Kitabın Yazarı: Ömer Seyfettin
Kitap Hakkında Bilgi:
Ömer Seyfettin 1884 yılında dünyaya gelmiş ve 1920 yılında vefat etmiştir. Edebiyatımızın önemli isimlerinden olan Ömer Seyfettin adını Selanik’te çıkarılan Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla duyurdu. 1911’de dergide yayımlanan Yeni Lisan başlıklı yazısı Milli Edebiyat akımının başlangıç bildirgesi olarak görüldü. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu olarak görülen Ömer Seyfettin hikâyelerini Maupassant tarzında yazdı. Bu hikâyelerinde çocukluk, askerlik ve memurluk dönemlerinde yaşadıklarını kaleme aldı. Bunların yanı sıra hikâyelerini tarihsel olaylara ve halk geleneklerine de dayandırdı. Hikâyelerinde sınıf gözetmeksizin her kesimden insanı kullandı. Tüm çalışmalarını edebiyatımızın millileşmesi amacıyla yazdı.
Hatice Hanım genç yaşta dul kalmış bir kadındır. Boyu kısa olduğu için evde dahi yüksek ökçeli ayakkabılarla gezinir. Lakin bir gün baş dönmesinden hastalanır ve doktor onu hasta edenin yüksek ökçeli ayakkabıları olduğunu ve yumuşak tabanlı terlikler giymesini söyler. Hatice Hanım yüksek ökçeler yerine yumuşak terliği giyer fakat hayatında değişen tek şey terlikleri olmaz.
Kitapta Yüksek Ökçeler dışında; Ay Sonunda, Baharın Tesiri, Çirkinliğin Esrarı, Dünyanın Nizamı, Horoz, Miras, Nezle, Türkçe Reçete, Yemin, Büyücü, İlk Düşen Ak, Korkunç Bir Ceza ve Pireler adlı hikâyelere de yer verilmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)
Kitabın Konusu:
Kitap, toplumsal bozulmayı küçük yaşta iken kendinden yaşça büyük biri ile evlenen Hatice hanımın hayatı üzerinden anlatmaktadır.
Kitabın Özeti:
Bu yüzden evlilikten kaçan ve nefret eden biridir. Temizlik hastası bir kadındır. Aşçı Mehmet: Hatice hanımın güvendiği ancak hırsızlıktan kaçınmayan biridir. Gülter: Hatice hanımın evlatlığıdır. Ancak Aşçı Mehmet ile beraber hırsızlık yapmaktadır.
Kitabın Özeti:
Bu yüzden evlilikten kaçan ve nefret eden biridir. Temizlik hastası bir kadındır. Aşçı Mehmet: Hatice hanımın güvendiği ancak hırsızlıktan kaçınmayan biridir. Gülter: Hatice hanımın evlatlığıdır. Ancak Aşçı Mehmet ile beraber hırsızlık yapmaktadır.
Hatice Hanım henüz 13 yaşındayken 66 yaşında bir hasta bir adamla evlenmiştir. Evlendikten kısa bir süre sonra kocasının ölümü üzerine dul kalmıştır. Kısa boylu biri olan Hatice hanım kocasının ölümüyle artık zengin biridir. Evlilik hatından tiksinen Hatice hanım bir daha evlenmeyi düşünmez. Yaklaşık on yıl süren evliliği sürecinde küçük yaşta kocasının hastalığına göğüs germiştir.
Hatice hanım bir gün yaşlanacağını belirterek, genç bir adamla evlenmesini söyleyenlere evlenmek istemediğini söyler. Hatice Hanım evinde üç sadık hizmetkarı, aşçı Elen ve evlatlık oğlu Gülter ile Göztepe’deki köşkünde yaşamaya devam eder. Hatice Hanım, çok temizlik düşkünü, titiz ve dürüst biridir. Boyunun kısa olması nedeniyle topuklu ayakkabı giymektedir. Giydiği ayakkabıların sesi evin her yerinden duyulmaktadır. Ayrıca namus ve temizlik konusundaki hassasiyetini konaktaki hizmetçilerine de yansıtmıştır. Hizmetçilerin köşkteki uşaklarla görüşmesini istemez ve konağı her gün baştan aşağı temizlettirir. Hatice hanımın işi gücü teftiş olmuştur. Sürekli çalışanlarını kişisel temizliklerine, hareketlerine kadar inceliyor kendisi gibi olmalarını istiyordu. Yabancı kimse ile konuşmaz her seferinde çalışanlarına da kimseyle konuşmamalarını söylerdi. Çalışanları görünüşte onun gibi insanlardı.
Bolulu aşçı, Mehmet’i her gün tıraş ettirir ve onu beyaz elbise giymeye zorlar. Bir gün baş dönmesi şikayetiyle konağa doktor çağrılır. Doktor, Hatice hanıma ilaç vermez sadece düz ve yünlü ayakkabı giymesini tavsiye eder. Hatice Hanım bu tavsiyeye uyarak topuklu ayakkabılarını çıkarır ve baş dönmesi şikayetinden kurtulur. Ancak sadık olduğunu bildiği hizmetçileri bir anda hırsız ve sahtekar olur. Köşkteki diğer hizmetçilerle birlikte mahzenden çaldıkları malzemeleri ve et yemeklerini oturup yediklerine tanık olur.
Hırsızlıkların artması üzerine evdeki her şeyi kilit altına alır. Artık ortada kimsenin çalacağı bir şey yoktur. Bir gün sabah uyandığında aşağıda çalışanlarını uygunsuz bir şekilde görür. Gördüklerine inanamaz anında gözlerini kapatıp konuşmalarını dinler ve duyduklarına inanamaz. Konuşma arasında Hatice hanımın terlikleri yüzünden artık geldiğini duyamadıklarını kendilerini toparlayamadıklarını söylerler. Hatice hanım öfke ile çalışanların hepsini kovar, onların yerine gelen yeni çalışanlar da aynı eskilerle aynı çıkmıştır. Hatice hanım tekrardan topuklu ayakkabılarını giyer. Başı dönse de artık kafası rahattır.