15 Eylül 2019 Pazar

Denizler Altında Yirmibin 20000 Fersah (Jules Verne) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Kitabın yazarı kimdir?

A) Mark Twain
B) Jules Verne
C) Jose Saramago
D) Jostein Gaarder

2- İnsanların canavar sandığı denizaltı neyle çalışıyordu?

A) Mazot
B) Benzin
C) Elektrik
D) Kömür

3- İnsanların canavar sandığı denizaltının adı nedir?

A) Papirus
B) Kakilus
C) Poseidon
D) Natilus

4- İnsanların canavar sandığı denizaltının kaptanının adı nedir?

A) Kaptan Nemo
B) Kaptan Memo
C) Kaptan Keko
D) Kaptan Neco

5- Denizaltıya gemiden düşen kaç kişi binmiştir?

A) İki
B) Üç
C) Dört
D) Beş

6- Denizaltının kaptanı deniz altına aldığı kişlere nasıl davranır?

A) Denizaltında özgür bırakır ama denizaltıdan dışarı bırakmaz
B) Bir kamaraya hapseder ve aç bırakır
C) Denzialtı makina dairesinde tutsak olarak çalıştırır
D) Denizaltının temizlik işlerini yaptırır

7- Denizaltının kaptanı nasıl biridir?

A) Acımasız, zalim
B) Korkak, pısırık
C) Bilgili, kültürlü
D) Çelimsiz, güçsüz

8- Yerliler denizaltıya çıkarken kaptan nasıl savunma yapar?

A) Denizaltıdan yerlilere ateş eder
B) Denizaltıyı suyun altına batırır
C) Tayfalar kılıçla saldırır
D) Geminin dışına elektrik verir

9- Denizaltına binenler aşağıdakilerden hangisine şahit olmamıştır?

A) Köpekbalıkları ile mücadele
B) Top büyüklüğünde inciler
C) Güney kutbunu gitmek
D) İki denizaltının çarpışması

10- Denizaltına binenler nasıl kaçarlar?

A) Denize atlayıp yüzerek
B) Kaptan ve tayfalarla savaşarak
C) Denizaltının kurtarma sandalına binerek
D) Deniz kuvvetleri tarafından kurtarılırlar

Cevap Anahtarı :

1-B      2-C      3-D      4-A      5-B
6-A      7-C      8-D      9-D     10-C

Denizler Altında Yirmibin Fersah (Jules Verne) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Okuduğunuz kitabın yazarı kimdir?

a- Tom Sawyer
b- Mark Twain

c- Gülten Dayıoğlu
d- Kristof Kolomb

2- Tom’un annesi öldüğünde ona kim bakmıştır?

a- Doktor
b- Polly Teyze
c- Lisa
d- Tom Amca

3- Tom’un balkonda görüp beğendiği sarışın kızın babası ne iş yapıyor?

a- Yargıç
b- Doktor
c- Öğretmen
d- Bahçıvan

4- Tom ve Jim gece vakti mezarlığa niçin gittiler?

a- Macera olsun diye
b- Dua etmek için.
c- Siğillerini iyileştirmek için
d- Cesur olduklarını ispatlamak için.

5- Doktoru kim öldürdü?

a- Kızılderili Co
b- Hanper
c- Jim Mory
d- Peter

6- Tom ve Lisa nerede kayboldular?

a- Hanperler’ın bahçesinde
b- Mağarada
c- Ormanda
d- Adada

7- Tom okula geç kalınca öğretmen ona nasıl bir ceza verdi?

a- Tek ayak üstünde durma cezası
b- Kızların yanına oturma cezası
c- Öğretmen Tom’a düşük not verdi.
d- Öğretmen Tom’u sınıfa almadı.

8- Harper annesinden dayak yediği için çok üzgündü. Tom bu fırsattan yararlanarak yeni bir macera düşündü. Tom‘un düşüncesi neydi?

a- Korsancılık yapmak.
b- Ormanda çadır kurmak.
c- Kılık değiştirmek.
d- Mezarlıkta uyumak

9- Kasabalı üç çocuğun ölmüş olabileceğini düşünürken çocuklar neredeydi?

a- Samanlıkta saklanıyorlardı.
b- Adaya gitmişlerdi.
c- Terk edilmiş bir eve yerleştiler.
d- Joe onları kaçırmıştı.

10- Çocuklar define ararken Kızılderili John‘u nerede gördüler?

a- Terk edilmiş yıkık bir evde
b- Değirmende
c- Issız adada
d- Kasaba dışındaki ormanda

Cevap anahtarı : 

1-b      2-b      3-a      4-c      5-a
6-b      7-b      8-a      9-b     10-a

Tom Sawyer (Mark Twain) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Tom Amca’nın Kulübesi (Harriet Beecher Stowe) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Tom Amca’nın Kulübesi kitabının yazarı kimdir?

A) Jules Verne
B) H. Beecher Stowe
C) Eleanor H. Porter

2- Tom Amca kimin kölesidir?

A) Bayan Eliza
B) Bay Saymer
C) Mister Shelby

3- Tom Amca’nın yaşadığı çiftliğin sahibi nasıl bir insandır?

A) Çok iyi kalpli bir insandır.
B) Çok acımasız bir insandır.
C) Kimsenin sevmediği bir insandır.

4- Elisa’nın çiftlikten kaçmasının sebebi nedir?

A) Borcu olduğu için kaçmıştır.
B) Bay Şelbi ile kavga etmesinden dolayı kaçmıştır .
C) Oğlu Cimi’yi çiftlik sahibi sattığı için kaçmıştır.

5- Tom Amca gemide kiminle tanışıp dostluk kurdu?

A) Mister Sen Kler
B) Ofelya
C) Küçük kız Eva

6- Tücar, Tom Amca'yı kime sattı?

A) Mister Sen Kler
B) Misis Meri
C) Misis Ofelya

7- Eva ölmeden önce babasından nasıl bir istekte bulunmuştur?

A) Tom Amca’ya özgürlüğünü vermesini istedi.
B) Tom Amca’yı satmasını istedi.
C) Kendisini okula göndermesini istedi.

8- Mister Sen Kler’in ölüm nedeni nedir?

A) Köle tüccarları öldürmüştür.
B) Hastalanıp ölmüştür.
C) Bir kavgayı ayırmak isterken öldürülmüştür.

9- Tom Amcayı satın alan Mister Ligri ona nasıl davranmıştır?

A) Tom Amca’yı çok sevmiş ve ona yeni bir kulübe yapmıştır.
B) Tom Amca’ya çok kötü davranmıştır.
C) Tom Amca Mister Ligri’nin Çiftliğinden kaçıp özgür olmuştur.

10- Tom Amcanın hayat görüşü aşağıdakilerden hangisi değildir?

A) Tüm insanları sevmek.
B) Bencil olmak
C) Yardımsever olmak

Cevap Anahtarı :

1-B     2-C      3-A      4-C      5-C
6-A     7-A      8-C      9-B     10-B

Tom Amca’nın Kulübesi (Harriet Beecher Stowe) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Çocuk Kalbi (Edmondo De Amicis) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Enrico okula kaydolmak için giderken yanında kim vardır?

A) Babası
B) Annesi
C) Ablası
D) Amcası

2- Ah Enrico, demek ayrı düştük diyen kimdir?

A) Derossi
B) Arkadaşı
C) 2. sınıf öğretmeni
D) Babası

3- Gailio’nun sınıfına gelen siyah saçlı, esmer tenli kara gözlü, kara kaşlı olan çocuğun giysileri ne renktir?

A) Siyah
B) Mavi
C) Kırmızı
D) Yeşil

4- Guilio’nun sınıfına gelen çocuk nerelidir?

A) Barselona
B) Kalabriya
C) Amerika
D) Kanada

5- Okulun en çalışkan ve yakışıklısı kimdir?

A) Voltini
B) Derossi
C) Carlo
D) Picasso

6- Stardi, Franti ile neden kavga etmiştir?

A) Parasını aldığı için.
B) Kalemini aldığı için.
C) Kız kardeşinin saçını çektiği için.
D) Yraramazlık yaptığı için

7- Sağır ve dilsiz kızın babası ne iş yapıyordu?

A) Bahçıvandı
B) Kapıcıydı
C) Kömürcüydü
D) Çöpçüydü

8- Enrico’nun ilk arkadaşı ve öğretmeni kimdir?

A) Bay Perboni
B) 2.sınıf öğretmeni
C) Babası
D) Annesi

9- Precossi, Enrico’ya babasının demirci dükkanına geldiğinde ne hediye etmiştir?

A) Nal
B) Araba
C) Çivi
D) Çekiç

10- Enrico’nun meleğim dediği, üzüntülü zamanında beraber acı çeken,neşeli anlarında sevinen, onunla yorulan kimdir?

A) 3. sınıf öğretmeni
B) 2. Sınıf öğretmeni
C) Annesi
D) Babası

11- Çocuk Kalbi hikayesinin ana karakteri kimdir?

A) Koretti
B) Derosso
C) Enriko
D) Carlo

12- Sınıfta Nelli’nin kamburuyla dalga geçen yaramaz çocuklara karşı onun koruyuculuğunu hangi arkadaşı üstlenmiştir?

A) Derosso
B) Nobis
C) Enriko
D) Garrone

13- Enriko kaçıncı sınıfa gitmektedir?

A) 1.
B) 2.
C) 3.
D) 4.

14- Aşağıdakilerden hangisi kitapta anlatılmak istenen bir davranış değildir?

A) Yardımlaşma ve paylaşmanın önemi
B) Çalışkan, dürüst ve iyi kalpli bir insan olmak
C) İnsanlara yardımcı olmak
D) Öğretmenlerimizi, anne ve babamızı üzerek, onlara karşı çıkmak

15- “Sen söyle, bu altın değil mi?” diye kör bir çocuğa saatinin nasıl göründüğünü soran kimdir?

A) Nobis
B) Gailio
C) Franti
D) Voltini

Cevap Anahtarı :

1-B      2-C      3-A      4-B      5-B
6-C      7-A      8-C      9-C     10-C
11-C    12-D   13-C    14-D    15-D

Çocuk Kalbi (Edmondo De Amicis) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili  için tıklayınız...

Pal Sokağı Çocukları (Ferenc Molnar) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Nemecsek, Boka ve Pal Sokağı’nın diğer çocukları bundan tam yüz yıl önce, Budapeşte’nin hangi şehrinden yola çıkmışlardır?

a) Jozsefvaros
b) Gellert
c) Neprajzi
d) Szechenyi

2- Pal Sokağı Çocukları kitabının yazarı kimdir?

a) Jules Verne
b) Victor Hugo
c) Ferenc Molnar
d) Dostoyevski

3- Çocukların bilyelerine el koyanlar kimdir?

a) Pier kardeşler
b) Pastör kardeşler
c) Peare kardeşler
d) Pasztor kardeşler

4- Arsada oynanan oyunda hangi çocuk tek başına her zaman er olur ve emirleri yerine getirir?

a) Nemecsek
b) Csonakos
c) Csele
d) Boka

5- Nemecsek’in kalede karşılaştığı Kızıl Gömlekliler’in lideri kimdir?

a) Feri Ats
b) Boka
c) Csele
d) Kolnay

6- Arsada yapılan seçimde başkanlığı kazanan kim olmuştur?

a) Gereb
b) Boka
c) Csele
d) Kolnay

7- Boka ve arkadaşları Kızıl Gömlekliler’in karargahına gidip ağaca kırmızı renkte bir kağıt asacaklardır. Bu kağıtta ne yazıyordu?

a) Feri Ats ve çetesi geldi.
b) Nemecsek sizi izliyor.
c) Pal Sokağı Çocukları buradaydılar.
d) Gereb size ihanet etti.

8- Boka, Feri Ats’ın karargahına giderken yanına kimleri almıştır?

a) Gereb – Nemecsek
b) Csele –Barabas
c) Richter –Weisz
d) Nemecsek –Csonakos

9- Aşağıdakilerden hangisi kitapta adı geçen Boka’nın kişilik özelliklerindendir?

a) Hırçın
b) Dağınık
c) Cesur
d) Tembel

10- Boka ve arkadaşları, adaya gittiklerinde Kızıl Gömlekliler’in yanında kimi gördüler?


a) Gereb
b) Nemecsek
c) Csonakos
d) Kolnay

11- Kızıl Gömlekliler’e casusluk yapan kişi onlara ne anlatıyor?

a) Bilyeleri nasıl alacaklarını
b) Arsaya nasıl girileceğini
c) Boka’yı nasıl alt edeceklerini
d) Nemecsek‘in neler yaptığını

12- Kızıl Gömlekliler neden savaş kararı almışlardır?

a) Karşı taraf daha güçsüz olduğu için
b) Kavgayı sevdikleri için
c) Top oynayacak alan lazım olduğu için
d) Dernek açmak için

13- Kızıl Gömlekliler, adada toplantı yaparken ağaçta onları dinleyen ve daha sonra toplantılarını bölen kimdir?

a) Boka
b) Csele
c) Kolnay
d) Nemecsek

14- Toplantıyı bölen kişi Gereb hakkında onlara ne demiştir?

a) O haindir.
b) O güçlüdür.
c) O başkan olmalıdır.
d) O cesurdur.

15- Kitabın sonunda ölen çocuk kimdir?

a) Nemecsek
b) Boka
c) Csele
d) Feri Ats

16- Pal Sokağı Çocukları ile Kızıl Gömlekliler’in kitap boyunca uğruna savaş verdikleri arsaya sonunda ne yapılmasına karar verilmiştir?

a) Oyun parkı
b) Apartman
c) Hayvanat bahçesi
d) Otopark

Cevap Anahtarı :

1-a      2-c      3-d      4-a     5-a
6-b      7-c      8-d      9-c     10-a
11-b   12-c    13-d    14-a    15-a
16-b

Pal Sokağı Çocukları (Ferenc Molnar) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Pal Sokağı Çocukları (Ferenc Molnar) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Pal Sokağı Çocukları

Kitabın Yazarı : Ferenc Molnar

Kitap Hakkında Bilgi :

Nemecsek, Boka ve Pál Sokağı'nın öbür çocukları 1907 yılında Budapeşte'nin yoksul Józsefváros semtinden yola çıktılar. Bugün artık bütün dünyada tanınıyorlar. Bugüne kadar her yaştan milyonlarca insan onların dokunaklı hikâyesini okudu; tıpkı Budapeşteli çocuklar gibi onlar da Boka'nın cesaretine hayran oldu, Nemecsek'in ürkek ama kararlı kahramanlığı karşısında gözyaşlarını tutamadı.

Şimdi artık Pal Sokağı Çocukları'nın arsasında kocaman çok katlı evler var. Ama ne gam: Dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı'ndandır!

Tek amaçları oyun oynadıkları arsayı korumaktı. O arsa onların vatanıydı, Macun Biriktirme Derneği ise orduları... Nemecsek, Boka ve Pal sokağının diğer çocukları... Bilinsin ki onlar canı pahasına arsasını korudular. Ancak insanoğlu orayı da binalaştırdı. Çocukları bu binalara hapsettiler.

Kitabın Özeti :

Pal Sokağı çocukları Budapeşte’nin yoksul Jozsefvaros semtinde yaşamaktadırlar. Bu çocukların tek bir oyun yeri kalmıştır. Çocuklar bu arsada toplanmakta, oyunlar oynamakta ve eğlenmektedirler. Bir dernek kurmuşlar ve bu derneğin adına da Macun Toplayanlar Derneği demişlerdir. Bu çocuklar Boka’yı başkan seçmişlerdir.

Bu derneğin üyeleri pencere kenarlarından camlardan topladıkları macunların kurumasına engel olarak her gün düzenli olarak çiğniyorlardı. Bu çiğneme görevi başkana aitti ve bu başkanlık sistemi devir daim yaparak değişiyordu. Derneğin asıl kurucusu ve başkanı Boka adında bir çocuktu. Boka çok cesur, güvenilir ve zeki olduğu için bu mevkiye layık görülmüştü. Aynı zamanda bir savaş durumunda general olma ve orduyu yönetme hakkına sahiptir. Diğer üyelerde gösterdikleri başarıya göre subay, yüzbaşı gibi bölüklere ayrılmıştı. Ordunun sadece rütbeli olmayan bir neferi vardır o da Nemecsek' tir. Nemecsek cılız, sarı saçlı, her emre uyan ve derneğin kuruluşundan beri bulunduğu konuma itiraz etmeyen tek üyedir. Herkes ona emir verir ve bütün emirleri ikiletmeden uygular.

Bu sokağın çocuklarının hayal dünyası da cesur yürekleri kadar büyüktür. Bu üyelerin çoğunluğu aynı okula giden genelde sınıf arkadaşı olan öğrencilerdir. Bunların kendilerine oyun alanı edindiği bir arsaları vardır. Ve bu arsa onlar için çok kutsaldır. Bu arsa onların oyun alanı dışında toplandıkları yer, derneğin simgesi, adeta vatanlarıdır. Vatanlarına kırmızı yeşil renkte bir bayrak yapmışlardır. O bayrak renginde şapkaları, mızrakları, bilyaları ile kendilerine kurdukları devlette huzur içinde yaşarlarken Kızıl Gömlekliler adında diğer bir grubun tehditi altında kalırlar. Kızıl Gömleklilerin alanı istila edildiği için kendilerine yeni yer arayışına girmiş ve gözüne Pal sokağı çocuklarını ve onların arsalarını kestirmişlerdir.

Aşağı sokaktaki botanik bahçesi çocuklarının oyun bahçeleri olmadığı için Pal Sokağı çocuklarının arsalarını almak isterler. Zengin çocuklarının bu hamlesi bir savaş çıkaracaktır. Bu grubun dikkat çeken isimleri ise Feri Ats ve Pastzor kardeşlerdir. Namlarını bütün sokak çocukları bilir ve herkes onlardan korkar. İlk olarak Nemecsek ve diğer üyeler bilya oynarken bunlara el koymuşlar ve savaş niyetlerini belli etmişlerdir.

Başka bir gün botanik bahçesi çocuklarının başkanı olan Feri Ats onların kalelerinin bir bayrağını çalıp gider. Pal Sokağı çocukları bayraklarını çalan düşmanlarıyla vatan saydıkları bu arsayı korumak için savaşmaya karar vermiştir. Boka arsalarını onlara vermeyeceklerini göstermek amacıyla Nemecsek ve bir diğer üyeyi de yanına alarak Kızıl gömleklilere göz dağı vermek amacıyla onların arsasına gidip bir not bırakmak ister. Ancak Füveskert semtine gitmek için çetin bir yoldan geçmeleri gerekmektedir. Kayıkla semte gidip bekçileri ve köpeğini geçip Kızıl Gömleklilere yakalanmadan notu bırakmalıdırlar. Yola çıkarlar ve kayığa binme esnasında Nemecsek suya düşerek ıslanır. Islak ıslak kızıl gömleklilerin arsasına vardıklarında toplantı yaptıklarını görürler. Toplantı üyeleri içinde kendi üyeleri Gereb' in olduğunu görünce Boka yıkılır, ihanete uğramışlardır. Gereb casustur. Gece notu arsaya bırakıp dönerler.

Notta ”PALL SOKAĞI ÇOCUKLARI BURADAYDILAR” yazmaktadır. Bunun için Boka, Çonakaş ve henüz er olan Nemeçek bu işi başarırlar ama kötü bir olayla da karşılaşırlar çünkü arkadaşları olan Gereb onlara ihanet etmiştir.

Sabah olduğunda Feri Ats notu bulur ve notta "Pal Sokağı Çocukları buradaydılar" yazıyordur. Feri Ats bunlara dersini vermek amacıyla savaş ilan eder. Ancak bunu ilk önce gizli yapmayı düşünürler. O gece toplantı yapacaklardır. Gereb'te toplantıya katılır. Nemecsek ise planlarını öğrenmek için üç saat önceden Füveskert'e gidip ağaca saklanmıştır. Bunlar savaş hakkında konuştuktan sonra Pal Sokağı Çocukları ile alay edip, korkak olduklarını söyleyip gülüşürler. Gereb' te onlarla katıla katıla gülüyordur. İhanete ve korkak yakıştırmalarına dayanamayan Nemecsek aşağı atlar ve Feri Ats' ın karşısında dimdik durur. Onlara korkak olmadıklarını ve aldıkları bayrakları geri vermelerini söyler. Üyeler bu cılız çocuğun cesaretine gülerler ve onu gölün kenarına zorla götürüp başını suya sokup çıkarırlar. Suya atarlar. Nemecsek cesur bir şekilde yapılanlar karşısında dimdik durur ve bunun karşılıksız kalmayacağını, arsalarını vermeyeceklerini, korkak olmadıklarını, Gereb gibi ihanet etmektense bin kere suya sokmalarını tercih edeceğini söyleyerek oradan uzaklaşır.

Feri Ats, Gereb ve Kızıl Gömlekliler Nemecsek'in ardından hüzünle ve şaşkınlıkla bakakalırlar. Gereb bu yaptığından çok utanır. Feri Ats ise onun gibi bir haini gruba almayacağını söyler. Gereb çok pişman olur. Ancak nafiledir. Ertesi gün Nemecsek bütün olanları Boka' ya anlatır. Savaş planladıklarını söylerler. Boka bunun üzerine bir savaş planı düzenleyerek arsanın girişlerini kontrol altına alarak mükemmel bir savaş planı hazırlar ve üyelerine anlatır. Bu arada Nemecsek' in vücudu soğuk su ve havaya dayanamayıp bitkinleşir. Okula ve toplantılara katılamaz ve istirahat eder. Savaş tüm hızıyla ilerler, askerler arsada silahlarını, kum torbalarını donanır ve yerlerini alırlar. Bokanın planı ve stratejisi çok iyidir.

Savaş günü gelmiş herkes savaşa nasıl katılacağını, ne görev alacağını öğrenmiş, komuta kademesi ve erler görevlerini bellemişlerdir. Nemeçek o gece daha da çok hastalanmış bu yüzden savaşa giremeyecek hale gelmiştir. Hain Gereb de yaptıklarından pişman olmuş eski grubuna dönmüştür.

Boka savaş planında bir değişiklik yapmış, düşmanı beklemeye başlamışlardır.  Hendekler ve siperler kurmuş, bütün planlarını anlatmıştır. Eğer işler yolunda giderse bu stratejiyle kesin savaşı kazanacaklardır. Feri Ats ve üyeleri kapılara dayanır ve savaş başlar. Düşman Mal ve Maria sokağından saldırıya başlamıştır. İlk kafile alt edilerek barakaya kitlenir. İkinci gruba hep birden saldırı yapıp sokağa doğru sürüklerler. İkinci kafile ile savaşmaya devam ederlerken Feri Ats yenileceklerini anlayarak barakadan arkadaşlarını kurtarmak amacıyla oraya yönelir. Onların oradan kurtulup savaşa katılması demek Pal Sokağı çocuklarının savaşı ve arsayı kaybetmesi anlamına gelmektedir. Feri Ats barakanın tam önüne geldiğinde, hasta sıska çocuğu karşısında görür. Nemecsek karşısında barakanın önünde duruyordur. Herkes oraya bakar ve Nemecsek tüm ve son gücüyle Feri Ats' ın üstüne atlar ve onu yıkar. Liderin yıkılması savaşın kaybedildiği anlamına gelir. Nemecsek son gücünü kullanıp bayılmıştır ama savaşı da onun sayesinde kazanmışlardır. Arsalarını korumuşlardır.

Bu arada Nemecsek kendine geldiğinde Boka ona Yüzbaşı ünvanını verir. Annesi gözü yaşlı halde gelip Nemecsek' i kucaklayıp eve götürürken, Pal Sokağı çocukları arkalarından gelir. Yüzbaşına selam dururlar. Nemecsek' in durumu kötüye gidiyordur. Ailesi çok kötü durumdadır. Boka her gün kapısında bekler ancak hiç ilerleme olmaz. Nemecsek ölüme gidiyordur. Bünyesi çok zayıflamıştır. Boka bir gece onlara gelir ve Nemecsek ateşler içinde yanıyordur. Boka' yı görünce gözünü açar. Doktor gelir ve sabaha çıkamayacağını ve hazırlıklı olmasını söyler. Yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Bu sırada Boka baş ucunda bekler. Boka evden ayrılmamış çünkü bir şeyler olacağını sezmiştir gece Ferenç’te oraya gelir, çünkü Nemeçek’in hastalanmasına o sebep olmuştur. 

Pal sokağı çocukları Nemecsek için bir onur belgesi düzenlemiştir. Eve getirirler ancak Nemecsek bu belgeyi göremeden ölür. Vatanı, arsası uğruna canını feda etmiştir. Ertesi gün okulunda yas ilan edilir. Boka yıkılır. Bu durum karşısında ağlamak istiyordur ancak gözünden yaş gelmez. Nemecsek'in öldüğü gece arsaya tek başına kalmak için gittiğinde barakada inşaat malzemeleri görür. Bekçiye sorar ve arsaya üç katlı bina yapılacağını söyler. Boka oturur ve akmayan gözyaşları yağmur gibi dökülmeye başlar. Nemecsek uğruna öldüğü arsanın ellerinden gittiğini göremeyeceği için aslında çok şanslıdır. Şimdi artık Pal Sokağı Çocukları'nın arsasında kocaman çok katlı evler var.

Yedi Başlı Ejderha - Türk Masalları - Naki Tezel


Masalın Adı : Yedi Başlı Ejderha Masalı

Masalın Yazarı : Türk Masalları - Naki Tezel

Evvel zamanda bir ülkeyi yöneten bir padişah varmış. Bu padişahın kırk oğlu olup en küçüğü on üç on dört yaşlarındaymış. Bu çocukların işleri, her ava gitmek, kuş avlamak, gezinmek eğlenmek gibi şeylermiş.

Günlerden bir gün padişah, kendi kendine, şu oğullarımı evlendireyim, diye düşünürken onları çağırır, bu düşüncesini kendilerine söyler.

Onlar da :

- Biz evleniriz, ama kendimiz gibi bir babadan bir anadan olma kızlar isteriz, derler.

Padişah da adamlar gönderip bir anadan olma kırk kız aratır. Adamlar her yeri gezip ararlar otuz dokuz kız bulur, fakat kırk kızı bulamazlar.

Padişah oğullarına :

- Ey, çocuklarım sizin istediğiniz gibi aynı anadan olma kırk kız bulunamıyor. Biri de başka ana babadan olsun, dese de bunlar razı olmazlar.

- Biz gider, kendimiz arar buluruz, bize izin ver, derler.

Bunun üzerine padişah :

- Varın gidin, ama size söyleyecek üç sözüm var, der.

- Nedir? diye sorarlar.

Padişah :

- Buradan çıkıp yolda giderken bir çeşmeye varacaksınız; orada sakın yatmayın. Bir de daha ilerde bir hana varacaksınız; orada da yatmayın. Ondan sonra bir kıra vardığınızda orada da yatmayın da başka her nerde yatarsanız yatın, der.

Oğlanlar :

- Peki baba, deyip atlarına binip giderler.

Yükte hafif, pahada ağır biraz öte beri alıp yola koyulurlar. O gün, akşama kadar yol giderler. Gide gide babalarının sözünü ettiği o çeşmeye varırlar. Akşam olur, hava kararır. Bunlar :

- Adam sende, kırk kişiyiz, burada ne olcak? Haydi, yatıverelim, geceleyin başka nereye gidebiliriz ki? deyip orada kalırlar. Atlarından inerler, yerler içerler. Yatar uyurlar ama küçük oğlan uyumaz...

Gece yarısı bir ses gelir. Oğlan hemen kalkar, kılcını çeker, kimseyi uyandırmadan doğruca o sesin geldiği tarafa gider. Gide gide görür ki yedi başlı bir ejderha geliyor.

Oğlanla ejderha birbirlerine iyice yaklaşırlar. Ejderha, oğlana saldırır. Ama hiçbir şey yapamaz. Böylece üç defa saldırıp alt edemeyince bu sefer oğlan :

- Ey koca ejderha, şimdi sıra bana geldi, diyerek kılıcını çeker, ejderhanın bir vuruşta altı başını birden keser, uçurur.

Ejderha :

- Er isen bir daha vur, der.

Oğlan da :

- Ben anamdan bir defa doğdum, iki defa değil deyince ejdarhanın bir kafası yuvarlana yuvarlana bir kuyu başına gider.

- Benim canımı yiyen, malımı da yesin, der kendini kuyuya atar.

Oğlan yanında bulundurduğu bir ipin ucunu bir kayaya bağlar, bir ipe sarılır kuyunun içine iner. Bir de bakar ki bir demir kapı. Kapıyı kırar, içeri girer; içeride büyük bir saray görür. Bakar ki sarayın kırk tane odası var. Hepsini birer birer açar, bakar. Görür ki hapsinin içi türlü türlü elmaslarla altınlarla dolu. Bir kapıyı daha açar, içeri girer ki kırk tane kız oturmuş gergef işliyorlar.

Bu kızlar, oğlanı görünce kalkarlar.

- Aman, in misin, cin misin sen buraya nereden geldin? derler.

Oğlan da :

- Ejderhanın başı ''Benim canımı yiyen, malımı da yesin.'' deyip kendini buraya atınca bende arkasından indim, der.

Meğer bu kızlar bir ananın bir babanın çocuklarıymış. Ejderha bu kızların ana babalarını öldürüp bunları da buraya koymuş.

Kızlar, ejdehanın öldüğünü işitince çok sevinirler. Oğlanın boynuna sarılırlar :

- Aman kardeşimiz, bizi sen kurtardın, Allah da senin işini rast getirsin, derler.

Oğlan, kızlara :

- Ben şimdi gideceğim, yukarıda benim kardeşlerim var; onları alayım, sonra sizi de alırım, der. Çıkar, gider; kardeşlerinin yanına varır, yatar.

- İşte. Ne oldum? Burada yattık da başımıza ne geldi? diyerek yine hazırlanır, yola çıkarlar.

Gide gide akşam olur, bir hana varırlar. Ortalık iyice kararır. Bunlar :

- Haydi yatalım, çeşmede yattık ne oldu ki burada ne olsun? diyerek atlardan inerler.

Küçük oğlan :

- Aman kardeşlerim, babamız bize buralarda yatmayın dedi. Elbet, onun bildiği bir şey var ki böyle söyledi, derse de bu oğlan onların en küçüğü olduğu için :

- Haydi, sen karışma, diye onu azarlarlar o da bir daha sesini çıkarmaz.

Bunlar, yine yerler içerler, uyku vakti gelince yatar, uyurlar. Küçük oğlan, belki bir şey olur diye uyumaz. Gece yarısı olunca karşıdan bir gürültü kopar. Oğlan, sessizce kalkar, kılcını alır, o gürültüye doğru gider. Bakar ki öncekinden daha büyük bir yedi başlı ejderha daha geliyor. Hemen buna karşı durur. Bu ejderha da oğlana ardı ardına üç kez saldırır ama bir şey yapamaz.

Sıranın kendine gelmesiyle kılıcını çeken oğlan ejderhaya bir kere vurunca ejderhanın altı başı birden kopup gider. Bir baş, yerinde kalır. O zaman ejderha :

- Er isen bir daha vur, diye bağırır.

O da :

- Ben dünyaya bir kere geldim, iki ker değil, deyince o baş yuvarlana yuvarlana gider, '' Benim canımı yiyen, malımı da yesin. '' diyerek kendini kuyuya atar.

Oğlan, bu başın ardından kuyuya iner. Bakar ki koca bir saray; içinde, dünyada olmayan şeyler var. Sonra, oradan çıkar, gelir, yatağa gider.

Sabah olur, hepsi uykudan uyanırlar :

- İşte, burada yattık ne oldu? Diyerek yine atlarına binerler. O gün, akşama kadar giderler. En sonunda bir kıra varırlar. O gece orada kalır; yerler, içerler, bir de yatma vakti gelince bakarlar ki, karşıdan bir inilti, bir gürültü geliyor. Hem de dağları devire devire...

Bu gürültüyü işitince hepsinin aklı başından gider. Hemen atlarına binerler, bir de görürler ki bir ejderha :

- Benim kardeşlerimi öldüren kimdir? Deyip bağırarak çağırarak geliyor.

O zaman, bunlar birbirlerine :

- Aman, ne yapsak, bunun elinden nereye kaçsak? demeye başlarlar.

Küçük oğlan da :

- Ya, ben size demedim mi, babamız da bize söylemedi mi? Ama siz dinlemediniz. Haydi bakayım, şimdi varın da derdinizi ejderhaya anlatın, deyince, ötekiler :

- Aman kardeş, bir şeydi başımıza geldi, sen bilirsin, bir şeyler yapalım da bu bela başımızdan gitsin, derler.

Oğlan bakar ki bunların hepsi korkuyor :

- Haydi, geri dönün; şu anahtarı da alın, geldiğimiz yerde bir kuyu vardır; o kuyunun içinde çok değerli mallar vardır. Onları alın ondan önceki kuyuya gidin o kuyuda birçok para ile kırk tane kız vardır. Onları da alın doğruca memlekete dönün. Bende bu ejderhayı öldürür, gelirim, der.

Onlar da geri döner, giderler. O kuyulardaki malları, paraları, kızları alırlar; doğru memleketlerine döner ve babalarına, başlarına geleni anlatırlar.

Biz gelelim, küçük oğlana...

Oğlan, ejderhe ile dövüşür, ama ne oğlan ejderhayı, ne de ejderha oğlanı alt edebilir. Bunun üzerine ejderha oğlana :

- Gel yiğit, benim bir işim var, o işimi görebilirsen, seni koyuveririm, der.

Oğlan da :

- Nedir işin? deyince :

- Ben, padişahının kızına aşığım. Kaç yıldır padişah ile o kız için kavga ediyoruz. Ama bir türlü kızı alamadım. Eğer, o kızı bana getirebilirsen, sana hiçbir şey yapmam, der.

Oğlan, başını kurtarmak için :

- Peki, getiririm, demek zorunda kalır.

Adına Çampalak denen bu ejderha, oğlana bir dizgin verir.

- Al bunu, filan çeşmeye git; oraya sabahleyin aygırlar gelir, hemen birinin başına bu dizgini geçir; üzerine bin. Sana ''Emret!'' der; sen de ''Beni Çinimaçine götür.'' dersin. Aygır alır, seni oraya götürür, der.

Oğlan, dizgini alır, o çeşmeye gider bakar ki su içmek için birçok aygır geliyor. Hemen, dizgini bunlardan birinin başına geçirir; sırtına biner. Aygır da: ''Emret!'' deyince o da kendisini Çinimaçin'e götürmesini söyler.

Aygır, ''Kapa gözünü, aç gözünü.'' deyince oğlan bakar ki Çinimaçin'e gelmiş bile. Aygırdan iner, dizgini alır, aygır gider...

Oğlan kente gider, orayı burayı gezip dolaşırken bir kocakarı ona :

- Oğlum nerelerden gelip nereye gidiyorsun? diye sorar.

O da :

- Aman anne, bana bir yatacak yer bulunmaz mı? der.

Kocakarı :

- Gel oğul, seni evime götüreyim, bende konuk ol, diye yanıt verince, oğlan kocakarı ile döner, o gece orada kalır.

Geceleyin otururlarken, kocakarı ona :

- Aman oğul, sen buraya nereden geldin? Bu yerlere hiç kimse gelmezdi. Niçin dersen, bu padişahın kızına bir ejderha aşık oldu tam sekiz yıldır padişahla, o kızı almak için kavga ediyor. Bu yüzden de o ejderha, buralara kuş uçurtmayıp, kervan geçirtmiyor. Sen nasıl geldin? der.

Oğlan da :

- Aman, anne, o kız nerede oturur? diye sorar.

Kocakarı :

- Padişahın bahçesinde bir köşk vardır; orada oturur, hiçbir yere çıkmaz, diye yanıtlar.

Sabah olunca oğlan sokağa çıkar; doğru, sarayın bahçe kapısına gider; bakar ki sarayın kapısında bir ihtiyar bahçıvan oturuyor. Onun yanına gider :

- Aman bahçıvan, beni yanına çırak alır mısın? diye ricada bulunur.

İhtiyar bahçıvan :

- Aman oğul, benim adamım var, seni ne yapayım? der.

Oğlan :

- Ama baba çok yoksulum beni de al, ben de geçineyim, filan diyerek bahçıvanı kandırır; bahçeye girer, ötede beride hizmet görür.

Bir gün bahçede çiçekleri sularken, padişahın kızı da pencereden bakar ve bu oğlanı görür. Oğlan pek yakışıklı olduğundan kız onu görür görmez aşık olur: oğlanı yanına çağırır, buraya nereden geldiğini sorar. Oğlan da kızı düşünde görerek aşık olduğunu, onu almak için geldiğini, kendisinin de bir padişah oğlu olduğunu söyler.

Kız, bu sefer :

- Aman, sen beni ülke dışında nereye götürürsen götür. Ben hem sana aşık oldum hem de beni almak isteyen ejderhadan kurtulayım, der.

Oğlan da :

- Peki, olur, deyip kızla sözleşir, bir gece kızla birlikte kentten çıkar, giderler.

Epeyce yol gidip, ejderhanın olduğu yere yaklaşırlar.

Oğlan, kıza :

- Ben seni Çampalak adlı ejderhaya götürüyorum, der.

Kız :

- Eyvah! Ben ondan kaçarken, sonunda onun eline mi düşeceğim? diye ağlayıp sızlamaya başlar.

Oğlan da :

- Canım ben seni ejderhaya götürüyorum, ama onun elinden sen de kurtulursun ben de kurtulurum. Bir yolunu bulup, onu öldürürüz. Sonra da ben seni alırım diyerek kızı aldatır.

Bunlar giderler, ejderha kızı görünce :

- Vay cananım, hoş geldin, diyerek kızı karşılar. Kız da başını kurtarmak için :

- Hoş bulduk, derse de her gün ağlar, sızlar...

Oğlan da ejderhanın gittiği vakitlerde kızın yanına gelerek der ki :

- Sen ejderhaya burada canının sıkıldığını söyle. Ona, tılsımının ne olduğunu sor. ''Hiç değilse bununla eğlenir, vakit geçiririm.'' dersin. Tılsımını öğrenince ejderhayı öldürmek kolay olur.

Oğlan, kızın yanından ayrılır, az sonrada ejderha gelir. Kız başlar ağlamaya... Ejderha, kızı çok sevdiği için, aklı başından gider.

- Aman sevdiğim, niçin ağlıyorsun? diye sorar.

Kız da :

- Sen gündüzleri gidiyorsun; benim, yalnızlıktan canım sıkılıyor. Senin tılsımın yok mu, söyle de bari onunla eğleneyim, der.

- Elmasım, benim tılsımım çok uzaklardadır, diye yanıt verir.

Kız da :

- Nerededir? diye sorunca :

- Uzak bir ülkede bir görkemli saray vardır, o sarayın içindedir. Kimse gidip onu alamaz. Kim giderse orada ölüp kalır, diye yanıt verir.

Kız da :

- Ben ne yapayım, öyle tılsımı, der ve işi fazla uzatmaz.

Sabah olunca ejderha gider. Kızın yanına oğlan gelir, tılsımı alıp almadığını sorar. Kız da ejderhanın söylediklerini oğlana aktarır.

Oğlan, ejderhanın vermiş olduğu at dizginini eline alır, deniz kıyısına gider. Dizgini denize vurur, bir deniz aygırı çıkıverir.

Oğlan :

- Beni falan ülkeye götür, deyince, gözünü kapayıp açıncaya kadar geçen bir süre içinde kendini o ülkenin bir sarayında bulur.

Aygır, oğlana :

- İşte senin gideceğin yer, şu karşıki dağın başında gördüğün saraydır, der. Ama sen beni götürür, o sarayın kapısının halkasına dizginimden bağlarsın; ben de kişneyerek kapının halkalarını birbirine vururum; demeye kalmaz, kapı açılır; o açılan kapı, içerde bulunan aslanın ağzıdır...

Eğer kılıcınla o açılan kapıyı bir vuruşta ikiye bölebilirsen, kendini kurtarırsın, yoksa aslan, seni öldürür, diye açıklama yapar.

Oğlan, aygırla dosdoğru sarayın kapısına gider. Aygırın söylediği gibi, onu dizgininden kapıya bağlar. Aygır da bir kere kişner. Kapının halkaları çıngır çıngır birbirine vururunca, içerden çirkin bir ses duyulur ve kapı açılır.

Oğlan, hemen kılıcını çeker, bir vuruşta kapıyı ikiye biçer. Bir de bakar ki kapı meğer koskoca bir aslanmış! Aslanın iki parça olduğunu görünce karnını yarar, içinden bir kafes çıkar. O kafesin içinde de üç güvercin var, ama böyleleri dünyada hiç görülmemiş!

Oğlan, aman, şunların birini tutayım da biraz seveyim, diyerek birini kafesten çıkarır. Gel gör ki sevip okşarken elinden kaçırır... Güvercin, uçup gider, aygır da peşinden gider... Gide gide o kadar giderler ki aygır, havada kaybolur. Oğlan da başlar ağlamaya...

En sonunda aygır, güvercine ulaşır, onu tutar, aşağıya indirir. Oğlan, güvercinin başını kopardıktan sonra aygırın sırtına biner. Kafesi eline alır, yine göz kapayıp açıncaya kadar, ejderhanın olduğu yere kadar gelirler.

Oğlan, hemen güvercinin birini daha öldürüp öbürünü alarak ejderhanın evine gider. Bir de bakar ki ejderha yatmış, yerinden kalkamıyor...

Ejderha, oğlanın elindeki güvercini görünce :

- Nasıl olsa öleceğim, o nedenle şu güvercini verin de biraz seveyim bari, diye yalvarmaya başlar.

Oğlan, ejderhanın yalvarmasına dayanamayıp, güvercini vermek için kafesten çıkarır, ejderhaya uzatır. Tam o sırada kız :

- Aman sevdiğim, ne yapıyorsun? diye koşar, güvercini oğlanın elinden kaptığı gibi, güvercinin başını koparıverir, ejderha da ölüp gider.

Kız, ejderhanın öldüğüne çok sevinir; gönlünü, bütün bütün oğlana verir.

Oğlanla kız, atlarına binerler; ejderhanın, pahada ağır, yükte hafif eşyalarını da alırlar, dosdoğru, kızın ülkesine giderler.

Meğerse babası, kızın kaçtığı günden beri arıyormuş. Kızının geldiğini görünce, sevincinden ağlar, boynuna sarılıp özlem giderir. Şimdiye kadar nerelerde olduğunu sorar. Kız da başına gelenleri, bir bir anlatır.

Babası, ejderhanın öldüğüne çok sevinir. Kızını oğlanla evlendirir. Kırk gün kırk gece düğün yapılır. Her gün çalıp oynamakla günlerini geçirseler de, günlerden birgün, oğlanın; anası ile babası aklına gelerek kıza :

- Benim de ülkemde anam ile babam var; ben onların yanına gideceğim, ne dersin? diye sorar.

- Kız, ben de gelirim, deyince bunlar işi kızın babasına açarlar. Kızın babası razı olur, onlara gitmeleri için izin verir. Bir alay askerle birlikte yola çıkarlar.

Az giderler, uz giderler dere tepe düz giderler, sonunda oğlanın ülkesine varırlar.

Babası oğlunu görünce :

- Vay oğlum benim, seni öldü sandım; meğerse sağ imişsin! diye sevincinden ne yapacağını şaşırır...

Oğlana şimdiye kadar nerelerde olduğunu neler yapıp nasıl geçindiğini sorar. Oğlan da kardeşlerinden ayrıldıktan sonra başına neler geldiğini, bunları nasıl göğüsleyip bu günlere ulaştığını bir bir anlatır.

Sonunda da Çinimaçin padişahının kızını aldığını söyler.

Babası bu işe daha da sevinir. Yeniden kırk gün kırk gece düğün yaptırır. Hep birlikte ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşarlar.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...