24 Aralık 2019 Salı

Tek Butonlu Köntaktör veya Röle İle Start Stop (Açma Kapama) Kumanda Devresi


Devrenin Çalışması : 

Devrede açma ve kapama işlemi için bir adet start butonu kullanılmıştır. Durdurma için stop butonu kullanılmamıştır.

Devrede kullanılan K kontaktörü start işlemi için, B kontaktörü ise stop işelemi için kullanılmaktadır. M kontaktörüne çalıştırılacak motor veya yük bağlanmalıdır.

Start butonuna basıldığında K kontaktörü çalışır. Açık kontakları kapanınca M kontaktörü ve motor da çalışmaya başlar.

Tekrar start butonuna basıldığında B kontaktörü çalışır. Kapalı kontağı açılınca M kontaktörü ve motorun çalışması durur.

7 Segmentli Ayarlanabilir 3 Amper Voltaj Regülatör Kartı - LM2596-ADJ

DC-DC step-down voltaj regülatör kartı üzerinde anahtarlamalı gerilim regülatörü olan LM2596 entegresi bulunmaktadır. Regülatör üzerinden 3 ampere kadar akım akıtılabilir. Giriş gerilimi 4-35V arasıdır. Bu aralıkta uygulanan voltaja değerine göre kart üzerindeki trimpottan yararlanırak 1.25-30V arası çıkış gerilimi elde edilebilir.

Çok kolay kullanıma sahip ve yüksek performanslı bu voltaj regülatörü kartı bir çok hobi ve robotik projenizde giriş gerilimlerinizi ayarlamanıza imkan vermektedir. Ayrıca kart üzerinde yer alan 7 segment ile giriş ve çıkış gerilimleri rahatlıkla okunabilmekte ve ayar yapılırken buradaki değer gözlenebilmektedir. Kart üzerinde yer alan buton sayesinde giriş gerilimi ile çıkış geriliminin 7 segment üzerinde gösterilmesi sağlanabilmektedir. Voltaj göstergesinin 0.1V'luk hassasiyeti vardır.

Regülatör kartı üzerinde giriş ve çıkış gerilimleri bağlantısı için 0 numara klemens yer almaktadır. Bununla birlikte giriş ve çıkışlara kablo lehimleyerek de kullanabilirsiniz.

Kart ile yapılan uygulamalarda giriş gerilimi her zaman çıkış geriliminden daha yüksek olmak zorundadır. Kart üzerinde yer alan IN+ pozitif besleme girişi, IN- toprak, OUT+ pozitif çıkış gerilimi, OUT- ise toprak çıkışıdır.

Özellikleri:

Giriş Gerilimi: 4-35V
Çıkış Gerilimi: 1.25-30V
Çıkış gerilimin 7 segment üzerinde gösterilebilmesi
Giriş geriliminin 7 segment üzerinde gösterilebilmesi
Çıkış Akımı: 3A
Kart Ölçüleri: 68x35mm

MP1584EN 3 Amper Mini Ayarlanabilir Voltaj Düşürücü Regülatör Kartı - Step Down

DC-DC step-down voltaj regülatör kartı üzerinde anahtarlamalı gerilim regülatörü bulunmaktadır. Regülatör üzerinden 3A'e kadar akım akabilmektedir. Giriş gerilimi 4.5-28V arasıdır. Bu aralıkta uygulanan voltaja değerine göre kart üzerindeki mini trimpottan yararlanılarak 0.8-20V arası çıkış gerilimi elde edilebilir.

Çok kolay kullanıma sahip ve yüksek performanslı bu voltaj regülatörü kartı bir çok hobi ve robotik projenizde giriş gerilimlerinizi ayarlamanıza imkan vermektedir.

Regülatör kartı üzerinde giriş ve çıkış gerilimleri bağlantısı için boş pin bulunmaktadır. Bu sayede erkek header lehimleyerek breadboard veya farklı kartlara entegre edilebilir veya direk kablo lehimleyerek kullanabilirsiniz.



Kart ile yapılan uygulamalarda giriş gerilimi her zaman çıkış geriliminden daha yüksek olmak zorundadır. Kart üzerinde yer alan IN+ pozitif besleme girişi, IN- toprak, OUT+ pozitif çıkış gerilimi, OUT- ise toprak çıkışıdır

Özellikleri:

Giriş Gerilimi: 4.5-28V

Çıkış Gerilimi: 0.8-20V

Çıkış Akımı: 3A

Kart Ölçüleri: 23x17x4mm

22 Aralık 2019 Pazar

Bozkırda Bir Kral Lear (İvan Turgenyev) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Bozkırda Bir Kral Lear

Kitabın Yazarı : İvan Turgenyev

Kitap Hakkında Bilgi :

Şair, öykücü, romancı ve oyun yazarı olan İvan Turgenyev 19.yüzyıl Rus edebiyatının temel taşlarındandır. Turgenyev, realizm akımına bağlı kalarak yazdığı, en önemlilerinden iki uzun öyküsünün bir araya getirildiği bu önemli seçkide, Batı Avrupa kültürünün başyapıtlarından hareketle, modern çağın eşiğinde, trajedilerin arkasında işleyen mekanizmaları gösteriyor.

Bozkırda Bir Kral Lear, Shakespeare'in yapıtının Rus derebeylerine özgü bir uyarlamasıdır: Ölümün yaklaştığını hissedince, malvarlığını kızlarına bölüştüren bir toprak ağasının kararı beklenmedik sonuçlara yol açacak, olaydaki trajedi yazgıdan çok insan hırsından kaynaklanacaktır. Asya adlı öyküde ise, Almanya'da sefahat hayatı yaşayan anlatıcı, karşılaştığı iki kardeşin karmaşık ilişkilerini çözemeyince, aşkı büyük bir hataya dönüştürecektir.

Turgenyev'in hayatından izler de taşıyan bu uzun öykülerdeki gizemli, bağımsız ve güçlü kadınlar, annesinden, kızından ve büyük aşkı Pauline Viardot'dan esintiler barındırıyor.

Kitabın Özeti :

Martin Petroviç, oldukça heybetli görünüme sahip, güçlü kuvvetli bir adamdır. Petroviçin kişilik yapısı da dış görünümü gibidir. Oldukça kaba, sert ve onurlu bir kişiliğe sahiptir. Martin Petroviç'in, Anna ve Evlampiya adında iki kızı vardır. Anna, Skötkin denen bir adamla evlidir.

Martin Petroviç, zamanın birinde güçlü kollarıyla bir kazayı engelleyip, Natalya Nikoleyevna’nın ölümüne engel olmuştur. O günden sonra bu ikisi çok iyi dost olmuştur. Bu arada genç bir kadınla evlenen Martin Petroviç karısını kaybetmiş ve dul kalmıştır. Natalya’yla aralarındaki dostluktan sonra kadın minnet göstergesi olarak kendi evinde büyütmüş olduğu genç Slötkinle, onun kızı Anna’yı evlendirmiştir.

Evlampiye ise yine Natalya’nın kendisine bulduğu Jitkov adında bir adamla nişanlıdır ve onunla evlenmeyi düşünmektedir. Kızları babalarının gölgesinde yaşamaktadır. Babaları bir gün yaşlanmış olduğu için elindeki tüm mal varlığını kızları arasında paylaştırmak ister. Her ne kadar etrafındaki insanlar bunun akıllıca olmayacağını söylese de Martin her zamanki gibi dediğim dedik tavrını devam ettirir. Daha mal paylaşımının yapıldığı ilk günden Martin kızlarında tuhaf davranışlar sezmiştir. Kayınbiraderi ise kendisiyle alay ederek en sonunda kızlarının kendisini kovacağını söylemiştir.

Bu arada uzak bir şehirdeki kız kardeşini yitiren Natalya oğluyla beraber oraya gider ve uzun bir süre orada kalır. Eve geri geldiğinde her şeyin değişmiş olduğunu görür. Slötkin bütün kontrolü ele geçirmiştir, Martine türlü türlü eziyetler yapar. Evlampiya'nın evlenmesine engel olmuştur. Martin ise gururu ve onuru kırıldığından kimseyle konuşmak dahi istemez.

Slötkin bir gün kendisini sonunda evden de kovduktan sonra Martin, Natalya’nın yanına gider. Oraya gelmekteyken kayınbiraderi Biçkinle karşılaşır. Biçkin öyle ağır konuşur ve onuruna o kadar dokunur ki Martin daha fazla dayanamaz. Eve gider, çatıya çıkar ve var gücüyle evi yıkmaya başlar. Yavaş yavaş tüm her şeyi yerinden söküp atar. Bu arada insanlar toplanmış ve bu adama haksızlık yapıldığını konuşmaktadır. Kızlarından Evlampiye ağlayıp pişmanlıkları dile getirse de Slötkin tüfeği eline alıp onu vurmakla tehdit eder. Yıkmış olduğu kirişlerden biri onun üstüne düşer ve Martin orada ölür.

Bundan sonra Natalya Moskova’ya taşınır. Aradan geçen 15 sene sonra ölür. Oğlu eski köyüne döner. Anna dul kalmıştır. Çiftliğin başında varlığına varlık katmış birisi olmuştur. Evlampiya ise o olaydan sonra otadan kaybolmuştur. Sonradan duyulduğuna göre kendisini bir manastıra kapatmış ve orada yeni bir tarikatın liderliğini yapmaktadır.

İvan İlyiç'in Ölümü (Lev Nikolayeviç Tolstoy) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İvan İlyiç'in Ölümü

Kitabın Yazarı : Lev Nikolayeviç Tolstoy

Kitap Hakkında Bilgi :

Tolstoy, İvan İlyiç'in Ölümü'nde amansız bir hastalığın kıskacındaki bir yargıcın ölüme doğru yavaş yavaş giderken kendisiyle, toplumla ve kurulu düzenle hesaplaşmasını anlatır. Tolstoy'un olgunluk eserlerinden olan bu roman, küçük cüssesine rağmen edebiyat uzmanları tarafından bir başyapıt olarak görülmüştür. Bunun birkaç sebebi var: Birincisi, 19 yüz yılın sonlarında Rusya'da henüz palazlanmaya başlayan ve aristokrasiye özenen yozlaşmış orta sınıfın durumunu tüm çıplaklığı ile ortaya koymuş olmasıdır. İkincisi, bu eser, ölüm ve yaşam arasındaki trajik karşıtlığı ve birliği hikâye eden erken romanlardan biridir. Ve üçüncüsü de Freud'dan önce sıkı bir ruh çözümlemesine girişmesidir. Bu yüzden psiko-anlatının da en önemli örneklerinden biri sayılır. Ağırlıklı olarak monologlar ve iç diyaloglarla geçen roman, üslup ve kurgu açısından Tolstoy'un diğer eserlerinden farklılaşır. Bu kez, hep yaptığı gibi tarihi bir izleğin peşinden gitmez, bu romanda daha çok tarihe not düşme derdindedir. İvan İlyiç'in Ölümü, başta ölüm ve yaşam olmak üzere pek çok şeye bakış açımızı değiştirmeye muktedir önemli bir başyapıttır.

Kitabın Özeti :

Öykü, İvan İlyiç adında bir yargıcın ölümü üzerine onun iş arkadaşları olan yargıçların kendi aralarındaki sohbetiyle başlar. Adamın ölümünü duyan arkadaşları kendi aralarında onun boşalan koltuğundan dolayı rütbe değiştireceğinden, kimisi bu vasıtayla daha yüksek bir konuma geleceğinden kimisi de bu vesileyle değişecek koltuklarından boşalacak yere kendi akrabalarından birini getirme düşüncesiyle sevinmiştir.

İvan İlyiç’in yakın arkadaşlarından Piyotr İvanoviç adamın evine gider. Cenazeyi görür. Bu arada adamın karısını Praskovya Fiyodorovna’yı görür. Kadın henüz adamın cenazesi kaldırılmamışken gelen bir arkadaşına dul maaşını nasıl alabileceğini söyler. Çünkü bu kadın para hırsıyla dolu bir kadındır.

Öykünün devam eden bölümlerinde İvan İlyiç’in ölmeden önceki hayatı anlatılır. İvan İlyiç dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Çocuklardan biri başıboş, bir baltaya sap olamamış biridir. Diğerleriyse memurluk kazanmış hayatlarına öykünebilecek bir yaşantı sürmektedirler. Bu çocuklardan en parlağı İvan İlyiçtir. Memurluk yapan kendisine yetecek kadar para kazanan biridir. Adam düzenli ve disiplinli ve olması gerekeni yapar. Kişiliği sayesinde işinde zamanla yargıç yardımcılığına yükselir.

Bu arada Fiyodorovna’yla tanışır. Beraber zaman geçirirler. İvan özgürlüğüne düşkün, arkadaşlarıyla sürekli zaman geçiren, oyun oynayan ve eğlenmesini bilen biridir. Kendisi evlenmeyi düşünmese de kadının kendisine aşık olmasından dolayı onunla evlenir. Başlarda evlilik iyi gitse de, Fiyodorovna huysuz biri çıkar. Küçük şeyleri büyütür, hayatındaki en küçük şeylerden kocasını suçlar. Bu yüzden aralarında da şiddetli tartışmalar çıkar.

Bu arada çok sayıda çocuk sahibi olurlar. Çocuk sahibi olduğundan karısının bakım işi için ondan beklentileri olur. Bu adamın özgürlüğünü kısıtlamaktadır ve ilgisiz davranmaktadır. Bu seferde karısının hışmına uğramaktadır. Aldığı yüksek maaşa rağmen adam maddi olarak kendini zor durumda görmektedir. Bu yüzden gözü işte makam olarak daha da yükselmektedir. Adam bu yüzden bir araştırma yapar. Başka bir şehire gider ve en sonunda da eski aldığı maaşın neredeyse iki katı kadar para alabileceği boş bir yargıçlık kontenjanı bulur. Tanıdığı insanların da vasıtasıyla burada çalışmaya başlar. Evini oraya taşır. Orada da lüks denebilecek bir yaşama başladığı için yine zorluklar çeker.

Başlarda bu olay karısıyla arasını biraz düzeltse de sonraları yine karısıyla şiddetli tartışmalar yaşar. Bu arada çocuklarının çoğu ölür. Tek bir çocuğu kalır. Derken adam karnında giderek ağırlaşan bir acı hisseder. Başlarda doktora gitmese de sonraları bu acı onun günlük hayatını etkileyip etrafındaki insanlara sert davranmasına sebep olur. Böyle davranmaya başladığında karısının da isteğiyle doktora gider. Derken başka bir doktor, başka bir doktor. Ama her geçen gün ağrısı artmaktadır. En sonunda da dayanılmaz hale gelmektedir.

Doktorlar acısını morfin ve afyonla uyuşturabilmektedir. Hastalığı öyle bir dereceye varır ki yatalak olur. Kendisi görmektedir ki etrafındaki insanlar onun bu halini düşünmemekte, kimse ona acımamaktatır. Bu durumda adam kendini çok yalnız hissetmektedir. Bu durumda ölümünün yakın olduğunu bilen İvan, ölüm üzerine derin düşüncelere dalar. Ölümden çok korkar. Kendisi hayatı boyunca her şeyi olması gerektiği gibi yapmış olmasına rağmen böyle acıları neden çektiğini anlayamaz. Geriye dönüpte hayatını sorgular. Bugüne neler yaşadığını neler yaşamış olması gerektiğini düşünür.

Görür ki bugüne kadar yaşam adına verilmesi gereken değeri vermemiştir. Geride kalan hep gereksiz ve boş anılardır. Özlediği tek anılar çocukluğunda var olanlardır. O böyle düşünceler içindeyken kızı da nişanlanır. Bu durumda adam diğer insanlara karşı öfke ve kin içerisindedir. Ölüm düşüncesini kabullenememektedir. Geride kalan yaşamında yaşam adına anlamsız şeyler yapmış olduğunu düşünmektedir. Bu düşünceler içindeyken ölür.

Maça Kızı (Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Maça Kızı

Kitabın Yazarı : Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Kitap Hakkında Bilgi :

1799'da Moskova'da doğan Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, çarlık yönetiminin zulümlerine karşı yazdığı şiirlerle ünlendi. Daha sonra yazdığı eserlerle Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edildi. ebedi kültüründe Rus halk sanatı epeyce yer tutar. Şiirde lirik, romantik Batı şairlerinni yolunu izleyen Puşkin, öykü ve romanda Gerçekçilik akımına yönelmiştir. Edebi konularını gündelik hayat oluşturur. 1833'te yazdığı Maça Kızı, Puşkin'in yazınsal yaratıcılıktaki ustalığını gösteren öykülerinden biridir. Maça Kızı'nı merak ve coşkuyla okuyacaksınız.

Kitabın Özeti :

Tomski arkadaşlarıyla sürekli bir araya gelip kumar oynamayı seven biridir. Onlar kumar oynarlarken bir de sabaha kadar oynanan oyunları seyredip hiç de oyun oynamayan Herman adında bir arkadaşları vardır. Bu çocuk kaybetme riskini göze alamadığı için kumar oynamaz. Bu da arkadaşlarının tuhafına gider. Arkadaşlarından Narumov mühendistir. Tomski ise zengin ve yaşı ilerlemiş biridir. Buna rağmen sosyete hayatından kopamamıştır. Oldukça huysuz bir kadın olan büyükannesinin yanında yaşamaktadır.

Tomski yine bir gün arkadaşlarıyla kumar oynarken büyükannesinin daha önce gençliğinde kumar oynadığını ve bir gün oldukça yüksek meblağda bir parayı kumarda kaybettiğini söyler. Bu kadının bir prensin yardımıyla bir numara öğrenmiş olduğunu ve bu numara sayesinde tüm zararını karşıladığını söyler. Daha sonra çok kumar oynamakla ünlü bir adamın yüksek meblağda para kaybetmesi sonucu bu yaşlı kadının ona acıyıp bu numarayı öğretmesi sonucu adamı kurtardığını söyler. Bunun üzerine Herman bu meseleye takar ve bu numarayı öğrenmeye karar verir.

Yaşlı kadının evinde ona en yakın bulunan Lizaveta İvanovna adında genç bir kız vardır. Herman sürekli bu evin olduğu sokağa gelir. Bu kız gözüne çarpar. Artık her gün oraya gelmektedir. En sonunda günün birinde kıza bir mektup yazar. Kız ise ona yanıt vermek istemez. Ancak bundan sonra Herman her gün mektup yazmaya başlar. Kız buna daha fazla dayanamaz, yumuşar ve ona cevap verir.

Günün birinde kadının baloya gideceğini, o sırada evde kimsenin kalmayacağını kendi odasına gelip kendisini bekleyebileceğini söyler. Adam planlanan saatte gelir. Ama kızın odasında değil yaşlı kadının odasında saklanır. Yaşlı kadın geldiğinde karşısına çıkar ve sırrı söylemesini ister. Kadın bir şey söylemeyince Herman onu korkutmak için silah çeker. Bunun üzerine kadın korkudan ölür. Sonra Herman kızın yanına giderek herşeyi anlatır. Kız hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü Herman sırrı öğrenmek için onun duygularını kullanmıştır.

Buna rağmen ona yardım eder ve evden çıkmasını sağlar. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Herman bir rüya görür. Rüyasında yaşlı kadınla konuşur. Yaşlı kadın 3 sayıdan oluşan kağıtları söyler. Bunlar üçlü, yedili ve bey dir. Bunun üzerine adam tüm parasını kumara yatırır. İlk gün üçlüden epey para kazanır. İkinci gün yediliden parasını ikiye katlar. Üçüncü gün bey gelmesi gereken kağıt maça kız gelir ve Herman elindeki her şeyi kaybeder.

Bunu üzerine Herman delirir ve hastaneye yatırılır. Sürekli olarak bu sayıları tekrarlamaktadır. Kız kahyanın oğluyla evlenip mutlu bir hayat sürer. Tomski ise prenses Volina'yla evlenmiştir.

Dubrovski (Aleksandr Sergeyeviç Puşkin) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Dubrovski

Kitabın Yazarı : Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Kitap Hakkında Bilgi :

Rus edebiyatının kurucularından ve en büyük isimlerinden biri olarak görülen Aleksandr Puşkin, 1837 yılında bir düello sonucu vakitsiz ölünce, yapıtları yarıda kalmıştı: Haksızlık karşısında isyan eden ama aşk karşısında boyun eğen romantik kahramanıyla Dubrovski de son döneminde yazdığı, ölümünden sonra basılan bu yapıtlardan biriydi. Puşkin, Çarlık Rusyası'ndaki büyük çiftlik sahiplerinin kaprisli ve hırslı ilişkilerini, toprağa bağlı köylülerin birer mal gibi alınıp satılabildiği koşullarını ve malikâne sahiplerini tedirgin eden köylü ayaklanmalarını ele alır. Ayaklanmanın önderliğini, soylu ve subay olmasına rağmen adalet için insanlarıyla birlikte Robin Hood'vari bir "zenginden alıp yoksula verme" düzeneği kuran Dubrovski'ye vermesiyle yazar, dönemine göre ilerici yanını da göstermiştir.

"Çetenin lideri zekâsı, cesareti ve soyluluğuyla ün yaptı. Onunla ilgili mucizeler anlatılıyordu; Dubrovski adı bütün dillerdeydi, herkes cesur canilere öncülük edenin ondan başkası olamayacağına inanıyordu."

Kitabın Özeti :

Krila Petroviç köyün birine sahip oldukça varlıklı, itibar sahibi bir derebeyidir. Kendisi o kadar sert ve acımasızdır ki onu tanıyanlar ismini duyduğunda bile ürperirler. Kendisi duldur ve 17’li yaşlarında Mariya Kilorovna adında bir kızıyla şatosunda yaşar.

Kendisi her ne kadar sert biri olsa da komşu köylerden birinde çiftlik sahibi bir dostu vardır. Zengin olsa da bu dostu kendisine nazaran yoksul ve daha aşağı tabakadan biridir. Krila Petroviç, Andrey Gavroliç Dubrovski adındaki bu dostuna karşı naziktir. Dubrovski aynen derebey gibi dul biridir ve uzak şehirlerde asker olan bir çocuğu vardır.

Bu iki arkadaş sürekli birbirlerini ziyaret ederler. Ama tabiki de derebey konuşma ve tavırlarında ona karşı üstün bir durumdadır. Derebey öyle biridir ki evinde ayı besler ve sırf eğlenmek için adamlarını ayıyla bir yere kapatır. Kocaman yüzlerce sayıda köpek bulunan bir hangarı vardır. Ayrıca ava gitmeyi çok sevmektedir.

Günün birinde Petroviç ve Dubrovski köpek deposuna girerler. Petroviç köpekleri beğenip beğenmediğini söyleyince Dubrovski köpeklerini canından daha iyi beslendiğini söyler. Bunu duyan kölelerden biri bazı soyluların bu yerde yaşasa daha iyi besleneceğini söyler. Kendisine yapılan bu açık hakaretten sonra Dubrovski evine gider.

Sonraki gün Petroviç kendisiyle ava gelmesini haber vermek için adam gönderir ama Dubrovski gitmediği gibi bir de kendisine hakaret eden kölenin kendisinden özür dilemesi gerektiğini yoksa gelmeyeceğini söyler. Bunu duyan Petroviç buna çok sinirlenir. Ve araları bozulmaya başlar. Artık birbirlerinin evine gitmezler. Dahası Petroviç onun çiftliğine göz koyar. Yasal yollardan onun çiflik ve topraklarını almasının mümkün değildir. Gücü ve nüfüzuyla polis şefi ve yargıcıda korkutarak tüm toprakları kendi üstüne alır. Bu kararının yanında Dubrovskiyi tazminata da çarptırır.

Bunun haberini alan Dubrovski ne yapacağını bilemez, hastalanır ve yatağa düşer. Hanesindeki canlar ise bu haksızlığı görürler ve acımasız Petroviçin buyruğuna girmeyi de istemediklerinden ondan bir şeyler yapmasını isterler. Adamın oğlu Vlademir Dubrovskiye haber verirler. Vlademir gelir ve durumun çaresizliğini görür. Bu arada Petroviç yapılanladan vicdan azabı duyar ve barışmak için oraya gelir ama bu sırada baba ölmüştür. Oğul çok hüzünlüdür. Bu yüzden de Petroviç'i oradan kovar.

Bunun üzerine Petroviç hemen oraya polis ve adam gönderir. Çiftliğin kölelerle beraber Petroviç'e teslim edilmesini söyler. Ancak ne köleler ne de oğul Dubrovski buna yanaşır. Bunun üzerine köleler adamları orda öldürmek isterler. Ama efendi Dubrovski buna izin vermez. Adamları eve kapatır. Tüm çiftliği ateşe verir. Herkesi serbest bırakıp gitmelerini ister ancak köleler buna yanaşmazlar.

O günden sonra yollarda haydutların sürekli yol kestiği para çaldığı özellikle de derebey mallarına baskın yapıldığı haberleri gelir. Ancak bu haydut grubu Petroviç'in mallarına karışmaz. Bu haydut grubunun başındaki kişi Dubrovski'dir ve yanındakiler de köleleridir. Bu arada Petroviç kızı için Moskova'dan özel öğretmen istetir. Dubrovski buraya gelmekte olan öğretmeni bulur ona yüksek meblağda para öder ve onun kılığında Petroviç'in evine gider.

Kıza müzik dersleri vermeye başlayan Dubrovski ona yakınlaşmaya başlar. Petroviç kendisini acımasız eğlencelerine alet edip kendisi bunlardan sıyrılmayı başardığı için de ayrıca kızın gözüne girer. Ve kız ona aşık olur. Bu arada yakınlarda bir köye Prens Vereyski adında oldukça zengin biri gelir. Petroviç'i ziyaret eder, kzını görür ve kendisine ilgi duyar.

Petroviç evde bir şölen düzenler ve oraya zamanında Dubrovski çiftliğini devir kararı veren ve buna tanıklık eden adam da gelir. Bu adam kimseye güvenmediği için tüm parasını kendinde saklar. Bu durumdan yararlanmak isteyen Dubrovski adamın tüm parasını alır ve gerçek kimliğini açıklar. Dubrovski, Mariya'yla konuşur ve gerçek kimliğini ona açıklar. Kve kendisinin önceden bu adamları öldürmeyi planladığını ama kendisine olan aşkın bunu durdurduğunu söyler. Kız ise önceden beri zaten ona aşıktır.

Bu arada babası da kızı prensle zorla evlendirmeye çalışır. Prens ellili yaşlarında çok yaşlı görünümde biridir. Kız bu adama varmaktansa Dubrovki'yle beraber olmayı tercih edeceğini söyler. Kız evlendirmemesi için babasını ikna etmeye çalışırken bir ara Dubrovski'den bahseder. Petroviç ikisinin arasında ilişki şüphesiyle kızı kilitler. Ta ki düğün gününe kadar.

Kilitli kalan kız bir türlü Dubrovski'ye ulaşamaz. Dubrovski önceden kıza verdiği yüzüğün belitilen yere bırakılması durumunda kendisi kurtarmaya geleceğini söyler. Yüzüğü almaya gönderdiği çocuğun da yakalanmasıyla kızdan haber alamaz. Kız kilisede zorla evlendirilir. Kilise dönüşü Dubrovski'nin adamları etraflarını kuşatıp kızı almak istese de kız son ana kadar kendisini beklediğini ama artık evlendiğini ve bundan geri dönğülemeyeceğini o yüzden de kendilerini bıraklamaları gerektiğini söyler.

Saldırıda yaralana Dubrovski saklandıkları yere gider. YAma yüzüğü almaya gelen çocuğu takip eden Petroviç'in adamları onların yerini tespit eder. Bir alay asker kendilerine saldırır. Askerlerden kurtulmayı başaran adamlar efendilerinin tavsiyesiyle bir daha haydutluk yapmaz. Her biri zaten kazanmış oldukları zenginlikleriyle başka yerlere gidip hayatlarını yaşar. Dubrovski'den bir daha da haber alınamaz.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...