Kitabın Yazarı: Jack London
Kitap Hakkında Bilgi:
Jack London’ın 1912 yılında The London Magazine’de tefrika halinde yayımlanan romanı Kızıl Veba, modern edebiyatın ilk post- apokaliptik metinlerinden biri kabul edilir. London romanında, 2013’te patlak veren dünya çapında bir salgının insan ırkının neredeyse tamamını yeryüzünden sildiği, ilkel yaşamın geri döndüğü, gerçekleşmesi son derece muhtemel bir “yeni” dünya tasavvur eder. Salgın sürecinde izolasyonun önemini, nüfus yoğunluğunun, özellikle de dünya nüfusunun salgınlardaki rolünü, insanların son derece kritik durumlarda kapıldığı bencilliği, kolektivizm ve bireyciliğin karşı karşıya gelişini, biliminsanlarının özverisini son derece gerçekçi biçimde işler.
Bundan 108 yıl önce, şu an deneyimlemekte olduğumuz meselelere kitabında yer veren London’ın yazdıkları şimdierde, seyircisi değil bizzat aktörü olduğumuz en derin krizin öngörülemez, diğer bir deyişle “siyah kuğu” vakası olmadığını, insan merkezli yaklaşımların dünyayı anlamamıza yetmediğini kanıtlar nitelikte. Bu bağlamda Kızıl Veba yazıldığı tarihten bir yüzyıl sonra, farklı bir bakış açısıyla yeniden okunmayı hak ediyor. (Tanıtım Bülteninden)
Türkiye’de ilk kez 1996'da Kızıl Veba adıyla yayımlanan roman 1999'da Kıyametten Sonra adı ile yayınlanmıştır. Kitapta insanlığın ilkel ve vahşi yaşamına geri dönüş olarak görülebilecek, sadece güçlünün ayakta kalabildiği bir dünya oluşturulmuştur.
Kitabın Konusu:
Kitap, bir dedenin gözünden veba salgını öncesi medeniyet içinde olan ve ardından medeniyetin ortadan kaybolduğu bir dünyayı anlatıyor.
Kitabın Özeti:
Dede Smith, kızıl veba öncesindeki hayatını, İngilizce profesörü olduğu dönemi anlatır. 60 yıl önce 2013 yılı, Kızıl Veba ortaya çıkar ve hızla dünyaya yayılır. Hastalananların yüzleri kısmen kırmızılaşır. Kurbanlar genellikle ilk belirtileri gördükten 30 dakika sonra ölürler. Doktorlar ve bilim insanları tüm çabalara rağmen bir çare bulamazlar. Hastalığı tedavi etmeye çalışan doktorlar da hastalıktan ölürler. Torunlar, hastalığın mikroplar tarafından mı yoksa görülemeyen şeyler tarafından mı kaynaklandığı konusunda Dede Smith’e sorular sorarlar.
Dede Smith, öğretmenlik yaptığı sırada vebanın ilk kurbanı olan genç bir kadını görür, kadının yüzü aniden kırmızılaşır. Kadın hızla ölür ve kampüsütekiler paniğe kapılırlar. Dede Smith, evine döner, hastalık bulaştığı korkusuyla ailesi onunla birlikte gelmek istemez. Kısa süre sonra salgın bölgeyi etkisi altına alır. İnsanlar yağmalayarak ve öldürerek isyan ederler. Dede Smith, üniversitesinin kimya bölümü binasında meslektaşlarıyla buluşur. Sorun çözülene kadar orada beklemek isterler. Kimya binasına sığınan toplam 400 kişi vardır. Güvenlik nedeniyle başka bir yere taşınmaları gerektiğini anlarlar ve kuzeye doğru yol almaya başlarlar.
Kısa süre sonra Dede Smith’in tüm grup üyeleri ölür ve tek başına hayatta kalır. Üç yıl boyunca iki köpeğin eşliğinde tek başına yaşar. Sonunda, başka yaşayan insanların bulunduğu San Francisco bölgesine geri döner. San Francisco'da, birkaç hayatta kalanın oluşturduğu yeni bir toplumun oluştuğunu farkeder. İnsanlar kabilelere ayrılmıştır. İnsanlar on veya yirmi kişilik küçük gruplar halinde yaşamaya başlamıştır. Dede James Smith, önce İtfaiyeci liderliğindeki bir gruba katılır. Bu gruptan daha sonrada Santa Rosa grubuna katılır.
Dede Smith, kızıl veba öncesini hatırlayan son kişi kaldığı endişesine kapılır. Yemek kalitesi, sosyal sınıflar, yaptığı iş ve teknoloji hakkında anılarını yad eder. Zamanının kısa olduğunu düşünerek torunlarına bilgilerini aktarmaya çalışır. Ancak torunları için Dede Smith'in geçmişine dair anıları onlara tamamen inanılmaz görünmektedir.
Kitabın Konusu:
Kitap, bir dedenin gözünden veba salgını öncesi medeniyet içinde olan ve ardından medeniyetin ortadan kaybolduğu bir dünyayı anlatıyor.
Kitabın Özeti:
Profesör James Smith, Kızıl Veba’nın vurmadan önceki dönemi bilen hayatta kalan son kişilerden biridir. Kendisi ve torunları aynı zamanda San Francisco bölgesinde hayatta kalan son kişilerdendir. Bulundukları yıl 2073 yılıdır. Torunları Edwin, Hoo-Hoo ve Hare-Lip ile beraber büyük ölçüde nüfusu azalmış bir dünyada ilkel avcı-toplayıcılar olarak yaşamaktadır. Torunların zihinleri sınırlıdır ve dil becerileri de kısıtlıdır. Edwin, Granser diye hitap ettiği Dede Smith’ten kızıl veba olarak da adlandırılan hastalık hakkında bilgi vermesini ister.
Dede Smith, kızıl veba öncesindeki hayatını, İngilizce profesörü olduğu dönemi anlatır. 60 yıl önce 2013 yılı, Kızıl Veba ortaya çıkar ve hızla dünyaya yayılır. Hastalananların yüzleri kısmen kırmızılaşır. Kurbanlar genellikle ilk belirtileri gördükten 30 dakika sonra ölürler. Doktorlar ve bilim insanları tüm çabalara rağmen bir çare bulamazlar. Hastalığı tedavi etmeye çalışan doktorlar da hastalıktan ölürler. Torunlar, hastalığın mikroplar tarafından mı yoksa görülemeyen şeyler tarafından mı kaynaklandığı konusunda Dede Smith’e sorular sorarlar.
Dede Smith, öğretmenlik yaptığı sırada vebanın ilk kurbanı olan genç bir kadını görür, kadının yüzü aniden kırmızılaşır. Kadın hızla ölür ve kampüsütekiler paniğe kapılırlar. Dede Smith, evine döner, hastalık bulaştığı korkusuyla ailesi onunla birlikte gelmek istemez. Kısa süre sonra salgın bölgeyi etkisi altına alır. İnsanlar yağmalayarak ve öldürerek isyan ederler. Dede Smith, üniversitesinin kimya bölümü binasında meslektaşlarıyla buluşur. Sorun çözülene kadar orada beklemek isterler. Kimya binasına sığınan toplam 400 kişi vardır. Güvenlik nedeniyle başka bir yere taşınmaları gerektiğini anlarlar ve kuzeye doğru yol almaya başlarlar.
Kısa süre sonra Dede Smith’in tüm grup üyeleri ölür ve tek başına hayatta kalır. Üç yıl boyunca iki köpeğin eşliğinde tek başına yaşar. Sonunda, başka yaşayan insanların bulunduğu San Francisco bölgesine geri döner. San Francisco'da, birkaç hayatta kalanın oluşturduğu yeni bir toplumun oluştuğunu farkeder. İnsanlar kabilelere ayrılmıştır. İnsanlar on veya yirmi kişilik küçük gruplar halinde yaşamaya başlamıştır. Dede James Smith, önce İtfaiyeci liderliğindeki bir gruba katılır. Bu gruptan daha sonrada Santa Rosa grubuna katılır.
Dede Smith, kızıl veba öncesini hatırlayan son kişi kaldığı endişesine kapılır. Yemek kalitesi, sosyal sınıflar, yaptığı iş ve teknoloji hakkında anılarını yad eder. Zamanının kısa olduğunu düşünerek torunlarına bilgilerini aktarmaya çalışır. Ancak torunları için Dede Smith'in geçmişine dair anıları onlara tamamen inanılmaz görünmektedir.