarpıcı sonlarla biten öykülerden kuruludur.
* Daha sonra durum öyküleri yazdı. Konu ve olaydan çok şiire ve etkiye önem verdi. Modern öykücülüğümüzün (durum öykücülüğü) kurucusudur.
* İstanbul’un varoşlar
ında, arka sokaklarda,
balıkçı kasabalarında, sıradan insanların yaşamlarında gördü öyküyü. İşçiler, memurlar, öğrenciler... Özellikle denizi, balıkçı kasabalarını, balıkçıları, balıkları anlattı öykülerinde İstanbul’da kaçtıkça. Burgaz Adasına sığındı, orada yaşadı. Dahası kırlara çıktı, doğayı koklattı öykülerinde.
* Gözlemlerin, durumların, iç durumların anlatıcısıdır.
* Kalemini güzellikleri göstermekte, aramakta kullandı.
* Öykülerinde bilinç akışından yararlandı.
* Gerçeküstücü yöntemleri denedi.
* Dili yer yer anlatım bozukluklarıyla zedelense de şiir tadında akıcı bir dili vardır.
Yapıtları:
Öyküleri:
* Semaver
* Sarnıç
* Şahmerdan
* Lüzumsuz Adam
* Mahalle Kahvesi
* Havada Bulut
* Kumpanya
* Havuz Başı
* Alamdağda Var Bir Yılan
* Az şekerli
* Tüneldeki Çocuk
Romanları:
* Medar-ı Maişet Motoru (Bir Takımİnsanlar)
* Kayıp Aranıyor
Şiirleri:
* Şimdi Sevişme Vakti
15- PEYAMİ SAFA (1899 - 1973)
* Psikolojik roman türünde önemli bir addır.
* Küçük yaşta annesiz babasız kalmış, kendini kalemiyle geçindirmiştir.
* Fıkra, makale, öykü ve roman birçok eser veren sanatçı daha çok romanlarıyla tanınmıştır.
* Roman tekniği gelişmiştir, anlatımı güçlüdür. Edebiyat, felsefe, tıp, tarih, hukuk, resim, sosyoloji, psikoloji... türlerinde çok geniş bir kültüre sahiptir.
* Sanat kaygısıyla yazdığı yapıtlarda Peyami Safa adını, geçim kaygısıyla yazdıklarında Server Bedii adını kullanmıştır.
Yapıtları:
Roman:
* Sözde Kızlar
* Şimşek
* Bir Akşamdı
* Canan
* 9. Hariciye Koğuşu
* Fatih - Harbiyye
* Bir Tereddün romanı
* Matmazel Noralya’nın Koltuğu* Yalnızız
* Biz İnsanlar
16- NECATİ CUMALI (1921 - 2001)
* Önce şiirleriyle ün kazanmış, ardından öykü, roman, tiyatro türlerinde yapıtlar vermiştir.
* Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, sevgi... temalarını işleyen sanatçı öykü ve
romanlarında Anadolu halkının sorunlarına eğilir.
* Süssüz, mecazsız, iç ve dış gözlemleri başarıyla yansıtan bir anlatımı vardır.
* Nalınlar oyununu, geleneksel baskılar sonuca evlenemeyen gençler kız kaçırma yoluna girmiştir.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Kızılçullu Yolu,
* Harbe Gidenin Şarkıları,
* Mayıs Ayı Notları,
* Güzel Aydınlık,
* Denizin İlk Yükselişi (İlk üç kitabı ve yeni şiirleri),
* İmbatla Gelen,
* Güneş Çizgisi,
* Yağmurlu Deniz (Son iki kitabı ile yeni şiirler),
* Başaklar Gebe,
* Ceylan Ağıdı,
* Aç Güneş,
* Bozkırda Bir Atlı,
* Yarasın Beyler.
* Hikâye
* Yalnız Kadın,
* Değişik Gözle,
* Susuz Yaz, (Kitaba adını veren ilk öykü Metin Erksan tarafından 1963'de beyaz perdeye aktarılmış ve büyük başarı kazanmıştır, ayrıca oyunlaştırılarak İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konulmuştur
* Ay Büyürken Uyuyamam,
* Viran Dağlar: Makedonya 1900,
* Kente İnen Kaplanlar.
Roman
* Tütün Zamanı (Zeliş adıyla 1971),
* Yağmurlar ve Topraklar,
* Acı Tütün,
* Aşk da Gezer,
* Susuz Yaz.
Oyun
* Mine,
* Oyunlar I (Boş Beşik, Ezik Otlar, Vur Emri),
* Oyunlar II (Susuz Yaz, Tehlikeli Güvercin, Yeni Çıkan Şarkılar),
* Oyunlar III (Nalınlar, Masallar, Kaynana Ciğeri),
* Oyunlar IV (Derya Gülü, Aşk Duvarı, Zorla İspanyol),
* Oyunlar V (Gömü, Bakanı Bekliyoruz, Kristof Kolomb'un Yumurtası),
* Oyunlar VI (Mine, Yürüyen Geceyi Dinle, İş Karar Vermekte, Yaralı Geyik).
Deneme
* 1971 Niçin Aşk,
* 1976 Senin İçin Ey Demokrasi,
* 1982 Etiler Mektupları.
Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
5 Nisan 2020 Pazar
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Sanatçıları 1, Atilla İlhan, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek
CUMHURİYET DÖNEMİ SANATÇILARI
1- FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL (1898 - 1973)
* Cumhuriyet dönemi şairlerimizdendir.
* Şiir yaşamına aruzla şiir yazarak başlayan Çamlıbel, daha sonra Beş Hececiler şiir grubunda yer aldı.
* “Sanat” adlı şiiri memleketçi şiirin ilk örneği sayılır.
* Eserlerinde Anadolu, Anadolu’nun halkı, yoksulluğu, kültürü gözlemci bir tavır içinde anlatılmıştır.
* Ünlü “Han Duvarları” şiiri Çamlıbel’in Anadolu’ya yönelişini anlatır. Şair bu yapıtta Anadolu’nun folklorik dokusunu incelemiş ve yansıtmıştır.
* “Dinle Neyden” adlı yapıtında Beş Hececilerin eğilimlerini anlatır.
Yapıtları:
Şiir:
* Han Duvarları
* Dinle Neyden
* Gönülden Gönüle
* Çoban Çeşmesi
* Bir Ömür Böyle Geçti
* Akıncı Türküleri
Oyun:
* Canavar
* Akın
* Yayla Kartalı
Roman:
* Yıldız Yağmuru
2- AHMET KUTSİ TECER (1901 - 1967)
“Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek de görmesek de
O köy bizim köyümüzdür.”
* Kendisi felsefecidir ama edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
* Halk kültürünün öğelerini, türkü, masal... derledi. Âşık Veysel’i Türkiye’ye tanıttı.
* Halk kültürüne geniş yer vermiştir. “Köşe Başı” Adlı yapıtını ortaoyunu tekniklerinden faydalanarak yazmıştır. “Koçyiğit Köroğlu” yapıtı bir tür folklor araştırması niteliği taşır.
* Hece ölçüsüyle şiir yazma geleneğinin içinde yeni biçimler arayan bir şairdir. 5 Hececiler gurubuna katılmadan aynı dönemde hece ile şiirler yazmıştır.
* Şiirinde halk yazını öğeleriyle batı tekniklerini birleştirme çabası görülür.
* Duygusal yönü ağır basan memleket şiirlerini içtenlikle ve ince bir söyleyiş güzelliği ile yazmıştır.
* Dergâh, Varlık, Oluş dergilerinde yazılar yazmıştır.
Yapıtları:
Şiir:
* Şiirler
Oyunları:
* Köşe Başı,
* Bir Pazar Günü,
* Satılık Ev
* Koçyiğit Köroğlu (Manzum Piyes)
3- NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 - 1983)
* Gençlik yıllarında yazdığı şiirlerde ülke şiirinin konu arayışı gözümüze çarpar.
* Daha sonra bunalım çizgisine yükseldiği anlaşılan bireysel sıkıntı ve patlamalarını anlatır. Bireysel ruh hallerinin, kendisi içinde dışa açılmaları olarak nitelendirilebilecek şiirler yazmıştır. Bu dönemde işlediği en belirgin tema ölüm temasıdır.
* Şiirinin ilerleyen dönemlerinde gizemcilik (mitsizim) ön plana çıkar.
* Din ve tasavvuf konuları ile de ilgilenmiş, olgunluk döneminde verdiği eserlerinde bu kimliğini ortaya koymuştur.
* Tarih, medeniyet, batılılaşma, politika yazın konularını oluşturmaktadır.
* Şiirlerinde yalnızlık, sevgi, ayrılık, özlemdin, Allah sevgisi gibi temalar ağır basar.
* Şiirlerinde temiz ve berrak bir Türkçe kullanmıştır.
Yapıtları:
Şiirler:
* Kaldırımlar,
* Sonsuzluk Kervanı
* Ben ve Öteki
* Örümcek Ağı
* Çile.
Oyunları:
* Tohum ve Toprak
* Bir Adam Yaratmak
* Para
İnceleme:
* Namık Kemal
* Ulu Hakan İkinci Abdülhamit Han
Bütün Eserleri:
* Büyük Doğu
4- MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883 - 1952)
* Öykücülüğü ile edebiyatımızda yer etmiştir.
* Öykü türünün, durum öyküsü (olaysız öykü) türünde eserler vermiştir. Bu öykü türünü geliştiren de Esendal’dır. (Olay öyküsüne Çehov Tarzı Öyküler denir.)
* Öykülerinde insanlar günlük yaşamlarının olağan ilişkileri içinde çıkar karşımıza.
* Hangi sınıftan olursalar olsunlar bireylerin belirgin özellikleri, çarpıcı yanları öykünün havasına hâkimdir.
* Silik, sıradan insanları konu edinir. Kişileri tarafsız bir gözlemci olarak ele alır.
* Kahramanlarını kısa cümlelerle tanıtır. Betimlemeleri pek kullanmaz.
* Konuları: Acıma, sevgi, yozlaşma, yönetici ve aydınların halk sorunlarına bakışı, aile, evlilik gibi konuları işlemiştir.
* Dili: Ayrıntılardan temizlenmiş, arı bir dil. Zaman zaman okurla sohbet edermiş gibi araya girer.
Yapıtları:
Roman:
* Ayaşlı ve Kiracıları
Öyküleri:
* Otlakçı
* Mendil Altında
* Ev Ona Yakıştı
5- REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889 - 1956)
* Babası doktor olduğundan Anadolu’nun çeşitli kasabalarında büyümüştür. Bu nedenle Anadolu’yu yapıtlarında başarıyla anlatmıştır. Bir dekor olarak kullanmıştır.
* Kahramanlarını çevresiyle birlikte başarılı bir gözlemle verir. Kahramanlarını içinde bulundukları çevreyle olgunlaştırır. Kahramanlarından birçoğu gerçek kişilerdir. Tanıdığı, gözlemlediği kişilerdir anlattıkları. Memurların yaşamları ve
yaşadıkları da işlediği diğer kahramanlardır. Bu kahramanları realist bir şekilde
anlatmıştır.
* Yapıtlarının bir bölümünde Cumhuriyet rejiminin getirdiği idealleri işlemiştir.
* Onun yapıtlarında Anadolu halkı, halkın değer yargıları, cahilliği, eğitim anlayışı ile olması gereken Cumhuriyet rejiminin laik, çağdaş eğitim anlayışı bakışıyla eleştirel ve eğitimci bir bakış açısıyla işlenmiştir.
* Nesil çatışmaları, doğu - batı ikileminde kimlik bunalımı arayan İstanbul halkı işlediği diğer konulardandır.
* Dili akıcıdır. İnsanları doğal halleriyle konuşma dilini kullanarak vermiştir.
* Roman kurgusu sağlamdır.
Yapıtları:
Öyküleri:
* Tanrı Misafiri
* Sönmüş Yıldızlar
Romanları:
* Çalıkuşu
* Damga
* Dudaktan Kalbe
* Akşam Güneşi
* Yeşil Gece
* Yaprak Dökümü
* Miskinler Tekkesi
* Kan Davası
* Kızılcık Dalları
* Değirmen
Anı:
* Anadolu Notları
Oyun:
* Hülleci
6- ZEKİ ÖMER DEFNE (1903 - 1992)
* Kendine özgü şiir anlayışı ile halk şiiri arasında bir köprü kurar.
* Halk şiiri ve halk söyleyişinden etkilenir.
* Günlük olaylardan uzak bir dünyanın güzelliklerini anlatır.
* Bazı illerimize güzellemeler yazmıştır.
* Halk şiirinde yer alan motifleri kullanmıştır.
Yapıtları:
* Denizden Çalınmış Ülke (1971)
* Sessiz Nehir (1985)
* Kardelenler (1988)
7- AHMET MUHİP DIRANAS (1909 - 1980)
* Sembolizm etkisinde kalmıştır.
* Şiirlerinde biçim ve uyum önemli iki ilkedir. Bu nedenle ölçüye ve uyağa
önem vermiştir.
* Oyunlarında düşle gerçeği, bugünle geçmişi birlikte almıştır.
* Toplumsal konulardan, günün sorunlarından çok, duyguların sonsuzluğuna yönelmiştir.
* Fahriye Abla ve Seranad en ünlü şiirleridir.
Yapıtları:
Şiir:
* Şiirler
Yazılar:
* O Böyle İstemezdi.
Oyunları:
* Gölgeler
* Çıkmaz Oyun
8- ORHAN VELİ KANIK (1914 - 1950)
* Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte Garip Akımını başlatır.
* Ona göre “Her şey şiirin konusu olabilir.”
* Gündelik yaşamı. Doğal bir anlatımla, esprili bir dille anlatmıştır.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Garip
* Vazgeçemediğim
* Yenisi
* Karşı
* Bütün Şiirleri
Düz Yazıları - Çevirileri:
* La Fontaine’nin masallarını nazım türünde çevirdi.
* Nasreddin Hoca fıkralarından bazılarını nazma çevirmiştir.
* Bütün Yazıları 1,2
* Çeviri şiirler
9- BEHÇET NECATİGİL (1916 - 1979)
* Şiirini açık ve anlaşılır yazmaya özen göstermiştir.
* Kendisine özgü bir şiir dili kullanmıştır.
* Zengin bir sözcük hazinesi vardır.
* Divan edebiyatının ve halk edebiyatının yöntemlerini çok iyi tanıdığı için bu edebiyatlardan da yararlanmıştır.
* Yapıtlarında büyük kent insanının kaygılarını, sevgi, aşk, yalnızlık gibi lirik konuları işlemiştir. Toplum ve toplumun yaşadığı sorunlar onun şiirinde ifade bulmuştur. Ayrıca sıradan bir insanın duygularını, yaşamını şiirinde anlatmıştır.
* Batı dillerinden dilimize birçok yapıt çevirmiştir.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Kapalı Çarşı
* Evler
* Eski Toprak
* Arada
* Kareler
* Aklar
* İki Başına Yürümek
Tiyatro:
* Yıldızlara Bakmak
* Gece Aşevi
* Üç Turnalar
İnceleme:
* Küçük Mitoloji Sözlüğü
* Edebiyatımızda Eserler sözlüğü
* Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü
10- ATTİLÂ İLHAN (1925 - 2005)
* Mavi Dergisinde yazdığı şiirlerle II. Yeni şiirinin toplumla ilgilenmeyen bazı şairlerinin bu yanına karşı çıktı.
* Şiirin gösterişli imgelerden oluşamayacağını belirtti.
* II. Yeni şiirini toplumcu gerçekçi olmamakla suçladı. Anlaşılmaz imgelerle şiir yazmalarını eleştirdi.
* İlhan’ın şiirleri liriktir.
* Şiirlerinde derin bir hayal örgüsü vardır.
* Şiirlerinde toplumsal olaylar destansı bir nitelikte işlenir.
* Kişisel ve toplumsal ana duyguları imge zenginliği içinde ve değişik müzikler yaratarak verir.
* Şiirlerinde barış, özgürlük, adalet, halkçılık, insan sevgisi, gelecek umudu gibi toplumsak konuları işlediği gibi; bunalım, yalnızlık, aşk, umutsuzluk, ölüm... gibi bireysel konuları da işlemiştir.
* İlk şiirlerinde Divan edebiyatının ve halk edebiyatının ses ve biçim özelliklerinden yararlandığı görülür.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Duvar
* Sisler Bulvarı
* Yağmur Kaçağı
* Ben Sana Mecburum
* Belâ Çiçeği
* Yasak Sevişmek
* Böyle Bir Sevmek
* Elde Var Hüzün
* Korkunun Krallığı
Romanları:
* Sokaktaki Adam
* Kurtlar Sofrası
* Bıçağın Ucu
* Sırtlan Payı
* Yaraya Tuz Basmak
* Fena Halde Leman
* Dersaadette Sabah Ezanları
* Karanlıkta Biz
Gezi:
* Abbas Yolcu
* Batı’nın Deli Gömleği
Deneme ve Anı:
* Hangi Batı
* Hangi Atatürk
* İkinci Yeni Savaşı
* Sağım Solum Sobe
* Hangi Edebiyat
* Hangi Küreselleşme
* Aydınlar Savaşı
* Hangi Laiklik
* Ulusal Kültür Savaşı
Senaryoları:
* Kartallar Yüksek Uçar
* Yarın Artık Bugündür
* Yıldızlar Gece Büyür
1- FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL (1898 - 1973)
* Cumhuriyet dönemi şairlerimizdendir.
* Şiir yaşamına aruzla şiir yazarak başlayan Çamlıbel, daha sonra Beş Hececiler şiir grubunda yer aldı.
* “Sanat” adlı şiiri memleketçi şiirin ilk örneği sayılır.
* Eserlerinde Anadolu, Anadolu’nun halkı, yoksulluğu, kültürü gözlemci bir tavır içinde anlatılmıştır.
* Ünlü “Han Duvarları” şiiri Çamlıbel’in Anadolu’ya yönelişini anlatır. Şair bu yapıtta Anadolu’nun folklorik dokusunu incelemiş ve yansıtmıştır.
* “Dinle Neyden” adlı yapıtında Beş Hececilerin eğilimlerini anlatır.
Yapıtları:
Şiir:
* Han Duvarları
* Dinle Neyden
* Gönülden Gönüle
* Çoban Çeşmesi
* Bir Ömür Böyle Geçti
* Akıncı Türküleri
Oyun:
* Canavar
* Akın
* Yayla Kartalı
Roman:
* Yıldız Yağmuru
2- AHMET KUTSİ TECER (1901 - 1967)
“Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gitmesek de görmesek de
O köy bizim köyümüzdür.”
* Kendisi felsefecidir ama edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
* Halk kültürünün öğelerini, türkü, masal... derledi. Âşık Veysel’i Türkiye’ye tanıttı.
* Halk kültürüne geniş yer vermiştir. “Köşe Başı” Adlı yapıtını ortaoyunu tekniklerinden faydalanarak yazmıştır. “Koçyiğit Köroğlu” yapıtı bir tür folklor araştırması niteliği taşır.
* Hece ölçüsüyle şiir yazma geleneğinin içinde yeni biçimler arayan bir şairdir. 5 Hececiler gurubuna katılmadan aynı dönemde hece ile şiirler yazmıştır.
* Şiirinde halk yazını öğeleriyle batı tekniklerini birleştirme çabası görülür.
* Duygusal yönü ağır basan memleket şiirlerini içtenlikle ve ince bir söyleyiş güzelliği ile yazmıştır.
* Dergâh, Varlık, Oluş dergilerinde yazılar yazmıştır.
Yapıtları:
Şiir:
* Şiirler
Oyunları:
* Köşe Başı,
* Bir Pazar Günü,
* Satılık Ev
* Koçyiğit Köroğlu (Manzum Piyes)
3- NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 - 1983)
* Gençlik yıllarında yazdığı şiirlerde ülke şiirinin konu arayışı gözümüze çarpar.
* Daha sonra bunalım çizgisine yükseldiği anlaşılan bireysel sıkıntı ve patlamalarını anlatır. Bireysel ruh hallerinin, kendisi içinde dışa açılmaları olarak nitelendirilebilecek şiirler yazmıştır. Bu dönemde işlediği en belirgin tema ölüm temasıdır.
* Şiirinin ilerleyen dönemlerinde gizemcilik (mitsizim) ön plana çıkar.
* Din ve tasavvuf konuları ile de ilgilenmiş, olgunluk döneminde verdiği eserlerinde bu kimliğini ortaya koymuştur.
* Tarih, medeniyet, batılılaşma, politika yazın konularını oluşturmaktadır.
* Şiirlerinde yalnızlık, sevgi, ayrılık, özlemdin, Allah sevgisi gibi temalar ağır basar.
* Şiirlerinde temiz ve berrak bir Türkçe kullanmıştır.
Yapıtları:
Şiirler:
* Kaldırımlar,
* Sonsuzluk Kervanı
* Ben ve Öteki
* Örümcek Ağı
* Çile.
Oyunları:
* Tohum ve Toprak
* Bir Adam Yaratmak
* Para
İnceleme:
* Namık Kemal
* Ulu Hakan İkinci Abdülhamit Han
Bütün Eserleri:
* Büyük Doğu
4- MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883 - 1952)
* Öykücülüğü ile edebiyatımızda yer etmiştir.
* Öykü türünün, durum öyküsü (olaysız öykü) türünde eserler vermiştir. Bu öykü türünü geliştiren de Esendal’dır. (Olay öyküsüne Çehov Tarzı Öyküler denir.)
* Öykülerinde insanlar günlük yaşamlarının olağan ilişkileri içinde çıkar karşımıza.
* Hangi sınıftan olursalar olsunlar bireylerin belirgin özellikleri, çarpıcı yanları öykünün havasına hâkimdir.
* Silik, sıradan insanları konu edinir. Kişileri tarafsız bir gözlemci olarak ele alır.
* Kahramanlarını kısa cümlelerle tanıtır. Betimlemeleri pek kullanmaz.
* Konuları: Acıma, sevgi, yozlaşma, yönetici ve aydınların halk sorunlarına bakışı, aile, evlilik gibi konuları işlemiştir.
* Dili: Ayrıntılardan temizlenmiş, arı bir dil. Zaman zaman okurla sohbet edermiş gibi araya girer.
Yapıtları:
Roman:
* Ayaşlı ve Kiracıları
Öyküleri:
* Otlakçı
* Mendil Altında
* Ev Ona Yakıştı
5- REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889 - 1956)
* Babası doktor olduğundan Anadolu’nun çeşitli kasabalarında büyümüştür. Bu nedenle Anadolu’yu yapıtlarında başarıyla anlatmıştır. Bir dekor olarak kullanmıştır.
* Kahramanlarını çevresiyle birlikte başarılı bir gözlemle verir. Kahramanlarını içinde bulundukları çevreyle olgunlaştırır. Kahramanlarından birçoğu gerçek kişilerdir. Tanıdığı, gözlemlediği kişilerdir anlattıkları. Memurların yaşamları ve
yaşadıkları da işlediği diğer kahramanlardır. Bu kahramanları realist bir şekilde
anlatmıştır.
* Yapıtlarının bir bölümünde Cumhuriyet rejiminin getirdiği idealleri işlemiştir.
* Onun yapıtlarında Anadolu halkı, halkın değer yargıları, cahilliği, eğitim anlayışı ile olması gereken Cumhuriyet rejiminin laik, çağdaş eğitim anlayışı bakışıyla eleştirel ve eğitimci bir bakış açısıyla işlenmiştir.
* Nesil çatışmaları, doğu - batı ikileminde kimlik bunalımı arayan İstanbul halkı işlediği diğer konulardandır.
* Dili akıcıdır. İnsanları doğal halleriyle konuşma dilini kullanarak vermiştir.
* Roman kurgusu sağlamdır.
Yapıtları:
Öyküleri:
* Tanrı Misafiri
* Sönmüş Yıldızlar
Romanları:
* Çalıkuşu
* Damga
* Dudaktan Kalbe
* Akşam Güneşi
* Yeşil Gece
* Yaprak Dökümü
* Miskinler Tekkesi
* Kan Davası
* Kızılcık Dalları
* Değirmen
Anı:
* Anadolu Notları
Oyun:
* Hülleci
6- ZEKİ ÖMER DEFNE (1903 - 1992)
* Kendine özgü şiir anlayışı ile halk şiiri arasında bir köprü kurar.
* Halk şiiri ve halk söyleyişinden etkilenir.
* Günlük olaylardan uzak bir dünyanın güzelliklerini anlatır.
* Bazı illerimize güzellemeler yazmıştır.
* Halk şiirinde yer alan motifleri kullanmıştır.
Yapıtları:
* Denizden Çalınmış Ülke (1971)
* Sessiz Nehir (1985)
* Kardelenler (1988)
7- AHMET MUHİP DIRANAS (1909 - 1980)
* Sembolizm etkisinde kalmıştır.
* Şiirlerinde biçim ve uyum önemli iki ilkedir. Bu nedenle ölçüye ve uyağa
önem vermiştir.
* Oyunlarında düşle gerçeği, bugünle geçmişi birlikte almıştır.
* Toplumsal konulardan, günün sorunlarından çok, duyguların sonsuzluğuna yönelmiştir.
* Fahriye Abla ve Seranad en ünlü şiirleridir.
Yapıtları:
Şiir:
* Şiirler
Yazılar:
* O Böyle İstemezdi.
Oyunları:
* Gölgeler
* Çıkmaz Oyun
8- ORHAN VELİ KANIK (1914 - 1950)
* Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte Garip Akımını başlatır.
* Ona göre “Her şey şiirin konusu olabilir.”
* Gündelik yaşamı. Doğal bir anlatımla, esprili bir dille anlatmıştır.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Garip
* Vazgeçemediğim
* Yenisi
* Karşı
* Bütün Şiirleri
Düz Yazıları - Çevirileri:
* La Fontaine’nin masallarını nazım türünde çevirdi.
* Nasreddin Hoca fıkralarından bazılarını nazma çevirmiştir.
* Bütün Yazıları 1,2
* Çeviri şiirler
9- BEHÇET NECATİGİL (1916 - 1979)
* Şiirini açık ve anlaşılır yazmaya özen göstermiştir.
* Kendisine özgü bir şiir dili kullanmıştır.
* Zengin bir sözcük hazinesi vardır.
* Divan edebiyatının ve halk edebiyatının yöntemlerini çok iyi tanıdığı için bu edebiyatlardan da yararlanmıştır.
* Yapıtlarında büyük kent insanının kaygılarını, sevgi, aşk, yalnızlık gibi lirik konuları işlemiştir. Toplum ve toplumun yaşadığı sorunlar onun şiirinde ifade bulmuştur. Ayrıca sıradan bir insanın duygularını, yaşamını şiirinde anlatmıştır.
* Batı dillerinden dilimize birçok yapıt çevirmiştir.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Kapalı Çarşı
* Evler
* Eski Toprak
* Arada
* Kareler
* Aklar
* İki Başına Yürümek
Tiyatro:
* Yıldızlara Bakmak
* Gece Aşevi
* Üç Turnalar
İnceleme:
* Küçük Mitoloji Sözlüğü
* Edebiyatımızda Eserler sözlüğü
* Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü
10- ATTİLÂ İLHAN (1925 - 2005)
* Mavi Dergisinde yazdığı şiirlerle II. Yeni şiirinin toplumla ilgilenmeyen bazı şairlerinin bu yanına karşı çıktı.
* Şiirin gösterişli imgelerden oluşamayacağını belirtti.
* II. Yeni şiirini toplumcu gerçekçi olmamakla suçladı. Anlaşılmaz imgelerle şiir yazmalarını eleştirdi.
* İlhan’ın şiirleri liriktir.
* Şiirlerinde derin bir hayal örgüsü vardır.
* Şiirlerinde toplumsal olaylar destansı bir nitelikte işlenir.
* Kişisel ve toplumsal ana duyguları imge zenginliği içinde ve değişik müzikler yaratarak verir.
* Şiirlerinde barış, özgürlük, adalet, halkçılık, insan sevgisi, gelecek umudu gibi toplumsak konuları işlediği gibi; bunalım, yalnızlık, aşk, umutsuzluk, ölüm... gibi bireysel konuları da işlemiştir.
* İlk şiirlerinde Divan edebiyatının ve halk edebiyatının ses ve biçim özelliklerinden yararlandığı görülür.
Yapıtları:
Şiirleri:
* Duvar
* Sisler Bulvarı
* Yağmur Kaçağı
* Ben Sana Mecburum
* Belâ Çiçeği
* Yasak Sevişmek
* Böyle Bir Sevmek
* Elde Var Hüzün
* Korkunun Krallığı
Romanları:
* Sokaktaki Adam
* Kurtlar Sofrası
* Bıçağın Ucu
* Sırtlan Payı
* Yaraya Tuz Basmak
* Fena Halde Leman
* Dersaadette Sabah Ezanları
* Karanlıkta Biz
Gezi:
* Abbas Yolcu
* Batı’nın Deli Gömleği
Deneme ve Anı:
* Hangi Batı
* Hangi Atatürk
* İkinci Yeni Savaşı
* Sağım Solum Sobe
* Hangi Edebiyat
* Hangi Küreselleşme
* Aydınlar Savaşı
* Hangi Laiklik
* Ulusal Kültür Savaşı
Senaryoları:
* Kartallar Yüksek Uçar
* Yarın Artık Bugündür
* Yıldızlar Gece Büyür
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, 1940 Yılı Sonrası, Hisar Grubu, Maviciler, Garip Akımı
12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI
1929 ekonomik bunalımı birçok ülkede ekonomik bunalıma neden oldu. 1940’lı yıllara gelinene kadar dünya ülkeleri çok güç günler yaşadı. Derken 2. Dünya Savaşı başladı.
Sanatçılar savaş karşıtı yapıtlar verdiler. Bu zorlu günler, yoksul Türkiye’yi de vurdu. Sanatçılar yoksulluğu, ezilmişliği, barışı, birdenbire zenginleşenleri, yoksul ile zengin arasında yükselen ekonomik ve sosyal uçurumu anlattılar yapıtlarında. Köy ve köylü, Adana’daki pamuk tarlaları, gündelikçi işçiler, varoşlarda oluşan yoksulluk, fabrikalar, fabrika işçileri, memurlar, devlet yönetiminde görülen aksaklıklar... son dönem edebiyatçılarının en çok işledikleri konular oldu.
Bu arada Cumhuriyet’in temel ilkeleri doğrusunda da yapıtlar verilmeye devam edildi.
1941 yılında tercüme bürosu kuruldu. Bu sayede çok sayıda Doğu ve Batı klasiği dilimize çevrildi. Böylece dünya edebiyatı daha yakından takip edilebildi. Bu durum da etkileşimleri güçlendirdi. Artık Türk edebiyatı da dünya edebiyatının rüzgârına kapılabilmektedir. Çok yönlü olarak gelişebilmektedir. Konular uçsuzlaşmaktadır.
Bu dönemde dil, köyde köylünün dili, kasabada kasaba dili, İstanbul’da İstanbul dili yapıtların dili oldu.
Deneme ve eleştiri türü gelişti. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç önemli isimlerdir.
1940 SONRASI ORTAYA ÇIKAN GRUPLAR
1. Garipçiler
2. Toplumcular
3. Köy gerçeklerini dile getirenler
4. Varoluşçular
5. Hisarcılar
6. İkinci Yeniler
7. Bağımsızlar
8. Maviciler
HİSAR GRUBU (1950)
* Mehmet Çınarlı
* İlhan Geçer
* Munis Faik Ozansoy
* Yahya Benekay
* Gültekin Samanoğlu
* Talat Sait Halman
1940 sonrasında Garip şiirine ilk tepki 1950 yılında çıkmaya başlayan Hisar dergisi etrafında toplanan bir grup şair tarafından ortaya konmuştur.
Onlara göre başka ulusları taklit ederek ulusal bir sanat oluşturulamaz.
Yeni bir sanat oluşturmak için mutlaka eskisini reddetmek gerekmez.
Yenilik eskisinin içinden doğmalıdır.
Sanat ideolojinin baskısı altında olmamalı, belli bir dünya görüşünün propagandasını yapmamalıdır.
Şiirde öztürkçeci ve tasfiyeci olmamalıdır.
Hisar şairlerini memleketçi şiirin takipçisi görebiliriz. Geleneği reddeden Garip Akımına ve ideolojik şiire yönelen Nazım Hikmet’e karşı çıkmışlardır.
MAVİCİLER (1952 - 1956)
* Attila İLHAN
* Özdemir Nutku
* Yılmaz Gruda
* Ahmet Oktay
* Demirtaş Ceyhun
* Demir Özlü
* Ece Ayhan
*Tahsin Yücel
1952 - 1956 yılları arasında ünlü şair Attila İlhan’ın önderliğinde toplumcu gerçekçi sanatçıların “Mavi” adlı dergide yazmaya başlamalarıyla oluşan bir edebiyat akımıdır.
Garipçilerin sanat anlayışına karşı çıktılar.
Bu hareketi destekleyen şairlere “Maviciler” denmiştir.
GARİP AKIMI - GARİPÇİLER
BİRİNCİ YENİ AKIMI
* Orhan Veli Kanık
* Melih Cevdet Anday
* Oktay Rifat Horozcu
Garipçiler, şiirlerini; Garip adlı kitapta yayımlamışlardır.
Bu kitabın önsözünde şiir hakkındaki düşüncelerini yayımlamışlardır. Böylece şiire yeni bir bakış açısı getirmişler ve şiirin etrafındaki duvarları yıkmıştır.
Garip Akımının şiir anlayışı:
* Ölçüyü ve uyağı önemsemeden serbestçe yazmak,
* Şairanelikten uzak durmak, süslü sanatlı söyleyişleri benimsememek,
* Şiiri gerçek yaşama, sokağa çıkarmak,
* Yapmacıksız bir söyleyişle günlük yaşamın içinde halktan insanları yakalamak,
* Her sıradan insanları ve en basit konuları şiire konu edinebilmek,
* Halk deyişlerinden yararlanıp, halkın dilini kullanmak,
* Toplumda görülen aksaklıkları, yer yer toplumsal yergilere başvurmak
İKİNCİ YENİ AKIMI: 1950 - 1955
* Cemal Süreyya
* İlhan Berk
* Edip Cansever
* Ece Ayhan
* Turgut Uyar
* Sezai Karakoç
* Ülkü Tamer
* I. Yeni’ye tepki olarak ortaya çıkmışlardır.
* İnsanın bilinçaltına inerler,
* Doğayı, insanı ve gözlemlediklerini kendilerine özgü bir anlayışla verirler.
* Garipçilerden Oktay Rifat ve Melih Cevdet de daha sonra II. Yeni’ye katılmışlardır.
İlkeleri:
* Şiirde öykücü anlatım yolu terk edilmelidir,
* Anlatım kapalı ve soyut olmalıdır,
* Söyleyiş anlamdan daha önemlidir,
* Şiir konuşma dilinden uzak, özgün, mantık dokusundan arındırılmış olmalıdır,
* Şiir toplumsal sorunlara çözüm bulma aracı olmalıdır.
* Şiirin amacı toplumu eğitmek değildir,
* Şiirde ahenk; ölçü ve uyak ile değil musiki ve anlatım zenginliğiyle sağlanmalıdır.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI
1929 ekonomik bunalımı birçok ülkede ekonomik bunalıma neden oldu. 1940’lı yıllara gelinene kadar dünya ülkeleri çok güç günler yaşadı. Derken 2. Dünya Savaşı başladı.
Sanatçılar savaş karşıtı yapıtlar verdiler. Bu zorlu günler, yoksul Türkiye’yi de vurdu. Sanatçılar yoksulluğu, ezilmişliği, barışı, birdenbire zenginleşenleri, yoksul ile zengin arasında yükselen ekonomik ve sosyal uçurumu anlattılar yapıtlarında. Köy ve köylü, Adana’daki pamuk tarlaları, gündelikçi işçiler, varoşlarda oluşan yoksulluk, fabrikalar, fabrika işçileri, memurlar, devlet yönetiminde görülen aksaklıklar... son dönem edebiyatçılarının en çok işledikleri konular oldu.
Bu arada Cumhuriyet’in temel ilkeleri doğrusunda da yapıtlar verilmeye devam edildi.
1941 yılında tercüme bürosu kuruldu. Bu sayede çok sayıda Doğu ve Batı klasiği dilimize çevrildi. Böylece dünya edebiyatı daha yakından takip edilebildi. Bu durum da etkileşimleri güçlendirdi. Artık Türk edebiyatı da dünya edebiyatının rüzgârına kapılabilmektedir. Çok yönlü olarak gelişebilmektedir. Konular uçsuzlaşmaktadır.
Bu dönemde dil, köyde köylünün dili, kasabada kasaba dili, İstanbul’da İstanbul dili yapıtların dili oldu.
Deneme ve eleştiri türü gelişti. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç önemli isimlerdir.
1940 SONRASI ORTAYA ÇIKAN GRUPLAR
1. Garipçiler
2. Toplumcular
3. Köy gerçeklerini dile getirenler
4. Varoluşçular
5. Hisarcılar
6. İkinci Yeniler
7. Bağımsızlar
8. Maviciler
HİSAR GRUBU (1950)
* Mehmet Çınarlı
* İlhan Geçer
* Munis Faik Ozansoy
* Yahya Benekay
* Gültekin Samanoğlu
* Talat Sait Halman
1940 sonrasında Garip şiirine ilk tepki 1950 yılında çıkmaya başlayan Hisar dergisi etrafında toplanan bir grup şair tarafından ortaya konmuştur.
Onlara göre başka ulusları taklit ederek ulusal bir sanat oluşturulamaz.
Yeni bir sanat oluşturmak için mutlaka eskisini reddetmek gerekmez.
Yenilik eskisinin içinden doğmalıdır.
Sanat ideolojinin baskısı altında olmamalı, belli bir dünya görüşünün propagandasını yapmamalıdır.
Şiirde öztürkçeci ve tasfiyeci olmamalıdır.
Hisar şairlerini memleketçi şiirin takipçisi görebiliriz. Geleneği reddeden Garip Akımına ve ideolojik şiire yönelen Nazım Hikmet’e karşı çıkmışlardır.
MAVİCİLER (1952 - 1956)
* Attila İLHAN
* Özdemir Nutku
* Yılmaz Gruda
* Ahmet Oktay
* Demirtaş Ceyhun
* Demir Özlü
* Ece Ayhan
*Tahsin Yücel
1952 - 1956 yılları arasında ünlü şair Attila İlhan’ın önderliğinde toplumcu gerçekçi sanatçıların “Mavi” adlı dergide yazmaya başlamalarıyla oluşan bir edebiyat akımıdır.
Garipçilerin sanat anlayışına karşı çıktılar.
Bu hareketi destekleyen şairlere “Maviciler” denmiştir.
GARİP AKIMI - GARİPÇİLER
BİRİNCİ YENİ AKIMI
* Orhan Veli Kanık
* Melih Cevdet Anday
* Oktay Rifat Horozcu
Garipçiler, şiirlerini; Garip adlı kitapta yayımlamışlardır.
Bu kitabın önsözünde şiir hakkındaki düşüncelerini yayımlamışlardır. Böylece şiire yeni bir bakış açısı getirmişler ve şiirin etrafındaki duvarları yıkmıştır.
Garip Akımının şiir anlayışı:
* Ölçüyü ve uyağı önemsemeden serbestçe yazmak,
* Şairanelikten uzak durmak, süslü sanatlı söyleyişleri benimsememek,
* Şiiri gerçek yaşama, sokağa çıkarmak,
* Yapmacıksız bir söyleyişle günlük yaşamın içinde halktan insanları yakalamak,
* Her sıradan insanları ve en basit konuları şiire konu edinebilmek,
* Halk deyişlerinden yararlanıp, halkın dilini kullanmak,
* Toplumda görülen aksaklıkları, yer yer toplumsal yergilere başvurmak
İKİNCİ YENİ AKIMI: 1950 - 1955
* Cemal Süreyya
* İlhan Berk
* Edip Cansever
* Ece Ayhan
* Turgut Uyar
* Sezai Karakoç
* Ülkü Tamer
* I. Yeni’ye tepki olarak ortaya çıkmışlardır.
* İnsanın bilinçaltına inerler,
* Doğayı, insanı ve gözlemlediklerini kendilerine özgü bir anlayışla verirler.
* Garipçilerden Oktay Rifat ve Melih Cevdet de daha sonra II. Yeni’ye katılmışlardır.
İlkeleri:
* Şiirde öykücü anlatım yolu terk edilmelidir,
* Anlatım kapalı ve soyut olmalıdır,
* Söyleyiş anlamdan daha önemlidir,
* Şiir konuşma dilinden uzak, özgün, mantık dokusundan arındırılmış olmalıdır,
* Şiir toplumsal sorunlara çözüm bulma aracı olmalıdır.
* Şiirin amacı toplumu eğitmek değildir,
* Şiirde ahenk; ölçü ve uyak ile değil musiki ve anlatım zenginliğiyle sağlanmalıdır.
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, 1940 Yılına Kadar, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler
12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1940 YILINA KADAR TÜRK EDEBİYATI
* Bu dönem, ülkemizde tüm kurumlarda köklü değişikliklerin olduğu, ulusalcı, uygarlıkçı bir dönemdir.
* Teokratik devlet biçiminden, demokratik devlet biçimine yöneliş, laiklik, hukuk alanındaki değişiklikler, Latin alfabesine geçiş, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun kurulması, kalkınma ve eğitim seferberliği. Ülkenin değişmekte olan yüzünü göstermektedir. Bu durum edebiyatta da yüzünü göstermiş, bir doku değişikliğine yol açmıştır.
* Dilin özleşmesi hızlanmıştır. TDK’nin kurulmasıyla bilimsel nitelik kazanmıştır.
* Cumhuriyet Dönemine kadar yazar ve şairlerimiz büyük kentlerde yaşayan varlıklı kişilerdi. Bu dönemde özellikle de Köy Enstitülerinin kurulmasıyla toplumun her kesiminden yazarlar yetişmeye başladı. Böylece köylüyü ve halkı anlatan; halka yönelmiş bir edebiyat oluşturulmuştur. Memleket Edebiyatı geleneği oluşmuştur.
* Gerçekçi ve gözlemci anlatım dikkati çeker. Duygusal yapaylıktan uzak, süs ve özentiden uzaklaşılır. Gerçekler çıplak bir dille çarpıtılmadan anlatmıştır.
* Tiyatro alanında önemli gelişmeler olmuştur.
* Dönemin ilk belirgin örneklerini Yakup Kadri Karaosmanoğlu vermiştir:
Yaban (toplumdaki aksaklıkları işleyen eleştirel tavır),
Kiralık Konak (üç ayrı kuşağı anlatmıştır),
Hüküm Gecesi, Bir Sürgün, Nur Baba.
* Açlık ve savaşlardan sonra toplum Reşat Nuri'nin duygusal aşk romanı Çalıkuşu ile sarsıldı. Kendisine yeni hedefler belirledi.
* Peyami Safa psikolojik çözümleme yolu ile Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya'nın Koltuğu adlı eserleriyle karşımıza çıkar. Fatih Harbiye Romanında ise Doğu-Batı çelişkisi anlatılır.
* Mithat Cemal Kuntay "Üç İstanbul ile tarihsel roman örneğini vermiştir.
* Gerçekçilik, 1930'da Sabahattin Ali ile Türkiye' ye yerleşti. (Kuyucaklı Yusuf)
* Sebahattin Ali aile, kişi, olay, tarih, çevre, sorun, düşünce ve duyguları ekonomik altyapıya ve onun biçimlendirici etkisine bağlayarak öyküyü ve romanı olgunlaştırmıştır.
* Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan alafrangalığa özenen gençlik ile eski nesil
çatışmaları eserlerde konu oldu. Eski değerlerle batılı anlayış çatıştı.
* Halk kültürüne önem verildi. Folklor çalışmalarına hız verildi.
Memleketçi şiirin öncüleri:
* Ömer Bedreddin Uşaklı
* Ahmet Kutsi Tecer
* Ali Mümtaz Arolat
Vatanın kutsallığı - kahramanlık temalarını işleyen şairler:
* Necmettin Halil Onan
* Halit Fahri Ozansoy
* Behçet Kemal Çağlar
* Orhan Şaik Gökyay
Diğer önemli şairler:
* Necip Fazıl Kısakürek
* Ziya Osman Saba
* Ahmet Hamdi Tanpınar
* Nazım Hikmet
1940 ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
* Genellikle dörtlük nazım birimi kullanılmıştır. Kafiye örgüsünde çapraz ve sarma kafiyelerde kullanıldı.
* Hece ölçüsü kullanıldı. Bunun yanında serbest nazım iyice benimsenmiştir.
* Serbest nazım giderek artan şekilde kullanıldı.
* Şiirler sade, anlaşılır, açık bir dille yazıldı.
BEŞ HECECİLER:
* Faruk Nafiz Çamlıbel
* Yusuf Ziya Ortaç
* Orhan Seyfi Orhon
* Halit Fahri Ozansoy
* Enis Behiç Koryürek
“Aruz sizin olsun hece bizimdir
Halkın söylediği Türkçe Bizimdir
Leyl sizin, şeb sizin, hece bizimdir.
Değildir bir mana üç ada muhtaç.
ZİYA GÖKALP
* Ziya Gökalp’ın yukarıdaki sanat adlı şiirini kendilerine ilke benimsenmiş görünürler.
* Birinci Dünya Savaşı yıllarında devrin yöneticileri tarafından ulusal coşkuyu
yaratacak şiirler yazmaları için teşvik edilmiştir.
* Mili edebiyat ilkesine bağlıdır.
* Anadolu halkının hayatını, sanat anlayışını, kültürünü eserlerinde tema olarak seçtiler.
* Kahramanlık şiirleri yazdılar.
* Halk şiirinin nazım biçimlerini benimsediler.
* Yalın, sade, süssüz bir anlatımı benimsediler. Halk dilini yönelişleri yer yer
basmakalıp söyleyişlere yol açtı.
* Halkın beğenilerini ve kültürünü eserlerinde tema olarak seçtiler.
* Divan edebiyatı anlayışının kırılmasına yol açtılar.
YEDİ MEŞALECİLER:
* Sabri Esat Siyavuşgil
* Ziya Osman Saba
* Yaşar Nabi Nayır
* Muammer Lütfü
* Vasfi Mahir Kocatürk
* Cevdet Kudret
* Kenan Hulisi Koray
* Milli edebiyat şairlerinin, özellikle de Beş Hececilerin gerçekçilik ve içtencilikten uzak şiirine tepki olarak, şiirde içtenliği savunan
yedi genç şairin oluşturduğu topluluğa “Yedi Meşaleciler” denir.
* Canlı lık, samimiyet ve daima yenilik gibi ilkelerle yola çıktılar.
* 1928 yılında çıkardıkları Yedi Meşale dergisinde şiirlerini ve şiir üstüne düşüncelerini yayımlamışlardır.
* Hece ölçüsünü kullandılar.
* Batı edebiyatını özellikle Fransız edebiyatını kendilerine örnek alıp izleyeceklerini söylemelerine rağmen Beş Hececilerin izinden gitmişlerdir.
* Fransız sembolistlerden etkilendiler.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1940 YILINA KADAR TÜRK EDEBİYATI
* Bu dönem, ülkemizde tüm kurumlarda köklü değişikliklerin olduğu, ulusalcı, uygarlıkçı bir dönemdir.
* Teokratik devlet biçiminden, demokratik devlet biçimine yöneliş, laiklik, hukuk alanındaki değişiklikler, Latin alfabesine geçiş, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun kurulması, kalkınma ve eğitim seferberliği. Ülkenin değişmekte olan yüzünü göstermektedir. Bu durum edebiyatta da yüzünü göstermiş, bir doku değişikliğine yol açmıştır.
* Dilin özleşmesi hızlanmıştır. TDK’nin kurulmasıyla bilimsel nitelik kazanmıştır.
* Cumhuriyet Dönemine kadar yazar ve şairlerimiz büyük kentlerde yaşayan varlıklı kişilerdi. Bu dönemde özellikle de Köy Enstitülerinin kurulmasıyla toplumun her kesiminden yazarlar yetişmeye başladı. Böylece köylüyü ve halkı anlatan; halka yönelmiş bir edebiyat oluşturulmuştur. Memleket Edebiyatı geleneği oluşmuştur.
* Gerçekçi ve gözlemci anlatım dikkati çeker. Duygusal yapaylıktan uzak, süs ve özentiden uzaklaşılır. Gerçekler çıplak bir dille çarpıtılmadan anlatmıştır.
* Tiyatro alanında önemli gelişmeler olmuştur.
* Dönemin ilk belirgin örneklerini Yakup Kadri Karaosmanoğlu vermiştir:
Yaban (toplumdaki aksaklıkları işleyen eleştirel tavır),
Kiralık Konak (üç ayrı kuşağı anlatmıştır),
Hüküm Gecesi, Bir Sürgün, Nur Baba.
* Açlık ve savaşlardan sonra toplum Reşat Nuri'nin duygusal aşk romanı Çalıkuşu ile sarsıldı. Kendisine yeni hedefler belirledi.
* Peyami Safa psikolojik çözümleme yolu ile Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya'nın Koltuğu adlı eserleriyle karşımıza çıkar. Fatih Harbiye Romanında ise Doğu-Batı çelişkisi anlatılır.
* Mithat Cemal Kuntay "Üç İstanbul ile tarihsel roman örneğini vermiştir.
* Gerçekçilik, 1930'da Sabahattin Ali ile Türkiye' ye yerleşti. (Kuyucaklı Yusuf)
* Sebahattin Ali aile, kişi, olay, tarih, çevre, sorun, düşünce ve duyguları ekonomik altyapıya ve onun biçimlendirici etkisine bağlayarak öyküyü ve romanı olgunlaştırmıştır.
* Tanzimat’tan sonra ortaya çıkan alafrangalığa özenen gençlik ile eski nesil
çatışmaları eserlerde konu oldu. Eski değerlerle batılı anlayış çatıştı.
* Halk kültürüne önem verildi. Folklor çalışmalarına hız verildi.
Memleketçi şiirin öncüleri:
* Ömer Bedreddin Uşaklı
* Ahmet Kutsi Tecer
* Ali Mümtaz Arolat
Vatanın kutsallığı - kahramanlık temalarını işleyen şairler:
* Necmettin Halil Onan
* Halit Fahri Ozansoy
* Behçet Kemal Çağlar
* Orhan Şaik Gökyay
Diğer önemli şairler:
* Necip Fazıl Kısakürek
* Ziya Osman Saba
* Ahmet Hamdi Tanpınar
* Nazım Hikmet
1940 ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
* Genellikle dörtlük nazım birimi kullanılmıştır. Kafiye örgüsünde çapraz ve sarma kafiyelerde kullanıldı.
* Hece ölçüsü kullanıldı. Bunun yanında serbest nazım iyice benimsenmiştir.
* Serbest nazım giderek artan şekilde kullanıldı.
* Şiirler sade, anlaşılır, açık bir dille yazıldı.
BEŞ HECECİLER:
* Faruk Nafiz Çamlıbel
* Yusuf Ziya Ortaç
* Orhan Seyfi Orhon
* Halit Fahri Ozansoy
* Enis Behiç Koryürek
“Aruz sizin olsun hece bizimdir
Halkın söylediği Türkçe Bizimdir
Leyl sizin, şeb sizin, hece bizimdir.
Değildir bir mana üç ada muhtaç.
ZİYA GÖKALP
* Ziya Gökalp’ın yukarıdaki sanat adlı şiirini kendilerine ilke benimsenmiş görünürler.
* Birinci Dünya Savaşı yıllarında devrin yöneticileri tarafından ulusal coşkuyu
yaratacak şiirler yazmaları için teşvik edilmiştir.
* Mili edebiyat ilkesine bağlıdır.
* Anadolu halkının hayatını, sanat anlayışını, kültürünü eserlerinde tema olarak seçtiler.
* Kahramanlık şiirleri yazdılar.
* Halk şiirinin nazım biçimlerini benimsediler.
* Yalın, sade, süssüz bir anlatımı benimsediler. Halk dilini yönelişleri yer yer
basmakalıp söyleyişlere yol açtı.
* Halkın beğenilerini ve kültürünü eserlerinde tema olarak seçtiler.
* Divan edebiyatı anlayışının kırılmasına yol açtılar.
YEDİ MEŞALECİLER:
* Sabri Esat Siyavuşgil
* Ziya Osman Saba
* Yaşar Nabi Nayır
* Muammer Lütfü
* Vasfi Mahir Kocatürk
* Cevdet Kudret
* Kenan Hulisi Koray
* Milli edebiyat şairlerinin, özellikle de Beş Hececilerin gerçekçilik ve içtencilikten uzak şiirine tepki olarak, şiirde içtenliği savunan
yedi genç şairin oluşturduğu topluluğa “Yedi Meşaleciler” denir.
* Canlı lık, samimiyet ve daima yenilik gibi ilkelerle yola çıktılar.
* 1928 yılında çıkardıkları Yedi Meşale dergisinde şiirlerini ve şiir üstüne düşüncelerini yayımlamışlardır.
* Hece ölçüsünü kullandılar.
* Batı edebiyatını özellikle Fransız edebiyatını kendilerine örnek alıp izleyeceklerini söylemelerine rağmen Beş Hececilerin izinden gitmişlerdir.
* Fransız sembolistlerden etkilendiler.
29 Mart 2020 Pazar
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - VI. Ünite Öğretici Metinler, Makale, Deneme, Fıkra, Röportaj, Hatıra, Otobiyografi
IV. ÜNİTE - ÖĞRETİCİ METİNLER
Tanım:
Bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, üşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlere denir.
Özellikleri:
* Bu metinler ele aldığı konuya göre deneme, makale, fıkra gibi farklı isimler alır.
* Hepsi düzyazı şeklindedir ancak konuyu ele alış şekilleri farklıdır.
* Bu tür metinlerde okuyucuya verilmek istenen mesaj genellikle doğrudan aktarılır.Bu mesaja ana düşünce denir.
* Öğretici metinlerde amaç bilgi vermek, öğretmek... olduğu için daha çok günlük dil kullanılır.
* Sanatsal anlatıma,mecaz anlamlı kelimelere fazla yer verilmez.
GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİNLER
Makale:
Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
* Gazete ve dergilerde yayımlanır.
Deneme:
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
* Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
* Samimi bir dil kullanılır.
* Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
* Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
* Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
Fıkra:
Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla,
kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir.
* Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yerverilir.
Sohbet (Söyleşi) :
Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir..
* Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
* Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle karşısındakiyle konuşuyormuş hissi verir.
* İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
Eleştiri :
Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlaştırıp belirten yazı türüdür.
* Eleştiri objektif olmalıdır.
* Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
* Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere özneleleştiri, kişisel duygularını katmadığı, objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.
Röportaj :
Yazarın okuyucularına bir konuyu inandırmak için kişi, eşya, eser ya da bir yerle ilgili olarak yaptığı incelemeleri, fotoğraflarla süsleyerek, kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına röportaj denir.
* Röportaj, bir çeşit haberdir. Fakat, röportajda bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri de yer alır.
* Röportajı hazırlayan kişi, konuyu iyice öğrenmeli, yerinde ve gerekli incelemeleri yapmalı, gerekli belgeleri toplamalıdır.
* Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, röportaj, özellikle gazetecilerin uyguladığı bir türdür.
KİŞİSEL HAYATI KONU ALAN METİNLER
Hatıra (Anı) :
Bir yazarın kendisini yaşadığı yada tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.
* Geçmişteki olay üzerine yazılır.
* Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
* Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
* Anı yazarken önce konu tespit edilmeli; sonra ya günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir.
Günlük (Günce) :
Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.
* Kısa yazılardır.
* Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
* Yazarın hayatından izler taşır.
* İçten ve sevecendir.
* Divan edebiyatında Ruzname denir.
Gezi Yazısı :
Yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür.
* Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.
* Eskiden gezi yazılarına seyahatname, seyahat yazıları denirdi.
Biyografi (Yaşam öyküsü) :
Edebiyat, sanat, siyaset, ticaret vb. alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına (biyografi) denir.
* Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
* Açık, sade bir dil kullanılır.
* Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
Otobiyografi (Özyaşam öyküsü) :
Kişinin kendi hayatını anlattığı yazıya otobiyografi denir.
* Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.
Mektup :
Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılara mektup denir.
* Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır.
* Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat Edebiyatı döneminde gelişmeye başlar.
* Mektuplar, dört grupta sınıflanmaktadır:
(1) Özel Mektuplar
(2) Edebî Mektuplar
(3) Resmî ve İş Mektupları
Tanım:
Bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, üşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlere denir.
Özellikleri:
* Bu metinler ele aldığı konuya göre deneme, makale, fıkra gibi farklı isimler alır.
* Hepsi düzyazı şeklindedir ancak konuyu ele alış şekilleri farklıdır.
* Bu tür metinlerde okuyucuya verilmek istenen mesaj genellikle doğrudan aktarılır.Bu mesaja ana düşünce denir.
* Öğretici metinlerde amaç bilgi vermek, öğretmek... olduğu için daha çok günlük dil kullanılır.
* Sanatsal anlatıma,mecaz anlamlı kelimelere fazla yer verilmez.
GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİNLER
Makale:
Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
* Gazete ve dergilerde yayımlanır.
Deneme:
Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
* Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
* Samimi bir dil kullanılır.
* Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
* Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
* Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
Fıkra:
Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla,
kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir.
* Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yerverilir.
Sohbet (Söyleşi) :
Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir..
* Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
* Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle karşısındakiyle konuşuyormuş hissi verir.
* İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
Eleştiri :
Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlaştırıp belirten yazı türüdür.
* Eleştiri objektif olmalıdır.
* Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
* Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere özneleleştiri, kişisel duygularını katmadığı, objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.
Röportaj :
Yazarın okuyucularına bir konuyu inandırmak için kişi, eşya, eser ya da bir yerle ilgili olarak yaptığı incelemeleri, fotoğraflarla süsleyerek, kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına röportaj denir.
* Röportaj, bir çeşit haberdir. Fakat, röportajda bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri de yer alır.
* Röportajı hazırlayan kişi, konuyu iyice öğrenmeli, yerinde ve gerekli incelemeleri yapmalı, gerekli belgeleri toplamalıdır.
* Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, röportaj, özellikle gazetecilerin uyguladığı bir türdür.
KİŞİSEL HAYATI KONU ALAN METİNLER
Hatıra (Anı) :
Bir yazarın kendisini yaşadığı yada tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.
* Geçmişteki olay üzerine yazılır.
* Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
* Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
* Anı yazarken önce konu tespit edilmeli; sonra ya günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir.
Günlük (Günce) :
Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.
* Kısa yazılardır.
* Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
* Yazarın hayatından izler taşır.
* İçten ve sevecendir.
* Divan edebiyatında Ruzname denir.
Gezi Yazısı :
Yazarın yurt içinde ve yurt dışında gezip gördüğü yerlerin ilgi çekici özelliklerini anlattığı yazı türüdür.
* Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.
* Eskiden gezi yazılarına seyahatname, seyahat yazıları denirdi.
Biyografi (Yaşam öyküsü) :
Edebiyat, sanat, siyaset, ticaret vb. alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına (biyografi) denir.
* Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
* Açık, sade bir dil kullanılır.
* Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
Otobiyografi (Özyaşam öyküsü) :
Kişinin kendi hayatını anlattığı yazıya otobiyografi denir.
* Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.
Mektup :
Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılara mektup denir.
* Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır.
* Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat Edebiyatı döneminde gelişmeye başlar.
* Mektuplar, dört grupta sınıflanmaktadır:
(1) Özel Mektuplar
(2) Edebî Mektuplar
(3) Resmî ve İş Mektupları
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - III. Ünite Göstermeye Dayalı Edebi Metinler, Tiyatro, Trajedi, Komedi, Dram, Karagöz, Ortaoyunu, Meddah
GÖSTERMEYE DAYALI EDEBİ METİNLER
* Olayı bir topluluk önünde canlandırma esasına dayanan metinlerdir.
* Ortaoyunu,karagöz,komedi,dram... gibi türler bu bölüme girer.
TİYATRO
Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir. Tiyatro göstermeye bağlı bir güzel sanat dalı olarak “dramatik sanatlar”
dan biridir.
* Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
* Tiyatro metinlerindeki temel ifade biçimi “gösterme” ve “anlatma” dır
* Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
MODERN TÜRLER
A- TRAJEDİ:
Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak ve erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.
* Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojidenalır.
* Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
* Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
* Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
* Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
* Oyunda koroya yer verilir.
* Ünlü trajedi yazarları;
Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles.
Fransız; Corneille, Racine.
B- KOMEDİ:
İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.
* Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
* Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
* Her türlü söze şakaya yer verilir.
* Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
* Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
* Manzum olarak yazılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.
* Türün yazarları;
Yunan - Aristophanes,
Fransız - Moliere.
C- DRAM:
Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.
*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU TÜRLERİ
KARAGÖZ
Seyirlik halk oyunlarından olan Karagöz, bir gölge oyunudur. Oyunda Karagöz cahil halk tipini; Hacivat ise aydın tipini temsil eder. Geleneksel Türk Tiyatrosu ürünlerindendir.
Manda ve deve derisinden yapılan resimlerin, bir ışık yardımıyla sahnedeki perdeye yansıtılmasıyla oluşur. Bir gölge oyunudur. Bu nedenle bazıkaynaklarda “Hayal-i Zıl” şeklinde de adlandırılır.
Kahramanları Karagöz, Hacivat, eşraftan kimseler, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, satıcılardır.
Karagöz; okumamış, hazır cevap, söylenenleri ters anlayan ve buna göre cevaplar veren kaba bir adamdır. Hacivat ise aydın ve yarı aydın kişileri temsil eder. Karagöz oyununda bütün konuşmalar perdenin arkasındaki tek kişi tarafından yapılır.
Bu nedenle Karagöz oynatmak zor bir iştir. Karagöz oyununun oynatıldığı perdeye “hayal perdesi” denir. Oynatan kişi de hayali ya da hayalbaz olarak adlandırılır.
Karagöz oyunu dört bölümden oluşur:
1) Giriş: Sahneye göstermelik denen bir resim konulur.
2) Muhavere: Karagöz ve Hacivat’ın karşılıklı konuşmaları
3) Fasıl (Asıl oyun)
4) Bitiş: Oyunun sonunda hatalar için özür dilenen ve bir sonraki oyunun yerinin belirtildiği bölümdür.
Karagöz oyunundaki tipler ana hatlarıyla şöyle tasnif edilir:
a) Asıl Tipler: Karagöz, Hacivat
b) Şive taklitleri yapan tipler: Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Eğinli, Arap, Acem, Arnavut, Laz, Kürt, Rumelili, Muhacir, Ermeni, Yahudi, Rum, Frenk
c) Hasta Tipler: Beberuhi, Tiryaki, Kekeme, Altıkulaç, Sarhoş, Deli
d) Diğer Tipler: Çelebi, Köçek, Zenne
ORTAOYUNU
* Seyircilerle çevrilmiş bir alanda, yazılı bir metne bağlı kalmadan ve doğaçlama (tuluat) yoluyla oynanan bir oyundur.
* Pişekar ve Kavuklu oyunun temel kişileridir.
* Halkın ortak malıdır.
* Oyunların güldürme unsurları karşılıklı konuşmalardaki söz oyunları, hazır cevaplılık, yanlış anlamalar ve yöresel konuşmaların taklitleridir.
* Oyunda Karagöz ile Kavuklu’nun; Pişekâr ile Hacivat’ın bütün özellikleri aynıdır.
* Karagöz ile Ortaoyunun farkı ise, Karagöz’ün perdede, Orta Oyun’un meydanda oynanmasıdır. Yani Orta Oyunu canlı kişilerle oynanırken Karagöz’de tasvirlerin gölgesi oynatılır.
MEDDAH
* Geleneksel tiyatro içinde yer alan Meddah hikâyelerinde rol alan bütün kişileri, hikâyeyi anlatan ve meddah adıyla anılan tek kişi canlandırır.
* Hikâye anlatmak olan meddahlık bir taklit yapma sanatıdır.
* Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü bir sanatkârda toplanmış bir temaşadır.
* Meddah bir sandalyeye oturarak dinleyicilerine hikâyeler anlatır.
* Meddahın anlatışını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, hikâyeler ve efsaneler oluşturur.
* Meddahın aksesuarını bir mendil ile bir sopa (baston) oluşturur.
* Genellikle güldürücü, ahlâkî ve edebi sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş "râvıyân-ı ahbar ve nâkılân-ı âsar ve muhaddisân-ı ruzigâr şöyle rivayet ederler ki" şeklinde söz başı ile başlar, daha sonra kahramanları sayıp hikâyesini anlatır.
* Meddah hikâyenin kahramanlarını kendi yöresinin dili ve şiveleri ile konuşturan insandır.
KÖY SEYİRLİK OYUNLARI
* Köy seyirlik oyunları, adı üzerinde seyirlik oyunlardır.
* Tıpkı ortaoyunumuzda olduğu gibi bu oyunlar da genellikle köyün ortasında, köy meydanında oynanır.
* Seyirciler çepeçevre oyuncuları çevreler.
* Oyuncu-seyirci ayrılığı hem vardır hem yoktur.
* Oyuncuları oyuna seyirciler hep beraber hazırlar.
* Bir tas, bir şapka, bir baston, bir deve, bir sopa, bir tüfek olabilir.
* Sırası gelen oyuncu seyirci içinden çıkarak oyuna katılır, oyundaki görevi
bittikten sonra yeniden seyircilerin arasına karışır.
* Köy seyirlik oyunlarında da ortaoyununda ve meddahta olduğu gibi doğaçlamaya büyük önem verilir.
Geleneksel tiyatro türlerini modern tiyatro türlerinden ayıran özellikler:
* Geleneksel Türk tiyatrosunda yazılı bir metin yokken modern Türk tiyatrosunda yazılı metin vardır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda sahne ve dekor anlayışı yokken modern Türk tiyatrosunda sahne ve dekor kullanılmaktadır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda belirli tipler varken modern Türk tiyatrosunda çeşitli karakterler ve tipler birlikte yer almaktadır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda taklitler, şive bozuklukları ve yanlış anlamalar önemli bir yer tutarken modern Türk tiyatrosunda konuya göre bir dil kullanılmaktadır.
* Olayı bir topluluk önünde canlandırma esasına dayanan metinlerdir.
* Ortaoyunu,karagöz,komedi,dram... gibi türler bu bölüme girer.
TİYATRO
Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir. Tiyatro göstermeye bağlı bir güzel sanat dalı olarak “dramatik sanatlar”
dan biridir.
* Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
* Tiyatro metinlerindeki temel ifade biçimi “gösterme” ve “anlatma” dır
* Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.
MODERN TÜRLER
A- TRAJEDİ:
Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak ve erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.
* Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojidenalır.
* Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
* Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
* Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
* Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
* Oyunda koroya yer verilir.
* Ünlü trajedi yazarları;
Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles.
Fransız; Corneille, Racine.
B- KOMEDİ:
İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.
* Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
* Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
* Her türlü söze şakaya yer verilir.
* Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
* Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
* Manzum olarak yazılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.
* Türün yazarları;
Yunan - Aristophanes,
Fransız - Moliere.
C- DRAM:
Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.
*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU TÜRLERİ
KARAGÖZ
Seyirlik halk oyunlarından olan Karagöz, bir gölge oyunudur. Oyunda Karagöz cahil halk tipini; Hacivat ise aydın tipini temsil eder. Geleneksel Türk Tiyatrosu ürünlerindendir.
Manda ve deve derisinden yapılan resimlerin, bir ışık yardımıyla sahnedeki perdeye yansıtılmasıyla oluşur. Bir gölge oyunudur. Bu nedenle bazıkaynaklarda “Hayal-i Zıl” şeklinde de adlandırılır.
Kahramanları Karagöz, Hacivat, eşraftan kimseler, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, satıcılardır.
Karagöz; okumamış, hazır cevap, söylenenleri ters anlayan ve buna göre cevaplar veren kaba bir adamdır. Hacivat ise aydın ve yarı aydın kişileri temsil eder. Karagöz oyununda bütün konuşmalar perdenin arkasındaki tek kişi tarafından yapılır.
Bu nedenle Karagöz oynatmak zor bir iştir. Karagöz oyununun oynatıldığı perdeye “hayal perdesi” denir. Oynatan kişi de hayali ya da hayalbaz olarak adlandırılır.
Karagöz oyunu dört bölümden oluşur:
1) Giriş: Sahneye göstermelik denen bir resim konulur.
2) Muhavere: Karagöz ve Hacivat’ın karşılıklı konuşmaları
3) Fasıl (Asıl oyun)
4) Bitiş: Oyunun sonunda hatalar için özür dilenen ve bir sonraki oyunun yerinin belirtildiği bölümdür.
Karagöz oyunundaki tipler ana hatlarıyla şöyle tasnif edilir:
a) Asıl Tipler: Karagöz, Hacivat
b) Şive taklitleri yapan tipler: Kastamonulu, Kayserili, Bolulu, Eğinli, Arap, Acem, Arnavut, Laz, Kürt, Rumelili, Muhacir, Ermeni, Yahudi, Rum, Frenk
c) Hasta Tipler: Beberuhi, Tiryaki, Kekeme, Altıkulaç, Sarhoş, Deli
d) Diğer Tipler: Çelebi, Köçek, Zenne
ORTAOYUNU
* Seyircilerle çevrilmiş bir alanda, yazılı bir metne bağlı kalmadan ve doğaçlama (tuluat) yoluyla oynanan bir oyundur.
* Pişekar ve Kavuklu oyunun temel kişileridir.
* Halkın ortak malıdır.
* Oyunların güldürme unsurları karşılıklı konuşmalardaki söz oyunları, hazır cevaplılık, yanlış anlamalar ve yöresel konuşmaların taklitleridir.
* Oyunda Karagöz ile Kavuklu’nun; Pişekâr ile Hacivat’ın bütün özellikleri aynıdır.
* Karagöz ile Ortaoyunun farkı ise, Karagöz’ün perdede, Orta Oyun’un meydanda oynanmasıdır. Yani Orta Oyunu canlı kişilerle oynanırken Karagöz’de tasvirlerin gölgesi oynatılır.
MEDDAH
* Geleneksel tiyatro içinde yer alan Meddah hikâyelerinde rol alan bütün kişileri, hikâyeyi anlatan ve meddah adıyla anılan tek kişi canlandırır.
* Hikâye anlatmak olan meddahlık bir taklit yapma sanatıdır.
* Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü bir sanatkârda toplanmış bir temaşadır.
* Meddah bir sandalyeye oturarak dinleyicilerine hikâyeler anlatır.
* Meddahın anlatışını, günlük yaşamdaki olaylar, masallar, destanlar, hikâyeler ve efsaneler oluşturur.
* Meddahın aksesuarını bir mendil ile bir sopa (baston) oluşturur.
* Genellikle güldürücü, ahlâkî ve edebi sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş "râvıyân-ı ahbar ve nâkılân-ı âsar ve muhaddisân-ı ruzigâr şöyle rivayet ederler ki" şeklinde söz başı ile başlar, daha sonra kahramanları sayıp hikâyesini anlatır.
* Meddah hikâyenin kahramanlarını kendi yöresinin dili ve şiveleri ile konuşturan insandır.
KÖY SEYİRLİK OYUNLARI
* Köy seyirlik oyunları, adı üzerinde seyirlik oyunlardır.
* Tıpkı ortaoyunumuzda olduğu gibi bu oyunlar da genellikle köyün ortasında, köy meydanında oynanır.
* Seyirciler çepeçevre oyuncuları çevreler.
* Oyuncu-seyirci ayrılığı hem vardır hem yoktur.
* Oyuncuları oyuna seyirciler hep beraber hazırlar.
* Bir tas, bir şapka, bir baston, bir deve, bir sopa, bir tüfek olabilir.
* Sırası gelen oyuncu seyirci içinden çıkarak oyuna katılır, oyundaki görevi
bittikten sonra yeniden seyircilerin arasına karışır.
* Köy seyirlik oyunlarında da ortaoyununda ve meddahta olduğu gibi doğaçlamaya büyük önem verilir.
Geleneksel tiyatro türlerini modern tiyatro türlerinden ayıran özellikler:
* Geleneksel Türk tiyatrosunda yazılı bir metin yokken modern Türk tiyatrosunda yazılı metin vardır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda sahne ve dekor anlayışı yokken modern Türk tiyatrosunda sahne ve dekor kullanılmaktadır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda belirli tipler varken modern Türk tiyatrosunda çeşitli karakterler ve tipler birlikte yer almaktadır.
* Geleneksel Türk tiyatrosunda taklitler, şive bozuklukları ve yanlış anlamalar önemli bir yer tutarken modern Türk tiyatrosunda konuya göre bir dil kullanılmaktadır.
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları - III. Ünite Anlatmaya Dayalı Edebi Metinler, Hikaye, Masal, Destan, Manzum Hikâyer
III. ÜNİTE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER
A- ANLATMAYA DAYALI EDEBİ METİNLER
* Bir olayı anlatmaya dayanan edebi metinler masal, destan, halk hikayesi... gibi metinlerdir.
* Bu metinler dış dünyaya ait olayları kişi,zaman ve mekana bağlı olarak okuyucuya aktarır.
* Destan ve masalla başlayan bu tür romana kadar gelen bir çizgi takip etmiştir.
ROMAN
Yaşanmış ya da yaşanabilecek olayların yer, zaman ve kişiye bağlanarak anlatıldığı uzun soluklu eserlere roman denir.
* Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
* Romandaki bütün olaylar belli bir olay etrafında gelişir. Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
* Şahıs kadrosu geniştir.Kahramanlar tüm yönleriyle tanıtılır.
* Zaman olarak geri dönüşler olur.
Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
-Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
-Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzı, gelenek,görenek ve törelerin ele alındığı romanlardır.
-Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
-Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
-Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
-Polisiye Roman: Konularını polisi ilgilendiren olaylardan alan romanlardır.
HiKAYE
Olmuş ya da olması mümkün olan olayları a nlatan, romana göre daha kısa olay yazılarıdır.
*Romanda birden fazla olay varken hikayelerde çoğunlukla tek bir olay vardır.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Hikayede ayrıntılara girmekten sakınılır,kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
*İki tür hikaye görülür;
a) Olay Hikayesi (Klasik Hikaye): Maupassant tarzı da denir. Olay esastır. Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.
b) Durum-Kesit Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır. Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanık'tır.
MASAL
Genellikle halkın yarattığı , ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan eserlere masal denir.
GENEL ÖZELLİKLERİ:
*Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür.
*Olaylar hayal ürünüdür.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk-haksızlık, adalet-zulüm, alçakgönüllülük–kibir.... gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.
* İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
* İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
* Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.
* Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi (mişli geçmiş) kullanılır.
* Anlatım kısa ve yoğundur.
* Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Masallarda cinler, periler, devler de rol alır.
* Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.
* Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş ...” ya da “ evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ...” gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Türk masallarında dilek bölümü ya“onlar ermiş muradına .... “ ya da “ gökten üç elma düştü ...” biçiminde başlar.
* Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.
* Evrensel konuların işlendiği masallarda eğiticilik esastır.
* Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır. Masallar bu yönüyle didaktik (öğretici) bir nitelik taşır.
* Günümüzde bellli bir kişinin ortaya koyduğu yapma masallarda yazılmaktadır.
HALK HİKAYELERİ
Hikaye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikayeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir. Başka bir tanım yapacak olursak; Türk edebiyatı ürünleri içinde 16.yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan, genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere anlatılarak nesilden nesile intikal eden, yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikayelerdir.
GENEL ÖZELLİKLERİ:
*Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikayeleridir.
*Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikayelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür.
* Nazım-nesir karışık olarak anlatılan bu hikayelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır.
* Hikayenin kahramanı aşık olur, sevgilisine kavuşma yolundaçeşitli maceralara girer, sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikaye de orada biter.
* Halk hikayelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati yaygındır. Nitekim Türk edebiyatında halk hikayelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikayeleri de destandan halk hikayeciliğine geçiş dönemi
ürünü olarak kabul edilmektedir.
Halk hikayelerini destanlardan ayıran özellikler:
* Mutlaka tarihi bir olaya dayanmaması,
* Nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması,
* Şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır,
* Kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi,
* Hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi,
* Değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması,
* Belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır.
Halk hikayeleri konularına göre dört çeşittir:
a. Aşk Hikayeleri: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Ercişli Emrah ve Selvi, Tahir ile Zühre, Âşık Garip Hikayesi, Aşık Kerem Hikayesi, Elif ile Mahmut...
b. Dini-Tarihi Halk Hikayeleri: Hayber Kalesi, Kan Kalesi, Battal Gazi, Danişmend Gazi, Hz. Ali ile ilgili diğer hikayeler...
c. Kahramanlık Hikayeleri: Köroğlu Hikayesi
d. Destanî Halk Hikâyeleri: Dede Korkut Hikayeleri
NOT: Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut Hikayeleri’dir. Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri özel bir önem taşır.
Mesnevi Türünün Şiirle Ortak ve Şiirden Farklı Yönleri:
1) Şiirle benzer yönü: Redif, kafiye, ölçü, ses ve söyleyiş gibi ahenk unsurlarının ve yapı(nazım birimi) unsurunun benzer olması.
2) Şiirle farklı yönü:Mesnevide bir olay örgüsünün bulunması ve bu olay örgüsüne bağlı kişi,zaman,mekan unsurlarının bulunması.
DESTAN
Bir milletin başından geçmiş ve toplumda derin etki bırakan savaş, göç, afet, kıtlık gibi olayların etkisiyle söylenmiş, kimi zaman da bir kişinin kahramanlıklarını anlatan uzun manzum hikayelerdir. Destanlar; milletlerin tarihinde derin iz bırakmış önemli olayları harikuladeliklerle süsleyerek anlatan uzun, manzum, milli eserlerdir. Destan anlatıcısı ozan (akın veya baksı) onu bir kopuz eşliğinde söyler. Bir takım mimik, jest ve taklitlerle anlatımını kuvvetlendirmeye çalışır.
Masallarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar:
Masal ile destan arasında şu benzerlik vardır:
Destanlarda, masal kahramanı olarak bilinen perilerin yaşayışına benzer bir hayat süren destan kahramanları vardır. Oğuz Destanı’nda Oğuz’un evlendiği kızlar gibi.
Masal ile destan arasındaki farklar:
1. Masal konuları çeşitli olmasına rağmen destan konularında kahramanlığa fazla yer verilir. Umumiyetle milletlerin mazisindeki önemli olaylar ve büyük kahramanlar etrafında destanlar teşekkül eder.
2. Masal kahramanlarının hayali olmasına karşılık destan kahramanlarını biz tarih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz Kağan gibi.
3. Destanlar daha hacimli olur. Pek çok olayın anlatıldığı destanların hacimleri de uygun olarak geniş bir yer kaplar.
4. Destanlar manzum olurlar, masallardaki durum ise tamamıyla tersidir. Masallarda manzum kısımlar yok denecek kadar azdır.
5. Masalların benzerlerine başka milletlerde de rastlanıldığı halde destanlarda durum farklıdır. Destanlar millidir. Bir millete aittir.
Romanlarla destanlar arasındaki benzerlik ve farklılıklar
Roman ile destan arasında şu benzerlik vardır:
Her iki türün yapısının da olay örgüsü, kişiler, zaman ve mekan unsurlarından oluşması.
Roman ile destan arasındaki farklar:
* Destanda bir milleti derinden etkileyen olaylar işlenirken romanda konu sınırlaması söz konusu değildir.
* Destanın doğal gerçekliği bulunmazken romanda doğal gerçeklik ve kurmaca gerçeklik birlikte işlenir.
MANZUM HİKAYE
Manzum Hikaye; bir mekan, bir zaman ve kişiler etrafında gelişen olay örgüsünü şiir halinde anlatan nazım biçimidir. Türk edebiyatında Tanzimat sonrasında gelişen bu türün en güzel örneklerini Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy vermiştir. Manzum hikâyelerin öykülerden tek farkı manzum (şiir) biçimde yazılmış olmasıdır. Bu tür hikayelerde didaktik şiir özelliği görülür.
Bu tür için ilk adımları Recaizade Mahmud Ekrem ile Muallim Naci atmıştır. Bu tür Servet-i Fünun döneminde etkili hale gelmeye başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un ise Küfe, Seyfi Baba, Mahalle Kahvesi, Hasta gibi önemli manzum hikayeleri bulunmaktadır.
En önemli temsilcileri Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret'tir. Bunun yanında Beş hececiler de bu türe katkıda bulunmuştur.
GENEL ÖZELLİKLERİ:
* Manzum hikayeler edebi metinlerdir.
* Konu ve özellik bakımından hikaye ile aynı özellikleri gösterir.
* Tanzimattan sonra ortaya çıkan bu manzume türü kafiyeli ve redifli, şiir biçiminde hikaye yazmak amacını güder.
* Manzum hikayelerde şairler ya bir olayı anlatırlar ya da bir öğüt verme çabası güderler.
* Manzum hikayeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin kişileri anlatılır.Sonra olay anlatılır. Amaç okuyucuya bu bölümde ders vermektir. Bir hikaye gibi sonlandırılır.
* Manzum hikayeler düşündürücü ve eğiticidir.
* Manzum hikayeler belli bölümlerden oluşur. İlk bölümde anlatılmak istenen olaydan ve kişilerden bahsedilir. İkinci bölümde olaylar anlatılır, örneklerle tasdik edilir. Üçüncü bölümde ise olay son bulur ve okuyucuya ders vermeyi güden cümleler yer alır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı
Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...
-
Cep telefonu ve tablet şarj cihazlarında USB kablolarla sık sık karşılaşıyoruz ve kullanıyoruz. Aynı zamanda bu cihazlara ve bilgisayarl...
-
Kitabın Adı : Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe Kitabın Yazarı : Paola Peretti Kitap Hakkında Bilgi : Yazarın kendi yaşam hikâyesinden esinl...