Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
5 Haziran 2019 Çarşamba
Kompanzasyon Yapması Gerek Elektrik Aboneleri Kimlerdir? Şartları Nelerdir?
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kararına göre Karar No:284/2 Karar Tarihi: 8/1/2004 olarak kompanzasyon zorunlu tutulmuştur. (Bu kurul kararı 15/01/2004 tarih ve 25347 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.)
Gerekli şartlara haiz olan işletmeler kompanzasyon panosu kurmak ve işletmek zorunluluğundadır. Kompanzasyon panosu yapma ve işletme zorunluluğundaki bu işletmelerin harcadıkları endüktif enerji, aktif enerjinin en fazla %33’ü; kapasitif enerji de aktif enerjinin en fazla %20’si kadar olabilir. Kurulu gücü 9 kW ve üzerinde olan elektrik tüketicileri, kompanzasyon panosu kurmak ve reaktif güç degerlerini belirlenen sınırlar içinde tutmakla yükümlüdür. Aksi taktirde elektrik faturalarına reaktif ceza bedeli eklenir.
Alternatif Akım Devrelerinde Kompanzasyon Nedir?
Alternatif akım devrelerinde üç değişik yük vardır.
Omik Yük : Akım ve gerilim arasında açı farkı yoktur.
Endüktif Yük : Akım gerilimden 90 derece geridedir.
Kapasitif Yük : Akım gerilimden 90 derece ileridedir.
Devredeki yükün durumuna göre akım ve gerilim arasındaki açı farkı ve faz farkı olur.
Bir çok makina ve cihaz elektrik motorlu olduğu için daha çok endüktif yük oluşturmaktadır.
Bu durumda akım ile gerilim arasındaki açının kosinüs değerine güç katsayısı denir. İdeal olarak bu güç katsayısının 1 değerinde olması istenir.
Alternatif akımda güç katsayısının 1 değerinden küçük olması Reaktif güç oluşumuna neden olur. Reaktif güç tüketimi istenmeyen bir durumdur.
Güç katsayısının tekrar 1 değerine yaklaştırılması, getirilmesi işlemine kompanzasyon denir. Kompanzasyon işlemi ile akım ile gerilim arasındaki açı farkı giderilir.
Doğru akımda sadece omik yük vardır. Dolayısıyla kompanzasyona gerek yoktur.
Elektrik Direklerinde Tellere Konan Kuşlar Neden Çarpılmaz?
Elektrik direklerinde tellerde bir insan için tehlikeli gerilim seviyelerinde elektrik bulunmaktadır. Tellerdeki bu elektrik kuşlar ve diğer hayvanlar için de tehlikelidir. Ancak bu tellere konan kuşlara ise hiç bir şey olmamaktadır.
İnsanların çoğu elektrik tellerine konan kuşların niçin çarpılmadığını merak eder.
Bunun cevabı basitçe elektrik akımının kuşun üzerinden geçerek devresini tamamlamamasıdır.
Elektrik çarpması için fazın kuşun üzerinden geçerek nötre, toprağa veya başka bir faza geçmesi gerekir.
Telin üzerinde duran bir kuş sadece faza ait tele temas ettiği için çarpılmaz.
Aynı şey insan için de geçerlidir. Uygun bir yalıtkan ayakkabı, çizme giymiş bir insan da elektriğe temas ettiğinde çarpılmaz. Aynı şekilde ayakları yere değmeden sadece elektrik teline dokunan bir insan çarpılmaz.
Yalnız özellikle büyük gövdeli kartal, akbaba, leylek gibi kuşlar için bu durum bazen geçerli olmamaktadır.
Bu kuşların kanatları büyük olduğu için elektrik telinin üzerindeyken başka bir faz teline veya elektrik direğinin metal kısmına dokunduklarında çarpılırlar.
Leyleklerin ayakları da büyük olduğu için bir ayaklarının tele diğer ayaklarının elektrik direğine dokunması çarpılmalarına neden olur.
Türkiye'de Elektrik Enerjisi Üretim Tarihçesi ve Elektrik Üretim Miktarı Nekadardır?
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında;
Kurulu güç: 33 MW
Üretim: 45 Milyon KWh
1935 yılında ise;
Kurulu güç: 126.2 MW
Üretim: 213 milyon KWh, elektriğin ulaştığı il sayısı da 43'e yükselmişti.
1935 yılında çıkan 2805 ve 2804 sayılı kanun ile Etibank'ın ana işlevinden birisi elektrik işletmeciliği olarak belirlendi, Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kuruldu.
1954 yılında bütün elektrik üretim ve dağıtımı Etibank önderliğinde yürütüldü.
1952 yılında Silahtarağa Termik Santrali'nden Çatalağzı Termik Santrali'ne 154 kv'luk enerji nakil hattı ile İstanbul'a enerji takviyesi yapıldı. Bu takviye Ulusal Enerji Sisteminini başlangıcı olmuştur.
1956 yılında Seyhan Barajı, Sarıyar Barajı ve Tunçbilek Termik Santrali Ulusal Elektrik Sistemi'ne bağlandı.
1958 yılında Kemer Barajı, 1959 yılında Hirfanlı Barajı, 1960 yılında Demirköprü Barajı o yıllarda kurulan hidroelektrik tesislerdir.
1970 yılında;
Türkiye Elektrik Kurumu kuruldu. İstisnalar dışında üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin yapım ve işletilmesi ile elektrik sektörünün planlanması tekel statüsüyle TEK'e verildi.
Kurulu güç: 2234.9 MW,
Üretim: 8 milyar 623 milyon kWh seviyelerine yükseldi.
Elektrik ulaşan köy oranı %7'ye çıktı.
1972 yılında Türkiye’nin bu yıla kadarki en büyük baraj ve HES'i olan 300 MW gücündeki Gökçekaya Barajı ve HES ile yine en büyük termik santral projesi olan Seyitömer Termik Santralı devreye alındı.
1975 yılında, Keban Barajı 1330 MW'lık kapasitesi ile o yıla kadar kurulan tüm barajlı santralerin toplamından daha büyük kurulu güce sahip olarak inşa edildi.
1980 yılında Türkiye'nin;
Kurulu gücü: 5118.7MW'a
Üretimi: 23 milyar 275 milyon kWh kapasitesine ulaştı.
1982 yılında;
Belediyeler ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK'e devredildi.
Enerji üretimi, dağıtımı ve satışı TEK tarafından yapılmaya başlandı.
Kurulu güç: 6638.6 MW,
Üretim: 26 milyar 552 milyon kWh olmuştur.
Elektrik ulaştırılan köy sayısı % 61'e ulaşmıştır.
Çayırha Termik Santrali yapılmıştır.
300MW 2 ünite faaliyete geçmiştir.
1992 yılı; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük elektrik projesi Atatürk Barajı 2400 MW gücündedir.
2017 yılında; Türkiye elektrik enerjisi kurulu gücü 80546 MW olarak gerçekleşmiştir.
2017 yılı Temmuz ayı sonu itibariyle (kurulu güç) elektrik üretimimizin;
%34 ‘ü Doğal Gazdan (27345 MW)
%31’i Kömürden (Termik Santraller) (24969 MW)
%24’ü Hidrolik Enerjiden (19330 MW)
%6’sı Rüzgârdan (4832 MW)
%2’si Jeotermal Enerjiden (1610 MW)
%3’ü Diğer Kaynaklardan elde edilmiştir. (2416 MW)
Osmanlı ve Türkiye'de İlk Elektrik Üretimi Ne Zaman ve Nerede Yapılmıştır?
Özellikle Avrupa’da elektrik enerjisinin yaygınlaşmasından etkilenen Osmanlı Devleti, ilk çalışmayı 1902 yılında Tarsus’ta yaptı. Berdan Çayı üzerindeki değirmende 2 kw’lık dinamodan oluşan bir santral kuruldu. 1905 yılında işletmeye açılan santral, ürettiği elektrikle Tarsus sokaklarını aydınlatmaya başladı.
Planan tesisin basit bir hidroelektrik santrali prensibiyle çalışacak olmasından dolayı bir nehir ve akarsu üzerinde olması gerekmekteydi. Tesis için en uygun yer Bentbaşı mevkiinde bulunan Berdan Nehriydi. İlk kez 15 Eylül 1902 tarihinde kurulan tesis; su değirmeni milinin çevrilmesi sonucu 2 kW’lık bir dinamoyla elektrik üretimine başlamıştır. Sonraki yıllarda bu güç 60 kW’a kadar çıkarılarak hidroelektrik santraline dönüştürülmüştür. Üretilen elektrik ilk belediye Reisi Sadık Paşa ve Sorgu Yargıcı Yakup Efendi gibi kentin nüfuslu ailelerinin evlerinin aydınlatılması için kullanılmaya başlanmıştır. Üretilen 2 kW’lık gücün iletim kayıpları da göz önüne alındığı zaman ancak 25-30 adet akkor flamanlı ampulu yakabilmiştir.
İzmir ve Selanik’in elektriğe kavuşturmak için yapılacak olan alt yapı çalışmaları için Alman ve İngiliz şirketleri arasında ciddi rekabetler yaşanmıştır. Bu yarışı Alman şirketlerinden “Siemens&Halske” kazanmıştır. Takvimler 1905 yılını gösterdiğinde İzmir ve Selanik elektriğe kavuşmuştur. 1907 yılında da Şam’ın elektrik alt yapısı tamamlanmıştır.
İstanbul’daki evlerin ahşap olması ve çıkabilecek yangının şehre zarar vermesinden korktuğu için, Sultan II. Abdülhamid’ in İstanbul’da elektrik enerjisine sıcak bakmadığı ve bu sebeple elektriğin İstanbul’a geç geldiği iddia ediliyordu. Bu nedenle çoğu kaynakta ilk kez 1914 yılında Silahtarağa Elektrik Santrali’nin kurulmasıyla elektrikli aydınlatmaya geçildiği yazılıyor. Oysa devlet arşivlerine bakıldığında İstanbul’da ilk santralin, 1906’da II. Abdülhamid döneminde Siemens & Halske Şirketi tarafından kurulduğu görülüyor.
Arşivlere göre Sultan II. Abdülhamid, Dolmabahçe Gazhanesi’nin bulunduğu arazide İstanbul’u aydınlatması için bir elektrik santrali istemiş, Berlin’deki Siemens şirketi II. Abdülhamid’e yapılacak santral hakkında bir proje sunmuştu. Projede malzemeler Siemens tarafından karşılanacak, inşaat masrafları ise Osmanlı Hükümetine ait olacaktı. Sultan II. Abdülhamid’in projeyi kabul etmesi üzerine 1906 yılında İstanbul’da Dolmabahçe Saray Tiyatrosunun arkasına Beşiktaş ve civarı semtlerin aydınlatılmasını sağlayan ilk elektrik santrali kuruldu.
II. Abdulhamit İstanbul’da elektrik üretilmesi ve elektrik yapısının yapılması için konuyla ilgili yönetmelik ve şartnameler hazırlatmıştır. Hazırlanan bu yönetmelik ve şartnamelerle ihaleye çıkılmış ve ihale 1910 yılının Kasım ayında sonuçlanmıştır. İhaleyi merkezi Budapeşte’de bulunan bir Avusturya – Macaristan şirketi olan “Ganz” şirketi kazanmıştır.
Ganz şirketi; La BanqueBruxelles, Banque Generale de CreditHongrois ve Sofina Holding şirketleriyle birlikte ortalık kurarak İstanbul’u elektriğe ulaştırmak için “Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi”ni kurmuştur. Bu ortaklığın ilk yaptığı işlerden birisi de günümüzde “Santralİstanbul” olarak bilinen ve İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından enerji müzesine dönüştürülen “Silahtarağa Elektrik Santrali” dir.
İstanbul tek teknoloji müzesi olan şimdiki adıyla “Santralİstanbul” eski adıyla “Silahtarağa Elektrik Santrali” her biri 5 MW olan 3 turbo jeneratör grubundan oluşmaktaydı. Silahtarağa Elektrik Santrali’nin en önemli özelliklerinden birisi de Osmanlı topraklarında kullanılan ilk termik santral olmasıdır. Bu santral, günümüz ihalelerinde sıkça kullanılan yap-işlet-devret modeliyle yaptırılmıştır.
Ganz şirketiyle imzalanan sözleşme gereğince; Silahtarağa, Kağıthane ve Alibeyköy semtlerine kurulacak olan termik santrallerin 1913 yılı ortalarına kadar tamamlanması planlanmıştır. 1912 yılında başlayan Balkan Savaşı ve 1913 yılının Eylül ayında İstanbul’ da yaşanan sel felaketi nedeniyle Şubat 1914’e kadar santraller tamamlanamamış dolayısıyla da şehre elektrik verilememiştir.
Dünya’da İlk Elektrik Üretimi Ne Zaman ve Nerede Yapılmıştır?
Dünya’da İlk Elektrik Üretimi
Faraday 1831 yılında elektriğin temel prensibi olan elektromanyetik endüklenmeyi bulmuştur.
Yıllar sonra Thomas Edison’un icat ettiği akkor flamanlı ampul dünyada elektrik ihtiyacı açısından yeni bir çığır açtı.
Bu buluşla beraber hava gazıyla çalışan aydınlatma sistemleri yerine bir alternatif oluşmuş oldu.
Ampül, havagazına göre daha pratik, kolay ve ucuz olması nedeniyle zamanla havagazının yerini almıştır.
Elektrik enerjisinin gerek sokak aydınlatmaları için gerekse ev içi aydınlatmalar için kullanılması elektrik ihtiyacının artmasına neden olmuştur.
Artan bu elektrik ihtiyacının çözümünü yine Thomas Edison bulmuştur. 1882 yılında New York’ta Manhattan yakınlarında kurmuş olduğu “The Pearl Street Station” santralinde her biri 100 kW gücündeki, 6 jeneratörle toplamda 600 kW’lık enerji üretmeyi başarmıştır.
1901 yılında yine Edison tarafından inşa edilen "Brooklyn Edison Waterside Santrali"nde 120 MW seviyelerine gelmiştir.
1900’lü yılların başında Amerika’ya baktığımızda ülkenin dört bir yanında yüzlerce santralin elektrik üretilir hale gelmiştir.
Elektriğin Keşfi Nasıl Olmuştur? Dünyada Elektriğin Tarihçesi
Elektriğin Keşfi ve Tarihçesi
Elektrik ile ilgili ilk uğraşı veren kişi Yunanlı bilgin ve filozof Tales’tir. Tales, M.Ö. 625 – M.Ö. 545 yıllarında elektriğe ve manyetizmaya ilişkin önemli gözlemlerde bulunmuştur.
Tales, kehribar taşlarının birbirine sürtülmesi sonucu tüy gibi hafif nesnelere yaklaştırıldığında bunları çekebildiğini keşfetti.
Tales, bu olaya Yunanca kehribar anlamına gelen elektron adını verdi.
1600’lü Yıllar
1600’lü yıllara gelindiğinde William Gilbert, elektrikle alakalı bir konu olan manyetizma ile ilgili bir araştırma yayınlamıştır. William Gilbert’in araştırması elektriğe de katkı sağlamıştır.
1646 yılında İngiliz yazar Thomas Brown’un Pseudodoxia Epidemica adlı eserinde ilk kez elektrik kelimesinden bahsedilmiştir.
1672 yılında Magdeburg kenti belediye başkanı Otto von Guericke, sürtünme yoluyla elektriksel yük üreten ilk makinayı yaptı. Bu makina, kayışlı bir makara düzeneği aracılığıyla elle döndürülen kükürt bir küreden oluşuyordu. Çeşitli cisimlerin dönmekte olan kükürt küreye sürtünmesiyle belirli düzeylerde statik elektrik üretiliyordu.
1700’lü Yıllar
1729’da İngiliz Stephen Gray, metallerin iletken, ametallerin ise yalıtkan olduğunu keşfetti.
1745 yılında Hollandalı Peter Van Musschenbroek elektrik depo edebilen , su dolu cam kavanoza batırılmış metal çubuktan oluşan Leyden Şişesi’ni yaptı, bu tarihin ilk kondensatörüdür. (sığaç).
1752 yılında, Benjamin Franklin elektrik üzerine yoğun deneyler gerçekleştirmiştir, bu deneylerin en önemlisi uçurtma deneyidir. Uçurtma deneyinde Franklin, yıldırım ile dural elektrik (statik elektrik) arasındaki bağı incelemiştir. Metal bir anahtarı uçurtmanın alt tarafındaki ıslatılmış sicime bağlayarak, fırtınalı bir günde uçurmayı denemiştir. Birbiri ardına dizilen kıvılcımlar metal anahtar üzerinden eline doğru hareket etmiştir. Bu deneyin sonucunda Benjamin Franklin, yıldırımın elektriksel bir olgu olduğunu ve artı eksi yüklerden oluştuğunu keşfetmiştir.
1759’da Franz Maria Aepinus Paralel plakalı kondensatörü (sığaç) yaptı.
1770 yıllarında Henry Cavendish, Potansiyel fark, sıfır referans nokta, toprak gibi kuramları ortaya atarak, kendisinden sonra Coulomb ve Ohm’un çalışmalarına öncü oldu.
1777’de Fransız fizikçi Coulomb, yüklü iki metal küre ya da iki mıknatıs kutbu arasındaki itme veya çekme kuvvetini ölçebilen burulmalı tartı aygıtını gerçekleştirdi;
1785 yılında Coulomb bulduğu tartı aletini kullanarak iki yük arasındaki itme veya çekme kuvvetinin, yüklerin çarpımı ile doğru, aradaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu deneysel olarak gösterdi. Coulomb yasası, Newton’un kütle çekimi yasasının elektrikteki karşılığıdır.
1794’de İtalyan fizikçi Alessandro Volta, çinko ve gümüş plakalar arasına tuz karışımlı sıvı koyarak elektrik akımı elde etmiş oldu. Burada çinko ve gümüş elektrotlar, tuzlu su elektrolittir ve aralarındaki kimyasal tepkime sonucu elektrik üretiliyordu. Bundan önceki insan yapımı tüm elektrik kaynakları statik idi.
1796’da John Frederick Daniell, elektrot yapımında farklı gereçler kullanarak günümüzün pillerine temel olan tasarımlarda bulundu.
1800’lü Yıllar
1800’lere gelindiğinde Volta’nın tasarımı geliştirilerek ilk ticari piller üretildi. Bilim insanları, kimyasal değişikliklerin elektrik, elektriğinde kimyasal değişiklik yarattığını keşfettiler.
1800’de İngiliz William Nicholson, elektrik akımı kullanarak suyu hidrojen ve oksijen gazlarına ayrıştırdı.
1807 yılında Humphry Davy, özel olarak yapılmış güçlü bir Volta pilini kullanarak bileşikler içinden elektrik akımını geçirmek suretiyle potasyum ve sodyumu bileşiklerinden ayırmayı başardı. Davy, yeni metaller keşfetti.
1819’da Danimarkalı Hans Christian Oersted, bir telin içinden akım geçirildiğinde elektrik akımının telin çevresinde bir manyetik alan oluşturduğu sonucuna vardı. Hans Christian Oersted, elektrik akımıyla manyetik alan yaratarak elektrik ile manyetizma arasındaki bağlantıyı kanıtladı.
1819’da Fransız fizikçi ve matematikçi André Marie Ampére, Oersted’in olgusunu betimleyen ve Ampère Yasası olarak adlandırılan magnetik alan ile bu alanı doğuran elektrik akımı arasındaki bağıntıyı formülleştirdi. Elektrodinamiğin de kurucusu olan Ampére aynı zamanda elektrik ölçme tekniklerini de geliştirerek elektrik akımını ölçen bir aygıt yaptı. Hatıra olarak elektrik akımı birimi amperdir.
1827 yılında Alman fizikçi Georg Simon Ohm, iletkenlerden geçen elektrik akımına ilişkin çalışmalar yaparak Ohm yasası olarak bilinen, bir iletkenden geçen akımın iletkenin uçları arasındaki gerilim ile doğru, iletkenin direnciyle ters orantılı olduğunu formülleştirdi, hatıra olarak elektrikte direnç birimi ohm dur. (OHM Yasası: V= IxR )
1829’da İskoç asıllı bir Amerikalı olan Joseph Henry, demir çekirdek etrafında tel sarımı suretiyle yaptığı bobin ile güçlü manyetik alan yaratarak bir tondan fazla metali kaldırmayı başardı.
1831’de İngiliz kimyager ve fizikçi Michael Faraday, bir buhar makinesi ile bakır bir plakayı bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektrik üretti. Bu ilk generatördür.
1831 yılında Joseph Henry, Faraday’ın buluşunu tersine çevirerek, manyetik alandan elektrik akımı geçirmek suretiyle bir bakır çemberi döndürmeyi başardı. Bu ilk elektrik motorudur ve tarihte ilk kez, elektrik enerjisi makinelere güç vererek iş yapılmasını sağlıyordu.
1833 yılında Alman fizikçi Wilhelm Weber ve Karl Friedrich Gauss iki bina arsındaki ilk telgraf işlemini başardılar. Elektrik ölçüm için ilk uyumlu ünit sistemlerini buldular. Gauss jeomanyetik alanın yönü ve kuvvetini kaydetmek için Avrupa gözlem ağı organize etti
1834’de Alman fizikçi Heinrich Lenz, “Akan bir elektrik akımına ters yönde bir direnç vardır” kuramı onundur ki Lenz kanun olarak bilinir.
1841’de İngiliz fizikçi James Prescott Joule, ısının mekanik iş ile olan bağlantısını keşfetti. Bu, enerjinin korunumu teorisine ve oradan da termodinamiğin birinci kanunu’nun oluşmasını sağladı. Onun anısına iş birimine Joule verilmiştir. Lord Kelvin ile mutlak sıcaklık skalasını geliştirmiştir. Joule yasası olarak bilinen “Bir direnç üzerinden geçen elektrik akımının ısı yaydığı” buluşu onundur.
1844’e gelindiğinde ABD’li Samuel Morse, kısa ve uzun sinyalleri bir hat ile göndermekle ilk elektrikli telgrafı yaptı. Kısa ve uzun sinyallerin harflerdeki kodlamasına , Samuel Morse anısına Mors alfabesi denir.
1845 yılında Alman fizikçi Gustav Robert Kirchhoff, devre analizi olan “Bir noktaya giren ve çıkan akımların toplamı sıfırdır. Kirchhoff I”, “kapalı bir devrede harcanan gerilimlerin toplamı, sağlanan gerilimlerin toplamına eşittir. Kirchhoff II” kanunlarını yayınladı.
1851’de Heinrich Ruhmkorff, çift sarımlı indüksiyon bobinini buldu. Bu buluş AC transformatörün gelişimine öncü olmuştur.
1864’de İskoçyalı matematikçi ve fizikçi James Clerk Maxwell, kuantum fiziği öncesi bilinen bütün elektrik ve manyetik kuramları açıkladı. Maxwell denklemleri olarak bilinen dört temel denklem onun tarafından ortaya atılmıştır.
1869’da William Crookes ve Johann Wilhelm Hittorf; birbirilerinden habersiz olarak katot ışınlarını buldular.
1876’da ABD’li Charles Francis Brush, elektrik çalışma akımı üretebilen açık bobin dinamoyu buldu.
1876 yılında ABD’li Alexander Graham Bell, elektrik titreşimlerini sese dönüştürerek telefonu buldu ve patentini aldı.
1877’de ABD’li Thomas Alva Edison, sesi kaybedip yineleyebilen gramofonu (fonograf) geliştirdi.
1879 yılında Edison karbon flamanlı akkor lamba için patent başvurusu yaptı. Üç yıl sonra New York sokaklarında bu lambalar ışıyordu. Edison yaşamı boyunca gerçekleştirdiği hareketli resim kamerası, teyp, projektör gibi çeşitli buluşları için 1093 patent almıştır.
1879’da Brush ark lambaları Cleveland caddelerini aydınlatmak için kullanıldı.
1880’lere gelindiğinde San Fransisko da elektrik satmak için ilk şirket kuruldu. (California Electric Light Company)
1881’de E.W. v. Siemens tarafından elektrikli tramvay yapıldı.
1882’de Dünyanın ilk merkezi güç üretim tesisi doğru akım(DC) güç sistemli The Pearl Street Station New York’ta Thomas Edison tarafından açıldı.
1882’de Wisconsin’de ilk hidroelektrik santrali açıldı.
1883 yılında Nikola Tesla, Tesla bobinini buldu. Bu, elektriğin gerilimini dönüştürebilecek ve uzak mesafelere iletmeyi kolaylaştıracak bir transformatör olup Tesla’nın alternatif akım projesinin önemli bir ayağıdır.
1884’de İngiliz mühendis Charles Algernon Parsons ilk başarılı buhar türbinini yaparak elektrik jeneratörlerini döndürmede kullanmıştır.
1886’da ABD’li fizikçi William Stanley, Jr. İndüksiyon bobin transformatörünü ve alternatif akım sistemini geliştirdi
1886’da ABD’de 40-50 adet su gücü ile çalışan elektrik üretim tesisi hizmette ya da yapım halindedir.
1887’de Sırp asıllı fizikçi, elektrik ve makine mühendisi Nikola Tesla, alternatif akım jenarötörünü buldu. Böylece elektrik enerjisi uzun mesafelere kolaylıkla iletilebilecekti.
1888’de Heinrich Hertz, yıllar önce Faraday ve Maxwell tarafından bahsedilmiş radyo dalgalarını keşfetti ve ölçtü.
1889’daABD’de üretimlerinin tamamını ya da bir bölümünü su gücünden sağlayan elektrik şirketi sayısı 200’ü bulmuştur.
1889’da İlk ticari uzun mesafe doğru akım ENH Portland şehri ile Willamette şelalesi üretim tesisleri arasında kuruldu.
1891’li yıllara gelindiğinde İlk belediye elektrik sistemi Northwest — Ellensburg, Washington.
1892’de İtalyan fizikçi Guglielmo Marconi, sinyalleri birkaç km uzağa ulaştırarak’ telsiz telgraf patentini aldı. Daha sonra ilk kıtalararası radyo sinyalini göndermeyi başardı. 1901’de, İngiltere Cornwall’dan gönderilen sinyaller, Kanada’dan alındı. Bu olaydan sonra birçok yerde telsiz telgraf istasyonları kurulmaya başlandı.”Bilinenin aksine “Radyo”, Marconi’nin icadı değildir. Amerikan Yüksek Mahkemesi, ölümünün ardından Radyonun mucidinin Nicola Tesla olduğuna hükmetmiştir.”Elektrik ve Modern Bilime Katkısı
1895’te Alternatif akım üreten ilk jenaratör Niagara şelalesine kuruldu.
1897’de İngiliz fizikçi Sir Joseph John Thomson, elektronu keşfetti.
1897’de Nicola Tesla, iki patent başvurusunda bulundu; ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Sistem’ ve ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Cihaz’ Böylece resmen “Radyo” doğmuş oldu. Birkaç yıl önce Hertz tarafından bulunan ve de ölçümlenebilen radyo dalgaları, Tesla ile hayat buldu ve insanlığın hizmetine girdi.
1900’lü Yıllar
1900’lerde Charles Proteus Steinmetz, alternatif akım doğal kompleksi matematiksel analizini yazdı.
1900’lerde ENH’de en yüksek gerilim: 60 kilovolt.
1908’de İlk komplike üretim tesisi Columbia Nehri üzerine inşa edildi.
1911 yılında W. Carrier tarafından ilk elektrikli klima yapıldı.
1913’de ilk hava kirliliği kontrol cihazı. Kül tutucu
1913’te Elektrikli buzdolabı A. Goss. tarafından Chicago’da yapıldı.
1923’te Rus asıllı ABD’li elektrik mühendisi Vladimir Kosma Zworykin’ ilk kez resim tarama yöntemini tümüyle elektronik olarak yapan ikonoskopu buldu. Ertesi yıl da kineskop olarak adlandırılan resim tüpünün patentlerini aldı. Bu iki buluş, ilk televizyon sisteminin oluşturulmasına temel oluşturdu. 1950’li yıllarda televizyon artık izlenilmeye başlanmıştı.
1923’te Fotoelektrik hücreler keşfedildi.
1930’da ABD’li elektrik mühendisi Vannevar Bush’un yönetiminde Cambridge’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’nde ilk bilgisayar yapıldı.
1933’te 40 yıl boyunca dünyanın en büyük su santralı ünvanını elinde bulunduracak 6180 MW gücündeki Grand Coulee barajı ve HES yapımına başlandı.
1942’de İlk elektronik bilgisayarın yapımına başlandı ve aygıtın yapımı 1945 yılında tamamlandı.
1947 yılında John Bardeen, Walter Houser Brittain ve William Bradford Shockley ABD’deki Bell Laboratuvarları’nda transistörü buldular. Elektrik sinyallerinin yükseltilmesini, denetlenmesini ya da üretilmesini sağlayan bu yarı iletken aygıt nedeniyle Bulucular 1956 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaşmışlardır. Elektron lambalarının bütün işlevlerini çok daha küçük boyutlu ve hafif, mekanik etkilere karşı daha dayanıklı, ömrü daha uzun, verimi daha yüksek, ısı kayıpları daha düşük ve harcadığı güç de çok daha az olarak yerine getirebilen transistörler elektronik alanında bir devrim olarak kabul edilir.
1953’te ilk 345 kilovolt Enerji Nakil Hattı
26 Haziran 1954’te Dünyada ilk kamu elektrik şebekesine elektrik veren nükleer santral Rusya’da Obninsk santrali olmuştur.
1973’te ilk cep telefonu Amerikalı mühendis Martin Cooper tarafından yapıldı.
1981 yılında IBM (Personal Computer) kişisel bilgisayarlar piyasaya sunuldu.
1984’te Apple’ın kişisel bilgisayarı Macintosh piyasada.
1985′ yılında ilk Windows işletim sistemi satışa sunuldu.
2000’de Deniz dalgasının hareketinden yararlanılarak enerji üretilen ilk santral, İskoçya’da işletmeye alındı.
Elektrik ile ilgili ilk uğraşı veren kişi Yunanlı bilgin ve filozof Tales’tir. Tales, M.Ö. 625 – M.Ö. 545 yıllarında elektriğe ve manyetizmaya ilişkin önemli gözlemlerde bulunmuştur.
Tales, kehribar taşlarının birbirine sürtülmesi sonucu tüy gibi hafif nesnelere yaklaştırıldığında bunları çekebildiğini keşfetti.
Tales, bu olaya Yunanca kehribar anlamına gelen elektron adını verdi.
1600’lü Yıllar
1600’lü yıllara gelindiğinde William Gilbert, elektrikle alakalı bir konu olan manyetizma ile ilgili bir araştırma yayınlamıştır. William Gilbert’in araştırması elektriğe de katkı sağlamıştır.
1646 yılında İngiliz yazar Thomas Brown’un Pseudodoxia Epidemica adlı eserinde ilk kez elektrik kelimesinden bahsedilmiştir.
1672 yılında Magdeburg kenti belediye başkanı Otto von Guericke, sürtünme yoluyla elektriksel yük üreten ilk makinayı yaptı. Bu makina, kayışlı bir makara düzeneği aracılığıyla elle döndürülen kükürt bir küreden oluşuyordu. Çeşitli cisimlerin dönmekte olan kükürt küreye sürtünmesiyle belirli düzeylerde statik elektrik üretiliyordu.
1700’lü Yıllar
1729’da İngiliz Stephen Gray, metallerin iletken, ametallerin ise yalıtkan olduğunu keşfetti.
1745 yılında Hollandalı Peter Van Musschenbroek elektrik depo edebilen , su dolu cam kavanoza batırılmış metal çubuktan oluşan Leyden Şişesi’ni yaptı, bu tarihin ilk kondensatörüdür. (sığaç).
1752 yılında, Benjamin Franklin elektrik üzerine yoğun deneyler gerçekleştirmiştir, bu deneylerin en önemlisi uçurtma deneyidir. Uçurtma deneyinde Franklin, yıldırım ile dural elektrik (statik elektrik) arasındaki bağı incelemiştir. Metal bir anahtarı uçurtmanın alt tarafındaki ıslatılmış sicime bağlayarak, fırtınalı bir günde uçurmayı denemiştir. Birbiri ardına dizilen kıvılcımlar metal anahtar üzerinden eline doğru hareket etmiştir. Bu deneyin sonucunda Benjamin Franklin, yıldırımın elektriksel bir olgu olduğunu ve artı eksi yüklerden oluştuğunu keşfetmiştir.
1759’da Franz Maria Aepinus Paralel plakalı kondensatörü (sığaç) yaptı.
1770 yıllarında Henry Cavendish, Potansiyel fark, sıfır referans nokta, toprak gibi kuramları ortaya atarak, kendisinden sonra Coulomb ve Ohm’un çalışmalarına öncü oldu.
1777’de Fransız fizikçi Coulomb, yüklü iki metal küre ya da iki mıknatıs kutbu arasındaki itme veya çekme kuvvetini ölçebilen burulmalı tartı aygıtını gerçekleştirdi;
1785 yılında Coulomb bulduğu tartı aletini kullanarak iki yük arasındaki itme veya çekme kuvvetinin, yüklerin çarpımı ile doğru, aradaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu deneysel olarak gösterdi. Coulomb yasası, Newton’un kütle çekimi yasasının elektrikteki karşılığıdır.
1794’de İtalyan fizikçi Alessandro Volta, çinko ve gümüş plakalar arasına tuz karışımlı sıvı koyarak elektrik akımı elde etmiş oldu. Burada çinko ve gümüş elektrotlar, tuzlu su elektrolittir ve aralarındaki kimyasal tepkime sonucu elektrik üretiliyordu. Bundan önceki insan yapımı tüm elektrik kaynakları statik idi.
1796’da John Frederick Daniell, elektrot yapımında farklı gereçler kullanarak günümüzün pillerine temel olan tasarımlarda bulundu.
1800’lü Yıllar
1800’lere gelindiğinde Volta’nın tasarımı geliştirilerek ilk ticari piller üretildi. Bilim insanları, kimyasal değişikliklerin elektrik, elektriğinde kimyasal değişiklik yarattığını keşfettiler.
1800’de İngiliz William Nicholson, elektrik akımı kullanarak suyu hidrojen ve oksijen gazlarına ayrıştırdı.
1807 yılında Humphry Davy, özel olarak yapılmış güçlü bir Volta pilini kullanarak bileşikler içinden elektrik akımını geçirmek suretiyle potasyum ve sodyumu bileşiklerinden ayırmayı başardı. Davy, yeni metaller keşfetti.
1819’da Danimarkalı Hans Christian Oersted, bir telin içinden akım geçirildiğinde elektrik akımının telin çevresinde bir manyetik alan oluşturduğu sonucuna vardı. Hans Christian Oersted, elektrik akımıyla manyetik alan yaratarak elektrik ile manyetizma arasındaki bağlantıyı kanıtladı.
1819’da Fransız fizikçi ve matematikçi André Marie Ampére, Oersted’in olgusunu betimleyen ve Ampère Yasası olarak adlandırılan magnetik alan ile bu alanı doğuran elektrik akımı arasındaki bağıntıyı formülleştirdi. Elektrodinamiğin de kurucusu olan Ampére aynı zamanda elektrik ölçme tekniklerini de geliştirerek elektrik akımını ölçen bir aygıt yaptı. Hatıra olarak elektrik akımı birimi amperdir.
1827 yılında Alman fizikçi Georg Simon Ohm, iletkenlerden geçen elektrik akımına ilişkin çalışmalar yaparak Ohm yasası olarak bilinen, bir iletkenden geçen akımın iletkenin uçları arasındaki gerilim ile doğru, iletkenin direnciyle ters orantılı olduğunu formülleştirdi, hatıra olarak elektrikte direnç birimi ohm dur. (OHM Yasası: V= IxR )
1829’da İskoç asıllı bir Amerikalı olan Joseph Henry, demir çekirdek etrafında tel sarımı suretiyle yaptığı bobin ile güçlü manyetik alan yaratarak bir tondan fazla metali kaldırmayı başardı.
1831’de İngiliz kimyager ve fizikçi Michael Faraday, bir buhar makinesi ile bakır bir plakayı bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektrik üretti. Bu ilk generatördür.
1831 yılında Joseph Henry, Faraday’ın buluşunu tersine çevirerek, manyetik alandan elektrik akımı geçirmek suretiyle bir bakır çemberi döndürmeyi başardı. Bu ilk elektrik motorudur ve tarihte ilk kez, elektrik enerjisi makinelere güç vererek iş yapılmasını sağlıyordu.
1833 yılında Alman fizikçi Wilhelm Weber ve Karl Friedrich Gauss iki bina arsındaki ilk telgraf işlemini başardılar. Elektrik ölçüm için ilk uyumlu ünit sistemlerini buldular. Gauss jeomanyetik alanın yönü ve kuvvetini kaydetmek için Avrupa gözlem ağı organize etti
1834’de Alman fizikçi Heinrich Lenz, “Akan bir elektrik akımına ters yönde bir direnç vardır” kuramı onundur ki Lenz kanun olarak bilinir.
1841’de İngiliz fizikçi James Prescott Joule, ısının mekanik iş ile olan bağlantısını keşfetti. Bu, enerjinin korunumu teorisine ve oradan da termodinamiğin birinci kanunu’nun oluşmasını sağladı. Onun anısına iş birimine Joule verilmiştir. Lord Kelvin ile mutlak sıcaklık skalasını geliştirmiştir. Joule yasası olarak bilinen “Bir direnç üzerinden geçen elektrik akımının ısı yaydığı” buluşu onundur.
1844’e gelindiğinde ABD’li Samuel Morse, kısa ve uzun sinyalleri bir hat ile göndermekle ilk elektrikli telgrafı yaptı. Kısa ve uzun sinyallerin harflerdeki kodlamasına , Samuel Morse anısına Mors alfabesi denir.
1845 yılında Alman fizikçi Gustav Robert Kirchhoff, devre analizi olan “Bir noktaya giren ve çıkan akımların toplamı sıfırdır. Kirchhoff I”, “kapalı bir devrede harcanan gerilimlerin toplamı, sağlanan gerilimlerin toplamına eşittir. Kirchhoff II” kanunlarını yayınladı.
1851’de Heinrich Ruhmkorff, çift sarımlı indüksiyon bobinini buldu. Bu buluş AC transformatörün gelişimine öncü olmuştur.
1864’de İskoçyalı matematikçi ve fizikçi James Clerk Maxwell, kuantum fiziği öncesi bilinen bütün elektrik ve manyetik kuramları açıkladı. Maxwell denklemleri olarak bilinen dört temel denklem onun tarafından ortaya atılmıştır.
1869’da William Crookes ve Johann Wilhelm Hittorf; birbirilerinden habersiz olarak katot ışınlarını buldular.
1876’da ABD’li Charles Francis Brush, elektrik çalışma akımı üretebilen açık bobin dinamoyu buldu.
1876 yılında ABD’li Alexander Graham Bell, elektrik titreşimlerini sese dönüştürerek telefonu buldu ve patentini aldı.
1877’de ABD’li Thomas Alva Edison, sesi kaybedip yineleyebilen gramofonu (fonograf) geliştirdi.
1879 yılında Edison karbon flamanlı akkor lamba için patent başvurusu yaptı. Üç yıl sonra New York sokaklarında bu lambalar ışıyordu. Edison yaşamı boyunca gerçekleştirdiği hareketli resim kamerası, teyp, projektör gibi çeşitli buluşları için 1093 patent almıştır.
1879’da Brush ark lambaları Cleveland caddelerini aydınlatmak için kullanıldı.
1880’lere gelindiğinde San Fransisko da elektrik satmak için ilk şirket kuruldu. (California Electric Light Company)
1881’de E.W. v. Siemens tarafından elektrikli tramvay yapıldı.
1882’de Dünyanın ilk merkezi güç üretim tesisi doğru akım(DC) güç sistemli The Pearl Street Station New York’ta Thomas Edison tarafından açıldı.
1882’de Wisconsin’de ilk hidroelektrik santrali açıldı.
1883 yılında Nikola Tesla, Tesla bobinini buldu. Bu, elektriğin gerilimini dönüştürebilecek ve uzak mesafelere iletmeyi kolaylaştıracak bir transformatör olup Tesla’nın alternatif akım projesinin önemli bir ayağıdır.
1884’de İngiliz mühendis Charles Algernon Parsons ilk başarılı buhar türbinini yaparak elektrik jeneratörlerini döndürmede kullanmıştır.
1886’da ABD’li fizikçi William Stanley, Jr. İndüksiyon bobin transformatörünü ve alternatif akım sistemini geliştirdi
1886’da ABD’de 40-50 adet su gücü ile çalışan elektrik üretim tesisi hizmette ya da yapım halindedir.
1887’de Sırp asıllı fizikçi, elektrik ve makine mühendisi Nikola Tesla, alternatif akım jenarötörünü buldu. Böylece elektrik enerjisi uzun mesafelere kolaylıkla iletilebilecekti.
1888’de Heinrich Hertz, yıllar önce Faraday ve Maxwell tarafından bahsedilmiş radyo dalgalarını keşfetti ve ölçtü.
1889’daABD’de üretimlerinin tamamını ya da bir bölümünü su gücünden sağlayan elektrik şirketi sayısı 200’ü bulmuştur.
1889’da İlk ticari uzun mesafe doğru akım ENH Portland şehri ile Willamette şelalesi üretim tesisleri arasında kuruldu.
1891’li yıllara gelindiğinde İlk belediye elektrik sistemi Northwest — Ellensburg, Washington.
1892’de İtalyan fizikçi Guglielmo Marconi, sinyalleri birkaç km uzağa ulaştırarak’ telsiz telgraf patentini aldı. Daha sonra ilk kıtalararası radyo sinyalini göndermeyi başardı. 1901’de, İngiltere Cornwall’dan gönderilen sinyaller, Kanada’dan alındı. Bu olaydan sonra birçok yerde telsiz telgraf istasyonları kurulmaya başlandı.”Bilinenin aksine “Radyo”, Marconi’nin icadı değildir. Amerikan Yüksek Mahkemesi, ölümünün ardından Radyonun mucidinin Nicola Tesla olduğuna hükmetmiştir.”Elektrik ve Modern Bilime Katkısı
1895’te Alternatif akım üreten ilk jenaratör Niagara şelalesine kuruldu.
1897’de İngiliz fizikçi Sir Joseph John Thomson, elektronu keşfetti.
1897’de Nicola Tesla, iki patent başvurusunda bulundu; ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Sistem’ ve ‘Elektriksel Enerjinin İletimi İçin Bir Cihaz’ Böylece resmen “Radyo” doğmuş oldu. Birkaç yıl önce Hertz tarafından bulunan ve de ölçümlenebilen radyo dalgaları, Tesla ile hayat buldu ve insanlığın hizmetine girdi.
1900’lü Yıllar
1900’lerde Charles Proteus Steinmetz, alternatif akım doğal kompleksi matematiksel analizini yazdı.
1900’lerde ENH’de en yüksek gerilim: 60 kilovolt.
1908’de İlk komplike üretim tesisi Columbia Nehri üzerine inşa edildi.
1911 yılında W. Carrier tarafından ilk elektrikli klima yapıldı.
1913’de ilk hava kirliliği kontrol cihazı. Kül tutucu
1913’te Elektrikli buzdolabı A. Goss. tarafından Chicago’da yapıldı.
1923’te Rus asıllı ABD’li elektrik mühendisi Vladimir Kosma Zworykin’ ilk kez resim tarama yöntemini tümüyle elektronik olarak yapan ikonoskopu buldu. Ertesi yıl da kineskop olarak adlandırılan resim tüpünün patentlerini aldı. Bu iki buluş, ilk televizyon sisteminin oluşturulmasına temel oluşturdu. 1950’li yıllarda televizyon artık izlenilmeye başlanmıştı.
1923’te Fotoelektrik hücreler keşfedildi.
1930’da ABD’li elektrik mühendisi Vannevar Bush’un yönetiminde Cambridge’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’nde ilk bilgisayar yapıldı.
1933’te 40 yıl boyunca dünyanın en büyük su santralı ünvanını elinde bulunduracak 6180 MW gücündeki Grand Coulee barajı ve HES yapımına başlandı.
1942’de İlk elektronik bilgisayarın yapımına başlandı ve aygıtın yapımı 1945 yılında tamamlandı.
1947 yılında John Bardeen, Walter Houser Brittain ve William Bradford Shockley ABD’deki Bell Laboratuvarları’nda transistörü buldular. Elektrik sinyallerinin yükseltilmesini, denetlenmesini ya da üretilmesini sağlayan bu yarı iletken aygıt nedeniyle Bulucular 1956 Nobel Fizik Ödülü’nü paylaşmışlardır. Elektron lambalarının bütün işlevlerini çok daha küçük boyutlu ve hafif, mekanik etkilere karşı daha dayanıklı, ömrü daha uzun, verimi daha yüksek, ısı kayıpları daha düşük ve harcadığı güç de çok daha az olarak yerine getirebilen transistörler elektronik alanında bir devrim olarak kabul edilir.
1953’te ilk 345 kilovolt Enerji Nakil Hattı
26 Haziran 1954’te Dünyada ilk kamu elektrik şebekesine elektrik veren nükleer santral Rusya’da Obninsk santrali olmuştur.
1973’te ilk cep telefonu Amerikalı mühendis Martin Cooper tarafından yapıldı.
1981 yılında IBM (Personal Computer) kişisel bilgisayarlar piyasaya sunuldu.
1984’te Apple’ın kişisel bilgisayarı Macintosh piyasada.
1985′ yılında ilk Windows işletim sistemi satışa sunuldu.
2000’de Deniz dalgasının hareketinden yararlanılarak enerji üretilen ilk santral, İskoçya’da işletmeye alındı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı
Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...
-
Cep telefonu ve tablet şarj cihazlarında USB kablolarla sık sık karşılaşıyoruz ve kullanıyoruz. Aynı zamanda bu cihazlara ve bilgisayarl...
-
Kitabın Adı : Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe Kitabın Yazarı : Paola Peretti Kitap Hakkında Bilgi : Yazarın kendi yaşam hikâyesinden esinl...