26 Mayıs 2020 Salı

Bir Şeftali Bin Şeftali (Samed Behrengi) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Bir Şeftali Bin Şeftali kitabının yazarı kimdir?

A) Samed Behrengi
B) Orhan Kemal
C) Cengiz Aytmatov
D) Orhan Pamuk

2. Kitaptaki köyün ağası elindekilerini dağıttıktan sonra neyi kendine ayırmıştır?

A) Tarlayı
B) Ova arazilerini
C) Pamuk tarlasını
D) Büyük meyve bahçeleri

3. Kitapta hikayeyi anlatan kimdir?

A) Kavak ağacı
B) Dut ağacı
C) Polat
D) Küçük şeftali ağacı

4. Kitapta güneşin kendine küseceğini düşünen kimdir?

A) Kayısı ağacı
B) Bahçıvan
C) Küçük şeftali ağacı
D) Şeftali ağacının annesi

5. Kitapta bahçıvan şeftali ağacını neden kesmek istiyor?

A) Çok büyüdüğü için
B) Şeftali vermediği için
C) Kuruduğu için
D) Canı sıkıldığı için

6. Kitapta bahçe duvarında atlayıp karınlarını meyve ile doyurmak isteyenler kimlerdir?

A) Sahipali ve Polat
B) Ali ve Mehmet
C) Ali ve Poyraz
D) Köyün çocukları

7. Kitapta hikayenin kahramanları şeftaliyi nerede bulmuşlardır?

A) Dalında
B) Tarlada
C) Bahçede
D) Köy meydanında

8. Kitapta şeftaliyi bulan çocuklar şeftaliyi nasıl yemeye karar verirler?

A) Havuzun başına gidip serinleterek
B) Buldukları yerde sıcak sıcak
C) Köy çeşmesinin başında
D) Evlerinde

9. Kitapta, Sahipali şeftaliyi iyice soğutunca kaç tümen edeceğini söyler?

A) Bir tümen
B) Bin tümen
C) İki bin tümen
D) Yüz tümen

10. Kitapta şeftaliyi yedikten sonra çekirdeğini ne yaparlar?

A) Kırıp yediler.
B) Suya attılar.
C) Çeşmenin başına bıraktılar.
D) Söğüt ağacının altına bıraktılar.

11. Kitapta çocuklar yılan avlamaya neden çıkarlar?

A) Şeftali ağacına gübre olsun diye
B) Şeftali ağacına zarar verdikleri için
C) Keçilerine zarar vermesin diye
D) Oyun oynamak için

12. Kitapta, Polat neden şeftali ağacının yanına tek başına gelir?

A) Sahipali’yi yılan soktuğu için
B) Sahipali hasta olduğu için
C) Babası Sahipali’yi cezalandırdığı için
D) Sahipali köyden taşındığı için

Cevap Anahtarı : 

1-A        2-D         3-D

4-C        5- B        6-A

7-C        8-A         9-B

10-D     11-A       12-A

Bir Şeftali Bin Şeftali (Samed Behrengi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahliliiçin tıklayınız...

Osmanlı’da Astronominin Kurucusu Ali Kuşçu (Ayşenur GÖNEN) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Ali’nin öğretmeninin adı nedir?

A- Muhammed
B- Ali
C- Rıza
D- Seyyid Şerif Cüreani

2- Ali Kuşçu’nun gerçek adı nedir?

A- Alimar
B- Ahmet
C- Altay
D- Alaaddin Ali

3- Ali Kuşçu ve Hasan okuldan çıktıktan sonra hangi bahçeye gitmişlerdir?

A- Kalıp bahçesi
B- Kanuni bahçesi
C- Nakşi cihan bahçesi
D- Hatinin bahçesi

4- Ali’nin babasının adı nedir?

A- Muhammed
B- Zülküf
C- Davut
D- Mehmet

5- O dönemde kitapta bahsedilen en güzel şehir neresidir?

A- Semerkant
B- İstanbul
C- Horasan
D- Tebriz

6- Ali’nin kargasının adı nedir?

A- Tepegöz
B- Büyükgöz
C- Açıkgöz
D- Işıkgöz

7- Gözlem evinin bekçisi kimdir?

A- Barbaros
B- Cemal
C- Adem
D- Gıyas

8- Sık sık gözlemevini ziyaret eden kişi kimdir?

A- Mirza Uluğ Bey
B- Uzun Hasan
C- Fatih Sultan Mehmet Han
D- Tepegöz

Cevap Anahtarı :

1-D        2-D

3-C        4-A

5-A        6-A

7-D        8-A

Milli Elektrikli Yüksek Hızlı Trenin Teknik Özellikleri - 29 Mayıs 2020 Raylarda Test Edilecek


2020 Yatırım Planı’nda TÜVASAŞ, 56 hızlı tren seti üretecek.

Cer sistemleri, boji sistemlerinin bir kısmı ASELSAN tarafından yapılıyor.

Yaz-Kar firması trenin klimalarını üretiyor.

3 adet Elektrikli Yüksek Hızlı Tren Seti , 29 Mayıs’ta raylara indirilip test edilmeye başlanacak.

Testlere göre eylül ayında bu trenler vatandaşlarımızca kullanılmaya başlanacak.

TÜVASAŞ’ta üretilen Milli Tren alüminyum gövdeli olarak tasarlanmakta olup bu özellikte bir ilk olmayı hedeflemektedir.

Yüksek konfor özellikleri taşıyan 160 km/s hıza sahip 5 araçlı set, şehirler arası seyahate uygun olarak tasarlanmaktadır.

Ayrıca, Milli Tren, engelli yolcuların her türlü ihtiyacını karşılayacak şekilde tasarlanmaktadır.

2023 yılından itibaren Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmesi hedeflenen Milli Elektrikli Tren Seti, TSI standartlarında tasarlanmaktadır ve hızı 160 km/s’ den 200 km/s’e çıkarılacaktır.

TEKNİK ÖZELLİKLER 


1- Maksimum Hızı: 160 km/s
2- Araç Gövdesi: Alüminyum
3- Ray Açıklığı1435 mm
4- Aks Yükü: ,<18 ton
5- Dış Kapılar: Elektromekanik Kapı
6- Alın Duvar Kapılar: Elektromekanik Kapı
7- Boji: Her araçta Tahrikli Boji ve Tahriksiz Boji
8- Kurp Yarıçapı150 m.Minimum
9- Gabari: EN 15273-2 G1
10- Tahrik Sistemi: AC/AC , IGBT/IGCT
11- Bilgilendirme: PA/ PIS , CCTVYolcu
12- Yolcu Sayısı322 + 2 PRM
13- Aydınlatma Sistemi: LED
14- İklimlendirme Sistemi: EN 50125-1 , T3 Sınıfı
15- Güç Kaynağı: 25kV , 50 Hz
16- Dış Ortam Sıcaklığı: 25 °C / + 45 °C
17- TSI Uygunluğu: TSI LOCErPAS – TSI PRM – TSI NOI
18- Tuvalet Sayısı: Vakumlu Tip Tuvalet Sistemi 4 Standart + 1 Universal (PRM) Tuvalet
19- Cer Paketi: Otomatik Kavrama (Tip 10) Yarı Otomatik Kavrama

Suyun Bize Öğrettikleri - Sufizm'de Su Felsefesi


Sufizm’de SU FELSEFESİ

Suyun doğası bir felsefe anlatır.

Mesela dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi. O zaman ne yapar, birikip üstünden aşar. Yok eğer bu da olmuyorsa sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir tabii ki, damlaların sürekliliğidir. Buna da “sabır” derler.

Sabretmek hiçbir şey yapmadan oturmak değildir. “Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der Şems-i Tebrizi. Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

Su hep akar. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar. Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki: “Sen su gibi ak. Her daim yenilen. Her gün yenilen. İki günün aynı olmasın. Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.”

Mesela su değişimden hiç korkmaz. Ama insanlar değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar. Su değişimi ne güzel de anlatır. Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne yağmur olup iner yine yere.

Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar.

Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenlerse katıdır. Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar.

Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.

Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatsuda başlar. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır.

İşte suyun bu yapısından dolayı sufiler birbirlerine “Su gibi ol Azizim” derler”...

19 Mayıs 2020 Salı

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 10- Düşsel (Fantastik) Anlatım 11- Gelecekten Söz Eden Anlatım, Bağlaç, Edat (İlgeç), Ünlem

 
10. DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM – EDAT (İLGEÇ)

Düşsel (Fantastik) Anlatım Özellikleri:

1- Konu; olağan üstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
2- Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.
3- Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
4- Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
5- Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.
6- Daha çok di’ li veya miş’li geçmiş zaman kipi kullanılır.

Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T, Yıldız Savaşları

Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer Ve Farklı Yönleri:

Benzerlikleri:
Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi, zaman, mekan ve olay örgüsü) aynıdır.

Farklılıkları:
1. Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili
olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.
Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.
Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 176
(“Bitmeyecek Öykü”, “Ağrı Dağı”), 177 (Dünyalar Savaşı) adlı metinler.

Edat (İlgeç)

Kendi başına bir anlamı olmayan, diğer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan sözcüklerdir.

Kimi edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde kullanılmasına bağlıdır.

"İçin, kadar, göre, doğru, sonra, dolayı, beri, gibi, yalnız, ile..." belli başlı edatlardır.

Edatlar, sözcük türü olarak bağlaçlara yakın olduğundan bazen onlarla karıştırılabilir.

Edat olarak cümlede değişik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki sözcüğe eklenerek "-le, -la" biçiminde görülür.

"Almanya'ya uçak ile gidecekmiş." cümlesinde araç bildirir.
"Yarın arkadaşlar ile balığa gideceğiz." cümlesinde birliktelik bildirir.
"Davranışının doğru olmadığını güzellikle anlat." cümlesinde durum bildirir.

Burada "ile"nin edat ve bağlaç oluşu arasındaki ayrımı da belirtelim. Cümlede "ile" sözünün olduğu yere "ve" sözünü koyduğumuzda anlam bozukluğu oluyorsa "ile" edat; olmuyorsa bağlaçtır.

"Ben öykü ile şiiri çok severim."
cümlesinde "ile" bağlaçtır. Çünkü bu cümlede "öykü-şiir" sözcüklerini birbirine bağlamıştır. Ayrıca bu cümle de "ile" yerine "ve" sözcüğü getirilebilir:

"Ben öykü ve şiiri çok severim." Ama;
"Ben yıllardır öykü ile uğraştım."
cümlesinde "ile" sözcüğü yerine "ve" getiremeyiz:
"Ben yıllardır öykü ve uğraşırım."
Görüldüğü gibi "ile" yerine "ve" getirilemiyor. Demekki bu cümlede "ile" edattır.

Bunların dışındaki edatları cümlelerle gösterelim.
"Buz gibi limonatayı içiverdi."
"Bu hediye etmek için mi aldın?"
"Aslında onun kadar çalışmadım."
"Sabaha doğru eve varabildi."
"Şimdiye dek hiçbir konuda başarılı olamadın."
"O günden sonra Ayhan ile hiç görüşmedim."
cümlelerindeki altı çizili sözcükler edattır.

11. GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM - BAĞLAÇ

Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme

Özellikleri:
1- Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur.
2- Gelecekten söz eder.
3- Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir.
4- Olandan çok olması istenilen anlatılır.
5- Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler (ÜTOPYA) anlatılır.
6- Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır.

“Gelecekten söz eden anlatım” ile “Düşsel anlatım” arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir. Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur. Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir. Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır.

(Bakınız dil ve anlatım kitabı sayfa 183 “Ütopya” ve “İklim Değişikliği” başlıklı metinler.)

Bağlaç

Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eş görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir.

Bağlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde bağladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir değişme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda değişme olsa bile bozulma olmaz.

Kimi bağlaçlar bağlayacakları sözcüklerin arasında kullanılır.
"Çiçekçiden karanfil ve gül aldım."

Kimi bağlaçlar cümleleri birbirine bağlar:
"Eve gidiyorum, ama yine geleceğim." cümlesinde "ama" bağlacı iki cümleyi birbirine bağlamıştır.

"Kitabı verdi, fakat geri almadı."
"Ankara'ya gitmedim, çünkü işim düşmedi."
"Pek dikkat çekmedi, oysa güzel bir filmdi."
"İki yıldır hiç görmedim, yalnız arada bir telefonlaşırız."
"Hem koşuyor hem bize lâf yetiştiriyordu."
"Ya işinizi güzelce yapın ya da bu işten vazgeçin."
"Üniversiteyi bitirdi, hatta öğretmenliğe bile başladı."

Bu bağlaçların dışında özelliği olan, yazımı yönünden eklerle karışan bağlaçlar da vardır. Bunların en önemlileri "de" ve "ki" bağlaçlarıdır.

Edatlarla ya da diğer sözcük türleriyle karışan bağlaçlar da vardır. Bunlar "yalnız, ancak, bir, tek" gibi edatlardır. Bu sözcükler kullanıldıkları cümlelerde "sadece" anlamını veriyorlarsa edat; "fakat" anlamını veriyorlarsa bağlaç görevindedirler.

"O kadından şikâyet eden yalnız sen değilsin."
"Benim sözümü bir sen dinlemezsin zaten."
"Bu odaya ancak beş kişi sığar."
"Tek bu olay değil, daha birçok sebep var beni kızdıran."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "sadece" anlamına geldikleri için edat göreviyle kullanılmışlardır. Aynı sözcükleri değişik görevlerde de kullanabiliriz.

"Ben gelirim, yalnız yol parasını siz ödersiniz."
"Söylediklerine inanmıyorum, ancak benim yapabileceğim bir şey yok."
cümlelerinde altı çizili sözcükler "fakat" anlamına geldiklerinden bağlaç olarak kullanılmışlardır.

12. SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIM - ÜNLEM

Söyleşmeye Bağlı Anlatım Özellikleri
1- Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır.
2- Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır.
3- Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir.
4- Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir.
5- Vurgu ve tonlama önemlidir.
6- Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir.
7- Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir.
8- Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir.
9- Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır.

Ünlem

Yalnız başına anlamı olmayan, cümle içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklere ünlem denir.

Ünlemlerin cümledeki söyleyişe göre anlam kazanır.

"A, kim gelmiş?"
"Yazık, çocuk hasta olmuş!"
"Eyvah, çantam otobüste kaldı!"
"Tüh, yine yanlış yaptım!"
cümlelerindeki altı çizili kısımlar ünlemdir.

13. MİZAHİ ANLATIM

Özellikleri:
1- Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
2- Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir.
3- Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır.
4- Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
5- Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
6- Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır.
7- Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 7-Açıklayıcı, 8- Tartışmacı, 9- Kanıtlayıcı Anlatım


7. AÇIKLAYICI ANLATIM

Bilgi vermek amacı ile oluşturulan yazılarda kullanılan anlatım tekniğidir. Bu tür yazılarda amaç okuyucuyu bilgilendirmek, ona bir şeyler öğretmek olduğundan sade ve anlaşılır bir dil kullanılır.

"Yakup Kadri Karaosmanoğlu edebiyatımızın önde gelen sanatçılarından biridir. Roman, hikâye, anı gibi değişik alanlarda eserler vermiş olan sanatçı daha çok romanları ile tanınmaktadır. Romanlarında önceleri kişisel konuları işleyen sanatçı daha sonra toplumsal konulara yönelmiştir. "Kiralık Konak"ta nesiller arası duygu ve düşünce farklılıklarını işleyen sanatçı, "Yaban" romanında Kurtuluş Savaşı yıllarında köy yaşamını, köylü - aydın çatışmasını işlemiştir."

Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi parçada "Yakup Kadri" okuyucuya tanıtılmış, sanatçının eserleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. İşte öğreticiliği esas alan bu tür anlatıma açıklayıcı anlatım denir.

8. TARTIŞMACI ANLATIM

Tartışma, kişinin kendisinden farklı düşünen kişi ya da kişileri kendi düşüncesine inandırma çabasıdır. Farklı düşünceler, farklı kişiler olacak ki kişi, karşısındakine kendi düşüncesini anlatma, onu kendi görüşüne inandırma çabası içinde olsun. Demek ki tartışmacı anlatımda farklı konular işlenir ve bu farklı konulardan birinin daha doğru, daha güzel olduğu kanıtlanmaya çalışılır.

"İyi konuşmasını bilen iyi yazmasını da bilirmiş. Konuştuğumuz gibi yazmak olacak iş midir? Yazıda hani bizim konuşmamızın ateşi? Sesimizi de kâğıt üzerinde gösterebilir miyiz? Yazı hiçbir zaman konuşmanın tıpkısı olamaz. Konuşurken karşımızdakine başımız, ellerimizin hareketleriyle sesimizin türlü yükselmeli, alçalmaları ile anlatabildiğimiz şeyleri yazı ile anlatamaz, duyuramayız."

Bu paragrafta "iyi konuşmasını bilenin iyi yazıp
yazmayacağı" konusu tartışılmıştır. Yazar yer yer sorular sorarak ve bu sorulara yine kendi cevaplar
vererek biri ile konuşuyormuş izlenimini uyandırmış ve düşüncelerini bu şekilde anlatmıştır.

Özellikleri:
1- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2- Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
3- Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
4- Gereksiz ifadelere yer verilmez.
5- Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
6- Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
7- Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
8- İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
9- Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır.
10- Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
11- Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar. Anlatım tarzı sohbete varabilir.
12- İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır.

Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 160–161–162’deki metinler.

9. KANITLAYICI ANLATIM

Özellikleri:
1- İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir.
2- Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
3- Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir.
4- Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabulettirmek için örneklere başvurur.
5- Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder.
6- Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır.
7- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
8- “Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma” gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
9- Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.
Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 165–166–167–169‘daki metinler.

10. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları - III. Ünite Anlatım Türleri, 5- Emredici Anlatım, 6- Öğretici Anlatım, Zarf (Belirteç)


5. EMREDİCİ ANLATIM – YAPI BAKIMINDAN FİİLLER

Emredici Anlatım Özellikleri:

1- Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
2- Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir.
3- Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır.
4- Cümlelerde fiiller hâkimdir.
5- Uyulması beklenen bir üslubu vardır.(Zorlama anlamı vardır)
6- Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır.
7- Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir.

6. ÖĞRETİCİ ANLATIM –ZARF (BELİRTEÇ)

Öğretici Anlatım Özellikleri:

1- Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2- Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3- Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4- Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5- Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6- Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7- İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8- Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9- Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10- Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11- Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12- Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13- Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.

Zarf (Belirteç)

İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşılar. Fiillerin ise hareketleri, oluşları karşılar. Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri vardır. İsmin niteliğini bildiren sözcüklere sıfat demiştik. Fiillerin niteliğini bildiren sözcüklere de zarf denir.

"Güzel bir kitap okuyorum."
cümlesinde "güzel" sözcüğü "kitap" isminin niteliğini bildiriyor, onun nasıl olduğunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir.

Aynı sözcük;
"Bu kitap daha güzel görünüyordu."
cümlesinde "görünmek" fiilinin nasıl olduğunu bildiriyor. İşte bu durumda "güzel" sözü zarftır.

Zarflar kendi içinde beşe ayrılarak incelenir:

1. Durum Zarfları
Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir.

“Kardeşim, hızlı koşardı.”
Bu cümlede "hızlı" sözcüğü "koşmak" eyleminin durumunu anlatmaktadır. Bunu eyleme sorduğumuz "nasıl" sorusu ile bulabiliriz.

"Mobilyalar çok yeni görünüyordu."
–Nasıl görünüyor?
–Yeni görünüyor.

"Derdini iyi anlatırsan çözüm bulursun."
"Neden çok sessiz konuşuyorsun?"
cümlelerinde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır.

2. Zaman Zarfı
Fiilin yapılma zamanını bildiren sözcüklere zaman zarfı denir.

Zaman zarfları fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap verir.

"İzmir'den dün geldim." cümlesinde "dün" sözcüğü,

"Bu konuyu akşam konuşalım." cümlesinde "akşam" sözcüğü,

"O erken kalkar, geç yatardı."
cümlesindeki "erken ve geç" sözcükleri fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap veren zaman zarflarıdır.

3. Yön Zarfı
Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklere yön zarfı denir.

Yön zarfları ek almadan kullanılır ve fiile sorulan "nereye" sorusuna cevap verir.

Bunlar "aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri" sözcükleri eylemin yönünü belirttiğinde yön zarfı olur.

"İsterseniz aşağı inelim."
cümlesinde, fiile "Nereye inelim?" diye sorarsak, "aşağı" cevabı gelir.
Bu sözcük ek almadan da kullanıldığına göre yön zarfıdır. Eğer cümle,
"İsterseniz aşağıya inelim."
şeklinde olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı. Çünkü ikinci cümlede sözcük, çekim eki alarak kullanılmıştır.

aşağı-aşağıya
Aşağı inecek misiniz?
Öte git de rahatlayalım.
Geri gelmeyi düşünüyorlar mı?
Beri gel de ne ezdiğine bak.
İleri git, sonra tekrar gelirsin.
Dışarı çıkarsan üşürsün.
İçeri gir de, biraz konuşalım.
cümlelerinde altı çizili sözcükler yön zarflarıdır.

4. Miktar Zarfları
Fiilleri miktar bakımından sınırlandıran sözcüklerdir. Miktar zarfları diğer zarflardan farklı olarak fiilin, sıfatın, zarfın miktarlarını da bildirir.

Miktar zarfları fiile sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"İstanbul'da çok gezdiniz mi?"
cümlesinde "gezmek" fiiline "ne kadar" sorusunu sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır.

Bu tür zarflar sıfata sorulan "ne kadar" sorusuna da cevap verebilir.
Örneğin; "Çok güzel bir evi vardı." cümlesinde "ev" isimdir. "Nasıl ev?" diye sorarsak "güzel" sıfatı cevap verir.
"Ne kadar güzel?" diye sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte sıfatın derecesini bildiren "çok" sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir.

Bu tür zarflar, başka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir.

"Çok hızlı koşuyor." cümlesinde "koşuyor" fiildir.
"Nasıl koşuyor?" diye sorarsak "hızlı" zarfını buluruz.
"Ne kadar hızlı?" diye sorduğumuzda ise "çok" cevabı gelir.
Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz.

“O, bu derse pek çalışmadı.”
“Pek sağlam bir ayakkabıya benzemiyor.”
“Pek akıllısın sen de!”
"Ne kadar" sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz.
"Fazla mal göz çıkarmaz."
cümlesinde altı çizili sözcük "mal" isminin miktarını bildirdiği için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz.

5. Soru Zarfı
Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı.

"Sizi nasıl tanımam?"
"Gittiği yerden ne zaman dönecek?"
"Ne kadar hızlı yürüyor?"
"Neden söz vermesine rağmen gelmiyor?"
"Ne konuşup duruyorsun ki?"
cümlelerinde altı çizili sözcükler soru zarfıdır.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...