Bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
thumbnail

Apartman ve Site Ortak Alanlarına Elektrikli Araç Şarj İstasyonu Kurmak



Apartman ve Site Ortak Alanlarına Elektrikli Araba Şarj İstasyonu Kurmak

Ülkemizde elektrikli araç sayısı her geçen gün artmaktadır. Türkiye'de elektrikli araç kullanımı son iki yılda ciddi şekilde yaygınlaşmıştır. Normal bir arabaya bütçesi yetmeyen pek çok kişi düşük fiyatlı küçük elektrikli araçlar da satın almaktadır. Artan araç sayısıyla beraber araçların şarj sorunu ortaya çıkmaktadır. Elektrikli araç sahiplerinin ilk aklına seçeneklerin başında oturdukları apartmanın girişine veya sitenin otoparkına kendilerine ait bir şarj ünitesi kurmak gelmektedir.

Pek çok apartman ve sitede araçlarını kendi imkanları ile şarj etmek isteyen araç sahipleri apartman sakinleri ve site yönetimleri ile karşı karşıya gelmektedir. 

Apartman ve sitelerin ortak kullanım alanlarına şarj istasyonu kurulumu elektrikli araç kullanıcılarına daha fazla şarj hizmeti sunmak için büyük önem arz etmektedir.

Araç sahiplerinin kendilerine ait şarj ünitesi montajını onay almadan yaptıramamaları gerekmektdir. Ayrıca kontrolsüzce yapılan şarj ünitelerinden dolayı elektrik güvenliği riskleri de ortaya çıkmaktadır. 

Elektrikli araç şarj ihtiyacının izinsiz şekilde, bireysel kullanılan ünitelerle sağlamak, apartman ve sitelerin elektrik altyapılarına çok fazla yük getirmekte ve çok ciddi güvenlik riskleri meydana getirmektedir. 

Bireysel şarj istasyonu kurmak yerine, EPDK'nin Şarj Hizmet Yönetmeliği uyarınca şarj istasyonlarının, apartman ve sitelerin ortak alanlarında şarj ağı işletmecilerince ödenebilir şekilde kurulumlarının sağlanması gerekmektedir. Ortak alanlara yapılacak kurulumlar, mutlaka Elektrik İç Tesisat Yönetmeliği'ne uygun bir mühendislik çalışmasıyla kurulmalıdır. 

Bireysel şarj istasyonu kurmak isteyen kişiler apartman ve sitelerin ortak kullanım alanlarına kat maliklerinden izin almadan şarj istasyonu kurduklarında komşuları tarafından şikayet edilme durumlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Hiçbir kat maliki, kendi aracını şarj edebilmek için şarj ünitesi montajı yaptıramaz. Kat Mülkiyeti Kanunu göre kendi otopark alanına elektrikli araç şarj istasyonu kurmak isteyen kişiler kat maliklerinin 5'te 4'ünün yazılı iznini alması gerekmektedir. Bu izinlerin alınması sonucunda kendi otopark alanınıza bir elektrikli araç şarj istasyonu kurulabilir. Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre izinsiz şarj istasyonu kurulduğunda, kat maliklerinden biri tarafından dava edilerek hakim müdahalesi sonunda şarj istasyonunu sökmek durumuyla karşılaşılır.

Sitelerde herkesin kullanımına açık bir şarj istasyonu kurulacaksa, Kat Mülkiyeti Kanunu göre kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğunun aranması gerekmektedir. Elektrik araç şarj istasyonu kurulumu için site yönetim planında karar varsa, genel kurul yapılması gerekmeden gerekli kurulum işlemleri yapılabilir. Yoksa genel kuruldan yetki alınması gerekmektedir. Kiracıların kanundan doğan hakkı bulunmamaktadır. Sadece kat malikleri elektrikli şarj istasyonu kurma konusunda karar alabilmektedir.

Kanun gereği, yapılacak yenilik ve ilave, tüm malikleri ilgilendiriyor ve onların tümünün yararına ise yapım ve giderine herkes katılır. Herkesi ilgilendirmiyorsa, mesela 4 bloklu bir sitede 2 blokun yararlanacağı bir yenilik ve ilave yapılırsa bundan faydalanan o 2 bloktaki malikler ödeme yapar. 

Kanuna göre, yapılacak yenilik çok masraflı veya lüks nitelik taşıyorsa veya tüm kat maliklerini ilgilendirmiyorsa, bunlardan faydalanmak istemeyen malikler giderlere katılmak zorunda değillerdir. 

Bir sitede 250 araç varsa ve sadece yüzde 10'u elektrikli ise sadece 25 araç sahibinin yaralanacağı şarj istasyonunun kurulum giderini de bu 25 aracın sahibinin karşılaşması gerekir. Sadece bir kişinin elektrikli aracı varsa o bir kişi bu maliyetin tümünü kendisi üstlenmek zorundadır.

Pek çok elektrikli araç sahibi, kendi saatinden elektrik çekerek, izinsiz şekilde aracını şarj etmektedir. Bu durum binanın elektrik gücünün yetmediği durumda yangına sebebiyet verebiliyor. Böyle örnekler yaşandı. Elektrikli araçlar için izinsiz şeklide şarj ünitesi kurulamaz. Böyle bir durumda diğer kat malikleri, şarj mekanizmasının sökülmesi için dava açma hakkına sahiptir. Binanın kurulu elektrik gücüne göre hareket edilmelidir. Ortak alan elektriğinin izinsiz kullanılması halinde ise komşular ve yönetim birlikte görsellerin de yer aldığı tutanak tutarak, savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkına sahiptir.
thumbnail

Çin'in İzin Verdiği Toryum Nükleer Reaktörü ve Prof. Dr. Engin Arık


Çin, toryum ile çalışan nükleer reaktölere onay verdi

Çin, enerjide daha bağımsız hale gelebilmek için toryum kaynaklarına başvuracak. 

Çin'de bol miktarda toryum rezervi bulunduğu bilinmektedir. Sahip olduğu toryum madeni ile Çin, enerji güvenliği için kritik bir adım atmaya hazırlanıyor.

Çin'de Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi (NNSA), ülkenin ilk toryum reaktörü için Şanghay Uygulamalı Fizik Enstitüsüne işletim izni verdi.

Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi tarafından 7 Haziran'da verilen izin, Şanghay Enstitüsü'nün reaktörü 10 yıl süreyle işletmesine imkan tanıyor. İşletme, test faaliyetleriyle hayata geçirilecek.

Toryum Uranyumdan daha bol bulunuyor

Hong Kong merkezli South China Morning Post'un haberine göre, toryum ayrıca uranyum ile karşılaştırıldığında daha bol bulunan bir kaynak ve Çin'in önemli toryum rezervleri var.

Toryum Çin'e 20.000 yıl elektrik enerjisi verebilir

Haberi aktaran gazete, toryumun Çin'e 20.000 yıl elektrik verebilecek bir yakıt olduğunu vurguladı.

Toryumun, güvenlik, azaltılmış atık, daha iyi yakıt verimliliği dahil olmak üzere uranyum reaktörlerine göre birçok avantajı bulunmaktadır. 

Söz konusu reaktör, Gansu eyaletindeki Gobi Çölü'nde yer almaktadır.

Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılar

Türkiye'de de bu yönde atılması muhtemel bir adımın, ülkemizin enerji ihtiyacının tamamını karşılayacağına dikkat çekiliyor.

Öyle ki, Çin'deki gelişme, akıllara 30 Kasım 2007'de Isparta'daki şüpheli uçak kazasında hayatını kaybeden Profesör Engin Arık'ın verdiği mesajları getirdi.

Engin Arık: Türkiye'nin toryum yatakları, dünyanın en zengini

CERN'deki çalışmalarda yer alan ve Türk Ulusal Hızlandırıcı Projesi'nin öncülüğünü yapan Arık, görüntülü bir röportajında, "Türkiye'nin toryum yatakları, hemen hemen dünyanın en zengin yatakları." demişti.

"Enerji ihtiyacını senede 50 ton toryumla karşılayabiliriz"

Türkiye'nin, enerji ihtiyacını senede 50 ton toryumla karşılayabileceğini belirten Arık, "Buna mukabil, yani 1 ton toryumu enerjiye dönüştürdüğünüzde elde ettiğiniz enerjiyle 1 milyon ton petrolün enerjisi eş değer." ayrıntısına işaret etmişti.

Prof. Dr. Engin Arık, "İnşallah kuracağımız Türk Hızlandırıcı Merkezi'nde de bir proton hızlandırıcısı düşünülüyor." diyerek eklemişti:

Bu da ileride belki bir prototip toryum nükleer santrali yapmamız için ön çalışmalara olanak sağlar.

Bildiğim kadarıyla, toryum'un 21. yüzyılın en stratejik maddesi olması büyük bir olasılık. Eğer 2005 yılına kadar yapılması planlanan yeni tip nükleer enerji santralleri gerçekleşirse, toryum bir numaralı element olacak. Çünkü yeni tip reaktörlerde yakıt olarak kullanılacak. Eğer biz toryum ile elektrik enerjisi üretebilmek olanağına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eş değerde bir enerji kaynağı olacak. Prof. Dr. Engin Arık

Prof. Dr. Engin Arık ve ekibi 30 Kasım 2007 tarihinde düşen Isparta uçağında hayatını kaybetmiştir. Cenazesi Edernekapı Şehitliği'ne defnedilmiştir.

Çin'in toryum reaktörleri satma planı

Çin'in, Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında diğer ülkelere küçük toryum reaktörleri satmayı planladığı konuşuluyor.

Böylece daha küçük enerji talepleri veya sınırlı altyapısı olan ülkelere veya bölgelere "nükleer giriş noktası" sağlanması hedefleniyor.


thumbnail

Evren 25 Fare Deneyi ve Toplum Davranışları


EVREN 25 FARE DENEYİ

Evren 25 deneyi, bilim insanlarının çeşitli toplulukları bir fare kolonisinin davranışı aracılığıyla açıklamaya çalıştığı, bilim tarihinin en korkunç deneylerinden biridir. 

Evren 25 fikri, yüzlerce farenin yaşayacağı ve üreyeceği ideal bir dünya oluşturan Amerikalı bilim adamı John Calhoun'dan geldi.

John Calhoun, kemirgenlerin bol miktarda yiyecek ve suyun yanı sıra geniş bir yaşam alanına sahip olduğu özel olarak tasarlanmış bir alan olan Fare Cenneti'ni inşa etti. 

Başlangıçta, kısa sürede üremeye başlayan ve popülasyonlarının hızla artmasına neden olan dört çift fare yerleştirildi. Farelerin 315 gün sonra üremeleri önemli ölçüde azalmaya başladı. 

Kemirgen sayısı 600'e ulaştığında aralarında bir hiyerarşi oluştu ve ardından sefil fareler ortaya çıktı.

Daha büyük fareler gruba saldırmaya başladı. Bunun sonucunda birçok erkek fare psikolojik olarak çökmeye başladı. 

Dişi fareler kendilerini korumadılar ve sonucunda yavrularına karşı saldırgan hale geldiler. 

Zaman geçtikçe, dişiler giderek daha agresif davranışlar ve üreme ruh halinde yoksunluk gösterdiler. Düşük doğum oranı ve aynı zamanda genç farelerde ölüm oranlarında artış vardı. 

Ardından, güzel fareler denen yeni bir erkek fare sınıfı ortaya çıktı.

Dişilerle çiftleşmeyi ya da kendi alanları için savaşmayı reddettiler. Tek umursadıkları yemek ve uykuydu. 

Bir noktada, güzel erkekler ve izole dişiler nüfusun çoğunluğunu oluşturmay başladı.

John Calhoun'a göre ölüm aşaması iki aşamadan oluşuyordu: Birinci ölüm ve İkinci ölüm.

Birinci ölüm, hayatta var olmanın ötesinde amaç kaybıyla karakterize edildi; çiftleşme, genç yetiştirme veya toplumda bir rol kurma arzusu yoktu. Zaman geçtikçe yavru ölüm oranı %100'e ve üreme sıfıra ulaştı. 

Nesli tükenmekte olan fareler arasında eşcinsellik gözlemlendi ve aynı zamanda bol miktarda yiyecek olmasına rağmen yamyamlık arttı. 

Deneyin başlamasından iki yıl sonra koloninin son bebeği dünyaya geldi. 

1973'te Evren 25'teki son fare ölmüştü. 

John Calhoun aynı deneyi 25 kez daha tekrarladı ve her seferinde sonuç aynıydı.

John Calhoun'un bilimsel çalışması, sosyal çöküşü yorumlamak için bir model olarak kullanıldı. Yapılan araştırmalar, şehir sosyolojisi çalışmaları için bir odak noktası olmaktadır. Deney toplum sosyolojisi ve toplum psşkolojisi alanlarına çok katkı sapladı.

Şu anda günümüz toplumunda doğrudan paralelliklere tanık oluyoruz. Zayıf, çok az beceriye sahip veya hiç beceriye sahip olmayan ve koruma içgüdüsü olmayan dişileştirilmiş erkekler ile annelik içgüdüsü olmayan aşırı heyecanlı ve saldırgan dişiler.
thumbnail

TOGG T10X Kilometrede Kaç Lira Tüketim Yapar? Nisan 2023 Fiyatlarına Göre Şarj Ücreti


TOGG T10X Kilometrede Kaç Lira Tüketim Yapar? 

TOGG T10X elektrikli bir arabanın TRUGO şarj istasyonunda kW/s başına birim ücret 7,99 lira oldu. TRUGO şarj istasyonunda 180 kW'lık ve 300 kW'lık istasyonlarda kWs başına birim başına ücret 7,99 lira oldu.

Böylece TOGG araçların batarya şarj dolum ücretini ve kilometredeki sarfiyatını hesaplamak mümkün oldu.

Nisan 2023 Fiyatlarına Göre Şarj Ücreti

52,4 kWh bataryalı TOGG T10X kısa mesafeli (314 kilometre) modelin şarj dolum maliyeti Trugo istasyonlarında 418.6 lira'dır.

88,5 kWs batarya kapasitesi olan TOGG T10X uzun mesafeli (523 kilometre) modelin şarj dolum maliyeti Trugo istasyonlarında 707.1 lira'dır.

Her iki modelin de kilometrede harcadığı sarfiyat 1,3TL'dir.

Şarj tamamlandıktan sonra şarj istasyon alanının otopark olarak kullanılması halinde de dakikada 0,5 lira ücret alınacak.

TOGG T10X'in Katalog Değerlerine Göre Kilometrede Yaptığı Sarfiyat 1,3 TL'dir.

Elektrikli araçlarda kilometre başına harcanan enerji sarfiyatı sürücünün kullanım alışkanlıklarına ve yol durumuna göre değişebiliyor. İçten yanmalı motorlarda da olduğu gibi performanslı kullanımda yakıt fazlalaşırken elektrikli araçlarda da bu durum aynı şekilde gerçekleşiyor.

Arabada klima ya da ısıtma sisteminin kullanımı, hava şartları, eğim, yol şartları, trafik yoğunluğu, sürücünün kullanım alışkanlıkları, aracın lastik donanımına kadar yakıt tasarrufunu olumlu ya da olumsuz etkileyecek pek çok etken bulunmaktadır.

Bu etkenlere göre kilometre başına harcanan enerji ücreti olumlu ya da olumsuz etkilenebilmektedir.

thumbnail

TOGG T10X Elektrikli Arabanın Batarya Şarj Dolum Ücreti Kaç Lira? Nisan 2023 TOGG Deposu Kaç Liraya Doluyor?

 

TOGG T10X Elektrikli Arabanın Batarya Şarj Dolum Ücreti Kaç Lira? 

TOGG T10X arabalar iki farklı batarya kapasitesine göre üretilmektedir. Buna göre bataryaların dolum ücreti ve gidebileceği mesafe değişmektedir.

Nisan 2023 TOGG Deposu Kaç Liraya Doluyor?

Batarya kapasitesi 52,4 kWh olan TOGG 10X 314 kilometre kısa menzile sahiptir. Bu TOGG modelinin Trugo istasyonlarında şarj dolum maliyeti 418,6 lira'dır. 

Batarya kapasitesi 88,5 kWs olan TOGG 10X 523 kilometre uzun menzile sahiptir. Bu TOGG modelinin Trugo istasyonlarında şarj dolum maliyeti 707,1 lira'dır.

TOGG T10X arabaların şarj dolum ücreti gidilen mesafeye bölünerek kilometrede harcanan miktar TL olarak hesaplanabilir.




thumbnail

TOGG Şarj İstasyonu Trugo'da KWs Birim Ücreti Ne Kadar Oldu?


TOGG Şarj İstasyonun Trugo'da KWs Birim Ücreti Ne Kadar Oldu?

Togg'un şarj istasyonu ağı olan Trugo, geçtiğimiz günlerde KWs birim fiyat ücretini belirledi.

Buna göre, Togg'da kW/s başına birim ücret 7,99 lira oldu. Trugo'da 180 kW'lık ve 300 kW'lık istasyonlarda KWs birim başına ücret 7,99 lira oldu.

Kısa menzilli Togg'un 52,4 kWh bataryası, uzun menzilli Togg'un ise 88,5 kWh bataryası bulunmaktadır. 

Batarya kapasiteleri birim ücret ile çarpıldığında TOGG araçların dolum ücreti ortaya çıkmaktadır.


thumbnail

Deprem Öncesi Havada Oluşan Mavi Işık Neden Görülür? Piezoelektrik Etki


Deprem Öncesi Havada Oluşan Mavi Işık Neden Görülür?

Pek çoğumuz deprem öncesi çekilen videolarda ve resimlerde havada mavi bir ışık kümesi oluştuğunu görmüştür. Bu olayı deprem öncesi havaya bakan pek çok kişi de bizzat kendisi gözlemlemiştir. Bu ışıklar deprem ışığı olarak tanımlanmaktadır.

Günümüzde bu mavi ışık çeşitli spekülasyonlara ve komplo teorilerine malzeme olmaktadır. Pek çok kişinin aklına "Acaba deprem oluşturmak amacıyla bir silah mı kullanılıyor? HAARP teknolojisi ile deprem mi yapılıyor?" soruları geliyor.

Biz olayı bilimle ve mevcut elektrik bilgilerimizle basitçe açıklmaya çalışalım. Önce piezoelektrik nedir bir hatırlayalım.

Piezoelektrik Nedir : Başlığa tıklayarak detaylı bilgi alabilirsiniz. Biz kısaca açıklayacak olursak; piezoelektrik, kuartz (quartz), roşel (rochelle) tuzu, baryum, turmalin gibi kristal yapılı maddelerin üzerlerine düşen basınçla orantılı olarak fiziki yapılarında meydana gelen değişimden dolayı elektrik akımı üretmesidir.

Piezoelektriğin tanımından da anlaşılacağı üzere doğadaki bazı kristal yapılı maddeler basınç altında sıkıştığında elektrik akımı oluşmaktadır. Deprem öncesi oluşan basınç ile toprakta bulunan bu maddeler sıkışma sonucu elektrik akımı üretmektedir. Oluşan bu elektrik akımının büyüklüğü havada mavi bir ışık görülmesine neden olmaktadır. 

Deprem öncesi mavi ışık oluşumu yeni bir şey değildir. Eskiden beri deprem öncesi gözlemlenen bir olaydır.

Piezoelektrik etkiden faydalanılarak deprem önleme cihazları üretilmeye çalışılmaktadır. Prof. Dr. Ahmet Ercan, üretilen aletin aletin çalışmasını ise şöyle anlatmaktadır: “Burada ana olay, piezoelektrik olay kaydediliyor. Deprem sırasında özellikle kırık kuşağı boyunca silisli kayaların birbirine sürtünmesi sonucunda piezoelektrikte iyonlaşma olayı oluşuyor. Bu iyonlaşma sonucunda oluşmuş olan elektrikli alan, büyük bir bölgede kaydediliyor. Prototip olarak üretilen bu alet şu anda İstanbul’da 4 yerde çalışıyor. Depreme yakınlığına göre piezoelektrik alan büyüyor ya da küçülüyor. Yerdeki deprem öncesi oluşan çatlamalar ve kırılmalarla birlikte alet üzerinde salınımlar halinde depremin gelmekte olduğunu görüyorsunuz.”

Elektrik elektronik endüstrisinde ise piezoelektrik kullanılarak çeşitli devre elamaları üretilmektedir. Basınç ölmede, ağırlık ölçmede, titreşim ölçmede, kristal mikrofonlarda ve pek çok yerde piezoelektrik devre elemanları kullanılmaktadır.

thumbnail

TOGG'un Yıllık Üretim Hedefi Kaç Araç Olacak?


TOGG üretim hedefi 3 dakikada 1 araç: Hedef 1 milyon araç üretimi

TOGG’un Bursa Gemlik’te bulunan fabrikası her 3 dakikada 1 araç üretme kapasitesine sahip.

Bursa Gemlik’te 2030 sonuna kadar 1 milyon araba üretilmesi hedefleniyor.

Bursa Gemlik’te bulunan fabrika 1,2 milyon metrekare alan üzerine kurulmuştur. Son teknoloji donanımlı fabrika her 3 dakikada bir araç üretme kapasitesine sahiptir. 

Üretilen TOGG arabalardan kamuya 2035 yılına kadar 30 bin araç satılması planlanmaktadır.

Bursa Gemlik’teki fabrikada şu anda toplam 1400 kişinin çalışmaktadır. Togg’da üretim kapasitesi 175 bin adede ulaştığında istihdamın 4 bin 300 kişiye yükseltilecek.
thumbnail

Türkiye’de Satılan Elektrikli Otomobillerin Ortalama Elektrik Tüketim Değerleri Ne Kadardır?


Türkiye’de Satılan Elektrikli Otomobillerin Ortalama Elektrik Tüketim Değerleri Ne Kadardır?

Türkiye’de satılan bir elektrikli araba hızlı şarj edildiği zaman ortalama kilometre maliyeti 58 kuruş ile 98 kuruş arasında değişmektedir.

Kış şartları, arabayı performanslı kullanım, bataryanın yeterince sıcak olmaması gibi nedenlerle tüketim maliyet daha da fazla olabilmektedir.

Türkiye'de hızlı şarj altyapısı henüz yeterince yaygınlaşmadığı için DC şarj soketlerinde fiyatlar oldukça yüksektir. İlerleyen zamanlarda daha fazla hızlı şarj ünitesinin hizmete girmesiyle DC şarj maliyetinin de belirgin şekilde azalması beklenmektedir.

Türkiye’de satılan elektrikli otomobillerin 100 kilometrede şehir içi ve şehir dışı karma elektrik tüketim değerleri ve evde şarj edilmesi durumunda kilometre maliyetlerine aşağıdaki gibidir. 

kWh maliyeti hesaplanırken ev elektriğinin Haziran 2022 elektrik tarifesi fiyatı olan 2,14 ₺ baz alınmıştır. 

Araç Modeli                Ort. Tüketim   KM Maliyet

Mercedes EQS                18,4 kWh            0,39 ₺
BMW iX                         19,8 kWh            0,42 ₺
Skywell ET5                   17,2 kWh            0,36 ₺
Renault ZOE                   17,2 kWh            0,36 ₺
Hyundai Kona Elektrik   14,7 kWh            0,31 ₺
Volvo XC40 Recharge     23,8 kWh           0,51 ₺
MG ZS EV                       18,6 kWh           0,39 ₺
XEV iEV7s                       15 kWh             0,32 ₺
BMW iX3                        18,5 kWh           0,39 ₺
Porsche Taycan                28,5 kWh           0,61 ₺
SERES 3                          15,8 kWh           0,33 ₺
Mercedes EQA                 17,5 kWh           0,37 ₺
Mercedes EQC                 20,8 kWh           0,44 ₺

thumbnail

Elektrikli Araçlarda Kullanılan Bataryaların Ömrü ve Değişim Süresi Ne Kadardır?


Elektrikli Araçlarda Kullanılan Bataryaların Ömrü Ne Kadardır?

Elektrikli araçlar sayesinde dünya artık daha verimli ve çevreci otomobiller dönemine geçiyor. Elektrik araçlarda hareketli parçası sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve böylece daha dayanıklı olan elektrikli araçlarla otomotiv sektörü yeniden şekillenmektedir. Fakat elektrikli araçların zamanla batarya kapasitesinde kayıp oluşması büyük bir problem olarak görülmektedir. Kullanım şekline ve çeşitli etkenlere bağlı olarak bu otomobiller zaman içerisinde gideceği mesafe kaybına uğrarlar.

Batarya, elektrikli araçlarda oldukça pahalı bir parçadır.  Bunun için batarya ömrü elektrikli araç kullanıcıları için en önemli sorun olarak görülmektedir. 

Lityum iyon bataryalar zamanla enerji kapasitesini kaybedebilmektedir. Bu durum genelde rutin kullanım, şarj döngüleri neticesinde ortaya çıkmaktadır. Cox Automotive tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre, elektrikli araba müşterilerinin yüzde elliye yakını araçların batarya ömrünün 100 bin kilometre civarında olduğunu düşünmektedir. Her ne kadar elektrikli araç bataryaları şarj kapasitesinin bir kısmını kaybedebilse de gelişen yeni teknolojiler ile bu süre 20 yıla kadar çıkabilmektedir.

Her geçen gün yeni bir elektrikli modelin piyasaya çıktığı elektrikli araç piyasasında garanti süresi ortalama 8 yıl olarak ortaya çıkmaktadır. Kia, elektrikli araç portföyü için 3 ila 10 yıl/150.000 km veya 100.000 mil batarya kapasitesi garantisi sunmaktadır. Tam rakamlar yaşadığınız ülkeye göre değişim gösterebilir. Garanti kapsamındaki yıl sayısı ve mesafe ülkeye göre değişir.

Günümüzde elektrikli araçlarda genellikle lityum iyon batarya kullanılmaktadır. Nikel bazlı bataryalara göre kapasitesi daha çok olan bu bataryalar elektrikli araçlara daha uzun menzil ve daha hızlı şarj sağlamaktadır.

Lityum iyon bataryanın 160 bin kilometreye kadar kapasitesini koruyabildiği yapılan çalışmalarda ortaya konulmuştur.

Elektrikli araçlara 8 yıl boyunca garanti verildiği düşünüldüğünde yılda 20 bin kilometreden fazla yol yapılmazsa, ihtiyaç halinde batarya garantiden değiştirilebilir. Buna rağmen eğer bir şekilde batarya değişimi gerekir ve garanti karşılamazsa ortaya yüksek bir maliyet çıkabilir.

Lityum iyon batarya fiyatları 2010 yılında 1.160 dolardan Aralık 2020'de yüzde 89 oranında azalmış ve 137 dolar/kWh'ye düşmüştür. 2030 yılına kadar da lityum iyon batarya fiyatlarının 73 dolar/kWh’a kadar düşmesi beklenmektedir. Bir elektrikli aracın batarya maliyeti 10.000 ile 20.000 dolar arasındaki rakamlara çıkabilmektedir.

Bazı elektrikli araçların batarya değişim ücretleri;

* Tesla Model S                  $13,000  -  $20,000
* Tesla Model Y                 $11,000  -  $16,000
* Ford Mustang Mach-E    $18,000  -  $24,000
thumbnail

Türkçenin Matematiği, Bilimsel ve Matematiksel Yönden Türkçe


Türkçenin Matematiği, Bilimsel ve Matematiksel Yönden Türkçe

Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazmıştır.Türkçe’yi en zengin kullanan yazarlardan Yaşar Kemal’in romanları 3.500 kelimeyi geçmez. Bu görüş haklıdır çünkü Türkçe, Fransızca’ya oranla daha az sözcük içermektedir.

Türkçe, İngilizce’ye, Almanca’ya, İspanyolca’ya göre de daha az sözcük içermektedir. Fakat bu durum Türkçe’nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez. Çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir. Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gerek yoktur.

Başka bir dilden Türkçe’ye çeviri yapan herkes sözlüğü açtığında, aralarında minik anlam farkları olan bir çok sözcüğün Türkçe karşılığında çoğu zaman aynı kelimeyi okur. Bu, ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir, oysa öyle değildir. Çünkü yukarıda adı geçen diller kelimelerin statik olan anlamlarını öğrenmeye, Türkçe ise bu anlamları bulup çıkarmaya, yani dinamik anlamlandırmaya dayalıdır.

Türkçe’de anlamları sözlükteki tanımlar değil, kelimelerin cümle içindeki konumları belirler. Türkçe’nin, referans olmak üzere sadece gerektiği kadarı sözlüklere alınmış, sonsuz sayıda kelime içerdiği bile öne sürülebilir.

İngilizce-Türkçe sözlükte “sick”, “ill” ve “patient”ın karşısında hep “hasta” yazar. Bu bağlamda ingilizce’nin üç kat daha fazla sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların Türkçe’de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur: “doktor falanca beyin hastası olmak”, “böbrek hastası olmak”, “internet hastası olmak”, “filanca şarkının hastası olmak” arasındaki farkı Türkçe konuşan herkes bir çırpıda anlar.

Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt alta:

3+5=8

12+5=17

38+5=43

yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı “+5″ yazdığı halde!

Sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe’de de hepsinde aynı “hastası olmak” ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olmaktadır. Türkçe’nin az kelime ile çok iş yapmasının sırrı matematiktedir. 

0′dan 9′a kadar 10 tane rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül, yani topu topu 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler gösterir.

Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.

Türkçe’deki herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl çoğul yapılacağının öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5 yıl sonra Türkçe’ye girecek fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl önce unutulmuş kelimelerin çoğullarının ne olduğunun biliniyor olması demektir. 

Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece “x=6″, “y=23″ olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir.

Oysa sözgelimi ingilizce’de “go”, “went” olurken “do”, “did” olur. Çoğul ekleri için de durum aynıdır: “foot”, “feet” olurken “boot”, “beet” değil “boots” olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek çare böyle olduklarının bellenmesidir.

Türkçe’de ise, statik kelimeleri ezberlemek yerine dinamik kuralları öğrenmek gerekir. Türkçe’de neredeyse istisna bile yoktur. Olanlar da ses uyumu gereği “alma” olması gereken meyve isminin “elma” biçimine dönmesi gibi birkaç minör istisnadır. Kurallar ise neredeyse, bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü ve kesindir. Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle etmek, aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır. Bunu yapmanın en kolay yolu ikili sayı sistemini kullanmak olduğu için de yalnızca 0 ve 1′leri kullanmak yeterlidir. İzleyen örneklerde [1=var] ve [0=yok] anlamında kullanılmışlardır.

Kelime kökü çoğul eki matematik ifade:

ev……..ler…….evler

1.0…….0.1……1.1

Türkçe’deki bütün kelimelerin 2 bit olduğu varsayılabilir (ileride bit sayısı artacak). Tekil olan bütün kelimeler 1.0 (kelime kökü var; çoğul eki yok), çoğul olanlar ise 1.1′dir (kelime kökü var; çoğul eki var). Bu kural hiç değişmemek bir yana, öylesine güçlüdür ki Türkçe’de başka hiç bir dilde yapılamayacak bir şey yapılıp, olmayan bir kelimenin çoğulu dahi söylenebilir (0.1). Birisi karşısındakine sadece “ler” dediğinde, alacağı tepki: “anladık ler de, neler?” türünden bir cevap olacaktır. Bir şeylerin çoğulunun söylendiği bellidir de, neyin çoğulunun kastedildiği açık değildir.

Vurgulama / sıfat kökü zayıflatma matematik ifade

kırmızı

0.1.0

kıp kırmızı

1.1.0

kırmızı msı

0.1.1

kıp kırmızı msı

1.1.1

Türkçe’deki sıfatların anlamını kuvvetlendirmeye veya zayıflatmaya yarayan bu kural da hiç değişmez. Hatta istenirse bu kurala uyan ama hiçbir sözlükte bulunmayan, hem kuvvetlendirilmiş hem de zayıflatılmış garip sıfatlar bile türetilebilir. “Güneş doğmazdan az önce ufuk kıpkırmızımsı (kıp Kırmızı Tramvaymsı; [1.1.1]) bir renk aldı” dendiğinde, herkes neyin kastedildiğini anlayacaktır. Çünkü ayaküstü türetilen bu sıfat, hiçbir sözlükte yer almaz ama, Türkçe konuşan herkesin çok iyi bildiği bu kurala uygundur.

Fiil çekimlerinde de işler farklı değildir. Burada zorunlu olarak kişi için 3, zaman için 2 bitlik gruplar kullanılacak. Çoklu bit grupları şunları ifade edecek:

011 = ben

010 = sen

000 = o

111 = biz

110 = siz

100 = onlar

00 = geniş zaman

11 = şimdiki zaman

10 = gelecek zaman

01 = geçmiş zaman

kök kişi matematik ifade

yeterlilik……………..Oku (y)abil dim……………..= 1.1.0.01.0.0.011

olumsuz……………..Oku (y)a ma z mış sın………= 1.1.100.0.1.010

zaman……………… Gel me (y)ecek ti…………….= 1.0.1.10.1.0.000

zaman……………….Git me di k…………………… = 1.0.1.01.0.0.111

hikaye……………….Şaşır abil ecek ti niz ………..= 1.1.0.10.1.0.110

rivayet……………….Bil (i)yor lar…………………. = 1.0.0.11.0.0.100

kişi

tabloda zaman ile ilgili küme 3 bit yapılıp geçmiş zaman “di’li geçmiş” ve “miş’li geçmiş” olarak ikiye ayrılabilir, soru bileşkeni için ayrı bir bit eklenebilir, emir ve şart kipleri de işin içine katılabilir ancak, sonuç değişmezdi.

Cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb…) Sıralaması da rasgele değildir. Türkçe cümleler bir tür “crescendo” (şiddeti giderek artan dizi) izlerler. Bütün vurgu en sonda yer alan yüklem (fiil) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi, yükleme olan yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaştıkça önem artar. Gene matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan her bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik değere sahip olduğu varsayılabilir.

“dün Ahmet camı kırdı” cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her öğe 4 haneli bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en yüksek değeri taşıyacaktır.

Cümle

matematik değer

0001

matematik değer

0011

matematik değer

0111

matematik değer

1111

1 dün Ahmet camı kırdı.

2 dün camı Ahmet kırdı.

3 Ahmet dün camı kırdı.

4 Ahmet camı dün kırdı.

5 camı dün Ahmet kırdı.

6 camı Ahmet dün kırdı.

Şimdi tablodaki cümleler tek, tek ele alınabilir:

1. Cümle: dün Ahmet bir iş yaptı ve bu camı kırmak oldu.

2. Cümle: dün kırılan camı başkası değil Ahmet kırdı (suçlu Ahmet!).

3. Cümle: Ahmet’in dünkü işi camı kırmak oldu (belki önceki gün kitap okumuştu).

4. Cümle: Ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün kırdı (yarın kırması gerekiyor olabilirdi).

5. Cümle: cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu ise Ahmet.

6. Cümle: camı Ahmet zaten kıracaktı, bunu dün yaptı.

Cümleyi oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep ‘i’ haliyle “camı” olarak kaldı; fiil hep 3. Tekil şahıs, di’li geçmiş zamanda çekildi, vb.) Sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi.

Her cümlede 0011, 0001′den daha fazla, 0111 bu ikisinden daha fazla, 1111 ise hepsinden daha fazla önem taşıdı. Anlamı belirleyen de zaten her bir öğenin matematik değeri oldu. Kelimelerin statik anlamlar taşıdıkları dillerde, zaman belirtecinin (dün) yeri değiştirilerek elde edilebilecek 2 çeşitlemenin dışında diğer anlamları vermek için kip değiştirmek (edilgen kip – passive mode kullanmak) veya araya açıklayıcı başka kelimeler eklemek gerekir. Türkçe konuşanlar ise her bir cümlenin diğerinden farkını derhal anlarlar.

Matematik ile olan alışveriş yalnızca verilen örneklerle sınırlı değildir. Türkçe’nin ne tarafı ele alınsa bu ilişki ile yüz, yüze gelinir. Türkçe’nin bu özelliğini “insanlar kendilerine ulaşan mesajları nasıl anlarlar? Bunun kullanılan dil ile bir ilgisi var mıdır? Bir Fransız, bir İngiliz, bir Türk aynı mesajı kendi ana dillerinde alsalar, birbirleri ile aynı şekilde mi, yoksa farklı mı algılarlar? Eğer dilin algılamayla ilgisi varsa, işin içine bir dil karışmadığı yani sözgelimi bir pantomim gösterisi izlenir veya üzerinde hiç yazı olmayan bir afişe bakılırken, dil ile ilgili bu alışkanlıklar nasıl etki ederler?” türünden sorulara yanıt ararken fark ettim. Bu özellik konuya ilgi ve sabırla yaklaşıp bakmayı bilen herkesin görebileceği kadar açık. O nedenle, bu güne kadar kesinlikle başkaları tarafından da görülmüş olmalı. “Türkçe çok lastikli, nereye çeksen oraya gidiyor” diyenler de aslında, hayal meyal bu özelliği fark eder gibi olup, ne olduğunu tam adlandıramayanlardır. Türkçe teknik açıdan mükemmel bir dildir.

Bu mükemmelliğin nedeni matematik ile olan iç içeliktir. Keza, ne yazık ki Türkçe’nin, bu dili konuşanlara kurduğu tuzak da buradadır. Kentli-köylü, eğitimli-eğitimsiz, doğulu-batılı, vb. kültür çatışmaları dünyanın her yerinde vardır. Gene dünyanın her yerinde iyi, kötü işleyen bir “asimilasyon” ve/veya “adaptasyon! ” süreci bu çatışmayı kendi içinde bir takım sentezlere götürür. Türkiye bu açıdan dünya genelinin biraz dışındadır. Bizde “asimilasyon” ve/veya “adaptasyon” süreci ya hiç çalışmaz, ya da akıl almaz bir yavaşlıkta çalışır. Sorun, başka sebeplerin yanı sıra kullandığımız dilden de kaynaklanmaktadır. Düşünme, kendi kendine sözsüz konuşma olarak kabul edilirse (bence öyledir), anadilin kişilerin düşünce yapısı üzerinde etkili olduğunu da kabul etmek gerekir; insanlar kendi anadillerinde düşünürler. Türklerin büyük paradoksu işte buradadır. Teknik açıdan mükemmel bir dil olan Türkçe, kendi dışımızdaki dünyayı kendimizce değiştirmeden, olduğu gibi algılamaktaki en büyük engelimizi oluşturmaktadır.

Örneğin, Türkiye dışına yabancı işçi olarak giden ilk nesil gerek bulundukları ülkenin dilini öğrenme, gerekse oradaki yaşam biçimine ayak uydurma konusunda muhteşem bir direniş gösterdiler. Bu direnişin boyutları o denli büyük oldu ki, başka hiç bir diasporada gözlenmeyen gelişmeler yaşandı. Türk diasporası, gettolaşıp kendi kültürünü gene kendi içine kapanık bir çevrede yaşayacak yerde, kendi kültür kurumlarını o ülkeye ithal etti. Asimile olmaya en dirençli kültürlerden biri kabul edilen İspanyollar, gittikleri yere sadece gazetelerini ve bazen de radyolarını taşımakla yetinirken; Türklerin bunlara ek olarak (hem de birden çok) televizyon kanalları ve hatta kendi fast-food’ları (lahmacun, döner, vb.) oldu.

Bunları başaran insanların yeteneksiz olduklarına, dil öğrenmeyi de bu yeteneksizlikleri yüzünden beceremediklerine hükmetmek en azından adil ve gerçekçi olamaz. Keza, böylesine önemli bir kültür direnişi gösterenlerin, orada doğan çocuklarını eğitirlerken, bunca sahip çıktıkları kültürlerini göz ardı etmiş olmaları da düşünülemez. Ancak gözlemlenen o ki, orada doğan ikinci nesil, gene sözgelimi İspanyollar arasında hiç görülmediği kadar hızla asimile oldu. Bunun nedenini evdeki Türkçe’nin yanısıra okulda öğrenilen ve ev dışında yaşanan, o ülkenin dili faktöründe aramak çok yanıltıcı olmayacaktır.

Biz Türkler, konuşmayı öğrenirken (tıpkı sick, ill, patient örneğinde olduğu gibi) farklı durumların farklı kavramlar oluşturduğunu, bu farklı kavramların da farklı adları olması gerektiğini öğrenmeyiz. Aynı adı taşıyan farklı kavramları birbirinden ayırmaya yarayacak sezgisel (sezgisel=doğal=matematiksel) yöntemin kurallarını öğrenmeye başlarız.

Sezgiselliğe şartlanmış beyinler ise dış dünyayı hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi algılamayı bilemediklerinden, bildikleri tek yönteme yani kendilerince anlam çıkarsamaya veya başka bir ifadeyle “sezdikleri gibi algılamaya” yönelirler.

Algıladıkları kavramların tümü kendi çıkarsamaları doğrultusunda şekillenmiş olan, kendilerince tanımlanmış bir dünyada yaşayan insanlara ulaşan mesajlardaki kodlar ne kadar “herkesçe bir örnek” algılanabilir? Üzerinde emek harcanmaya değer temel sorulardan biri budur. Bu sorunun yanıtı belirginleştikçe, neden batıdaki sistemlerin bir türlü Türkiye’de oluşturulamadığı sorusunun yanıtı da belirginlik kazanabilir.

Türkçe’nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu özel durum kuşkusuz tüm iletişim alanları için geçerlidir. Yunus Emre’nin okuması, yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca bir nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak aktarılmasının ardında Türkçe’nin sezgiselliğini sonuna kadar kullanmadaki becerisi vardır. Tanzimat aydınları ve Cumhuriyet aydınlarının bir türlü geniş kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış ve Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.

Mesajlar sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar. Mesajları üretenlerin kendi konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü açısından önemlidir ama, hitap edilen kişilerin kendilerine yönelen mesajları nasıl algıladıkları her şeyden daha önemlidir.

Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdanmısınız ?
Çoğunu kullanmadığımız ” saklı bir güç” Türkçe. Kullanıldıkça ortaya çıkan bir define âdeta. Dilimiz, “saklı güç” ünü, “kinetik bir erke”ye dönüştürecek kalemler arıyor. Tarihî derinliğine karşılık “kullanım yoğunluğu”nun sığlığı bir çelişkidir.

Türkçenin gücü, onun doğurgan özelliğidir. Geçenlerde henüz yedi aydır türkçe öğrenmekte olan Tanzanyalı bir öğrencim kara tahtanın başına geldi ve beni şaşırtan şu kelimeyi yazdı:

Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdanmısınız ?

Bu ibare tek kelimeden ibaret bir cümledir. Bir yabancı için çok çok şaşırtıcı bir faklılıktır bu. Ben ” İngilizcede böyle bir ifade için birkaç cümle gerekir” deyince Tanzanyalı İsa, “Ne birkaç cümle Hocam birkaç paragraf gerekir” deyiverdi.

İşte cümlenin anlam oluşturucuları, böyle iç içe geçmiş bir “dil evreni” dir. Yukarıdaki bir kelimelik Türkçe cümlenin anlam çözümlemesini basit olarak şöyle yapabiliriz:

1. Bu cümlede Türkiye’nin şehirlerinden biri olan Afyonkarahisar var. Yani cümlenin anlam tabanı birleşik kelime hâlinde biçimlenen bir şehirdir.

2. Birilerini, bu şehirden olmadıkları hâlde bu şehirden birileri hâline getirmek isteyen ama bunu birçok kişide denediği halde başaramayan bir(ler)i var.

3. Afyonkarahisarlı : Nüfus kaydı bu şehre ait insan.

4. Afyonkarahisar+lı+laş-mak: Nüfus kaydı ve yaşadığı yer bu şehir olmadığı hâlde bu şehirden biri hâline gelmek.

5. Afyonkarahisarlılaş+tır+mak : Bunun, birinin kendi kendine dileği değil de başkası tarafından (muhtemelen zorlayarak ya da ikna yoluyla) yapılması.

6. Afyonkarahisarlılaştır-ama-mak : Birini Afyonkarahisarlılaştımak niyetinde olan birinin, buna gücünün yetmemesi (yetersizlik kavramı).

7. Afyonkarahisarlılaştırama+dıklarımız : Böylr bir niyetin başkaları üzerinde denenmesi.

8. Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımız+dan: Bunların içinden birini seçerek yargının soruya hazırlanması.

9. Afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdan mısınız? bütün bu süreçlerin, birinin şahsında soru hâline getirilip duyurulması.

Türkçe’nin bu doğurganlık özelliğini onun atomik gücü olarak da görülebilir. Türkçede kelime sayısının, az olduğunu söyletip bundan dilimiz aleyhine sonuç çıkarmak isteyenlerin anlamadıkları şey işte bu “atomik” ve ” saklı:potansiyel” güçtür.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı ‘Birçok yabancı dil bilirim. Bu diller arasında Türkçe öyle farklı bir dildir ki, yüz yüksek matematik profesörü bir araya gelerek, Türkçe’yi oluşturmuşlar sanki. Bir kökten bir düzine sözcük üretiliyor. Ses uyumuna göre anlam değişiyor.

Türkçe öyle bir dildir ki, başlı başına bir duygu, düşünce, mantık ve felsefe dilidir.”

Prof. David Cuthell
thumbnail

Kullandığımız İnternete Bağlanabilen Akıllı Cihazlar Her Yerde Bizi Gözetliyor Olabilir



Kullanıdığımız ve/veya çevremizdeki başkalarına ait akıllı cihazlar bizi gözetliyorlar. Elde ettikleri bilgileri ve verilerimizi bize karşı kullanıyorlar.

Akıllı telefonlar, akıllı televizyonlar, bilgisayarlar, buzdolapları, temizlik robotları, ev güvenliği ile ilgili cihazlar, akıllı ev sistemleri nesnelerin interneti ile birlikte hayatımıza girmiş durumdadır. Akıllı cihazlar tarafından bizim hakkımızda toplanan veriler cihaz üreticilerin ve üçüncü taraf başka kişilerin maddi çıkarları için depolanabilir ve sonrasında kullanılabilir.

Hiç, birinin sizi izlediğine dair ürpertici bir his hissettiniz mi?

Her gün sizin yaptıklarınızı takip eden pekçok şey var. Her yerdeler, TV’nizin, buzdolabınızın, arabanızın ve ofisinizin içinde kolayca görülebilecek şekilde saklanıyorlar. Bu şeyler bizim hakkımızda hayal edebileceğimizden daha fazlasını biliyor ve birçoğu bu bilgiyi internet üzerinden iletiyor.

Amazon şirketi, ağustos ayında akıllı süpürge şirketi iRobot’u 1,7 milyar dolar karşılığında satın almak için anlaşma imzaladı. Avustralya Gizlilik Vakfı’ndan David Vaile, anlaşmaya dair “Her şey verilerle ilgili” açıklamasını yaptı. Gizlilik Vakfı, elektrikli robot süpürgelerin, haritalama özelliklerini kullanarak Amazon’un kullanıcıların evlerinin kat planlarına erişeceğinden endişe duyuyor. Gizlilik Vakfı’na göre şirketler insanları bir kez gözetledikten ve verilerini kullandıktan sonra onları tüketim konusunda manipüle edebilir.

Akıllı cihazlar tarafından toplanan veriler, üreticiler tarafından ürünlerini nasıl daha etkili bir şekilde satacaklarını bulmak için kullanılabilir. 

Uzmanlar veri gizliliği açısından bakıldığında, en akıllı ev, aptal bir evdir uyarısında bulunuyor. 

Günlük hayatımızın bir parçası olan ürünlerin önemli bir kısmı sürekli veri üretiyor. Cep telefonları ve onlar üzerinde hayatı kolaylaştıran uygulamalar, dolaşılan yerlerden yapılan alışverişe, sağlıktan sosyal medya aktivitelerine, yiyip içtiklerimizden çeşitli alışkanlıklarımıza kadar her şeyi veriye dönüştürerek kaydediyor ve daha öenmlisi yayınlıyorlar.

Veri yönetimi ve mahremiyet üzerine çalışan bilgisayar bilimcileri olarak, evlerde, ofislerde ve şehirlerdeki cihazlara yayılan internet bağlantısıyla mahremiyetin her zamankinden daha fazla tehlikede olduğunu görüyoruz.

Ancak internet üzerinden iletişim kuran sadece evimizdeki eşyalar değildir. İş yerleri, alışveriş merkezleri ve şehirler de daha akıllı hale geliyor. Bu mekanlardaki akıllı cihazlarda bizi gözetliyor.

Aslında, Nesnelerin İnterneti (IoT), ulaşım ve lojistik, tarım ve çiftçilik ve endüstri otomasyonunda halihazırda yaygın olarak kullanılmaktadır. 2018’de dünya çapında yaklaşık 22 milyar internet bağlantılı cihaz kullanılıyordu ve bu sayının 2030’a kadar 50 milyarı geçmesi bekleniyor.

Peki, bu akıllı araçlar bizim hakkınızda neler biliyor?

Akıllı cihazlar, kullanıcıları hakkında çok çeşitli veriler toplar. Akıllı güvenlik kameraları ve akıllı asistanlar, nihayetinde, evinizdeki varlığınız ve etkinlikleriniz hakkında video ve ses bilgileri toplayan kameralar ve mikrofonlardır.

Spektrumun daha az belirgin olan ucunda, akıllı TV’ler kullanıcıları gözetlemek için kameralar ve mikrofonlar kullanır, akıllı ampuller uykunuzu ve kalp atış hızınızı takip eder ve akıllı elektrikli süpürgeler evinizdeki nesneleri tanır ve her santimini haritalandırır.

Bazen bu gözetim bir özellik olarak pazarlanmaktadır. Örneğin, bazı Wi-Fi yönlendiriciler, kullanıcıların evde nerede oldukları hakkında bilgi toplayabilir ve hatta hareketi algılamak için diğer akıllı cihazlarla koordine edebilir.

Üreticiler genellikle verilerinizi insanların değil, yalnızca otomatik karar verme sistemlerinin göreceğine söz verir. Ama bu her zaman böyle değildir. 

İnternet üzerinden paylaşılan herhangi bir özel veri, dünyanın herhangi bir yerindeki bilgisayar korsanlarına karşı savunmasız olabilir.

Güvenlik açıklarımızı kapatmanın yolları:

1- Akıllı cihaz kullanımına kısıtlama koymak,
2- İnternet üzerinden alışveriş yapmamak,
3- Akıllı cep telefonumuzun normal zamanlarda internet bağlantısını kapatmak,
4- Akıllı cep telefonumuza pek çok erişim izni isteyen uygulamaları yüklememek,
5- Hayatı daha doğal, teknolojik aletlerden uzak yaşamayı alışkınlık edinmek,
6- Evlerimizde akıllı ev sistemlerini kullanmamak,
7- İnternet üzerinden ve kredi kartı ile yapılan alış-verişleri sınırlamak,
8- Mümkün olduğunca nakit para kullanmak

thumbnail

Ülkelerin Elektrik Tüketim Miktarlarına Göre Dünya Sıralaması ve Nüfus Sayısı



En çok elektrik tüketen ülke sıralaması aşağıdaki gibidir.  
Elektrik tüketimi GW-S = Giga Watt Saat biriminde verilmiştir.
Aşağıda elektrik tüketimi sıralamasının yanında ülkelerin nüfus sayıları da verilmiştir.

                                   Elektrik Tüketimi (GW-S)                      Nüfus

1. ÇİN                                  8.312.800                               1.412.600.000

2. ABD                                 3.989.566                                  328.200.000

3. HİNDİSTAN                   1.547.000                               1.384.660.000

4. RUSYA                               965.156                                  146.700.000

5. JAPONYA                           902.842                                 126.860.000

6. BREZİLYA                         597.234                                 210.000.000

7. KANADA                            549.263                                   37.534.000

8. GÜNEY KORE                  527.035                                   51.710.000

9. ALMANYA                         524.268                                   83.200.000

10. FRANSA                           449.422                                   66.980.000
   .
   .
   .
   .
22. TÜRKİYE                         251.376                                   83.429.620

Yukarıda verilen elektrik tüketimi sıralamasına göre ülkemiz 22. sırada gözükmektedir.








thumbnail

Kablosuz İnternet Wifi Kullanımının Sağlığa Zararları Nelerdir?


Kablosuz İnternet Wifi Kullanımının Sağlığa Zararları Nelerdir?


Uyurken açık bırakılan wifi modemden yayılan elektro manyetik dalgalar birçok sağlık sorununa neden oluyor. 

Wifi oksidatif stres, sperm/testiküler hasara ve elektroensefalografik değişiklikler, apoptoz (programlanmış hücre ölümü), hücresel DNA hasarı, endokrin değişiklikler ve aşırı kalsiyum yüklenmesi gibi etkileri içeren nöropsikiyatrik yan etkilerini ortaya çıkartmaktadır. Bu yan etkiler aynı zamanda başka elektromanyetik alanlar sebebiyle de gerçekleşmektedir. Bu nedenle elektromanyetik alan etkilerinin her biri Wifi ve diğer mikrodalga frekansı elektromanyetik alanlarının etkileri olarak da değerlendirilebilir.

Gece uyku sırasında çalışan modemler çocuk sağlığına olumsuz etki ediyor. 

Gece yatarken wifi modeminizi mutlaka kapatın.

Elektro manyetik dalgalar insan vücudunda dokular tarafından emilmektedir, bu durumun vücutta çeşitli değişikliklere neden olur. Kablosuz internet sisteminin ve cep telefonlarının güvenliği sar değeri adı verilen bir sistemle ölçülmektedir. Wifi modemlerin cep telefonlarının üzerinde bir sar değeri bulunmaktadır. Sar değeri insan dokusunun emdiği ısıya göre hesaplanmıştır. Yani dokuyu ısıtıp ısıtmadığı tespit edilmeye çalışılmış, termal etkisi ölçülmüştür.

Yapılan çalışmalar ve son zamanlarda çıkan yayınlar wifi sinyallerinin ısı dışında dokuda birçok değişiklik yaptığını ortaya koymaktadır. 

Wifi sinyallerinin meydana getirdiği olumsuz etkiler;

* Dokularda hasara yol açtığı, 
* Doku genetiğini bozduğu, 
* Sperm sayısını azalttığı, 
* Erkeklerde özellikle kısırlığa neden olduğu, 
* Kronik yorgunluğa yol açabildiği,
* Uykusuzluğa neden olduğu,
* Dikkat konsantrasyon problemlerine yol açtığı, 
* Çocuklarda öğrenmeyi bozukluğuna neden olduğu tespit edilmiştir

Özellikle çocukların korunması için bazı önlemler alınmalıdır. Evde wifi modemi çocuklardan uzak tutmak önemlidir. Wifi modemin kullanılmadığı zamanlarda, özellikle gece saatlerinde kapatılması gerekmektedir. Komşunun wifi modemi çok yüksek bir zarar vermeyecektir ancak çocuğun odasında ya da çocuğun odasına yakın modem kesinlikle bulundurmamak gerekir.

Yetişkinlerin de çok fazla elektro manyetik sinyallerin bulunduğu alanlardan mümkün olduğunca kaçınması gerekmektedir. Özellikle ofis çalışanlarında fazla kronik yorgunluk sendromu, uykusuzluk, dikkat konsantrasyon bozukluğu şikayetleri yaygın bir şekilde görülmektedir. Çalıştıkları yerde sürekli elektro manyetik sinyale maruz kalan kişiler gece verimli bir uyku uyuyamazlar. 
thumbnail

Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi Ne Kadardır? Üretim Kaynaklarının Oranları ve Miktarı Ne Kadardır?


Türkiye Elektrik Enerjisi Üretimi Ne Kadardır? 

EPDK'nın (Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu) yayınladığı 2022 Yılı Haziran Ayı Elektrik Piyasası Raporu’na göre, Türkiye’nin toplam kurulu gücü Haziran ayı sonu itibariyle 101 bin 518 MW olmuştur.

EPDK raporuna göre Haziran ayında lisanslı elektrik santrallerinin kurulu gücü bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,83 oranında artarak 93 bin 567 MW oldu. Bir önceki yıl lisanslı elektrik kurulu gücü 90 bin 995 MW idi.

Haziran ayında lisanslı elektrik üretimi de bir önceki yıla göre yüzde 0,18 artarak 25 milyon 784 bin MWh oldu.

Haziran ayında lisanssız elektrik santrallerinin kurulu gücü ise 7.951 MW’a ulaştı. Haziran ayında ihtiyaç fazlası satın alınan lisanssız elektrik miktarı 1 milyar 287 bin 641 MWh oldu. İhtiyaç fazlası lisanssız elektriğe Haziran’da 2 milyar 924 milyon 562 bin lira ödeme yapıldı.

Üretim Kaynaklarının Oranları ve Miktarı Ne Kadardır?

LİSANSLI KURULU GÜÇTE EN BÜYÜK PAY DOĞAL GAZIN

Lisanslı kurulu güç içerisinde;

Doğalgazın payı yüzde 26,94, 

Barajlı hidrolik santrallerin payı yüzde 24,88, 

Linyitin payı yüzde 10,84, 

İthal kömürün payı yüzde 10,38, 

Taşkömürünün payı yüzde 0,90 

Akarsu tipi hidroelektrik santrallerinin payı da yüzde 8,84 oldu.

Yenilenebilir enerji kaynaklarından 

Rüzgar enerjisinin payı yüzde 11,65, 

Jeotermal enerjinin payı yüzde 1,80, 

Biyokütlenin payı yüzde 1,81 

Güneş enerjisinin payı da yüzde 1,26 oldu.

LİSANSSIZ KURULU GÜÇ TOPLAMDA 7 BİN 951 MW’A ULAŞTI

Lisanssız kurulu gücün;

Güneş enerjisi yüzde 91,85’ine denk gelen 7 bin 303 MW’lık kısmını,

Doğalgaz yakıtlı santraller yüzde 5,85’ini, 

Biyokütle santralleri yüzde 1,13’ünü, 

Rüzgar enerjisi santralleri yüzde 0,96’sını ve

Hidrolik kurulumları yüzde 0,21’ini oluşturdu.

thumbnail

Türkiye'nin Lisanssız Elektrik Enerjisi Üretimi Nedir? Miktarı Ne Kadardır?


Türkiye'nin Lisanssız Elektrik Enerjisi Üretimi Nedir? Miktarı Ne Kadardır?

Lisanssız elektrik enerjisi üretimi; lisans alma ile şirket kurma yükümlülüğü olmaksızın elektrik enerjisi üretebilecek gerçek veya tüzel kişilere 1.000 kilovatsaate kadar kendi ihtiyaçlarını karşılayıp ihtiyaç fazlasını dağıtım şebekesine satmak şeklinde gerçekleştirilen bir çalışmadır.

Tüketicilerin elektrik ihtiyaçlarının tüketim noktasına en yakın üretim tesislerinden karşılanması, arz güvenliğinin sağlanmasında küçük ölçekli üretim tesislerinin ülke ekonomisine kazandırılması ve etkin kullanımının sağlanması, elektrik şebekesinde meydana gelen kayıp miktarlarının düşürülmesi amacıyla lisanssız enerji üretimi yapılmaktadır.

Lisanssız elektrik üretimi, doğal kaynaklardan üretilir ve yenilenebilir enerji kaynakları olan hidroelektrik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dahil), dalga, akıntı enerjisi ve gelgit gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını içerir.

EPDK'nın (Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu’nun) açıkladığı 2022 Haziran ayı raporuna göre lisanssız elektrik üretiminde rekor geldi

Türkiye’nin lisanssız elektrik kurulu gücü Haziran ayında bir önceki yıla göre 784 MW artarak 7 bin 951 MW’a ulaştı. 

Lisanssız elektrik enerjisi üretiminde kurulu güçte en büyük pay yaklaşık yüzde 92 ile güneş enerjisinden elde edilen elektrik enerjisi oluşturmaktadır.

Haziran ayında ihtiyaç fazlası satın alınan lisanssız elektrik miktarı 1 milyar 287 bin 641 MWh oldu. İhtiyaç fazlası lisanssız elektriğe Haziran’da 2 milyar 924 milyon 562 bin lira ödeme yapıldı.
thumbnail

Whatsapp’ta Konum Gönderirken "Şu Anki Konumu Gönder" ile "Mevcut Konumu Paylaş" Arasındaki Fark Nedir?

 


Whatsapp’ta Konum Gönderirken "Şu Anki Konumu Gönder" ile 

"Mevcut Konumu Paylaş" Arasındaki Fark Nedir?


Cep telefonunda Whatsapp uygulamasının en güzel özelliklerinden biri bulunduğunuz veya istediğiniz konumu atmaktır. 

Whatsapp'ın bu özelliğinden herkes haberdardır ancak "Şu Anki Konumu Gönder" ile "Mevcut Konumu Paylaş" arasındaki farkı bilen çok az bulunmaktadır

Whatsapp’ta konum paylaşmak; bulunduğunuz yeri bir kişi ile paylaşmak, kaybolduğunuz da ya da bilmediğiniz bir yerde biriyle buluşmak için rahatlıkla kullanabileceğiniz güzel bir özelliktir.

Bulunduğunuz yere birine tarifetmeye çalışmak yerine, akıllı bir telefonundan Whatsapp kullanarak konumunuzu kolayca paylaşabilirsiniz.

Google Haritalar, Facebook Messenger, iMessage ve daha pek çok uygulama ile konumunuzu paylaşabilirsiniz. Tercih ettiğiniz uygulama WhatsApp ise, konumunuzu bir kişi veya grupla paylaşmak oldukça kolaydır.



Konumunuzu göndermek istediğiniz grup veya kişiyle sohbet alanında İOS’da yazma alanının solunda “+” ve Android’te yazma alanın sağında “Ataç İşareti” düğmesine dokunun ve Konumu seçin.

WhatsApp için konum ayarlarınızı etkinleştirmediyseniz, WhatsApp telefonunuzu telefon ayarlarına götürecektir. (Konum ayarlarını yalnızca uygulama kullanılırken açma seçeneğini belirleyebilirsiniz.)

"Şu Anki Konumu Gönder" seçeneği, bulunduğunuz yeri göndermek için kullanılır. Konumu sabit olarak bulunduğunuz yer olarak gönderir. "Şu Anki Konumu Gönder" seçeneği o anki bulunduğunuz konumuzu paylaşır. Konumunuz değiştiyse ikinci bir konum gönderebilirsiniz. Genelde konum paylaşırken kullanacağınız seçenek bu olacaktır.

"Mevcut Konumu Paylaş" ise, konumuz değişken ise, hareket halinde iseniz kullnabilirsiniz. Konumunuzu gönderdiğiniz kişi veya grup, anlık olarak konumunuzu görebilecek ve sizi anlık takip edebilecektir. 

"Mevcut Konumu Paylaş" seçeneğine tıkladıktan sonra paylaşmak istediğiniz süreyi seçin. 15 dakika, 1 saat ya da 8 saatlik seçenekler arasında seçim yapabilirsiniz. Belirlediğiniz süre içerisinde konumuzu paylaştığınız kişiler sizi bu süre içerisinde nerede olduğunuzu takip edebilecektir. Konum paylaşımı belirlediğiniz süre sonunda otomatik olarak duracaktır. 

"Mevcut Konumu Paylaş" seçeneğinde, paylaşım mesajının hemen altında bulunan "Paylaşımı Durdur" bağlantısını tıklatarak da mevcut konum paylaşımını belirlediğiniz zamandan önce durdurabilirsiniz. 

"Mevcut Konumu Paylaş" seçeneğinde, bu özelliği bazı zamanlarda çocuğunuzun konumunu takip etmek için çocuğunuzun telefonunda kullanabilirsiniz. Çoğunuzun telefonundan kendi telefonunuza konum atarsanız, çocuğunuzu o süre sarfında takip edebilirsiniz.

Konum mesajı aldığınızda, mesaj harita görünümünde olacaktır. Harita telefonunuzda kullanılan varsayılan harita uygulaması ile açılacaktır.
thumbnail

Google Arama Algoritması Nasıl Çalışır?

 

Google Arama Algoritması Nasıl Çalışır?

Google aramalarda sonuçları gösterirken örümcek adı verilen bir yapay zeka yazılım kullanır. Örümcek önce birkaç web sayfası, ardından bu sayfalardaki bağlantıları izleyerek başka web sayfaları, ardından bu sayfalardaki bağlantıları izleyerek başka sayfaları getirir ve bu şekilde web'de binlerce makine üzerinde milyonrlarca sayfa dizisine eklenerek devam eder.

Google bir aramada ulaşacağı sayfaların hangisi olduğuna karar vermek için sorular sorar. Bu sorular 200 soru civarındadır.

Bu sorular;

* Aranan terim ve kelimeler bu sayfada kaç kez görülüyor?

* Aranan terim ve kelimeler başlıkta mı?

* Aranan terim ve kelimeler URL'de mi?

* Aranan terimler yan yana mı?

* Sayfa için de aranan terim veya kelimenin eş anlamlısı var mı?

* Bu sayfa kaliteli bir sayfa mı?

* Bu sayfa spam bir sayfa mı?

* Sayfanın pagerank değeri?

Pagerank: Google kurucuları Larry Page ve Sergey Brin tarafından geliştirilmiştir. Web sayfasının önemini belirten bir değer.

Sonuçta bunlara benzer pek çok sorunun cevapları google tarafından değerlendirilirek her sayfanın bir genel puanı ortaya çıkar. Buna bağlı olarak da yapılan arama sonuçları yaklaşık yarım saniye sonra listelenir.

thumbnail

Google'da Hangi Kriterlere Göre Arama Sonuçları Gelir?

Google Arama Algoritması Nasıl Çalışır?

Google arama motorunda herhangi bir arama yaptığımızda, arama sonuçlarına karşılık gelecek binlerce web sayfası karşımıza çıkabilir. Google bunları belli bir tekniğe ve kriterlere göre bulur ve sıralamasını yapar. Bunları bilirsek aradıklarımızı çok daha kolay bir şekilde bulabiliriz veya yaptığımız bir web sayfasının aramalarda üst sıralarrda çıkmasını sağlayabiliriz.

Google Hangi Kriterlere Göre Arama Sonuçlarını Getirir?

* Google arama sayfasına yazdığımız kelimeyi, anlamına karşılık gelen kavramları, dilini ve bu kelimeyi aratan insanların ortak amacına göre bir algoritma oluşturur.

* Sorguladığımız kavram ile eşleşen web sayfalarını arar. Arama ile alakalı bir sayfa bulduğuna dair en temel gösterge ise arama sırasında kullandığımız anahtar kelimeleri içermesidir. Aranan kelimenin hangi sayfada sıklıkla kullanıldığına bakar.

* Aranan kelime ana başlıkta, alt başlıkta ya da metnin içinde kullanılma durumuna bakar. Aranan kelimenin başlık ve alt başlıkta bulunması aramalarda üst sıralara çıkmamızı kolaylaştırır.

* Arama kalitesinin artması için yoğunluğu yüksek sayfaları sıralamada yukarı taşır. 

* Sonuçları sunmaya bir adım kala web sayfalarındaki bilgilerin bir araya geliş şeklini değerlendirir. Yani sayfada tek bir konuya mı odaklanılmış yoksa birden çok konu tek seferde mi işlenmiş, buna bakılır. 

* Çok kapsamlı ve geniş bilgiler içeren web sitelerinin arama sonuçlarında bizlere daha çok yardımcı olacağını düşünerek hareket eder.

* Google bulunduğumuz konumu, geçmiş aramalarımızı, arama için yaptığımız ayarları, geçmişte sık sık kullandığımız web sitelerini de dikkate alarak karşımıza bir sonuç sayfası çıkarır.
thumbnail

Teknoloji Kullanımının İnsan Hafızasına Etkileri Nelerdir? Dijital Tembellik

Dijital Tembellik Nedir?: 

Teknolojik Cihazlar Hafızamızı Zayıflatıyor mu?

Ardı ardına gelişen internet arama motorları, bilgiye ulaşma hızını artırdı. Tabii bilgiyi unutma hızını da… 

Telefonunuzun şarjının bittiğini düşünün. Daha önce size gönderilen önemli bir e-postaya erişmeniz gerekiyor. Bir arkadaşınızdan yardım istiyorsunuz ve onun telefonundan internete girip e-posta adresinizi yazıyorsunuz. Peki şifreniz neydi, hatırlıyor musunuz?

İçinde yaşadığımız zamanda etrafımız dijital teknolojik cihazlarla çevrili. Bu cihazlar sayesinde pek çok işimizi kolaylıkla hallediyoruz. Bunlar;
* Sosyalleşiyoruz (facebook, instagram...), 
* Başkaları ile iletişim kuruyoruz (whatsApp, telefon görüşmesi....), 
* Fotoğraf çekiyoruz,
* Video çekiyoruz,
* Müzik dinliyoruz,
* İhtiyaç duyduğumuz bilgilere erişebiliyoruz,

Teknolojik cihazlarla , belleğimizden ve hafızamızdan da tasarruf sağlıyoruz. Mesela;
* Sevdiklerimizin doğum günlerini artık hafızamızda tutmuyoruz. 
* Telefon numaraları aklımızda değil rehberimizde kayıtlı.
* E-posta veya sosyal medya hesaplarımızın şifreleri otomatik olarak kaydedilebiliyor. 
* Navigasyon sayesinde gitmek istediğimiz yerlerin konumlarını kolayca bulabiliyor, hafızasına kaydedebiliyoruz. Daha önce ziyaret ettiğimiz bir yere tekrar gitmek istediğimizde adresi otomatik olarak karşımıza çıkarabiliyor.

Pek çok teknolojik cihaz, uygulama ve internet kullanımı hafızamızı zorlamadan ve kullanmadan işlerimizi kolayca halletmemizi sağlıyor. Bu durum hafızamızı tembelliğe itiyor. Bunu nedeni öğrendiğimiz bilgiler tekrar edilmediği için uzun süreli belleğe aktarılamıyor. Bu durum “Google etkisi” ya da “dijital tembellik” (dijital amnezi) olarak adlandırılıyor. 

Bir bilgiyi Google’dan 10 kez aratsak, hatta cevabına tekrar tekrar ulaşsak da o bilgiyi tekrar unutabiliyoruz. İşte bu unutkanlık durumu “Google Etkisi” olarak tanımlanıyor.

Günümüzde ise bir bilgiyi hafızamızda tutmak yerine genellikle internette aramayı tercih ediyoruz. Bu nedenle de kolaylıkla unutuyoruz.

Dijital tembelliğin meydana gelme nedeni bilginin dışarıda bir yerde zaten depolandığını biliyor olmamız.

Betsy Sparrow ve arkadaşları, Columbia Üniversitesi'nde Google etkisinin belleğimizi nasıl etkilediğini öğrenmek için bir araştırma yaptılar. Araştırmada katılımcılara dört farklı test uyguladılar. Bunlardan birinde katılımcılara genel kültür bilgileri içeren 40 ifade sunuldu. İki gruptan birine test aşamasında bu bilgilere erişebilecekleri söylenirken, diğer gruba test aşamasında öğrendikleri bilgilere ulaşmalarının mümkün olmadığı bildirildi. Daha sonra katılımcılardan hatırlayabildikleri kadar çok ifadeyi yazmaları istendi. Araştırma sonucunda sunulan bilgilere erişebilecekleri söylenen grubun, diğer gruba göre çok daha az bilgiyi hatırladığı tespit edildi. 

Araştırmacılara göre bunun nedeni, insanların daha sonra ulaşabileceklerini düşündükleri bilgileri belleklerine kodlamak için çaba sarf etmemeleri. Bu yüzden daha önce elde ettiğimiz bir bilgiye tekrar ihtiyaç duyduğumuzda bu bilgiyi çoğunlukla hatırlamıyoruz.

Öğrendiğimiz bilgiler ise ilk olarak kısa süreli belleğe kaydedilir. Daha sonra bilgiler tekrar edildiğinde ya da hatırlandığında uzun süreli belleğe aktarılır.

Siber güvenlik şirketi olan Kaspersky Lab tarafından yapılan bir araştırmada, internetin insanların bilgiyi hatırlama becerilerini nasıl etkilediği incelendi. ABD’de 16 yaş ve üzerindeki 1.000 katılımcı ile yapılan çalışmada, katılımcıların yaklaşık yarısının, karşılaştıkları bir sorunun cevabını hafızalarını yoklayarak hatırlamaya çalışmak yerine doğrudan internette aramayı tercih ettikleri tespit edildi. Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%28,9’u) internette buldukları bilgileri daha sonra hatırlamayacaklarını ifade etti. Araştırmanın sonucunda, katılımcıların neredeyse tamamı (%91,2) interneti beyinlerinin dijital bir uzantısı gibi gördüklerini söyledi.

Araştırmaya uzman yorumları ile katkıda bulunan Birmingham Üniversitesi Psikoloji Bölümünden Maria Wimber, öğrenilen bilgileri tekrar etmenin bellekte kalıcı hâle gelmelerini sağladığını ancak pasif olarak tekrar etmenin, örneğin internette tekrar tekrar aramanın benzer bir etkisinin olmadığını belirtiyor. Wimber'e göre ihtiyaç duyulan bir bilgiyi hatırlamaya çalışmak yerine hemen internette aramak, bilginin bellekte kalıcı olmasını engelliyor.

Peki, dijital tembellikten korunmak için neler yapabiliriz?

Klinik psikolog Pragya Lodha göre, dijital tembellikten korunmak için dijital detoks yapmak yani zaman zaman dijital cihazları hafızamızın bir parçassı gibi kullanmaya ara vermek gerekir. Lodha bundan başka bizim için önemli olan bilgileri aklımızda tutma alışkanlığı edinmemizi öneriyor.

Geçmişte pekçok insan teknolojik gelişmelerin veya yeniliklerin bizleri doğal becerilerimizi kullanmaktan alıkoyacağından endişe etmişti.Mesela, Sokrates yazı yazmanın, bilgileri kaydetmemizi kolaylaştıracağı içinhafızamızın artık eskisi gibi güçlü olmayacağından endişe ediyordu. Teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanırken amacımız gelişimimize katkı sağlamak olmalı. Teknolojiyi araç olarak kullanmayı bırakıp, teknolojiye bağımlı hâle gelmeye başladığımızda dijital tembellere dönüşüyoruz.