19 Temmuz 2019 Cuma

Aşkın Ev Hali (Ahmet Bulut, Gülseren Gümüş) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı :
Aşkın Ev Hali

Kitabın Yazarları : Ahmet Bulut / Gülseren Gümüş

Kitap Hakkında Bilgi :

Bir tarafta ailesini koruyan ve idare eden, mantığın sesi erkekler; diğer tarafta ise şefkatiyle yuvasına sevgi aşılayan, kalbin sesi kadınlar.

Ahmet Bulut’un Gülseren Gümüş’le birlikte kaleme aldığı Aşkın Ev Hali, hem kadın hem de erkek bakış açısına yer verirken, eşleri birbirine yakınlaştırarak cennet gibi bir yuva sunuyor.

Çift renkli baskısı, özel renkli kâğıdı, illüstrasyonları ve zenginleştirilmiş içeriği ile Aşkın Ev Hali sonsuza dek aşk için bir başucu kitabıdır.

Evlilik, hem insanın varlığını devam ettirmesinin doğal bir parçası hem de cenab-ı Allah’ın emrettiği bir birliktelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram, kuşkusuz sadece aynı evi paylaşma, ev arkadaşlığı etme ile özetlenemez. Bir ömrü, sonsuza dek aşk ile paylaşmak ve aynı zamanda inancının, doğasının, sorumluluklarının gereğini yerine getirme bilinciyle birlikte hareket etmek paydasında buluşunca; evliliği kutlu ve yüksek bir yaşam biçimi olarak ele almak gerekir.

Kitap, son zamanlarda ilgi çeken bir tarzda evlilikte kadınların ve erkeklerin sorumluluklarını iki farklı gözden, cinsiyetten ve taraftan ele almaktadır. Erkeklerin gözüyle evlilik kavramı, sorumluluklar, kadınlardan beklentiler ve çocuklarımıza, yuvamıza olan bağımız yazar Ahmet Bulut tarafından Mavi sayfalı kısımlarda verilmektedir. Bu bölüm, kitabın yaklaşık yarısı hacmindedir ve içerisinde yirmiye yakın başlık içermektedir.

“Erkek Olarak Ben”, “Niçin Evleniyoruz?”, “Çeyiz Sandığı”, “Biz Bir Aile Olduk”, “Hani Söz Vermiştin?” ve “Ergenlik Dönemindeki Bir Çocuğun Babası Olmak” gibi başlıklar altında, genç bir erkeğin evlilik çağına geldiğinde hissettiği duygular, eş seçiminde dikkat etmesi gereken hususlar ve evlilik kurumunda üzerine düşen sorumluluklardan bahsedilmektedir.

Özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılaşılan sorunlar karşısında takınmaları gereken tavırlar ve eşlerini mutlu etmeleri için yapmaları gerekenler konusunda, dört çocuklu bir baba olarak Ahmet Bulut tarafından deneyimler paylaşılmıştır.

Kitabın ikinci kısmı, büyük oranda aynı başlıkları taşıyan; fakat kadınların gözünden evlilik kavramını ve evlenme sürecini ele almaktadır. Pembe sayfalı bu bölüm, Gülseren Gümüş tarafından kaleme alınmıştır; ki kendisi yazar Ahmet Bulut’un yakın bir arkadaşıdır. Evlenme çağına gelen kızların yaşadığı tedirginlikler, evlilikten beklentiler ve evliliğin ilk yıllarında kadınların nelerle karşılaşabileceğine dair deneyimler paylaşılmıştır.

Özellikle kadınların, evlenmeden önce eşleri tarafından verilen sözlerin yerine getirilmemesinden muzdarip olduğu örnek olaylar gösterilmiştir. Kuşkusuz her genç kızın hayali olan gelinliği giymenin heyecanını, sonsuza dek aşk ile yaşayabilmek ve eşleri ile bir ömür boyu dünyadaki cenneti yaşayabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalara da temas edilmiştir.

İki yazarın da konuları ele alırken, dinimizin gereklerine uygun davranmamız gerektiği konusundaki hassasiyetleri dikkati çekmektedir. Allah (c.c.)’ın emirlerine ve Hz. Muhammed (s.a.v)’in sünnetine uyarak, doğru bir evlilik yaşamı sürmenin ipuçlarını veren yazarlar, aile olmanın en başlı gereklerinden birinin de Allah’a hayırlı evlatlar yetiştirebilmek olduğuna dikkat çekmektedir. Gülseren Gümüş’ün konuları ele alış tarzı, Ahmet Bulut‘un kaleminden çıkan cümlelere göre daha şiirsel ve duygusaldır. Ahmet Bulut, realist bir bakış açısı ile evlilik sürecini ve önerilerini daha tatbiki mümkün biçimde sunmuştur.

Hayat Denen Oyun (Eric Berne) Kitabın Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Hayat Denen Oyun

Kitabın Yazarı : Eric Berne

Kitap Hakkında Bilgi :

Bu eserde klinik çalışmaya konu edilmiş oyunlar bir bakıma kötü oyunlardır. Herkeste Anababa, Yetişkin ve Çocuk benlikleri vardır. Zaman zaman biri diğerine baskın gelir. İyi bir ruh hekimi kişinin kullandığı cümlelerden benlik durumunu tespit edebilir ve ona göre kendisi de oyuna sürüklenmeden hastasına yardım edebilir.

Mesela; “Yeni bir tasarım var zamanında gelebilmekle ilgili.” cümlesi yetişkin cümlesidir. Oysa “Son kez geç kaldım; bir kez daha olmayacak.” ifadesi çocuk cümlesidir ve oyun hazırlığı için bir girişim olabilir. Kısacası, herkeste biraz kaygı vardır. Oyun çözümlemenin amacı bu kaygılı olma durumunu en düşük düzeyde tutabilmektir.

Kitabın Özeti :

Hayata gözlerini açan bebek, kendini karmakarışık oyunların içinde bulur. Anne babalar için de çocuk yetiştirmek, bir bakıma çocuğa oynayacağı oyunları öğretmek demektir. Oyunlar kuşaktan kuşağa geçerek varlıklarını sürdürürler. Herhangi bir kişinin önde gelen oyununu, geriye doğru anababası, büyük anababasıyla ilişkilendirilip, ileri doğru da çocuklarında izlenebilir.

Başarılı bir ruh hekimi işin içine karışmazsa, oyunu öğrenen çocuklar oyunları torunlarına aktaracaklardır. Bu nedenle oyun çözümlemesi, yüz yıllık bir geçmişi ve en az elli yıllık bir geleceği kapsayacak tarihsel bir alan içinde yer almalıdır. Beş ya da daha fazla kuşağı kapsamına alan bu araştırma zinciri, bir yerden kırılırsa geometrik gelişmeyle sonucu etkileyecek durumlar oluşturur.

İnsanlar, kendileriyle aynı oyunu oynayan kişileri arkadaş, dost ve yakın kişiler olarak seçerler. Kitapta günlük yaşamda oynanan oyunlara yer verilmiştir.

Kişisel roller olarak da isimlendirilen benlik durumları, üçe ayrılır: Kişilerarası etkileşimi bu üç benlik durumu yönlendirir:

1) Anne – Baba Benlik Durumu:

Kişiliğin, ebeveyn rolüne girerek diğerlerine nasıl devralmaları konusunda öğüt ve emirler veren kısmıdır.

2) Çocuk Benlik Durumu: 

Çocuk benlik durumu, somut bakış açısıyla kişiliğimizin çocuksu, bebeksi ya da gelişmemiş yanı gibi algılanmamalıdır. Hangi yaşta, hangi cinste, hangi eğitim seviyesinde, hangi sosyokültürel yapıda olursa olsun, her bireyin bir çocuk benlik durumu vardır ve bunu yeri geldikçe sergilemelidir. 0-7 yaş arasındaki bir çocuğun davranış ve sözlerini bir insanda görüyorsak, bu kişi çocuk benlik durumuyla hareket etmektedir.

3) Yetişkin Benlik Durumu: 

Yetişkin benlik durumu, kişiliğin akılcı, gerçekçi yanıdır. Toplumsal kurallarla kişisel ihtiyaçlarımız arasındaki denge unsurudur. Yargılayıcı ya da duygusal olmadan, doğru ya da sempatik görünme zorunluluğu hissetmeden aklımızın gereğini yapmak yetişkin benlik sayesinde gerçekleşir. İyi bir ruh hekimi karşısındaki kişinin benlik durumuyla konuştuğunu fark edip ona göre hareket ederse, danışmada ilerleme kaydedebilir.

Yaşlı Adam ve Deniz (Ernest Hemingway) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yaşlı Adam ve Deniz

Kitabın Yazarı : Ernest Hemingway

Kitap Hakkında Bilgi :

Kitap yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream akıntısına kapılarak dev bir kılıçbalığıyla olan mücadelesini anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesareti, kayba karşı şahsi başarıyı kendine has üslubuyla anlatmaktadır.

Kitabın Özeti :


Santiago, kayığıyla balıkçılık yapan yaşlı bir adamdır. Seksen dört gündür bir tane dahi balık avlayamamıştır. Bu sebeple yıllardan beri yanında çalışan küçük Manolin bile, işi bırakarak bir başka balıkçının yanında çalışmaya başlar. Manolin vefalı biridir. Fırsatını buldukça Santiago’nun yanına gelerek ona yardım eder. Günlerdir balık tutamayan Santiago ile arkadaşları dalga geçmektedir. Santiago da ısrarla balık tutmaya çıkmaz, havanın açılmasını bekler. Hava açıldığında arkadaşlarına nasıl balık tutulduğunu gösterecektir. Havanın açılmasını beklediği günlerden birinde yine uyuyamaz. Kalkıp Manolin’i uyandırır. Güneş doğmak üzereyken Manolin’in yardımıyla kayığını denize indir. İhtiyar adam, günler sonra denize yalnız başına açılır. Hep aynı hızda durmadan kürek çeker.
Bir anda oltasının titrediğini fark ederek o yana bakar. 85 gün sonra bir de ne görsün beş kiloluk bir orkinos balığı oltanın ucundadır. Santiago tüm dikkatini olaya vererek orkinosu var gücüyle kayığa çekmeye çalışır. Santiago balığı kayığa çekemez balık onu çeker. “Keşke Manolin de yanımda olsaydı hem bana yardım eder hem de ne kadar büyük bir balık yakaladığımı görürdü.” diye söylenir. Balık hala oltanın ucunda direnmektedir. Bir ara gözü kayığına konan kuşa takılır, o sırada oltasını balık birden çeker.

Denize düşmekten son anda kurtulan ihtiyar balıkçı, kayıkta yere kapaklanarak düşer. Bu esnada sol elini olta keser ve sol elini hissetmemeye başlar. Dinlenip canlanması için sağ elini kullanır. Birden oltasının yavaşça yükseldiğini fark eder. Güneşte çok güzel parlayan bir balık görür. Balık kayıktan yarım metre daha uzundur. Ne kadar güzel bir balık olsa da onu öldürmeliyim diye düşünür. Öğleden sonra kayık yavaş yavaş ilerler. Balık bir kez daha su yüzüne çıkar, ama artık zıplamamaktadır. Zaman geçer akşam olur oltayı kolundan sökerek sandala bağlar. Karnını doyurmaya başlar ve sonrasında da biraz uzanır. Tam dalacakken eli hızla suratına çarpar. Olta boşalırken tüm gücüyle kalkar.

Denize açılalı üç gün olmasına rağmen o gösterişli balığı yakalayamaz. Balık iki saattir sandalın etrafında dönüp durmamktadır. Balık da balıkçı da gücünün sonuna doğru gelirken Santiago kendini cesaretlendirir, “Pes etmemeliyim, yenilmemeliyim.” Balığın yaklaştığı anda zıpkınını balığa saplayan yaşlı balıkçı bir süre sonra balığın suyun yüzünde hareketsizce yattığını görür. Onu kayığa çekmek için gücünü toparlamaya çalışır. Balığın baş tarafına giderek solungaçlarından ipi geçirir. Böylece balığı sandalın baş, orta ve kıç tarafına bağlamış olur. Balık en az yedi yüz kilo gelir. İstediği olan balıkçı yelkenlerini açarak yavaş yavaş denizde yol almaya başlar.

Yol alırken köpek balıkları kan kokusunu alarak balıkçıyı rahatsız ederler. Köpek balıkları yakaladığı balığın dörtte birini yerler. Yaşlı adam köpek balıklarıyla baş etmeye çalışır ama akşam çok fazla köpek balığının saldırısına maruz kalır. Köpek balıklarına sopasıyla vurur. Sonuncu köpek balığını da etkisiz hale getirir. Kayığında da yenecek bir şey kalmamış bir durumdadır.
Artık düşündüğü tek şey evine varabilmektir. Tüm ustalığını kullanarak saatler sonra limana yanaşır ve kayığını kıyıya bağlar. Evinin yolunu tutan yaşlı adam eve varınca hemen uyur. Sabah Manolin gelir, yaşlı adam hala uyumaktadır. Yaşlı adamı uyanıncaya dek bekler. Yaşlı adam uyanınca “Yendiler beni Manolin!” diyerek tekrardan uykuya dalar. Manolin yaşlı adamın ellerine bakar ve karar verir artık ne olursa olsun yaşlı balıkçının yanından ayrılmayacaktır. Çünkü Santiago usta bir balıkçıdır ve Manolin'in ondan öğreneceği çok şey vardır.

Yaşlı Adam ve Deniz (Ernest Hemingway) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

17 Temmuz 2019 Çarşamba

LM7805 Voltaj Regülatörü Ayak Bağlantıları, Teknik Özellikleri ve Doğrultma Devresi, Güç Kaynağı


LM7805, sabit 5V çıkış veren, üç bacaklı bir pozitif voltaj regülatörüdür.

LM7805 Teknik Özellikleri

Çıkış Voltajı: 5V

Maximum giriş voltajı: 35V

Minimum giriş voltajı: 7V

Maximum çıkış akımı: 1A (Soğutucu bağlanmalıdır)

LM7805 Bacakları
LM7805 voltaj regülatörünün 3 adet bacağı bulunmaktadır:

1 numara: Giriş, 7V ile 35V arası voltaj uyguladığımız bacak

2 numara: Toprak

3 numara: Çıkış, Sabit 5V aldığımız bacak

LM7805 İle Yapılan Güç Kaynağı Devresi
 

Küçük Kara Balık (Samed Behrengi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Küçük Kara Balık

Kitabın Yazarı : Samed Behrengi  

Kitap Hakkında Bilgi :

Küçük Kara Balık kitabı yediden yetmişe herkesin okuyup bir şeyler bulabileceği bir masal kitabıdır. Kitapta adalet, sorgulama, eşitlik ve direnme gibi temalar başarıyla işlenmiştir. Bu temalar siyasi açıdan tehlikeli olarak görüldüğü için Türkiye’de 12 Eylül darbesi ile yasaklanır. İran’da ise kitap hala okunması yasaklı kitaplar listesinde yer alır. Bu masal kitapları gencecik yaşında Samed Behrengi’nin hayatına mal olur.

Yazar 28 yaşında hayatını kaybeder. Aras Irmağı’nın karşı kıyısında ölü olarak bulunur. Boğularak öldüğü söylense de çoğu kişi buna inanamaz. Şahlık İdaresi ve İran Gizli Servisi Savak tarafından öldürüldüğü dillerde dolaşır.  

Kitabın Özeti :

Bir zamanlar yaşayan küçük bir kara balık vardır. Küçük kara balık bir sabah erkenden uyanarak ve annesini de uyandırır. Anne balık sabah sabah ne olduğunu anlayamayarak yavrusuna kendisini neden uyandırdığını sorar. Küçük kara balık ise annesine yuvasına uzak olan bir yere gitmek istediğini söyler. Annesi yavrusunun böyle bir fikirden vazgeçmesini ister. Küçük kara balık çok kararlıdır uzak yere gitme fikrinden vazgeçmez. Küçük kara balığın annesiyle konuşmalarını komşuları da duyarak gelirler.

Küçük kara balığın fikrini duyan komşular kızar. Farklı akarsuları, denizleri, okyanusları keşfetmek de ne demektir. Bilinmeyen yerlere gitmemek gerekir. Komşular küçük kara balığa buradan gitmemesini söylerler. Eğer buradan giderse de buraya tekrar dönemeyeceğini söylerler. Dönerse de onu öldüreceklerini söylerler. Küçük kara balık her şeye rağmen yola çıkar. Başkalarını korkutan bu plan onu heyecanlandırıp mutlu etmektedir.

Küçük kara balık yüzerek çağlayanın en ucuna gelir ve kendini aşağıya bırakır. Bir bakar ki bir gölün içindedir. Etrafına bakınca bir sürü küçük kara balıkçıkların suyun içinde olduğunu görür. Balıkçıklar kendilerine “iribaş” dendiğini ve büyüyünce kocaman birer kurbağa olacaklarını söylerler. İribaşlar kendilerini çok üstün ve güzel görürler. Küçük kara balığı küçümserler. Küçük kara balık balıkçıklara kendilerini bu kadar beğenmemeleri gerektiğini ve daha bir sürü güzel balığın olduğunu söyler. Kocaman bir kurbağa gelerek küçük kara balığı uyarır. Balıkçıklarla bu şekilde konuşmamasını söyler ve onu kovalar.

Küçük kara balık kaçar ve kendini bir dere yatağında bulur. Burada da bir yengeç ve kertenkele ile tanışır. Yengeçten uzak durmaya çalışır; çünkü yengeç her an kıskaçla onu yakalamaya çalışmaktadır. Kertenkele ile sohbete başlayan küçük kara balık ona pelikanlar, testerebalıkları ve balıkçıllar hakkında bildiklerini sorar. Kertenkele bunlar hakkında bilgi sahibi olmadığını söylemekle birlikte eğer bir pelikana yakalanırsa onun kesesini yırtabileceği bir bıçak hediye eder.

Küçük kara balık teşekkür ederek yola çıkar. Önce bir ırmağa uğrar sonra da denize ulaşır. Yolculuğu sırasında çok farklı canlılarla karşılaşır. Küçük kara balık Kepçeli Kuş’a rastlar. Kepçeli kuş korkunç bir kuştur. Küçük kara balığı yutar. Küçük kara balık yanındaki bıçakla kepçeli kuşu en zayıf yerinden bıçakla deler ve onun içinden çıkar. Böylece kepçeli kuştan kurtulmuş olur. O günden sonra da küçük kara balığı gören olmaz.

Küçük Kara Balık (Samed Behrengi) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Mücella (Nazan Bekiroğlu) Kitabın Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Mücella

Kitabın Yazarı : Nazan Bekiroğlu

Kitap Hakkında Bilgi :

Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı’ndan sonra merakla beklenen yeni romanı Mücellâ’da bizleri 1920-1970’li yılların Türkiye’sinde nostaljik bir hikâyeyle buluşturuyor.

Mücellâ, genç Cumhuriyet’le yaşıt bir kızın, unutulmuş kumaşların, kokuların, alışkanlıkların, iğne oyalarının, kimi yarım kalmış kimi tamamlanmış aşkların, hayatı seyretmekle yaşamak arasında gelip giden kadınların romanı.

Zamanın daha ağır aktığı, hayatın ritminin daha çok mahalle aralarında karar bulduğu vakitler. Gaz lâmbasının ışığında içilen nohut kahvesinin ağızda buruk bir tat bıraktığı dönemler.

Arka planda Türkiye, pek çok çalkantının içinden geçerken bile kendini bildi bileli çeyiz işleyen bir genç kız Mücellâ. Adım adım hayattan çekilirken bunu neredeyse hiç fark etmeyen… Neyi beklediğini bilmeden bekleyen… Derken günün birinde, kıyısında kaldığı hayata son bir çabayla dönmek isteyen…

Sümbül kokulu bembeyaz yastık kılıfları, kanaviçe işli peçeteler, uçları fistolanmış havlular, çeyiz sandıkları arasında…

Hanımeli, yasemin ve leylâk kokulu yaz ikindileri gibi uzun kış gecelerinde de, ya çardağın altında ya hep o soldaki pencerenin içinde… Mücellâ’nın dupduru ve çarpıcı hikâyesi.

Kitabın Özeti :

Nazan Bekiroğlu’nun Mücella adlı romanında anlatılanlar gerçek bir hikayedir. Okurken herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir romandır. Romanda 1920 - 1970'li yıllar tüm gerçekliğiyle anlatılır.

Mücella ve Fahir iki kardeştir. İkisi Tevfik Efendi ve Neyyire Hanım’ın çocuklarıdır. Fahir ile Mücella arasında on dört yaş vardır. Neyyire Hanım Mücella’ya hamileyken Tevfik Efendi vefat eder. Fahir de Keriman adında bir kızla evlenir. Fahir ailesiyle yaşamaya devam ederler. Zaman geçtikçe eşi Keriman ve annesi Neyyire Hanım anlaşamaz. Bunun böyle gitmeyeceğini anlayan Fahir çareyi İstanbul’a gitmekte bulur.

Tek başına bir kız çocuğu büyütmekle karşı karşıya kalan Neyyire Hanım kızının üzerine titrer. Mücella da annesinin sözünden çıkmaz. Annesinin bir dediğini iki yapmaz. Mücella ilkokulu bitirdikten sonra Neyyire Hanım kızı için endişelenir ve onu ortaokula göndermez. Mücella’nın dayısının kızı yani kuzeni Filiz ilkokulu bitirdikten sonra akşam sanat okuluna gider.

Her yıl biraz daha büyüyen Mücella ve Filiz gençlik yıllarına geldiğinde Filiz aşık olmaya, mektuplaşmaya bile başlar. O zamanlarda Mücella annesinin baskısından dolayı mahalle bakkalına bile gidemez. Mücella evin içinde vakit geçirmeye çalışır. Annesi Mücella’ya dikiş nakış öğretir. Mücella yirmi yaşına gelmeden tüm mahalleye yetecek kadar çeyiz hazırlar. Mücella’nın evlenme yaşı artık gelmiştir.

Filiz İş Bankası’nda işe başlar. Bu zamanda Mücella yine ev işleri, annesine kahve hazırlama, yemek yapma, çeyiz dizme telaşıyla vaktini geçirir. Filiz mühendis talibi Refik Bey’le evlenir. Çeyiz hazırlamaya vakti olmayan Filiz’e Mücella hazırladığı çeyizlerden verir. Filiz ve Refik Bey’in Feriha ve Gülümser adında iki kızları olur. Filiz bankacı olduğu için kızlarını Mücella büyütür.

30 yaşına gelen Mücella’da evliliğe dair hiçbir işaret yoktur. Abisi Fahir’in torunları bile olur. Bu geçen zamanda artık Mücella evlenemeyeceğini anlar. Artık Neyyire Hanım’ın uslu kızı olarak değil Neyyire Hanım ve Mücella diye bahsedilmeye başlanır. Yaşı ilerleyince Mücella da artık eskisi kadar annesinin sözünü dinlemez. Evden tek başına çıkıp dolaşmaya ive htiyaçlarını gidermeye başlar. Bir gün yine Mücella dışarı çıkacağı vakit Neyyire Hanım kızına “Geç kalma!” der. Mücella annesine içinden kızar.

Mücella eve dönerken evlerinin önünde bir kalabalık görür ve telaşlanır. Neyyire Hanım vefat etmiştir. Mücella kahrolur, feryat eder ve baygın düşer. Uzun süre kendine gelemez. Annesinin ölümünden üç gün sonra yurt dışından Fahir de gelir birkaç gün kalarak döner. Mücella artık yalnız yaşamaya başlamıştır. Komşular Mücella’yı yalnız bırakmazlar. O artık mahallenin dert ortağıdır, annesi gibi herkesin derdini dinleyerek onların içini dökmesini sağlar.

Mücella kalan çeyizlerini genç kızlara ve fakir ailelerin kızlarına verir. Bir gün Mücella’da annesi gibi yalnız başına bordo halının üzerinde son nefesini verir. Mücella’nın ölümünden sonra Fahir ve Keriman yurt dışından gelir. Evi kat karşılığı müteahhite verir. Evdeki bütün eşyaları da dağıtırlar.

Eşekli Kütüphaneci (Fakir Baykurt) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Eşekli Kütüphaneci

Kitabın Yazarı : Fakir Baykurt

Kitap Hakkında Bilgi :

Sıcak bir yaz günü, peribacaları diyarına Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir. Bu genç adam, yıllar önce bu topraklardan göçe zorlanan büyükbaba ve büyükannelerinin izini sürmek, bir daha buraya dönemeyen akrabalarının yerine bu güzel yerleri gezmek istemiştir. Tesadüfler karşısına yörenin sevilen şahsiyetlerinden “Baba” lakaplı Aziz Güzelgöz’ü çıkarır. Aynı yaşlardaki bu iki genç kısa sürede kaynaşır. Dimitrios, Aziz’in evine konuk olunca, bu büyüleyici diyarda inanılmaz bir adamla tanışır. Aziz’in babası Mustafa Güzelgöz’dür bu kişi; namı diğer Eşekli Kütüphaneci.

Ürgüp’teki kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşıdığı için takılmıştır bu ad ona. Herkes, özellikle de kadınlar, kitap okusun diye yıllarca çırpınmıştır Mustafa Güzelgöz.

Dimitrios ile Eşekli Kütüphaneci arasındaki sevgi köprüsü yöreyi birlikte gezerlerken iyiden iyiye pekişip güçlenir. Bu arada kan kardeşi olan Aziz ile Dimitrios’un aklına, Ürgüp ile Larisa’yı “kardeş şehir” yapma fikri düşmüştür. Ama bu o kadar da kolay olmayacaktır…

Fakir Baykurt’un, klasik anlatımının tüm olanaklarından yararlanarak, gücü yetene, hatta bitene dek, hasta yatağında yazdığı bu son romanında, sevgi, kardeşlik, azim, cesaret gibi duygular yine okuru sarıp sarmalıyor.
Kitabın Özeti :

Dimitrios, yıllar önce büyükanne ve babasının göç etmek zorunda olduğu topraklara geri döner. Büyükanne ve babası neredeyse yaşamlarının sonuna gelmelerine rağmen hala göç ettikleri toprakları anlatıp dururlar ve özlemle anarlar. Küçüklüğünden beri bu özlemle büyüyen Dimitrios, Ürgüp’e gelmeye karar verir. Büyükannesi çok yaşlı olduğu için gelemez, büyükbabası da vefat etmiştir.

Dimitrios Yunanistan’ın Larisa şehrinden gelip Ürgüp’ü gezerken bir bekçiye rastlar. Dimitrios bekçiye nerede mantı yiyebileceğini sorar. Bekçi de Dimitrios'u antikacı olan Aziz Güzelgöz’ün dükkanına yönlendirir. Aziz annesine haber gönderir, ağır misafirleri olduğunu ve mantı yapmasını söyler. Dimitrios akşam eve gidince Mustafa Güzelgöz ile tanışır.

Ürgüp’ün güzelliklerini Mustafa Güzelgöz misafirine anlatır. Ertesi gün onu büyükannesinin köyüne götürür. Dimitrios oradan toprak alır, çeşmesinden su doldurur. Bunları Yunanistan’a götürecektir.

Mustafa Güzelgöz hayatını çocukluğundan itibaren misafirine anlatır. Kendisinde kitap sevgisinin nasıl oluştuğunu, Ürgüp’e kütüphane yapılışını bir bir anlatır. Askerde futbol takımında olan Mustafa Güzelgöz gençleri toplayarak akşamları top oynar. O sırada oradan kaymakam bey geçmektedir. Ürgüp yapılan maçlarda sürekli diğer takımlara yenildiği için Mustafa’nın bu takımı çalıştırmasını ister. Bu arada kütüphane memuru da işten ayrılır. Kaymakam Mustafa Güzelgöz'ü kütüphaneye memur olarak atar. Böylelikle Mustafa Güzelgöz’ün kütüphanecilik hayatı başlamış olur.

Öncelikle bodrumdaki nemlenmiş çürümeye yüz tutmuş kitapları kütüphaneye tekrar kazandırır. Okul çocuklarının kütüphaneye gelmesi için çabalar. Çocuklar için yarışmalar düzenler. Çocuk kitapları kütüphanede az olduğu için etrafdan kitap arayarak toplar. Tek odalı kütüphane küçük gelmeye başlar. Kaymakama daha büyük kütüphaneye ihtiyaçları olduğunu söyler. İzin alarak yeni kütüphanenin temelleri atılmış olur.

Mustafa kütüphanede akşama kadar bekler. Kütüphaneye akşama kadar gelen giden olmaz. Buna bir çare bulmak ister. İnsanların okuyup aydınlanması, bilgilenmesi için can atar. Önceleri 36 köye giderek ordaki kadın, erkek, çoluk çocuk herkese kitap verir. Bir dahaki gelişine yeni kitapla değiştireceğini söyler. Bazı köylerde kullanılmayan halk odalarını kütüphaneye çevirir. Kütüphaneye kadınların daha çok ve rahat gelebilmesi için salı günlerini kadınlar için ayarlar. Kütüphaneye halı dokuma tezgahı, dikiş makinesi, bebek beşiği koyar. Herkes bir şeyler öğrensin ister. Çocuklar annelerini engellemesin diye çareler düşünür.

Mustafa Güzelgöz yılmadan severek yapar işini. Yazın Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde okuyan öğrenciler Ürgüp’e gelerek Mustafa’yla sohbet ederler. Yaptığı işi yakından inceleyerek köy kütüphanesini gezerler. Bu arada Mustafa Güzelgöz, “Bölge Kalkınma Önderi” seçilir. Mustafa bu duruma çok sevinir, kitaplığına önem veren birileri daha çıkacaktır.

Her şey çok güzel gider. Mustafa Güzelgöz birçok makaleye, dergiye konu olarak ödüller alır. Bu arada onun bu başarısını çekemeyenler bu işten kendine pay aldığını söyleyerek Mustafa’yı şikayet ederler. Müfettiş görevlendirilir. Mustafa’nın savunmasını alan müfettiş aleyhinde rapor yazar ve suçlu bulur. Vali raporu Mustafa’ya okur. Mustafa sonucu duyunca çok üzülür. Hiç istemediği halde emekli olmaya karar verir. Emekli olmaya karar veren Mustafa’ya kimse “emekli olma, sensiz bu işler sekteye uğrar.” gibi sözler söylemez. Herkes sanki haberi yokmuş gibi davranır.
Mustafa Güzelgöz emekli olunca onun yaptığı tüm işler yarım kalır. Köylere kitap götüren kimse kalmaz. Kütüphaneleri gördükçe içi acır. Mustafa’nın içindeki kitap sevgisi hiç bitmez. Gittiği her yerde önce kütüphaneleri gezer.

Dimitrios’un Yunanistan’a gitme zamanı gelir. Aziz ve Dimitrios Larisa ile Ürgüp’ün kardeş şehir olması için elinden geleni yaparak bunu başarırlar. Larisa’dan 30 kişilik bir grup Ürgüp’e gelerek burayı gezerler. Mustafa Güzelgöz onları ağırlar. Sonra da Ürgüp’ten bir heyet Larisa’ya gider. Larisa’ya Mustafa gidemez, yerine oğlunu gönderir.

Eşekli Kütüphaneci (Fakir Baykurt) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...