20 Temmuz 2019 Cumartesi

Şam’da Bir Türk Gelin: Piruze (Sinan Akyüz) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Şam’da Bir Türk Gelin: Piruze

Kitabın Yazarı : Sinan Akyüz

Kitap Hakkında Bilgi :

“Erkeklere ‘Bu evde eksik oları sensin’ dediğimizde, adamların yüzleri asılıyor. Biz kadınları, çok film izlemekle suçluyorlar. Keşke evlendikten sonra da ellerimizi tutabilselerdi. Başımızı dizlerinin üzerine yatırıp saçlarımızı okşasalardı. Erkekler evlendikten sonra bunları neden yapmıyorlar? Sahi, bunlar hep filmlerde mi yaşanıyor?”

Derlermiş ki, bazı hayatlar zaman içinde bağlıdır birbirine. Çağlar içinde yankı bulan, eski bir çare ile zincirlidir ötekine. Yaşadığı acı gerçeklerden kurtulmak için Şamlı bir kocanın elinden Türkiye’ye kaçan genç bir kadının oğullarına kavuşmak için verdiği mücadelenin hüzün dolu hikâyesi, hafızalarınızdan kolay kolay silinmeyeceğe benziyor.

İki Kişilik Yalnzılık, Sevmek Zorunda Değilsin Beni, Yatağımdaki Yabancı gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüz’ün kaleminden genç yaşta Şam’da gelin olan Piruze’nin gerçek yaşam öyküsünü soluk soluğa okuyacaksınız…

Kitabın Özeti :

Sevdiği adamla evlenip, aşkına, sevgisine güvenerek, Şam’da yaşamaya başlayan bir Türk kızının dramı.

Diplomat bir babanın kızı olan Piruze, babasının tayininin Arnavutluk’a çıkması sonucu anneanne ve dedesiyle yaşamaya başlar. Tatillerde anne, babasının yanına giden Piruze, o yaz ailesini göremez. Çünkü Mesut adında bir erkek kardeşi dünyaya gelmiştir. Sonra babasının Arnavutluk’taki görevi biter ve Ankara’ya döner. Ankara’da bir yıl yaşadıktan sonra babasının görev yeri 1974’te Londra olur.

Londra’ya Piruze de gider. İngiltere’de İngilizce bilmediği için Piruze çok zorlanır. Okulda Türk’üm diyen Piruze’ye arkadaşları güler. Babası İngilizce Turkey yazılan kelimenin “hindi” anlamına geldiğini söyler. Piruze’nin babası okul müdürüyle bu durumla ilgili görüşür. Sonrasında Piruze'nin okulunu değiştirir.

Piruze liseyi Londra’da bitirir. Bu arada babasının tayini Şam’a çıkar. En başından Piruze Şam’a gitmek istemez. Üniveristeyi okumak ister. Babası buna izin vermez. Sonunda Şam’a yerleşirler. Piruze her gün söylenir, ağlar, sızlar. Artık Şam’dan gidemeyeceğini anlayan Piruze, oraya uyum sağlamak zorunda olduğunu fark eder. Özel bir okulda İngilizce öğretmeni olarak işe başlar.

Piruze komşularının kızı Mira ile arkadaş olur. Mira ile birlikte davetlere, partilere gitmeye başlarlar. Bu davetlerin birinde Piruze Wassim’i görür ve iki genç birbirini görür görmez aşık olurlar. Bu arada babası kızının daha çok üzülmesini istemediği için tayin ister ve tayini Macaristan’a çıkar. Piruze’ye tayininin çıktığını söyleyince Piruze deliye döner. Sevdiği adamla konuşur ve o gün de Wassim Piruze‘ye evlenme teklifi eder. Piruze evlenme teklifini kabul eder ve Wassim’le evleneceğini ailesiyle konuşur.

Aile ne yaparsa yapsın Piruze’yi evlilik kararından vazgeçiremez. Babasının tayini Macaristan’a çıktığı için ailesi gider. Piruze artık evlenmiştir ve balayına İngiltere’ye giderler. İlk çocuğu ve hemen arkasından ikinci çocuğu olur. İlk çocuğunun ismi Amer, ikinci çocuğunun ismi İmad’dır. İki oğlunun ismini de Wassim’in babası koymuştur. Wassim'in babası çocukları için bakıcı tutar. Wassim’in babası vefat edince Piruze ve Wassim annesinin evine taşınırlar.

Zaman geçtikçe babasının ölümüyle de Wassim farklı biri olmaya başlamıştır. Piruze‘yi dövmeye başlar ve karısının dışarı çıkmasına izin vermez. Piruze hastalanıp, hastaneye gidince üçüncü çocuğuna hamile olduğunu öğrenir. Evde durumlar iyice kötüye gitmeye başlayınca, Wassim’in Londra’da doktorluk okuyan kardeşi onları Londra’ya davet eder. Üçüncü çocuk doğunca, Londra’ya giderler.

Piruze’nin girişkenliğini gören Wassim’in kardeşi, Şam’da Piruze’ye bebek giysisi satan bir dükkan açar. Dükkan sayesinde Piruze hayata yeniden bağlanır. Artık duşarı çıkabiliyordur. Piruze kocasının da neler yaptığını araştırma imkânına sahip olur. Bir süre sonra öğrendikleri karşısında şoke olur.

Wassim’in birçok ilişkisi vardır ve bunlardan biriyle evlenmek üzeredir. Durumu kayınvalidesi ile paylaşır. Kayınvalidesi oğluyla konuşunca Wassim Piruze’yi öldüresiye döver. Piruze kendine gelince eski bir aile dostu olan Sevim Hanım’dan yardım ister. Sevim Hanım Piruze’yi alır ve tedavisini kendi evinde yaptırır. Bir aylık tedaviden sonra kendine gelen Piruze artık Şam’da kalamayacağını anlar. Piruze Şam'dan kaçma planları yapmaya başlar. Fakat kanunlar gereği kocasının izni olmadan Piruze Şam’dan ayrılamaz.

Konsoloslukta çalışan Mira’dan yardım isteyen Piruze, kendisi ve çocukları için uçağın hazır olduğu saatte orada olur. Tam uçağa binecekken, Wassim çıka gelir. Piruze çocuklarını bırakarak kaçar. Piruze uçağa binemez ama oradan kaçmayı başarır. Türkiye’ye gelmek için her yolu dener. En sonunda Türkiye‘ye binbir güçlükle de olsa gelmeyi başarır.

Eşinden boşanma davası açan Piruze, çocuklarını bir türlü alamaz. Çünkü Şam, sadece kendi mahkemesini, şeriatın kurallarını tanımaktadır. Piruze Arap kadınlarının giyimi üzerinde çalışan bir firmada işe başlar. Firmaya gelen bir kızla Arapça konuşur. Kız kendinden bahsederken Lübnanlı olduğunu ve Şam’da yaşayan Amer adında bir erkek arkadaşının olduğunu söyler. Piruze Amer'in kendi oğlu olduğunu anlar. 21 yıl 4 ay 20 gün süren hasretlik sona erer. Piruze evladına kavuşur. Amer annesini hiç unutmadıklarını söyler.

Ve Dağlar Yankılandı (Khaled Hosseini) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Ve Dağlar Yankılandı

Kitabın Yazarı : Khaled Hosseini

Kitap Hakkında Bilgi :

Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullaha sorsanız, Peri her şey demek. Köylerinden Kâbile varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil… Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak…

Hayat farklı aileleri sevgi ve fedakârlık, ihanet ve sadakat gibi ortak duygularla sınarken, karakterlerin başlarına gelenler ve yaptıkları seçimler, kitabın her biri ayrı bir renk ve lezzet taşıyan katmanlarını oluşturuyor. Afganistanın küçük bir köyünde doğan ve okuru Kâbilden Parise, San Franciscodan Tinos adasına taşıyan bu öykü, her sayfada renklenip güçleniyor.

Ve Dağlar Yankılandı, bizi biz yapan değerler üzerine düşündüren, ustalıkla yazıldığını her bölümde yeniden kanıtlayan, büyüleyici bir roman. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş ile dünya çapında sevilen bir yazar olan Khaled Hosseininin yazarlığında bir dönüm noktası.

Kitabın Özeti :

Abdullah ve Peri fakir bir ailenin çocukları olan iki kardeştir. 1952 yılında Afganistan’ın Shadbagh adlı şehrinin küçük bir köyünde doğmuşlardır. Anneleri Peri’yi doğururken kan kaybından ölmüştür.

Karısının ölümünden sonra babaları Sabri tekrar evlenir. Yeni eşi olan üvey anne, çocuklarını çok da istememektedir. Babası sürekli işsizlik ve çetin kış şartları altında iş aramaktadır. Karısının kardeşi zengin bir ailenin yanında çalışmaktadır. O ailenin çocuğu olmamaktadır. Peri’yi bu zengin çifte evlatlık olarak verirler.

Peri ve Abdullah, bir kardeş olmaktan öte birbirlerinin her şeyidirler. Peri ile Abdullah her zaman fedakârca ve sevgi dolu yaşayan iki kardeştir. Peri evlatlık verilince ayrılmak zorunda kalırlar. Abdullah bu olaydan sonra çok üzülür. Sekiz yaşında çaresiz bir çocuk olarak eli kolu bağlı bir şekilde beklemekten başka bir şey yapamaz. Peri’nin ailesini tamamen unutması için, eski ailesi ile görüşmesi yasaklanır. Dayısı artık köylerine akraba ziyaretine gitmez. Dayısı, Peri için hizmetkârdan başka bir şey değildir artık.

Peri’nin yeni annesi onu gezdirir ve onun güzel vakit geçirmesi için uğraşır. Peri‘nin üvey annesi ve babasının da arası çok iyi olmadığı için, anne tüm ilgi ve dikkatini Peri’ye yöneltmiştir. Peri’nin yeni babası hastalanınca annesi ile Peri Paris’e gider. Peri, zamanının büyük kısmını dersleri ve öğretmenleri ile geçirir. Zamanla geçmişine dair her şey yavaş yavaş hafızasından silinir gider.

Peri’nin içinde tarifi imkânsız olan bir boşluk duygusu vardır. Bu boşluk hiç bir şekilde dolmaz. Büyüyüp genç kız olunca üvey annesini bir kaza sonucu kaybeder. Ölen annesinin eşyalarına bakınırken, annesine ait bir sağlık raporu gözüne çarpar. Bir hastalık nedeni ile annesinin rahmi alınmıştır. Peri böylece evlatlık olduğunu anlar. Bunları öğrendiği sırada Peri hamiledir. Geçmişini araştırmayı, doğum sonuna kadar ertelemeye karar verir.

Peri’ye bir gün telefon gelir. Hizmetkâr olarak bildiği Nebi dayısı ölmüş ve ölmeden önce ona bir mektup bırakmıştır. Peri mektubu okuyunca gerçek ailesiyle ilgili bilgileri de öğrenir. Abdullah’ı yani abisini bulmak için kasabaya dönmeye karar verir. Sekiz yaşında kardeşi Peri’den ayrılan Abdullah, büyüdükçe Peri’yi aramış ama bulamamıştır. Yıllar geçince Abdullah da evlenmiş ve bir kızı olmuştur. Kızının adını Peri koyar. Peri de uzun uğraşlar sonucunda abisini bulur. Bulduğunda abisinin kendisini tanıyamayacak kadar hasta olduğunu görür.

Abdullah’ın durumu daha da kötüye gidince, onu bir huzurevine yerleştirirler. Abdullah’ın eşyalarını karıştırırken, Abdullah’ın kardeşine bıraktığı notu bulurlar. Abdullah kardeşinin eksikliğini bir ömür hissetmiş ve bir gün eninde sonunda kardeşine ulaşacağına inanarak mektuba içini yakan kardeş hasretini yazmıştır.

19 Temmuz 2019 Cuma

Aşkın Ev Hali (Ahmet Bulut, Gülseren Gümüş) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı :
Aşkın Ev Hali

Kitabın Yazarları : Ahmet Bulut / Gülseren Gümüş

Kitap Hakkında Bilgi :

Bir tarafta ailesini koruyan ve idare eden, mantığın sesi erkekler; diğer tarafta ise şefkatiyle yuvasına sevgi aşılayan, kalbin sesi kadınlar.

Ahmet Bulut’un Gülseren Gümüş’le birlikte kaleme aldığı Aşkın Ev Hali, hem kadın hem de erkek bakış açısına yer verirken, eşleri birbirine yakınlaştırarak cennet gibi bir yuva sunuyor.

Çift renkli baskısı, özel renkli kâğıdı, illüstrasyonları ve zenginleştirilmiş içeriği ile Aşkın Ev Hali sonsuza dek aşk için bir başucu kitabıdır.

Evlilik, hem insanın varlığını devam ettirmesinin doğal bir parçası hem de cenab-ı Allah’ın emrettiği bir birliktelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kavram, kuşkusuz sadece aynı evi paylaşma, ev arkadaşlığı etme ile özetlenemez. Bir ömrü, sonsuza dek aşk ile paylaşmak ve aynı zamanda inancının, doğasının, sorumluluklarının gereğini yerine getirme bilinciyle birlikte hareket etmek paydasında buluşunca; evliliği kutlu ve yüksek bir yaşam biçimi olarak ele almak gerekir.

Kitap, son zamanlarda ilgi çeken bir tarzda evlilikte kadınların ve erkeklerin sorumluluklarını iki farklı gözden, cinsiyetten ve taraftan ele almaktadır. Erkeklerin gözüyle evlilik kavramı, sorumluluklar, kadınlardan beklentiler ve çocuklarımıza, yuvamıza olan bağımız yazar Ahmet Bulut tarafından Mavi sayfalı kısımlarda verilmektedir. Bu bölüm, kitabın yaklaşık yarısı hacmindedir ve içerisinde yirmiye yakın başlık içermektedir.

“Erkek Olarak Ben”, “Niçin Evleniyoruz?”, “Çeyiz Sandığı”, “Biz Bir Aile Olduk”, “Hani Söz Vermiştin?” ve “Ergenlik Dönemindeki Bir Çocuğun Babası Olmak” gibi başlıklar altında, genç bir erkeğin evlilik çağına geldiğinde hissettiği duygular, eş seçiminde dikkat etmesi gereken hususlar ve evlilik kurumunda üzerine düşen sorumluluklardan bahsedilmektedir.

Özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılaşılan sorunlar karşısında takınmaları gereken tavırlar ve eşlerini mutlu etmeleri için yapmaları gerekenler konusunda, dört çocuklu bir baba olarak Ahmet Bulut tarafından deneyimler paylaşılmıştır.

Kitabın ikinci kısmı, büyük oranda aynı başlıkları taşıyan; fakat kadınların gözünden evlilik kavramını ve evlenme sürecini ele almaktadır. Pembe sayfalı bu bölüm, Gülseren Gümüş tarafından kaleme alınmıştır; ki kendisi yazar Ahmet Bulut’un yakın bir arkadaşıdır. Evlenme çağına gelen kızların yaşadığı tedirginlikler, evlilikten beklentiler ve evliliğin ilk yıllarında kadınların nelerle karşılaşabileceğine dair deneyimler paylaşılmıştır.

Özellikle kadınların, evlenmeden önce eşleri tarafından verilen sözlerin yerine getirilmemesinden muzdarip olduğu örnek olaylar gösterilmiştir. Kuşkusuz her genç kızın hayali olan gelinliği giymenin heyecanını, sonsuza dek aşk ile yaşayabilmek ve eşleri ile bir ömür boyu dünyadaki cenneti yaşayabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalara da temas edilmiştir.

İki yazarın da konuları ele alırken, dinimizin gereklerine uygun davranmamız gerektiği konusundaki hassasiyetleri dikkati çekmektedir. Allah (c.c.)’ın emirlerine ve Hz. Muhammed (s.a.v)’in sünnetine uyarak, doğru bir evlilik yaşamı sürmenin ipuçlarını veren yazarlar, aile olmanın en başlı gereklerinden birinin de Allah’a hayırlı evlatlar yetiştirebilmek olduğuna dikkat çekmektedir. Gülseren Gümüş’ün konuları ele alış tarzı, Ahmet Bulut‘un kaleminden çıkan cümlelere göre daha şiirsel ve duygusaldır. Ahmet Bulut, realist bir bakış açısı ile evlilik sürecini ve önerilerini daha tatbiki mümkün biçimde sunmuştur.

Hayat Denen Oyun (Eric Berne) Kitabın Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Hayat Denen Oyun

Kitabın Yazarı : Eric Berne

Kitap Hakkında Bilgi :

Bu eserde klinik çalışmaya konu edilmiş oyunlar bir bakıma kötü oyunlardır. Herkeste Anababa, Yetişkin ve Çocuk benlikleri vardır. Zaman zaman biri diğerine baskın gelir. İyi bir ruh hekimi kişinin kullandığı cümlelerden benlik durumunu tespit edebilir ve ona göre kendisi de oyuna sürüklenmeden hastasına yardım edebilir.

Mesela; “Yeni bir tasarım var zamanında gelebilmekle ilgili.” cümlesi yetişkin cümlesidir. Oysa “Son kez geç kaldım; bir kez daha olmayacak.” ifadesi çocuk cümlesidir ve oyun hazırlığı için bir girişim olabilir. Kısacası, herkeste biraz kaygı vardır. Oyun çözümlemenin amacı bu kaygılı olma durumunu en düşük düzeyde tutabilmektir.

Kitabın Özeti :

Hayata gözlerini açan bebek, kendini karmakarışık oyunların içinde bulur. Anne babalar için de çocuk yetiştirmek, bir bakıma çocuğa oynayacağı oyunları öğretmek demektir. Oyunlar kuşaktan kuşağa geçerek varlıklarını sürdürürler. Herhangi bir kişinin önde gelen oyununu, geriye doğru anababası, büyük anababasıyla ilişkilendirilip, ileri doğru da çocuklarında izlenebilir.

Başarılı bir ruh hekimi işin içine karışmazsa, oyunu öğrenen çocuklar oyunları torunlarına aktaracaklardır. Bu nedenle oyun çözümlemesi, yüz yıllık bir geçmişi ve en az elli yıllık bir geleceği kapsayacak tarihsel bir alan içinde yer almalıdır. Beş ya da daha fazla kuşağı kapsamına alan bu araştırma zinciri, bir yerden kırılırsa geometrik gelişmeyle sonucu etkileyecek durumlar oluşturur.

İnsanlar, kendileriyle aynı oyunu oynayan kişileri arkadaş, dost ve yakın kişiler olarak seçerler. Kitapta günlük yaşamda oynanan oyunlara yer verilmiştir.

Kişisel roller olarak da isimlendirilen benlik durumları, üçe ayrılır: Kişilerarası etkileşimi bu üç benlik durumu yönlendirir:

1) Anne – Baba Benlik Durumu:

Kişiliğin, ebeveyn rolüne girerek diğerlerine nasıl devralmaları konusunda öğüt ve emirler veren kısmıdır.

2) Çocuk Benlik Durumu: 

Çocuk benlik durumu, somut bakış açısıyla kişiliğimizin çocuksu, bebeksi ya da gelişmemiş yanı gibi algılanmamalıdır. Hangi yaşta, hangi cinste, hangi eğitim seviyesinde, hangi sosyokültürel yapıda olursa olsun, her bireyin bir çocuk benlik durumu vardır ve bunu yeri geldikçe sergilemelidir. 0-7 yaş arasındaki bir çocuğun davranış ve sözlerini bir insanda görüyorsak, bu kişi çocuk benlik durumuyla hareket etmektedir.

3) Yetişkin Benlik Durumu: 

Yetişkin benlik durumu, kişiliğin akılcı, gerçekçi yanıdır. Toplumsal kurallarla kişisel ihtiyaçlarımız arasındaki denge unsurudur. Yargılayıcı ya da duygusal olmadan, doğru ya da sempatik görünme zorunluluğu hissetmeden aklımızın gereğini yapmak yetişkin benlik sayesinde gerçekleşir. İyi bir ruh hekimi karşısındaki kişinin benlik durumuyla konuştuğunu fark edip ona göre hareket ederse, danışmada ilerleme kaydedebilir.

Yaşlı Adam ve Deniz (Ernest Hemingway) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yaşlı Adam ve Deniz

Kitabın Yazarı : Ernest Hemingway

Kitap Hakkında Bilgi :

Kitap yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream akıntısına kapılarak dev bir kılıçbalığıyla olan mücadelesini anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesareti, kayba karşı şahsi başarıyı kendine has üslubuyla anlatmaktadır.

Kitabın Özeti :


Santiago, kayığıyla balıkçılık yapan yaşlı bir adamdır. Seksen dört gündür bir tane dahi balık avlayamamıştır. Bu sebeple yıllardan beri yanında çalışan küçük Manolin bile, işi bırakarak bir başka balıkçının yanında çalışmaya başlar. Manolin vefalı biridir. Fırsatını buldukça Santiago’nun yanına gelerek ona yardım eder. Günlerdir balık tutamayan Santiago ile arkadaşları dalga geçmektedir. Santiago da ısrarla balık tutmaya çıkmaz, havanın açılmasını bekler. Hava açıldığında arkadaşlarına nasıl balık tutulduğunu gösterecektir. Havanın açılmasını beklediği günlerden birinde yine uyuyamaz. Kalkıp Manolin’i uyandırır. Güneş doğmak üzereyken Manolin’in yardımıyla kayığını denize indir. İhtiyar adam, günler sonra denize yalnız başına açılır. Hep aynı hızda durmadan kürek çeker.
Bir anda oltasının titrediğini fark ederek o yana bakar. 85 gün sonra bir de ne görsün beş kiloluk bir orkinos balığı oltanın ucundadır. Santiago tüm dikkatini olaya vererek orkinosu var gücüyle kayığa çekmeye çalışır. Santiago balığı kayığa çekemez balık onu çeker. “Keşke Manolin de yanımda olsaydı hem bana yardım eder hem de ne kadar büyük bir balık yakaladığımı görürdü.” diye söylenir. Balık hala oltanın ucunda direnmektedir. Bir ara gözü kayığına konan kuşa takılır, o sırada oltasını balık birden çeker.

Denize düşmekten son anda kurtulan ihtiyar balıkçı, kayıkta yere kapaklanarak düşer. Bu esnada sol elini olta keser ve sol elini hissetmemeye başlar. Dinlenip canlanması için sağ elini kullanır. Birden oltasının yavaşça yükseldiğini fark eder. Güneşte çok güzel parlayan bir balık görür. Balık kayıktan yarım metre daha uzundur. Ne kadar güzel bir balık olsa da onu öldürmeliyim diye düşünür. Öğleden sonra kayık yavaş yavaş ilerler. Balık bir kez daha su yüzüne çıkar, ama artık zıplamamaktadır. Zaman geçer akşam olur oltayı kolundan sökerek sandala bağlar. Karnını doyurmaya başlar ve sonrasında da biraz uzanır. Tam dalacakken eli hızla suratına çarpar. Olta boşalırken tüm gücüyle kalkar.

Denize açılalı üç gün olmasına rağmen o gösterişli balığı yakalayamaz. Balık iki saattir sandalın etrafında dönüp durmamktadır. Balık da balıkçı da gücünün sonuna doğru gelirken Santiago kendini cesaretlendirir, “Pes etmemeliyim, yenilmemeliyim.” Balığın yaklaştığı anda zıpkınını balığa saplayan yaşlı balıkçı bir süre sonra balığın suyun yüzünde hareketsizce yattığını görür. Onu kayığa çekmek için gücünü toparlamaya çalışır. Balığın baş tarafına giderek solungaçlarından ipi geçirir. Böylece balığı sandalın baş, orta ve kıç tarafına bağlamış olur. Balık en az yedi yüz kilo gelir. İstediği olan balıkçı yelkenlerini açarak yavaş yavaş denizde yol almaya başlar.

Yol alırken köpek balıkları kan kokusunu alarak balıkçıyı rahatsız ederler. Köpek balıkları yakaladığı balığın dörtte birini yerler. Yaşlı adam köpek balıklarıyla baş etmeye çalışır ama akşam çok fazla köpek balığının saldırısına maruz kalır. Köpek balıklarına sopasıyla vurur. Sonuncu köpek balığını da etkisiz hale getirir. Kayığında da yenecek bir şey kalmamış bir durumdadır.
Artık düşündüğü tek şey evine varabilmektir. Tüm ustalığını kullanarak saatler sonra limana yanaşır ve kayığını kıyıya bağlar. Evinin yolunu tutan yaşlı adam eve varınca hemen uyur. Sabah Manolin gelir, yaşlı adam hala uyumaktadır. Yaşlı adamı uyanıncaya dek bekler. Yaşlı adam uyanınca “Yendiler beni Manolin!” diyerek tekrardan uykuya dalar. Manolin yaşlı adamın ellerine bakar ve karar verir artık ne olursa olsun yaşlı balıkçının yanından ayrılmayacaktır. Çünkü Santiago usta bir balıkçıdır ve Manolin'in ondan öğreneceği çok şey vardır.

Yaşlı Adam ve Deniz (Ernest Hemingway) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

17 Temmuz 2019 Çarşamba

LM7805 Voltaj Regülatörü Ayak Bağlantıları, Teknik Özellikleri ve Doğrultma Devresi, Güç Kaynağı


LM7805, sabit 5V çıkış veren, üç bacaklı bir pozitif voltaj regülatörüdür.

LM7805 Teknik Özellikleri

Çıkış Voltajı: 5V

Maximum giriş voltajı: 35V

Minimum giriş voltajı: 7V

Maximum çıkış akımı: 1A (Soğutucu bağlanmalıdır)

LM7805 Bacakları
LM7805 voltaj regülatörünün 3 adet bacağı bulunmaktadır:

1 numara: Giriş, 7V ile 35V arası voltaj uyguladığımız bacak

2 numara: Toprak

3 numara: Çıkış, Sabit 5V aldığımız bacak

LM7805 İle Yapılan Güç Kaynağı Devresi
 

Küçük Kara Balık (Samed Behrengi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Küçük Kara Balık

Kitabın Yazarı : Samed Behrengi  

Kitap Hakkında Bilgi :

Küçük Kara Balık kitabı yediden yetmişe herkesin okuyup bir şeyler bulabileceği bir masal kitabıdır. Kitapta adalet, sorgulama, eşitlik ve direnme gibi temalar başarıyla işlenmiştir. Bu temalar siyasi açıdan tehlikeli olarak görüldüğü için Türkiye’de 12 Eylül darbesi ile yasaklanır. İran’da ise kitap hala okunması yasaklı kitaplar listesinde yer alır. Bu masal kitapları gencecik yaşında Samed Behrengi’nin hayatına mal olur.

Yazar 28 yaşında hayatını kaybeder. Aras Irmağı’nın karşı kıyısında ölü olarak bulunur. Boğularak öldüğü söylense de çoğu kişi buna inanamaz. Şahlık İdaresi ve İran Gizli Servisi Savak tarafından öldürüldüğü dillerde dolaşır.  

Kitabın Özeti :

Bir zamanlar yaşayan küçük bir kara balık vardır. Küçük kara balık bir sabah erkenden uyanarak ve annesini de uyandırır. Anne balık sabah sabah ne olduğunu anlayamayarak yavrusuna kendisini neden uyandırdığını sorar. Küçük kara balık ise annesine yuvasına uzak olan bir yere gitmek istediğini söyler. Annesi yavrusunun böyle bir fikirden vazgeçmesini ister. Küçük kara balık çok kararlıdır uzak yere gitme fikrinden vazgeçmez. Küçük kara balığın annesiyle konuşmalarını komşuları da duyarak gelirler.

Küçük kara balığın fikrini duyan komşular kızar. Farklı akarsuları, denizleri, okyanusları keşfetmek de ne demektir. Bilinmeyen yerlere gitmemek gerekir. Komşular küçük kara balığa buradan gitmemesini söylerler. Eğer buradan giderse de buraya tekrar dönemeyeceğini söylerler. Dönerse de onu öldüreceklerini söylerler. Küçük kara balık her şeye rağmen yola çıkar. Başkalarını korkutan bu plan onu heyecanlandırıp mutlu etmektedir.

Küçük kara balık yüzerek çağlayanın en ucuna gelir ve kendini aşağıya bırakır. Bir bakar ki bir gölün içindedir. Etrafına bakınca bir sürü küçük kara balıkçıkların suyun içinde olduğunu görür. Balıkçıklar kendilerine “iribaş” dendiğini ve büyüyünce kocaman birer kurbağa olacaklarını söylerler. İribaşlar kendilerini çok üstün ve güzel görürler. Küçük kara balığı küçümserler. Küçük kara balık balıkçıklara kendilerini bu kadar beğenmemeleri gerektiğini ve daha bir sürü güzel balığın olduğunu söyler. Kocaman bir kurbağa gelerek küçük kara balığı uyarır. Balıkçıklarla bu şekilde konuşmamasını söyler ve onu kovalar.

Küçük kara balık kaçar ve kendini bir dere yatağında bulur. Burada da bir yengeç ve kertenkele ile tanışır. Yengeçten uzak durmaya çalışır; çünkü yengeç her an kıskaçla onu yakalamaya çalışmaktadır. Kertenkele ile sohbete başlayan küçük kara balık ona pelikanlar, testerebalıkları ve balıkçıllar hakkında bildiklerini sorar. Kertenkele bunlar hakkında bilgi sahibi olmadığını söylemekle birlikte eğer bir pelikana yakalanırsa onun kesesini yırtabileceği bir bıçak hediye eder.

Küçük kara balık teşekkür ederek yola çıkar. Önce bir ırmağa uğrar sonra da denize ulaşır. Yolculuğu sırasında çok farklı canlılarla karşılaşır. Küçük kara balık Kepçeli Kuş’a rastlar. Kepçeli kuş korkunç bir kuştur. Küçük kara balığı yutar. Küçük kara balık yanındaki bıçakla kepçeli kuşu en zayıf yerinden bıçakla deler ve onun içinden çıkar. Böylece kepçeli kuştan kurtulmuş olur. O günden sonra da küçük kara balığı gören olmaz.

Küçük Kara Balık (Samed Behrengi) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...