18 Eylül 2019 Çarşamba

Tombul Yürek (Susanna Tamaro) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Tombul Yürek

Kitabın Yazarı : Susanna Tamaro

Kitap Hakkında Bilgi :

Michele şişman bir çocuktur, ya da en azından onu ne olursa olsun zayıflatmaya karar vermiş olan annesi böyle düşünmektedir. Zavallı Michele’nin yaşamı bitip tükenmek bilmeyen cezalar ve diyetlerle geçmektedir. Onun en yakın arkadaşı olan evin buzdolabı Buzz, Michele’ye şövalyelik unvanı verir ve onu Şövalye Tombul Yürek, Muhallebi ve Simit Markisi olarak adlandırır. Annesinin zoruyla Sıska Hamsiler Kliniği’nde kalmak zorunda olan ve buranın şişman çocuklar için bir hapishane olduğunu anlayan Michele, bu şövalyelik unvanını kullanarak klinikten kaçar. Anneannesinin evine giden yolu ararken ormanda yolunu yitiren tombul çocuk, konuşan bir Sansarcık ve sahibi Bay Kakkolen ile karşılaşır. Başarısız bir mucit olan Bay Kakkolen Michele’nin bir kahramanı olmasını ve şövalyelik unvanını gerçekten hak etmesini sağlar.

Tombul Yürek kitabı Susanna Tamarro’nun çocuklar için yazdığı aslında ailenin her ferdine ilginç mesajlar veren hoş bir kitap. Kitabın ilk bölümleri monoton olsa da günlük yaşantımızda her zaman karşımıza çıkan olayları anlatmaktadır. Kitap ilerleyen bölümlerde macera dolu ve süprizlerle dolu devam etmektedir.

Kitabın Özeti :

Küçük Michele annesi ile yaşayan, şişmanlığından pek yakınmayan küçük bir çocuktur. Kendi fiziğine ve kilosuna dikkat eden annesi, Michele’in bu şişman halinden hiç memnun değildir. Michele zaman zaman gece acıkmakta ve buzdolabından küçük şeyler yiyerek annesinden habersiz kaçamaklar  yapmaktadır. Bir gün Buzdolabı BUZZ kendisi ile konuşur. Ona istediği yemekleri vermeye başlar. Bu arda Michele ile konuşan BUZZ, onu şövalye ilan eder. Michele ile buzdolabı arasında bir ilişki doğar. Ancak Michele bunu pek irdelemez. Artan kilosu annesi ile babasının bir önlem almasını sağlar ve onu zayıflayacağı bir Çocuk Kliniğine gönderirler.
Michele için klinikte acı dolu günler vardır. Kliniğin baş doktoru İskeletsel Hoşhanım, Michele in hoşlanmayacağı önlemlere, katı kurallara boğar. Michele çareyi klinikten kaçmakta bulur ve ormanda kaybolur. Ormanda kendisi ile konuşan bir sansarla tanışır ve arkadaş olur. Sansar onu Bay Kakkolen ile tanıştırır. Bay Kakkolen aslında bir bilim adamıdır ve dünyada konuşan bütün buzdolapları onun eseridir. BUZZ da dahil tabi. Kakkolen küçük şövalyeyi önce bir yarasaya dönüştürür. Küçük tombul yarasa Michele ilk iş evine uçar ve uzun süredir görmediği annesini görür.

Annesini  kendisinin kaybolmasından sonra yataklara düşmüş halde ve evdeki bütün abur cuburları yemiş halde bulur. Küçük yarasa annesine doğru sarılmak ister ancak annesi onu tanımaz ve Michele'i kovalar. Zavallı Michele üzgün bir şekilde Bay Kakkolen’in yanına gider. Çok ağlar ama Bay Kakkolen kendisinin bir şövalye olduğunu hatırlatır ve önemli bir görevi olduğunu söyler. Bay Kakkolen, kimsenin bulamadığı ve herkesin bilmediği bir canavarı yenmesi görevini Michele verir. Bu canavar küçük çocukları yiyen korkunç bir canavardır.

Michele bütün nasihatler ve Bay Kakkolen’in kendisine verdiği öğütlerle bu korkunç canavarı yener. Muzaffer olarak Bay Kakkolen’in yanına gelir ve birden bire yarasadan küçük ince bir çocuğa dönüşür. Artık Cesur Yürek Michele evine annesinin yanına dönebilecektir. Annesi onu mutlulukla karşılar. Artık Michele normal kiloda bir çocuktur, ancak bir sorun vardır. Kendi fiziğine dikkat eden annesi üzüntüden kilo almıştır.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tomaro) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Kitabın Yazarı : Susanna Tomaro

Kitap Hakkında Bilgi :

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, seksen yaşında bir büyükannenin uzaklardaki torununa yazdığı mektuplardan oluşur. Alabildiğine yalın, gündelik konuşma diliyle yazılmış bu sevgi dolu mektuplar, hem bir iç döküş, hem de bir bilgenin vasiyeti niteliğinde. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarda, kendisinin ve kızının dokunakl? yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmayı da birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor: "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz."

Susanna Tamaro'nun bu en ünlü kitabı, yayımlandığı günden bu yana yeni okurlarla buluşmayı sürdürüyor.

Kitabın Özeti :

Bir trafik kazası sonucunda kızını kaybetmiş ve torununu o büyütmüştür. Büyükanne ile torunun kuşak çatışması yaşamış, torunu ani bir kararla onu terk ederek Amerika’ya gitmiştir. O ise torununun sevimli köpeği ile ve onun hatırlarıyla yalnız yaşamakta ve hayatını sorgulamaktadır.

Gençliğinde akıllı, hareketli ve yaşam dolu bir kişiliğe sahip olduğu halde uygun birini bulamadığı için geç yaşında rastgele bir evlilik yapmıştır. Büyükanne sevgiye ve aşka dayalı bir evlilik hayal etmiş ama kocası onun ile sadece evli olmak için evlenmiştir. Üstelik uzun bir müddet çocukları olmamıştır.

Uzun süre çocuğu olmadığı için tedavi görmek maksadıyla gittiği kaplıcada bir doktorla tanışmıştır. Bu doktor kafasındaki ideal erkek tipidir. Büyükanne bu doktorla fırtınalı bir aşk öyküsüne başlamıştır. Sadece üçer haftadan oluşan iki tatil süresince birlikte olabilmişlerdir. Sonrasında bu aşkı telefonlar ve mektuplarla sevdiği erkek ölene dek sürdürmüşlerdir. İkinci buluşmalarının sonunda sevdiği erkekten hamile kalmış, ama çocuğunun gerçek babasını kocasından ve herkesten saklamıştır. Kocası bunu sezmiş olsa da bunu belli etmemiştir. Kızını özgür büyütmek uğruna onu başıboş bırakmıştır.

Yaşlı kadın, yasak aşkından doğan bu kızını evli olduğu adamdan dünyaya gelmiş gibi gösterir. Kendi ailesinden baskı görerek büyüdüğü için kızı ve torununu özgür bırakmış ve onların hayatlarına karışmak istememiştir. Kendi gençlik yıllarında yaşadığı kısıtlamaların hiçbirisini kızına yapmamıştır. Ona her şeyin en iyisini vermeye çalışmış, fakat bu tutumu kızının asi ve geçimsiz bir kadın olmasına yol açmıştır. Büyükanne kızının asıl babası olan Doktor sevgilisinin bir trafik kazasında ölmesi sonrasında bir müddet bunalıma girmiş, kızıyla ilgilenememiştir.

Kızı on altı yaşına geldiği sıralarda kocasını da kaybeder. Kızı da büyümüş erkeklerle ilgilenmeye başlamıştır. Büyükanne ile kızı arasında şiddetli sorunlar vardır. Annesine hiçbir bir saygısı ve hoşgörüsü olmayan kızı, kendini çılgın bir hayat kaptırmış ve Türkiye’de geçirdiği bir tatil sonrasında bir çocuk dünyaya getirmiştir. Bu çocuk ise büyükannenin mektuplarını yazdığı torunundan başka birisi değildir.

Büyükannenin çocuğunun babasını bile tanımayan kızı, bazı saplantılara kapılmış ve uzun bir müddet psikolojik tedavi görmüştür. Aksi bir tesadüfle büyükannenin kızı da kendini tedavi eden doktor ile yakınlaşmış ve ona âşık olmuştur. Bu adam aslında doktor, değil bir dolandırıcıdır. Duygusal bir ilişki içerisinde de olduğu doktoru kızını aldatmaya başlar. Doktor bir takım evraklar imzalatarak büyük miktarlarda bir paraya kızını kefil etmiştir. Kızı her şeyi anladığında artık iş işten geçmiştir. Büyük miktarlarda borçlanır borçlanmaz arayıp sormadığı ve hiç saygı duymadığı annesinin yanına yardım istemek için gitmek zorunda kalmıştır. Kız borcunu ödemek için para aramakta, annesi ise onu bu konuda sürekli uyardığı için para vermek istememektedir.

Büyükanne ile kızı hararetli bir şekilde tartışmaya başlamıştır. Bu tartışma esnasında büyükanne kızının gerçek babasının bir doktor olduğunu ağzından kaçırmış olur. Kızı hiç ummadığı bir anda öz babasının tanımadığı ve görmediği bir doktor olduğunu öğrenince arabaya atlayıp hızla annesinden uzaklaşır. Bu şaşkınlık sırasında trajik bir trafik kazasının sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Hayatta tüm sevdiklerini yitirdiği bir anda torununa bakacak olması ihtiyar kadını yeniden yaşama bağlar. Çok büyük zorluklarla büyüttüğü torunu da annesi gibi asidir. Torunu okumak için Amerika’ya gideceğini, dönünceye kadar mektuplaşmamalarını büyükanneden ister.

Büyükanne torununa hiç karşı çıkmamış, aksine onu desteklemiş ve içinden geldiği gibi davranmasını öğütlemiştir. Yaşlı kadın torunu gittikten bir ay sonra hastalanmış, hastaneye kaldırılmıştır. Onca postaya verilmemiş mektup. Torununa, insanların hayatları boyunca önemli kararlar aşamasında yapmaları gereken tek şeyin, durup yüreklerinin sesini dinlemek olduğunu, ancak bu şekilde gerçek mutluluğun yakalanabileceğini anlatmakla geçmiştir. Torununa yazdığı mektuplarda döndüğünde kendisini bulamayacağını yazmıştır.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tomaro) Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarıiçin tıklayınız....

Hayatın O Güzel Şarkısı (Jose Mauro De Vosconcelos) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili

Kitabın Adı : Hayatın O Güzel Şarkısı

Kitabın Yazarı : Jose Mauro De Vosconcelos

Kitap Hakkında Bilgi :

'Bir zamanlar, ülkenin birinde kocaman bir çiftlik varmış. Güneşin parladığı yemyeşil kırlarda yarış atları yetiştirilirmiş. Ormanda minik kuşlar özgürce şakımayı öğrenmeye çalışırmış. Gölün sularında süs balıkları üretilirmiş. Çiftlikte her şey çok güzelmiş. Ama insanlar?..'

Şeker Portakalı'nı, Güneşi Uyandıralım'ı, birbirinin devamı olan bu iki güzel kitap o kadar çok sevildi, o kadar çok okundu ki. Hala da okunmakta. Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos'un bir başka kitabını sunuyoruz şimdi sizlere. Hayatın O Güzel Şarkısı, doğanın vazgeçilmez parçası olan, doğanın süsü olan hayvanların gözüyle anlatılan bir öykü bu. İnsanların onlara karşı ne kadar acımasız olduğunu anlatan bir öykü.

Yazar, yaşamın kıymetini ve o yaşanmış anın değerini bilmek gerektiğini anlatırken, çevremizin, arkadaşlarımızın ve ailemizin değerini bilmemizi sağlıyor. Yazar, anlatmak istediklerini hayvan ve bitkiler ile anlatmaktadır.

Kitabın Özeti :

Güneşe Övgü;

Kahramanımız küçük mavi renkli bir, çok güzel bir muhabbet kuşudur. Annesi ile birlikte güzel bir hayat sürmektedir. Annesi ona uçmayı şakımayı ve ormanlar da özgür bir şekilde uçmayı öğretmektedir. Ancak güzel muhabbet kuşumuz arkadaşları ile mutlu bir gün geçirken insanlar tarafından yakalanıverir. Gözünü kafeste açan muhabbet kuşumuz, özgürlüğünü kaybettiğini önceden anlayamaz. Sonra kafesin içerisinde uçamayınca ve bu kafesten kurtulamayacağını anlayınca yemekten ve içmekten kesilir.

Umutsuz düşüncelerle dolu muhabbet kuşumuz, Pedro isimli papağan ile tanışır. Bay Pedro Muhabbet kuşumuza hayatın güzelliklerini kafes içerisinde bile yaşabileceğini anlatmaya çalışır. Ama annesinden uzak ve özgürlüğüne alışmış muhabbet kuşumuz bulunduğu ortama dayanamaz ve hiç bir şey yemek ve içmek istemez. Pedro'nun bütün ısrarlarına rağmen bu duruma devam eder ve güçsüz duruma düşer. Sahibi muhabbet kuşunun durumuna üzülür ve kafesin kapısını açar. Muhabbet kuşu öyle güçsüzdür ki uçaçak gücü yoktur. Sonunda gözlerini kapar ve bir daha açmaz.

Akvaryum:

Çok genç bir balık olan kahramanımız akvaryumunun en güzel balığıdır. Ancak bu balık akvaryumdaki diğer balıkları beğenmemektedir. Güzel görünümünün farkında olan küçük, süslü, alımlı ve kırmızı renkte olan balığımız bir gün bulunduğu akvaryumdan satılır. Satınalan hanımefendi onu büyük bir küre akvaryumun içine koyar ve hizmetçisine teslim eder. Akvaryumun içinde yalnız yaşamaya başlayan küçük kırmızı balığımızın canı çok sıkılmaktadır. Günler günleri kovalar ve yalnızlıktan çok sıkılmaktadır.

Bir gece bir ateşböceği ve örümcek ile tanışır. Onlarla sohbet eder ve çok mutlu olur. Ama beğenmediği balıklarla dolu, doğduğu akvaryumu çok özlemektedir. Zaman zaman örümcek ile sohbet edebilmektedir. Ancak evin hizmetçisi düzenli suyunu temizlememektedir. Bir gün evin hanımı seyahate çıkar ve dönüşte hizmetçisine akvaryumun suyunu değiştirip değiştirmediğini sorar. Hizmetçi her gün akvaryumun suyunu değiştirdiğini söyler ama değiştirmemiştir. Küçük kırmızı balığımız suyun pisliğinden ve moralsizlikten hayatını kaybeder. Evin hanımı balığı aldığı dükkana iade eder.

Altın Tay:

Küçük bir tay dünyaya gelmiş. Annesi onu ayağa kaldırmak için biraz uğraşmış. İnce çırpı bacaklarıyla ayağa kalkabilmiş tayımız. Güzel küçük tayımızın sarı renkli teni ve altın sarısı da saçları varmış. Çok güzel bir duruşu ve günden güne güçlenen bacakları varmış. Annesi ona uçsuz bucaksız çayırlarda koşmayı ve oynamayı öğretirmiş. Dere kenarında su içmeyi terini soğutmayı, hatta diğer atlarla yarışmayı da öğretirmiş. Annesi hep bir gün onun müthiş bir yarış atı olacağını söyler. Bir çok yarışmalara katılıp birincilikler alacağını söylermiş.

Küçük tay annesiyle mutlu bir hayat sürerken aralarındaki yarışlarda onu geçmeye de başlar. Küçük tay iyice büyümüş ve güzel bir at olmuştur. Bir gün annesi ona artık kendisinden ayrılması gerektiğini söylemiş ve küçük tayımız çok ağlamış. Altın saçlı tayımız buna anlam verememiş. Çok üzülmüş. Onu annesinden ayırmışlar ve yarışmalara sokmuşlar. Katıldığı yarışmaların hepsini kazanmış atımız ama hep annesini hatırlamış. Sahibi küçük Celia ona çok iyi bakmış, onun binmesine hep müsade etmiş. Ancak Celia büyümüş ve evden ayrılmış.

Yıllar geçmiş ve Altın atın dişleri dökülmeye ve bacaklarında romatizma ağrıları başlamış. Kaldığı evde bir kenara atılmış çok pis bir ortamda yaşamaya başlamış. Artık hiç bir işe yaramıyormuş. Kırlarda koşmak ve annesine kavuşmak istiyormuş ancak bunu yapacak gücü kalmamış. Eskiden sırtını ve vücudunu kaşağı ile temizlerlermiş. Bunu artık kimse yapmıyormuş. Gözleri de görmemeye başlamış ve artık onu ahır da değil bir dere kenarına yaşamaya bırakmışlar. Uçsuz bucaksız çayırlarda annesi ile koştuğu günleri, kazandığı bir çok yarışmaları hatırlayıp gözlerini kapatmış. Bir daha uyanmamış...

Ağaç:

Çok büyük bir çiftliğin bahçesinde Candoca isimli bir mango ağacı yaşarmış. Güzel bahçesinin doğasında mutlu günler yaşarken meyvelerini de evin genç prensine saklardı. Evin dadısı Laocadia'nın evin prensi ile ilgilenmesi onu mutlu ediyormuş. Kuşlar Cadoca'nın özgürce kollarına konar ve arkadaşlık yaparmış. Condaco ile evin prensi çok iyi arkadaş olmuşlar. Evin küçük prensi Condaco'nun dallarına tırmanır ve onunla sürekli sohbet edermiş. Condaco ona hep çok güzel sözler söylermiş ve aralarında müthiş bir sevgi varmış. Küçük Prens zaman geçmiş ve büyümüş. Delikanlı olmuş ve çok uzaklarda bir okula gitmek zorunda kalmış. Prens gittikten sonra evde zor günler başlamış. Bahçe bakımsız hale gelmeye başlamış evde fareler dolaşmaya başlamış. Candoca ya artık kuşlar da ziyaret etmemeye başlamış. Candoca'nın dalları kurumuş, yaprak açmamaya başlamış.

Evin kahyası kurumuş ağaçları bir bir kesiyormuş. Sıra Candoca ya gelmiş. Candoca kesildiği halde bile köklerinde bir çok şeyi hissesiyormuş. Son bir kez de olsa sevgili küçük prensini görmek istemiş. Küçük prens bir gün çiftliği ziyaret etmiş. Hüzünle bahçeleri ve evi dolaşmış. Candoca'nın kökünün bulunduğu yere gelmiş. "Burada bir ağaç vardı? demiş" kahyaya. Kahya, "evet kuruyunca kestik demiş". Prens kocaman bir adam olmuş, ama çocukluğunda geçirdiği o güzel günleri unutamamış. Hüzünle arabasına binmiş ve bir daha dönmemek üzere ayrılmış. Candoca onu görünce çok sevinmiş. En büyük dileği buymuş zaten. Prensi ayrıldıktan sonra artık gözlerini bir daha açmamak üzere kapamış.

17 Eylül 2019 Salı

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (Cemal Süreyya) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

 
1- Yazar, Lacivert İpek Helikopter yazısında hangi sebzeye gözlük takıldığında arkadaşına benzeyeceğini söylüyor?

A) Ispanak
B) Pırasa
C) Lahana
D) Domates

2- Aşağıdakilerden hangisi yazarın çocuklara önerdiği kitaplardan değildir?

A) Küçük Prens
B) Alice Harikalar Diyarında
C) Kırmızı Başlıklı Kız
D) Define Adası

3- Yazara göre Yahya Kemal neden büyük bir şairdir?

A) Türkçenin güzelliğini çok iyi bir biçimde ortaya koyduğu için
B) Şiir yarışmalarında birinci geldiği için
C) En çok okunan şair olduğu için
D) İstanbul'u en güzel şekilde anlattığı için

4- Aşağıdakilerden hangisi kitapta hakkında ödül töreni düzenlenen şairlerden değildir?

A) Namık Kemal
B) Yahya Kemal
C) Orhan Veli Kanık
D) Yaşar Kemal

5- Ünlü Ressam isimli yazıda ressam kime kızıyor?

A) Boyaları birbirine karıştıranlara
B) Resim yaparken cetvel kullananlara
C) Şekilleri yamuk yapanlara
D) Kurşun kalemle resim yapanlara

6- Kitapta adı bahsedilen üç ünlü ressam kimdir?

A) Şeker Ahmet Paşa - Bedri Rahmi Eyüpoğlu - Cihat Burak
B) Osman Hamdi - Bellini - İbrahim Çallı
C) Şeker Ahmet Paşa - İbrahim Çallı - Bedri Rahmi Eyüpoğlu
D) Cihat Burak - Osman Hamdi - Bellini

7- Kitapta yazar hangi öğretmenlerini hiç unutmadığını söylemiştir?

A) Matematik öğretmenlerini
B) Tarih öğretmenlerini
C) Edebiyat öğretmenlerini
D) Fen Bilgisi öğretmenlerini

8- Yazar, kitapta hangi şair için şiir yazmıştır?

A) Fazıl Hüsnü Dağlarca
B) Behçet Necatigil
C) Yahya Kemal Beyatlı
D) Ahmet Haşim

9- Renkler Ölmüyordu yazısında çocuğun hatırladığı cümle nasıl tamamlanıyor?
"Ne kadar sevgin varsa o kadar .............."

A) arkadaşın vardır.
B) iyi yaşarsın.
C) az üzülürsün.
D) uzun yaşarsın.

10- Aşağıdakilerden hangisi kitabın bölümlerinden değildir?

A) Lacivert İpek Helikopter
B) Gülmek
C) Reklamlar
D) Annem

Cevap Anahtarı :

1-B      2-C      3-A      4-D      5-B
6-A      7-C      8-B      9-B     10-D

Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi (Cemal Süreyya) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Aritmetik Kuşlar Pekiyi

Kitabın Yazarı : Cemal Süreyya

Kitap Hakkında Bilgi :

Çocuklar için yazmak. Yazarsın. Yalnız şunu unutma: Çocuklar her şeyi anlar. Her şeyden sözedebilirsin onlara. Enflasyondan bile. -Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et. Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında. Bilgi de ver. -Senin işin onlarda okuma tadı yaratmaya çalışmak. Bu öğütleri dinleyen Cemal Süreya'nın Çocukça dergisinde yazdığı 12 küçük serüven. Unutmayın, en güzel halimiz, güler halimizdir.

Cemal Süreya, Cumhuriyet döneminin önde gelen şairlerindendir. 1931 yılında Erzincan'da doğmuştur. 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul'da ölmüştür.

Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur. Maliye Bakanlığında müfettiş muavini ve müfettiş olarak çalıştı. Cemal Süreya, buluşları ve söyleyiş biçimiyle İkinci Yeni şiirinin öncülerinden olmuştur. Gelenekten faydalanarak yeni tarzda şiirler yazdı.

Kitabın Özeti :

Kitap, Cemal Süreya’nın çocuklar için kaleme almış olduğu Çocukça dergisinde yayınlanmış on iki yazı, çocuk edebiyatı üzerine bir bölüm ile Necati Güngör söyleşisinden oluşmaktadır.

Kitaptan bazı bölümler;

Lacivert İpek Helikopter:

Pırasaya gözlük takın, aynı ona benzer. Yanlış anlamayın, çok sevimli ve çok bilgili bir adamdır. Yolda karşılaştık. Dergideki yazılarımı sordu. “Yeni başlayacağım, neler yazayım?” diye sordu­ğumda,
“Çocuklar her şeyi anlar, onlara enflasyondan bile söz edebilirsin. Savaşlardan söz et, her ay çıkan kitaplardan, şairler, ressamlar, uzay bilginleri, çevre kirlenmesi,..”
” Bilgi de vermekle birlikte, asıl amacın onlara okuma keyfini tat­tırmak olsun. Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Serüvenlerden, düşlerden söz et. Sözgelimi lacivert İpek helikopterler uçsun yazılarında…”
Böylece, ilk yazının konusu ve başlığı çıkmış oldu.
Altı Kitap:

Ne kitaplar var! Küçük Prens’i okudunuz mu? Ya “Kırmızı Ba~ lon”u? Alis’i tanıyor musunuz? “Alis Harikalar Ülkesirıde”yi okuya­caksınız, değil mi? “Define Adası”nda bir adam var eli kesik.
“Gülliver’in Yolculukları”m da okuyun. Ha bir de “Robinson” var.
Bunları söylüyorum ya, aslında elinize ne geçerse onu okuyun. Ya bir şey geçmezse… O zaman da oturun, bana mektup yazın.

Issız Ada:

Ali’nin canı çok sıkılıyordu. Uzak bir yere gitmek istiyordu. Bir dünya haritası buldu, parmağını ismi bile yazılı olmayan, küçük bir adanın üstüne koydu. Oraya gidecekti. Gerekli eşyala­rın listesini yaptı. Ailesini, arkadaşlarını, okulu, köşedeki bakkalı, dedesi ve dedesi için bütün izmir’i, arkasından bütün ülkeyi…
Ama, Türkiye’yi alıp götürürse, oluşacak boşluktan denizler birbirine karışır, dünyanın haritası bozulurdu.
O zaman dünyayı da götürmeliydi adasına. Düşünün 5 mil­yar insan…
Elbet birtakım güçlükleri de vardı bunun. Ee, ne yapalım, o kadarı da olsun artık. Biz işimize bakalım. Yolcu yolunda gerek. Bütün bunları yaparken Nuh Peygamber kadar ciddiydi.
İşte gidiyordu. Artık canı sıkılmayacaktı.

Dört Büyük Şair:

Dört büyük şair için anma törenleri düzenlenmiş, şiirleri o-kunmuş, sanat güçleri hatırlanmıştı. Kimdi bunlar? Biri Yahya Kemal Beyath. Öbürleri Namık Kemal, Ahmet Haşİm ve Orhan Veli Kanık.
Namık Kemal özgürlük ve yurt şairidir.
Yahya Kemal, Türkçenin güzelliğini çok iyi bir biçimde orta­ya koydu. İstanbul’u yazdı.
Şiirimizi çağdaş çizgiye getirenlerden biri de Ahmet Haşim’dir. Yalnızlık duygusunu, hüzünleri işlemiştir.
Orhan Veli, şakacı bir şair. Dili de bugünkü dil. Ne yazık ki genç yaşta öldü.
Bir de Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday, Oktay Rİfat var. Daha niceleri… Ülkemiz şairler ülkesi… Homeros bile bura­da yaşamış. Günümüzde, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Edip Cansever, Hilmi Yavuz, İsmail Uyaroğlu, Cahit Külebi…

İki Annesi Vardı:

Çıkardığım dergide, yazmak için Ahmed Ariften hayat öy­küsünü istemiştim. Beni kırmadı. Her hafta İstanbul’dan Anka­ra’ya kaim iki zarf geliyordu. Bunlar birikti. Kitap olarak basama-sam da bu yazının ilk cümlesi aklımdan hiçbir zaman çıkmaz. Öyküsü şöyle başlıyordu: “Benim iki annem oldu.”
Ahmed Arif annesini kaybetmiş ve babası başka biriyle ikinci kez evlenmişti. Ahmed Arif, onu da öz annesi gibi sevmiş ve ona hep “An­ne” diye hitap etmiştir.
Annemizin, babamızın yerini hiç kimse tutamaz. Ancak, on­lardan birisi şu ya da bu sebeple yanımızda değilse ve yerine yeni birisi gelmişse, onu da sevmeli ve alışmalıyız. Her üvey anne ve baba masallardaki gibi kötü değildir. Her şey karşılıklıdır. Sevgi, sevgiyi çeker…

Gülmek:

Eve dönüyordum. Baktım bizim gözlüklü orada. Görür görmez başladı eleştirmeye: “Küçük şeyleri yaz, küçük şeyler Önemli­dir. Yazılarını takip ediyorum. Yine sürekli bilgiçlik taslıyorsun. Daha içten olamaz mısın? Sözgelimi, Atatürk’ün kuru fasulyeyi sevdiğini biliyor muydun?”
“..?”
“Ya Napolyon’un midesinde ülser olduğu için, elini hep midesinin üzerinde tuttuğunu? Napolyon biraz gülebilseydi, ülseri azalırdı.”
“Gülmek, dünyaya iyimser ve eğlendirici biçimde yaklaşmaktır. Bu da gülen kişiyi güçlü yapar. Gülen yüz, her zaman güzeldir.”
Ünlü Ressam:

Ünlü ressam yavaşça konuşuyordu: “Çocukların yaptıkları re­simlere bayılıyorum. Çok özgür çalışıyor onlar. Yuvarlak bir kedi çizmek isteyenler bile bazen cetvel kullanıyorlar. Resim yaparken cetvel kullanılmaz, elle yapılacak, isterse yamuk olsun.”
“Ressam kime denir? ”
“Renklerle yaşayan kimseye.”
“Şair?”
“Şair de sözcüklerle yaşar.”

Renkler Ölmüyordu:

Çocuk, okul çıkışında her gün buradan geçerdi. Bu kalabalığı ve İnsanları seviyordu. Bir an bütün ders kitaplarının sokakta yürüdüğünü düşündü. Bir adam alışveriş yapıyor, işte Sosyal Bilgiler. İkisi de konuşunca Dilbilgisi ortaya çıkıyor. Büfeci paranın gerisini adama veriyor. Bu da Aritmetik.
Bir kadın, kızını elinden tutmuş sürüklüyor. Böyle kadınlar da var. Belli ki kız annesinden bir şeyler istemiş. İşte bu Masal.
Otobüsler tıklım tıklım dolu. İçlerindeki her insan ayrı kişi; ayrı özlemleri var hepsinin. Roman olmuyor mu bu?
Peki Şiir ne? Bütün bunların hepsinin kendisinde uyandırdı­ğı karışık ama güzel duygu mu yoksa?
Çocuk çantasını bir elinden diğer eline geçirdi. Ağır gelmiyordu. Bir şey artık ağır gelmiyorsa, bilin ki bu yaşama sevincidir.
Düşündü çocuk: “Ne kadar sevgin varsa, o kadar iyi yaşarsın.”

– Hava soğuktu, ama renkler kolay kolay ölmüyordu.

87 Oğuz (Rakım Çalapala, Nimet Çalapala) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Oğuzun annesi Hanife Hanım niçin erken uyumaktadır?

A) Geç saatlere kadar çalıştığı için
B) Uykuyu sevdiği için
C) Yapacak işi olmadığı için
D) Hasta olduğu için

2- Oğuz'un arkadaşlarından hangisi Atatük'ü nerede görmüştür?

A) Cemil, İstanbul'da
B) Burhan, Yalavo'da
C) Zehra, Ankara'da
D) Fikret, Kocaeli'de

3- Sınıfa yeni gelen çocuğun adı nedir?

A) Selim
B) Fikret
C) Hikmet
D) Burhan

4- Cumhuriyet Bayramı'nda gittikleri Taksim Cumhuriyet Abidesi'nde Oğuz ne yapmıştır?

A) Arkadaşlarıyla oyun oynamıştır
B) Selim ile dalga geçmişitir
C) Öğretmenine soru sormuştur
D) Şiir okumuştur

5- Sınıfta öğrencilerin hazırladığı programda aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İskoç oyunu
B) Sınıf Şarkısı
C) Halay
D) Zeybek

6- Hangi çocuğun babası intihar etmiştir?

A) Burhan
B) Oğuz
C) Selim
D) Fatih

7- Aşağıdakilerden hangisi Oğuz'un Selim'de yaptığı değişimlerden değildir?

A) Derslerinde başarılı olmuştur
B) Haylaz bir çocuk olmuştur
C) Cesaretli bir çocuk olmuştur
D) Pısırıklıktan kurtulmuştur

8- Oğuz'un sene sonu sınıf birincisi olmasında hangisi daha etkili olmuştur?

A) Öğretmenini daha iyi dinlemeye başlaması
B) Kitap okumaya başlaması
C) Selim'e yardımcı olması
D) Sınıf içinde daha düzenli olması

9- Oğuz'un okula karşı düşünceleri başlangıçta nasıldır?

A) Okulu sevmezdi
B) Okula gitmek istemezdi
C) Okulu severdi
D) Okulu oyun alanı görürdü

10- Oğuz'un öğretmeninin adı nedir?

A) Selim Bey
B) Hanife Hanım
C) Nezihe Hanım
D) Hamdi Bey

Cevap Anahtarı : 

1-A      2-B      3-A      4-D     5-C    
6-C      7-B      8-C      9-C     10-C

87 Oğuz (Rakım Çalapala, Nimet Çalapala) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

15 Eylül 2019 Pazar

Aşk (Elif Şafak) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Aşk romanın yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gülten Dayıoğlu
B) Elif Şafak
C) Victor Hugo
D) Necip Fazıl
E) İskender Pala

2. Aşağıdakilerden hangisi romanda geçen karakterlerden biri değildir?

A) Ella
B) David
C) Zahara
D) Şems
E) Natalie

3. Kırk yaşına basmak üzereydi. Nicedir tüm alışkanlıkları, ihtiyaçları ve tercihleri tekdüzeydi. Şaşmaz bir çizgiydi günlerin akışı; öylesine yeknesak, düzenli ve sıradan. Bilhassa son yirmi yıl boyunca hayatındaki her ayrıntıyı evliliğine göre ayarlamıştı.

Yukarıda özellikleri verilen roman karakteri aşağıdakilerden hangisidir?


A) Ella Rubinstein
B) Michelle
C) Steve
D) Avi
E) Gölge

4. Aşk romanında kaç kuraldan bahsetmektedir?

A) 10
B) 20
C) 30
D) 40
E) 50

5) Ella’nın hayatını değiştiren kitap aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aşk
B) Kitab-ı Aşk
C) Aşk Şeriatı
D) Aşk-ı İlahi
E) Divan-ı Aşk

6. Ella’yı yirmi yıllık evliliğine son verdiren olay nedir?

A) Aziz Zahara’ya aşık olması
B) Kızının izinsiz evlenmek istemesi
C) Şiddetli geçimsizlik
D) David’in ilgisizliği
E) Kitap editörlüğü yapması

7. Alaaddin’in aşık olduğu kişi kimdir?


A) Kimya
B) Şems
C) Ella
D) Aziz
E) Jeanette

8. Aziz öldükten sonra Ella’ya kim yakınlık göstermiştir?

A) Kocası David
B) Jeannette
C) Avi
D) Orly
E) Rumi

9. Bir yanda deli gibi başkalarının üstüne düşen, onları denetleyen bir Ella vardı; diğer yanda ise hâlim selim, pasif Ella. Ne zaman, hangisinin ortaya çıkacağını o bile bilmiyordu sanki. Bir de üçüncü Ella vardı. Her şeyi sessizce bir kenardan izleyen, vaktinin dolmasını bekleyen Ella.

Yukarıdaki paragrafta Ella ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?


A) Ella’nın roman boyunca sabit bir karakter olduğu
B) Ella’nın kişiliğinin değişiklilklere uğradığı
C) Ella’nın deli gibi başkalarının üstüne düştüğü
D) Ella’nın her şeyi kenardan izlediği
E) Ella’nın halim selim olduğu

10. Hani bir şarkı var: "Que sera, sera" hatırlar mısın?

Bu şarkıdakı mısranın Türkçe anlamı nedir?


A) Veda et güle güle
B) Kul ol Hakka
C) Aşka yürü
D) Her şey olacağına varır
E) Anı yaşa

11. "Allah aşkı derya deniz gibidir. Kendi meşrebince her in san ondan su alır. Fakat kimin ne kadar su alacağı kabının büyüklüğüne bağlıdır. Kiminin kabı fıçıdır, kiminin kova; kiminin kırbadır, kiminin matara." Bu söz romanda hangi kıssada anlatılmaktadır?

A) Beyazıd-i Bestami
B) Halidi Bağdadi
C) Şah-ı Nakşıbend
D) Cafer-i Sadık
E) Yunus Emre

12. Aşağıdakilerden hangisi nefsin mertebelerinden biri değildir?

A) Nefs-i emmare
B) Nefs-i levvame
C) Nefs-i mülhime
D) Nefs-i mutmaine
E) Nefs-i seyyare

Cevap Anahtarı :

1-B      2-E      3-A      4-D      5-C
6-A      7-A      8-B      9-A     10-D
11-A   12-E

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...