2 Kasım 2019 Cumartesi

Cezmi (Namık Kemal) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1) Aşağıdakilerden hangisi “Cezmi” romanının kahramanlarından biri değildir?


A) Adil Giray
B) Perihan
C) Cezmi
D) Mustafa Paşa
E) Sıtkı Bey

2) Cezmi hangi sporda ustadır?

A) Kılıç
B) Yüzme
C) Güreş
D) At ( cirit ) ve okçuluk
E) Maraton

3) Cezmi romanının kahramanlarından hangisi romanın sonunda ölmez?


A) Begüm Şehriyar
B) Cezmi
C) Adil Giray
D) Perihan
E) Şah Tahmasp

4) Begüm Şehriyar, kardeşiyle yaşayacağı gönül macerasında kendisine engel olabilir düşüncesiyle Gazi Giray’ı nereye hapsettirir?


A) Kahkaha Kalesi’ne
B) Bir bağ evine
C) Bir mağaraya
D) Maden ocağına
E) Sarayın odunluğuna

5) Kırım Hanlığı’nda Devlet Giray’dan sonra başa geçen, İslâm birliğinden çok Cengiz töresine bağlı kahraman kimdir?

A) Osman Paşa
B) Gazi Giray
C) Mehmet Giray
D) Adil Giray
E) Muhammed Hüdabende

6) Sarayda görev yapan muhafızlardan biri, gizli kapaklı konuşmaları işitme konusunda son derece usta, gözünü para hırsı bürümüş, Şehriyar’dan aldığı yüzlerce altın karşılığında, Adil Giray, Perihan ve Cezmi arasında geçen konuşmaları nakleden, Şehriyar’dan aldığı emir doğrultusunda Adil Giray’ın kaldığı köşkün önünde gizlenerek nöbet tutan, Cezmi’ye nişan alıp onu vuran kahraman kimdir?


A) Hamza Mirza
B) Cafer
C) Şemhal
D) Vezir Mirza Süleyman
E) Ferhat Ağa

7) Aşağıdakilerden hangisi Nev’i için söylenemez?

A) Saraya mensup bir şairdir.
B) Ferhat Ağa ile içten bir dostlukları vardır.
C) Cezmi’nin arkadaşlarıyla girdiği bir bahis sonrasında Fuzûlî’nin bir beytine yazdığı nazireyi okur ve çok beğenir.
D) Cezmi’nin şiir yazma konusunda çok yetenekli olduğunu söyler.
E) Sinan Paşa’nın kendini beğenmiş tavırlarını, ölçüyü aşan fikirlerini pek beğenmez.

8) Dağıstan Beylerbeyi ve aynı zamanda Perihan’ın dayısı olan Şemhal’in yeğeni Mihridil ile evlenen kahraman kimdir?

A) Abbas
B) Mustafa Paşa
C) Vezir Mirza Süleyman
D) Özdemiroğlu Osman Paşa
E) Ferhat Ağa

9) Begüm Şehriyar ile Perihan’ın, Dağıstan Beylerbeyi Şemhal arasındaki akrabalık bağı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şemhal, Begüm Şehriyar ile Perihan’ın dayılarıdır.
B) Şemhal, Begüm Şehriyar ile Perihan’ın amcalarıdır.
C) Şemhal, Begüm Şehriyar ile Perihan’ın enişteleridir.
D) Şemhal, Begüm Şehriyar ile Perihan’ın kuzenidir.
E) Şemhal, Begüm Şehriyar ile Perihan’ın ağabeyidir.

10) Aşağıdakilerden hangisi Şah II. İsmail döneminde gözlerine mil çekilmiş, zavallı bir âmâ olan kahramanıdır?

A) Ferhat Ağa Hamza Mirza
B) Şah Muhammed Hüdabende
C) Şemhal
D) Vezir Mirza Süleyman
E) Hamza Mirza

11) Dağıstan Beylerbeyi Şemhal’in milliyeti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Türk
B) Arnavut
C) Çerkez
D) Arap
E) İran

12) Cezmi’nin arkadaşlarıyla girdiği bir bahis sonrasında Fuzûlî’nin bir beytine yazdığı nazireyi okuyan ve çok beğenen kahraman kimdir?

A) Mustafa Paşa
B) Adil Giray
C) Derviş Paşa
D) Hamza Mirza
E) Nev’i

13) Namık Kemal’in “Cezmi” romanında aşağıda verilenlerden hangisi kötü karakterdir?

A) Adil Giray
B) Mihridil
C) Perihan
D) Begüm Şehriyar
E) Özdemiroğlu Osman Paşa

14) Cezmi, hangi kılığa girerek güçlükle vatanına döner?

A) Rençber
B) Celep
C) Derviş
D) Hallaç
E) Seeleci ( Dilenci )

Cevap Anahtarı :
1-E      2-D      3-B      4-A      5-C
6-B      7-E      8-D      9-A     10-B
11-C   12-E    13-D    14-C

İçimizdeki Şeytan (Sabahattin Ali) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1) Aşağıdakilerden hangisi Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanında geçen kahramanlardan biri değildir?


A) Galip Efendi
B) Nihat
C) Ömer
D) Muazzez
E) Bedii

2) Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanının kahramanlarından Ömer’i nasıl betimlenmiştir?

A) Şişmanca, açık kumral saçlı, beyaz yüzlü ve yakışıklı bir delikanlı
B) Ufak tefek, zayıf ve soluk yüzlü bir delikanlı
C) Sarı benizli, nahif fakat kuvvetli ve dayanıklı bir delikanlı
D) Babacan, gün görmüş, dürüst bir bey
E) Sarhoş, genellikle ahlak dışı işlere bulaşan, yeleğinde daima yarım okkalık gümüş bir köstek takılı olan bir delikanlı

3) Sabahattin Ali “İçimizdeki Şeytan” romanında hangi görüşün eleştirisini yapmıştır?

A) Osmanlıcılık
B) Batıcılık
C) Turancılık
D) Cumhuriyetçilik
E) İslamcılık

4) Ömer ile Macide karakterleri ilk defa nerede karşılaşmışlardır?

A) Akrabalarının evinde
B) Konservatuarda
C) Sahilde
D) Darülfünunda
E) Kadıköy – Köprü vapurunda
Report this ad

5) Macide, hangi enstrümanı çalabilmektedir?

A) Keman
B) Saz
C) Piyano
D) Saksafon
E) Flüt

6)
Romanın kahramanlarından Macide, ilk aşkı ve aynı zamanda bir zamanlar muallimi olan Bedri ile yıllar sonra nerede karşılaşır?

A) Hikmet Bey’in düzenlediği saz gecesinde
B) Konservatuarda piyano çalarken
C) Ömer’in arkadaşlarıyla yemek yerken
D) Ömer’in çalıştığı postaneyi ziyarete gittiğinde
E) Bedri onu arar, bulur.

7) Romanın kahramanlarından Macide ile Ömer evlenmeye nasıl karar vermişlerdir?

A) Ömer, Macide’ye aşkını itiraf edip evlilik teklif etmesiyle
B) Görücü usulüyle
C) Macide’nin kaldığı evde gururunun kırılması ve evi terk etmesiyle
D) Macide’nin paraya ihtiyacı olmasından dolayı
E) Toplum baskısından kurtulmak için

8) Romanın kahramanlarından Ömer, parasızlığın canına tak etmesiyle ne yapmıştır?

A) Çalıştığı postanenin kasasından para çalar.
B) Gururunu hiçe sayıp Macide’nin ilk aşkı olan Bedri’den borç ister.
C) Darülfünundaki arkadaşlarıyla kumar oynamaya başlamıştır.
D) Postanenin veznedarını tehdit ederek ondan para alır.
E) Darülfünunu bırakıp iki işte birden çalışmaya başlar.
Report this ad

9) Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanının sonu nasıl biter?


A) Macide ile Ömer’in çocukları olmuş ve çok mutlu yaşamışlardır.
B) Ömer artık kişiliğini değiştirmeye karar verir ve çok sevdiği Macide’yi Bedri’ye emanet edip onu yalnız bırakmamasını söyler.
C) Ömer, Macide’yi terk edip eski kız arkadaşı Ümit ile yaşamaya başlar.
D) Macide, her şeyi İstanbul’da geride bırakarak memleketi Balıkesir’e geri döner.
E) Macide, Bedri ile kaçar ve Ömer buna dayanamayıp intihar eder.

10) Romanın kahramanlarından Macide’nin kız talebe arkadaşları, mektebine sonradan gelen musiki muallimi Bedri Bey’in hangi özelliğinden dolayı alaya almışlardır?

A) Uzun boylu olması nedeniyle
B) Yuvarlak çehreli olması nedeniyle
C) Yüzünde hep gülen bir ifade olması nedeniyle
D) Kısa saçlı olması nedeniyle
E) Genç olması nedeniyle

11) Romanın kahramanlarından Mektep müdürü ve talebelerin, Bedri Bey ve Macide’yi suçlayıp ayıpladıkları olayın aslı neydi?

A) Bedri Bey’in Macide’yle bir ilişkisinin bulunması
B) Bedri Bey’in annesine yazdığı mektubu Macide’ye verip postaneye iletmesini istemesi
C) Bedri Bey’in Macide’ye karşı gösterdiği ilginin fazla olması
D) Bedri Bey’in mektubu Macide’ye yazması
E) Macide’nin Bedri Bey’e olan ilgi ve alakası

12) Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” adlı eseri hangi bakış açısıyla anlatılmıştır?

A) Üçüncü tekil şahıs ağzıyla tanrısal bakış açısı
B) Birinci tekil şahıs ağzıyla kahraman bakış açısı
C) Birinci tekil şahıs ağzıyla gözlemci bakış açısı
D) Üçüncü tekil şahıs ağzıyla gözlemci bakış açısı
E) Çoğulcu bakış açısı

13) Romanın kahramanlarından Ömer, Macide’ye nerede ilan-ı aşk etmiştir?


A) Konservatuvarda
B) Emine Teyze ve Galip Amca’nın evinde
C) Vapurda
D) Bakırcılar’da
E) Konservatuvardan Emine Teyze’nin evine giderken yol üstünde…

14) “Böyle bir geceyi bütün varlığımızla içemeyişimizin sebebi…”
Yukarıda Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” romanının kahramanlarından Ömer ve Macide’nin kayıkla açıldıkları gecede, Ömer’in Macide’yi etkilediği ve sarstığı konuşmasının ilk kelimeleri verilmiştir. Buna göre bu cümle nasıl bitmektedir?


A) birbirimize kavuşamamış olmamızdır.
B) karanlığın bize hissettirdiği hüzündür.
C) gecenin bizde oluşturduğu derin düşüncelerdir.
D) kafamızı birçok saçma şeylerin doldurmuş olmasıdır.
E) kalplerimizin arasında oluşan uzaklıktır.

15) Romanın kahramanlarından Macide’nin, Emine Hanım’ın evini terk ederken basamaklarda gördüğü, onu bekleyen kişi kimdir?

A) Nihat
B) Ömer
C) Bedri
D) Macide’nin annesi
E) Macide’nin ablası

16) Romanın kahramanlarından Macide’nin, Emine Hanım’ın evini terk ettikten sonra konaklamak için gittiği yer neresidir?

A) Balıkesir’deki ablasının evi
B) Yol üstünde bir otel
C) Ömer’in ailesiyle birlikte kaldığı evi
D) Ömer’in tek başına kaldığı minimini bir tek odaya sahip evi
E) Okumak için gittiği konservatuvar

17) Romanın kahramanlarından Hafız Hüsamettin Efendi’nin canını sıkan ve kötü vaziyete düşmesine sebep olan, Ömer’e danıştığı konu nedir?


A) Maddi durum sıkıntısı
B) Kayınbiraderini mevkufluktan kurtarmak amacıyla yaptığı tahrif
C) Karısıyla olan kötü vaziyeti
D) Kötü bir maraza yakalanmış olması
E) İçine karıştığı kıya hadisesi

18) Romanın kahramanlarından Ömer, Hafız Hüsamettin Efendi’nin yanından ayrıldıktan sonra evine geldiğinde onu yolda zulmet içinde bekleyen kim veya kimlerdi?

A) Galip Bey ve Emine Hanım
B) Macide
C) Bedri Bey
D) Semiha ve Fatma
E) Nihat ve Profesör Hikmet

19) Romanın karakterlerinden Profesör Hikmet Bey’i nasıl tasvir etmiştir?

A) Açık renkli saça ve dikkat çeken hoş bir tavra sahip bir beyefendi
B) Babacan tavırlı, saygılı, dürüst bir bey
C) İri burna, pul pul deriye sahip, çirkin fakat iyi huylu ufak tefek bir zat
D) Şişman ve saygısız tavırlarıyla dikkat çeken yaşlı bir adam
E) Uzunca boya ve yaşlılığını örtecek güzellikte genç bir yüze sahip bir adam

20) Romanın kahramanlarından Ömer, çorap vakasından sonra eve geldiğinde kendisini kötü gören ve kendisinden ne olduğunu anlatmasını isteyen Macide’yle konuşurken bir anda çıkıp gelen Nihat’ın Ömer’den istediği neydi?

A) Çorap vakası ve para konusunda yardımcı olmak
B) Hafız Hüsamettin Efendi’ye tahrif konusunda yardım etmek
C) Hafız Hüsamettin Efendi’nin tahrif suçunu ihbar edeceği bahanesiyle Ömer’den para istemek
D) Ömer’le hayat hakkında dertleşmek
E) Ailevi meselesi hakkında Ömer’e danışmak

21) Romanın kahramanlarından Ömer’in eve erken döndüğü bir akşam, Macide’nin Ömer’in iyi halinden dolayı vereceği bir müjdesi olduğunu düşündükten sonra Ömer’in söylediği şey nedir?

A) Maddi durumunun düzelmiş olması
B) İş yerinde terfi etmiş olması
C) Ailesinden miras kaldığını söylemesi
D) Başka bir eve taşınacaklarını söylemesi
E) Arkadaşlarının saz gecesine davet ettiğini söylemesi

22) Romanın kahramanlarından Macide’nin beklemediği bir anda ruhunu altüst ettiği ve gözlerini Ömer’den ayırmasına sebep olan olay nedir?

A) Saz gecesinde Bedri Bey ile karşılaşması
B) Ömer’i artık sevmediğini fark etmesi
C) Konservatuvarda genç bir delikanlıyla tanışması
D) Ömer’in münasebetsiz olayları
E) Mutsuz olduğunu fark edip Ömer’den ayrılmak istemesi

23) Romanın kahramanlarından Ömer’in Bedri’yle münasebetinden söz ederken ağzından kaçırdığı, Macide’yi şaşırtan ve onu üzmesine neden olduğu şey nedir?

A) Bedri’den borç almış olması
B) Bedri’nin önceden Macide’ye olan alakasını Ömer’e anlatması
C) Ömer’in Macide’ye anlatmadığı dertlerini Bedri’ye anlatması
D) Bedri’yle eskiden yaşamış olduğu münasebetsiz olaylar
E) Veznedarın tahrif olayını Bedri’ye anlatmış olması

24) Romanın kahramanlarından Bedri’nin, Macide ve Ömer’i sık sık ziyaret ettiği günlerde yaşanan ve bu üç kişi için her şeyi altüst eden olay nedir?


A) Ömer’in Hafız Hüsamettin Efendi’nin tahrif olayından haberdar olmasından dolayı hapse girmesi
B) Ömer’in borç yüzünden evine haciz gelmesi
C) Bedri’nin Macide’ye olan sevgisini açıklaması
D) Ömer’in Macide ve Bedri’yi onu aldatmalarıyla itham etmesi
E) Macide’nin bu iki insana olan sevgisinin arasında kalıp bunalmasıyla Balıkesir’e dönmesi

25) Romanın kahramanlarından Ömer’in Bedri’yle münakaşa edip onu evden kovmasıyla Macide’nin akıl vermesi üzerine Bedri’den özür dilemek için evden çıktıktan sonra eve gelen beklenmedik kişi kimdir?

A) Hafız Hüsamettin Efendi
B) Bedri’nin ablası
C) Emine Hanım
D) Galip Bey
E) Macide’nin annesi

26) Romanın kahramanlarından Profesör Hikmet’in ve Nihat’ın, Ömer’i ve Macide’yi bir hayır cemiyetinin müsameresine götürdükleri akşam Bedri’nin konuştuğu hangi konu Ömer’i ve Macide’yi derinden etkilemiştir?

A) Emin Kamil ve İsmet Şerif başta olmak üzere diğer sanatçılara olan eleştirisi
B) Sahneye çıkarılan nısfiye çalan şeyh efendinin hâli
C) Manasız ve boş hayatın başka bir amacı olması lazım geldiği
D) Bulundukları ortamın aciz durumu
E) Müzik orkestrasının içler acısı sanatı

27) Romanındaki kahramanlarla ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Pastanedeki süslü ve yapmacık kız (Peri)
B) Ömer’in eski arkadaşı (Ümit)
C) Emine Hanım’ın hizmetçisi (Fatma)
D) Bedri’nin kız kardeşi (Semiha)
E) Bedri’nin ablası (Mediha)

28) Romanın kahramanlarından Macide’nin bir yanlış anlamayla mektup yazarak Ömer’i terk etmeye karar vermesine neden olan şey nedir?


A) Veznedarın tahrif yoluna yardım etmesi
B) Veznedarın tahrifine ortak olarak ondan tehditle para istemesi
C) Bedri’nin yardımına rağmen onu azarlaması ve aklından Bedri ve Macide’yle ilgili geçirdiği kötü düşünceleri ortaya dökmesi
D) Bir kıya olayına karışması ve hapse girmesi
E) Ömer’i yolda bir kadınla sinemaya girerken görmesi

29) Romanın kahramanlarından Macide’nin Ömer’in evini terk edecekken bir anda çıkıp gelen ve Ömer’in haliyle ilgili telaşlı olan kişi kimdir?

A) Nihat
B) Profesör Hikmet
C) Emin Kamil
D) İsmet Şerif
E) Bedri

30) Romanın kahramanlarından Ömer’in dairesinden çıkacağı sırada tevkif edilmesine neden olan olay nedir?

A) Hafız Efendi’nin tahrif olayı hakkında bilgi sahibi olması
B) Hafız Efendi’yi tahrif olayıyla tehdit edip ondan para alması
C) Nihat ve etrafına topladığı delikanlıların kanuna aykırı işleri yüzünden tevkif edilmesi
D) Bir kıya olayına karışması
E) Dairesinde yaptığı yolsuzluk

31) Romanın kahramanlarından Ömer’in hapisteyken Macide’yi Bedri’ye teslim ederek ondan ayrılmasının nedeni nedir?

A) Değişip onu mutlu edebileceğine ve Macide’nin kendine artık güvenebileceğine inanmaması
B) Uzun süre hapiste yatacak olması
C) Eski arkadaşlarından Ümit Hanım’a ilgisinin bulunması
D) Macide’yi Ümit Hanım’la aldatmış olup bunu gururuna yedirememesi
E) Maddi durumundan dolayı Macide’ye bakacak gücü olmaması

Cevap Anahtarı :

1-D      2-A      3-C      4-E      5-C
6-A      7-C      8-D      9-B     10-C
11-B   12-A    13-E    14-D    15-B
16-D   17-B    18-E    19-C    20-C
21-E   22-A    23-A    24-D    25-B
26-C   27-D    28-E    29-E    30-C
31-A

İçimizdeki Şeytan (Sabahattin Ali) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (Şemsettin Sami) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1) “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserin konusu nerede geçmektedir?

A) Sarıyer
B) Beykoz
C) Çengelköy
D) Üsküdar
E) Beşiktaş

2) Aşağıdakilerden hangisi “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserde bulunan yardımcı düşüncelerden değildir?

A) Dönemdeki iç güveyi korkusu
B) Kız çocuklarının okutturulmaması
C) Zorla evlendirilme gibi durumlarda kendimizi telef etmek en mükemmel çözümdür.
D) İnsanların hastalandıklarında şifayı başka yerde aramaları
E) Osmanlının son dönemlerinde devlet dairelerinde çalışan memurların kafalarına göre izne çıkmaları.

3) Fitnat Hanım’ın evlendirildiği kişi kimdir?

A) Rıfat Bey
B) Talat Bey
C) Zeki Bey
D) İzzet
E) Ali Bey

4) Talat ve Fitnat birbirlerine nasıl aşık olmuşlardır?

A) Ortak tanıdıkları sayesinde
B) Resmine bakıp
C) Vapurda karşılaştıklarında
D) Fitnat pencereden bakarken Talat’la göz göze geldiklerinde
E) Çamlıca'da gezerken

5) “Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat” adlı eserin sonu nasıl bitmiştir?

A) Talat ve ve Fitnat evlenmiştir.
B) Talat, sevdasından vaz geçmiştir.
C) Talat ve ve Fitnat ölmüş, Ali Bey delirmiş ve daha sonra o da ölmüştür.
D) Hacı Baba, Fitnat’ı evlatlıktan reddetmiştir.
E) Fitnat ve Ali Bey evlenmiştir.


6) “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eserin kahramanlarından Rıfat Bey’in annesinin adı nedir?

A) Ayşe Kadın
B) Kamile Hanım
C) Gülizar
D) Emine Kadın
E) Şerife Kadın

7) Üsküdar’da Toptaşı’nda bir konak sahibi zengin ve dul bir adam olan Ali Bey’le Fitnat’ı evlendirmeyi düşünen kimdir?

A) Şerife Kadın
B) Kamile Hanım
C) Gülizar
D) Emine Kadın
E) Ayşe Kadın

8) Türk Edebiyatında eserin önemi nedir?

A) İlk yerli roman olması
B) Nobel edebiyat ödülü alması
C) Polisiye roman olması
D) Göktürk alfabesi ile yazılması
E) Hiçbir önemi yoktur, sıradan bir kitaptır

Cevap Anahtarı :

1-D      2-C      3-E      4-D
5-C      6-B      7-A      8-A

Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (Şemsettin Sami) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat

Kitabın Yazarı : Şemsettin Sami

Kitap Hakkında Bilgi :

Kitap olarak ilk basımı 1875 yılında yapılmıştır. Acıklı bir aşk hikayesini anlatan bu eser Osmanlıca harflerle basılmış ilk Türkçe roman örneğidir.

Kitabın adı olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın anlamı Talat ve Fitnat'ın Aşkları'dır. Kitabın önemi Türk edebiyatının ilk yerli romanı olmasıdır.

Şemsettin Sami`nin ve Tanzimat Dönemi'nin roman türünde ilk yazılı eseridir. Eser aynı zamanda, Türk edebiyatında batılı anlamda romancılığın başlangıcı olarak kabul edilir. Yayınlandığı dönemin Hadika gazetesinde ilgiyle okunmuştur. Eser, o yıllardaki kültürel zenginliğe ışık tutarken; güçlü bir aşk karşısında, töre ve aile eleştirisi yapmakta ve bir anlamda okuyanların eğitilmesini amaçlanmaktadır.

Tam anlamıyla acıklı ve tipik bir aşk romanıdır. Aşık kimliği ve duygusallık daha ön plana çıkantılmıştır. Olaylar, hayatında ilk kez aşık olan Talat`ın ve Küçük yaşta eve kapatılan Fitnat`ın etrafında cereyan eder. Talat bir vesileyle Fitnatı` görür ve aşık olur. Öyle bir aşk ki sonunda aynlık acısı ve birbirlerine de kavuşamadan ölümle sonuçlanan bir aşk...

İlk görüşte aşık olan Talat ve Fitnat’ın trajik hikâyelerinin anlatıldığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat romanı, dönemin kadın erkek ilişkilerini, görmeden yapılan evliliklerin doğurduğu sorunları ele alır. Hemen her yaştan ve sınıftan kadının aile ve toplum içindeki konumlarına ilişkin meselelerini hikaye eden yazar, bununla da yetinmeyip Talat’ı kadın kılığında, tebdil-i kıyafet İstanbul sokaklarında dolaştırarak yaşadıklarını anlatır.

Kitabın Özeti :

Talat, küçük yaşta babasız kalmıştır. Annesi Saliha Hanım ve Arap kadın ile birlikte büyümüştür. Aksaray’da ufacık bir evde Saliha Hanım, dikiş dikmektedir. Talat, bir kalemde çalışmaktadır. İşe gidip gelirken tütün almak için Hacı Babanın dükkanına uğramaktadır. Hacı Babanın üvey kızı Fitnat'ı pencereden görür ve ona aşık olur. İlk görüşte hoşlanır ve devamlı Hacı Mustafa’nın dükkanına uğramaya başlar. Talat’ın bu aşkı karşılıksız değildir. Fitnat da kafes aralıklarından gördüğü Talat'a aşık olmuştur.

Fitnat, Hacı Mustafa’nın üvey kızıdır. Fitnat’ın annesi hamileyken Hacı Mustafa ile evlenmiştir. Bu evlilikten birkaç yıl sonra Fitnat’ın annesi ölmüştür. Ölmeden önce Fitnat’ın boynuna muska görünümlü vasiyetini yazıp kızın boynuna takmış ve on sekiz yaşına gelince o muskayı açıp okumasını söylemiştir.

Titiz ve huysuz bir adam olan Hacı Babanın, evlatlığının dışarıya çıkıp kimseyle görüşmesine izin vermemektedir. Fitnat, Şerife Hanımdan dikiş dersleri almaktadır. Bunu öğrenen Talat, tek çareyi Fitnat'a nakış gösteren Şerife Kadınla tanışmakta bulur. Bunun için de kız kılığına girerek ve Ragıbe adını alarak Şerife Kadının evine nakış öğrenmeye gider. Şerife Kadın, Fitnat'la Ragıbe'yi tanıştırır. Birlikte dikiş yaparlar ve aynı zamanda Fitnat can sıkıntısından kurtulur. Fitnat bu kızı sırdaşı olarak görür. Talat’a aşık olduğunu anlatır. Ragıbe sevincinden adeta uçmaktadır. Talat, Fitnat'ın da kendisine aşık olduğunu anlayınca, ona kendisini Talat'ın kız kardeşi olarak tanıtır. Talat her gün kıyafet değiştirerek Fitnat'ın evine gitmektedir.

Şerife Kadın, Üsküdar'da Toptaşı'nda bir konak sahibi zengin ve dul bir adam olan Ali Bey'le Fitnat'ı evlendirmeyi düşünür. Bu fikrini Hacı Mustafa’ya açar. Hacı Mustafa onayı verir. Fitnat ise bu haberi duyunca çılgına döner ve üzüntüden kendisini yıpratır. Ragıbe eve geldiğinde onu ağlarken bulur. Neden ağladığını sorar. Fitnat sevmediği bir adamla evlendirileceğini söyler. Ragıbe de kadın kılığından çıkar ve Talat olduğunu söyler. Fitnat artık geç olduğunu nikahının kendi rızası olmadan perde arkasında başka bir kızın evet demesiyle kıyıldığını anlatır. İki genç şayet evlenemeyecek olurlarsa intihar etmeye karar verirler. Fitnat ve Talat birbirlerine söz verir.

Fitnat’ın bu durumuna üzülen Şerife Kadın, Hacı Mustafa ile bir plan yaparlar. Onu yazlığa gidiyoruz diyerek düğün evine götürürler. Fitnat, evden ayrılmadan önce Talat’a mektup yazar tüm olanları anlatır. Mektuba gideceği evin adresini de yazar. Zavallı Fitnat, Ali Bey’in evine gelince tüm gerçeği öğrenir. Yine yataklara düşer. Ali Bey, Fitnat’ı ölen eşine benzetir. Fitnat, kendini Ali Bey'e teslim etmez. Aralarındaki tartışma esnasında Ali Bey, Fitnat'ın boğazından kopan ve elinde kalan muskayı açıp okuduğunda onun öz kızı olduğunu öğrenir. Ali Bey telaşla Fitnat'ın odasına geri döndüğünde vakit çok geçtir. Fitnat kapıyı üzerine kilitler ve canına kıyar. Genç kız bir çakıyla intihar etmiştir. Bu arada Talat da gelir. O da sevgilisini kanlar içinde görünce dayanamaz. Talat, Fitnat’ın öldüğünü görünce bayılır. Fitnat’ın babası olduğunu öğrenince şuur kaybı geçiren Ali Bey sadece altı ay yaşar. Talat da bu dertle uzun yaşamaz.

Yazar Hakkında Bilgi :


Şemsettin Sami (1850-1904) Dil bilgini, gazeteci, sözlükçü ve yazardır. Yanya’nın Fraşer kasabasında doğdu. Fraşer’de başladığı öğrenim hayatına Yanya’da, bir Rum okulunda devam etti. Bu okulda İtalyanca, Rumca, Eski Yunanca ve Fransızca öğrendi, bir yandan da özel hocalardan aldığı derslerle Farsça ve Arapçasını ilerletti.

1871’de İstanbul’a giderek Matbuat Kalemi’ne girdi. 1872’de Hadika’da gazetecilik hayatına atılan Şemsettin Sami, aynı yıl edebiyatımızın ilk telif romanı sayılan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı yayımlamaya başladı.

Trablusgarp, Sabah, Tercüman-ı Şark gazeteleriyle Aile ve Hafta dergileri onun gazetecilik ve dergicilik alanındaki diğer önemli faaliyetlerindendir. Fransızcadan İhtiyar Onbaşı ve Galetée oyunlarını tercüme edip yayımlar. Daha sonra Besa yahut Ahde Vefa adlı oyunu yazar ve oyun Osmanlı Tiyatrosu’nda sahnelenir. Seydî Yahya, Gâve yazarın tiyatro türündeki diğer yapıtlarıdır. Sefiller, Robinson gibi önemli eserleri dilimize kazandırır.

Cep Kütüphanesi serisinde mitolojiden kadınlara, İslam medeniyetinden astronomiye çok çeşitli konularda ansiklopedik nitelikte küçük kitaplar yazar. Bütün bu çalışmalarının yanı sıra asıl dikkatini dil üstünde toplayan Şemsettin Sami, Kamus-ı Fransevî (Fransızcadan Türkçeye/Türkçeden Fransızcaya sözlük) ve Kamus-ı Türkî (Türkçe sözlük) gibi iki önemli sözlük ile altı ciltten oluşan ansiklopedisi Kamusü’l-a’lâm’ı hazırlar.

Ömrünün son yıllarında Türkçenin en eski eserlerini araştırmaya yönelen yazar, Orhun Abideleri ve Kutadgu Bilig üzerine çalışmıştır. Kültür dünyamıza dil çalışmaları, sözlük ve ansiklopedi yazarlığı, çeviri, roman ve oyunlarıyla önemli katkılar sağlamıştır.

Oyuncu Anne (Şermin Çarkacı) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Oyuncu Anne

Kitabın Yazarı : Şermin Çarkacı

Kitap Hakkında Bilgi :

Ah be annesi, Çocuğunu al spora götür, oradan çık baleye git, oradan çık tenise, dönüşte oyuncakçıya uğra, alabildiğini al, çeşit çeşit oyun gruplarına üye ol, odasına pahalı oyuncakları yığ, eve gelince aç televizyonu sen de elinde cep telefonun yanında otur. Aaaa noldu, o kadar koşturdun ama çocuğun yine mi mutsuz? Ev işleri, hayat telaşı, o kurs bu kurs derken büyüyüverdi çocuklar değil mi?

Gel, gerçek nitelikli zamanın peşinde ol ve onunla oyna. Yeterince yaratıcı değilim ve ne yapacağımı bilmiyorum diyorsan, senin için yüzlerce oyun fikri paylaştım. Hepsi çok kolay, çok eğlenceli ve verimli. Hepsi üç çocukla bizzat denendi. Hadi sıva kollarını, birlikte mutlu çocuklar büyüteceğiz...

Eğer siz de Şermin Çarkacı gibi düşünüyorsanız yani çocuğunuzla güzel ve verimli zaman geçirmenin tek yolunun şu yukarıda sayılanlar olmadığına inanıyorsanız, işte bu kitap tam size göre…

Buza saklanmış penguenleri, bulgurdan yapılmış çölleri ve mavi çarşaftan denizleri çocuğunuzla paylaşmak istiyorsanız Oyuncu Anne ile tanışmanın tam zamanı…

Şermin Çarkacı‘nın Oyuncu Anne kitabı 160 sayfadan oluşmaktadır.

Oyuncu Anne kitabının gelirleri Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’na bağışlanmaktadır.

Kitabın Özeti :

Yazar; üç çocuk annesi ve  yoğunda bir iş kadınıdır. "Her oyuncağın kırılmaya hakkı vardır ama çocukların asla.’’ düşüncesiyle kitabın ilk sayfasında kendini belirtmiştir. Onları dinleyerek, izleyerek, nelerden daha çok hoşlandıklarını kestirmeye çalışarak oyunlar hazırlamakla işe başlamıştır. Bu dünyada daha mutlu, daha yaratıcı, daha sorgulayıcı çocuklar yetiştirmek için çalışan, araştıran, birilerine ulaşan, çaba harcayan ebeveynleri hedef aldığını belirtmiştir.

‘’Hangi eşya insanın çocuğundan daha değerli olabilir ki?’’ der. Yaşadığınız evin onunda evi olduğuna dikkat çekerek, sınırların, kuralların elbette olması gerektiğini ama ‘’ne kadar ve neden?’’ olacağını sorgulamamızı ister. İş çığırından çıkmadan hangi düzenlemelerle evi kontrol altına alacağımız konusunda fikirler vermektedir. Aynı zamanda oyuncakları kategorize edip, bunları saklama kabına koyma, kutuları şeffaf almak ve böylece aramada da kolaylık sağlayacağı üzerine fikirler sunar.

Ev işleri vakit alır, doğru. Ama ‘’şu işimi de yapayım çocuklarımla öyle ilgilenirim,’’ demek yerine ‘’çocuklarımla ilgileneyim de, işimi öyle yaparım,’’ denmesi gerektiğine dikkat çeker. Televizyon vakit alır, misafirler vakit alır, misafirliğe gitmek vakit alır… Ama en önemlisi çocuklar için zaman yaratmaktır.

Bizim zamanlarımızda ki onlarca oynadığımız sokak oyunlarını hatırlatır bize. Ne yazık ki artık sokak oyunlarının kalmadığını da! Yetinmemeyi, yaşadığımız şehrin en güzel parkını bulmayı, en çok ağaçlı, en aktiviteli, en kalabalık parkını bulmayı önerir. Çocuklardan birer doğa kaşifi ya da küçük çevreciler yaratma konusunda yol gösterir; hatta çocukların rozet, sertifika gibi ödül işlerini çok sevdiğini ve bunları bile kendimizin nasıl hazırlayabileceği konusuna değinir. Ve en önemlisi ağaç ve çiçek dikmenin önemini hatırlatır. Böceklerden korkmamayı, ağaçlarla konuşmayı, en güzel malzemenin doğa olup dışarıda resim yapabilmenin zevkini anlatır.

Sayfalarda ara ara oyun hikayeleri ile karşılarız. Oyunları için gerekli malzemeler anlatılır, kısaca yapımına geçilir. Her şey tamamlandığında oyun zamanı gelir. Bu zevkli zaman bittiğinde ise bu oyunun faydaları nelerdir, ‘’ sor bakalım ne diyecek?’’ kısmı ile de eğitim zamanı gelir.

Mesela suyun insanlar üzerindeki rahatlatıcı etkisini hepimiz biliriz. İşte yetişkinler kadar çocuklarda da yarattığı etkileri örneklerle anlatır. Hatta birlikte yapabileceğiniz onlarca ‘’Su Oyunu’’ fikrini sunar.

‘’Kıyafetlerin üzerindeki lekeler, aslında birlikte geçirdiğiniz zamanın izleridir. Ve ne güzeldir ki birlikte oynanan bir oyunun, çocuğun ruhunda bıraktığı izleri hiçbir leke çıkarıcı silemeyecektir,’’ deyip hem fikrini hem duygusunu katarak oyundan oyuna koşuyor.

Aslında oynadıkları her oyunla bizleri onların anına götüren anne yazar; zaman zaman esprili bir dille kendi çocukluğuna da dönmeden edemez. Hayatında edindiği en hayırlı, en değerli davranışının kitap okumak olduğunu söyler ve çocuğunun okumadığından dert yanan anneleri ‘’ Peki sen okuyor musun?’’ diyerek dürter.

Her anne için en büyük problemlerden birine de değinir: Yemek Yeme! Daha doğrusu yedirememe diyelim. Oysa bu yazarımız için oldukça kolaydır hatta nispet yapar gibi keyif aldığından bile bahseder. Nasıl mı? Özel yemek tabakları, servis altlıkları, renkli bardaklar… Gibi bir sürü fikre değinir. Mesela omletten yüz, peynirden bulut yaptınız mı? Peki, birlikte yaptığınız yemekleri alıp, herhangi bir odada piknik yapmaya kalktınız mı? Ya da dolma biberin öyküsünü duydunuz mu? Bunlar gibi fikirler…

Herkes yaratıcı çocuklar istiyor. ‘’İyi de siz evde çocuğunuzun hayal dünyasını genişletmek için neler yapıyorsunuz?’’ diye soruyor yine yazar ve deneyebileceğiniz yollar ve örneklerden bahsediyor. Tabii Hababam Sınıfı’ nın kimya deneyi gibi sonu patlamayla bitecek denemeler yapmamaya da dikkat çekiyor. Sınırlara akılı kalmamayı resmin illa resim kağıdına yapılmayacağını söylüyor. ‘’Özgürlük tanı, her şeyden önce sen; inan, hayal et, araştır,’’ diyerek sesleniyor.

Çocuklara iyi bakmanın, doyurmanın, korumanın annelik olmadığının mesele; onların ruhlarını, kalplerini, zihinlerini doyurup korumak olduğunun altını çiziyor. Çocuğunun nelerden hoşlandığını, nelere nasıl tepki verdiğini en iyi anne babanın bilmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Hastalanmış çocuklarla oyun oynamanın, hiçbir şey yokken varmış gibi hayal kumanın sınırının olmadığının, oyuncağın sadece oyuncakçıdan alınmayacağının, korkuları yenebilmenin oyun haline getirilmesinin, klasik oyunlara yaratıcılıkla dokunmanın ve aslında çocuklardan öğrenecek çok şey olduğunun konularını ayrı başlıklar altında anlatıyor.

Bu enerji yüklü, macera dolu yazar anne, bir de üşenmeyip kitabın sonunda gün gün, ay ay uygulanacak birde yıllık tablo hazırlamıştır.

24 Ekim 2019 Perşembe

Şu Bizim Hortlak (Oscar Wilde) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Şu Bizim Hortlak

Kitabın Yazarı : Oscar Wilde

Kitap Hakkında Bilgi :

Oscar Wilde’ın 1887 yılında yazdığı, Türkçeye Şu Bizim Hortlak adıyla çevrilen bu kitap, Amerikalı Bakan Bay Otis ve ailesinin İngiltere’deki Canterville Şatosu’nu satın almak istemesiyle başlar. Şato’da yüzyıllardır Sir Simon de Canterville adında bir hortlak yaşamaktadır. Şato’nun sahibi Lord Canterville buranın hortlaklı olduğu konusunda Bay Otis’i uyarır. Ne var ki Otis, hayaletlere inanmadığını söyleyerek Şato’yu satın alır ve ailesiyle Şato’ya yerleşir. Rahatı kaçan hortlak, Otisleri Şato’dan kaçırmaya kararlıdır. Ama karşısında Yenidünya’dan gelme, gözü pek, doğaüstü varlıklara inanmayan kişiler vardır! Böylece tümü kendilerini olağandışı ve beklenmedik bir macera içinde bulur.

Oscar Wilde’ın fantastik bir kurgu, hınzır bir mizah duygusuyla kaleme aldığı ve Nihal Yeğinobalı’nın güzel Türkçesiyle dilimize taşıdığı Şu Bizim Hortlak, okurları, heyecanlı ve eğlenceli bir yolculuğa çıkaracak.


Şu Bizim Hortlak çocuklar için yazılmış bir hikayedir. Canterville Hortlağı olarak da bilinen bu öykü gotik bir öykü özelliği taşımaktadır.
Kitabın Özeti :

Zengin bir Amerikalı olan Horace B. Otis ve ailesi İngiltere’deki Canterville Şatosu’nu satın almak ister. Lord Canterville onları bu evi almamaları konusunda uyarır. Fakat Horace B. Otis bu şatoyu alır ve ailesi ile birlikte bu şatoya taşınır. Bay Otis, bu eve büyük oğlu Washington, kızı Virginia ve iki küçük oğlu ile gelip yerleşir.

Fakat bu ev Sir Simon'un şatosudur. Bu evde yüzyıllardır Sir Simon de Canterville’nin hortlağı yaşamaktadır. Horace B. Otis ve ailesini şatonun sahibi Lord Canterville buranın hortlaklı olduğu konusundaki uyarır. Bu uyarıya rağmen Bay Otis, hayaletlere inanmadığını söyleyerek şatoyu satın alır ve ailesiyle birlikte şatoya yerleşir.

Rahatı kaçan hortlak, Otisleri şatodan kaçırmaya kararlıdır. Ama karşısında gözü pek, doğaüstü varlıklara inanmayan kişiler vardır! Fakat her şey Bay Otis’in düşündüğü gibi değildir. Şatodaki hayalet devreye girmiştir. Bay Otis ve ailesini huzursuz etmek için faaliyetlerine başlamıştır. Nitekim aile şatoya yerleştikten sonra garip şeyler de olmaya başlamıştır. Örneğin Bay Otis’in oturma odası olarak seçtiği odanın tavanından yere kan damlamaktadır.

Temizlikçi Bayan Umney, yerdeki kan lekesinin Lady Eleanore de Canterville'nin kocası Sir Simon de Canterville tarafından öldürüldüğü 1575 yılından beri bu kan lekesinin burada olduğunu iddia etmiştir. Otis bu kanları temizler, ancak kan lekesi ertesi sabah tekrar ortaya çıkmıştır. Her gün temizlenen leke her gün yeniden ortaya çıkmaktadır. Lekenin inatla yeniden ortaya çıkması ve evin etrafındaki diğer garip olaylar, onları hayalet söylentisinin tamamen temelsiz olamayacağını düşündürmeye başlamıştır.

Üstelik Bay Otis, bir gün zincir sesleri ile uyanmış uykusundan uyanıp kalktığında korkunç bir hayaletle karşılaşmıştır. Bu arada evin ikizleri de işi şakaya vurmuşlardır. Kendilerini korkutmaya gelen hayaletleri korkutmak için bir takım muziplikler de yapmaya başlamışlardır. Bu durum yüzlerce yıldır şatoya gelenleri korkutmaya alışkın olan hayaletlerin canlarını sıkmaya başlamıştır.

Fakat Bay Otis, bunun başka bir anlamı olduğundan kuşkulanmakta bu kan lekelerini kimin döktüğünü anlamaya çalışmaktadır. Nihayetinde bunun kan lekesi olmadığını ve boya olduğunu anlar. Daha sonra yaptığı araştırmalar sonucunda bu boyaların kızı Virginia Otis'in boyaları olduğu anlaşılır.

Bu arada, genç Cheshire Dükü evin genç kızı Virginya’ya aşık olmuş ve Canterville Chase’te kalmaya gelmiştir. Genç Dük, bir gece Virginya’nın odasına gizlice girmeye çalışırken tesadüfen hayaletlerin kullandığı gizlenme yerini bulur. Dük ile Virginya bu delikten geçerek kaybolurlar.

Bay Otis ve ailesi kızlarını bulamayınca hayaletlerin onu kaçırdığını düşünür. Fakat biraz sonra Dük ile Virginya ortaya çıkarak şatodaki gizemleri ve sırları keşfettiklerini anlatırlar.

Şatonun gizemleri ortaya çıkmış Dük ile Virginya’da evlenme hazırlıklarına başlamışlardır.

Bencil Dev (Oscar Wilde) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bencil Dev

Kitabın Yazarı : Oscar Wilde

Kitap Hakkında Bilgi :

Bencil Dev, ilk yayınlanma tarihi Mayıs 1888 olan Oscar Wilde’nin (1854-1900) yazdığı bir hikayesidir. Öykü çocuklar için yazılmış olmasına rağmen daha ziyade büyüklere verdiği mesajları ile dikkati çekmektedir.
Dev'in yalnızlıktan buz kesen bahçesinde, ağaçlar yeniden çiçeklenecek mi? Bahar tüm renklerini alıp geri gelecek mi? Çocuklar bencilliğin duvarını yıkabilecekler mi?

Kitabın Özeti :

Çocuklar okuldan çıktıktan sonra Bencil Dev'in bahçesinde oynardı. Bu bahçe güzel bir bahçeydi. Bu bahçede iki tane şeftali ağacı vardı. Bahçede çok güzel çiçekler de açardı. Çocuklar bu güzel bahçede eğlenirlerdi.

Bir gün arkadaşı Kornval Büyücüsünü ziyarete gitmiş olan Dev bu bahçeye geri döndü. Arkadaşının yanında yedi yıl kalmış, artık evine gelmişti. Gelir gelmez de bahçede oynayan çocukları görmüştü. "Ne yapıyorsunuz burada? Kendimden başka hiç kimsenin de orada oynamasına izin vermem!" diye bağırmış. Devden korkan çocuklar korkup koşarak kaçmışlar. Daha sonra dev bahçesini duvarla ördürmüş. Sonra çocuklar bahçenin yanına gelip bahçe hakkında konuşmaya başlamışlar. Daha sonra bahçe duvarı üstüne "Duvarı aşanlar cezalandırılacaklardır." diye yazan bir levha da asmıştı.

Zavallı çocukların oynayacak yeri kalmamış o bahçede oynadıkları günleri özlemeye başlamışlardı. Kış geçtikten sonra her yere bahar gelmiş ama Dev’in bahçesi hala yeşermemişti. Çocuklar yok diye kuşlar da artık oraya gitmiyorlardı. Üstelik tüm dolular da devin bahçesine yağıyordu. Bencil Dev, kışta kalmış bahçesine bakıyor, bahçesine baharın gelmemesine çok şaşıyordu. Aradan zaman geçmiş. Her yerde çiçekler açmış ilkbahar gelmiş. Fakat devin bahçesi hala kışmış. Dev bahçesine bakmış durmuş ama hep aynı kışmış.

Bahar da yaz da geçmiş Güz her bahçeye meyve vermiş ama Dev'in bahçesine hiçbir şey vermemişti. Bir sabah Dev güzel bir ezgi duydu. Bu ses penceresinin dışında öten küçük bir kuş sesiydi. Dev kuş sesi duymaya duymaya kuş sesini unutmuştu. Bu ses ona dünyanın en güzel müziği gibi geldi.

Dev, ilkbahar geldi diye dışarı bakmış. Duvarın küçük bir deliğinden çocuklar içeri girivermişler, ağaçların dallarına tırmanmışlar. Çocuklar ağaçlara çıkmışlar, ağaçlar da çocukların gelmesiyle baştanbaşa çiçeklere bürünmüştü.
Ama bir köşe hala kıştı. Orada bir çocuk duruyor küçük çocuk ağaca yetişemiyor acı acı ağlıyordu. Dev, bahçesine ilkbaharın neden uğramaz olduğunu anlamıştı. Çocukların olduğu yerler ilkbaharmış sadece. Bencilliği yüzünden ona bahar gelmiyordu.

Bunun üzerine Dev o küçük çocuğu da ağacın üzerine çıkarmak için merdivenden aşağı inip bahçeye çıktı. Ama çocuklar onu görünce öyle korktular ki hep kaçıştılar. Ve bahçeye kış geri döndü. Ama o küçük çocuk gözleri yaşla dolmuş ve Dev'in geldiğini göremediği için kaçmamıştı. Dev ona gizlice yaklaşıp çocuğu ağacın başına çıkardı. Ağaç hemen çiçek açmış kuşlar da gelip ötmüştü.

Dev, koca bir balyoz alıp bahçesinin duvarlarını da yıkıp bahçesini çocukların oyun alanı haline getirmiş. Öteki çocuklar da koşa koşa geri dönmüşler, bahar da onlarla birlikte tekrar bahçeye dönmüş. Çocuklar ile Dev, bütün gün oynamışlar. Ama Dev’in ağaca çıkardığı çocuğu arayıp bulamamışlar.

Dev, "Hani ağaca çıkardığım çocuk?" diye sordu. Çocuklar, "Bilmiyoruz, gitmiş," demişlerdi. Dev, "Ona söyleyin, yarın kesinlikle gelsin," demiş ama çocuklar onun nerede oturduğunu bilmediklerini, kendisini daha önce hiç görmediklerini söylemişler.

Her akşam okul kapanınca, çocuklar gelip Dev'le oynuyorlardı. Ancak Dev'in sevdiği küçük çocuk artık hiç görünmüyordu..

Yıllar geçmiş Dev’de artık çok yaşlanmıştı. Bir koltukta oturuyor bahçesinde oynayan çocuklara bakıyordu. Bir kış sabahı bahçenin en uzak köşesinde, güzel beyaz çiçeklere bürünmüş bir ağaç görmüştü sanki. Ama bu mevsimde böyle bir şey olamazdı. Ağacın dallarından meyveler sarkıyordu. O ağacın altında da yıllardır aradığı o küçük çocuk duruyordu.

Dev büyük bir sevinçle bahçeye doğru koştu. "Sen, bunca zamandır neredesin?" diye sorarken içine bir korku düştü. Çocuk, Dev'e gülümsedi, "Ben de sizi kendi bahçeme, cennete götüreceğim," dedi.

 Diğer gün çocuklar devin bahçesine geldiklerinde devi bir ağacında altında ölü olarak bulmuşlar.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...