2 Ağustos 2019 Cuma

Üç Silahşörler D'Artagnan (Alexander Dumas) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Üç Silahşörler romanında yaralanmalarda etkili olan merhemi D'artanyan’a kim verdi?

A- Annesi
B- Babası
C- Çingene
D- Hancı

2. D'artanya Mösyö Treville ile tanışmaya giderken ona ne götürmektedir?

A- Şarap
B- Mektup
C- Altın
D- Şatonun anahtarını

3. Dartanyan’ın arkadaşları kimlerdir?

A- Porthos, Aremis, Miller
B- Athos, Porthos, Aremis
C- Athos, Porthos, Alice
D- Athos, Porthos, Petro

4. D'artanyan, yaralı Athos’a çarpınca özür diledi. Ancak Athos özrü kabul etmedi. Athos ve D'artanyan bu olay sonucunda nerede ve ne zaman düello etmeye karar verdiler?

A- Tam saat birde Lüksenburg’ un arkasında
B- Tam saat ikide, Treville Konağı’ nın arkasında
C- Tam saat on ikide, Karmes yakınlarında
D- Tam saat üçte, şatonun arkasında

5. Üç Silahşörler romanının kahramanı D'artanyan nerelidir?

A- Gaskonyalı
B- Saksonyalı
C- Lüksenburglu
D- Normandiyalı

6. D'artanyan ve üç silahşor arkadaşlar düello yaparken muhafızların gelmesiyle düello yarıda kalır.Düellonun yasak olduğunu bildiren kardinalin adamları tutuklanıp cezalandıracaklarını söylerler.Buna karşılık Dartanyan ve arkadaşları muhafızlarla savaşmaya başlarlar.

Bu mücadele sırasında Dartanyan’ ın yaraladığı ve aynı zamanda muhafızların komutanı olan kişi kimdir ?

A- Mileydi
B- Jusak
C- Bonaşi
D- Kardinal

7. Athos nasıl biridir?

A- Kaba saba, bağırarak konuşan, gösterişe düşkün, kendisinden fazla söz etmeyen biri
B- Bayanlardan ve sevgiden bahsetmeyen dinine bağlı biri
C- Kibar, kırıcı konuşmayan, arkadaşlarına bağlı, parayı seven biri
D- Son derece kibar yaratılışlı, düzenli bir evi ve değerli eşyaları olan biri

8. D'artanyan’ın Mösyö Treville’nin yanından ayrılırken eldivenimi unuttum diyerek niçin hizmetçiden izin alarak içeri girdi ?

A- Eldivenini aldı ve mektup bıraktı.
B- M.Treville’ nin günlüğünü aldı.
C- M.Treville’ nin masasına yanındaki pusulayı bıraktı.
D- Geri aldığı saati düzeltti.

9. Üç Silahşorlar romanında kardinalin fiziksel görünüşü nasıl tarif ediliyor?

A- Otuz beş, otuz altı yaşlarında gösteren saçı sakalı ağarmış biriydi.
B- Kırk ,kırk beş yaşlarında gösteren beş parmağı olmayan biriydi.
C- Kırk beş, elli yaşlarında gösteren sakalı ağarmış,uzun boylu biriydi
D- Elli eli beş yaşlarında gösteren,ilginç bir kasketi olan biriydi.

10. Madam Bonaşi’nin yardımıyla saraya giren Dük, kraliçe ile görüştü. Bu görüşmenin hatırası olarak kraliçe, Düke hangi hediyeyi verdi?

A- İçinde elmas yaka iğneleri olan gül ağacından yapılmış üzerinde kendi adı yazılı olan bir kutu verdi.
B- İçinde elmas küpeler olan gül ağacından yapılmış üzerinde kendi adı yazılı olan ipek bir kese verdi.
C- Kendi adı yazılı işlemeli bir mendil verdi.
D- Üzerinde Kraliyet mührü olan ceylan derisi verdi.

11. Kraliçe ve Dükün buluşmasını kardinale kim haber verdi?

A- Vitray
B- Kont Rişali
C- Mösyö Bonaşi
D- Mileydi

12. Kardinal, Mileydi’ye yazdığı mektubu yerine ulaştırması için kimi görevlendirdi? Bunun karşılığı olarak ne verdi?

A- Planşet’i görevlendirdi, yüz altın verdi.
B- Patrik’i görevlendirdi, üç yüz altın verdi.
C- Vitray’ı görevlendirdi, iki yüz altın verdi.
D- Kont Rişali’yi görevlendirdi, beş yüz altın verdi.

13. Kardinal, kralın isteğiyle kraliçenin odasını aradı ve kraliçe üzerinde gizlediği mektubu kendisi, kardinale verdi. Bu mektup kime yazılmıştı?

A- Burmingam Düküne
B- Mösyö Treville’ye
C- Kraliçenin İngiltere’de olan kız kardeşine
D- Kraliçenin kardeşine, Avusturya İmparatoruna

14. Kardinal, yanında yer alması için D'artanyan’a ne teklif etti?

A- İşleyebileceği kadar toprak
B- Teğmenlik rütbesi
C- Üç kese altın
D- Dartanyan ve arkadaşları için muhafızlık görevi

15. D'artanyan’ı öldürmek isteyen Mileydi nerede idam edildi?

A- Kardinalin şatosunda
B- Şehrin pazarında
C- Bir nehir kenarında
D- Sarayın bahçesinde

16. D'artanyan, Meung kasabasına neden gitmiştir?

A- Yeteneklerini insanlara göstermek için
B- Gezmek için
C- Babasının ona bıraktığı mektubun içindekileri gerçekleştirmek için
D- Bir akrabasını ziyaret etmek için

17. Kraliçe D'artanya’a ne hediye etmiştir?

A- Yüzük
B- Kitap
C- Bileklik
D- At

18. Aşağıdakilerden hangisi D'artanyan’ın arkadaşı değildir?

A- Athos
B- Porthos
C- Miladi
D- Aramis

19. Üç Silahşörler kitabının yazarı kimdir?

A- Micheal ENDE
B- Jack London
C- Daniel Daefo
D- Alexander Dumas

20.Üç Silahşorlar romanında geçen olaylar hangi yüzyılda geçmiştir?

A- 16.yy
B- 17.yy
C- 18.yy
D- 19.yy

21. Üç Silahşorlar romanında D'artanyan, silahşor olmak için evden ayrılırken annesi ona aşağıdakilerden hangisini hediye etmiştir?

A- On beş altın
B- At
C- Merhem
D- Mektup


22. Üç Silahşorlar romanında dine önem vermesiyle anlatılan kahraman hangisidir?

A- D'artanyan
B- Athos
C- Porthos
D- Aramis

23. Üç Silahşorlar romanının son bölümlerinde Kardinal’in adamı olup D'artanyan’ı öldürtmek isteyen kimdi?

A- Mösyö Bonaşi
B- Mösyö Treville
C- Mileydi
D- Planşet


Cevap Anahtarı :

1-A     2-B     3-B      4-C      5-A
6-B     7-D     8-D      9-A     10-A
11-B   12-C   13-D   14-B    15-C
16-C   17-A   18-C   19-D    20-B
21-C   22-D   23-C

Üç Silahşörler D'Artagnan (Alexander Dumas) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

İstila (Robin Cook) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İstila

Kitabın Yazarı : Robin Cook

Kitap Hakkında Bilgi :

ABD'li yazar, Robin Cook’un yazdığı bilimkurgu türünde bir romandır. Robin Cook; daha çok gerçek üstü bir anlayışla, tıp alanında aldığı eğitimi kullanarak, tıp konusundaki fantastik, fütürist konularda bilimkurgu kitapları yazan dünya çapında ünlü bir romancıdır.

Robin Cook, tıp bilgilerine dayanarak toplumdaki bastırılmış endişeleri ve korkuları şaşırtıcı bir şekilde romanlarına aktarmaktadır. Dünyanın geleceği hakkında insanları korku ve endişeye sevk eden romanları hayli okur bulmuştur.

Colombia Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan yazar, Harvard üniversitesinde de master yapmıştır. Romancılığa heves ettikten sonra doktorluktan ziyade romanları ile tanınmıştır. Daha ziyade tıbbı bilgileri ile alakalı gerçek üstü bilimkurgu romanlar yazan yazarın çok sayıda romanı bulunmaktadır.

İstila romanında; dünyayı tehdit eden meteor yağmuru sonucunda bu meteorlar ile dünyaya ulaşan uzaylı bir virüs konusunu işlenmektedir. Meteor yağmuru sonrasında uzaydan gelen etkiler ile değişime uğrayan bir virüsün hızla yayılması ve insanlığı tehdit etmeye başlaması konusunu ele alınmıştır.
İnsanlık hızla gelişmeli, dünya dışı yaşam formlarının olduğu bilinmeli, gelecekte insanlığı tehdit edecek tehlikelere karşı koyabilecek teknolojik gelişmeleri hızla temin etmelidir. Yoksa hiç ummadık bir zamanda ortaya çıkan bir tehlike tüm dünyayı ve insanlığı yok edebilecektir.

Kitabın Özeti :

Dünya meteor yağmuru tehlikesi altındandır.

Beklenmeyen bir şekilde birden başlayan meteor yağmurları hayatı yaşanmaz hale getirir. Bu meteor yağmuru şehirdeki tüm elektronik eşyaları yakmış, kullanılmaz hale getirmiş ve uydulara zarar vermiştir. İletişim aygıtları da bu durumdan etkilenmiş ve zarar görmüştür.

Meteor yağmurundan sonra her yerde ne oldukları pek anlaşılamayan siyah renkli ve çakıl taşlarına benzeyen cisimler hızla çoğalmaya başlamıştır.

Bazı bilim adamları bu taşlar ile ilgilenmeye başlar. Bu taşların sıradan taşlar olmadığı bir çeşit virüs taşıdıklarını ortaya çıkarırlar.

Bu çakıl taşlarına dokunan insanlarda çok çeşitli belirtiler ortaya çıkmaya başlamış ve bu semptomlar hızla yayılmaya başlamıştır.

Konu üzerinde çalışan bilim adamları bu çakıl taşlarının insanlara farklı bir protein aşıladığını bulurlar. Proteinin insanların ve diğer canlıların genlerinde tahribatlara, mutasyonlara ve çok çeşitli semptomlara yol açtığını tespit ederler.

Virüs hızla yayılmakta dünyadaki tüm canlıların varlığını tehdit edecek hale gelmektedir.

İnsanlık nezleden daha hızlı yayılan bu virüs salgınından ancak ve ancak bulunabilecek bir aşı sayesinde kurtulma umudu taşımaktadır.

Bir avuç bilim adamı bu salgını durduracak ve insanlığı kurtaracak bir aşı bulmak için harekete geçmiştir.

Bu aşı bulunamaz ise insanlık yok olacaktır.

1 Ağustos 2019 Perşembe

Demir Maske (Alexander Dumas) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Demir Maske

Kitabın Yazarı :
Alexander Dumas

Kitabın Hakkında Bilgi :

Alexander Dumas’ın Üç Silahşör adlı eserinin devamı niteliğinde olan Demir Maske kitabı gerçek olaylardan gerçeğe yakın teoriler ortaya atılarak oluşturulmuştur. 1600'lü yillarin Fransasi' nda geçen kraliyet erkanini ve sosyete içersindeki insanlarin yasantilarini ve entrikalarini anlatan bir kitaptir. Kitabın filmi de yapılmıştır.

Fransız Kralı 13. Lui'nin uzun yıllar sonunda ikiz çocukları olur. Çocukların ikisi de erkektir ve birbirlerine çok benzemektedir. Ülkenin geleceği için bu tehlikeli görülür. Çocuklardan biri büyük bir gizlilik içinde herkesten saklanır. Ancak bu büyük sır yıllar sonra bir çok insanın hayatını değiştirecektir. Dartanyan, Athos, Prothos, Aramis, Fuke ve tabii ki Kral Lui ile ikizi demir maskeli Filip'in sürükleyici hikayesi anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti :

Madam Dö Servöz, bildigi çok önemli bir sirri kullanip çıkar elde edebilmek için elinden geleni yapmayı planlamaktadır. Bunun için ilk olarak maliye bakanının üzerindeki suçlamaların kanıtları sayılabilecek mektupları bakanın yardımcısı Mösyö Kolber'e 5000 altına satar. Bu mektuplar sayesinde maliye bakanı Mösyö Fuke görevinden alınır.

Van piskoposu Aramis, Mösyö Fuke'nin verdiği yemeğe katılır. Mösyö Fuke'ye kendisine yapılan suçlamaları haklı çıkaracak mektupları, 5000 altına Madam Dö Servöz tarafından kendi yardımcısına satıldığı haberini verir. Mösyö Fuke yapmış olduğu harcamaların makbuzunun çalınmış olduğunu görünce korkup sapsarı olur. Aramis ise ona korkmamasını ve hala kendisinin başsavcı olduğunu, kendi kendine dava açamayacağını söyler. Mösyö Fuke ise bu görevi bir buçuk milyon liraya Mösyö Vanel'e sattığını söyler. Aramis, Mösyö Vanal'i anlaşmayı iptal etmeye zorlar ama başaramaz. Aramis, Fuke'ye, bu fakirlik durumunda bile zenginliğinin ispatı olarak bir şölen düzenlemesini söyler. Bu konuda ona maddi destek verir.

Bu arada Mösyö Raul, kraliçe tarafından Londra'ya çağırılır. Sebebi ise Raul'un nişanlısı Matmazel Döla Valyer'in kralla ilişkisi olduğunu öğrenmesidir. Bunun üzerine Dartanyan'ın yanına gider. Kral, Raul'un nişanlısı ile buluşmak için Sent-Enyan'ın odasını kullanıyordu. Bu yüzden Raul Porthos ile Sent-Enyan'ın düello haberini yollar. Sent-Enyan bu olayı krala söyler, kral da bu durum karşısında telaşlanır.

Raul'un babası Athos, kraldan Raul ile Matmazel Döla Valyer'in evlenmeleri için izin ister. Kralın izin vermemesi üzerine krala karşı gelir ve onu düşmanı ilan eder. Bu durumda kral da Dartanyan'ı Athos'u tutuklaması için gönderir. Bu arada Aramis de tutuklanır. Dartanyan kralla sert bir dille konuşup Athos'un affedilmesini sağlar.

Aramis, Bastil hapishanesinde müdürle beraber bir mahkumun günah çıkartmasına çağrılır. Aramis gence suçunun ne olduğunu sorar. Genç suçunun ne olduğunu bilmediğini ve buraya ne için kapatıldığını da anlayamadığını söyler. Küçükken annesi ve babasına kraliçeden gelen bir mektubun kuyuya düştüğünü görür. Ailesi mektubu çıkartmak için birini ararken kendisinin kuyuya inip mektubu aldığını ve okuduğunu söyler. Mektubu okuduğunda şimdiye kadar ailesi olarak bildiği kişilerin aslında ailesi olmadığını öğrenir. Daha sonra ailesi bu mektubu bulup kraliçeye haber verir. Bu olaydan sonra buraya kapatılır. Adam, kraldan sadece iki saat sonra doğan ikiz kardeşi Philippe’den başka biri değildir. Fransız yasalarına göre kralın varisi büyük oğul olduğundan gelecekte olabilecek iç savaşa engel olmak amacıyla sonradan doğan çocuk saraydan uzaklaştırılmıştır. Aramis, gerçekleri öğrenen adama onu oradan kurtaracağına söz vererek hapishaneden ayrılır.Aramis genci zindandan çıkartmaya söz verir.

Mösyö Fuke'nin verdiği davete hazırlanan Aramis, ziyaretinde Bastil hapishanesinde on yıldır haksız yere yatan Markialli adlı bir gencin salıverilmesi için izin ister. Mösyö Fuke ise izni hemen imzalar. Birkaç gün sonra bu belge ile Aramis hapishane müdürü Bezmo'nun yanına gider. Önceden tuttuğu adamlar Aramis ile müdür yemek yerlerken emri getirirler. Bunun üzerine hapishane müdürü çok şaşırır. Müdür düşünürken Aramis kendi yazdığı izinle bu kağıdı değiştirir. Aramis'in söz verdiği genci böylece müdür serbest bırakır.

Aramis ve genç hızla ilerlerken Aramis çocuğa kendisinin aslında on dördüncü Lui’nin ikiz kardeşi olduğunu söyler. Sonra Athos kralın yerine geçecek olan kardeşine saraydaki kişileri tanıtan bir defter verir. Bu defteri çok iyi ezberleyen Philip artık kralın yerine geçmeye hazırdır. Aramis Mösyö Fuke'nin düzenlediği şölene katılır. Akşama doğru otururlarken Dartanyan'ın şüphelendiğini sezinleyen Aramis, Dartanyan'ın içini rahatlatmak için yemin eder. Genç kral yatacağı zaman Athos ve Philip bulundukları odadan kralın odasını gözetlemektedirler. Böylece Philip kralı daha iyi taklit edebilecektir.

Ertesi gece kral Dartanyan'ı yanına çağırıp Mösyö Fuke'yi tutuklamasını ister ve uykuya yatar. Uyandığında ise kendisini zindanda bulur. Aramis kral rolü yapan Philip'i çok iyi eğitmiştir. Kimse şüphelenmemektedir. Aramis bu olaydan Mösyö Fuke'ye bahseder. Dürüst bir insan olan Mösyö Fuke bu olayın kendi evinde olmuş olmasını kaldıramaz ve gerçek kralı zindandan kurtarmaya gider. Bu arada da Aramis'le Porthos'a kaçmaları için müddet verir. Kurtulan Lui ile Philip karşı karşıya geldiği anda büyük bir şaşkınlık yaşanır. İkisi de kral rolü oynadığı için sahtesini bulmak Dartanyan'a kalır. Dartanyan doğru bir seçimle Philip'i tutuklar.

Aramis ile Porthos hiç zaman kaybetmeden Athos'un kapısına dayanır. Burada atlarını değiştirip Güzel Ada'ya gitmek için yola koyulurlar. Athos ve Raul aldıkları yeni görev gereğince Antib'e gideceklerdir. Yolda Sent-Oran adasına uğrarlar ve burada Dartanyan'la karşılaşırlar. Dartanyan adada Philip'in gardiyanlığını yapmaktadır. Paris'te ise Mösyö Fuke iflasın eşiğindedir. Kral Lui ise Kolber'in kışkırtmaları sonucunda Fuke'yi iyice köşeye sıkıştırmış ve ona ait olan Güzel Ada'yı ele geçirmeye kralı ikna etmiştir. Güzel Ada'da bulunan Aramis ve Porthos yardım beklemektedir. Yardım yerine kraliyetin burayı almak için gönderdiği gemilerle karşılaşırlar.

Dartanyan komutasındaki filo adaya çıkar. Dartanyan, Aramis ve Porthos'a kralın onları yenmeye kararlı olduğunu söyler. Dartanyan arkadaşlarını tutuklamamak için istifa eder. Bu sefer kralın gizli mektubu doğrultusunda ikinci subay tarafından tutuklanır ve adaya ateş açılır. Aramis'in emriyle adadakiler karşı koymadan dağılır. Aramis’le Porthos istifasını geri alıp görevine döner ve kral ona mareşallik sözü verir. Bir haftalık araştırma ile arkadaşı Porthos'un öldüğünü Aramis’in ise İspanya'ya kaçıp özgür olduğunu öğrenir.

Raul gittikten sonra yalnız kalan Athos iyice yaşlanmıştır. Oğlunun Afrika'da öldüğü haberini alınca dayanamayıp ölür. Bu arada Dartanyan gelir, Athos'un öldüğü haberini alıp yıkılır. Bu olaydan dört yıl sonra Dartanyan iyice yaşlanmıştır. Kral onu Hollanda'ya sefere gönderir. Bu sefer de Dartanyan on iki küçük kale ele geçirir. On üçüncü kuşatması sırasında ona kraldan bir mektup ve kutu gelir. Mektubu okur ve mareşal olduğunu öğrenir. Bu sırada subayları kaleyi almak üzeredir. Tam kutuyu açacağı sırada bir top güllesi göğsüne çarpar buruk bir sesle inleyip anlamsız sözler söyler. Bunlar ölmek üzere olan bir insanın sarf ettiği sözlerdir. Gözlerini kapatmadan önce kalenin teslim olduğunu gösteren beyaz bayrak gözüne ilişir. Mareşallik asasını sıkıca kavrar ve bir savaşçı gibi yaşadığı hayatında, bir savaşçı gibi ölür.

Athos, Porthos, Aramis ve Raul' un dostlukları artık bir destan olmuştur.

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Üç Silahşörler D'Artagnan (Alexander Dumas) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Üç Silahşörler D'Artagnan

Kitabın Yazarı : Alexander Dumas

Kitap Hakkında Bilgi :

Monte Kristo Kontu, Demir Maske ve Siyah Lale gibi kitapların yazarı Alexander Dumas, Üç Silahşörler adlı eserini 1844 yılında yazmıştır. Üç Silahşörler; çocuklar için dostluk, sır tutma, inanç, dürüstlük gibi derslerin çıkabileceği bir kitap.

Yıl 1625 Fransa. Genç D'Artagnan, babasının yönlendirmesiyle silahşör olabilmek ve kralın hizmetine girebilmek için Paris'e gelir. Yolda bazı talihsizlikler yaşamasına rağmen, kralın silahşörlerinin komutanı Bay de Treville'i bulur. Bu arada üç silahşörler Athos, Aramis ve Porthos ile bir dizi yanlış anlaşılmalar yüzünden aynı gün, aynı saate üç ayrı düelloya davet edilir. Tam düello başlarken, Komutan de Treville'nin rakibi Kardinal Richelieu'nün silahşörlerinin saldırısına uğrayınca, D'Artagnan, üç silahşörlerin yanında yer alır ve onlarla güç birliği yapar. Böylece aralarında sarsılmaz bir dostluk başlar. Üç arkadaş ve D'Artagnan artık hep birliktedir.

Kitabın Özeti :

1625 yılı nisan ayında Meung kasabası o gün çok kalabalıktır. İnsanlar hanın önünde duran tuhaf bir yabancıya bakıyordu. Şen Değirmenci hanı yakınında bir kavga olmuş, Gaskonya’Iı olduğu belli olan yeni çocukluktan çıkmış bir genç kavgaya sebep olmuştu.

Bu yabancı gencin uyuz bir atı, garip bir kılığı, omuzundan sallanan kılıcıyla komik bir görüntüsü vardı. Genç adamın adı D'artanyan dı. D'artanyanlar bir kaç nesildir. Gaskonya’da yaşıyordu. Bu genç yabancının babası kralın hizmetinde silahşor olarak çalışmayı düşlemiş, fakat amacına ulaşamamıştı. Babası, ona komik görünüşlü bir at, beline uzun bir kılıç, eline de bir tavsiye mektu­bu vererek, bundan sonra kendi yolunu kendin çiz demiş ve oğlunu bu kasabaya yollamıştı.

Dartanyan Paris şehrine Mösyö Treville’in yanına gitmek istiyordu. Genç adam kazasız belasız bu kasabaya kadar gelmiş ama kasabalılar onunla alay ediyorlar genç adam da onlara saldırmamak için kendini zor tutuyordu. Genç adam, en sonunda dayanamayarak atı ve kendisi ile alay edenlerle kavga etti.

Karşısındakiler kalabalık olmalarına rağmen bu gençten dayak yediler. Hancı ve yardımcıları da sopalarla D'artanyan’a saldırdılar. Genç adam yediği sopalar yüzünden bayıldı. Genç adam bayıldığı yerde “Mösyö De Treville “diye sayıklıyordu. Mösyö De Treville kralın muhafız komutanıydı.

Hancı ve Kardinal’in adamları, genç adamın cebinden babası tarafından şövalyelerin kumandanı Mr. Treville’e hitaben yazılmış tavsiye mektubunu buldular. Korktukları için bu mektubu cebinden aldılar.

Genç adam, yarı baygın vaziyette iken hancı ve Kardinal’in adamlarının konuşmalarını dinler. Onların krala hazırladıkları tuzağı işitmiştir. Adam “hemen İngiltere’ye döneceksiniz. Dük Londra’dan ayrılırsa hemen haber vereceksiniz. O kutunun içinde hepsi. Ama Manş’ın öbür kıyısına varmadan açmayacaksınız kutuyu” diye ulaka emir vermiştir.

Genç adam hancıya borcunu ödeyip handan ayrılırken torbasını yoklamış, mektubun yerinde olmadığını görmüştü. Kılıcını çekip hancının boğazına dayayarak mektubunun nerede olduğunu sordu. Hancı ise mektubu yabancı bir adamın aldığını fakat o adamın adını bilmediğini söyledi. Handan çıkıp giderken bunun hesabını sormayı düşünmüştü.

Paris’e yaklaştığında atını sattı ve yaya olarak şehirden içeri girdi. Kalabileceği bir oda tuttuktan sonra, Mr. Treville’yi bulmak için dışarı çıktı. Mösyö De Treville ülkenin en iyi silahşörü ve kralın muhafız komutanıydı. De Treville komutanlığa geçtikten sonra kendine bağlı bir birlik kurmuştu. Bu birlik sadece De Treville’den emir alıyordu. De Treville’nin adamları iş saatleri dışında konakta oluyorlardı. Konak, silahşörlerin karargâhı idi.

D'artanyan konağı bulmuş, bahçeye girmişti. Mösyö De Treville ile görüşmek istediğini ona bir mektup getirdiğini söyleyerek beklemeye başladı. Mr. Treville’nin konağının avlusunda elli-altmış kadar şövalye bir aradaydı. Bir kısmı konuşuyor, bir kısmı kılıç talimi yapıyordu. Görevli Mösyö D'artanyan diye çağırdı ve Mr. Treville’nin odasına girdi.

Mr. Treville, Aramis ve Portos isimli iki silahşoru, kardinalin adamlarıyla kapışıp esir düştükleri için eleştiriyordu. İki arkadaş komutanım kalleşçe saldırıya uğradık kılıçlarımızı çekemeden bizi bertaraf ettiler. Athos vuruşurken yaralandı fakat yakalanmadık dediler. Ben de ikisini temizledim dedi Aramis. Mr. Treville, Athos’u da çağırın diye bağırdı. Athos içeri girdi ama yaralı olduğu için, düşüp bayıldı. Mr. Treville dokto­runun çağrılmasını emretmişti.

Mösyö Treville, D'artanyan’a dönerek “Candan sevdiğim arkadaşım D'artanyan’ın oğlu için ne yapabilirim?” diye sordu. D'artanyan başından geçenleri ve tavsiye mektubunu çaldırdığını anlatınca De Trevile, mektubu alan kişinin Kardinal’in casusu olabileceğini söyledi. Mr. Treville’nin o kişiyi tanıdığını anladı. Dartanyan, ben zaten Krala ve Kardinal’e hizmet için geldim. Sizin dışınızda kimseden emir almam ve boyun eğmem. Çünkü babam öyle tembih etti dedi.

Mr. Treville’nin kendisi için yazmış olduğu tavsiye mektubunu alırken, konağın avlusunda kendisinden mektubu çalan adamı görüp, “işte, o” dedi. Fırlamış ama birine çarpmıştı. Bu adam yaralarını yeni sardırmış olan Athos’tu. Özür diledi fakat adam onu düelloya davet etti. Onunla, düello için saat on bir de sözleştikten sonra, koşma­ya devam etti. Ancak, bu defa da Protos’a çarptı. Protos’a da düello için saat on üçe randevu vererek, koşmasına devam etti. Ama adam ortadan kaybolmuştu. Aynı gün, en ünlü iki tane silahşörle tartışmış, mektubunu çalan adamı elinden kaçırmıştı. Tüm bunları düşünürken, daha önce tartıştığı silahşörleri gördü. Onlara doğru giderken bu defa da Aramisle bir mendil meselesi yüzünden tartıştı ve onunla da saat on dörtte, düello için randevulaştı. “Herhalde ölümüm bir şövalye elinden olacak” diye düşündü.

D’artanyan düello yerine yalnız gitti. Athos, kendisinden önce gelmişti. Athos’un şahit­leri olarak, Aramis ve Portos da gelmişlerdi. Her üçünün de birbirin­den habersiz D’artanyan ile dövüşecekleri belli olmuştu. Artos ile D’artanyan dövüşmek için kılıçlarını çektiğinde Kardinal‘in adamları ortaya çıktı.

Silahşörler hemen savunma vaziyeti almışlar D’artanyan da hayatını değiştirecek kararı vererek onların yanında saf tutmuştu. Hep birlikte kardinalin adamlarını yenerler.

Artık, dost olmuşlardı. Mr. Treville’nin konağına geldiklerinde, şefleri herkesin önünde onlara bağırmış, ancak yalnız kalınca da “Kardinalin adamlarına iyi bir ders verdikleri için” onları tebrik etmişti. D’artanyan’da şövalyeler arasına kabul edilmişti ve üç şilahşörlerin arasına katılmıştı.

D’artanyan’ın ev sahibi Bönasyoler, sa­ray entrikalarının içindeydiler. Kocası Kardinal'in, ha­nımı ise Kraliçe’nin hizmetindeydi. Kardinal, Kral ve Kraliçe­nin aralarını bozmak için çalışıyordu. D’artanyan, karı kocanın konuşmaları sırasında bu planları öğrendi.

Bu konuşmalar arasında kraliçenin zor durumda ol­duğunu öğrenip Mr. Treville’ye anlattı. Mr. Treville, diğer üç arkadaşlarıyla birlikte onları Londra’ya gönderdi. Yanlarında, D’artanyan’ın uşağı Planşe de vardı.

Portos yolda düello yapmak zorunda kalmış, kurulan bir pusuda Aramis ağır yaralanmıştı. Konakladıkları bir handa, Athos’u sahte para suçun­dan tutuklamışlardı. Bu yüzden D’artanyan ve uşağı yalnız de­vam etmek zorunda kalmışlardır.

D’artanyan ve uşağı, Londra’ya varıp, Birmingham Dükü’nu bularak kraliçenin mücevherlerini alarak, Paris’e dönmeyi başarmışlardı.

Kraliçe, balo gecesi, mücevherlerini takarak salondaki yerini almış ve kardinalin oyunu bozulmuştu. Balodan sonra kraliçe, D’artanyan’a bir yüzük hediye etti. D’artanyan, arkadaşlarını bulmak için, yeniden Paris’ten çıktı. Hepsi bıraktığı yerlerdeydi ama Aramis’in yarası iyileşmemişti. Dört arkadaş yeniden Paris’e döndüler.

D’artanyan, Paris’te gezerken, yüzü yaralı adamın yanında bulunan Miladi isimli kadını, bir konaktan çıkar­ken görür. D’artanyan ile adam tartışmaya başlar. Bu adam, kumarda Athos’u yenen kişidir. Ak­şam, saat altıda düello etmek için, sözleşir. Dört arkadaş, düello yerine gittiklerinde rakip­lerinin dört tane “soylu” İngiliz’ olduğunu görürler. D’artanyan ve arkadaşları, soyluları yenerler. D’artanyan rakibi Miladi’nin kardeşinin hayatını bağışlayınca, o da, D’artanyan’ı kucaklayıp, dostluk teklif eder.

Şövalye Winter, Miladi’nin kardeşi değil, kayınbiraderidir. Miladi, ondan kurtulmak ve böylelikle tüm mirasa tek başına konmak istiyordu. Bu nedenle, ondan nefret ediyordu. D’artanyan, tüm bunları öğrenmişti. Bu arada, Miladi ona bir yüzük de hediye etmişti.

Athos, D’artanyan’ın parmağındaki yüzüğü görünce dikkat­lice bakar. Bu, kendi annesinin yüzüğü idi.

Bir gün, omzundaki mahkûmlara vurulan damgayı görünce, Miladi ona, saldırır ve D’artanyan evden dışarı kendisini zor atar. Olanları anlattığında, Athos’un bu kadını, çok yakından tanıdığını anlar. Athos üzülmesin diye yüzüğü bir Yahudi’ye satmak zorunda kalır.

Kral Xlll. Luis’in emriyle, La Rochelle Kalesi kuşatmasına şövalyeler de katılmışlardı. D’artanyan, Miladi’nin iki tane kötü suratlı adama kendisini gösterdiğini fark edemez. Bu iki kişinin saldırısına uğrar. Ancak, bu saldırıdan kurtulur. Ertesi gün yine saldırıya uğrar, bu kez iki sal­dırganı da öldürür ve bu adamları Miladi’nin gönderdiğini öğrenir.

Bir gün silahşörler, Kardinale denk gelirler. Kardinal ise şövalyele­rin kendisini görmesinden hoşlanmaz. Bu yüzden şövalyeleri de yanlarında götürür. Geldikleri handa, istirahatte iken Kardinal ile Miladi’nin konuşmalarını dinlerler. Kardinal, Birming­ham Dükü’nün öldürmesini istediğini duyarlar.

Kardinal gittikten sonra, Athos, Miladi’nin kaldığı odaya girer ve onun eski karısı olduğunu görüp öğrenmiş olur. “Şeytan” diyerek Kardinal’in imzasını taşıyan yazıyı elinden alır. Kardinal‘in imzasını taşıyan kâğıtta: “Bu kâğıdı taşıyan kişi yaptığı işi benim emrimle ve devletin kurtuluşu için yapmıştır” diye yazmaktadır.

Miladi tutuklu bulunduğu cezae­vinden, kendisine âşık ettiği koruması yüzbaşı tarafından kaçırıl­ır. Yüzbaşı, Birmingham Dük’ünü de öldürmüştür. Yüzbaşı, Miladi tarafından kullanıldığını anlayıncaya kadar, tutuklanmış ve hapse düşmüştür.

Miladi ise cinayetlerine devam etmektedir. Madam Bönasyö’yü öldürdüğünde, D’artanyan ve arkadaşları artık çok geç kalmışlardır. Miladi’nin izini süren şilahşörler onu konakladığı bir handa ele geçirmeyi başarırlar.

Miladi, kurulan mahkemede yargılanır ve idama mahkûm edilir.

Amak-ı Hayal - Hayalin Derinlikleri (Filibeli Ahmed Hilmi) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Amak-ı Hayal - Hayalin Derinlikleri


Kitabın Yazarı : Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi

Kitap Hakkında Bilgi :

II. Meşrutiyet devrinin önde gelen İslâmcı fikir adamlarından Şehbenderzâde Ahmed Hilmi’nin eserleri arasında ayrı bir yeri olan A‘mâk-ı Hayâl, bu dönemde Osmanlı toplumunda yeni yeni görülmeye başlayan materyalist görüşe karşı kaleme alınmış tezli bir eserdir. Bütün eser boyunca ruh ve kâinatın sırrı, yaratılışın gayesi araştırılarak maddeci görüşün sığlığı ve insanı saadete ulaştırmakta yetersiz kaldığı ortaya konur. Buna göre, kâinatta olan biteni anlamak ve hadiseleri doğru değerlendirmek için vahdet-i vücûd fikrinin iyi bilinmesi lâzımdır. Bu yüzden birçok defa basılan eser tasavvufa meraklı olanlarca çok okunmuştur. Ayrıca Ahmed Hilmi’nin bütün fikirleri burada özetlenmiş olduğundan, eser onun temsil ettiği fikirleri tanımak bakımından da önemlidir. Kitap, yazarın muhayyile zenginliği yanında tasavvuf ve felsefedeki vukufunu ve bunu ifade etmedeki kabiliyetini de ortaya koymakta, birtakım teşhisler ve ruhî hallerle tasavvufun, enbiyanın, evliyanın sırları ve çeşitli halleri hayaller içinde anlatılmaktadır. Yazarın bütün fikirleri “Râci’nin Hâtıraları” ve “Manisa Tımarhanesi” adlı iki ana başlık altında ve çoğunlukla birbiriyle organik bağları bulunmayan çeşitli bölümler halinde ifade edilmiştir.

Kitabın Özeti :

Eserin iki kahramanından biri Râci, diğeri hakikati bulmakta ona yol gösteren Aynalı Dede isimli meczuptur. Eserin şahıs kadrosunda ayrıca Râci’nin arkadaşı Sâmi ile Doğu düşünce tarihi ve masal dünyasına ait Buddha, Zerdüşt, sîmurg, anka gibi çeşitli şahıs ve varlıklar da yer almaktadır.

Râci dindar bir anne tarafından iyi yetiştirilmiş, inancı kuvvetli bir gençtir. İyi bir tahsil görmüş, maddî ve mânevî ilimleri öğrenmiştir. Mektebi bitirince bilgisini daha da arttırmak için çeşitli kitapları incelemeye başlamış, fakat bir müddet sonra elde ettiği bir yığın bilgiye rağmen kendini şüphe ve sürekli bir huzursuzluk içinde bulmuştur. Küfür ile imanı, inkâr ile ikrarı, tasdik ile şüpheyi aynı anda yaşadığı inancındadır. Bu ikilikten ve diğer şüphelerinden kurtulmak için maddî ve mânevî ilimlerde ilerlemiş âlimlerle görüşür, ispritizma ve manyetizma cemiyetlerine girer çıkar, ancak derdine çare bulamaz.

Günün birinde şehrin mezarlığında bir kulübede yaşayan, ney üfleyip gazeller söyleyen Aynalı Dede ile karşılaşır. Râci ruh ve madde âlemi hakkındaki şüphelerinden kurtulmak için meselelerini bu meczuba anlatarak ondan yardım ister. Râci, ruh ve madde âlemi hakkında âlimlerden alamadığı açıklamaları bu meczuptan öğrenmeye çalışır. Onunla her gün görüşür. Yapılan her görüşmede hayalin derinliklerine doğru çıkılan bir yolculuk eserde bölümler halinde yer alır ve her bölümde Râci’nin bir şüphesi yok olur.

Bu mânevî yolculuğu anlatan bölümler sırasıyla şunlardır:

Birinci Gün “Zirve-i Hîçî”. Râci birinci gün Nirvana’ya ulaşmak için kendisini Buddha’nın sarayında bulur. Fakat arzularını yok edemediği için bu zirveye ulaşamaz ve geri döndürülür.

İkinci Gün “Yâ Nûr”. Zerdüşt’ün sarayında Ehrimen’le Hürmüz’ün mücadelesini seyrederek yeryüzünden kötülüğün kaldırılamayacağını anlar.

Üçüncü Gün “Devr-i Dâim”. Devr-i Dâim şehrine giderek her şeyin başladığı yere döneceğini öğrenir.

Dördüncü Gün “Meydân-ı İmtihân, Mecma-ı Ârifan”. Ârifler arasında yapılan bir imtihan vesilesiyle insanların hakikati görmelerinin ne kadar zor olduğunu anlar.

Beşinci Gün “Sâha-i Azamet”. Anka kuşu ile binlerce âlem arasında bir yıl süren bir seyahatten sonra, bu sonsuz âlemlerin Allah’ın yüceliği karşısında bir hiç olduğunu anlar.

Altıncı Gün “Kāf u Anka”. Kâinatta olup bitenleri anlamak maksadıyla sorulan “Bu kervan nereye gidiyor?” sorusunun cevabı olarak, “bütün mevcûdatın eşsiz sırra, aşk nuruna doğru gittiğini, bu seyran ve bu devranın ezelî ve ebedî olduğunu” anlar.

Yedinci Gün “Ummân-ı Azamet ve Girdâb-ı Kibriyâ”. İlâhî ilim karşısında insanoğlunun sahip olduğu ilmin bir nokta kadar olduğunu, hakiki ilmin ise Hakk’ı birlemekten ibaret bulunduğunu anlar.

Sekizinci Gün “Muammâ-yı Ebedî”. Ruhun hakikatinin yoklukla varlığın tek şey olduğunu anlamadan bilinmeyeceğini, bunu ise ilimde derece sahibi olanlardan başkasının idrak edemeyeceği gerçeğini anlar.

Dokuzuncu Gün “Mahfel-i Âzam”. Büyük peygamberlerle hakîmlerin toplandığı bir mecliste, hakiki saadetin ne olduğunu soran insanlığa, meclistekilerin her biri kendi düşüncesine göre cevaplar verirse de hakiki saadetin ancak Peygamberimizin eliyle kâinata dağıtıldığı hakikatini anlar.

Bu mânevî seyahatlerden sonra artık her şey yeni mânalar kazanır. Sonunda Râci yokluk ile varlığın aynı şeyler olduğunu öğrenir. Sohbetlerin ardından Aynalı Dede de kaybolur.

“Manisa Tımarhanesi” adlı ikinci bölümde ise mürşidinin arkasından bütün Anadolu’yu gezen Râci’nin aklını kaybetmesi ve tımarhanede geçirdiği günler anlatılmaktadır. Nitekim Aynalı Dede de buraya düşmüş, ölürken Kur’ân-ı Kerîm ve kahve takımından ibaret olan servetini de Râci’ye bırakmıştır. Tımarhaneden, arkadaşı Sâmi’ye yazdığı mektuplarda olgunlaştığı, meselelerini hallettiği ve sakin bir ruh hâleti içine girdiği anlaşılan Râci, bir müddet sonra artık kendisine başvurulan bir mürşid haline gelmiştir.

Kitabın neşredildiği sırada materyalist felsefenin önde gelen taraftarlarından biri olan Bahâ Tevfik, “Bizde Felsefe” adlı makalesinde bilhassa A‘mâk-ı Hayâl’i kastederek Ahmed Hilmi’ye de hücum etmiş ve “Gençleri memnun edemeyen bir yol tuttu, ulûm-ı müsbete ve hakikiyye taharrîsi için açılmış taze dimağları, İblîs-i Behmen hikâyeleriyle, duvarlardan geçen, yedi kat semalara uçan perilere mahsus masallarla doldurmak istedi” şeklinde tenkit etmiştir.

A‘mâk-ı Hayâl, taşıdığı tez ve onu ifade bakımından başarılı kabul edilmekle birlikte roman tekniği açısından aynı şekilde değerli bulunmamaktadır. Yazarın Konfüçyüs, Buda, Zerdüşt, Eflâtun, Aristo gibi fikir tarihi bakımından önemli şahısları felsefî özelliklerine uygun olarak ele alması, Kafdağı, anka kuşu gibi masal unsurlarını da başarıyla kullanması yeni bir deneme kabul edilebilir. Ancak bunlar da yeterince işlenmemiş unsurlar olarak kalmış ve geliştirilememiştir. Eserde kullanılan dil ilim diline yakın bir dildir. Bütün bunlara rağmen eserin devri için en önemli teknik özelliği, birinci şahıs ağzından kaleme alınmış olmasıdır denebilir.

Diyanet Ansiklopedisi

Notre Dame'ın Kamburu, Notre Dame de Paris (Victor Hugo) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı


1- Hemşire Gudule'nin yeni doğmuş çocuğunu kimler kaçırmıştır?

A- Askerler
B- Fransızlar
C- Gudule'nin eşinin yakınları
D- Almanlar
E- Çingeneler

2- Quasimodo'yu kim büyütüp yetiştirmiştir?

A- Rahip Claude Frollo
B- Hemşire Gudule
C- Yüzbaşı Phoebus
D- Pierre Gringoire
E- Çingeneler

3- Esmeralda'nın keçisinin adı nedir?

A- Pamuk
B- İnatçı
C- Djali
D- Frek
E- Trex

4- Esmeralda kimin kızıdır?

A- Rahip Claude Frollo
B- Hemşire Gudule
C- Yüzbaşı Phoebus
D- Pierre Gringoire
E- Çingene çete liderinin

5- Quasimodo, Greve meydanındaki teşhir direğine bağlanır ve kamçılanır. Quasimodo “su” diye inler. Quasimodo'ya kim su verir?

A- Rahip Claude Frollo
B- Hemşire Gudule
C- Yüzbaşı Phoebus
D- Pierre Gringoire
E- Esmeralda

6- Esmeralda'yı kaçırmaya çalışan iki kişinin elinden kim kurtarır?

A- Rahip Claude Frollo
B- Hemşire Gudule
C- Yüzbaşı Phoebus
D- Pierre Gringoire
E- Çingene çete lideri

7-  Fiziksel olarak çok çirkin, kambur biri olan Quasimodo'nun iç dünyası nasıldır?

A- Kızgın
B- Kaba
C- Duygusal
D- Kavgacı
E- Öfkeli

8- Rahip Claude Frollo nasıl ölmüştür?

A- Yaşlı olduğu için eceliyle ölmüştür
B- İdam edilmiştir
C- Klisede çıkan yangında ölmüştür
D- Quasimodo kiliseden aşağı atmıştır
E- Çingeneler öldürmüştür

9- Esmeralda ile annesi birbirlerini nasıl tanımışlardır?

A- Esmeralda'nın doğduğunda yanında olan patikten
B- Esmeralda'nın sırtında bulunan izden
C- Esmeralda'nın yanında taşıdığı kolyeden
D- Annesi Esmeralda'yı sesinden tanımıştır
E- İkisini de tanıyan yakınları söylemiştir

10- Quasimodo, Esmeralda'yı hangi durumda iken kurtarıp kilesye kaçırmıştır?

A- Esmeralda istemediği biri ile evlendirilirken
B- Esmeralda idam edilmeye götürülürken
C- Esmeralda'ya yolda çingeneler saldırdığında
D- Esmeralda'ya at arabası çarpmak üzereyken
E- Esmeralda'yı iki kişi kaçırmaya çalıştığında

Cevap Anahtarı :

1-E     2-A     3-C     4-B     5-E
6-C     7-C     8-D     9-A     10-B

Notre Dame'ın Kamburu, Notre Dame de Paris (Victor Hugo) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili için tıklayınız...

Bill Gates’in Benden Daha Zengin Dediği Siyahi Gazeteci Çocuk


Bill Gates’e sorarlar: "Bu dünyada senden daha zengini var mı?"

Bill Gates : "Evet benden daha zengini var..."

Ona: "Peki bu kişi kim?" diye sordular.

Bill Gates : "Eğitimi tamamlayıp Microsoft Apple şirketini kurmaya karar aşamasında iken bir uçuş öncesinde New York havaalanındaydım... Birden gözüme bir gazete satıcısı ilişti... Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgilimi çekmişti... Elimi cebime attım ama hiç bozuk param yoktu... Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki...

Siyahi bir çocuk birden atılarak: "Beyefendi buyurun gazete benden size hediyem olsun..." dedi.

Ben de ona: "Elimde bozuk param yok " dedim.

O da: "Sana ben onu hediye ediyorum" dedi.

Bu olaydan 3 ay sonra yolculuğum aynı hava alanına denk geldi. Gözüm yine bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım ama yine de bozuk param yoktu.

Aynı çocuk geldi: "Gazeteyi al" dedi.

Ben de ona: "Geçenlerde aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında insanlara gazeteyi hediye mi ediyorsun?" dedim.

Dedi ki: "Tabi ki.. Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip rahat kılıyor...”

Bill Gates düşündüm ki :  "Bu cümle benim aklımı daima o kadar kurcaladı ki; acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu..."

Gates anlatmaya devam ediyor: “19 yıl aradan sonra... Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda bu genç delikanlının iyiliğinin karlılığını verebilmek maksadıyla onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum.

Onlara; “Falan havaalanına gidin ve bana gazete satıcı siyahi genç delikanlıyı bulun” dedim.

Bir buçuk ay aradan sonra havaalanının birinde bekçilik yaptığını öğrendim... Ona bir davetiye gönderip ofisimde ağırladım.

Ona: "Beni tanıyor musun?" diye sordum.

O da: "Tabi ki sen Bill Gates’sin, herkes seni tanır."

Ona: "Hatırlar mısın, sen çocukken gazete satıyordun, bende bozuk para yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?”

O da: "Belli ve kesin bir nedeni yok. Yalnız birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve beni rahat ve huzurlu kılıyor" dedi.

Ona dedim ki: "Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum... Dile benden ne dilersen."

Dedi ki: "Nasıl?"

Ona: "Sana istediğin ne ise vereceğim..."

Gülerken bana dedi ki: "Ne istersem verecek misin? Bu gerçek mi?"

Ona: "Evet. Ne istersen vereceğim."

O da: "Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiçbir şeye ihtiyacım yok."

Ona: "Bir şey istemen lazım, sana iyiliğinin karşılığını telafi etmek istiyorum..."

O da: "Sayın Bill Gates, her şeyi yapacak gücün var ama benim iyiliğimi telafi edemezsin..."

Ona: "Ne demek istiyorsun ve nasıl olur da telafi edemem?"

O da: "Seninle benim aramızdaki fark; ben sana yoksulluğumun doruğunda vermiştim, ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun. Bu da durumu telafi etmez. Ama senin yaptığın, karşılık vermeye çalışman bu güzellik beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim."

Bill Gates’in, bu konudaki son sözleri:

"Genç adamın işte o sözü, kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu. Çünkü en makbul verme çeşidi, senin ihtiyacın var iken vermendir. Çocukken, yıllar önce bana yaptığı da bu idi.”

***
“...onlar, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar...” (Al-iİmran S./134)

“...(Hayır ve iyilik için) her neyi harcarsanız, O (Allah) onun yerini doldurur. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe S./39)

Fakir sahabeler: “Ya Resulallah! Biz sadaka olarak neyi verelim, hiç bir şey bulamıyoruz ki?” dediler.

Peygamber : “Neyiniz varsa! Velev ki yarım hurma bile olsa...” buyurdu.
***

Bill Gates’ten üç cümle: 

Başarıyı kutlamakta herhangi bir sorun yoktur, ancak önemli olan, başarısızlıktan aldığımız derslere göre harekete geçebilmektir.

Hepimizin, bizi eleştiren insanlara ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde kendimizi geliştirebiliriz.

Eğer Amerika’da düşük gelire sahipseniz, hapse girme ihtimaliniz 4 yıllık bir fakülteyi bitirmenizden daha yüksek. Bu bana hiç adil gelmiyor.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...