14 Ekim 2022 Cuma

Fare ile Dağ (Antonio Gramsci) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Fare ile Dağ

Kitabın Yazarı: Antonio Gramsci

Kitap Hakkında Bilgi:

Naif öyküsü, stilize resimleri ve farklı tasarımıyla dikkat çeken Fare ile Dağ, 20. yüzyılın en önemli entelektüellerinden Antonio Gramsci’nin, eşine yazdığı 1 Haziran 1931 tarihli mektuptan yola çıkılarak uyarlanmış özel bir kitap.

Türkçedeki “Komşu komşu!” tekerlemesini andıran Fare ile Dağ, savaş nedeniyle doğası tahrip olmuş bir köyün dayanışmasını ve elbirliğiyle yeniden eski bereketli günlerine dönme mücadelesini konu ediniyor.

Desen tarafından ilk kez Türkçede yayımlanan Fare ile Dağ, alışılmışın dışındaki ölçüleri, yukarıdan açılan kapağı ve dikey resimleriyle her yaştan kitapsever için sıradışı bir okuma deneyimi sunuyor.

Antonio Gramsci’nin, çocuklarına anlatması için karısı Gulia’ya yazdığı mektuplardan birinde söz ettiği bir halk masalına dayanan Fare ile Dağ’da, bir çocuk uyumaktadır. Yanında, hemen uyandığında içmesi için büyük bir bardak süt vardır. Fakat çocuk uyurken, sütü fare içer. Çocuk uyanıp da sütü bulamayınca ağlar; buna üzülen fare süt bulabilmek için keçiye gider. Keçi de ona yiyecek ot bulabilirse süt verebileceğini söyler. Fare bu sefer ot bulabilmek için kırlara doğru yola koyulur, ancak ne yazık ki kuraklıktan kavrulmuş otlak suya muhtaçtır. Bunu gören fare soluğu çeşmede alır. Savaşta viran olmuş çeşmedeki su ise günlerdir boşa akmaktadır… Acaba fare, tüm bu olumsuzluklara rağmen küçük çocuğa süt bulabilecek midir?

Savaşın tahripkâr etkilerinin doğaya yansımalarını çarpıcı bir üslupla betimleyen Fare ile Dağ, tabiat döngüsüne ve dayanışmanın önemine dikkat çekiyor.

Antonio Gramsci, doğaya duyarlı herkesi bu kitabı okumaya ve çocuklara anlatmaya davet ediyor…

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, savaş yüzünden doğası harap edilmiş bir köyün dayanışma ve el birliği ile yeniden kalkınmasını anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Fare, uyuyan bir çocuğun yanı başında duran bir bardak sütü içer. Çocuk uyandığında sütünü içemeyince ağlamaya başlar. Fare bu duruma çok üzülür. Sütünü içtiği çocuğa yeniden süt bulmak için keçiye gider. Keçi yiyecek ot bulabilirse süt verebileceğini söyler. Fare ot bulabilmek için kırlara doğru gider. Ancak kuraklıktan dolayı kırlarda ot kalmamıştır. Ot yetişmesi için suya ihtiyaç vardır. Bunun üzerine fare çeşmenin yanına gider. Savaşta viran olmuş çeşmedeki su ise boşa akmaktadır. Çeşmeyi onarmak için de taş gereklidir. Taş dağdan bulunabilir ama ormanları yok edilmiş dağ, insanlara küsmüştür. Bu durumda fare düşünür ve dağa bir teklifte bulunur. Kendisine taş verirse, çocuk da büyüdüğünde her yere yine ağaç dikecektir.

Fare, küçük çocuğun büyüdüğünde, dağın yamaçlarına çam ağaçları, meşeler ve kestane ağaçları dikeceğine söz verir. Ağaçlar dikilince yağmur geri gelecek, vadiyi sulayacak ve toprak yeniden işlenecektir. Kırlarda otlar büyüyecektir.

Dağ ikna olur ve taş verir. Duvarcı gelen taş ile çeşmeyi tamir eder. Su boşa akmaz otlağa ve kırlara hayat verir. Toprak bereketlenir, otlak yeşil otlarla dolar. Keçiler ve inekler ota doyar, ağaçlar yeniden boy verir. Ağaçların yeniden boy vermesiyle yağışlar düzene girer. Toprak kayması son bulur. Keçilerin, ineklerin  süt vermesi ve bereketli topraklar ile çocukların yetersiz beslenme tehditi ortadan kalkar. Kasabanın çehresi bütünüyle değişir.

13 Ekim 2022 Perşembe

Aşk ve Öbür Cinler (Gabriel Garcia Marquez) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı: Aşk ve Öbür Cinler

Kitabın Yazarı: Gabriel Garcia Marquez

Kitap Hakkında Bilgi:

"Mezar yazıtı ilk kazma darbesiyle parça parça yerinden fırlamış, bakır renginde canlı bir saç yığını mezardan dışarı taşmıştı. Ustabaşı, işçilerinin de yardımıyla bunları tümüyle dışarı çıkarmak istedi, ama saçları ne kadar çok çekerlerse o kadar uzun ve gür görünüyorlardı; sonunda hâlâ bir kız çocuğunun kafatasına yapışık son saç telleri de dışarı çıktı... Yere yayılan o harikulade saçlar yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaydı..."

Gabriel García Márquez, yıllar önce tanık olduğu bu ürkünç olayın izini sürerek, gizemli bir aşk öyküsü çıkarıyor ortaya, bahtsız bir genç kızla bir rahibin olağandışı aşklarının öyküsünü. Büyülü gerçekliğin büyük ustası, Aşk ve Öbür Cinler’de, yaşama ve ölüme meydan okumakla kalmayan, aklın ve inancın sınırlarını da zorlayan bir aşk hikâyesi sunuyor okurlarına. Gerçekle söylencenin ustalıkla harmanlandığı çağdaş bir novella.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitapta, oniki yaşındaki bir kızın bir köpek tarafından ısırıldıktan sonra başından geçenler anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti:

Kitap, Santa Clara Manastırı’ndaki mahzenlerin boşaltılması raporuyla başlar. Bu manastırda büyük miktarda bakır renkli saç olan on iki yaşındaki bir kızın kafatası bulunmaktadır. Yazar, iki yüz yıl önce kuduzdan ölen New Grenada, şimdiki Kolombiya’da yaşamış on iki yaşındaki kızın efsanesini hatırlar. 

Sierva on iki yaşında bir kızdır. Sierva, babası Marki’nin evindeki köle mahallesinin kadınları tarafından büyütülmektedir. Doğum gününde pazara gitmeye karar verir. Pazarda bir köpek tarafından ayak bileğinden hafifçe ısırılır. Daha sonra kçpeğin kuduz olduğu anlaşılır. 

Köpek tarafında ısırılan başka insanlarda olmuştur. Isırılan insanların hepsinin kuduzdan öldüğü haberleri yavaş yavaş etrafa yayılır. Sierva’nın babası, Dr. Abrenuncio’ya kızının durumunu danışır. Doktor Sierva'nın sadece bacağından hafifçe ısırıldığı için kuduz olmayabileceğini söyler. Sierva iyi görünmektedir. Babası kızının durumunu yakından takip eder. 

Bir süre sonra Sierva hafifçe ateşlenir. Babası Marki paniğe kapılır. Sierva'yı şarlatan bir şifacısıya götürür. Şifacı kıza acı veren ve işkence eden tedaviler yapacaktır. Yerel Piskopos budurumu duyar ve Marki’yi çağırır. Piskopos, kızın şeytan çıkarma ayini için Santa Clara manastırına getirilmesini ister. Çünkü Piskopos'a göre bazen iblisler bir hastalık örtüsü altında insanları ele geçirmektedirler. Marki, uyuşturucu kullanan eşi Bernarda’ya danışmadan bu karara uyar. 

Babası, Sierva’yı manastıra teslim eder. Manastır köleleriyle şarkı söyledikten sonra Sierva tutuklanır. Kız manastır hapishanesine atılır. Başrahibe, Sierva’nın iblisler tarafından ele geçirildiğini ilan eder. Sierva çığlıklar atar, etrafına saldırır ve kavga eder. Bu, Sierva’nın iblisler tarafından ele geçirildiğinin kanıtı olarak kullanılır.

Piskopos, sırdaşı Peder Cayetano Delaura’yı kızın şeytan kovucusu olarak atar. Peder Cayetano, Piskopos’un kütüphanecisi olan otuz altı yaşında bir rahiptir. Cayetano, Sierva adlı kıza hayran kalır ve sonra ona aşık olur. Peder Cayetano, Sierva ile dost olur. Kızı serbest bırakmaya çalışır. Ancak Piskopos bunu reddeder. Bir sabah rahibeler Sierva'yı hücresinden çıkarıp saçlarını kökünden keserler. Sierva'yı Piskoposa şeytan kovma ayini için teslim ederler.

Peder Cayetano, babası Marki ve Dr. Abrenuncio, Sierva’yı manastırdan nasıl kurtaracağı konusunda konuşurlar. Peder Cayetano bir süre sonra kızın yanına gider. Sierva tarafından saldırıya uğrar. Peder Cayetano korku içinde kaçar. Peder Cayetano, Piskopos’a başına gelenleri anlatır. Peder Cayetano’nun ayrıcalıkları elinden alınır ve cüzzamlı hastanesinde çalışmaya gönderilir.

Peder Cayetano, Sierva’yı görmek için geceleri bir tünelden manastıra gizlice girmenin bir yolunu bulurBirçok gece kızı ziyaret eder. Gizlice öpüşürler, aşık olurlar ve evlenmeyi planlarlar. Bir süre sonra Sierva’nın şeytan çıkarma ayini başlar. 

Sierva iple bağlanır ve Piskopos’un ellerinde işkenceye maruz kalır. Sierva çığlık atar ve adeta kendisi için biçilen rolü oynar. Ertesi gün, dost canlısı bir yarı Afrikalı rahip şeytan kovmak için görevlendirilir. Rahip bir süre sonra gizemli bir şekilde ölür. 

Başka bir mahkum Martina Laborde, Peder Cayetano’nun tünelden girip çıktığını görür. Martina Laborde, bu yolu kaçmak için kullanır. Manastır yetkilileri tüneli keşfeder ve kapatırlar. Sierva acımasız bir şeytan çıkarma ayinine maruz kalır. Artık onu teselli edecek kimse yoktur. Sierva ölür ve mucizevi bir şekilde saçları traş edilmiş kafasından yeniden çıkmaya başlar.

11 Ekim 2022 Salı

Çöplük (Andy Mulligan) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Çöplük

Kitabın Yazarı: Andy Mulligan

Kitap Hakkında Bilgi:

"Bu kitap hem macera hem de bir toplumsal adalet hikâyesi. Okurlar, kitabın sinemasal sonuyla ve kahramanların aldıkları zor kararlarla büyülenecek."
-Publishers Weekly dergisi-

"Çöplük muhteşem bir kitap. Enerji dolu, heyecan verici ve çok iyi kaleme alınmış."
-John Boyne, Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının yazarı-

Evsiz bir oğlan olan Raphael günlerini çöpten dağların arasında geçiriyor. Çöpleri ayırıyor, taşıyor, soluyor ve geceleri çöplerden yastık yapıyor. Bir gün talihini tersine çevirecek bir çanta geçiyor eline. Bu çanta her şeyi değiştirecek, ama önce hayatını kurtarmak için kaçması gerek...

Üç sokak çocuğunun cesaret ve kurnazlıklarını kullanarak dünyaya karşı verdiği mücadeleyi anlatan roman, ödüllü bir yazarın kaleminden çıkma unutulmaz bir yoksulluk, umut ve rastlantı hikâyesi. Duyguları altüst edecek bu güçlü roman yirmi beş dile çevrildi ve beyazperdeye uyarlanıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Evsiz bir oğlan olan Raphael günlerini çöpten dağların arasında geçiriyor. Çöpleri ayırıyor, taşıyor, soluyor ve geceleri çöplerden yastık yapıyor. Bir gün talihini tersine çevirecek bir çanta geçiyor eline. Bu çanta her şeyi değiştirecek, ama önce hayatını kurtarmak için kaçması gerek... Üç sokak çocuğunun cesaret ve kurnazlıklarını kullanarak dünyaya karşı verdiği mücadeleyi anlatan roman, ödüllü bir yazarın kaleminden çıkma unutulmaz bir yoksulluk, umut ve rastlantı hikâyesi. 

Duyguları altüst edecek bu güçlü roman yirmi beş dile çevrildi ve beyazperdeye uyarlanıyor. 

Çöplük öğretmenlerin öğrencileriyle tartışabilecekleri olağanüstü bir kitap. Hızlı tempolu macera kurgusu, sinematografik bir çözümlemeyle tamamlanırken; bölümlerin farklı karakterlerce anlatılması hikâyenin inandırıcılığını artırıyor. Edebiyat derslerinde öğrencilerle verimli çalışmalar yapılabilecek ve toplumsal meselelerin tartışmasına kaynak olacak bir roman.

Kitabın Konusu:

Kitap, üç tane sokak çocuğunun cesaret ve kurnazlıklarını kullanarak dünyaya karşı verdiği mücadeleyi anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Raphael, Gardo ve Sıçan ismindeki çocuklar çoğu insanın yaptığı gibi, satabilecekleri bir şey bulmayı umarak çöplüklerde çöp toplayarak yaşamaktadırlar. Çöplükleri, Behala adlı bir şehrin yakınında bulunmaktadır.

Raphael adındaki çöp toplayıcı çocuk bir gün en iyi arkadaşı Gardo ile çöpleri ayırırken gizemli bir çanta bulur. Çantanın içinde bir deri cüzdan, bir harita, okul üniformalı bir kızın resimleri, bir anahtar ve 1100 peso vardır. Cüzdandan çıkan 1100 pesoyu Gardo ve Raphael aralarında bölüşürler.

Aynı anda o gün polisler çöplüğe gelerek çantayı aramaya başlarlar. Raphael’in teyzesi ve kalabalık ailesiyle birlikte kaldığı kampı polisler ziyaret ederler. Çantayı bulana para vereceklerini de söyleyen polisler tüm mahalleyi seferber eder. Ancak çocuklar çantayı vermemeye karar verirler. Çantayı daha fazla bekletirlerse belki de polisin vereceği parayı artıracağını düşünürler. 

Çantayı saklaması için kemirgen farelerle dolu bir yerde yaşayan Sıçan lakaplı bir sokak çocuğuna giderler. Onun yaşadığı delik öylesine pistir ki, kimse çantayı orada aramaya gitmeyecektir. 

Ancak Sıçan çantadan çıkan anahtarı gördüğünde, Sıçan'dan tahmin etmedikleri kadar konu ile ilgili bilgi sahibi olduğu ortaya çıkar. Sıçan, çantadaki anahtarın tren istasyonundaki bir dolaba ait olduğunu söyler. Sıçan çocukların oraya gitmesine ve dolabı açmasına yardım eder. Dolabın içinde Jose Angelico adında bir adam tarafından Colva Hapishanesinde tutuklu olan Gabriel Olondriz adlı başka bir adama yazılmış bir mektup bulurlar. Ayrıca üzerine kodlanmış sayı dizilerinin basıldığı bir de kağıt vardır.

Çocuklar, Gabriel Olondriz ile konuşmak için Colva Hapishanesini ziyaret etmeye giderler. Gardo Olondriz ile tanıştıklarında, ülkenin başkan yardımcısı Senatör Zapanta’ya yolsuzluk suçlamaları yaptığı için hapise atıldığını öğrenirler. Jose Angelico, Senatör Zapanta’nın kıdemli uşağıdır ve ondan 6 milyon dolar çalmayı başarmıştır. Zapanta o parayı uluslararası yardım için ayrılmış fonlardan çalmıştır. Jose Angelico da Senatör Zapanta’da bu parayı çalar. Soygun, Senatör Zapanta’yı büyük bir alay konusu haline getirir. Bu nedenle polis parayı geri almak için uğraşmaktadır. Olondriz, Jose’den gelen mektubu duyunca heyecanlanır ve İncil’ini alabilirse şifreyi çözebileceğini söyler. Marco adındaki bir gardiyan onlara ziyaretin bittiğini ancak onlara İncil’i daha sonra getirebileceğini söyler.

Gardiyan Marco çocuklara İncil’i 20.000 pesoya verebileceğini söyler. Sıçan, Peder Juilliard’ın okuldaki kasasından bu parayı çalar. Gardo ile bir çayevinde değiş tokuş yaparlar. Ama Gardiyan Marco parayı alır ve ihanet eder. Gardo’yu polise teslim etmeye çalışır. 

Çocuklar kaçmayı, saklanmayı ve incildeki şifreyi çözmeyi sonunda başarırlar. Paranın yerinin bir mezarlıkta olduğunu anlarlar. Ölüler Günü’nde mezarı ve ayrıca öldüğünü sandıkları Jose Angelico’nun kızı Pia Dante’yi bulurlar.

Çocuklar paranın bir kısmını kendilerine ayırırlar. Paranın geri kalanını çöplükte yaşayanlara dağıtırlar. Böylece çalınan parayı Behala halkına geri verirler. Paralarını, Pia Dante ile birlikte Sıçan’ın asıl evi olan Sampalo adasına seyahat etmek için kullanırlar. Tekne satın alırlar ve hayatlarının geri kalanını balıkçı olarak geçirme planı yaparlar.

Kitap Soruları ve Cevap Anahtarı için aşağıdaki linklere tıklayınız.


Farklı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Farklı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Kafamda sürekli bir ton düşünce dolaşıyor, buna bir de şu renkler, sesler ve tüm diğer şeyler ekleniyor. Bir şey yapmak beni rahatlatıyor."

Felix Winter, 11. doğum günü kutlaması hazırlıklarının yapıldığı gün geçirdiği bir kaza nedeniyle komaya girer. Felix'in girdiği koma, tıpkı on bir yıl önce ona gebe kalan annesinin hamileliği gibi tam 263 gün sürer. Kazadan sonra zaman ve dünya bir süreliğine dengesini yitirmiştir. Felix artık tamamen "farklı" bir çocuk olmuştur.

Ailesinin kendisine verdiği ismi dâhi reddeden Felix, bundan böyle "Farklı" olarak adlandırılmak ister. Yeni adıyla Farklı "Kırmızı müziğin tadını düşünüyorum." diye bir cümle kurabilen bir çocuktur artık. Tüm çevresi için tekinsiz bir yolculuk başlamak üzeredir. Unutmak ve hatırlamak kavramları, sadece Farklı için değil; çevresindeki herkes için bir hesaplaşma ve değişim sürecinin de tetikleyicisi olacaktır. Farklı'nın belleği adeta sıfırlanmıştır. Ancak Farklı'nın anılarına kavuşmaması için her şeyi yapmaya hazır olan biri vardır…

Edebiyatseverlerin ruhlarının bir köşesinde pusuya yatan "Farklı"yı uyandırmayı amaçlayan Steinhöfel, mucizelere hak ettiği değeri vermekten çekinmeyen her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulabileceği, sorgulamalarla dolu bir gerçekle yüzleşme randevusuna çağırıyor kitapseverleri.

"Rico ve Oskar" kitaplarıyla tanıdığımız, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü, Erich Kästner Edebiyat Ödülü gibi sayısız ödülle onurlandırılan sıra dışı yazar Andreas Steinhöfel'den, benlik, kimlik, kişilik mücadelesi, özgürlükler ve iç hesaplaşmalar üzerine, fantazya unsurlarının gerçekçi bir kurguyla harmanlandığı başyapıt değeri taşıyan çarpıcı bir roman!
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, aile ilişkileri, iç hesaplaşmalar, özgürlük kavramı ve bireysel dönüşümü anlatan, zor süreçlerin kişiyi olumlu yönde de değiştirebildiğini vurgulayan bir konuya sahiptir.

Aile içi ilişkilerin, arkadaşlıkların, farklı olmanın bedellerinin, özgürleşmenin, sorumluluk ve hakların, yarı-polisiye bir kurgu çerçevesinde anlatıldığı, çok katmanlı okumalara olanak sağlayan, her yaştan okuru etkileyecek bir kitap.

Kitabın Özeti:

Andre ve Melanie Winter çiftinin tam 263 gün süren bir hamilelik sürecinin sonunda 11 Ekimde oğulları Felix dünyaya gelir. Felix’in annesi ‘mutlu insan’ anlamına gelen Felix ismini en popüler erkek isimleri listesinin on birinci sırasında bulur. Felix, adı gibi mutlu bir çocuktur. Her şey tam da annesi Melanie'nin planladığı gibi gider. Fakat sadece 11 yıl. Aslında Felix sıradan, içine kapanık bir çocuktur. Annesi baskıcı, babası ise ilgisiz biridir. Felix, 11. yaşını doldurmak üzeredir. 

Felix, on birinci doğum gününde okulda öğretmenine kendini iyi hissetmediğini söyler. Eve erken gitmek için öğretmeninden izin alır. Felix, okuldan çıktıktan sonra her zaman kullandığı yol yerine evine uzun yoldan gider. Eve geldiği sırada, babası Felix’in doğum günü için evin çatısına ‘11’ yazısını asmaya çalışıyordur.

Felix yeni yaşına gireceği gün tuhaf bir kaza geçirir. Babasının astığı 1 rakamlarından biri Felix’in başına çarparak onu yaralar. Bu da yetmezmiş gibi annesi arabayla Felix’e çarpar. Felix evin duvarına doğru fırlar. Bu kaza sonucu Felix komaya girer. Felix, tıpkı annesinin kendisine hamilelik süresi gibi, tam 263 gün boyunca komada kalır. Felix bu süre sonunda hayata geri döner. Komadan çıktığında artık hiçbir şey hatırlamamaktadır.

Felix’in annesi ve babası ise bu kazanın yaşanmasına neden oldukları için içten içe vicdan azabı çekmektedirler. Komadan çıktıktan sonra Felix artık farklı bir çocuk olmuştur. İsminin Felix değil, “Farklı” olmasını istediğini söyler. 

Komadan çıktıktan sonra Felix’in en yakın dostu eskiden de özel matematik dersi aldığı Eckhard Stack olur. Stack karısını kaybetmiş emekli bir mühendistir. Şüpheli bir yangında kümesi ve kümesin içinde karısından kalan tavukları da yanmıştır. Stack yangından yaralı kurtulan tavuğu Romy ile yaşamaktadır. Stack sevecen ve yüz güldüren bir kişidir.

Felix, hayatı ve insanları değişik gözlerle görmeye başlar. Bu arada kendisini de yeni baştan keşfetmeye çalışır. Geçmişe dair hiçbir anısı kalmayan Felix için hayat sanki yeniden başlamaktadır. 

Mekanik Prens (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Mekanik Prens

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

Korkularının ardına saklananların öyküsü

Alman çocuk ve gençlik edebiyatının ilham veren yazarı Andreas Steinhöfel’in erken dönem yapıtlarından Mekanik Prens, büyükten küçüğe herkesi etkisi altına alabilecek bir “kendini var ediş” romanı.

İçtenlikli anlatımı ve zekice işlenmiş kurgusuyla okurunda derin izler bırakan Mekanik Prens, Max adında bir çocuğun tekdüze yaşamının bir anda uğradığı heyecanlı değişimi anlatıyor.

Hayallerin de en az gerçekler kadar değer taşıdığına vurgu yapan Mekanik Prens, ilk gençlik çağının kaygı ve heyecanlarına alışmaya çalışan tedirgin gençlerin yol göstericisi oluyor.

On bir yaşındaki Max, anne ve babasının bitmek bilmeyen atışmaları yüzünden maruz kaldığı huzursuzluk nedeniyle evde vakit geçirmeyi pek tercih etmez. Gerçek dünyadan kaçıp kafasını dağıtabildiği tek faaliyet ise metroya binip şehrin uzun ve karmaşık raylarını arşınlamaktır. Yine kendini yollara vurduğu sıradan bir cumartesi günü, tekdüze yaşamının en sıradışı gününe dönüşüverir. İstasyondaki bir dilencinin Max’a verdiği Altın Bilet, kahramanımızı bütün korkularıyla yüzleşeceği, gizli kalmış gerçekleri öğreneceği ve deyim yerindeyse kendini yeniden keşfedeceği inanılmaz bir serüvene çıkarır...

Çağdaş Avrupa çocuk ve gençlik edebiyatının yenilikçi ve öncü isimlerinden Steinhöfel’in yazar dehasına bir kez daha hayran bırakan Mekanik Prens, birçok kitaba ve filme göndermede bulunan derinlikli metniyle, yaşamı güzelleştiren değerlerden ilham alıyor.

Hikâyeye yazarın kendisini de eklemesiyle farklı bir boyut kazanan Mekanik Prens, her gencin yürümesi gereken o içsel yolun üstüne atılmış ekmek kırıntılarıyla, kaybettiği kalbinin peşinden koşan bütün yalnız ruhların ışığı oluyor…

“Bazı insanlar, korkularına karşı koymak yerine onlarda sığınacak bir yer ararlar. Kendilerini, hayatlarının sonuna kadar, korkularının ve endişelerinin arkasına saklarlar.”

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:
 

Kitap, aile ilişkileri ve arkadaşlığın ergenler üzerindeki etkileri anlatırken, fantezi ile gerçekliğin iç içe geçtiği bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Max, on bir yaşındadır. Biraz yalnız ve mutsuz bir çocuktur. Max, umursanmayan, yok sayılan, görmezden gelinen, farkına varılmayan, es geçilen, kale alınmayan bir çocuk olarak hayata tutunmaya çalışmaktadır.

Anne ve babasının tek meşguliyeti, birbirlerini hiç durmadan incittikleri kavgalarıdır. Max da aile içindeki bu huzursuz ve mutsuz dünyadan kaçmanın yollarını arar. Anne ve babası Max'a bakmayı beceremediğinden yaşıtlarından daha ağırbaşlı ve sorumluluk sahibidir. Kendini biraz olsun iyi hissettiren tek arkadaşı vardır o da Jan. Jan, Max’ın tam aksine kendine güvenli, girişken, hazır cevap bir kişiliğe sahiptir.

Max'ın içinde yaşadığı gerçek dünyadan kaçıp kafasını dağıtabildiği tek faaliyet ise metroya binip şehrin uzun ve karmaşık raylarını arşınlamaktır. Sıradan bir cumartesi günü, Max'ın hayatının en sıra dışı günlerinden birine dönüşür. Metroda gördüğü bir dilenci ona bir Altın Bilet verir. Dilencinin verdiği altın bilet Max’a paralel dünyaların kapısını aralar. Bu paralel dünyaya geçiş kapı ya da geçit yerine trenle sağlanmaktadır. 

Max bu altın biletle, bütün korkularıyla yüzleşeceği, kendisini keşfedeceği ve elbette Mekanik Prens’le karşı karşıya geleceği fantastik ve heyecanlı bir yolculuğa çıkar. 

Max’ın trenden indiği ilk yer Varolmayan Ülke'dir. Burası Peter Pan'ın Varolmayan Ülke’si olsa da burası hiç de gönül okşayıcı bir yer değil. İç karartıcı manzaradaki gözyaşı gölü ve donmuş öfke Max’ın ruh hâline ayna tutuyor. 

İkinci yer olan Karanlık Orman’sa Max’ı sevgisiz çocukluğuyla yüzleştiriyor. Burada karşısına ayna gözlerden dışarı bakabilen ama karşısındakinin gözlerinde sadece kendi yansımasını gören anne-babası daha doğrusu onların fantastik kopyaları çıkıyor. Kavga eden anne ve babasının ağzından çıkan her sözcük zehirli iğnesi olan eşek arılarına dönüşüyor. Mutsuzluğunun kaynağını gören Max, kalbini geri kazanmak için Mekanik Prens’in şatosuna doğru yola koyuluyor. Ne var ki sonunda asıl alt etmesi gerekenin Mekanik Prens olmadığı ortaya çıkıyor.

Max, bu yolculukta kalbini yeniden bulması gerekir; zira Max, onsuz ve ruhsuz yaşamayı istememektedir. Max’ın büyüme hikâyesi, kendini tam olarak anlamasıyla gerçekleşir.

10 Ekim 2022 Pazartesi

Islak Burun (Andy Mulligan) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Islak Burun

Kitabın Yazarı: Andy Mulligan

Kitap Hakkında Bilgi:

Görüp görebileceğiniz en “insansı” köpekle tanışmaya hazır mısınız!?

25 dile çevrilen ve sinemaya uyarlanan Çöplük kitabının yazarı Andy Mulligan’ın yeni romanı Islak Burun, olağanüstü kurgusu ve inişli çıkışlı hikâyesiyle son yılların en özgün, dokunaklı ve çarpıcı eserlerinden biri.

Yediden yetmişe, okuyan herkesi etkisi altında bırakacak bu etkileyici kitap, Örümcek adındaki yavru bir köpek ile onu sahiplenen on bir yaşındaki Tom’un, büyüme sancıları, kişilik çatışmaları ve ayrılıklarla sınanan sevgi dolu arkadaşlık hikâyesini anlatıyor.

Derin felsefi düşünceleri ve güçlü duyguları, son derece naif bir metinde buluşturan Mulligan, hikâyesini yavru bir köpeğin gözünden aktararak çağdaş bir fabla imza atıyor.

Tom, annesinin eksikliği, babasının yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve bursla kazandığı yeni özel okula uyum süreci yüzünden zor günler geçiren, küçük bir çocuktur. Fakat babasının ona hediye ettiği küçük köpeği görünce dünyalar onun olur: Hayatındaki eksiklikleri dolduracak en yakın dostunu nihayet bulmuştur. Adını Örümcek koyduğu bu yavru köpeğin, yaşadığı zorluklara göğüs germesinde kendisine dayanak olacağını düşünür. Örümcek çok özel bir köpektir. Acayip meraklıdır ve bu yüzden önüne gelen herkesle konuşur. Ve sonunda bu merakı –ve elbette, kedilere inanması– yüzünden, tatsız bir olaya karışarak evden kaçar. Kısa süre sonra gerçekleri anlayıp geri dönmek istediğinde ise iş işten geçmiş olur. Örümcek kaybolmuştur. Neyse ki ne Tom’un de ne Örümcek’in birbirlerini aramaktan vazgeçmeye niyeti vardır…

Tom’un ve Örümcek’in içtenlikli hikâyesi ile okurların kalbine dokunan bu duygu yüklü kitap, büyümenin eşiğindeki iki yalnız ruhun, bin bir zorlukla ve macerayla imtihan edilen sıradışı dostluğuna tanıklık ettiriyor.

Hayvanları sevmenin ve onları sahiplenmenin insan hayatına kattığı manevi güzellikleri gözler önüne seren Islak Burun, evrensel temalara göndermelerde bulunan hikâyesinin satır aralarında, kişilik çatışması, kimlik karmaşası gibi önemli kavramlara değinerek okurları çeşitli felsefi düşüncelere sürüklüyor.

“Birini seviyorsan, onu sonsuza dek beklersin. Çünkü o olmadan, kendini eksik hissedersin...”

“Heyecan verici, duygusal, inişli çıkışlı bir hikâye.”

- Sally Gardner

“Islak Burun, harika ölçüde akıllıca, aldatıcı ölçüde basit ve okuması bir zevk. Her sayfasına bayıldım.”

- Lucy Coats, Olympus Yaratıkları kitabının yazarı

“Islak Burun’a bayıldım. Örümcek, kimlik krizi yaşayan bir köpek ve tam bir kahraman... Şiddetle tavsiye ediyorum.”

- Gareth P. Jones, Thornwaite Mirası’nın yazarı

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, küçük bir köpeğin gözünden sevgiyi, dostluğu, mücadeleyi ve aile değerlerini anlatan, gençlere yol gösterici bir konuya sahiptir.

Kitabın Özeti:

Tom, on bir yaşında bir çocuktur. Tom'un annesi evden ayrılmıştır. Tom ise babası ve kiracıları olan bir üniversite öğrencisiyle aynı evde yaşamaktadır. Babası ekonomik zorluklar yaşamaktadır.

Tom, özel bir okulu burslu kazanmıştır. Hayatındaki her şey onun için fazlasıyla yeni ve zordur. O yüzden, babası Tom'a hediye olarak küçük bir köpek verdiğinde dünyalar onun olur. Tom, hayatındaki eksiklikleri dolduracak en yakın dostunu nartık bulmuştur. Küçük köpeğinin adını Örümcek koyar. Tom, Örümcek'in yaşadığı zorluklara göğüs germesinde kendisine dayanak olacağını düşünür.

Tom artık günlerini Örümcek'le geçirmeye başlar. Örümcek çok özel bir köpektir. Öncelikle, son derece meraklıdır ve bu yüzden, önüne gelen herkesle konuşur. Örümceklerle, kedilerle, balıklarla, başka köpeklerle. 

Örümcek sonunda, merakı ve kedilere inanması yüzünden, tatsız bir olayın ardından evden kaçar. Kısa bir süre sonra gerçeği anlayıp eve dönmek ister ama iş işten geçmiştir. Örümcek kaybolmuştur. Ama neyse ki iki dost Tom ve Örümcek birbirini aramaktan vazgeçmez. Büyük maceraların ardından ikili yeniden bir araya gelmeyi başarır.

9 Ekim 2022 Pazar

Çat Kapı (Andreas Steinhöfel) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı: Çat Kapı

Kitabın Yazarı: Andreas Steinhöfel

Kitap Hakkında Bilgi:

"Burada herkesin Schröder'lerden korkmasının nedenini biliyor musun? Onlar bize, bakarsak korkudan öleceğimiz için hiç bakmadığımız bir aynayı tutuyorlar."

Kendi halinde insanların "sıradan" bir yaşam sürdükleri Kayın Sokağı'na yeni bir aile taşındığından bu yana mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Dört çocuklu yalnız bir kadının, gecenin kör karanlığında sessiz sedasız yeni evlerine yerleşmesi mahalle sakinlerinde büyük huzursuzluk yaratmıştır. Kısa sürede civardaki ev hanımlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusuna dönüşen bu alışılmadık aile, yani Schröderler, sayısız şüpheli durumu da beraberinde getirmiştir.

Yeşil gözlü güzel Delphine, boynundaki piton yılanıyla cüce bir profesörü andıran bilgiç Erasmus, yetenekli albino Dandelion, gelecekle geçmişi bir arada görebilen uyurgezer Sabrina ve esrarengiz anneleri… Adeta hayalet bir yaşam sürdüren böylesine sessiz bir aile nasıl olur da mahalleliyi tedirgin etmeyi ve kendilerine karşı alarma geçirmeyi başarmış olabilir?..

Yeni sakinleri yüzünden Kayın Sokağı'nda her geçen gün kıyamet üstüne kıyamet koparken, bu gizemli aileye sadece on dört yaşındaki Paul kol kanat geriyor. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan kahramanımız, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığı gerçeğini savunarak çıktığı doğruluk yolunda, okurları, önyargılarından kurtulmaya ve bakmaya ölümüne korktukları "o" ayna ile yüzleşmeye davet ediyor..

Alman Gençlik Edebiyatı ve Erich Kästner ödülleri sahibi Andreas Steinhöfel, küçük kasabalar ya da mahallelerdeki şefkat yoksunu ortamı inandırıcı karakterler üzerinden işlediği bu sıra dışı ilkgençlik romanında, kitapseverleri, heyecan dolu bir maceraya sürüklerken "öteki" hakkında düşünmemize ve gerçeklere daha yakından bakmamıza olanak sağlıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, mahalle yaşantısı ve komşuluk ilişkilerini ele alırken ön yargılar üzerine ötekileştirilmiş olana karşı duyulan korkuları konu edinmiştir.

Kitabın Özeti:

Kayın Sokağı’na yeni taşınan Bayan Schröder'in dört çocuğu vardır. Kayın Sokağı'nda kendi halinde yaşayan insanlar sıradan bir yaşam sürdükmektedirler.

Bayan Schröder çocuklarıyla beraber taşındığından beri mahallenin tadı tuzu kaçmıştır. Kayın Sokağı'nda yeni taşınan komşu ve çocukları ilk günden itibaren merak ve söylenti konusu olur. 

Belli bir gelir düzeyine sahip ve sözsüz anlaşmayla belirlenen standartlara göre yaşayan mahalleli, bu aileyi hiç sevmez. Kısa süre sonra civardaki ev kadınlarının düzenlediği gün buluşmalarının en önemli dedikodu mevzusu olmayı başarırlar. Evlerinin perdelerini hep kapalı tutan, külüstür bir araba sahibi bu aile, mahalleliye göre kesinlikle tekinsiz ve daha da ötesi sapkındır. 

Bayan Schröder'in dört çocuğu; albino bir erkek çocuğu olan Dandelion; sürekli laboratuvar önlüğüyle dolaşan abisi Erasmus; uyurgezer, küçük Sabrina; hırpani giysileri bile olağanüstü güzelliğini saklayamayan ablaları Delphine'dir.  Bayan Schröder ise ortalarda gözükmeyen gizemli bir annedir. 

Bu aile, daha evlerinden dışarı adım bile atmadan, herkesi çileden çıkarır. Çünkü onlar bilinen kalıplara uymamakta ve çirkinlik yaymaktadırlar. Kayın Sokağı sakinleri arasında söylentiler çığ gibi büyümeye başlar. Schröder kardeşlerin birkaç uygunsuz davranışı da malzeme oluşturunca, mahallelinin öfkesi taşmaya başlar. Bu aileyi buradan atmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar. 

İlk günden beri, Schröder’lerden korkmayan ve tiksinmeyen tek kişi, Paul Dört lakaplı bir çocuktur. Güzel gözlü Delphin'e ilk görüşte vurulan Paul, hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığını savunur. Paul, hem kendi ailesine hem de arkadaşlarına, aileyi savunmak için dil döker ve anlamlandıramadığı bu sebepsiz öfke ve şiddete karşı durmaya çalışır. 

Kayın Sokağı’nda, aileye karşı korkunç bir plan yapıldığını sezen Paul onları uyarmaya gider. İşler artık çığırından çıkmıştır. Yaşananlar hem Schröder’lerin yaşamının gidişatını belirleyecek, hem erdemli yaşam maskesinin ardına saklanmış kötülükleri ortaya çıkaracak, hem de Paul’ün insan olmanın ve insan kalmanın ne demek olduğunu sorgulamasına yol açacaktır.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...