Elektromanyetik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
thumbnail

Philadelphia Deneyi Nedir? Ne Zaman, Kimler Tarafından ve Nasıl Gerçekleştirilmiştir?


Philadelphia Deneyi

Büyük buhran'ın sonlarına doğru II. Dünya Savaşı'nı öngören Amerikan hükümeti gemilerinin radarlara yakalnmamasını istiyordu ve 1930'lu yıllarda bu konuda bilim adamlarından çalışma yapmalarını istediler. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu amaç uğruna çalışmaya başladılar. Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına geldi ve deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı geminin kullanılmasına karar verildi.

Gemi; jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donandı. 22 Temmuz 1943'te saatler 09.00’ı gösterdiğinde elektromanyetik alan jeneratörleri aktifleştirildi ve Eldridge'in etrafını yeşil bir duman kaplamaya başladı. Kısa bir süre sonra artık gemiyi dumanların ardından görmek imkansızdı. Gemi kuvvetli bir elektromanyetik alanla çevrelenmişti bu alıcılar tarafından kolaylıkla gözlemlenebiliyordu. Havadaki duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha çok başarılı olduğu anlaşıldı. Eldrige'in radalara gözükmemesi isteniyordu fakat ne gemi ne de mürettebat insan gözleri tarafından da görülemiyordu!

Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmemiştir. Bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyorlar. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri aksini iddia etmektedir. Philadelphia deneyi hakkında bilinenlerin çoğu bu tanıkların ifadelerinden sağlanmıştır.

Deneyle ilgili 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı olmuş ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sormuştur.

Nikola Tesla'dan olumlu cevap alınmıştır. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etmiş ve Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başlamıştır. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştır.
Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmişlerdir fakat Tesla bu deneyin insanlara zarar vermemesinin mümkün olmadığını savunmuştur. Bu konuda fikir ayrılığına düşülünce Tesla projeden ayrılmıştır. Bu noktadan sonra projeyi Dr. John von Neumann devralmıştır.

Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında Nazi Almanya'sından kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı. Einstein'ın "Birleşik Alan Teorisi"nin Philadelphia deneyini başarıya götüren en büyük etken olduğu varsayılmaktadır. Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmişti. Einstein'ın bu teorisini ilerki yıllarda tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olduğu varsayılmaktadır.

İlk Deney

UUS Eldrige, Philadelphia Deniz üssü açıklarındaki deney mahaline gelmişti. İçerisi elektromanyetik alan oluşturucu donanımla donatılmıştı. Tesla'nın ısrarla belirttiğinin aksine deney sırasında gemide mürettebat da bulunduruluyordu. Bu deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. (Andrew Furuseth'in orada olması çok büyük bir şanstır çünkü deney hakkında bilinenlerin çoğu Andrew Furuseth'de görev yapmış Carlos Allende'nin anlattıklarından oluşmuştur. Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmış ve bu deneyin gerçekltiğinden ilk bahseden Jessup olmuştur. Jessup ilginç bir şekilde 1959'da arabasının içinde ölü bulunmuştur. Otopsi raporuna göre egzoz gazıyla intihar etmiştir, Carlos Allende ise bir daha ortaya çıkmamıştır.)

22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı ve dumandan dolayı gemi gözden kayboldu. Ondan sonra olanlar daha da ilginçtir. 15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.

Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir bölüm mürettebat yaşadıkları korku dolu dakikalarda gemiden aşağı atladı (Gemiden o anda atlayanların hiç birinin cesedi bulunamadı). Sağ kalanların çoğu akıllarını kaçırmıştı. 5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Ellerini keserek adamları kurtardılar ve yerine protez eller taktılar. Normal durumda olan mürettebatın ileriki zamanda olağan üstü şeylerle karşılaştıkları rapor edilmiştir. Bulundukları yerde birden yok olup başka bir yerde görünebiliyorlardı. Duvarların içinden geçebiliyorlardı. Birçoğu bu duvarların arasına sıkışarak can verdi. Birden bire taş kesilip bir başkası onlara dokunana kadar öyle kalanlar vardı (Boyutlar arasında sıkışıyorlardı). Bunun yanında doğaüstü güçlere sahip olanlarda vardı. Sağ kalan adamlar asla tam anlamıyla düzelemediler. Akıl sağlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle de ordudan uzaklaştırıldılar. Donanma bu personeli topyekûn emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.

İkinci Deney 

28 Ekim 1943'te yine Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15’i gösteriyordu ve elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu. Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu. Eldridge, inanılması güç bir şekilde bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti. Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi. Elektronik kamuflajı gerçekleştirmeye çalışan bilim adamları koca bir gemiyi, mürettebatı ile birlikte ışınlamış ve sonra da geri getirmişlerdi.

ABD hükümeti Philadelphia deneyinin yapıldığını ya da projenin yürütüldüğünü hiçbir zaman kabul etmemiştir. Donanmaya, Eldridge'in sözü edilen tarihlerde Philadelphia'da bile olmadığını iddia etmiştir. Deneyin yapıldığı günlere yakın bir tarihte Bermuda Şeytan Üçgeninde eğitim amaçlı olarak bulunduğu açıklanmıştır. Philadelphia deneyi, reddedilen iddialarla beraber tarihin en büyük sırlarından biri olarak kalmıştır.
thumbnail

Emar -MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) Nedir? Nasıl Görüntüleme Yapar?


Emar -MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) Nedir?

Manyetik Rezonans Görüntüleme büyük mıknatıslarla oluşturulan güçlü manyetik alan içinde radyo dalgaları kullanılarak belirli anatomik yapıları, diğer yapılardan net olarak ayırt etmek, sağlıklı ve hastalıklı dokular arasındaki farklılıkları saptamak ve tanımlamak için kullanılan bir tıbbi tekniktir.

Bu özelliğiyle de çok küçük bebeklerde ve hamilelerde bile (hamileliğin ilk üç ayında mutlak bir gereklilik olmadıkça tercih edilmez) tanısal amaçla güvenle kullanılabilen bir yöntemdir.

Emar (MR) Nasıl Çalışır, Teknik Özellikleri Nelerdir?

Genel anlamda MR diye bilinen bu işlem, aslında nükleer manyetik rezonans görüntülemedir. Dokudaki hidrojen atomlarının yoğunluklarına ve hareketlerine göre görüntü oluşturur. MR’da radyasyon kullanılmaz, onun yerine manyetik alanla vücuttaki hidrojen atomlarının çekirdeklerindeki proton uyarılır. Alıcılara ulaşan sinyaller bilgisayar analizleriyle siyah beyaz görüntülere (Perfüzyon görüntülemelerde sonuçlar renklendirilebilir) dönüştürülür. Bu amaçla kullanılan manyetik alan 1 – 1,5 Tesla aralığındadır. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, dünyanın manyetik alanı (pusulaların iğnesini kuzeye çeviren manyetik alan) 0,5 Gauss düzeyindedir. 1 Tesla, 10.000 Gauss’a eşittir. Dolayısıyla MR cihazında dünyanın manyetik alan gücünün yaklaşık 25 bin katı bir manyetik alan kullanılır. Bu çok güçlü manyetik alan kontrol altında çalışır. Görüntülerin hepsi dijital ortamda oluşur ve diğer görüntüleme metotlarından çok farklıdır.

Manyetik rezonans görüntülemenin, Fonksiyonel MR, Difüzyon-Perfüzyon Ağırlıklı MR, MR Spektroskopi gibi farklı çeşitleri vardır.
Emar (MR) Neden Çekilir?

Emar vücudun değişik bölgeleri için değişik amaçlarla uygulanabilir. Migren, baş ağrılarında, nörolojik rahatsızlıklarda, beyin tümöründen şüphelenilen hastalarda, epileptik nöbet geçiren hastalarda, göz, kulak, çene eklemi problemi olan hastalarda, omurga problemi, disk kaymaları ve disk fıtıklarında, omuz, diz gibi eklemler ve bağların değerlendirilmesinde, spor yaralanmalarında, kalp hastalıklarında, göğüs ve karın iç organ rahatsızlıklarında, kemik yapı rahatsızlıklarında MRG değerlendirme yapılabilir.

Emar (MR) Nasıl Çekilir?

Emar için ekstra bir hazırlığa gerek yoktur. Aksine bir uyarı yapılmadıkça hasta yemeklerini yiyip ilaçlarını alarak gelebilir. Hastanın MR çekimi için tıbbi geçmişi ile ilgili bir form doldurması gerekmektedir. Ayrıca hasta üzerinde bulunan manyetik alandan etkilenecek, saat, kredi kartı, metal eşya vs. malzemeleri Emar (MR) odasına girmeden önce çıkarmak zorundadır. Eğer mesane doluysa aksi söylenmedikçe çekim öncesi idrarını yapmasında bir sakınca yoktur. İnceleme süresi genellikle 15-45 dakika arasında sürmektedir. Bu süre içinde hastadan hareketsiz kalması istenecektir. En küçük bir hareketin görüntülerde bozulmaya neden olacağı da hasta tarafından bilinmelidir. Bazı durumlarda görüntü kalitesini iyileştirmek ve tanının güvenliğini artırmak için özel tasarlanmış MR kontrast ilaçlar enjekte edilebilir. Bu ilaçlar MR görüntülerinin detaylarını netleştirmeye yardımcı olacaktır. Emar fiyatları günümüzde çok yüksek olmamakla birlikte önemli olan tam donanmımlı bir hastanede Emar çektirmektir.

Kalp pili takılı hastaların bu durumu MR çekilmeden önce bildirmeleri gerekmektedir.
thumbnail

Faraday Kafesi Nedir? Nasıl Yapılır? Kullanım Alanları Nelerdir?


Faraday Kafesi Nedir?

Faraday kafesi, iletken bir metal yüzey ile kaplanmış veya çok sayıda iletken birleştirilerek örümcek ağı biçiminde örülmüş olan ve bir cismi dışarıdaki elektrik alanlarından koruyan kafes biçimli bir muhafazadır.

Faraday kafesini oluşturan iletkenler mutlaka topraklanmalıdır. İletken ağların gözleri ne kadar sık ve toprakalama ne kadar iyi olursa koruma o denli güvenli olur, dışardaki elekriksel alan kafesin içerisine giremez. Aralıklar geniş olursa elektrik alanın içeriye sızması ihtimali vardır. Mesela yıldırımlar gibi statik elektrik boşalmaları iletkenlerden geçer ve içeri sıçramaz. Dış elektrik alanlar da içeri etki edemez.

1836 yılında İngiliz Fizikçi Michael Faraday’ın buluşu olduğu için “Faraday kafesi” diye adlandırılmıştır.

Faraday Kafesi Kullanım Alanları Nelerdir? 

1- Yanıcı parlayıcı maddelerin depolandığı binalarda :


Bu tip binaların dışı kafes şeklinde kaplanır. Binanın dışındaki yüksek noktalara sivri uçlu metaller yerleştirilir. Bütün iletkenler ve sivri metaller (yıldırım yakalama uçları) birbiriyle bağlanır ve topraklanır.

2- Radyo frekans yayan cihazlarda :

Bu tip cihazların konduğu kabinler cihaz çevreye parazit radyo sinyalleri yaymasın diye dış metal kılıfından topraklanır.

3- Telsizle haberleşmenin yapıldığı binalarda :

Bina içindeki telsiz haberleşme sinyallerinin dışarıya sızmasını ve dinlenmesini önlemek için bina dışına Faraday kafesi inşa edilir. Binada telsiz haberleşme yapılmasa bile, CRT monitörler görüntüyü zayıf bir radyo dalgası olarak yaydığı için uzaktaki bir monitördeki görüntüyü sinyali yakalayıp kuvvetlendirerek tekrar oluşturmak mümkündür. Binalarda tavan da demir lamalar ile örülmüş hatıl olarak yapılmıştır, duvarlarda bu şekilde demirler olmadığı için baz istasyonları binaların üzerinde sağlık açısından büyük bir tehlike arz etmektedir.

4- Elektronik kartlarda bulunan radyo frekans modüllerde :

Radyo-televizyon tuneri, GSM alıcı verici devreleri gibi radyo frekans amaçlı modüller veya elektronik devre bölümleri, sac bir kapakla kapatılıp topraklanarak elektronik karta ve çalıştığı ortama bozucu sinyaller yayması engellenir. EMC (Elektromanyetik Uyumluluk) yönetmeliğine göre bu tip önlemleri almak mecburidir. Elektrikli cihazların gerek radyo sinyali olarak gerekse iletken hatlar üzerinden parazitler yaymasına müsade edilmez.

Ayrıca;

* Uçaklara sıklıkla yıldırım düşer ve biz bunu farketmeyiz çünkü uçağın alüminyum gövdesi faraday kafesi görevi görür ve yolcular hiçbir etki hissetmez.

* Arabanız da aslında bir faraday kafesidir. Arabanızın yakınlarına bir yıldırım düştüğünde sizi koruyan lastikler değil, arabanızın gövdesinin oluşturduğu faraday kafesidir.

* Mikrodalga fırınlar bir kafes içerisinde dalgaları yakalar ve yemeklerimizi ısıtır.

* Ekranlı kabloları parazitleri azaltarak net bir sinyal alınmasını sağlar.

* Tüm kritik binalar faraday kafesi ile kaplanır ve yıldırımın etkilerinden ve girişiminden binada bulunan elektronik elemanlar korunur. Data centerlar, labaratuarlar vs..

* Yanıcı ve patlayıcı maddelerin bulunduğu depolar/binalar faraday kafesi ile kaplanır.

* Askeri tesislerde telsiz haberleşmesinin yapıldığı kritik yerler faraday kafesi ile kaplanarak dışarı sızıntı engellenir.

* Hastanelerde ve özellikle MR Merkezlerinde hastanın sağlık sonuçlarının yanlış görüntülenmemesi için faraday kafesi kullanılır.
thumbnail

Elektromıknatıs Nasıl Yapılır? Kullanım Alanları Nelerdir?

Elektromıknatıs ve Kullanım Alanları

Elektromıknatıs, bir manyetik nüve ve nüvenin üzerine sarılan bir bobinden oluşur.

Bir iletkenden akım geçirildiğinde etrafında bir manyetik alanın oluştuğunu biliyoruz.

Bir bobinden akım geçirildiğinde ise etrafında daha güçlü bir manyetik alan oluşur ve bu alan, nüve üzerinden dolaşarak nüvenin mıknatıs özelliği göstermesini sağlar.

İletken telin üst üste sarılmasının nedeni birim alandaki manyetik alan şiddetini artırmaktır, çünkü oluşan manyetik alan miktarı telin boyu ile doğru orantılıdır.


Düz bir elektromıknatısta alanın yönü sağ el kuralına göre bulunur. Sağ elin dört parmağı akımın yönünü gösterecek şekilde tutulduğunda başparmak alanın yönünü (N kutbunu) gösterir.

Elektromıknatıslar, evlerde iletişim araçlarının mikrofon ve hoparlörlerinde, çamaşır makinesi, buzdolabı gibi cihazların motorlarında, birçok elektronik cihazın adaptörlerinde, kaçak akım ve aşırı akım rölelerinde, sigortalarda, kumandanda röleleri ve kontaktörlerde vb. yerlerde kullanılır.

Elektromıknatısın kullanım alanlarından bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

1- Radyo, televizyon, müzik çalar gibi cihazların hoparlörlerinde, mikrofonlarda,

2- Evlerdeki tokmaklı kapı zilinde; buzdolabı, çamaşır makinesi gibi cihazların motorlarında, araba marş motorlarında, evlerde, iş yerlerinde ve endüstrinin hemen her kolunda kullanılan çok değişik tipteki motorlarda,

3- Evlerdeki adaptörlerin trafolarında, enerji iletiminde kullanılan gerilim dönüştürücü trafolarda ve yine hemen her cihazda kullanılan gerilim uygunlaştırıcı trafolarda kullanılır. Ölçme (ölçme alanını genişletme) amaçlı trafolar da kullanılabilir.

4- Koruma amaçlı röleler, şalterler ve kumanda amaçlı röle ve kontaktörlerde, sigortalarda kullanılır.

5- Haberleşmede ses ve görüntü iletiminde,

6- Arama ve güvenlik amaçlı endüktif dedektörlerde,

7- Hızlı (manyetik) trenlerde,

8- Metal ayıklama sistemlerinde ve vinçlerde,

9- Atom laboratuarlarında parçacık hızlandırıcılarda kullanılır.

Not: Elektromıknatıs nüvesi yumuşak demirden ya da aynı özellikteki saçlardan yapılır. Çünkü elektromıknatısın akımı kesildiğinde nüvenin de manyetik özelliğinin sona ermesi gerekir.

Basit Bir Elektromıknatıs Uygulaması :

Bu uygulamada bir elektromıknatıs yapmaya çalışacağız.

Uygulama için aşağıdaki malzemeleri hazırlayınız.

1- Bir adet 1.5 V’luk pil

2- 15-20 cm uzunluğunda bir çivi ya da yaklaşık ölçülerde demir parçası

3- İki adet 0.50 mm2 kesitinde ve 100 - 150 cm uzunluğunda bir emaye bobin teli kesiniz. (0.75 mm 2 kesitinde zil teli de olabilir.)

4- Bir adet doğal mıknatıs

5- Bir miktar topluiğne, cam çivisi ya da ataç bulundurunuz.

Deneyin yapılışı:

Elektromıknatısı yapmak için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz.

1. Bobin teli kullanıyorsanız tellerin uçlarından 1 cm civarında maket bıçağı ile kazıyarak iletken kısmı ortaya çıkarınız. Zil teli kullanıyorsanız kablo uçlarını yan keski ile 1 cm kadar soyunuz.

2. Teli düzgün bir şekilde çivinin ya da metal çubuğun üzerine sarınız.

3. Pili, Resim 21’de görüldüğü gibi elde ettiğiniz elektro mıknatısın üzerine yapıştırınız.

4. Bobinin (kablonun) bir ucunu pilin eksi kutbuna (altına) yapıştırınız.

5. Şimdi bir elinizle açıkta kalan bobin ucunu pilin artı kutbuna dokundurarak diğer elinizle elektro mıknatısı metal cisimlere (toplu iğne, ataç, çivi vb) yaklaştırınız.

6. Elektromıknatısı sağa sola, yukarı aşağı hareket ettirerek çekim gücünü anlamaya çalışınız.

7. Bobinin diğer ucunu da bantlayınız (artı uca) ve elektromıknatısınızı çeşitli açılarla doğal mıknatısa yaklaştırınız ve iki mıknatıs arasındaki etkileşimi gözlemleyiniz.

Deneyin Sonucu:

1- Manyetik bir malzeme, üzerine iletken tel sarılıp akım geçirildiğinde mıknatıslık özelliği kazanır.

2- Elektromıknatıs çalışır haldeyken doğal mıknatısa yaklaştırıldığında aralarında itme ve çekme gerçekleşir. Bu da elektromıknatısın aktifken tamamen doğal mıknatıs gibi davrandığını gösterir.

3- Akım kesilince elektromıknatısın mıknatıslık özelliği çok kısa bir sürede yok olur.
thumbnail

Evlerinin Yakınında Trafo veya Yüksek Gerilim Hattı Bulunanlar Ne Kadar Etkilenir? Zararlımıdır? Ne yapmalıdır?


Evlerinin yakınında trafo bulunanlar ne yapmalı?


Yakınımızda trafo var, bizi olumsuz etkiler mi?

İmza toplayarak yargı yoluyla trafoyu kaldırtabilir miyiz? ya da 

Evin yanı başına trafo yapılıyor: evi satın alayım mı?

Yakınımıza trafo yapılacak, ne uzaklıkta yapılması uygun olur?

Kaldığımız evin çatısında baz istasyonu vardı, evi değiştirdik, şimdi de yanı başımıza trafo yapılıyor, ne yapmalıyız?

Bu çeşit sorulara verilecek genel yanıtlarda şunlar göz önüne alınmalıdır.

1. Trafodan 8-10 metre kadar uzaklıkta elektrik alan şiddeti (Volt/m) ve manyetik akı yoğunluğu (mikroTesla) genellikle çok düştüğünden, daha uzaklarda olumsuz bir etki beklenmemelidir. Trafonun etkisinden çok, genellikle toprak altından binalara dağılan kabloların etkisi üzerinde durulmalı.

2. Vücuda olumsuz bir etkinin ancak, trafonun ve kabloların çok yakınlarında ve çok uzun süre kalındığında ortaya çıkabileceği göz önüne alınmalıdır. Çocukların trafonun duvarına yaslanarak sık sık oturmaları ya da çok yakınında oynamaları gibi.

3. İstenirse, trafoyu kablolarıyla birlikte kuran ve işleten kurumdan teknik bilgi alınmalı, trafo ve kabloların yakınlarında yaptıkları ölçüm sonuçlarının sınır değerlerin ne kadar altında kaldığı sorulup öğrenilmelidir. 

Trafolardan yayınlanan elektromanyetik radyasyon için sınır değerler: manyetik akı yoğunluğu için 100 mikroTesla ve elektriksel alan şiddeti için 5000 Volt/metre.

4. Çeşitli büyüklükte (güçte) ve zırhlamada trafolar bulunduğundan, ayrıntılı bilgiler ancak trafo ve evlere dağılan kabloların teknik çizimleri ve trafoyu kuran kurumun ölçüm sonuçlarıyla birlikte yerinde incelenerek, çok kalınan yerlerdeki (yatak odaları, bürolar gibi) olabilecek etki hesaplanabilir. 

Trafolara çok yakın evlerde, çocuk parklarında, okul bahçelerinde, elektrik alan şiddeti (Volt/m) ve manyetik akı yoğunluğu (mikroTesla) ölçümlerinin yapılması, sınır değerlerle karşılaştırılması, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Müdürlüklerinden istenebilir, ilgili ölçüm laboratuvarları öğrenilebilir ya da kontrol ölçümleri için ilgili şirketler internetten bulunabilir.

5. Özellikle kalp pili gibi vücutlarında elektronik alet taşıyanların, elektromanyetik dalga yayan kaynaklardan uzak durmaları önerilir.

6. Evlere çok yakın trafolar patlayarak farklı bir zarar daha meydana getirmektedir.


Sonuç

Çevremizde elektromanyetik radyasyon yayan çok çeşitli kaynaklar bulunuyor ve bunların tümünü etkisiz kılmamız olanaksız. Evlerimizde, iş yerlerinde, trenlerde, tramvaylarda, otomobillerde neredeyse her yerde bulunan elektromanyetik alanların içinde yaşadığımızdan ise habersiziz. 

Trafolara, bunların evlere dağılan kablolarına ve yüksek gerilim hatlarına çok yakın yerlerde (bürolar, yatak odaları gibi uzun süre kalınan yerlerde) ölçümler yapılmalı ve sonuçlara göre gerekiyorsa sınır değerlerle karşılaştırma yapılarak makul önlemler alınmalı.

Vücuda etki bakımından, elektromanyetik alan şiddetlerinden daha önemlisi, o alanda kalma süresidir. Eğer kalma süremiz kısa ise etki de az olacaktır.

Ayrıca trafolar evlerimize iş yerlerimize elektrik verilebilmesi için gereklidir. Bunları, çok uzaklara konuşlandırmak, yeraltı kablolarının uzamasına ve uzun kablolar boyunca daha çok elektromanyetik radyasyon yayılmasına yol açacaktır. Ayrıca uzun kablolar, elektrik enerjisinin daha çok ısıl kayıplarıyla sonuçlanacağından, trafoların uygun yerlerde yakınlarımızda bulunması gerekiyor. Önemli olan trafoların ilgili standartlara göre uygun ve güvenli olarak kurulmuş olmaları, duvarlarının içten zırhlanmasıdır ki, buna da normal olarak dikkat edilir.

Çeşitli elektrikli ev aletleri kullanıyoruz. Örneğin, saç kurutucusu başımızda 2.000 mikrotesla’ya, traş makinesi 1.500 mikrtesla’ya varan manyetik akı yoğunlukları oluşturabiliyorlar. Ancak, bunların kullanılma süreleri kısa olduğundan vücuda etkileri de azdır.

Elektromanyetik radyasyonun vücuda etkisiyle ilgili olarak bugüne kadar 60.000 kadar bilimsel araştırma yapıldığı kestiriliyor. Bilimsel araştırmalar tüm dünyada sürmekle birlikte bugüne kadar bilimselliği kesin olarak saptanmış bulgular elde edilmiş değil. Bazı araştırmalarda önemli etkilerin görüldüğü (baş ağrısı, uykusuzluk gibi) ileri sürülüyor ise de, yetkili uluslararası uzman kurullar, yaptıkları incelemelerde, bu çeşit araştırmalarda yöntem yanlışları, veri, bulgu azlığı gibi daha başka bilimsel tutarsızlık, uyumsuzluk bulduklarından bu gibi araştırmaları göz önüne almıyorlar, ayrıca bunlar başka araştırmalarla sınanamıyor, desteklenemiyor. Bu gibi etkilerin görüldüğünü ileri süren her bir araştırmaya karşın, bu çeşit etkilerin görülmediğini ortaya koyan iki adet araştırma bulunuyor.

Yukarıda açıklanan tüm bu belirsizlikleri göz önüne alarak, koruyucu bir önlem olarak, trafoların ve yüksek gerilim hatlarının çok yakınında uzun süre kalınmamalıdır. Trafolar ilgili standartlara göre güvenli bir şekilde kurulmalı, ilgili sınır değerlerin aşılmadığı ölçümlerle gösterilmelidir.

Ayrıca, sadece trafo ve YGH'ına odaklanmamalı, tüm elektromanyetik radyasyon yayan aygıtlar örneğin cep telefonları kulağa yapıştırılmamalı ve daha az kullanılmalıdır. Çünkü cep telefonları vücuda yapıştırılarak çok kullanıldığında bunlardan yayınlanan çok yüksek frekanslı elektromanyetik dalgaların vücudumuzu etkilemesi, uzağımızdaki trafo ve YGH'ının,hatta baz istasyonlarının vücudumuzu etkilemesinden, genellikle, çok daha fazladır. Bu nedenle cep telefonları, akıllı telefonlar arka cepte, küçük çantada taşınmalı, kullanırken kulakla araya parmağımızı koymalı ve bluetooth gibi kulaklıklar kullanılmalı ve en önemlisi gereksiz uzun konuşmalar yapılmamalıdır.

Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon Fizikçisi, Almanya
thumbnail

ASELSAN TUFAN Elektromanyetik Top Sistemi Nedir?


Klasik toplarda ve fırlatma sistemlerinde mühimmat ister güdümlü ister güdümsüz olsun bir patlamayla ateşleniyor. Elektromanyetik fırlatmada ise mühimmat bir koruyucu kılıfla namlunun içine konuluyor ve namlu çevresinde oluşturulan elektromanyetik dalganın itme gücüyle fırlatılıyor.

Elektromanyetik Top Sistemi, Darbe Güç Kaynağı, Elektromanyetik Fırlatma Yolu ve temel bileşenlerden oluşuyor.

ASELSAN, EMT teknolojilerinin kazanılmasına yönelik çalışmalara 2014 yılında öz kaynakları ile başladı. 2015 yılında yapılan başvurunun olumlu sonuçlanması ile çalışmalara ASELSAN öz kaynaklarının yanı sıra TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) desteği alınarak devam edildi. Geliştirilecek EMT Sistemleri sayesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal patlayıcı kullanılan konvansiyonel silahlara göre çok daha etkili silah sistemlerine sahip olması sağlanacak. EMT geliştirme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla ASELSAN bünyesinde bir geliştirme laboratuvarı kuruldu.

ASELSAN tarafından geliştirilen ve üretilen Elektromanyetik Top Sistemi laboratuvar prototipinin sistem seviyesi testleri 2016 yılı sonunda başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. ASELSAN, EMT sistemi ile atışlı test faaliyetlerini 2017 yılında da sürdürecek. Saniyede hızı 2 bin ila 2 bin 500 metre, yani ses hızının 6 katını aşan sistem ile, hava aracı veya balistik füze gibi hedefler vurulabilecek. ASELSAN, ilerleyen dönemde bu alanda geliştireceği ürünler ile dünyanın önde gelen üreticilerinden birisi haline gelmeyi hedefliyor.

Elektromanyetik Top Sistemi

ASELSAN, IDEF’te dünyada halen geliştirme safhasında olan elektromanyetik top tasarımını da sergiledi. TUFAN elektromanyetik top, mühimmat fırlatma yanında elektromanyetik teknolojiyle uçak gemilerinden uçakların kalkış için fırlatmasında da kullanılabiliyor. ABD yeni nesil uçak gemilerinde sıkıştırılmış hava ile uçakları fırlatma yerine elektromanyetik fırlatmayı kullanacak. ASELSAN geliştirdiği elektromanyetik teknoloji ile deneylerde ses hızının 6 katına kadar çıkış hızıyla mühimmat fırlatmayı başardı.

EMT sistemlerinde saniyede 2000-2500 metre çıkış hızıyla, 300 kilometre üzerinde mesafelere atış yapılabildiği belirtilirken, bu fırlatma yöntemiyle, hava savunma sistemleri de geliştirilebileceği belirtildi. Sistemin klasik topların yanı sıra güdümlü-akıllı mühimmatlarda da kullanılabilmesi için yoğun araştırmalar sürüyor. Üstelik teknolojik olarak aynı sistemden hem konvansiyonel top mühimmatı, hem de akıllı mühimmat atma imkanı bulunuyor. ASELSAN’ın 2014 yılında EMF teknolojisinin geliştirilmesi için özkaynaklarından Ar- Ge başlattığı daha sonra TÜBİTAK desteğiyle çalışmaların genişletildiği ve bir geliştirme laboratuvarı kurulduğu kaydedildi.

Aselsan Elektromanyetik Top Sistemi, 9-12 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek IDEF 2017 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarında ilk kez sergilendi.

Aşağıdaki videoyu izleyerek detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz...


thumbnail

TÜBİTAK'ın Ürettiği Yerli Elektromanyetik Fırlatma Sistemli Silah SAPAN



TÜBİTAK tarafından geliştirilen ilk milli elektromanyetik silah Sapan, sadece enerji kullanarak barutsuz mermi atabiliyor. Elektromanyetik enerji sayesinde mermiler, sesin 8-10 katı hızda hedefe ulaşabiliyor. Hızı 2000-2500 metre/saniye ve menzili 300 km olabilmektedir. Sapan’ın testleri 2014 yılında yapılırken ilk prototip üretimi de tamamlandı. 





Sapan silahında itici kuvvet olarak manyetik enerji kullanılmaktadır. Manyetik prensiple çalışan sistemde iletken iki ray arasına yerleştirilen mermi, Lorentz Kuvveti olarak tabir edilen etkiyle ses hızının 7-8 katı hızlarda çok uzaktaki hedeflere gönderilebiliyor. Yüksek isabet yeteneğine sahip elektromanyetik silah, barutlu sistemlere göre çok daha yüksek bir ateşleme gücü sunuyor ve silahla atılan merminin patlayıcılarla donatılmış olması gerekmiyor. Yanma eylemi olmadığı için su temasından etkilenmeyen silah her türlü doğa koşulunda (donma) hariç atış yapabiliyor. Merminin sahip olduğu hız ve beraberinde getirdiği kinetik enerji hedefi imha etmek için yeterli oluyor. Diğer ülkelerde üretilen emsalleriyle aynı atış kabiliyetine sahip olan SAPAN adlı elektromanyetik silahın geliştirme çalışmaları devam ediyor.

Dünyada elektromanyetik top teknolojisini ABD’li General Atomics ve İngiliz BAE Systems firmaları üretiyor. Türkiye ürettiği Sapan sayesinde dünyada bu teknolojiye sahip sayılı ülkelerden biri oldu.