27 Ağustos 2024 Salı

Suda Kaybolmak (Vladimir Tumanov) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi



Kitabın Adı: Suda Kaybolmak

Kitabın Yazarı: Vladimir Tumanov

Kitap Hakkında Bilgi:

Rus Yazar Vladimir Tumanov tarafından yazılan eser üç kitaptan oluşmaktadır. İlk kitap Haritada Kaybolmak, ikinci kitap Suda Kaybolmak ve üçüncü kitap Ateşten Kaçmak'tır. Bu üç kitap da Chris ve Francis adında iki erkek kardeşin başından geçmektedir.

Çözülecek bilmecelerimiz, kurtarılacak bir dünyamız var!

Matematiği ve coğrafyayı sevdiren fantastik romanlarıyla ünlü Vladimir Tumanov, yeni kitabında günümüz dünyasının en önemli ve acil sorunu olan iklim krizine dikkati çekiyor. Yüz binlerce hayranı olan Haritada Kaybolmak romanıyla başlayan "Gizemli Haritalar" dizisinin, yine ilk kez Türkçe yayımlanan ikinci kitabında macera devam ediyor. Alt Kardeşler bu kez büyük bir sel felaketinde sürükleniyor, bilmeceler ve ipuçlarıyla ilerleyen soluksuz bir yolculuğa çıkıyor. Buzulların erimesi, okyanusların yükselmesi ve küresel ısınma gibi, dünyanın geleceğini belirleyecek sorunlar üzerine düşündüren romanda, bilginin, araştırma yapmanın, dayanışmanın değeri de vurgulanıyor.

Alt Kardeşler Chris ve Francis, her gün hızla yaşlandıkları inanılmaz yaz macerasından sonra kendilerini, büyük bir fırtınanın ortasında bulurlar. Anne babalarını kurtarmak için şehir merkezine gitseler de, her yeri çoktan sular basmıştır. Çocuklar, terk edilmiş ofis binasında mahsur kalır. Üstelik, gizemli bilmecelerin bulunduğu yeni bir ruloyla! Neyse ki, teknelerden anlayan Mariana da onlara katılır. Yat, fıçı, gondol gibi çeşitli araçlarla selde sürüklenen üçlü, tüm dünyayı yutan suların çekilmesi için bilmeceleri çözme telaşına düşer...

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, küresel iklim krizine dikkat çekerek suların yükselmesi sonucu olabilecekler konusunu bilmeceler dolu bir macera ile ele almıştır.

Kitabın Özeti:

Alt Kardeşler; Chris ve Francis pek çok kardeşten daha fazla birbirlerine yakınlardır. Bunun kendilerine göre sağlam bir nedeni vardır. Geçen yaz tatilinde tam anlamıyla inanılmaz bir macera yaşamışlardır. Yaşadıkları ilginç yolculuk sonsuza kadar Chris’le Francis kardeşlerin zihinlerinde kayıtlı kalacaktır. 

Kolomb Bulvarı’ndaki çok acayip sarı şekerlemeler yedikleri o tuhaf hediyelik eşya dükkanını sık sık anımsıyorlardı. Kardeşler kısa bir süre içinde büyük bir hızla yaşlanmaya başlamış ve ancak iki aylık ömürleri kalmıştı. Bu ölümcül yaşlanma sürecini durdurmak için dükkanın sahibi Bay Empedocles Chagrin’in onlara sunduğu Toprak rulosunu hiç akıllarından çıkarmıyorlardı. Hayatta kalabilmek için çözmek zorunda oldukları eski harita rulosunun bilmeceleri hala ezberlerindeydi. 

Artık o macera geride kalmıştı. Kardeşler artık dikkatlerini okula, arkadaşlarına, spor etkinliklerine, ailelerine ve çocukluklarını yaşamaya vermişlerdi. Yakıcı öğlen sıcağından sonra Chris’in okulda coğrafya dersi vardı. Öğretmen, kutuplarda eriyen buzulların okyanus seviyelerini yükselttiğini anlatmıştı. Deniz seviyesindeki kentlerin yakın gelecekte sular altında kalması en kötü senaryoydu. Kardeşlerin yaşadıkları Mandeville şuanda New York eyaletinin iç bölgesinde güvendeydi. Yinede bütün kaygı verici haberler Chris’i fena halde tedirgin ediyordu. 

Okuldan eve dönüş yolunda Chris derste öğrendiklerinin bir kısmını kardeşi Francis'e anlatınca kardeşi de kaygılandı. Ertesi gün okuldan eve dönüş yolunda şiddetli bir yağmur başlar. Mandeville’in kuzeyindeki Watson Barajı çatlamış her yer sular altında kalmıştır. Anne ve babaları aynı büroda çalışmaktadır. Annesi evi telefonla arayıp Chris ve Francis'e dışarı çıkmamalarını söyler. 

Anne ve babalarının çalıştıkları yer daha kötü durumdadır. Kardeşler anneleri dışarı çıkmayın demesine rağmen söz dinlemeyip botlarını giyerek anneve babalarını kurtarmaya giderler. Tekrardan Kolomb Bulvarı’ndaki dükkanı bulup giderler. Dükkanda su ,hava ve ateş rulosu içerisinden Su rulosunu alırlar ve bilmecelerin izinden gitmeye başlarlar. 

Anne ve babasının çalıştıkları yere gidince orada kimseyi göremezler. Mariana isminde ki bir kız çocuğu da aralarına katılır. Mariana babasıyla saklambaç oynarken dolapta uyuya kalmıştır. Herkes büroyu terk ederken Mariana orada mahsur kalmıştır. Her bilmeceyi çözdüklerinde sular biraz daha alçalır. Son bilmeceyi de çözdüklerinde giderler ve artık sular çekilmiştir. Karşılaştıkları insanlar yaşadıkları hiçbir şeyi hatırlamamaktadır. 

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Bu Kadar Tantana Yeter (Mert Arık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Bu Kadar Tantana Yeter

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

"Bu kitap bitmişti ama sırada yenileri vardı. Yeni bir kitapla başlayacak yeni bir macera için çok heyecanlıydım."
Kitapları satış rekorları kıran Mert Arık’tan yine ŞAHANE bir hikâye!
Devasa kanatlı Dino ve kitap kurdu Atlas’ın büyüleyici macerasına cumburlop atlamaya hazır mısınız? Sadece bir kitabın sayfalarını çevirerek arı gibi vızıldayan dinozorların, futbol maçı yapan papatyaların, şarkı söyleyen ahtapotların, şakır şakır konuşan ananasların olduğu bir dünyaya gidebileceğinizi biliyor muydunuz?
Hadi! Şimdi sıkı tutunun! Bu Kadar Tantana Yeter, tüm okurlarını kurgu dünyasında gürültülü patırtılı bir maceraya davet ediyor.

Bu kitap, çocuklara okuma sevgisi kazandırmada büyük bir rol oynuyor. Atlas'ın dinozor dostu Dino ile yaşadığı heyecanlı maceralar, okumayı unutulmaz bir deneyime dönüştürüyor ve çocukları kitapların büyülü dünyasına davet ediyor. Fantastik unsurlarla bezenmiş hikâye, çocukların hayal güçlerini besliyor ve onları yeni arkadaşlıklar kurmaya, farklı dünyaları keşfetmeye teşvik ediyor. Kitap sayesinde çocuklar, okumanın sınırları nasıl genişletebileceğini ve dünyayı daha geniş bir perspektiften nasıl anlayabileceklerini keşfediyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Okumaya yeni başlayan bir çocuğun okuduğu kitaptaki hayali arkadaşı Dino ile yaşadığı hayal gücüne dayalı maceralar kitabın konusunu oluşturmktadır.

Kitabın Özeti:

Atlas okumaya yeni başlayan bir çocuktur. Okumaya başlayan arkadaşlarının okuduğu kitapları ve yaşadıkları maceraları merak etmektedir. Kendisi de kitap okuyacağı ve çeşitli maceralar yaşayacağı için çok mutlu ve heyecanlıdır.

Atlas okumak için eline aldığı kitabı açar açmaz içinden çıkan hayali dinazor Dino ile konuşmaya başlar. Dino ve Atlas hemen tanışıp kaynaşırlar. Dino, Atlas'a sanırım ilk okuduğun kitaplardan biri bu kitap, kitabı heyecanla elinde tutuyorsun der. Gerçekten de Atlas ilk kitabını okuduğu için çok heyecanlidır. Kitabın her sayfasını çevirdiğinde yeni maceralara atılacağının heyecanını yaşamaktadır.

Atlas hayali dinazor arkadşı Dino'ya bu kitapla beraber büyük maceralara atılmaya ne dersin? diye sorar. Dino, maceralara bayılırım diyerek cevap verir. 

Atlas ve Dino kitap boyunca kendilerini futbol maçı yapan papatyaların, arı gibi vızıldayan dinozorların, şakır şakır konuşan ananasların arasında bulurlar.

25 Ağustos 2024 Pazar

Kaplanın Sırtında (Zülfü Livaneli) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kaplanın Sırtında

Kitabın Yazarı: Zülfü Livaneli

Kitap Hakkında Bilgi:

Doğar doğmaz kaplanın sırtına koymuşlar beni, diye düşünüyor, şehzadelerin kaderi bu, kaplanın sırtında büyümek… Kaplanın Sırtında olmak ihtişamlı görünümün, herkesin gıptayla bakacağı fakat düşünüldüğünde ise sonun belli olduğu bir konumdur. Şehzadeler hatta padişahlar bile hayatları boyu bu korkuyu hep enselerinde hissetmişlerdir. 

“Mutlaka okuyun.” Müjdat Gezen
“Olağanüstü ve ayrıksı bir roman.” Prof. Onur Bilge Kula
“Soluk soluğa okunacak ve bir yazar kurgusu olamayacak kadar müthiş güzellikte…” Sırrı Süreyya Önder
“Tarihi romanlar, edebiyat dışı tartışmaları cezbetmesi açısından yazması zor romanlardır. Kaplanın Sırtında, tüm siyasi ağırlığına rağmen, bu zorluğu aşarak en edebi Livaneli romanı olmuş.” Burhan Sönmez - Pen International
“Muhteşem eser…” Özdem Sanberk
“‘Kaplandan’ inince ‘kendini kaybeden’ bir ‘insanın’ hikâyesi.” Burak Soyer

Tahttan indirilişinin üzerinden bir asırdan uzun bir zaman geçmiş olan II. Abdülhamid’in yaşamının en ilginç evresi Livaneli’nin çağdaş anlatısıyla gün yüzüne çıkıyor. Devrik padişahın, ihtilalci fikirlerin filizlendiği Selanik şehrindeki günleri hem bir vicdan muhasebesi hem de yoğun bir psikolojik gelgit dalgası.

Türk edebiyatının kuşak bağı Zülfü Livaneli, II. Abdülhamid’in tahtını kaybettikten sonra yaşadıklarına odaklanırken, okuru dönemin atmosferine ve düşünce yapısına yaklaştıran bir dil lezzetini, akıcı üslubuyla harmanlıyor. Tarih ile kurgunun iç içe geçtiği bu anlatıda II. Abdülhamid kaplanın sırtından iniyor ve tüm roman kahramanları gibi kendini savunmaya çalışıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

İki bölümden oluşan kitap birinci bölümde Padişah II. Abdülhamid ve ailesinin sürgün edildiği Selanik günlerini ve Selanik'de yaşadıkları alışılmışın dışındaki hayatlarını anlatırken, ikinci bölümde ise Padişahın sağlığıyla ilgilenen Dr. Tabip Yüzbaşı Atıf Hüseyin Bey’e, II. Abdülhamid’in anlattığı 33 yılın muhasebesini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Birinci Bölüm

II. Abdülhamid ve ailesi, ihtilal sonrasında gece yarısı bindirildikleri bir trenle Selanik’e sürgüne gönderilirler. Böylece Padişah ve ailesinin Alatini Köşkündeki geçirecekleri üç buçuk yılın ilk günleri başlamış olur. II. Abdülhamit'in sürüldüğü yer yine kendi topraklarıdır fakat diğer sultanların hazin sonunu bildiğinden kendisi ve ailesi adına korkarak kendini güvende hissedemez. II. Abdülhamid aslen çökmekte olan bir devletin, avcıları birbirine düşürüp avı kaçırma taktiği ile 33 yıl ömrünü uzatmıştır. Ancak yaptığı şeylerin kıymeti bilinmeyerek tahttan indirilmiş ve Selanik'te esir konumuna düşmüştür. Artık tüm ailesiyle birlikte burada yaşayacaktır. 5 karısı, 3 kızı ve 2 de oğlu bulunmaktadır.

Padişah tüm malvarlığını arkasında bırakmıştır. Sadece el çantasında götürebildiği eşyalarla köşkteki hapis hayatı onu derinden etkiler. Yerine getirilen kardeşi Sultan Reşat’ın kendisi hakkında vereceği fermana hem boyun eğmekte hem de için için korkmaktadır. Zaten on yıldır sarayın dışına çıkmayan Abdülhamid’i en çok etkileyen bahçeye çıkamaması ve ülkenin durumundan haber alamamasıdır. Bir süre sonra köşkteki eksikleri giderildikten sonra rutin hayatına geri döner. İstanbul’a dönmek isteyen çocuklarının ve eşlerinin talepleri kabul edilir. En büyük zevki olan marangozluk için kullandığı malzemeler ve şahsi eşyaları kendisine iletilir. Emrine verilen asker ve Dr. Atıf Hüseyin Bey’e her ne kadar güvenmese de dışarıdan bir haber alabilme ümidini yaşar. 

Bunlar olurken devlet içinde isyanlar başlamış, yetmiş iki milleti barındıran ülke büyük güçlerin kışkırtmasıyla bölünmeye başlamıştır. 624 yıl süren Osmanlı İmparatorluğunun son 33 yılını yöneten II. Abdülhamid içinde büyük bir vicdani hesaplaşma yaşamaktadır. Sultan Mahmut’tan sonra başlayan ekonomik çöküşe kendi katkısının da farkındadır. Çağın teknolojisine ayak uyduramayan bir ülkede çıkan karışıklıkları, içeride sükûneti sağlayarak, dışarıda anlaşmazlık yaşadığı ülkeleri birbirlerine düşman ederek vakit kazanma politikasını uygulamıştır fakat bu kaçınılmaz sona bir çözüm olmamıştır. II. Abdülhamit nerede yanlış yaptığını kara kara düşünür.

Padişahın ve ailesinin sıhhatleri ile ilgili görevlendirilen Dr. Atıf Hüseyin Bey ise ihtilalci bir tabip askerdir. Çocukluk yıllarından beri padişahın uyguladığı yasakçı yönetimden yılmış, babasının sürgün edileceği korkusunu içinde yaşamıştır. Sevdiği kadının ailesinin sürgün edilmesi de ona olan bu nefretini katlar. Buna rağmen ettiği Hipokrat yemini her şeyin üstündedir. Bir süre padişahın güvenini kazanamaz çünkü hastası uçan kuştan şüphe duymaktadır. II. Abdülhamid, hayatı boyunca öldürülme korkusuyla yaşadığından doktorların verdiği ilaçlara güvenmez. Kendisi bitkilerden yaptığı ilaçları kullanmıştır. Mesela ağrıyan bir yeri olduğunda bir demir çubuğu ısıtarak ağrıyan yerini dağlar ve ağrıya iyi geldiğini düşünür. Bu yüzden vücudu hep yanık izleri ile kaplıdır. Aradan geçen bir yılın sonunda Dr. Atıf Hüseyin Bey ve II. Abdülhamid günlük sohbetler etmeye başlar. Padişah bundan sonras kendini tarihte kötü anılmasını önleyecek savunmasını yazması için Dr. Atıf Hüseyin Bey’e kendi dönemini anlatır.

Yeni gelen padişah Mehmet Reşat, II. Abdülhamid'in şahsi servetini istemektedir. II. Abdülhamid'in bunu kabul etmek için şartı oğlu Abid'in eğitim görmesi ve kızlarının nişanlıları ile evlenmek üzere İstanbul'a gitmesidir. Bu istekler kabul edildikten sonra padişah ile birlikte sadece en gözde eşi Müşfika Hanım kalır. Doktor Atıf da bu sıralarda eve her gün gelip gitmek de padişahın anlattıklarını can kulağı ile dinlemektedir. Padişah anlattıktan sonra ise evine giderek küçük kağıtlara çok küçük yazılarla bu anıları yazar ve bir yerde padişahın tarih yazıcılığı görevini yerine getirir.

İkinci Bölüm

Dr. Atıf Hüseyin Bey her gün padişah ve ailesinin sağlığıyla ilgilenir ve padişahla günlük sohbetlerini yapar. II. Abdülhamid ona gençlik yıllarından itibaren yaşadıklarını anlatmaya başlar. II. Abdülhamid anlattıkça Doktor Atıf 'ın ona karşı olan siniri sönmeye, ona hak vermeye başlamaktadır.

1867 yıllarında mutlu bir şehzade olan II. Abdülhamid, tahtta gözü olmayan, ticaretle uğraşan bir gençtir. O yıllarda bile babasının ve amcasının yaptırdıkları sarayları lüzumsuz görmektedir. Saray için para harcanmasının ekonomiye zarar verebileceğini idrak etmektedir. 24 yaşında, abisi Murat’la Avrupa’yı gezme hayali kurarken Padişah Abdülmecid’in Avrupa seyahati vasıtasıyla birlikte Avrupa’yı görme hayalleri gerçekleşir. Asırlar boyu hiçbir Osmanlı Padişahı kendisinin olmayan topraklara ayak basmamıştır. Ulema takımının büyük tepkilerini gidermek için padişahın ayakkabısının içine bir tabaka halinde serilen, İstanbul toprağı sayesinde bu sorun çözülür. 

Padişahın, Fransa imparatoru Napolyon’u ziyareti sırasındaki gözlemleri ve 42 gün süren seyahat sonrasında, Avrupa ülkeleri ile aralarındaki mesafenin kapatılamayacak şekilde açıldığını, fabrikaların, trenlerin, geceyi gündüz yapan lambaların, kadın erkek bir arada yaşamın birlikte üretildiğini görünce eksikliğin büyüklüğünün farkına varır. Fakat bu durumu aşabilmek için atılacak küçük adımlar yine ulema takımı tarafından kabul görmez. Doktor bunları dinlerden II. Abdülhamid'e madem geri kaldığımızı fark ettiniz, niçin yenilik yapmadınız? Diye soru yönelttiği zaman en ufak değişimde tahtından olacağını belirtmiştir. Avrupa'dan geri kalışın esas sebebi olarak da kadınları topluma dahil etmeyişimizi görmektedir.

Doktor bir yandan II. Abdülhamid’i dinlerken öte yandan sorgulamayı ihmal etmez. II. Abdülhamid’i tahta getiren Mithat Paşa’nın tek şartı olan anayasa değişikliğini ve paşanın hazin sonunu sormaktan geri durmaz. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yerini garantileyen padişahın meşrutiyet yanlısı tüm isimlerin sürgüne göndermesini, çıkarılan gazetelerin sansürlenerek yayımlanmasını, ülke içindeki farklı etnik grupların padişah tarafından birbirlerine kırdırılmasını muhatabı olan devrik padişaha sorar. Deneyimli sultanın her şeye verilecek bir cevabı vardır. Fakat bu kadar izah anlamsızdır. 

Ülke ateş altındadır, iktidar hırsı yaşayan yönetim isyanları bastıramamaktadır, farklı etnik grupları körükleyen büyük ülkelerin işgaliyle merkezi yönetim iyice dağılmaya başlamıştır. Doktorun köşkün dışında çalıştığı hastane yaralı askerlerle doludur. Üç buçuk yılsonunda artık imparatorluk Balkanlar’ı kaybetmiş, Bulgar ve Yunan orduları Selanik’e doğru yürümektedir. Bulgar’ın Edirne’ye hücum ettiği, İstanbul, Selanik demiryolu hattının kesilmiş olduğu padişaha söylenir. Büyük bir şaşkınlık yaşayan yaşlı padişah, tüm gücünü toplayarak savunma için taktikler verse de nafiledir. Emiri verecek hükümettir. II. Abdülhamid’de sıradan birisidir artık. Bir süre sonra Yunanların Selanik'e doğru gelmekte olduğu haberi yayılır. 

Bunu duyan Mehmet Reşat, kardeşinin esir topraklarda kalmasına göz yummayarak onu İstanbul'a getirmek üzere damatları görevlendirir. Damatlar gelerek Abdülhamid'i Selanik'ten Alman gemisi yardımı ile İstanbul'a götürür. Yoldayken Abdülhamid'in aklındaki tek şey tahta yeniden geçebilme şansının doğduğudur. Ancak İstanbul'a vardığında böyle bir şeyin olmadığı gerçeği ile yüzleşmek mecburiyetinde kalır. Kardeşi Sultan Reşat’ın onu İstanbul’a çağırması küçük bir taht ışığı açsa da onu bekleyen son Beylerbeyi Sarayındaki yeni hapis hayatıdır.

23 Ağustos 2024 Cuma

Naneyi Yedik Lokantası (Mert Arık) Kitabın Konusu, Tahlili ve Özeti



Kitabın Adı: Naneyi Yedik Lokantası

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

Ödüllü yazar Mert Arık’tan yine çok konuşulacak MUHTEŞEM bir macera!

Mert Arık'tan girişimciliğe dair yeni kitap! Bir demet naneyle neler yapılabileceğini görmeye hazır olun.

“Soframıza isteyen herkes oturabilecek. Hep birlikte harika bir ziyafet çekeceğiz. Naneyi Yedik Lokantası’nı tüm dünyaya tanıtacağız.”

Babaannemizin dünya turuna devam ederken Güneş’e bıraktığı şey, sadece bir demet naneydi.
Peki bu naneyi, diğer nanelerden ayıran şey neydi?

Soğuk esprilerle yapılan sıcak servisler, sürekli isimleri değişen kasabalılar, bir köpek tarafından yer altından çıkarılan mantarlar, dünyanın en ilginç yemeklerinin pişirildiği bir lokanta ve sokak hayvanlarına güvenli bir alanda “umut” olmak için kenetlenmiş şahane bir ekip…
Naneyi Yedik Lokantası’nda hayal gücüyle tarif edilen enfes yemekleri kaşıklamaya hazır mısın?
Lokantamızın en güzel menüsünü sana ayırdık. Hadi soğuk esprilerini kap ve gel! Bu lezzet şölenine artık sen de davetlisin!

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, bir babaennenin torununa bir demet nane bırakmasıyla çocukların hayal gücünü kullanmalarını ve girişimci olmalarını konu olarak ele almıştır.

Kitabın Özeti:

Güneş küçük bir kız çocuğudur. Güneş'in babannesi daha önceki maceralarda yarım kalan dünya turuna devam etmek ve Afrika'ya gitmek üzere havaalanındadır. Güneş havaalanında babaannesine gitmemesi için ısrar etmektedir. Ancak babaanesi kafasına koyduğu dünya turunu tamamlama niyetindedir. Havaalanındayken Güneş'in babaannesi birden Güneş'e vereceği yeşil kutuyu hatırlar ve çantasından çıkararak Güneş'e uzatır. Kutudan mis gibi nane kokusu gelmektdir. 

Güneş kutuyu açtığında içinde bir demet nane olduğunu görür. Güneş nane ile ne yapacağını düşünürken Rüya ablasının bir ayva ile neler yaptığı aklına gelir. Babaannesine nane ile ne yapacağını sorduğunda aldığı cevap bunu sen bulmalısın olur. Babannesi uçağa binerken Güneş elinde bir demet nane ile neler yapacağını düşünür.

Güneş ablası Rüya’dan yardım ister. Bu sırada Güneş, babaannesinin bir tesadüf sonucu karşısına çıkan Trüf adlı köpeğin tasmasına sıkıştırılmış mektubu hatırlar. Trüf, aynı zamanda besin değeri yüksek bir mantar türünün de adıdır. Köpek Trüf ise bir mantar bilimci tarafından özel yetiştirilmiştir. Güneş, bunları hatırlarken, elindeki naneyle ne yapacağını düşünmektedir. 

Güneş'in aklına bir fikir gelir, önce annesinin lokantasının ismini değiştirecektir. İnsanların merak edeceği bir isim bulmak için düşünmeye başlar. Sonunda lokanta ismi olarak "Naneyi Yedik Lokantası" ismini bulur. Menüde yer alan "Naneli Uçan Hamburger" ve "Uranüs Soslu Naneli Kuru Fasulye" gibi yemek isimleri de en az lokantanın adı kadar sıra dışıdır.

Lokanta iki sene içinde büyük bir şöhrete sahip olur. Bosna Hersek’ten Kazakistan’a, Kırgızistan’dan Japonya’ya, Almanya’dan Belçika’ya, Tunus’tan Nepal’e, Arjantin’den Meksika’ya, Bolivya’dan Singapur’a kadar dünyanın dört bir yanında lokantanın şubeleri açılır. Lokantadaki yemekler ve bunların tatları tüm dünyaya yayılır. Hatta insanlar yaptıkları yemeklere yeni isimler bile koyar, var olan birçok yemek ismi değişir. Bir süre sonra yemeklere yeni isimler bulmayı çok seven insanlar bunu eğlenceli bir oyun haline getirirler.

Naneyi Yedik Lokantası'nda soğuk esprilerle yapılan sıcak ve samimi yemek servisleri devam ederken, sürekli isimleri değişen kasabalılar, bir köpek tarafından yer altından çıkarılan mantarlar, dünyanın en ilginç yemeklerinin pişirildiği bir lokanta ve sokak hayvanlarına güvenli bir alanda umut olmak için bir araya gelmiş iyiliksever insanların hikayesi devam eder.

14 Ağustos 2024 Çarşamba

Google ve Microsoft Şirketleri Nekadar Elektrik Tüketiyor? Nijerya'dan fazla


Google ve Microsoft Şirketleri Nekadar Elektrik Tüketiyor?

Google ve Microsoft bir ülke kadar elektrik tüketiyor ve toplam elektrik tüketimleri 223 milyon nüfuslu Nijeryadan fazla.

Teknoloji şirketlerinin büyüklüğü ile doğru orantılı olarak tükettikleri elektrik miktarı da büyük oranda artış gösteriyor.

Google ve Microsoft yıllık ayrı ayrı 24 Terawattsaat elektrik tüketiyor. Bu iki şirket aralarında;
11 milyon nüfusa sahip Ürdün (20 Terawattsaat), 
400 bin nüfusa sahip İzlanda (19 Terawattsaat), 
34 milyon nüfusa sahip Gana (19 Terawattsaat) ve 
26 milyon nüfusa sahip Kuzey Kore (18 Terawattsaat) gibi ülkelerden daha fazla elektrik tüketimi yapıyor.

İki teknoloji şirketinin toplam tüketimi 48Terawattsaate denk gelirken, bu rakam nüfusu 223 milyonu bulan Nijeryadan (31 Terawattsaat) daha fazla elektrik tükettimine denk geliyor. Listede yer alan diğer teknoloji şirketleri Meta 12 Terawattsaat, Apple 2 Terawattsaat ve Nvidia 0,5 Terawattsaat elektrik tüketiyor.

Sitede yer alan verilere göre, büyük teknoloji şirketlerinin elektrik tüketiminin büyük kısmına sahip oldukları veri merkezleri neden oluyor.

Google'ın yayımladığı 2024 Çevre Raporuna göre, veri merkezlerinin elektrik kullanımı 2023 yılında %17 arttı. Şirketin veri merkezi, küresel çapta veri merkezlerinin kullandığı elektrik tüketiminin %10'una denk geliyor.

Microsoft ise son 4 yılda yapay zeka alanında yaşanan gelişmelerle birlikte büyük bir sıçrama yaptı. 2020'de 11 Terawattsaat elektrik tüketen şirketin, 4 yılda elektrik tüketimi 2 kattan daha fazla artarak 24 Terawattsaate ulaştı.

8 Ağustos 2024 Perşembe

Türkiyede Elektrikli Araba Şarj İstasyonlarında Tüketilen Elektrik Enerjisi Ne Kadardır?



Türkiyede Elektrikli Araba Şarj İstasyonlarında Tüketilen Elektrik Enerjisi Ne Kadardır?

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan (EPDK) alınan bilgilere göre, 2024 yılı Haziran ayında;
20.065 elektrikli şarj soketinde 
459.579 saate karşılık gelen 
579.743 şarj işlemi gerçekleştirildi. 
2024 yılı Haziran ayında şarj hizmetine bağlı elektrik tüketimi yaklaşık 
21.350 Megawattsaat olarak hesaplandı.

2024 yılı Temmuz ayında ise; 
21.529 elektrikli şarj soketinde 
557.772 saate karşılık gelen 
686.279 şarj işlemi kaydedildi, 
26.655 Megawattsaat elektrik tüketimi gerçekleştirildi.

Hazirandan temmuz ayına şarj işlemi sayısında %18,4, şarj hizmetine bağlı elektrik tüketiminde ise yaklaşık %25 artış kaydedildi. Yeşil şarj noktalarının sayısı 8.000’i aştı

Türkiye'de bulunan elektrikli araba şarj istasyonu ve soket sayıları ne kadardır?

2023 yılı Ocak ayında 3.081 olan şarj soket sayısı yeni yatırımlarla bu yılın başında ocak 2024’te 12.084’e, son verilere göre ise 21.529a yükseldi.

Türkiye genelindeki şarj noktalarının, 
7.722si hızlı (DC), 
13.807’si yavaş (AC) nitelikte bulunuyor.

Araçlara temin edilen elektrik enerjisinin tamamının yenilenebilir enerji kaynakları ile üretildiğini gösteren YEK-G belgeli yeşil şarj istasyonları içinde bulunan şarj soket sayısı ise 8.813 oldu.

Türkiyede şarj hizmeti sunulan tüm şarj istasyonlarının coğrafi konumları, şarj ünitesi ve soket sayıları, tipleri ve güçleri, ödeme yöntemleri, müsaitlik durumları ve şarj hizmeti fiyatları EPDK tarafından geliştirilen “Şarj@TR” mobil uygulaması üzerinden anlık olarak görülebiliyor.

22 Temmuz 2024 Pazartesi

Türkiye Raylı Sistem Elektrikli Demiryolu Uzunluğu 7.000 Kilometreyi Geçti


Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 2002 yılında raylı ulaşımda 2.122 kilometre olan elektrikli hat uzunluğunu %237 oranında arttırılarak 7.142 kilometreye yükselttildiğini söyledi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, son 21 yılda mevcut demiryolu hatlarının elektrikli hale getirilmesi kapsamında yapılan çalışmalarla, 2002 yılında 2.122 kilometre olan elektrikli hat uzunluğunu %237 oranında arttırarak 7.142 kilometreye yükselttildiğini ifade etti. 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, mevcut konvansiyonel hatların 993 kilometrelik kesiminde elektrifikasyon yapım çalışmalarının devam ettiğini belirterek mevcut ve yapımı devam eden projeler ile orta vadede elektrikli hat oranının %90'a yükseltmeyi hedeflediklerini belirtti. 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Elektrifikasyon sistemlerini yaygınlaştırarak elektrik enerjisi yönünden dışa bağımlılığı azaltarak daha az dışa bağımlılığı olan kendi enerji kaynaklarımızdan azami derecede istifade ederek, ithal edilen petrole ödenen dövizden tasarruf sağlamayı hedeflediklerini söyledi.

Maliyet olarak elektrikli lokomotif giderlerinin, dizel lokomotif giderinin %33'üne denk geldiğini vurgulayan Bakan Abdulkadir Uraloğlu, Genel olarak 1 adet elektrikli lokomotifin çekeri 2 adet dizel lokomotifin çekerine eşit. Böylece az lokomotif ile çok daha fazla yük daha kısa sürede taşındığını belirtti.

Bakan Abdulkadir Uraloğlu 993 kilometrelik konvanisyonel hattın elektrikli hale getirilmesi için çalışmaların sürdüğünü söyledi.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...