6 Haziran 2019 Perşembe

Alternatif Akımda Omik Direnç, Endüktif Reaktans, Kapasitif Reaktans, Empedans Nedir? Örnek Soru

Alternatif akımda yükün temel devre elemanları olan direnç, bobin ve kondansatör olmasına göre üç değişik direnç ortaya çıkar. Bunlar ;

Omik Direnç : 

Akım ve gerilimin aynı fazda olduğu, açı farkı oluşturmayan yüklerin oluşturduğu dirençtir.

Isıtıcılar, akkor telli lamba, iletken tellerin içdirenci omik direnç oluşturur.

R harfi ile gösterilir.

Birimi ohm'dur.

Endüktif Reaktans :

Alternatif akımda bobinin direncine endüktif reaktans denir. 

Elektrik motorları, balast, kontaktör gibi cihazlar endüktif reaktans meydana getirir.

XL ile gösterilir.

Birimi ohm'dur.

Formülü XL = 2.π.f.L

π= Pi sayısı 3,14
f = Frekans
L = Bobinin endüktansı

Örnek : Frekansı 50 Hz. olan bir A.A. devresindeki 40mH endüktansı olan bir bobinin endüktif reaktansını hesaplayınız.

40mH = 0,04H

XL = 2.π.f.L
XL = 2. 3,14 . 50 . 0,04
XL = 12,56 ohm


Kapasitif Reaktans :

Alternatif akımda kondansatörün direncine kapasitif reaktans denir. 

Xc ile gösterilir.

Birimi ohm'dur.

Formülü Xc = 1 / 2.π.f.C

π= Pi sayısı 3,14
f = Frekans
C = Kondansatörün kapasitesi

Örnek : Frekansı 50 Hz. olan bir A.A. devresindeki 100µf (mikro farad) kapasitesi olan bir kondansatörün kapasitif reaktansını hesaplayınız.

100µf  = 0,0001 f

Xc = 1 / 2.π.f.C
Xc = 1 / 2. 3,14 . 50 . 0,0001
XL = 31,8 ohm

Empedans : 

Alternatif akım devrelerinde toplam dirence empedans denir.

Dirençlerin toplamı aralarındaki açı farklarından dolayı vektörel olarak yapılır.

Z harfi ile gösterilir.

Birimi ohm'dur.

Z = U / I

Dirence bağlı formülleri devrede omik direnç, endüktif reaktans ve kapasitif reaktansın bulunup bulunmamasına ve seri devre, paralel devre bağlantısına göre değişir.

Seri devrede empedans formülleri ;


Paralel devrede empedans formülleri ;


5 Haziran 2019 Çarşamba

Sofi'nin Dünyası (Jostein Gaarder ) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili ve Kişiler


Kitabın Adı : Sofi'nin Dünyası

Kitabın Yazarı : Jostein Gaarder

Kitabın Konusu :

BM taburunda binbaşı olarak görev yapan Albert Knag’ın okullarda verilen felsefe eğitimi yetersiz bulmaktadır. Toplumun felsefenin önemini yeterince benimsememesinden dolayı Sofi adındaki bir kızın felsefe tarihi içindeki heyecanlı ve bir o kadar da düşündürücü olan serüveninin yer aldığı felsefe tarihi üzerine bir roman yazmaktadır. Bu kitabı onbeşinci yaş gününde kızı Hilde’ye armağan etmesi anlatılmaktadır.

Arka Kapak Bilgisi:

"Benzer insanların", yüzeysel bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, "3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır" diyen Goethe'nin günübirlik insanlarından olmama yolunda ciddi bir adım.

15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofi, bir gün posta kutusunda "Kimsin" yazılı bir not bulur. Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatan Jostein Gaarder, Umberto Eco'nun "Gülün Adı"nda Ortaçağ teolojisini romanlaştırma gücünü bu kitabında felsefede gösteriyor.

Gaarder (1952) özellikle gençliğe yönelik kitaplarıyla tanınan Norveçli bir felsefe öğretmeni.

"Sofi'nin Dünyası" yayınlandığı 1991 yılından bu yana aralarında Korece, Rusça, Japonca, Arapça gibi diller de olmak üzere kırka yakın dile çevrilmiş ve yayınlandığı her ülkede en çok satan kitap olma başarısını elde etmiştir.

Kitabın Özeti: 

Sofie Amundsen, her şeyin her zamanki olağanlığında aktığı bir günde okuldan döner ve posta kutusunda bir zarf bulur: “Kimsin sen?”

İşte bugüne kadar oldukça sıradan bir yaşam sürdüğünü düşünen Sofie, bu iki kelime karşısında sarsılır. Bu zarf çok büyük bir yolculuğun ilk bileti olur ve asla da son değildir. Sofie, zarflar almaya devam eder ve bir felsefe kursunun içinde olduğunun bilincine varır. İyi de kimdir Sofie’ye bu oyunu oynayan? Sofie yaklaşmakta olan 15. Doğum günü için babasının ona bir sürpriz yaptığını düşünür ama olaylar gerçeklikten sapmaya başladığında bunun hiç de basit bir sürpriz olmadığının farkına varır. Sofie, olur olmadık yerlerde bu zarflardan bulmaya devam eder. Ayrıca zarflarda tıpkı kendisi gibi 15 yaşına basacak olan Hilde diye bir kızdan da bahsedilmektedir. Sofie’ye göre ortada büyük bir karışıklık vardır. Sofie, bu karışıklığı çözmek için posta kutusuna kimin zarfları bıraktığını görmek ister ve beklemeye başlar. Yaşlı ve oldukça garip görünümlü birini gören Sofie peşinden koşsa da bu gizemli adamı yakalayamaz.

Sofie birgün yatağının altında bir kaset bulur ve kasetin içerisindeki videoda gördükleri Sofie’yi iyice tedirgin eder. Alberto ismindeki filozof Atina sokaklarında yüzyıllar öncesinde dolaşmakta ve Platon ile Sofie’yi tanıştırmaktadır.

Sofie ve Alberto’nun felsefi yolculuğu mitlerden doğa filozoflarından günümüze kadar dayanmaktadır. Mektuplaşmalara son veren Alberto ve Sofie felsefe derslerine yüz yüze devam etmeye karar verirler. Felsefe dersleri saatler sürmektedir çünkü Hilde ve Sofie’nin 15. Yaş gününe çok az kalmıştır. Alberto’ya göre binbaşının ne yapacağı hiç belli değildir. Tabi tüm bunlar Sofie için hala belirsizlikken kafasını daha da karıştıran olaylar yaşar: Yerde bulduğu paranın Hilde tarafından kaybedilen para olduğunu öğrenir, Alberto’nun köpeği Hermes’in kendisiyle iletişime geçtiğini görür. Sofie, tüm bunları yaşarken annesi artık bu gizemli hallerden çok tedirgin olmaya başlamış ve Sofie’ye 15. Yaş günü partisine Alberto’yu da davet etmesi gerektiğini söylemiştir.

Sofie için durum iyice karmaşıklaştığında kitap Hilde’nin gözünden yansıtılmaya başlanır. Sofie ve Alberto Knax, Hilde’nin babası Binbaşı Albert Knag’ın kızına hazırladığı 15. Yaş günü hediyesinin bir parçasıdır. Binbaşı kızına BM tarafından görevlendirildiği Lübnan’daki taburundan bir kitap yazmaya karar vermiştir. Kitap, Sofie isimli bir genç kızın başından geçen olaylardan bahsetmektedir. Hilde, kitabı elinden düşüremez ve bir çırpıda öyküyü bitirmeye kararlıdır. Aynı zamanda da Alberto ve Sofie’nin durumuna oldukça üzülmüş onları bir kitabın içerisine sıkıştıran babasına öfkelenir. Babasına bir oyun oynamaya karar verir ve tıpkı Sofie’nin başına gelenler gibi babası havaalanındayken ona farklı noktalarda bulabileceği notlar bırakır.

Alberto ve Sofie ise binbaşının öyküsünden kaçmanın planlarını yapmaktadır. Her şeyi Sofie’nin doğum günü partisinde sonlandırmaya karar verirler. Doğum günü partisinde bir sürü beklenmedik olay gelişir. Sofie ve Alberto için özgürlük zamanı gelmiştir. Sofie, evcil hayvanları ve annesi ile vedalaşır, onların gerçek olmadığını bilmesine rağmen Sofie için oldukça duygusal bir andır. Binbaşı kitabı şöyle noktalar: “Sanki yer yarıldı da içine girdiler.” Bu cümle Sofie ve Alberto için binbaşının en başından beri elinde tuttuğu iplerden kurtuluşun sihirli sözcükleridir. Binbaşı Sofie ve Alberto’ya fark etmeden de olsa başka bir dünyada varoluşlarını sürdürme imkânı vermiştir.

Hilde ve babası bahçede göle karşı otururken ve büyük patlamadan bahsederken Sofie ve Alberto onları izlemektedir. Artık işler tersine dönmüştür. Dışarıdan izlenebilen ve gözlenebilen tek yaşam artık ‘Sofie’nin Dünyası’ değildir.

Tuna'dan Uçan Kuş (Gülten Dayıoğlu) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı : Tuna'dan Uçan Kuş

Kitabın Yazarı : Gülten Dayıoğlu

Kitabın Özeti :

Boris soylu bir ailenin çocuğudur. Mohaç’ta Tuna kıyısında bulunan, ünlü Pirak çiftliği dayısınındır. Ailece orada yaşarlar. Mohaç Osmanlı toprağıdır. Bölgeyi yöneten Osmanlı Beyi halka zarar vermez. Yaşamları eskisi gibi devam eder. Yüklü vergi öderler.

Devşirme yöntemiyle kimi ailenin erkek çocuklarına el konulur. Boris güzel, akıllı, yetenekli bir çocuktur, bu özellikleri çevrede dillere destan olmuştur. Devşirme işiyle görevli Turnacıbaşı Ferhat Ağa Boris’i devşirme almak ister. Fakat Boris’in ailesi onun Osmanlı’ya devşirme olarak vermek istemez. Sonunda annesi kendi memleketine hizmet için yetiştireceği oğlunun; feryatlar, acılar içinde götürülmesine engel olamaz.

Ferhat Ağa’nın on üç yaşındaki Boris üzerindeki bu ısrarcı tavrının nedeni ondan parlak bir gelecek ummasıdır. Çok değerli bir turnacıbaşıdır, insanların yüz ifadelerinden, vücutlarındaki işaretlerden gelecekte nerede, nasıl biri olacaklarını görebilir. Boris’in hareketleri, konuşmaları, fiziksel özellikleri ondaki cevheri yansıtmaktadır.

Ferhat Ağa o yöreden, yaşları sekiz ile on sekiz arasında yüz oğlan devşirir. İstanbul’a yol almaya başlarlar. Yolculuğun üçüncü akşamı Boris’in kaçmış olduğu anlaşılır. Boris halk tarafından tekinsiz bir yer olarak bilinen Obrak ormanına ulaşır. Hortlakların kol gezdiğine inanılan bu ormana peşine takılan iz sürücülerin girmeyi göze alamayacaklarına inanır. Çeşnik köyüne yakın bu ormanda Obrak ayısı avlanır. Tuzaklar vardır. Boris bu tuzaklardan birine yakalanır. Açlık susuzluk korkular içinde yaşam savaşı verir. Tuzağın üstüne düşen dalların yapraklarıyla soğuktan korunur, bunlardan yiyerek açlığını bastırır. Tuzakları kontrole gelecek avcılara umudunu bağlar.

Tuzağa düşüşünün beşinci gününde avcılar tarafından bulunur. Bulunduğu haberini alan kolluklar Boris’i alarak yollarına devam ederler. Kafile Edirne’ye yaklaşıyordur. Rodop dağlarında saldırıya uğrarlar, silahlı çatışma olur, yirmi oğlan kaçırılır ve Boris’de onların arasındadır.

Bu olay sonucu Ferhat Ağa görevinden alınır. Mısır’ın çöl sınırında bir kalede Dizdarlık görevi verilir. Ferhat Ağa kaçırılan çocukları bulmaya kararlıdır.

Kaçırılan çocuklar Gelibolu’da köle tüccarlarına oradan Afrika’ya götürülür. Sonunda Habeşistan sarayına satılırlar. Habeş dinini öğrenip İslam dinini bellerler. Saray hizmetlerinde çalıştırılırlar. Çalgı söyleme, çalma, şarkı söyleme, köçeklik de yaptırılırlar.

Boris; en büyükleri onbeşer, ötekileri, on, on bir, on iki yaşlarındaki yirmi çocuğun elebaşı konumundadır. Acımasız Habeş yasalarında saraydan kaçmanın cezası diri diri gömülmek de olsa “özgürlük düşleri” ve kaçıp kurtulma umutları vardır.

Ramazan ayı gelir. Her Ramazan olduğu gibi Mısır Valisi, Habeş Hükümdarı’na, Padişah’ın armağanlarını götürür. Ferhat Ağa kervanın güvenliğini sağlamakla görevlidir. Mısır Valisi, Ferhat Ağa ve tüm görevliler Habeş sarayında ağırlanırlar. Onlara hizmet eden kölelerin kaçırılan yirmi devşirme olduğunu ve Boris’in de onların arasında olduğunu keşfeden Ferhat Ağa olur. Durumu Mısır Valisine açar. Çocukları oradan kurtarmak için Habeş Sarayında görevli iki Osmanlı casusundan (Mimar Hasan ve Veysel) yardım alınır. Boris’e kaçış planı hakkında onlardan haber beklemesi öğütlenir.

Ramazan Bayramı gelir. Boris kaçış planını bekliyordur. Bir ay kadar sonra söz verilen yerde plan Boris’e ulaştırılır. Boris planı arkadaşlarına anlatır ve saraydan kaçarlar. Fakat kaçtıkları anlaşılır. Yakalanan çocuklar diri diri gömülme cezasına çarptırılırlar. Baş mimar Hasan ve Veysel bu durum için planı önceden hazırlamışlardır. Habeş hükümdarını ikna edip cezanın şehrin ortasına kazılacak bir mezara gömülme olmasını kararlaştırırlar. Çocuklar her şeyden habersiz ölüm korkusu yaşarken tüneller sayesinde mezardan kaçırılırlar.

Ferhat Ağa onları Asmaraba kalesinde karşılar. 2 gün Mısır’da kalırlar. Ve İstanbul’a doğru yol alırlar. Yol boyunca Ferhat Ağa’dan alacakları eğitim, Osmanlı sarayında onları bekleyen görkemli yaşam hakkında bilgi edinirler. Devşirmeler adetler ve töreler doğrultusunda derlenip toparlanır. Boris’in yeni adı Behram’dır. Ferhat Paşa Turnacıbaşı görevine döner.

Berham’ım göz kamaştırıcı yükselişi başlar. Türkçe, Arapça, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca öğrenir. Matemetik, din, beden geliştirme dersleri alır, hepsinde başarılıdır. Şehzade ile iyi bir dostluğu vardır.

Berham’ın eğitimi ilerlerken farklı yetenekleri de ortaya çıkar. On sekiz yaşında gemi planları çizip, maketler yapıyordur. Padişaha bunları sunmuş ve takdirini almıştır. Ferhat Ağa, Berham’ın başarısıyla gururlanır.

Padişahın güvenini ve takdirini kazanan Berham’a karşılığında “nişancılık” makamıyla ödüllendirileceği bir görev verir. İstanbul’daki hırsızlık olayını çözme görevi.

Berham gizemli hırsız olayını çözmeye koyulur. Zenginden alıp fakire dağıtan, izini belli etmeyen, kılık değiştiren hırsızın peşine düşer. Direnci, sabrı, eğitimi, aklıyla olayları çözer. Roma’nın bu bölümü Galata’da geçer. Behram yaptığı gözlemler sonucu hırsıza yataklık yapan Mişon’a ondan da üç şüpheli kişiye ulaşır.

Bu işin içinde olduğunu düşündüğü, dört ay sonucunda şüpheli gördüğü dokumacı Memnune, kızı Destegül ve pekmez satan oğlu Bilal’in yaşadığı evin karşısındaki eve taşınır ve onları izlemeye başlar. Hırsıza hazırladığı tuzak başarıyla sonuçlanır ve onu yakalar. Hırsız Destegül’dür. Memnune’nin bir zamanlar Padişah’ın gözdesi olan bir cariye olup Valide Sultan’ın oyunuyla gözden düşürüldüğünü, Destegül ve Bilal’in de Padişahın çocukları olduğunu öğrenir. Destegül bu işe babasından öç almak için girmiştir. Berham Destegül’ün yüreğindeki acıları anlar. Destegül hırsızlığı fakirlere yardım için yapsa da yasalar karşısında cezalandırılacaktır. Berham bu olaya başka bir çözüm bulmak istiyordur. Berham yine ince zekasıyla durumu Padişaha aktarır.

Tüm öğrendiklerini masal gibi bir düş şeklinde Padişaha anlatır. Padişah Memnune’yi ve bir zamanlar ona aşık olduğunu hatırlar; hırsızın kızı olduğunu anlar. Hırsız için verilecek kararı Berham’a bırakır. Memnune ve çocukları doğduğu topraklara Bosna’ya gönderirler. Bu olay da herkesi mutlu edecek bir şekilde çözen Behram bir kez daha Padişah’ın güven ve sevgisini kazanmıştır. Ve görevini başarması sonucu nişancılığa getirilir, henüz yirmi iki yaşındadır.

Behram gönlünün sultanını arıyordur. Saray terzisinde bu kişiyle karşılaşır. Onun akıllı, görgülü, bilgili, yetenekli, okuma-yazma bilen, saraya nakış işleyen bir hanım olduğunu öğrenir. Tanışırlar ve evlenmeye karar verirler. Nişan sarayda yapılır. Tüm konuklar hazırdır; fakat kızın babası yoktur. Padişah durumu idare etmek için kızı safiye Sultan’ı Berham’a verdiğini söyler. Behram Padişah’a bağlılığından buna karşı çıkmaz. Düğün gecesi gerçek ortaya çıkar. Terzide beğendiği hanım Safiye Sultan’dır.

Romanda Behram’ın hayatı çerçevesinde Osmanlı devletinin durumu, hanedan yaşamı, halkın düşüncelerinde de bir pencere açılıyor. Halk barışsever Padişahından bir sefer bekliyor. Bu sırada Padişahın kardeşi Emir ülkeden kaçar. Düşman Acem Şahıyla Osmanlıya karşı birleşir. Acem ve Osmanlı arasında bir savaş gerçekleşir.

Emir yaralanıp ölür. Behram yeteneklerine bir de savaş deneyimi ve kahramanlığını ekler.

Vezirlik makamı, savaş madalyaları, padişahın kızıyla mutlu bir evlilik, bir de oğlu vardır. Ama içinin bir köşesinde ailesine özlemi yaşar. Behram’ın yolunda giden hayatı yeni zorluklara gebedir. Maketlerini yaptığı gemiler artık 50 teknelik bir filoya dönüşmüş, bir hayali daha gerçekleşmiştir. 40 günlük bir deneme seferine çıkılır. Bu seferde, Behram’ı kıskanan ve yükselip Başvezirlik makamına gelmesini istemeyen Kaptanı Derya’nın oyunu sonucu Behram korsanlara esir alınır. Kaptanı Derya Filistin’e sürülür ve deniz yolculuğu sırasında ölür.

Behram’dan haber alınamaz, artık öldüğüne inanılır. Safiye Sultan onun hala yaşadığına inanıyordur.

Behram’ın tutsak düştüğü korsan gemisinde Podova Kardinali de vardır. Kontlar, Senyörler işbirliği yapıp kardinali kurtarmak için özel bir filo kurarlar. Kardinal, Behram ve arkadaşları korsanlardan kurtarılır.

Behram kardinalin yardımı ve desteğiyle bir süre İtalya’da kalır. Mohaç’ta devşirme günlerinden dört arkadaşıyla Sicilya’da tersanede çalışırlar, para kazanırlar. Amaçları biriktirdikleri parayla görkemli bir gemi yapıp İstanbul’a başları dik ve onurlu dönmektir. Yaptıkları gemilerin namı duyulur. İdris adında Tunuslu bir tüccarla tanışırlar. İdris’e tekne yaparlar. Sicilya’da Müslüman olduklarını saklamak zorunda kalan Behram kendini Nemçeli bir bilim adamı olarak tanıtmıştır.

İbadetlerini gizli yapıyorlardır. Bir tesadüf sonucu İdris onları namaz kılarken görür. Bu sır onların arasında bir güven bağı oluşturur. İdris aslında amacının ülkesini İspanyol zulmünden kurtarmak olduğunu, özgürlük düşleri kurduğunu ve depoladığı silahları Behram ve arkadaşlarına anlatır. Onları Tunus’a davet eder. Behram ve arkadaşları Tunus halkına yardım etmek amacıyla Tunus’a giderler. Behram’ın liderliğinde halkı eğitirler, asker yetiştirirler, tersane kurarlar. Tunus özgürlüğüne kavuşur. Fakat yapılan savaşta Behram’ın bir arkadaşı ölür. Tunus’ta dirlik ve düzen kurulunca Behram; İsmail ve İbrahim arkadaşlarına orayı emanet edip; görkemli bir gemi ve değerli armağanlarla İstanbul’a döner. Behram, Tunus Beyliğini Osmanlı devletine bağlar. Kaptanı Derya olarak göreve başlar. Oğlu, yeni doğan kızı ve eşiyle mutlu günler yaşar.

Padişah vefat eder. Veliaht Şehzade başa gelir. Behram’la gençlik yıllarına dayanan çok içten dostlukları vardır. Behram’ı Başveziri yapar. Behram 32 yaşındadır. Birlikte üç savaşa katılırlar, ülke için çalışırlar.

20 yıl geçer. Yeniçeri Ağası başkaldırır. Padişah tahttan indirilir. Oğlu olmadığı için yerine kardeşi Karesi Sancak Bey’i geçirilir. Behram Paşa Malta’ya sürülecektir, ona bir ölüm tuzağı hazırlanmıştır. Bu kötü günler sırasında Safiye Sultan hastalanıp ölür. Behram’ın oğlu Mehmet’i Padişah dayısı koruyordur, kızı Valide Sultanladır.

Behram kendine hazırlanan ölüm tuzağını dostlarının yardımıyla bozar ve Yeniçeri Ağasının kendi kurduğu tuzağa kendisinin düşmesini sağlar. Yeniçeri Ağası öldürülür. O günden sonra Behram’ı gören olmaz.

Avrupa, Asya, Afrika kıtalarını gezen türlü zorlukları aşan behram Tuna kıyısına yerleşir. Bir ev alır. Kendine tuzak hazırlandığını öğrenince kitaplarını Rumeli’ye kaçırmıştır. Kırklareli’nde bir köyde, kaptan Paşalığı sırasında yanında çalışan leventlerden birinin evinde saklamıştır. Bu kitapları yeni evine yerleştirir, kapılarını herkese açar. Dil, din, millet ayrımı yapmaksızın bilgisini aktarır. Önce “gezgin” sonra “bilgin” adiyla anılır. Yazdığı matematik, coğrafya kitapları Topkapı Endenin’de okutuluyordur.

Böylece on beş yıl geçer. Ünü Osmanlı Padişahına gider. İstanbul’a çağrılır fakat gitmez. 2 yıl sonra Padişah Behram’a gider. Israrla kimliğini öğrenmeye çalışır. Fakat Behram kimliğini saklar.

Tuna kıyısında kurduğu bilim yuvasında 10 yıl daha yaşar. Ölmesine yakın Müslüman töresine göre gömülmek istediğini söyler ve o zaman herkes Müslüman olduğunu öğrenir.

Mohaç Sancak Beyine mühürlü bir paket bırakır. İçinde “Tuna’dan uçan bir kuştum...” cümlesiyle başlayan yaşamı vardır. Bunun Padişaha gönderilmesini ister. Ölümünden sonra bu isteğinin yerine getirilmesini ister ve gerçekleşir. Padişah, Bilginin Behram Paşa olduğunu öğrenir. Behram Paşa hayatını roman gibi yazdığı kağıtlarda son istediğini de belirtmiştir. Yaşam öyküsünün efsaneleşip dilden dile yayılması....” bu isteği de gerçekleşir.

Behram Paşa ölmeden önce son düşü annesinin de isteği olan yurduna dönüp oradaki insanlara da faydalı olabilmek arzusunu da gerçekleştirmiştir.

Mo'nun Gizemi (Gülten Dayıoğlu) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili



Kitabın Adı : Mo'nun Gizemi

Kitabın Yazarı : Gülten Dayıoğlu

Kitabın Özeti :

Gülten Dayıoğlu Dünya Yazarlar Toplantısı'na katılmak için eşiyle birlikte Avustralya’ya gitmektedir. Uçakta Burç isimli bir genetik mühendisiyle karşılaşır. Görünümü ve anlattıklarının ilginçliği yazarın aklından çıkmaz. Burç’un genetik klon olduğundan şüphelenir. Sonra Burç altı kaset içeren hikayesini yazara postalar. Gülten Dayığlu bu hikayeyi romanlaştırır.

Hikaye Cennet Adası’nda başlar. Adada annesiyle tatilde olan Burç, annesiyle tatilde olan Amerikalı Daphne (Defne) ile tanışır. Birbirlerinden hoşlanan gençler arkadaşlıklarını sürdürürken bir akşamüstü adaya gizemli dört kişinin gizlice geldiğini görürler ve onları izlemeye karar verirler. Ancak gizemli dörtlü de onları farketmiş ve şüphelenmiştir. Gizemli dörtlünün başında Yuma isimli Japon bir bilimkadını vardır.
Mo yaratığı diye bilinen, eskiçağlarda hem karada hem denizde hem havada yaşayabilen, başındaki dokuz çıkıntıyla gökyüzünden ışın çekebilen, ancak evrim aşamasında soyu tükenen olağanüstü bir varlığın fosilinin peşindedirler. Eski kocası Yuen de Çinli bir bilimadamı olup aynı hayalin peşindedir ve aralarında rekabet vardır.

Bir ay önce Maldiv’de Mo yaratığının fosili bulunup müzeye konmuştur. Yuma, Mo yaratığı fosilini incelemek ve içinde bulunabilecek canlı hücrelerden yeni Mo lar hatta İN-MO-SAN yani genetiği Mo ile karıştırılmış insanüstü yaratık türetme hayalindedir.

Gençler adada temizlik işçisi Nahobi ile tanışırlar. Nahobi onlara Mo ile ilgili efsaneler aktarır ve yakın adalardan Male’ deki evine ninesinden bunları dinlemeye çağırır. Bu arada gençler anneleri ile birlikte müzeyi gezerken Bayan Jane (Defne’nin annesi) bir yerli tarafından saldırıya uğrar ve aniden ortaya çıkan Tom onu kurtarır ve onlarla arkadaş olur. Oysa bu gizemli dörtlünün planlarının bir parçasıdır.

Nahobi adadaki tapınaktaki Mo taşını onlara gösterir. Mo taşının içinde yavru Mo fosili vardır. Aslında Nahobi Yuen’in adamıdır ve fosili bulan Yuen ; İNMOSAN projesini Yuma’nın başarabileceğini düşündüğünden yavru fosile ulaşması için böyle bir oyun kurmuştur. Ertesi gün tapınaktan Mo taşı çalınır ve Nahobi gizemli dörtlü de kayıplara karışır. Ancak Tom gençlerin adreslerini almayı başarmıştır.

Gençler Papağan Adasında yapılan piknikte yaşadıkları romantik anlardan sonra hüzünle ülkelerine dönerler. Ancak hem ayrıldıkları için üzgün hem de Tom onların adresini aldığı için endişelidirler. İnternet aracılığıyla sürekli haberleşirler ve endişelerinin sonucunda Burç sırdaşı olan kuzeni Ece’ye danışır ve gençler tüm hikayeyi ailelerine aktarırlar.

Adada geçirdikleri ölüm tehlikesini de göz önüne aldıklarında aileler de çok endişelenir ve araştırmaya girişirlerse de dörtlünün otel kayıtları düzmece çıkar. Bunun üzerine çocuklarına koruma tutarlar. Yine de bir gün Burç ve Defne aynı anda Yuen tarafından kaçırılır. Bu arada Yuma ve ekibi Japon hükümetinin de desteğiyle yavru Mo hücrelerinden Mo oluşturmayı başarmışlardır.

Yune ise Çin hükümetinin desteğiyle labaratuardaki bu çalışmaları yakından izlemektedir. Yuma gençlerin Yuen’in ajanı olduğuna inanmaktadır ve Yuma onları İNMOSAN projesinde kullanmak için kaçırmıştır ve onlara Mo geni aşılamaya başlar. Gençlerin görüş alanları zihinleri ve ciltlerinde değişiklikler başlar. Bir gün Nahobi Sema Hanım’a telefonla gençleri Yuma’nın Japonya’ya kaçırdığını söyler. Ailelerin hükümetlere yaptığı baskı sonucunda serbest bırakılırlar. Yaşamlarına devam eden gençler arkadaşlıklarını sürdürseler de aşktan söz etmezler artık.

Kendilerine aşılanan Mo genleri bunu baskılar. İkisi de New York’ta genetik mühendisliği okur ve olağanüstü başarılarla birinci olarak mezun olurlar. Mezuniyet gününde Nahobi karşılarına çıkarak Yuen tarafından onlara iş teklifi yapar. İnmosan projesinde görev almayı kabul ederler. Önce yine Cennet Adasında birlikte bir tatil yaparlar ve aşklarını hatırlarlar. Yuen de Yuma da gençlerin bebekleri olmasını istemektedirler bu bebek ilk İNMOSAN olacaktır ancak bu gerçekleşmez.
Adadan dönüşte bir kez daha Yuma tarafından kaçırılırlar bu kez Yuen de kaçırılmıştır. Bu aslında bu göstermelik bir kaçıştır. Nahobi çift taraflı ajanlık ederek Yuen’i buna razı etmiştir. Uçaktaki yavru Mo yaratıkları ise gençlerin içini sevgiyle doldurmuştur.

Mo'nun Gizemi (Gülten Dayıoğlu) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Kompanzasyon İçin Gerekli Kondansatör Gücü Nasıl Hesaplanır? Formülleri Nelerdir?

Endüktif yükün Cosφ1=güç katsayısı, P=aktif gücü ve istenen Cosφ2=güç katsayısı bilindiğinde, sistemin kompanzasyonu için bağlanması gereken kondansatör gücü formüllerle hesaplanabilir

Yukarıda verilen güç üçgeni şeklinden faydalanarak kondansatör gücü formüllerini bulabiliriz.



P = Aktif güç

φ1 = Endüktif yükün açısı

φ2 = Kompanzasyon sonrası yükün açısı

QL = Kompanzasyon yokken çekilen reaktif güç


QT = Kompanzasyon sonrası çekilen reaktif güç

QC = Kompanzasyon için gerekli kondansatör gücü


S1 = Kompanzasyon yokken çekilen görünür güç

S2 = Kompanzasyon sonrası çekilen görünür güç

Formüller;

S= P / Cosφ1

S= P / Cosφ2



QL = S1 . Sinφ1 veya

QL = P . Tanφ1

QT = S2 . Sinφ2 veya

QT = P . Tanφ2

QC = QL - QT   veya

QCP . (Tanφ1 - Tanφ2)

NOT: Kullanılan gerilim değeri alternatif akımın etkin değeri olduğundan kondansatöre gelebilecek maksimum gerilim değeri dikkate alınmalıdır. Seçilen kondansatörlerin delinme geriliminin uygulanan gerilimin 1,42 katına eşit veya fazla olması gerektiği unutulmamalıdır. (Uc ≥ 1,42.U)

Kompanzasyon İçin Gerekli Kondansatör Gücünün k Tablodan Kolayca Hesaplanması Nasıl Yapılır?

Kompanzasyonu yapılacak tesisimizin Aktif gücünü ve Cos φ değerini biliyorsak aşağıdaki tabloyu kullanarak kolayca gerekli kondansatör gücünü hesaplayabiliriz.

Örnek:
Tesisimizin Aktif gücü P = 80 Kw Cos φ= 0.64 olsun. Amacımız Cosφ yi 0.95 çıkartmak olsun. Bunun için yukarıdaki tablodan yararlanarak K değerini bulup aktif güçle çarparak Kvar olarak kullanılacak kondansatör değerini buluruz.

Qc = P.K

Tablodan K değeri 0,87 bulunur.

Qc=80.0,87= 69,6 Kvar olarak hesaplanır.

Kompansazyon Çeşitleri Nelerdir? Tek Tek, Grup, Merkezi Kompanzasyon


Kompanzasyon Çeşitleri;

1- Tek tek kompanzasyon,
2- Grup kompanzasyon,
3- Merkezi kompanzasyon

1- Tek Tek Kompanzasyon :

Tek tek kompanzasyonda kondansatörler doğrudan yük çıkışlarına bağlanır. Bu kompanzasyon çeşidinde, kondansatörler, kompanzasyonu yapılacak olan endüktüf yüklerin (motorun, trafo, balast ) şalterine bağlanır.

Ortak bir anahtarlama cihazıyla beraber yükle devreye alınıp çıkarılır.

Kondansatör gücü, doğru bir şekilde bağlanacak yüke göre seçilmelidir. Bu kompanzasyon en etkin, en güvenilir olanıdır.

Her cihazın tek tek kompanzasyonunun yapılması en iyi çözümdür.

Kondansatörler asenkron motorların kompanzasyonu için motora paralel bağlanır.

Yıldız üçgen anahtarıyla yol vermede, asenkron motorlara kondansatör motor sargılarının uçlarına ( u-x , v-y , w-z uçları ) paralel bağlanırlar. Bu biçimdeki kondansatörler, motor sargılarıyla birlikte devreye girer veya çıkar.

Yıldız – Üçgen anahtarıyla yol vermede asenkron motor sargı uçlarına kompanzasyon yapılan motorlarda, yol verme esnasında tehlikeli bir durum oluşabilir. Yıldız bağlama durumunda şebekeye bağlanan motorun uçlarındaki kondansatörler dolmuş durumdayken, üçgen bağlama sırasında kısa süreli şebekeden ayrılırlar ve üçgen halde fazları ters olarak tekrar şebekeye bağlanır. Bundan dolayı büyük dengeleme akımları geçer. Bu da motorun , kondansatörlerin ve bağlama elemanlarının aşırı zorlanmasına yol açar. Uygun kontaktör kombinasyonları kullanarak bu sorun çözülebilir.

Trafolarda da tek tek kompanzayon yapılabilir. Trafoların üstündeki yük devamlı değiştiği için , kompanzayon amacıyla ihtiyaç duyulan kondansatör gücü, en büyük reaktif güç isteğine uygun seçilmez. Aksi halde, düşük yük ihtiyacının olduğu zamanlarda aşırı kompanzasyon durumu oluşabilir.

Öte yandan, şebeke geriliminde harmonikler meydana geldiğinde, kondansatör şebekeden aşırı yük çekebilir ve transformatörü aşırı yükleyebilir. Şayet kondansatör gücü , trafonun reaktif güç ihtiyacından büyükse , o zamanda kapasitif yüklemeye mecbur kalan transformatörün sekonder uçlarında gerilim yüklemeleri oluşabilir. Bu durum transformatör ve tüketici için tehlike arz eder. Bundan dolayı elektrik idareleri , transformatörün yüküne bağlı kalmadan, nominal gücün %5 – %10 değerinde sabit bir kondansatör bağlanmasını teklif ederler.

Kompanzasyon tesislerinde dikkat edilecek konulardan biriside, harmoniklerin oluştuğu şebekelerde, trafo ile kondansatörlerin bir seri rezonans devresi oluşturmamasıdır. Bu nedenle, trafoların kaçak reaktansı ile kondansatörün kapasitif reaktansı rezonans frekansından değişik bir değerde olmalıdır.
Tek tek kompanzasyon deşarj lambaları için de yapılabilir. cosφ yi düzeltmek amacıyla lambaya seri ve paralel, kompanzasyon kondansatörleri bağlanır. Lambanın gücüne göre kondansatör gücü seçilir. Ama alçak basınçlı sodyum buharlı lambalarla neon lambalarda akım sınırlayıcı direnç olarak, kaçak akımlı trafolar kullanılır. Balastları endüktüf karakterlidir. Güç katsayıları ortalama 0,3 iken balastların, tiplerine göre 0,4 – 0,6 arasında değişmektedir.

Tek tek kompanzasyonların sisteme yararları olduğu kadar zararları da söz konusudur.

Kendi içinde kompanze edilmiş kısmın kondansatörü arıza verdiğinde aboneler endüktif cezaya kalabilirler.

Tek tek kompanzasyon pahalıdır.

Ayarlamalar için uygun değildir.

Sadece sabit güçte sürekli çalışan tüketiciler için ekonomik ve uygundur.

2- Grup Kompanzasyon :

Aynı kontaktör veya şalter üzerinden devreye girip çıkan yük gruplarının kompanzasyonu yapmak için kullanılır.

Tesislerde tek tek olarak kompanze etmektense, aynı anda ve aynı devre elemanları (kontaktör ve şalter) ana pano üstünden çalışacak motor ve lamba gruplarını kompanze eden sisteme, grup kompanzasyonu denir.

Grup kompanzasyonu ile tesisin masrafı daha az olur.

Kondansatörlerin toplu olarak bulunduğu pano, kompanzasyon panosudur. Bu panonun içinde reaktif röle de bulunur. İsteğe bağlı olarak kondansatörler, kademeli olarak şebekeye bağlanırlar.

Kondansatörler açılıp kapanma sırasında oluşturabilecek arklara karşın kullanılan anahtarlar uygun olmalıdır. Anahtar açıldığı zaman hızlıca deşarj direnci üstünden topraklanmalı, gecikmeli sigorta ile kısa devrelere karşı kondansatörler koruma altına alınmalıdır.

Bu tür kompanzasyon tesislerinde, tesisi kısa devreden korumak için , her bir kondansatör, bir sigorta üstünden bara ile iletişime geçirilir. Bazı hallerde kondansatörler toplu bir motor koruma anahtarı yada yüksek gerilim güç anahtarı üstünden şebekeye bağlanır.

Merkezi Kompanzasyon

Elektrik panosuna bağlı çok sayıda motor ve endüktif yük çeken alıcı bulunuyorsa ve bunlar belli belirsiz zamanlarda devreye girip çıkıyorlarsa çekilen yük durumuna ayarlı bir kompanzasyon yapılır. Böyle bir kompanzasyon, elle kumandalı ve otomatik çalışma durumlu olur. Tesislerde daha çok merkezi kompanzasyon çeşidi kullanılır.

Merkezi kompanzasyon sistemi, değişken yük koşullarında otomatik olarak uygunluk sağlayan, grup kompanzasyonundan daha çok gelişen bir sistemdir.

Merkezi kompanzasyon sisteminde, tüketicilerin sayısı birden çoktur. Ama bunların hepsi sabit güçte ve devamlı devrede bulunmaz. Bundan dolayı kondansatör gücünü, değişken kompanzasyona ayarlamak gerekir. Bunun için, merkezi kompanzasyonda bir ayar düzeni kullanılır. Ayar düzeni sayesinde, düşük ve aşırı kompanzasyona engel olunur. Bazı merkezi kompanzasyon tesisinde güç katsayısını devamlı kontrol eden bir aletle, ihtiyaca göre kondansatör grupları devreye girer veya çıkar.

Bu kompanzasyonların hesaplanması ve projelendirilmesi kolay olur. Kompanzasyonlar tesislere bağlanması sorunsuz olup, kısa sürede montajları yapılır. Tesisi besleyen tek veya paralel çalışan transformatörler, toplam akım trafosu üzerinden kompanze etmek mümkündür. Tesiste kullanılan elektronik regülatörlerin hassasiyet sınırı ve çalışacağı endüktif-kapasitif bölgenin potansiyometreler ile ayarlanabilmeleri sonucu uygun bir kompanzasyon tesisinin kolayca işletmeye girmesi sağlanır. Bir tesisin, hangi çeşit kompanzasyonla donatılması gerektiği iş yerinin değişik zamanlarda alınmış yükleme eğrileriyle belirlenmelidir.

Merkezi kompanzasyonda şebekeye paralel bağlanacak kondansatörler 3-5-7 yada 2-4-6-8-12 gruba ayrılmaktadır. Bu programlar elektronik kompanzasyon rölesi ile devreye girmektedir. Kademeli reaktif güç kontrol rölesi her an cosφ ‘yi 0,96 ‘da sabitlemek için otomatik olarak kondansatör gruplarını devreye alır veya çıkarır. 17.02.2000 tarih ve 23967 sayılı resmi gazetede belirtildiği gibi işletmelerin cosφ ‘yi, 0,95 ile 1 arasında tutmaları zorunludur. Kondansatörler de reaktif güç rölelerinin kademesi gibi bölümlere ayrılır. Her kademede, o kademeye ait kondansatör bölümü, devreye girer.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...