İnsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
thumbnail

İnsan Vücudunda Biriken Statik Elektriğin Zararları ve Kurtulma Yöntemleri Nelerdir?


Vücudumuzun hücreleri etrafında belirli bir miktar elektrik oluşmaktadır. Fakat biz bunu hissetmeyiz. Ancak, gerek yakın kullandığımız elektrik elektronik cihazlar (cep telefonu, bilgisayar, televizyon, saç kurutma makinesi vb.), gerek üzerimizdeki elbiseler sürtünme ile, vücudun yüzeyinde statik elektrik oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum dıştan içe bizi etkilemektedir. Bilhassa sinir sistemi üstünde önemli rahatsızlıklar oluşmaktadır.

Bazen tokalaşma esnasında veya metal bir yüzeye dokunduğumuzda, parklarda plastikten yapılmış kaykaylardan kayan çocuklara dokunduğumuzda statik elektriğin şiddetini hissederiz. Kışın giydiğimiz kazakları gece üzerimizden çıkarırken çıtır çıtır çıkardığı sesi ve kıvılcımlarını görebiliriz.

Statik elektrik deri altındaki çok fazla miktarda küçük adaleleri yorar ve onların vaktinden önce esnekliklerinin kaybolmasına yol açar. Bu yüzde kırışmaların baş nedenidir. Beden kırışma ve sarkmaları da bu statik elektrikle yakından alakalıdır. Vücudun statik elektriğinin aşırısını dışarı atmanın genel olarak 2 yolu vardır. Ya çıplak el ve ayakla toprağa temas etmek veya su ile yıkanmak.

Cep telefonları en başta olmak üzere elektronik cihazlardan dağılan dalgalardan kaynaklanan elektromanyetik kirlilik bedende psikolojik baskı, sinir, stres ve yorgunluğa neden olan elektrostatik yük birikimine sebep olmaktadır.

Aşağıda sıralanan maddeler bizi statik elektriğin etkilerinden kurtaracakır.

1- Elektrik ve elektronik cihazlardan mümkün olduğunca uzak durmak.

2- Elektrik elektronik cihazları az kullanmak.

3- Sık sık ellerimizi, ayaklarımızı ve yüzümüzü yıkamak.

4- Sık sık duş almak.

5- Fırsat buldukça çıplak ayakla doğada toprakta yürümek.

6- Deniz kenarında çıplak ayakla yürüyüş yapmak.

7- Evimizin yakınlarında trafo ve yüksek gerilim hattı olmaması.

8- Evimizin yakınlarında baz istasyonu olmaması.

9- Saçlarımızı saç kurutma makinası ile değil doğal olarak kendi halinde kurutmak.

10- Tasarruflu ampüllerin yakın mesafelerinde olmamak veya hiç kullanmamak.

11- Balastlı fluoresant lamba ve spot lambalardan uzak durmak veya hiç kullanmamak.

thumbnail

İnsan Vücudunda Nasıl ve Nekadar Elektrik Üretiliyor?


Bu sorunun cevabı aslında muazzam bir dengenin ürünüdür ve oldukça şaşırtıcıdır. Vücut, elektrik üretimini kendisi gerçekleştirir. Bu görevi vücudumuzdaki trilyonlarca hücre hep birlikte yerine getirirler. Küçük birer pile benzetebileceğimiz hücrelerin dış çevresi potasyum, iç kısmı ise sodyum sıvısı ile doludur.

Tüm hücrelerde, hücre zarları boyunca bir voltaj (elektriksel gerilim farkı) vardır. Hücre zarındaki voltaj farkı “elektrik potansiyeli” olarak ifade edilen bir elektrik akımının oluşmasını sağlar. Hücre zarının içerisindeki bu elektrik potansiyeline “dinlenme potansiyeli” de denir ve bu potansiyelin miktarı yaklaşık 50 milivolttur. Bütün hücreler bu potansiyel enerjilerini hücre içindeki faaliyetlerini yürütmek için kullanırlar. Ancak sinir ve kas hücreleri diğer hücrelerden farklı olarak bu enerjiyi fizyolojik görevler için de kullanırlar. Kas hücrelerinde bu akım sayesinde kasılma gerçekleşirken, sinir hücrelerinde bu akım uyarı iletimini sağlar.

Hücre zarı üzerinde sadece belirli iyonların geçişine izin veren kanallar mevcuttur. Bu kanallar aracılığıyla iyonlar hücre içine veya dışına hareket edebilir. Artı ve eksi yüklü parçacıkların hareketiyle hücre içi ve dışı arasında elektriksel bir dengesizlik meydana gelir. Hücre içi ve hücre dışı sıvılarındaki bu fark, denge oluşana kadar bir geçiş eğilimi oluşturur. İçerisini dışarıdan ayıran hücre zarı bazı iyonların geçmesine izin verirken diğerlerinin geçişini engelleyen yarı-geçirgen özelliktedir. Bu yüzden hücre, elektriğe ihtiyaç duyduğunda tüm yapması gereken, elektrik devresini tamamlamak için bu kanalların birini açmaktır.

İnsan vücudu yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için elektrokimyasal bir enerji sistemi kullanır. Vücudumuzun elektrikle işleyen bölümünü sinir sistemi oluşturur. Bir kaza veya sakatlık durumu olduğunda bile vücudumuz elektrik üretimini gerçekleştirir, ürettiği elektrik enerjisiyle yaşamsal faaliyetlerini sürdürür. Canlılardaki bu elektriksel sistem, metallerdeki elektrik sistemlerinden çok daha fazla avantaja sahiptir. Bu avantajların başında biyolojik sistemlerin kendi kendini tamir edebilmesi gelir. Örneğin parmağınızda bir kesik oluştuğunda kısa zamanda bu yara iyileşir. Bunu sağlayan sistemlerin ardında yine elektriksel bir düzen vardır. Bu hiçbir insan yapımı makinede mevcut olmayan taklit edilemez bir özelliktir.

Nefes almak, yürüyüp koşmak, yemek yemek, konuşmak, hareket etmek, kısacası yaşamımıza dair ne varsa bu enerjiye ihtiyaç duyarız ve bu enerji olmadan vücudun yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi söz konusu bile olamaz. İnsanın yaşamı boyunca vücudunda gerçekleşen sayısız hücre faaliyetinin temelinde hep elektrik vardır. Başka bir deyişle, vücuttaki tüm kimyasal işlemler elektrikle olup biter.

İnsan Vücudu'nda Üretilen Elektriğin Miktarı Ne Kadardır?


Bir hücrenin dışındaki yük ile içerisindeki yük arasındaki fark yaklaşık 50 milivolttur. Washington Eyalet Üniversitesi’nden farmakolog Prof. Steven M. Simasko’nun hesaplarına göre vücuttaki trilyonlarca hücrenin ürettiği elektrik toplanırsa elde edeceğimiz enerji, 40 watt’lık bir elektrik ampulünün aydınlatmasına denk bir enerjidir. Bazı hücreler diğerlerinden daha fazla elektrik üretir. Bunun miktarı hücrelerin yaptıkları işe ve elektriği neden kullandıklarına göre değişir. Örneğin sinir hücreleri ve kalp hücreleri çok fazla elektrik üretirler, çünkü sinir hücrelerinin, mesajlarını uzak mesafelere iletmeleri gerekir bu yüzden hem kendileri için hem de bu mesajları iletmek için daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar.

En büyük elektrik mekanizmalarından biridir insan vücudu biz farkında olmasak da. İçimizdeki muazzam elektrik sistemi nefes aldığımız sürece bizi yaşatmaya devam ettirecektir.


thumbnail

Bir İnsanın Zeki Olarak Tanımlanabilmesi İçin Gerekli 5 Özellik


İnsan vardır; 4 haneli rakamları birbirleriyle kafadan çarpabilir. Ne kağıt ne kalem. İnsan vardır; bir kat aşağıdaki bekleyen arkadaşının üstüne evin camından tutsun diye buzdolabını atabilir. Hangisinin daha zeki olduğu eylemlerinin sonuçlarıyla bağlantılıdır. 4 yaşındayken akıllı telefonu açıp annanesini arayabildiği için delicesine takdir gören çocuğumuzun hayattaki tek kişisel başarısının bu olmasını istemiyorsak, bu kadar erken davranmayalım. Zeki olmak bir süreçtir. Bu sürecin bazı adımlarına göz atalım.

1- ÇABUK UYUM GÖSTEREBİLME

İnsanlığın en büyük başarısı, durmadan değişen hayat şartlarına karşı çözümler üretebilmesi ve yaşamını devam ettirebilmesidir. Bütün bu uyum yeteneğinin yanında asıl zeka parıltısı nerede duracağını bilmesidir. En azından bilenlere ‘zeki insan’ demek daha doğru olacaktır.

2- FARKLILIKLARI ALGILAMA

Aynı anda birçok uyaran ile karşı karşıya kalsa bile insan beyni bütün bu karmaşayı ayıklar ve renk, ses, doku, tat ve koku olarak sınıflandırabilir. Bütün bu işlem için milyonlarca yıl öncesinden gelen zeka mirasını kullanır. Bazılarımız ise bu süreci herkesten çabuk tamamlayabilir.

3- GÜÇLÜ HAFIZA

İnsan gördüğü ya da duyduğu hiçbir şeyi unutmaz ama hepsini de hatırlayamaz. Mesele hafızamızın hangi olayları hatırlamak isteyeceği, hangilerini arka planda saklayacağıdır. Zeki insanlar, bilgiye değer verir, hafızalarını bu konuda eğitirler ve ileride ihtiyacı olabilecek bilgileri daha derli toplu saklamak konusunda uzmanlaşmışlardır.

4- İLETİŞİM BECERİSİ

Konuştuğu zaman diğer herkesin susup dinlediği insan, zeki insandır. Kelimeleri özenle seçer. Cümleleri birbiri ardına çok sağlam bir şekilde düğümler. Böylelikle aradan biri çekip alınamaz. Konu ile ilgili çok farklı detayları söyler ki merak uyandırsın. Hatasız bir gramer kullanmaya dikkat eder. Karşısındakinin sürekli bir hata arayacağını bilir.

5- ANLAMA YETENEĞİ


Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisini iyi okuyabilmek gereklidir. Zeki insanlar için hayat bu ilişkinin sarmalları olarak ilerler. Adım atarken bir sonrakini nereye atacaklarını çok iyi bilirler. Net bir tabirle, yaş tahtaya basmazlar. O yüzden buzdolabını camdan aşağı bırakmazlar. Daha da doğrusu, buzdolabını aşağıda asla beklemezler.