10 Aralık 2019 Salı

BC547 Transistörün Bacak Bağlantıları, Katalog Bilgileri ve Teknik Özellikleri, Muadili, Karşılığı Nelerdir?

BC547 Transistörün Bacak Bağlantıları :

BC547 transistörün düz kısmında yazısını okuyabilecek şekilde bacakları aşağı bakar tuttuğunuzda, soldaki ucu kollektör, ortadaki ucu beyz, sağdaki ucu emiterdir. Yukarıdaki şekilde 1 nolu uç emiter, 2 nolu uç beyz, 3 nolu uç kollektör uçlarıdır.

BC238 Transistörün Katalog Bilgileri ve Teknik Özellikleri :

BC238 ; NPN tipi bir transistördür.

Kollektör-Emitör arası maksimum voltaj (VCE(max)): 45V

Maksimum kollektör akımı (IC(max)): 100mA

Kollektördeki maksimum güç tüketimi (VCEIC): 500mW

Kollektör-Emitör arası doyum voltajı (VCE(sat)):

IC=10mA için 90mV

IC=100mA için 0.2V

hFE(ßDC):

BC547A için 110 ile 220 arası

BC547B için 200 ile 450 arası

BC547C için 420 ile 800 arası

BC547 Muadili, Karşılığı :

BC107(3) , BC171(7) , BC182(7) , BC207(8) , BC237(7) , BC382(7) , BC582(7)

Negatif Limanlardan Pozitif Sulara (Oğuz Saygın) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Negatif Limanlardan Pozitif Sulara

Kitabın Yazarı : Oğuz Saygın

Kitap Hakkında Bilgi :

Her şeyi Yapabilirsiniz! Evet! "Yapabileceğinize inandığınız her şeyi yapabilirsiniz." Bu mesajı yaşanmış olaylarla vermeye çalıştım sizlere. Çünkü amacım kurallar anlatmak değil, kişilerin pozitif yaşamalarını sağlayabilecek bir rota belirleyebilmelerine yardımcı olmaktı.

Bu nedenle kitabımın ismiyle bile kişilere olumluyu yansıtmasını ve olumluyu çağrıştırmasını istedim. Unutmayın!...

Geminin rotasını kaptan belirler. Hayatınızın rotasını düşünceleriniz... Düşüncelerinizin rotasını ise yalnız ve yalnızca siz...

Kitabın Özeti :

Oğuz Saygın, Beyninizdeki Zincirleri Kırın adlı ilk bölümde, verdiği seminerler neticesinde insanlarda meydana gelen değişimin çok ilginç örneğini anlatmaktadır.

Ayrıca hayatındaki büyük değişikliklere, topluluk önünde nasıl konuşmayı öğrendiğine, adanmak denilen kelimenin hayatından canlı örneklerle tarifine ve başarıyı anlatırken kendisinin nasıl başardığına değinmiştir.

İkinci bölümü NLP varsayımları ile ilgilidir.

Hedefe doğru adlı üçüncü bölümde, hedef merkezli yaşamanın insanlara kazandırdıklarından söz etmektedir.

Sorular cevaplardır adlı dördüncü bölümde, okuyucuları biraz düşünmeye sevk etmek için başarı ve motivasyonla ilgili güzel sözleri düşündürücü bilmecelere dönüştürerek anlatmaktadır.

Bir şeyi gerçekleştirmeye olan arzu üç basamakta incelenebilir. En alt basamağın adı dilektir. Eğer biz arzu ettiğimiz şeye, bir sinemaya gitmek kadar önem veriyorsak bunun gerçekleşmesi çok zordur. İkinci, istek basamağına çıkmış olan bir arzu artık bizim tarafımızdan ciddi ciddi gerçekleştirilmesi düşünülen bir hedeftir. Bu mertebeye yükselmiş bir hedefin gerçekleştirilmesine tarafımızdan yatırım yapılmaya başlanır. Üçüncü basamağın adı adanmaktır. Adanmanın en basit tarifi bir işin delisi olmaktır. Bir işin delisi oldunuz mu, artık o sizin damarlarınızda dolaşmaya başlar. Günde 24 saat onunla meşgul olursunuz.

Üstün Başarı (Acar Baltaş ) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Üstün Başarı

Kitabın Yazarı : Acar Baltaş

Kitap Hakkında Bilgi :

Stres altında ezilmeden öğrenmede ve sınavlarda üstün başarı...
Anne, babaların ve öğretmenlerin el kitabı...

Baltaş, "Üstün Başarı" kitabında kaygılar içinde boğulan öğrencilere, etkin öğrenme yöntemleri yanında, sınava dair ipuçları ve sınav stresinden kurtulmak konusunda "etkin ve "acil" öneriler veriyor. Her yaşta okur için çok yararlı olan "Üstün Başarı", kitaplığınızda "Stres ve Başaçıkma Yolları" ile birlikte yer almalı ve mutlaka okunmalı...

Kitabın Özeti :

Yaşamınızda aşağıdaki sorular varsa bu kitap okunacak kitap olarak tanımlanır.

* Çalışmak istediğiniz halde çalışamıyorsanız.
* Sıkıntı ve kaygılarınızdan ötürü dikkatinizi toplayamıyorsanız.
* Yaklaşan sınavların baskısı altında eziliyorsanız.
* Öğrendiklerinizi hatırlayamıyorsanız.

Bu sorularla ilgili çözümleri bu kitapta bulabilirsiniz. Bu kitabı okursanız size katacağı özelliklerden bazı örnekler;

* Öğrenmenin özünü ulaşarak başarılı olmanın yolarını
* Çalışma davranışınızı, sınav kaygınızı ve stres düzeyinizi ölçmek için özel testleri,
* Hızlı okuma ve bilgiyi özümleme tekniklerini,
* Unutmayı önleme ve hafızayı geliştirme için özel yöntemleri,
* Öğrenmenin bilimsel esaslarını ve ÜSTÜN BAŞARI ya ulaşmanın anahtarlarını bulacaksınız.

Başarılı olmak konusunda en önemli ölçüt, başarılı olmak için hedefinizi (amacınızı) tespit edin olmalıdır. Başarı için, öğrencinin, kişinin hayattan ne beklediğini ve amacının ne olduğunu şuanda bilmesi gerekir.

Başarılı olmanın tek ve mutlak ölçüsü iyi bir üniversiteye girmek, herkesin gıpta ettiği bir mesleğe sahip olmak değildir. Bu sonuç elbette önemlidir ama insan, yetenekli olduğu çok değişik alanlarda, severek yapabileceği çeşitli işlerde kendini ortaya koyabilmişse, yaşamdan zevk alan biri ise, başarılı olmuş demektir.

Hayatta en büyük amaç mutlu olmaktır. Her şey bunun uğruna yapılmaktadır. Ancak herkesin mutlu olmak için kullandığı araçlar farklıdır. Önemli olan kişinin kendini mutlu edecek araçları araması ve bulduğunda elde etmek için çalışması ve mücadele etmesi gerekir.

Sadık Bey (Pınar Kür) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Sadık Bey

Kitabın Yazarı : Pınar Kür

Kitap Hakkında Bilgi :

Sadık Bey, ellili yaşların sonlarında, büyük bir şirketin küçük hissedarı, boşanmış, bir kız çocuk ve bir torun sahibi...

Sadık Bey ertelediklerinin yerine koyduklarıyla yaşıyor ve özellikle anılması gereken bir sorunu da yok. Enikonu yolunda bir yaşam.

Ama Sadık Bey bir gün, değişirken farkına bile varmadığı şeyleri kurcalamaya kalkıyor...

Usta yazar Pınar Kür, Sadık Bey'le okurlarına sadece bir roman değil, her gün çeşitli benzerleriyle karşılaştıkları orta halli, orta sınıflı ve orta yaşlı efendi insanların karanlık dünyalarını da sunuyor.

"Merdivenleri ağır ağır çıkıyordu. Ve şiiri kendi kendine mırıldanıyordu: Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden... Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak... OLMAYACAK... Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak. Başını kaldırıp yukarı baktı. Yaşadığı apartmanın dar merdivenlerinin tepesinde sema falan yoktu - ya da işte görünmüyordu. Şiirin gerisini hatırlayamadı. Epey uzun sürdü beşinci kata varması. Daireyi gençliğinde alıyorsun, merdiven, yokuş gibi şeyleri tehditkâr bulmadığın yıllarda... Sonra günü geldiğinde... soluk soluğa kalıyorsun."
Kitabın Özeti :

Sadık Bey, küçüklüğünden beri en yakın arkadaşı olan Ertuğrul ile aynı şirkette çalışmaktadır. Ertuğrul gençliğinde okul ve dersler konusunda zorlanır. Sadık Bey’in yardımları ile okulu bitirir. Ertuğrul’un babası dükkan sahibi bir esnaftır. Sadık Bey ise öğretmen bir baba ve hemşire bir annenin çocuğudur. Okul bittikten sonra aynı yerde çalışmaya başlarlar. Sadık Bey işlerde geri planda kalırken Ertuğrul daha önde gözükmektedir. Aynı şirkette Ertuğrul patron olurken Sadık Bey muhasebe müdürü olur.

Sadık Bey otuz birli yaşlardayken Ertuğrul’un önerisi ile iş başvurusuna gelen yirmi yaşında Nuriye adlı bayanın işe alınmasına karar verir. Nuriye ile evlenirler. Nurcan adında bir kızları olur. Sadık ve Nuriye anlaşamayıp bir süre sonra boşanırlar. Kızı Nurcan genç yaşında söz dinlemeyip serseri bir adamla evlenir. Caner adında bir oğlu olur. Nurcan sürekli oğlu Caner’in hastalığını bahane ederek babasından para ister.

Yine bir gün babasından oğlunun ameliyatı için para isteyen kızı, babasının efkarlanıp meyhaneye gitmesine sebep olur. Her zaman gittiği meyhaneye giden Sadık Bey, salonun tıklım tıklım dolu olduğunu görünce tek başına oturan bir adamın karşısına oturmak zorunda kalır. Sadık Bey’den sonra biraz daha oturan adam masadan kalkar. Meyhaneden ayrılmak üzere arabasına giden Sadık Bey, masada karşısında oturan adamın kendisini beklediğini ve Taksim’e gideceğini öğrenir. Adamı Taksim’e bırakıp evine geçen Sadık Bey kitap okurken uyuyakalır.

Ertuğrul ve Sadık Bey bir gün yemeğe çıkarlar. Ertuğrul bir şirketten ortaklık teklifi aldıklarını ve bu sebeple bazı işçileri işten çıkarmayı düşündüklerini bu görevi de şirkette çalışan Perim Hanım ve Sadık’a verdiğini açıklar. Sadık dosyaları alarak inceler. Yıllardır şirkete emek veren, çocuğu olan insanların işten çıkarılacak olmasına çok üzülür. Nasıl karar vereceğini bilemez. İnsanların işe başlama tarihlerine bakmak ister.

Ertuğrul’un haberi olmadan bazı insanları koruyacak kararlar almak ister. Bunu öğrenen Ertuğrul Bey, Sadık’ı çağırır. Ertuğrul, Sadık çalışanların bilgilerini kendi şahsi bilgisayarına kopyaladığı için tazminatsız ve ikramiyesiz işine son verir. Bu karar karşısında yıkılan Sadık hiçbir şey söylemeden iş yerini terk edip eve gider. Hayatını gözden geçirir. Pişmanlıkları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer. Bu şirketi büyütmek için sevdiği kızın yanına Paris’e gitmekten vazgeçtiğini hatırlayarak büyük pişmanlık duyar. Sadık Bey evinde ölü bulunur.

Trendeki Kız (Paula Hawkins) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Trendeki Kız

Kitabın Yazarı : Paula Hawkins

Kitap Hakkında Bilgi :

Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.

"Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka okuyun!"
-S.J. Watson-

"Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock'u."
-Terry Hayes-

"Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman."
-Lisa Gardner-

"Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik-gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!"
-Publishers Weekly-

"Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile, Hawkins olayları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan kaçınılmaz bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar."
-Kirkus-

"Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi farklı bir sürprizle karşılıyor."
-Entertainment Weekly-

Kitabın Özeti :

Rachel her gün trenle yolculuk etmektedir. Tren yolunun hemen kenarında evleri olan bir çift onun dikkatini çeker. Rachel her gün sabah akşam tren yolculuğu yaparak etrafını izler. Güzergahı gereği her gün aynı yerde yavaşlayıp duran tren, Rachel’in dikkatini bir ev üzerinde yoğunlaştırmasına sebep olur.

O evde bir çiftin yaşadığı mutlu, huzurlu hayat Rachel’in o kadar dikkatini çeker ki kendince onlara isim bile verir. Belki de o çiftin Rachel’in dikkatini çekmesinin sebebi, kendisinin de oralarda bulunan bir evle ilgili geçmişte hayaller kurmasından kaynaklanır. Rachel bu çifti kafasında canlandırır, onların nasıl birileri olduklarını, nelerden hoşlandıklarını, nasıl yaşadıklarını hayal eder.

Rachel, geçmişte bir evlilik yapar ve çocuğunun olmayacağını öğrenir. Sonrasında bunalıma girerek içmeye başlar ve alkolik olur. Rachel’in eşi de onu aldatır ve aldattığı kadınla evlenerek bir çocuk sahibi olurlar. Bununla kalmaz Rachel’in hayalini kurduğu evde de otururlar. Bu çifte her bakışında kendi yaşamını, hayallerini gören Rachel, bir gün kadını bir başka adamla görür ve hayal kırıklığına uğrar.

Bir gün trenle seyahat ederken bu çiftin ilginç bir olayına rastlayan Rachel ertesi gün kadının ortadan kaybolduğunu ve kocasının şok içinde olduğunu öğrenir. Kaybolan kadın hakkında şüpheli kadının kocasıdır. Rachel buna inanmak istemez. Birkaç gün önce kadını bir başkasıyla gördüğünü kadının eşine söylemek için yola çıkar. Kadının eşine ve polise gördüklerini anlatır. Alkolik olan Rachel’a kimse inanmaz.

Polis kaybolan kadının cesedini bulur. Kadının hamile olduğu tespit edilir. Şüpheler artık kadının kocası ve aldattığı sevgilisi olan adamın üzerindedir. Rachel de olayın içine girer.

Savaşçı (Doğan Cüceloğlu) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Savaşçı

Kitabın Yazarı : Doğan Cüceloğlu

Kitap Hakkında Bilgi :

E. E. Cummings der ki; Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,kendin olarak kalabilmek,dünyanın en zor savaşını vermek demektir.Bu savaş bir başladı mı,artık hiç bitmez!…

Anlamlı ve Coşkulu Bir Yaşam İçin Savaşçı kitabında böyle bir savaştan söz ediyoruz. Söz ediyorum değil, söz ediyoz; çünkü kitabı Arif Bey'le beraber oluşturduk. Arif Bey kimdir?

Arif Bey, bu kitapta benimle konuşan bir sınıf öğretmeni. O beni bulmadı, aslında ben onu buldum. Uzun zamandır öğretmenlere ulaşmak, onlarla bir diyalog başlatmak gereksinmesi duyuyordum. Arif Bey'i böyle bir arayışın sonucunda buldum.

Arif Bey'in yüreğinde sıkıntı var. Çabalıyor. Anlamak istiyor, yapmak istiyor. Destek bulamıyor. Ve yalnız!... (Doğan Cüceloğlu)

Kitabın Özeti :

Kitabın içerisinde yer alan karakterlerden yazarın kendisi, gerçekte de olduğu gibi algılama, öğrenme, psikoloji ve iletişim konularında uzman ve tanınmış bir öğretim görevlisidir. Arif Bey ise mutsuz, kendini aptal gibi hisseden, ne istediğini bilmeyen, yalnız, kendisini kaybolmuş hisseden bir sınıf öğretmenidir.

İki karakterin tanışmalarından sonra kitap içerisindeki konular Arif Bey’in soruları ve yazarın; hayatı, psikolojiyi, toplumu, felsefeyi, iletişim ve insan ilişkilerini konu edinen cevaplarıyla, soru-cevap şeklinde okuyucuya aktarılıyor.

Birinci bölümde arayıştan söz ediliyor. Anlamını yitiren bir yaşamın temel sorununun bireyin varoluşunda sadece kendisi için önemli gördüğü kişiler tarafından tanınmayı, kabul edilmeyi, sevilmeyi, özlenmeyi, değerli bulunup güvenilmeyi istemesi biçiminde yaşaması, kendine özgün bireysel yaşamın olmaması, kendi yaşamının dansını yapamaması olduğu anlatılıyor. Savaşçıdan (özgün yaşamaya kendini adayan insan) bahsediliyor ve arayışa geçme zamanının geldiği hatırlatılıyor.

İkinci bölümde arayış sonucunda farkına varma ve uyanıştan söz ediliyor. Kişi ancak uyandıktan sonra, daha önce uyuyor olduğunu kavrıyor. Yazar CARL SUNG’ın “Kendi kalbine bakmayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.” sözüyle uyuyan kişinin uyuduğunu bilmezse gördüğünün rüya olduğunu anlayamayacağını ve farkına varmanın uyanış için ne derece önemli olduğunu vurguluyor.

Peki bundan sonra ne olacaktır. Üçüncü bölümde niyet etmekten ve savaşçının anlamından bahsediliyor. Savaşçının başkası için değil, kendi gönlü, kendi niyetiyle, kendi yaşamı için savaşçı olduğu vurgulanıyor. Niyetin de anlamlı ve coşkulu bir yarın yaşatmak için yapılması, ancak bu yarının “kişisel bütünlük içinde bildiğimizi bilerek, bilmediğimizin farkında olarak, ikisi arasındaki farkın bilincinde gerçeğe sürekli saygılı olarak“ atılabileceği belirtiliyor.

Dördüncü bölümde yarını ancak kişisel bütünlük içinde yaratabileceğimizden ve bütün kötülüklerin anası, bütün yanlışlıkların, geriliklerin kaynağının gerçeğe saygısızlık olduğu Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözüyle vurgulanıyor. İlişkilerde tutarlılık ve vicdan konuları işleniyor. Beşinci bölümde yarını yaratmak için güçlü olmak gerektiğini söylüyor. Bu gücün nereden geleceği sorusuna, “kim olduğunu bil” diyor. “Kişinin gerçek gücü ortada” ve devam ediyor: “nasıl konuşacağını bil; kiminle, neyi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacaksın? En önemlisi niçin konuşacaksın? BİL” diyor.

Altıncı bölümde yaşamdaki sorumluluk ve savaşçının sorumluluğundan bahsediliyor. Yaşam kimin sorumluluğu? diye bir soruya yazar “Kimine göre ana-babanın; kimine göre evlendiği eşinin; kimine göre komşusunun; kimine göre onu çalıştıran şirketin; kimine göre devletin; kimine göreyse yaşamda sorumluluk diye bir şey yoktur.” diyor. Yedinci bölümde “Şimdi ve şu anı yaşama tembelliği” neden bu kadar yaygın? Neden görmeyiz bize bakan gözleri, neden kırarız gönülleri, neden pişmanlıklar içinde yuvarlanır gideriz? Sorularının yanıtı savaşçının ölüm bilinci içinde irdeleniyor.

Sekizinci bölümde sıradan, kaybolmuş, güçsüz bir insanın dahi savaşçı olabileceği, bunun yolunun da değişim olduğu belirtiliyor. Bu değişimin nasıl olacağı sorusuna “Farkına vararak ve farkına vardığını yaşayarak.” diyor yazar. Dokuzuncu bölümde bitmemiş işlerle tanışıyoruz. Bitmemiş işler bitmeden gücümüzü kazanamayacağımız; şimdi ve şu anın tembelliğinden kurtulmamız gerektiği anlatılıyor ve örnek olarak onuncu bölümde Don Juan savaşçı olmanın güçlü örneklerini veriyor.

On birinci bölümde Arif Bey’le yazarın son buluşmasında konuşulanlar genel bir gözden geçiriliyor. Arif Bey’in ilk tanışmadaki psikolojik durumu ile en son durumu karşılaştırılıyor. Konuşulanların gözden geçirilmesi yapılırken yazar kitabın bütününü daha sade ve açık bir dille özet şeklinde okuyucuya tekrar veriyor. Bir insanın düşüncelerinin ve yaşamının nasıl değişebileceği konusu Arif Bey’in düşünceleriyle ortaya konuluyor.

Zor Kişiliklerle Yaşamak (Christophe Andre, François Lelord) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Zor Kişiliklerle Yaşamak

Kitabın Yazarı : Christophe Andre, François Lelord

Kitap Hakkında Bilgi :

"Zor Kişilikler"le Yaşamak. Psikiyatr ve tedavi uzmanı olan kitabın yazarları yapıtlarında on iki büyük kişilik tipini ele alarak son derece ilginç bir portreler galerisi oluşturuyorlar. Yaşam koşulları bizleri kaçınılmaz olarak bir zor kişilikle ilişkide bulunmaya götürebilir. Bu bir komşu, patron, iş arkadaşı, eş ya da anne-baba olabilir. "Zor Kişilikler" doğal olaylar gibidir. Onlar her zaman vardır ve her zaman da var olacaklardır. Onlara öfkelenmek kötü havaya ya da yer çekimi yasasına kızmak kadar boşunadır. Eğer bir paranoyakı, bir narsisi, kaygılı ya da depresif bir kişiliği anlamaya ve benimsemeye çalışırsanız, çıkarabilecekleri sorunlara daha kolay karşı koyabilirsiniz. Kitabın temel iletisi, bu kişiliklerin insan olarak varlıklarını kabul etmekte odaklanmaktadır. Unutmamak gerekir ki, bu kişiler böyle olmayı kendileri seçmediler. Kim, aşırı derecede kaygılı, itici, kuşkucu, başkalarına bağımlı ya da kafayı ayrıntılara takan biri olmayı özgürce seçer. Akıcı ve zaman zaman mizahi sınırları zorlayan bir uslupla yazılmış olan bu kitap aslında bizlere mutlluk reçetelerinden birini sunmakta ve "Zor Kişilikler"i tanıtırken, kendimizi tanımamızı sağlamaktadır.

Kitabın Özeti :

Zor Kişiliklerle Yaşamak kitabında, on iki ayrı kişilik tipinin kendilerini ve başkalarını nasıl gördüğü anlatılıyor. “Zor kişiliğin” kendine ve dünyaya bakış açısını anladığımız zaman, bu kişinin bazı davranışlarını açıklamanın nasıl da kolaylaştığı anlatılıyor. Kitap hayatımızdaki “zor kişiliklerle” beraber nasıl yaşayacağımızı anlatmanın dışında, kendimizi daha iyi tanımamıza ve kendimizde “zor kişilik” özelliklerinden bazılarının bulunup bulunmadığını anlamamıza da yardım ediyor.

BİRİNCİ BÖLÜM: “Kaygılı Kişilikler”

Kaygılı kişiliğin belli başlı özellikleri:

– Kendisi ve yakınları için, günlük yaşamın tehlikelerine oranla çok yoğun ve sıkça endişe duymak,
– Çoğunlukla fiziksel aşırı bir gerilim,
– Sürekli biçimde tehlikeleri düşünmek, tehlike riski düşük (gerçekleşme ihtimali az veya ciddi olmayan) olayları kontrol edebilmek için bile beklentiler içinde olmak.

Kaygılı kişilerin temel inanışı şu şekilde ifade edilebilir: “Dünya, her an bir felaketin meydana gelebileceği tehlikeli bir yerdir. Çok dikkatli olunarak, olayların ve kazaların çoğu önlenebilir.” Bu düşüncelere birçok insan sahip olabilir ama kaygılı kişilerde bu düşünceler daha sık ve yoğun görülür. Kaygılı kişilikler nasıl idare edilir?

Şunları yapın:

– Güvenilir olduğunuzu gösterin.
– Geniş ve hoşgörülü olmasına yardımcı olun.

Şunları yapmayın:

– Kendi sıkıntılarınızı boşu boşuna onunla paylaşmayın.
– Can sıkıcı konuşmalardan uzak durun.

Eğer patronunuz ise, onun için güvenilir bir kişi olun. Eğer eşiniz ise, yamaç paraşütü kurslarına yazıldığınızı söylemeyin. İş arkadaşınız ya da yardımcınız ise, kaygılı olma özelliklerini önceden tahmin ve hazırlama için kullanmayı bilin.

İKİNCİ BÖLÜM: “Paranoyak Kişilikler”


Paranoyak kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

Güvensizlik
* Kendi hakkındaki kötü niyetlerinden dolayı diğer insanlardan kuşkulanır.
* Çevresinde dönen olaylara karşı çok dikkatlidir ve hep tetiktedir. Kimseye içini dökmez, kuşkucudur.
* Başkalarının, hatta kendi yakınlarının dürüstlüğünden bile kuşku duyar, çoğunlukla kıskançtır.
* Olayın bütününü göz önünde bulundurmadan, canla başla kuşkularının kanıtlarını ayrıntılarda arar.

Katılık
* Kendini akılcı, soğuk, mantıklı gösterir ve başkalarının gösterdiği kanıtlara direnir.
* Sevgi ya da olumlu duygular göstermede güçlük çeker, mizah yönü gelişmemiştir.

Paranoyak kişi, dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu ve kendisinin de her an bir yara alabileceğini, bu durumda kendisini koruması gerektiğini düşünür.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: “Histriyonik (Oyuncu) Kişilikler”


Bu kişiliğin özellikleri şunlardır:

* Başkalarının dikkatini çekmeye çalışır, genel ilginin odağı olmadığı ortamlardan hoşlanmaz. Yoğun olarak etrafındakilerin sevgisini arar.
* Sık sık değişen duygularını dramatize ederek açığa vurur.
* Daha çok izlenimlerini yansıtan, açık olmayan ve ayrıntıları kaçıran duygusal bir konuşma tarzı vardır.

Oyuncu kişilikler ilk başta çok çekici görünebilirler; ancak aşırı gösterileri, mizaç değiştirmeleri, ilgiye olan susuzlukları, birlikte olduğu kişiyi yorar ve ondan uzaklaşmasına yol açar.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: “Saplantı Kişilikler”


Saplantı kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Mükemmelliyetçilik: Çoğunlukla sonucu etkileyecek kadar ayrıntılara, prosedürlere, düzenlemelere ve sıralamaya aşırı derecede dikkat eder.
* Diretme: İnatçıdır. Her şeyin kurallarına ve onun beklentisine uygun biçimde yapılması için ısrar eder.
* İlişkilerde soğukluk: Sıcak duygularını ifade etmekte zorlanır. Çoğunlukla şekilci, soğuk ve sıkıntılıdır.
* Kuşku: Bir hata yapmaktan korktuğundan karar vermekte zorlanır. Aşırı derecede tereddüt eder ve ince düşünür.
* Ahlaki sağlamlık: Aşırı boyutlarda vicdanlı ve titizdir.

Saplantılı kişiliğin temel inancı şu şekildedir:

- “Kurallara uyulsaydı her şey daha iyi olurdu.”
– “Bir şey %100 mükemmel değilse, bu tam bir başarısızlıktır.”

Saplantılı kişi “insanların çoğunlukla güvenilmez olduklarına ve yaptıklarının sürekli olarak denetlenmesi gerektiğine” inanır ve eve her girişinde şöminenin üzerinde bulacağı bir toz parçası ya da musluktaki yıkanmamış bardak, ilgili kişinin ev işlerini doğru dürüst (yani onun mükemmellik ideallerine uygun olarak) yapamadığı inancını doğrulayacaktır.

BEŞİNCİ BÖLÜM: “Narsist (Özsever) Kişilikler”

Narsist kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Olağanüstü ve ayrıcalıklı olduğu duygusunu taşır. O her şeyi herkesten daha çok hak etmektedir.
* Aşk ve meslek yaşamında elde edilecek büyük başarıların tutkularıyla doludur.
* Çoğunlukla fiziksel görünümüne ve giysilerine pek düşkündür.

Başkalarıyla olan ilişkileri:
* İlgi ve ayrıcalıklar bekler ama karşılık vermeye zorunluluk hissetmez.
* Beklediği ayrıcalıklar kendisine sunulmazsa kızar ve öfkelenir.
* Amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır ve sömürür.
* Kendini başkalarının yerine koyma duygusu gelişmemiştir, başkalarının duygularından etkilenmez.

Narsist kişliğin temel inancını, şu cümleler özetleyebilir: “Ben olağanüstü bir varlığım, diğerlerinden daha çok şeye layığım, herkes bana saygı duymalı.”

Narsist kişiler kuralların sıradan insanlar için konulduğunu ve kendisine uygulanmaması gerektiğini düşünür. Vergi kaçırıp yakalandığında, kendini sadece kaygılı ve kırgın değil aynı zamanda aşağılanmış hisseder. Onun gibi olağanüstü bir varlık, nasıl olur da herkes için yapılmış bir kurala uymaya zorlanabilir?

ALTINCI BÖLÜM: “Şizoid (İçe Kapanık) Kişilikler”
Şizoid kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Çoğunlukla anlaşılmaları güç, ilgisiz ve tasasız bir görüntü çizerler.
* Başkalarının iltifatlarına ya da eleştirilerine ilgi göstermez havalardadırlar.
* Özellikle tek başına gerçekleştirilen etkinlikleri seçerler.
* Samimi dostları az sayıda ve genellikle aile çevresindedir. Birine kolay bağlanamazlar.
* Başkaları ile birlikte olmayı aramazlar.

Şizoid kişiliğin temel inancını şu cümleler özetleyebilir: “Başkalarıyla ilişkiler önceden kestirilemez ve yorucudur, aynı zamanda da yanlış anlamaların kaynağıdır. İlişki kurmamak en iyisidir.”

YEDİNCİ BÖLÜM: “A Tipi Davranışlar”

A Tipi Davranış özelliği sergileyenler;

* Zamana karşı mücadele: Sabırsız, tek düşüncesi daha hızlı davranmak, sınırlı zamana maksimum işi sığdırıyor, özen ve kesinliğe düşkün, insanların yavaşlıklarına tahammülsüzdür.
* Yarışma duygusu: Görüşmeler, eğlence sporları gibi yaşamın suya sabuna dokunmayan aktivitelerinde bile “kazanma” isteği ön plandadır.
* Olaya katılma: Çok çalışıyor, işi fazlasıyla benimsiyor ve eğlenceyi bile amaca yönelik bir görev hâline getiriyor.

A tipi davranış özelliği sergileyen kişinin temel inancını şu cümleler özetleyebilir: “Bütün olayları kontrol etme durumuna gelebilmeliyim. Aldığım her işi başarmalıyım.”

SEKİZİNCİ BÖLÜM: “Depresif Kişilikler”


Depresif kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Karamsarlık: Olayların kötü yanlarını, olası tehlikeleri öne çıkarır; olayların olumsuz yönünü abartarak, olumlu yönünü küçümser.
* Hüzünlü mizaç: Yolunda gitmeyen bir şey olmasa bile hep üzüntülü, ağlamaklı durumdadır.
* Anhedoni (hazsızlık): Hoş olarak kabul edilen şeylerden bile (eğlence, mutlu olaylar) az zevk alır.
* Kendini küçük görme: “Diğerlerinin seviyesinde” görmez, uyum sağlayamaz ve suçluluk duyar (başkaları onu takdir etse bile).

Depresif kişiliğin üç unsurdan oluşan negatif bir dünya görüşüne sahip olduğu söylenebilir:

– Kendi hakkındaki olumsuz görüş: “Ben onların seviyesinde değilim.”
– Dünya hakkında olumsuz görüş: “Hayat zor ve haksızlıklarla dolu.”
– Gelecek hakkında olumsuz görüş: “Benim ve yakınlarım için iyi işler gitmeyecek.”

Kendi benliği, dünya ve gelecek hakkındaki bu üçlü olumsuz görüş depresif üçlü olarak adlandırılır.

DOKUZUNCU BÖLÜM: “Bağımlı Kişilikler”

Bağımlı kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Başkaları tarafından desteklenme ve rahatlama ihtiyacı:
– Başkasının onayı olmadan karar almaktan çekinir.
– Kendisi için önemli olan kararları almayı bir başkasına bırakır.
– Bir projeyi başlatmakta zorlanır, daha çok gelişmeleri izlemeyi yeğler.
– Yalnız kalmayı, yalnız başına iş yapmayı sever.

* İlişkilerin bozulması endişesi:
– Kimseyi gücendirmemek için hep evet der.
– Söylediği kabul edilmez ya da eleştirilirse, oldukça etkilenir ve kaygılanır.
– Başkalarına şirin görünmek için beklentisi az olan işleri kabul eder.
– Ayrılmalardan olumsuz yönde etkilenir.

ONUNCU BÖLÜM: “Edilgin Saldırgan (Pasif Agresif) Kişilikler”


Edilgen saldırgan kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Kişisel veya profesyonel alanda başkalarının isteklerine karşı genellikle bir direniş gösterir.
* Emirleri aşırı derecede tartışır, otoriteyi temsil edenleri eleştirir.
* Ancak bu işi dolaylı yoldan apar; kendisine verilen işi savsaklar, bitirmez, bilerek sonuçlandırmaz, “unutur“, anlaşılmamaktan ya da nefret edildiğinden yakınır, kendisine haksız davranıldığını ileri sürer.

ON BİRİNCİ BÖLÜM: “Sakınımlı Kişilikler”

Sakınımlı kişiliğin belli başlı özellikleri şunlardır:

* Aşırı duyarlılık: Eleştirilmekten ya da kendisiyle olay edilmesinden korkar, gülünç duruma düşmekten endişe duyar.
* Karşısındakinin iyi niyetinden emin olmadan insanlarla ilişki kurmaktan sakınır.
* Sıkıntılı duruma düşeceği ya da incinebileceği durumlardan sakınır. Yeni kişilerle tanışma, yeni bir iş, samimi bir ilişkinin gelişmesi vb.
* Kendini değersiz görme: Kendine az güvenir, yeteneklerini ve başarılarını küçümser.
* Başarısızlıktan kokrtuğu için çoğunlukla silik bir rol ya da yeteneklerinin altındaki görevleri üstlenir.

ON İKİNCİ BÖLÜM:

Bu bölümde “narsist” (özsever) kişilik, “histriyonik” (oyuncu) kişilik, “antisosyal”kişilik, “sakınımlı bağımlı” kişilik, “borderline” (sınırlı) kişilik, “şizotipik” kişilik hakkında bilgi verilmektedir.

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

Zor kişiliklerin kaynakları konusunda bilgi verilmektedir.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...