23 Kasım 2019 Cumartesi

Şahname (Firdevsi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Özellikleri


Kitabın Adı : Şahname

Kitabın Yazarı : Firdevsi

Kitap Hakkında Bilgi :

Şahname; İran’ın ünlü şairi Firdevsî’nin yıllar süren maceralar zincirinde kaleme aldığı 60 bin beyitlik dev bir manzum eserdir. Firdevsî ( d. 935, Tus – ö. 1020, Tus) Samanîler ve Gazneliler dönemleri İran edebiyatının önde gelen Fars şairidir. Firdevsî, Divan edebiyatını da derinden etkilemiş büyük bir İranlı şairdir.

Şahname, Doğu ülkelerinin ve bütün dünyanın en büyük destanlarından biridir. İran edebiyatının en önemli eseri olarak kabul edilen ve epik mesnevi biçiminde düzenlenmiş 60 bin beyitlik dev eser, kaleme alınıp tamamlandığında o dönemde adeta bir çığır açmış ve birçok eserin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Tek şair tarafından yazılan en uzun epik eser olarak kayıtlara geçen ve masalımsı manzum bir destan olan Şahname’de tüm İran hükümdarlarından bahsediliyor. İranlı Yunus ile Turan kralı Efrasiyab arasındaki çekişmelerin çoğunlukla yer aldığı eserde, “Efrasiyab” olarak bahsedilen kişi aynı zamanda eserin başaktörü olan Türk hükümdarı Alp Er-Tunga’dan “şeytani güçleri olan bir kişi” olarak bahsediliyor. İran-Turan savaşı, eserin önemli bölümleri arasındadır. Şehname, aruzun “feûlün, feûlün, feûlün, feûl” kalıbıyla yazılmıştır. Yaklaşık 30 yılda tamamlanan nadir bir eserdir.

Firdevsî Kimdir?

İran’ın millî şairi olarak bilinen Firdevsî’nin asıl adı Ebu’l Kasım Mansur… 941 yılında dünyaya gelmiş. Bazı kaynaklarda doğum tarihi 932 olarak belirtiliyor. Firdevsî adı şaire babadan kalmış. Firdevsî’nin babası Mevlana Ahmet İbn-i Firhrettin, İran’daki Tus ırmağı kenarında büyük bir arazinin sahibiymiş. Aynı zamanda “Firdevsi” adında bir bahçenin de bahçıvanıymış. Bu bahçenin ismi şaire lakap olarak verilmiş. Firdevsî’nin çocukluğu hep ırmak kenarında suyun akışını izleyerek geçmiş. Ancak çocukluğu ve gençliği ile ilgili net bilgiler bulunmuyor. Şehname’nin yazılış sürecine ilişkin de kesin bilgiler içeren bir kaynak yok. Farklı kaynaklardaki bilgiler de birbirinden farklı ve çelişkili olabiliyor. Kısacası; mevcut kaynaklar, Şehname’nin yazılışı ve şairin hayatı hakkında net bilgiler sunamıyor.

Firdevsî’nin Dihkan soyundan bir ailenin mensubu olduğu yönünde genel bir kanı var. Dihkanlar, soylu, eğitimli ve sözü geçen ve ileri gelen ailelerden… Şehname’deki anlatım tarzı ve diline bakıldığında Firdevsî’nin iyi derecede eski Farsça ve Arapça kullandığı anlaşılıyor. Şairin şiir tarzından iyi bir eğitim aldığı da anlaşılıyor.

974 yılında Şehname’yi yazmaya başlayan Firdevsî, adeta bir tarihçi gibi rivayetler ve menkıbelerin peşine düşmüş. Genç yaşlarından itibaren eski gelenekleri toplayarak manzum olarak yazmak için uğraşmış. Tarihsel bilgileri şiir yeteneğiyle buluşturarak beyitler ortaya çıkan Firdevsî, o dönemde Arapça yaygın olmasına rağmen kendi dili ve kültürünü canlı tutmak adına bu dev eseri anadilinde kaleme almış ve sunmuş. Firdevsî, 1020 yılında hayata gözlerini yumduğunda, 81 yaşındadır.

Şehname’deki Olaylar ve Kahramanlar :


Şehname’de İslamiyet’ten önce yani İran’ın Arap egemenliğine girmeden önceki tarihinde yaşanan olaylar ve kahramanlardan bahsedilir. Firdevsî, Şehname’de İran’ın mitolojik efsaneleri ve halk arasındaki menkıbe ve rivayetlerden faydalanmış. Bilgi zenginliği ve şiirsel dokusuyla şairler için başyapıt niteliğindeki Şehname, dünya şiiri literatüründe destan türünün önemli klasikleri arasına girmiştir. Eser, birçok dilde çevirilerle edebiyat severlerin ilgisine sunulmuş.

Şehname’deki parçalardan bazılarının başlıklarından birkaç örnek şöyledir;

Tanrı'yı övüş, Hazreti Peygamber'i ve Ashâbını övüş, Sultan Mahmud'u övüş, Acem Padişahlarının ilki olup 30 yıl saltanat süren Keyûmers'in tahta geçmesi ve Ehrimen adlı ifritin onu kıskanması, Cemşîd: Saltanatı 700 yıldı, Rüstem'in Doğması, Efrasiyab’ın İran’a gitmesi, Efrasiyab’ın Nevzer’le yeniden savaşması,

Birinci Övün: Rahş'ın aslanı öldürmesi, Dördüncü Övün: Rüstem'in cadı karıyı öldürmesi, Efrasiyab’ın İran'a hücum etmesi, Rüstem'in Kavus'u alıp gitmesi, Keyhüsrev’in Tus’u Türklerle savaşmaya göndermesi…

Şehname’nin Gazneli Mahmud’a Sunulması

Şehname’nin, o dönemde Gazneli Devleti’nin hükümdarı olan Gazneli Mahmud’a sunulması sürecinde Firdevsî, her bakımdan büyük bir imtihan yaşamış. “Hindistan Fatihi” olarak da bilinen Sultan Mahmud, Buhara, Horasan, Herat, Belh, Büst ve Kabil gibi kentleri Samaniler’den alan bir hükümdardır. Hükümdar Mahmud, Şehname’yi tamamlaması için Firdevsî’ye maddi ve manevi destek olmuş, birçok imkân sunmuştur. Ancak Firdevsî’nin padişah Mahmud’a eserini sunmak için verdiği mücadele, rakiplerinin engelleri ve padişahın övgüsüne mazhar olmasına rağmen sonunda başına ödül konulan bir adam durumuna düşmesi ayrı bir efsane gibidir…

Firdevsî, eserini padişaha sunmak için meşakkatli bir yolculuktan sonra Gazne’ye ulaşır. Her fırsatta saraya girmenin ve padişaha ulaşmanın yollarını arar. Padişahla görüşmesi için de dönemin ünlü şairlerinin sınavından geçer. Firdevsî, şiir yeteneği ve tarihi bilgisini kullanarak sınavları başarıyla geçer. Tüm zorluklara rağmen Mahmud’un gözdelerinden biri olan Mâhek adında birine “Dâsitan-ı Rüstem ve İsfendiyar”ı verir. Mâhek, eseri Mahmud’a okur ve çok beğenilir. Bunun üzerine Mahmud, Firdevsî’yi görmek ister. Mahmud, Firdevsî’ye şiirler okutur ve tarihi bilgisinden faydalanır; Firdevsî’ye, kapısı kendi bahçesine açılan bir oda tahsis eder. Firdevsî, kimsenin girmesine izin verilmeyen odada huzur içinde çalışmalar yapar. Zamanla sarayın önde gelenleri ile tanışır, sevgi ve saygı görmeye başlar. Firdevsî’nin bu kadar rağbet görmesi rakiplerinin hoşuna gitmez ve sarayda da kendisine bazı zorluklar çıkarırlar.

Kendine özel odasında Şehname’yi yazmaya devam eden Firdevsî, parçalar tamamlandıkça padişah Mahmud’a sunar. Parçaları beğenen Mahmud, her beyit için şaire altın verilmesini emreder. Fakat Firdevsî, padişahın tahsis ettiği parayı eser tamamlandıktan sonra toptan almayı tercih eder. Şehname’den parçalar yazıldıkça dört bir yana kopyalarla dağıtılır ve Firdevsî’nin ünü giderek yayılır. Bu arada, sarayda da şairin Şiiliği üzerinden eleştiriler yapılır. Yazdıklarının “daha önce yaşanan olayların tekrarı” olduğu ve edebi metinler olmadığı iddiaları yayılmaya başlar. Bu dönemde yetmiş yaşına dayanan şair, 37 yaşındaki oğlunu kaybeder. Şehname’deki “Hüsrevi Perviz” parçasında oğlunun ölümünden de bahseder.

Firdevsî, seksen yaşına yaklaştığı yıllarda Şehname’yi tamamlayarak padişah Mahmud’a sunar. Mahmud, eseri çok beğenir ve Firdevsî’ye taşıyabileceği kadar altın verilmesini emreder. Veziri buna karşı çıkarak “aşırı cömertlik olacağını” söyler. Bunun üzerine Firdevsi’ye 60 bin beyitin karşılığı olarak 60 bin dirhem gümüş gönderilir. Bu sırada hamamda olan Firdevsî, gümüşleri getiren Ayaz’a padişahın “beyit başı bir altın” sözünü hatırlatarak çok sinirlenir ve gümüşleri Ayaz, hamamcı ve kapıdaki şerbetçiye paylaştırır. Ayaz’a da padişaha “bin bir emekle yazılan eserin yanında paranın değerinin olmayacağını” söylemesini ister.

Durumu öğrenen padişah Mahmud, kendisini küçük düşürdüğünü düşünerek vezire çok sinirlenir ve ağzına geleni söyler. Ancak vezir, “Firdevsî’nin padişahın gönderdiği bir hediyeyi kabul etmemesinin küstahlık olduğunu” söyleyerek Mahmud’un öfkesini Firdevsi’ye çevirmeyi başarır. Mahmud, şairin fillerin altında ezilmesini emreder. Durumdan haberdar olan Firdevsî, odasında Mahmud’u gözler. Görür görmez ayaklarına kapanarak, düşmanlarının kendisini yersiz kötülediğinden bahseder ve Mahmud’un öfkesini biraz bastırır. Ancak padişah, Firdevsî’nin Gazne’yi terk etmesini ister. Firdevsî, saraydan ayrılırken Ayaz’a bir tomar kâğıt verir ve bunu yirmi gün sonra padişaha sunmasını ister. Daha sonra Gazne’nin en büyük camisine giderek sultan mahfilinin duvarına şu satırları yazar: “Zâbilistan padişahı Mahmud’un bahtiyar sarayı bir denize benzer. Hem de, kıyıları görünmeyen bir denize. Eğer bu denize daldığım halde elime hiçbir inci geçirememişsem, kabahat denizde değil benim kötü yıldızımdadırl”

Firdevsî’yi saraydan yalnız Ayaz uğurlar; diğer şairler ve sarayın önde gelenleri çok istemelerine rağmen padişahtan korkularına şairi uğurlamaya gelemez. Ayaz, yirmi gün sonra Mahmud’a Firdevsî’nin verdiği kâğıtları sunar. Mahmud, af mektubu sandığı kâğıtta meşhur hicivle karşılaşınca büyük şaşkınlık ve öfke yaşar. Bunun üzerine Firdevsî’nin yakalanmasını emreder, başına ödül konulur; ancak bulunamaz.

Şair daha sonra birçok kent değiştirerek çeşitli maceralar yaşar. Ömrünün son günlerinde memleket hasretiyle Tus’a döner. Bir gün çarşıda gezerken bir çocuğun, Mahmud’a yazdığı hicivden, “Eğer padişah soyca padişah olsaydı, benim başıma altından bir taç giydirirdi!” satırlarını okuduğu sırada yere düşerek hayata gözlerini yumar.

Şehname’nin Edebiyata Etkileri :

Şehname, Doğu edebiyatları üzerinde ciddi etkileri olan bir eser. 10. yüzyılda Şehname’nin ünü o kadar yayıldı ki o dönemde benzer birçok eser ortaya çıktı. Hatta edebiyatta “Şehnamecilik” adında yeni bir akım başladı. Bu akımda şairler, eski olaylara dayandırdıkları eserlerinde güncel konulara da değinmeye başladı. Birçok şair, Şehname’de kahramanlar üzerinden farklı eserler ortaya koyarak bu geleneğin devamını sağladı. Bunlar genellikle Sistan bölgesinden yetişen kahramanların hayatlarını anlatan destanlardı. Samname, Behınenname, Gürşasbname, Ferâmurzname, Berzuname ve Cihangirname gibi eserler Şehname’den esinlenerek hayat bulan destanlardan bazılarıdır.

Şehname, Türk ve İslam edebiyatında da önemli akımlara yol açtı. Konularını tarihi şahsiyetlerden alan “İskendername” gibi romanlar ortaya çıktı. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Bursa’daki meddahların Şehname’yi ezberden okuduğundan bahseder. Osmanlı hanedanında ve halk arasında Şehname okuyan kimselere “şehnamehan” adı verilirmiş. Osmanlı’da da Divan edebiyatı eserlerinde Şehname kahramanlarından izler bulmak mümkün. Divan edebiyatından bazı şairler Şehname’yi Osmanlı Türkçesine tercüme ederek, manzum ve mensur eserler ortaya koymuştur. Klasik ve halk edebiyatlarında da çoğu masal, destan ve efsane türü anlatımlarda, Şehname’deki kahramanlar gibi bazı efsane ve destan kahramanlarından etkilenerek ortaya konulmuş eserlere rastlamak mümkün. Şehname akımı 14. yüzyılda yerini daha kısa epiklere bıraktı.

Firdevsî’ye Yapılan Eleştiriler ve Övgüler :

Firdevsî, iyi bir İran milliyetçisi… Bu sebeple dev eseri, İran hükümdarları başta olmak üzere dili ve kültürüne övgülerle dolu. İran’a ait her şeyin üstün ve eşsiz gösterilmesi Firdevsî’nin milliyetçilik damarının bir yansıması olarak görülüyor. Hatta Firdevsî eserini tamamladığında “Bununla İran milletini yeniden dirilttim.” demiştir. Bu sebeple Şehname’de İran milliyetçiliğini överek yaydığı ve Türk düşmanlığı yaptığı eleştirilerini almış. Eserde Turan kralı Efrasiyab olarak bahsedilen Türk hükümdarı Alp Er-Tunga, kimi zaman küçümseniyor, bazen de övgüler diziliyor. “Şeytani güçleri olan bir kişi” olarak bahsedilen Efrasiyab’ın, İskit (Bir İran kavmi) destan kahramanı olduğu yönünde bilgiler de mevcut.

Firdevsî’nin yaşadığı dönemde aralarında ateşe tapanların da olduğu İran hükümdarlarını övmesi eleştirilmiş. Firdevsî’nin eleştiriler üzerine eserine Hz. Muhammed’e (sav) ve ashabına övgüler eklediği konuşulur. Hatta eski Fars töre ve inançları ile İslamî hassasiyetleri çeliştirmeden işlemesi ve Osmanlı padişahları ile İran kahramanlarını özdeşleştirmesi de dikkat çeken noktalardan… Ancak yine de ülkesini yıllar önce işgal eden Araplara karşı hicivler kullanmaktan da çekinmemiş. Firdevsî’nin Araplara hırsıyla ilgili şu dizeler dikkat çekici: "Bir zamanlar çölde deve sütü ve kertenkele etiyle geçinen Araplar işi o kadar azıttılar ki, Key'lerin (eski Pars hükümdarları Keykubat, Keykâvus, Keyhusrev vb.) taçlarını istemeye başladılar. Tuu, senin yüzüne ey kahpe felek tuuu!"

Bunun yanında Firdevsî’yi; unutulmak üzere olan dilini dirilttiği; dağılan kalabalıkları toplayarak millet haline getirdiği; kendine tehdit olarak gördüğü hükümdarların ayağına giderek kültüründen ve ideallerinden haberdar ettiği için övenler de yok değil…

Şehname’den Derleme Alıntılar (Prof. Dr. Necati Lugal çevirisi)
Firdevsî, eserine, “Bu kitabın yazılışına akıl ve canı yaratan Tanrı’nın adıyla başlarım. Çünkü düşünce, ondan üstün bir Tanrı’nın varlığını kavrayamaz.” sözleriyle başlıyor ve devam ediyor:

“Akıl, Tanrı’nın sana verdiği bütün şeylerin en iyisidir. Aklı övmek, yürünecek en iyi yoldur.”

“Her iki cihanda da, ancak aklına yükselebilirsin. Aklı çürük olanın ayağı da bağlı olur.”

“Bilgi bir ağaç gibidir. Onun bir dalını görsen, kolay kolay köküne varılamayacağını anlarsın...”

"Sen İran’a uluların tahtına sahip olasın da, ben neden Türklerin kapısında köle olayım?”

“Türklerin komutanı, şiddetli bir yel gibi, olanca süratiyle hücumlar yaparak Minuçihr’in ordusunu kılıçtan geçirmeye başladı”

"Bundan sonra, Türkler bir ordu ile gelecek ve taçlarını Iran tahtının yanına koyacaklardır.”

“Hatırına, Simurg’un kanadı gelmişti. Buna çok sevindi ve koşup Sinduht’a müjdeledi.”

“Bir buhurdan getirterek içinde ateş yaktı ve orada Simurg’un kanadından küçük bir parça yaktı.”

“Bu, aslana benzeyen, pehlivan yapılı bir çocuktu; boylu boslu ve güzel yüzlü idi.”

“Kadın, erkek herkes şaşırıp kaldı; içlerinde, j böyle fil vücutlu bir çocuk gören yoktu.”

“Başındaki saçlar kırmızı ve yüzü de kan gibi idi; parlak güneş nasıl doğarsa, o da öyle doğmuştu.”

“Elindeki öküz kafası biçimli gürzünü başına öyle bir indirdi ki toprak, akan kanlarla, bir kaplan sırtı gibi renk oldu.”

“Zâl, bir aralık, savaş alanının tozları içinde Kelisad’a taslayınca, çelikten gürzünü kafasına indiriverdi.”

“Türklerin padişahı Efrâsiyâb, yeryüzünün, kendi ünlü pehlivanlarından boşaldığım haber alınca,”

“Duyduğu kederle, yüreği ateş kesildi. Ağlayıp sızladı ve yanaklarını ciğerinin kanlarıyla ıslattı:”

“Demek, ben Nevzer’i öldürmeyip sadece hapsetmekle yetinirken, öte yanda benim pehlivanlarım hakaret içinde öldürüldü ha!”

“Efrâsiyâb, Ağrires’in bu karışması ve yalvarması üzerine, o tutsakların canlarım bağışladı ve”

“Hepsinin, zincirli ve bağlı olarak, hakaret içinde, Sârİ’ye 'götürülmelerini buyurdu.”

“Bu iş de böylece halledildikten sonra, savaş hazırlığına başladı ve yeryüzü, atlarının ayakları altında, görünmez oldu.”

Muhakemetü'l Lügateyn (Ali Şir Nevai) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Özellikleri

Kitabın Adı : Muhakemetü'l Lügateyn

Kitabın Yazarı : Ali Şir Nevai

Kitap Hakkında Bilgi :

Ali Şir Nevai’nin yazdığı, Muhakemetü'l Lügateyn kelime anlamıyla “İki dilin kıyaslanması” anlamına gelmektedir.

Muhakemetü'l Lügateyn, Orta Asya edebiyatının Çağatay sahasının en önemli temsilcisi tarafından yazıldı. Neredeyse tek başına koca bir Çağatayca döneminin klasik dönemini oluşturan Ali Şir Nevai, sadece şair değil dönemin siyasetçisi ve aydınıdır. Dile olan düşkünlüğü de daha çok dönemin baskın dili Farsçanın şiir diline hakim olması ve Türk şairlerinin Türkçeyi bırakıp Farsça şiirler yazmasıyla ortaya çıktı. Kendi dönemindeki şairlere bir ders vermek, onlara Türkçeyle yazmanın bir aşağılık duygusu yaratmadığını ifade etmek için Muhakemetü'l Lügateyn adlı eserini yazdı. Ali Şir Nevai’nin bu son eseridir. Ölümünden bir yıl önce yazmıştır. Elbette şimdiki gibi bir bilim adamı titizliğinde oluşturmamıştır. Muhakemetü'l Lügateyn, etimolojiden ya da şimdiki teknolojinin velinimetlerinden habersizce, Türkçenin kıymetinin bilinmesi için yazdığı bir eserdir.

Neden Farsça ile kıyaslama yapılıyor?

1441 yılında doğan Ali Şir Nevai, 15.yy döneminde yaşamış bir alim. Bu yüzyıl önemli çünkü artık Türklük ve Müslümanlık birlikte anılır hale gelmiştir bu dönemde. Karahanlı dönemindeki acemi Müslümanlar gitmiş, yerini Arapçaya hakim, Arap ve Fars edebiyatında bir ekol oluşturacak kadar iyi olan bir Türk – Müslüman olgusu almıştır. Tabii her zaman olduğu gibi bir din asla sadece din olguları ile gelmemiş, dil ve edebiyatıyla da Türk düşünce ve kültür hayatını şekillendirmeye başlamıştır. 15.yy bu karmaşanın daha doğrusu Türlük – Müslümanlık çatışmasında dil olarak Müslümanlık dili olan Arapçanın ve edebiyat dili olarak da Farsçanın galip geldiği bir dönemdir. Türkçe hem Anadolu sahasında Osmanlı ulemalarınca hem de Orta Asya’da Çağatay üdebalarınca geri plana itilmişti. Ali Şir Nevai, Farsçanın Türkçeye üstünlüğünden değil; herhangi bir dilin Türkçeye üstünlüğünden ve bir Türk’ün anadilinden başka bir dilde eser vermesinden yakınmaktaydı. Ama karşılaştırmayı sadece Farsça üzerinden yapmasının nedenleri vardı.

Ali Şir Nevai, Muhakemetü'l Lügateyn eserinin başlangıcında dört büyük dilden bahseder. Hintçe, Türkçe, Arapça ve Farsça. Arapça, Allah kelamını taşıyan kutsal bir dildir; ayrıca Hz. Muhammed hadislerini de bu dille söylemiştir; bu yüzden Arapça herhangi bir dille kıyas kabul etmez. Türkçe, Farsça ve Hintçe için de bir hikayeden bahseder Ali Şir Nevai..

Ali Şir Nevai bu üç dili Hz. Nuh’un üç oğlu ile ilişkilendirir. Yafes Türkçeyi, Sam Farsçayı ve Ham ise Hintçeyi temsil eder. Ham, saygısız bir evlattır bu bakımdan Allah onun temsil ettiği kargacık burgacık bir hale getirip en zor anlaşılan dil yapmıştır. Bu bakımdan Türkçe ile Hintçenin yarıştırılamayacağı kanısına varıyor Ali Şir Nevai.

Nevai Farsça ile Türkçeyi kıyaslayacak yetkinlikte mi?

Bu soruyu daha Muhakemetü'l Lügateyn’in ilk sayfalarında yani takdim yazısında veriyor Ali Şir Nevai. 15 yaşından beri Farsça şiirler yazdığını, bu bakımdan Farsçayı kendi devrinden ondan daha iyi bilen kimse olmadığından bahsediyor. Ayrıca eserinin son kısmında anadilleri Farsça ve Türkçe olanların yazdıkları şiirleri ona getirdiği ve onun kendilerini düzeltmesini istediklerini belirtir. Bu bakımdan bu iki dil için otorite sayıldığını vurgular.

Muhakemetü'l Lügateyn’de sadece Türkçe ve Farsça mı Kıyaslanıyor?

Eserin genelinde dil kıyaslaması olsa da dil kıyaslamasından önce kültür karşılaştırması da yapıyor. Ona göre Türkler, Farslardan daha pratik, işlerini kolaylıkla halledebiliyorlar ve sorunlarını pratik zekalarını kullanarak çözüyorlar. Farsların ise bu konuda daha donuk olduğundan bahsediyor Ali Şir Nevai. Yine Türklerin, Farslara göre daha saf ve iyi yürekli olduğundan bahsediyor. Ayrıca Türklerin kavrama ve algılama yeteneğinin Farslardan daha yüksek olduğunun altını çiziyor. Ali Şir Nevai Muhakemetü'l Lügateyn’de Farsların ise kültür hayatı, fikir ve edebiyat hayatı, yönünden Türklerden çok daha üstün olduğunun altını çiziyor. Tamı tamına “ilim, marifet ve tefekkür” alanlarında Farslardan çok daha geride bir yerde konumlandığımızı dile getiriyor Nevai.

Muhakemetü'l Lügateyn nasıl bir eserdir?

Muhakemetü'l Lügateyn’de fiiller kıyaslanır. Türkçe 100 fiil ile Farsça 100 fiil kıyaslanır. Mesela Ali Şir Nevai, Türkçede ağlamanın 100 çeşidi vardır ama Farslar bir şekilde ağlar. Türkler bağırarak ağlar, zırlayarak ağlar, sessizce ağlar vs. Böyle ağlama çeşitlerini Farsların, Arapçanın yardımını almadan söyleyemediklerini de sözlerine ekler.

Muhakemetü'l Lügateyn’de Ali Şir Nevai fiillerden sonra, Türkçenin Farsçaya göre cinasa daha uygun olduğunu, ayrıca sesli harflerin de fazla olması nedeniyle daha kolay uyak yapılacağını dile getirir.

Söz dağarcığı meselesine de değinen Nevai, Türkçenin ihtiyaç halinde ekler sayesinde yeni kelimelerin çok kolay bir şekilde türetebildiğini ama maalesef Farsça için kelime türetmenin bu kadar kolay olmadığını vurgulamıştır. Bunun yanı sıra, Türkçenin akrabalık adları, kuş ve diğer av hayvanları ile hayvancılık terimleri, giyim kuşam hakkındaki sözcükler bakımından Farsçadan daha zengin olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır ve bu dediklerini de tanık sözcüklerle desteklemiştir.

Ali Şir Nevai, Muhakemetü'l Lügateyn’de Türkçenin, şiir diline daha uygun olduğundan bahsetmiş ve bunun nedeni olarak da Türkçenin ünlüler sisteminin cinasa daha yatkın olduğunu göstermiştir.

Muhakemetü'l Lügateyn’in Önemi Nedir?

Muhakemetü'l Lügateyn’i iki bakımdan önemli bir eser olarak değerlendirebiliriz. Dil ve edebiyat bakımından dönemin edebiyat dünyasının ahvalini yansıtmaktadır. Ayrıca dönemde kullanılan Türkçeyle alakalı önemli bilgiler edinmekteyiz. Nevai, sözlüğünü tanıklarla desteklemeye çalışmaktadır.

Tarih bakımından Ali Şir Nevai yaşadığı dönem hakkında önemli ipuçları vermektedir. Ayrıca dönemin imparatoru Hüseyin Baykara ile olan münasebetini de buradan öğrenmekteyiz.

Muhakemetü'l Lügateyn, Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divanü Lügatit Türk adlı eserinden sonra Türk dilinin başka bir dilden daha üstün olduğunu kanıtlamaya çalışan ilk eserdir. Bu bakımdan Divanü Lügatit Türk ile Muhakemetü'l Lügateyn karşılaştırılmalı çalışıldığında Türkçenin iki yüzyıllık zaman diliminde kaybettiği ve kazandığı sözcükler görülebilir.

Muhakemetü'l Lügateyn’de Yapılan Eleştiriler Bilimsel midir?

Dönemin dil incelemeleri Doğu ilim adamları tarafından genelde Kuran’ı anlamak üzerine yapılmaktadır. Günümüzdeki bilimsel yöntemleri bir kenara bırakalım, dilbilimsel olarak bir dilin zengin olması ya da başka bir dilin başka bir dile üstün olması söz konusu değildir. Kıyaslanacak bile olsa bu kıyaslamada aynı sözcük türleri kullanılmalıdır. Mesela Ali Şir Nevai, ağlamak fillerini sağlıklı bir şekilde kıyaslamamıştır. Ağlamak fillerini kıyaslarken “bağırarak, sessizce, içten içe (ağlamak)” ifadelerini kullanmıştır. Bunlar zarftır, fiili niteleyen sözcüklerdir ( daha ayrıntılı bilgi için Sözcük Türleri Nelerdir makalesine bakınız). İkisinin kıyaslanması doğru değildir.

Bir dilde akrabalık adlarının fazla olması ya da avcılık ile ilgili terimlerin fazla olması, daha fazla hayvan adının kullanılması tamamen dille alakalı bir durum değildir. Akrabalık adlarının ve avcılık terimlerinin fazla olması kültürel hayatla; hayvan adlarının fazla olması da coğrafî konumla alakalıdır. Eminiz Türkçede de çölle alakalı terimler azdır. Buna bakarak bir dilin başka bir dilden üstün ya da alçak olması gibi bir kanıya varamayız.

Son olarak Farsça ile Türkçenin dil aileleri ve dil yapıları birbirlerinden farklıdır. Farsça ile İngilizce aynı dil ailesine mensuptur mesela ve bükünlü dil ailesindendir ama Türkçe sondan eklemeli dillerdendir. Bu bakımdan zaten Farsça ile Türkçenin kelime türetmeleri kıyaslanamaz; iki dil ayrı dil ailelerindendir ve ayrı kelime türetme yolları vardır.

Edebiyat İslam Dönemi İlk Kitap Eserler İle İlgili Sınav Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Hakaniye Türkçesiyle yazılan İslamiyet’in etkisinde gelişen bir eserdir. Dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır, "bilgece söz" anlamına gelir. Din felsefesini (tasavvufu) yalın Türkçesiyle dile getirmiştir.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Hikmet
B) Kutadgu Bilig
C) Atabet-ül Hakayık
D) Risalet-ün Nushiyye
E) Bengü Bade

2. Dede Korkut Hikâyeleri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Şiirle nesir iç içedir.
B) İslamiyet'in derin izleri vardır.
C) Destanımsı anlatımlar vardır.
D) İslam öncesi Türk yaşayışına ait bilgiler de vardır.
E) Hikâyelerde Türklerin Çinlilerle yaptıkları savaşlar anlatılmaktadır.

3. Sözlükte, kelimeler dışında şiirlere, atasözlerine de yer verilmiştir. Arap harfleriyle yazılan Türkçe sözcükler yine Arap alfabesine göre sıralanmıştır. Türkçe sözcüklerin anlamı örnekler verilerek açıklanmıştır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-u Lügati't Türk
B) Atabetül Hakayık
C) Divan-ı Hikmet
D) Kutadgu Bilig
E) Muhakemet-ül Lügateyn

4. (I) Arapçanın Türkçeden üstün bir dil olduğu anlatılır Divan-u Lügati't Türk'te. (II) Kutadgu Bilig mesnevi tarzında yazılmış didaktik bir eserdir. (III) Atabetül Hakayık din ve ahlak kurallarını anlatan öğretici bir eserdir. (IV) Divan-ı Hikmet dörtlükler ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. (V) Dede Korkut Hikâyeleri on iki hikâyeden oluşur.
Yukarıdaki parçada numaralı cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?


A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.

5. Dede Korkut Hikâyeleri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Arı bir Türkçeyle yazılmıştır.
B) Oğuzların Gürcü, Ermeni, Rum ve Diğer Türk boylarıyla yaptıkları savaşlar anlatılmıştır.
C) 15.yüzyılın sonunda yazıya geçirilmiştir.
D) Dede Korkut tarafından yazılmıştır.
E) Nazımla nesir iç içedir.

6. Destandan halk hikâyesine geçiş ürünüdür. İslam öncesi devrin özelliklerini anlattığı halde İslami özellikler de taşır. Anlatım düz yazı şeklindedir, arada şiirler de vardır.
Yukarıda özellikleri verilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Hikmet
B) Harname
C) Divan-u Lügati't Türk
D) Sohbet-ül Esmar
E) Kitab-ı Dede Korkut

7. Eserde, cömertlik, ilim, doğruluk, dindarlığın üstünlükleri gibi konular anlatılmıştır. Eser aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Edip Ahmet Yükneki tarafından kaleme alınmıştır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Lügati't Türk
B) Divan-ı Hikmet
C) Kutadgu Bilig
D) Atabet'ül Hakayık
E) Selçukname

8. Aşağıdakilerden hangisi Kutadgu Bilig ve Atabet-ül Hakayık'ın özelliklerinden biri değildir?

A) Mesnevi tarzında yazılmış olmaları
B) Didaktik eser olmaları
C) Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olmaları
D) Sembolik eser olmaları
E) Hem beyit hem de dörtlükten oluşmuş olmaları

9. Eserde Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğu anlatılmıştır. Türkçe sözcüklerin kaynakları, destan örnekleri, şiir örnekleri, deyimler, atasözleri, koşuk, sagu örnekleri eserde yer almıştır. Devrin dili, coğrafyası ve sosyolojisi hakkında bilgi verir.
Yukarıdaki parçada sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kutadgu Bilig
B) Divan-u Lügati't Türk
C) Divan-ı Hikmet
D) Atabetü'l Hakayık
E) Kitab-ı Dede Korkut

10. İslamiyet’in ve İran edebiyatının etkisinde yazılan, eldeki en eski Türk eseridir. Hakaniye Türkçesiyle yazılan bu eser "hakanlar için bilgi verme" anlamındadır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Atabetü'l Hakayık
B) Kutadgu Bilig
C) Divan-u Lügati't Türk
D) Göktürk Yazıtları
E) Divan-ı Hikmet

11. 12. yüzyılda mesnevi tarzında yazılmıştır. Didaktik bir eserdir. 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşmaktadır. Din ve ahlak kuralları anlatılmıştır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Hikmet
B) Kutadgu Bilig
C) Atabetü'l Hakayık
D) Divan-u Lügati't Türk
E) Kitab-ı Dede Korkut

12. Türkçenin ilk gramer kitabı olarak kabul edilir. Kitapta Türk lehçeleri hakkında da bilgiler vardır. Eser Araplara Türkçeyi öğretmek için yazılmıştır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Muhakemet-ül Lügateyn
B) Kutadgu Bilig
C) Divan-ı Hikmet
D) Atabetül Hakayık
E) Divan-u Lügati't Türk

13. Tabgaç Buğra Han'a sunulan eser Türk edebiyatında yazılan ilk siyasetname özelliği taşımaktadır. Eserin dili oldukça sadedir.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Kutadgu Bilig
B) Atabetü'l Hakayık
C) Divan-u Lügati't Türk
D) Göktürk Yazıtları
E) Irk Bitik

14. Bu eser, Türk uygarlığının bir belgesidir. O günkü dönemi, tarihi, dili, edebiyatı, folkloru ile tanıtmaktadır. Ancak eserden yararlanabilmek için Arapçayı bilmek gerekmektedir.
Yukarıda içeriği hakkında bilgi verilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Kutadgu Bilig
B) Atabetü'l Hakayık
C) Divan-u Lügati't Türk
D) Divan-ı Hikmet
E) Sekiz Yükmek

15. Mesnevi şeklinde yazılmıştır. Alegorik (sembolik) bir eserdir. İçerisinde 173 dörtlük de bulunmaktadır.
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-u Lügati't Türk
B) Atabetü'l Hakayık
C) Kutadgu Bilig
D) Altun Yaruk
E) Dede Korkut Hikâyeleri

16. 11. yüzyılın başlarında Türkistan'ın Balasagun kentinde doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Edebiyatımızda ilk mesneviyi yazdı. Eserini Karahanlı hükümdarına sundu. Bilim ve sanata önem veren şair, bilginler arasında da yer alır.
Yukarıda sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Kaşgarlı Mahmut
B) Yusuf Has Hacip
C) Edip Ahmet Yükneki
D) Ahmet Yesevi
E) Kadı Burhanettin

17. Eserde konuşma, tartışma ve öğütler arasında toplumu oluşturan sınıfların niteliklerinin, bunlara karşı hakanın tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Hakan, vezir, vezirin oğlu ve vezirin kardeşi somutlaştırılmıştır.
Bu parçada özellikleri verilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Hikmet
B) Divan-u Lügati't Türk
C) Atabetü'l Hakayık
D) Dede Korkut Hikâyeleri
E) Kutadgu Bilig

Cevap Anahtarı :

1-A      2-E      3-A      4-A      5-D
6-E      7-D      8-D      9-B     10-B
11-C   12-E    13-A    14-C    15-C
16-B   17-E

Çanakkale Mahşeri (Mehmet Niyazi) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. “Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bugün 1800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Cenab-ı Allah’ larından ayırmak için başka ne yapılabilir!..”
Kitabın başında yer alan bu cümleler kime aittir?


A)General Jean Hamilton
B) Liman Von Sanders
C) General Lissle
D) General Birdwood

2. “ Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa Türklerle omuz omuza savaşmaktır diyebilirim.”
Kitabın başında yer alan bu sözler kime aittir?


A)General Jean Hamilton
B) Mareşal Liman Von Sanders
C) Amiral De Robeck
D) General Charles Monro

3. “Ey Boğaz’ın hülyalı suları!.. Şimdi hürriyetin neşesiyle yeşil tepelerin eteklerine köpüklü dalgacıklarınızla dantelalar işliyorsunuz. Sizleri çiğnemeye gelen o çelik devlere karşı kükreyemez miydiniz? Bir millet, bir ümmet, bir medeniyet kaderini sizlere emanet etmişti. Yüzyıllardan beri canları pahasına sizleri koruyana sadakatinizi esirgememeniz için Cideli Mehmet Çavuş’un, Lapsekili Ali’nin, Kilitbahirli Yüzbaşı Hasan’ın, Libyalı Üsteğmen Mevsuf’un kurban olması mı lazımdı?
Bu paragrafta hâkim duygu nedir? 


A) Düşmanlık
B) Vefa
C) Sitem
D) Nefret

4. Aşağıdakilerden hangisi yüzyıllardır Türklerle birlikte yaşayan gayrimüslim vatandaşların İstanbul’un işgal edilmesi ihtimali karşısındaki tutumu değildir? 

A) Türklerle birlikte işgal kuvvetlerine karşı koymak
B) İşgal kuvvetlerini yakından görebilmek için pencereler kiralamak
C) Çok sevinerek bayram yapmak
D) İşgal kuvvetlerini karşılama komitesi kurmak

5. ……………………………Kastamonuluydu. Anadolu´nun meşakkatiyle mayası yoğrulmuştu; dayanıklıydı.………………..ise İstanbulluydu;
güçlüklerle büyümemişti; fakat bugüne kadar her şeye katlanmıştı.
Yukarıdaki metinde kendilerinden söz edilen ve farklılıklara rağmen çok iyi iki dost olan Çanakkale kahramanları kimlerdir?


A) Hasan Şakir – Yusuf
B) Hasan Şakir – Yahya Çavuş
C) Yahya Çavuş – Yusuf
D) Yusuf – Hasan Şakir

6. Çanakkale Savaşı’nın büyük kahramanlarından Seyit Onbaşı 216 kg’lık top mermisini kaldırarak düşman donanmasına büyük hasar vermiştir. Daha sonra Cevat Paşa bunu belgelemek istemiş ve cepheye yanında bir fotoğrafçıyla gitmiştir. Aynı büyüklükte bir mermiyi kaldırması istenen Seyit Onbaşı çok uğraşmış fakat bunu başaramamış ve şöyle demiştir: …
Seyit Onbaşı’nın söylediği cümle aşağıdakilerden hangisidir? 


A) Paşam, o bir kere olur!
B) Paşam, karşımda düşman olsun, yine kaldırırım.
C) Paşam, savaş beni çok yordu.
D) Paşam, bu mermiyi kaldırmak için o güne geri dönmem lazım.

7. Romanın kahramanlarından Oğuz Amca oğulları Akif ile Hasan’ın Sarıkamış’ta şehit olduklarını kimden öğrenmiştir?

A) Karısı Hatice’nin yazdırdığı mektuptan
B) Hemşehrisi olan bir askerden
C) Bölük komutanından
D) Çok sevdiği asker Yusuf’tan

8. Düşman ordusunun çıkarma yapacağı ilk gün ne oldu? 

A) Şiddetli bir yağmur ve rüzgâr başladı.
B)Hristiyanlar için kutsal bir gün olduğunu hatırlayıp vazgeçtiler.
C) Savaş gemilerinden biri arızalandı.
D) Türklerin durumunu öğrenebilmek için çıkarma ertelendi.

9. Düşman ordusunun kumandanı Hamilton savaşı nereden takip ve idare etmiştir? 

A) Suffren zırhlısından
B) Quine Elizabeth gemisinden
C) Bouvet zırhlısından
D) Ocean zırhlısından

10. “Birinci Kirte Savaşı” Çanakkale’nin hangi cephesinde yaşanmıştır? 

A) Alçıtepe
B) Arıburnu
C) Kilitbahir
D) Seddülbahir

11. Aşağıdakilerden hangisi Çanakkale Savaşı’na katılan müttefik devletlerden değildir? 

A) Almanya
B) İtalya
C) Yeni Zelanda
D) Avustralya

12.Eserin çeşitli bölümlerinde yer alan “ ….… askerin biricik dostudur.” cümlesi hangi kelime ile tamamlanmalıdır?

A) Vatan
B) Toprak
C) Komutan
D) Arkadaş

13. Cephelerde ağır bombardıman altındaki askerlerimizin dudaklarından eksik olmayan dua hangisidir?

A) Salat-ı Nariye
B) Salat-ı Tefriciye
C) Selaten Tüncina
D) Salavat-ı Şerife

14. Türk askerlerinin “Kocakarılar” dedikleri Goliath ve Cornwallis zırhlılarına bu lakabın takılmasının nedeni nedir? 

A) Oldukça eskimiş gemiler olmaları
B) Bu gemilerde tecrübeli komutanların bulunması
C) Gelibolu’ya gelen ilk Müttefik gemileri olmaları
D) Ateşe başladılar mı durmak bilmemeleri

15. Müttefik kuvvetlerin Pencaplı Müslümanlardan kurulu kıtaları deniz kenarında bırakma nedenleri aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geri hizmetleri ifa ettirme düşüncesi
B) Onları güven verici bulmamaları
C) Türklerle savaşmaya sıcak bakmama ihtimalleri
D) Pencaplı Müslümanların sayıca az olmaları

16. Cephede, karargâhta kumandanlarla toplantı yapan Enver Paşa’nın söylediği şu cümle nasıl tamamlanmalıdır?
“Ne yazık ki ……… bilmeyen milletlerin vatanı yoktur.”


A) ölmeyi
B) askerliği
C) yurdu savunmayı
D) bedel ödemeyi

17. “Çanakkale Mahşeri” adlı eserde hangi anlatım türünden en az yararlanılmıştır?

A) Öyküleyici anlatım
B) Betimleyici anlatım
C) Söyleşmeye bağlı anlatım
D) Gelecekten söz eden anlatım

18. Müttefiklerin Türk askerlerini esir alıp bir ağıla kilitledikten sonra diri diri yakmalarının nedeni nedir?

A) Türk askerlerine gözdağı vermek
B) Kendi askerlerine “Esir düşerseniz sonunuz böyle olur!” mesajı vermek
C) Savaşmak istemeyen askerleri korkutmak
D) Gövde gösterisi yapmak

19. “Yemeğini bitirenler helalleşiyor,birbirleriyle kucaklaşıp vedalaşıyorlardı. Biraz sonra ön cepheye geçeceklerdi; oranın bir fısıltıya tahammülü yoktu. Karanlıkta en çok Mıstık’ ın adı dolaşıyor, …….. olduğundan helallik dilemek için herkes onu arıyordu. Mıstık da önüne gelenin boynuna sarılıyordu.”
Daha sonra bir düşman makinelisini susturmaya çalışırken şehit olan Mıstık’ ın cephedeki görevi ne idi?


A) Aşçı
B) Haberci
C) Posta
D) Saka

20. Müttefik Ordusu Başkumandanı Hamilton, savaşın gidişatını ve duygularını zaman zaman bir deftere kaydetmektedir. Bu yazıların türü nedir?


A) Hatıra
B) Günlük
C) Tarih
D) Gezi yazısı

21. Başkumandan Hamilton, Çanakkale’de kazanacaklarını düşündüğü zaferi kimlere benzetiyor?

A) Şımarık çocuklara
B) Nazlı hanımlara
C) Yaşlı kadınlara
D) İhtiyar erkeklere

22. Çanakkale Zaferi’nin kahramanlarından olan ve iki oğlunu Sarıkamış’ta şehit veren Oğuz Amca, uzun zaman haber alamadığı oğlu Mustafa’yı nasıl bulmuştur? 

A) Bayramda izin alıp aramaya gitmiştir.
B) Türkü söylerken sesini tanımıştır.
C) Sıhhiye çadırında yaralıyken bulmuştur.
D) Şehit olan oğlunun cesediyle karşılaşmıştır.

23. Jean Hamilton tarafından karargahta görevlendirilmek istenen, yazarlığı ve yakışıklılığı ile tanınmış ancak savaşta hastalanarak ölen gönüllü müttefik er kimdir?

A) Rubert Brooke
B) Charles Lister
C) Denis Browne
D) Aubrey Herbert

24. Aşağıda müttefiklerle ilgili verilen bilgilerden yanlış olanı hangisidir?

A) Başkomutan Hamilton dindar ve güçlü kişiliği ile dikkat çekmektedir.
B) Charles babası istemediği halde macera arayışı ile savaşa katılmış ancak pişman olmuştur.
C) Savaşta önce donanmaya, daha sonra kara kuvvetlerine yetki verilmiştir.
D) Bulgaristan önce tarafsız kalmış, sonra Müttefiklere katılmıştır.

25. I- Molla Kazım, Çanakkale Mahşeri´nin medreseli kahramanlarındandır.
II-Yusuf, tıbbiyeli gönüllülerdendir ve şehit olmuştur.
III- Bir gece baskınıyla Goliath zırhlısını sulara gömen Türk gemisi Muavenet-i Milliye’ dir.
Yukarıda esere ilişkin verilen bilgilerden hangisi veya hangileri doğrudur?


A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I, II ve III

Cevap Anahtarı :

1-A      2-B      3-C      4-A      5-D
6-B      7-B      8-A      9-B     10-D
11-A   12-B    13-C    14-D    15-C
16-A   17-D    18-B    19-D    20-A
21-B   22-B    23-A    24-D    25-D

Katre-i Matem (İskender Pala) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Aşağıdakilerden hangisi romanda yazarın, müzayededen satın aldığı kitapla ilgili olarak “Kitabımın en uzun ve en son bölümünde, şimdi size anlatacağım öykü yer alıyordu.” cümlesiyle belirttiği ve okuyucuya naklettiği öyküye ait bir özellik değildir?

A) Günümüz Türkçesine “Altmışaltı Soruda Cinayet" şeklinde çevrilebilecek bir başlığı vardır.
B) Başka bir kopyasına rastlanılamamıştır.
C) 350 sahifeden ibarettir.
D) Yazarı belli değildir.
E) Lale Devri Türkçesi ile kaleme alınmıştır.

2. Romanın kahramanları olan Kara Şahin ve Yusuf nerede tanışmışlardır?

A) Bayezid Bedesteni'nde
B) Gedikpaşa Hamamı külhanında
C) Galata Mevlevihanesi’nde
D) Sultanahmet At Meydanı’nda
E) Çırağan Konağı’nda

3. Romanın hareketli (aktif) ve önemli kişilerinden birisi, romanın farklı yerlerinde farklı isimlerle zikre­dilmektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu kişiye ait isimler­den biri değildir?


A) Kâtip
B) Yeye
C) Yusuf
D) Topaç
E) Yanık

4. Romanın bölüm sonlarında aşka dair derkenarlar bulunmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi bu derkenarlardan biri değildir?


A) Mecnun’un Leyla’ya Olan Aşkı
B) Birbiri İçin Can Veren Âşıklar
C) Yusuf İle Zeliha Arasında
D) Üsküdarlı Âşıklar
E) Kerem’e Gönül Veren Aslı

5. Aşağıdakilerden hangisi romanın tarihî gerçek kişilerinden biri değildir?

A) Feyzullah Efendi
B) Patrona Halil Ağa
C) Kazasker İshak Efendi
D) Fatma Sultan
E) Şair Nedîm

6. Aşağıdakilerden hangisi romanın olay akışına sahne olan iç mekânlardan biri değildir?

A) Çardak Kahvesi
B) İncili Konak
C) Yıldız Sarayı
D) Süleymaniye Kütüphanesi
E) Beşiktaş Mevlevihanesi

7. Romanının kahramanı olan Kara Şahin ile ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A) Babası Sultan II. Mustafa’dır.
B) Karısını öldürmekle suçlanmaktadır.
C) Ameliyat ile yüz hatlarında değişiklikler yaptır-mıştır.
D) Mevlevi tekkesinde aldığı terbiyeden sonra Kalender Selman Abdal ismini kullanmıştır.
E) Hörükız adında bir kız kardeşi vardır.

8. Romanda, Kara Şahin askerlerin nezaretinde Tersane Zindanı’na götürülürken bir başka kayığın kendi kayıklarına çarpması sonucu Haliç sularına düşünce, ellerindeki kaytanları çözemese de ayak­larını bilekleri arasından geçirerek yüzmeyi başar­mış, küreklerine tutunduğu sandaldan uzanan bir el tarafından kurtarılmıştır.
Kara Şahin’e elini uzatarak onu kurtaran ve ilerleyen bölümlerde Kara Şahin tarafından, hapsedildiği zindandan çıkarılarak serbest bıra­kılan bu kişi aşağıdakilerden hangisidir?


A) Seyrekbasan Osman
B) Bindallı Mahmut Çavuş
C) Macar Hekim
D) Vanmour Efendi
E) Martolozzade Kuru Kirkor Efendi

9. Aşağıdakilerden hangisi romanın kahramanla­rından Hafız Çelebi’ye ait vecizelerden biri değildir?

A) Kişinin değeri, güzelce bildiği şey kadardır.
B) Bela gelince sabırsızlıkla sızlanmak ancak fela­keti arttırır.
C) Kötü ahlâkla şeref olmaz.
D) Akıl tamam olduğu vakit söz azalır.
E) Güzellik ve sevgi teraziyle tartılmaz.

10. Romanda ameliyat ile kendi yüzünü Kara Şahin’in yüzüne benzetip, onun kılığına girerek Kara Şahin’i arayan ve ona benzediği için onun yerine öldürülen kişi aşağıdakilerden hangi­sidir?

A) Bican Efendi
B) Tomruk Emini
C) Mülazım Osman
D) Sarı Celep
E) Kuru Kirkor Efendi

11. Romanın olay akışı dikkate alındığında, aşağı­dakilerden hangisi romanda geçen olaylardan biri olarak değerlendirilemez?

A) Yusuf’un Haseki Bimarhanesi günleri
B) Katre-i Matem’in Hafız Çelebi’nin bahçesine ekilmesi
C) Hafız Çelebi’nin, padişahı evinde misafir etmesi
D) III. Ahmet’in tahttan indirilmesi
E) İstanbul’da büyük bir yangının çıkması

12. Romanda Kara Şahin, İstanbul’da bir isyanın başladığını padişaha nerede haber vermiştir?

A) Üsküdar Sarayı’nda
B) Topkapı Sarayı’nda
C) Damat İbrahim Paşa Sarayı’nda
D) Yerebatan Sarnıcı’nda
E) Binbirdirek Sarnıcı’nda

13. Romanın çatışma unsurunu oluşturan taraflar göz önüne alındığında aşağıdaki tiplerden han­gisi grubun dışında yer alır?

A) Kara Şahin
B) Aslan Ağa
C) Yeye
D) Hörükız
E) Kazasker İshak Efendi

14. Romanda Yeye, Hafız Çelebi’ye “Bir lale soğanın­dan birden fazla çiçek almayı denemediniz mi?” diye sorunca Çelebi’den hangi cevabı almıştır?

A) Bugüne kadar bir çok kez denedim.
B) Denedim; ama olmadı.
C) Denedim ve aldım; ama onları henüz kimseye göstermedim.
D) Denedim; fakat bir soğan birden fazla çiçek besleyince çiçeklerin canlılığı ve renklerin par­laklığı istediğim gibi olmadı.
E) Denemedim; çünkü şekil itibariyle elife ben-zeyen ve tevhidin sembolü olan bu yapıyı bozarsam Allah’ın birliğine şerik koşacağım vehmine kapıldım.

15. "Katre-i Matem" romanına adını veren lale, onu çalanlar tarafından hangi isimle anılmaktadır? 

A) Cücemoru
B) Gülgûn Piyale
C) Emirgân Gülü
D) Şükûfe-i dil

16. Aşağıdakilerden hangisi Katre-i Matem romanda yazarın, müzayededen satın aldığı kitapla ilgili olarak
“Kitabımın en uzun ve en son bölümünde, şimdi size anlatacağım öykü yer alıyordu.”cümlesiyle belirttiği ve okuyucuya naklettiği öyküye ait bir özellik değildir? 


A) Günümüz Türkçesine “Altmışaltı Soruda Cinayet” şeklinde çevrilebilecek bir başlığı vardır.
B) Başka bir kopyasına rastlanılamamıştır.
C) 180 sahifeden ibarettir.
D) Yazarı belli değildir.
E) Lale Devri Türkçesi ile kaleme alınmıştır.

Katre-i Matem romanında Kara Şahin aseslerin nezaretinde Tersane Zindanı’na götürülürken bir başka kayığın kendi kayıklarına çarpması sonucu Haliç sularına düşünce, ellerindeki kaytanları çözemese de ayaklarını bilekleri arasından geçirerek yüzmeyi başarmış, küreklerine tutunduğu sandaldan uzanan bir el tarafından kurtarılmıştır.

17. Kara Şahin’e elini uzatarak onu kurtaran ve ilerleyen bölümlerde Kara Şahin tarafından, hapsedildiği zindandan çıkarılarak serbest bırakılan bu kişi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Seyrekbasan Osman
B) Bindallı Mahmut Çavuş
C) Macar Hekim
D) Vanmour Efendi
E) Martolozzade Kuru Kirkor Efendi

18. Tarihi Eyüp Sultan Semti hangi tatlısıyla ünlüydü?

A) Baklava
B) Helva
C) Sütlaç
D) Muhallebi
E) Saray Sarması

19. Romanda sık sık bir yer adı olarak “Dersaadet” kelimesi geçer. “Dersaadet” neresidir? 

A) Osmanlı Ülkesi
B) Türkiye
C) İstanbul
D) Rumeli
E) Çin

20. Romanın asıl erkek kahramanını çok fena bir şekilde döven Tomruk Emini’nin vücudunda bir dövme olduğundan bahsedilmektedir. Bu dövme nasıldı? 

A) Açılmamış bir gül goncası
B) Yere doğru bakan ziyah bir lale
C) Ağzı açık bir engerek yılanı
D) Yan olarak resmedilmiş bir kesik baş
E) Çift başlı kartal

21. Lale Devrinin ünlü sadrazamıdır. Romanda da adı geçen bu ünlü sadrazam kimdir? 

A) Fettah Paşa
B) Hadım Ali Paşa
C) Numan Paşa
D) İbrahim Paşa
E) Gazi Osman Paşa

22. Hepsi birer padişah namzedi olan padişah çocuklarına ne ad verilmektedir?

A) Beyzade
B) Şehzade
C) Ağazade
D) Vezir-i Azam
E) Sultan

23. Romanda geçen hikayelerin hangi yüzyıla ait olduğunu söyleyebliriz.

A) 16. Yüzyıl
B) 17. Yüzyıl
C) 18. Yüzyıl
D) 19. Yüzyıl
E) 15. Yüzyıl

24. Romanda geçen “yek cinayet, şastu şeş süal” ne demektir?

A) Bir cinayet, kırk altı soru
B) Bir cinayet, elli altı soru
C) Bir cinayet, altmış altı soru
D) Bir cinayet, yetmiş altı soru
E) Bir cinayet, bir soru

25. “Hikayenin daima olduğu gibi iki kahramanı vardır” diyen romanın yazarı, kadın kahramanın adını ilerleyen sayfalarda açıklar. Kadın kahramanın adı nedir?

A) Tazegül
B) Nakşıgül
C) Badegül
D) Bendegül
E) Çeşmigül

Cevap Anahtarı : 


1.C      2.B      3.A      4.E      5.A
6.C      7.E      8.A      9.E     10.D
11.C   12.A    13.B    14.E    15.A
16.C   17.A    18.B    19.C    20.C
21.D   22.B    23.C    24.C    25.B

Katre-i Matem (İskender Pala) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişileri için tıklayınız...

Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Kutadgu Bilig ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? (YKS 2017)

A) Geçiş Dönemi ürünleri arasında yer almaktadır.
B) Alegorik söyleyişe sahip didaktik bir metindir.
C) İçeriği bakımından nasihatname türüne girer.
D) Yoğun Arapça ve Farsça kelimelerden dolayı dili ağırdır.
E) Hem dörtlük hem de beyitlerden oluşmaktadır.

2- Eserde konuşma, tartışma ve öğütler arasında toplumu oluşturan sınıfların niteliklerinin, bunlara karşı hakanın tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiğini göstermiştir. Hakan, vezir, vezirin oğlu ve vezirin kardeşi somutlaştırılmıştır.
Bu parçada özellikleri verilen eser aşağıdakilerden hangisidir?


A) Divan-ı Hikmet
B) Divan-u Lügati't Türk
C) Atabetü'l Hakayık
D) Dede Korkut Hikâyeleri
E) Kutadgu Bilig

3- 11. yüzyılın başlarında Türkistan'ın Balasagun kentinde doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Edebiyatımızda ilk mesneviyi yazdı. Eserini Karahanlı hükümdarına sundu. Bilim ve sanata önem veren şair, bilginler arasında da yer alır.
Yukarıda sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?


A) Kaşgarlı Mahmut
B) Yusuf Has Hacip
C) Edip Ahmet Yükneki
D) Ahmet Yesevi
E) Kadı Burhanettin

4- Aşağıdakilerden hangisi Kutadgu Bilig'in özelliklerinden biri değildir?

A) Mesnevi tarzında yazılmış olması
B) Didaktik eser olması
C) Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olması
D) Sembolik eser olması
E) Hem beyit hem de dörtlükten oluşmuş olması

Cevap Anahtarı :

1-D      2-E      3-B      4-D

25 Soruluk Test

1. Kutadgu Bilig edebiyatımızın hangi dönemine aittir? 

A) İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
B) Destan Dönemi
C) İslami Dönem Türk Edebiyatı
D) Milli Edebiyat Dönemi

2. Aşağıdakilerden hangisi Kutadgu Bilig için doğru değildir? 


A) Kafiye şeması: Her beytin mısraları kendi arasında kafiyelenmiştir.
B) Her beyti birer vecize niteliğindedir.
C) Eserin tamamı 6670 beyittir.
D) Aruz ölçüsüyle yazılan ilk Türkçe eserlerden olduğu için imale çoktur.

3. Eser fa’ûlün fa’ûlün fa’ûlün fa’ûl kalıbıyla yazılmıştır. Bu kalıp hece ölçüsündeki hangi kalıba uyum göstermektedir? 

A) 7’li
B) 8’li
C)11’li
D)14’lü

4. Kutadgu Bilig'in konusu nedir? 

A) Dünya ve ahret mutluluğunu elde etme yolları
B) Dünyada mutlu olmanın yolları
C) Cennete kavuşma yolları
D) Devleti iyi yönetmenin yolları

5. –Güneş dünyayı aydınlattığı gibi ben de insanları aydınlatırım.
- Güneş ışığından ve ısısından bir şey kaybetmediği gibi benim de doğru sözüm eksilmez.
- Güneşin bütün insanları eşit ısıttığı gibi benim de hareketim ve sözüm bütün insanlar için eşittir.
- Güneşin girdiği her yer renk renk çiçeklerle dolduğu gibi benim olduğum yerde de düzen ve güzellik olur.
Bu sözler kime aittir?


A) Odgurmuş
B) Öğdülmüş
C) Aytoldu
D) Gündoğdu

6. Alegorik bir eser olan Kutadgu Bilig’ deki kahramanlar ile temsil ettikleri kavramlar hangisinde yanlış verilmiştir? 

A) Gündoğdu- yasa
B) Aytoldu- mutluluk
C) Öğdülmüş- adalet
D) Odgurmuş- akıbet

7. Bu esere “Edebü’l- Mülûk (ülkelerin düzenini sağlama yolları)” adını kimler vermiştir? 

A) Farslar
B) İranlılar
C) Araplar
D) Çinliler

8. Esere göre “atadan kalan en değerli miras” nedir?

A) Para
B) Mal mülk
C) Saygınlık
D) Öğüt

9. Karahanlı Türkçesinde “insan” kelimesinin karşılığı olan “yalnguk” sözcüğünün anlamı nedir?
A) Yaratılan
B) Yanıltan
C) Yanılıcı
D) Yaratılmış

10. “Ben şunu bilir şunu söylerim: İnsanlar arasında çok büyük farklılıklar vardır, bu farklılık ………..… ileri gelir.” cümlesindeki noktalı yer hangi sözcükle doldurulmalıdır? 


A) asaletten
B) bilgiden
C) paradan
D) İyilikten

11. “İnsan ölümsüz değil, ölümsüz olan onun …… “cümlesine göre ölümsüz olan nedir? 

A) iyi adıdır
B) yaptığı işlerdir
C) eserleridir
D) çalışmasıdır

12. Aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur? 

A) Okuduğumuz bu kitap asıl eserin aynen günümüz Türkçesine çevirisidir.
B) Bu eserdeki ayet ve hadisler eserin orijinalinde de vardır.
C) Eseri yayımlayan kurum Türkiye Diyanet Vakfıdır.
D) Bu eser didaktik değildir.

13. “İsmimin bir anlamını daha söyleyeyim size. Dinle ve iyi anla. Ay bildiğin gibi yerini hep değiştirir. Sürekli yer değiştiren ne yaparsa yapsın yersiz yurtsuz kalır.Hangi eve girerse girsin ay oradan çabuk çıkar. Benim özüm de ona benzer, ya yukarıda ya da aşağıdayım. Gelirim, giderim, dünyayı dolaşırım ama yerim yurdum yoktur. Bu nedenle bilgeler bana ince bir söz ustalığı ile bu adı vermiştir. İşte ben ikbalim. Kusur ve erdemlerimi söyledim. Haastalığı ve ilacını söyledim. Açıkça söyledim, şimdi bana inan. Elden kaçırmak istersen bırak, kalmamı istersen tut.”
Bu sözler eserin kahramanlarından hangisine aittir? 


A) Odgurmuş
B) Aytoldu
C) Öğdülmüş
D) Gündoğdu

14. Kutadgu Bilig hangi özelliği ile bir siyasetnamedir? 

A) Devlet yönetiminin nasıl olması gerektiğini anlattığı için
B) İnsanlarla anlaşmanın yollarını öğrettiği için
C) Ahrette mutlu olmanın yollarını gösterdiği için
D) Çocuk eğitimiyle ilgili bilgi verdiği için

15. Esere göre aşağıdakilerden hangisi “iyi insan”ın özelliklerinden değildir?

A) Halka çok yayarı dokunur.
B) Halka iyilik eder; fakat başa kakmaz.
C) Kendi çıkarını düşünmez, karşılık beklemez.
D) Her zaman yöneticilerinin koyduğu kurallara uyar.

16. Gündoğdu’ya göre aşağıdakilerden hangisi doğru insanların özelliklerinden biri değildir? 

A) Doğru insan söylediği ile düşündüğü bir olandır.
B) Doğru insan gönlünü çıkarıp avucuna alarak utanmadan dolaşabilendir.
C) Doğru insan, düşündüğünü söyleyendir.
D) Doğru insan, hep insanlara iyilik yapandır.

17. “İyi insan iki türlüdür: Doğuştan iyi olan ve ödünç iyi olan. Kötü insan da iki türlü olur ki bunların ikisini de denk tutup aynı derecede kötü saymamak gerekir. Bunlardan birisi doğuştan, diğeri de taklit yoluyla kötü olur.”
Aydoldu’ ya göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? 


A) Doğuştan iyi olanlar her zaman doğru ve dürüst bir hayat sürerler.
B) Doğası kötü olanlar dünyanın belası, halkın felaketidir.
C) Taklit yoluyla kötü olanların kurtuluşu yoktur.
D) Taklit yoluyla kötü olanlar kötüye uyarsa kötü, iyiye uyarsa iyi olur.

18. “Hükümdar bir gün Aydoldu’ yu ünledi. Yer gösterdi, otur diye imledi. Aydoldu usulca, edeple oturdu. Gözünü yere dikti, dilini tuttu. Hükümdar Gündoğdu:
---Ey vezir, bir iki söz söyle. Neden suskun durursun, sana ne oldu böyle?
Aydoldu:
---Ey beyler beyi, bilge bir kişi ne demiş, hiç itirazsız dinle: …”
Yukarıdaki konuşmanın sonunda hangi cümlenin söylenmesi uygun olmaz? 


A) Sana sorulmadan söz söyleme
B) Biri bir adamı çağıracak olursa söze çağıran adam başlar.
C) Kırmızı dil ömür kısaltır, esenlik dilersen onu sıkı tut.
D) Doğru sözü kimseden esirgeme.

19. “Fazla söz ........... ve gönlü daraltan sözdür. Az söz, sorulduğunda bir ihtiyacı karşılayacak kadar söylenendir.”
Esere göre yukarıdaki noktalı yere hangi ifade getirilmelidir? 


A) çok tekrarlanan
B) sormadan söylenen
C) yüksek sesle söylenen
D) yavaş yavaş söylenen

20. “ Çok …………. bilgin olunmaz; ancak çok dinlemekle bilgin baş köşeye geçebilir, sözü dinlenen birisi olabilir. “
Esere göre noktalı yere hangi sözcük getirilmelidir? 


A) konuşmakla
B) kitap okumakla
C) gezmekle
D) ders almakla

21. “Ey oğul, sakın ha ölümü unutma… Bu dünya hayatına inanma, yel gibi geçer gider. Gaflete dalma, uyanık ol, bu dünyadan çabuk göçersin. Seni Yüce Rabbime emanet ettim. O dilerse seni gözetir, rızkını çoğaltır, nimetini arttırır. …”
Yukarıdaki öğütler eser kahramanlarından hangisine aittir? 


A) Gündoğdu
B) Öğdülmüş
C) Aytoldu
D) Odgurmuş

22. “ Bir gün hükümdar, vezirin oğlunu yanına çağırır ve şu soruyu sorar: İnsanlar için yararlı olan üç şey nedir?”
Aşağıdakilerden hangisi bu üç şeyden değildir? 


A) İyilik
B) Doğruluk
C) Utanma duygusu
D) Vefa

23. “Hükümdarın, vezirin oğluna sorduğu sorulardan biri de şudur: İnsanlar için zararlı olan üç şey nedir?”
Aşağıdakilerden hangisi bu üç şeyden değildir?


A) Haşin tabiatlı ve inatçı olmak, çünkü böyle insanların işleri hep ters gider.
B) Yalan söylemek; çünkü insan böyle tanınırsa bir daha bundan kurtulamaz.
C) Hasislik (cimrilik); çünkü onlar yemeyi de bilmez ihtiyacı olanlara vermeyi de.
D) İnsanların yaptığı kötülüklere aynen karşılık vermek

24. Hükümdara ait şu cümle nasıl tamamlanmalıdır?
“İyi memur kendi nefsinin değil …… menfaatlerini düşünendir.


A) ailesinin
B) arkadaşlarının
C) anne babasının
D) devletin

25. Aşağıdakilerden hangisi Hükümdar’ın, Odgurmuş ile görüştükten sonra düşündükleri arasında yer almaz?

A) Hükümdar olduğu için pişmanlık duyuyor.
B) Halkın vebali altında ezileceğini düşünüyor.
C) Bu kadar insana hizmet edebilmek için malın mülkün gerekli olduğu sonucuna varıyor.
D) Tacı tahtı bırakıp zahid oluyor.

Cevap Anahtarı :

1-C      2-C      3-C      4-A      5-D
6-C      7-D      8-D      9-C     10-B
11-A   12-C    13-B    14-A    15-D
16-D   17-C    18-D    19-B    20-A
21-C   22-D    23-D    24-D    25-D

Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili, Özellikleri


Kitabın Adı : Kutadgu Bilig

Kitabın Yazarı : Yusuf Has Hacip

Kitap Hakkında Bilgi :

Kutadgu Bilig, Türkçenin en temel ve Türk dili araştırmalarının en önemli kaynak eserlerindendir. İslâmî Türk edebiyatının adı bilinen ilk şair ve düşünürü Balasagun'lu Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır.

Eserini Balasagun'da yazmaya başlayan Yusuf, 1068 yılında memleketinden ayrılarak Doğu Karahanlı Devleti'nin merkezi olan Kaşgar'a gitmiş ve eserini 18 ay sonra, 1069 (Hicrî 462) yılında burada tamamlamıştır. Kitabını bitirince bunu, Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunmuş, Han da eseri çok beğendiği için Yusuf'u, takdiren "Hâs Hâcib (Ulug Hâcib)" tayin etmiştir. İyi bir eğitimden geçen Yusuf Has Hacip, eserini hükümdara sunduktan sonra devlette önemli görevlere getirilmiştir. 1077 yılında Kaşgar’da vefat eden Yusuf Has Hacip’in türbesi de bu şehirde bulunmaktadır.

Arapça ve Farsçanın, Türkçe üzerinde etkili olduğu dönemde eserin Türkçe yazılmış olması eseri ayrıca kıymetli kılmaktadır. Türkçeyi çok iyi kullanan yazarın eserde Türkçemizi öven sözlerine de rastlamak mümkündür.

Eserin başında bir kaside vardır. Daha sonra “ Kitab adı urdum Kutadgu Bilig” ismi ile bir bölüm gelir. Bu bölüm, kitabın adından bahseder. Daha sonra da kahramanlar devreye girer. Kahramanların hikâyesi bittiğinde ise söze Yusuf Has Hacip girer ve biraz kendinden bahsettikten sonra dua ile eserini bitirir.

Kutadgu Bilig'deki kahramanların temsil ettikleri değerler:

Kutadgu Bilig, dört ana karakter arasında geçen diyaloglardan oluşmaktadır. Eserdeki bu dört ana karakterin her birinin belirli bir sosyal rolü vardır ve her biri belirli bir değeri temsil eder. Yusuf Has Hacip eserinde devlet adamlarında olması gereken özellikleri sembolik olarak dört kavram üzerinden ele almıştır. Eser, alegorik olarak ele alınmıştır. Eserin bu 4 ana karakteri şunlardır:

1- Kün Togdı : Gün anlamındadır. Temsil ettiği soyut öğe Adalet, görevi ise Hükümdarlıktır.

2- Ay Togdı : Gece anlamındadır. Vezirdir. Devleti ve mutluluğu temsil eder.

3- Ögdülmüş : Övgüye mazhar olan, övülmüş anlamındadır. Vezirin oğludur ve aklı temsil eder.

4- Odgurmuş : Biraz tartışmalı bir konu olmakla birlikte “Uyanmış” ya da “ Uyandırılmış” anlamındadır. Kanaati ve akibeti temsil eder.

"Kutadgu" kelimesi, "mutluluk, saadet" manasındaki "kut" kelimesinin üzerine isimden fiil yapan "+ad-" ekiyle fiilden isim yapan "-gu" ekinin eklenmesi sonucu oluşmuştur ve "bilig"le beraber "saadet, mutluluk veren bilgi" anlamını taşımaktadır.

Eser, insanlara dünyada tam anlamıyla mutlu olmak için gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Hâs Hacib, eserinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. İlâveler ile birlikte yaklaşık 88 başlık altında toplanan eserin esas kısmını oluşturan bölüm kısaltılmış mütekarip yani fa'ulun fa'ulun fa'ulun fa'ul ve vezniyle yazılmıştır. Eserde yalnız bir dörtlük içinde tam mütekarip geçmektedir. Beyitler mesnevi tarzında kendi arasında kafiyelidir. Eserin sonuna eklenmiş olan parçalardan gençliğine acıyıp ihtiyarlığından bahseden 44 beyitlik bir kısım (beyit 6521-6564) tam mütekarip ( fâilün fâilün fâilün fâilün) vezninde olup, kaside tarzında ve aa ba ca şeklinde devam etmektedir. Zamanenin bozukluğundan ve dostların cefasından bahseden 40 beyitlik bir parça (beyit 6565-6604) ise evvelki parçanın vezninde ve tarzındadır. Kitap sahibi Ulu Hâs Hâcib Yusuf'un kendi kendisine nasihat vermesinden bahseden 41 beyitlik parça da (6605-6645. beyitler) eserin aslı gibi, kısaltılmış mütekarip vezninde ve kaside tarzındadır.

O dönem için Türk edebiyatında yeni olduğu tahmin ve tasavvur edilen aruz ölçüsünün ilâve parçalardaki kafiye dışında, şair tarafından pürüzsüz bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Eser, yarı hikâye ve yarı temsil tarzında yazılmış olup, arada hareketi hazırlayıcı ve izah edici monologlara ve canlı tasvirlerin bulunduğu sahnelere yer verilmiştir.

Kaşgârlı Mahmut ve onun eseri Divânü Lügati't-Türk ile çağdaştır, hatta hemen hemen aynı yıllarda yazılmış olması o dönem Türkçenin gördüğü itibar açısından da dikkate değer.

Kutadgu Bilig'in Özellikleri :

1- 11. yy'da (1069 - 1070) Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
2- Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur.
3- Kutadgu Bilig "mutluluk veren bilgi", "hükümet olma bilgisi" gibi anlamlara gelir.
4- Didaktik (öğretici) bir eserdir.
5- Mesnevi şeklinde ve aruz vezniyle 6645 beyit olarak yazılmıştır.
6- Eserde 173 de dörtlük vardır.
7- Eserde, toplum hayatındaki bozuklukları düzeltecek, insanı mutlu edecek yolların neler olduğu belirtilmiş; bunun yolları, devrin hükümdarına öğütler halinde gösterilmiştir.
8- Eserde ahlak ve dinin önemi, devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir. Bu açıdan esere bir siyaset kitabı da denebilir.
9- Edebiyatımızda aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eser olarak kabul edilmektedir. 10- Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır.
11- Eserde dört sembolik şahsiyet yer alır. (Ögdülmiş, Odgurmış, Aytoldı, Güntogdı)
12- Eserde “adalet, akıl, akıbet ve mutluluk” gibi dört soyut kavram ele alınmıştır.
13- Karahanlı Türkçesiyle yazılmıştır.
14- Eserde dönemine göre yalın bir Türkçe kullanılmıştır. (Hakaniye Türkçesi)
15- Bilinen üç nüshası, bugün Fergana, Viyana ve Mısır'da bulunmaktadır.
16- Atasözü gibi özlü sözlere yer vermesinden dolayı Türk kültürü açısından önemli bir değeri vardır.
17- Eserde karşılıklı konuşmaların olmasından dolayı bir tiyatro havası da vardır.
18- Kitap, Türk dilinin araştırmaları konusunda en temel ve önemli kaynak eserlerin başında gelmektedir.


Kutadgu Bilig'den Seçme Sözler: 

* Akıl senin için iyi ve yeminli bir dosttur. Bilgi senin için çok merhametli bir kardeştir.
* Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil dili ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
* Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık.
* Bir insan bütün dünyaya tamamen sahip olsa bile, sonunda dünyada kalır; onun kısmetine ancak iki top bez (kefen) düşer.
* Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar; sen kaçarsan o seni kovalar..
* Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer.
* Bütün halka içten gelen merhamet göster.
* Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
* Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur; kibirli insanın itibari günden güne azalır.
* Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası, kendinden daha candan birini bulamazsın.
* Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.
* Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
* Elini uzatarak gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin.
* Ey asil insan! insanlığı elinden bırakma; insanlığa karşı daima insanlıkla muamele et.
* İşi adaletle yap, buna gayret et; hiç bir zaman zulüm etme.
* Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan saadet sana bağlanır.
* Hiç bir işte acele etme, sabırlı ol, kendini tut; sabırlı insanlar arzularına erişirler.
* Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye, fakat helal ye.
* Hangi işe girersen, önce sonunu düşün; sonu düşünülmeyen işler, insana zarar getirir.
* Başkasının zararını isteme, kendin de zarar verme; hep iyilik yap, kendi heva ve heveslerine hakim ol.
* Bak, doğan ölür; ondan, eser olarak, söz kalır; sözünü iyi söyle! ölümsüz olursun.
* İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir; mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebali altında kalır.
* İnsan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsan az değil, doğruluk azdır.
* İnsanın bunca zahmet çekmesi hep boğazı ve sırtı içindir. Mal toplar, yiyemez; öldükten sonra da vebalı altında kalır.
* Çok mal aç gözlüyü doyurmaz. Ecel gelince pişman olur, fakat artık işini yoluna koyamaz.
* Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.
* Kötülük edersen, kötülüğün karşılığı pişmanlıktır. Elinden gelirse, kötülüğün inadına iyilik yap.
* Çok dinle fakat az konuş. Sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.
* Fenalık cahillikten doğar, hastalıklar kötülükler hep aynı noksanlıktan ileri gelir. Fakat tedavi ile hastalara şifa verilebilir; terbiye ile kötüler iyi edilebilir; okumak yoluyla da bilgisizlere bilgi verilmiş olur.
* Gönlünü ve dilini doğru tut!
* Gurur faydasızdır, o insanları kendinden soğutur. Alçak gönüllülük ise insanı yükseltir.
* Halka faydalı ol, onlara zarar verme!
* Her mahlûk kendi nasibini alır. Yürüyenler yiyeceklerini ve uçanlar da yemlerini bulurlar.
* Her sözü söz diye ağzından çıkarma. Lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.
* Her bakımdan tam zengin olmak istersen, kanaatkâr ol. Böylece kendi nasibini elde etmiş olursun.
* Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.
* İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile hareket et. Acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir.
* İnen yükselir, yükselen iner, parlayan söner ve yükselen durur.
* İnsan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.
* İnsan, binlerce yaşasa, arzu ettiği şeylere kavuşsa bile, yine dileği bitmez.
* İnsana insanlığı nisbetinde mukabelede bulun. Böyle mukabelede bulunduğu için, insana insan adı verilmiştir.
* İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saadet bulur. İnsanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.
* İnsanların seçkini insanlığa faydalı olan insandır. Halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır.
* İyi hareket et, kötülerin zararlarını ortadan kaldır!
* Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur.
* Kimin sana biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını yapmalısın.
* Kötülük değersiz bir şey olduğu için, onu yapan da değersizdir.
* Menfaat sandalyeye benzer; başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan seni yükseltir.
* Öfke ve gazapla işe yaklaşma; eğer yaklaşırsan, ömrü heder edersin.
* Söz ağızda iken sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi onun esirdir.
* Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...