26 Mart 2020 Perşembe

Dünyanın Sonundaki Saat (Yunus Meşe) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

Dünyanın Sonundaki Saat Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı
1- Hikayeci Dede’yi kimler pür dikkat dinliyormuş?

A- Mehmet
B- Yusuf
C- Çocuklar
D- İsmail

2- Hikayeci Dede’nin adı nedir?

A- İsmail
B- İbrahim
C- Yusuf
D- Kıvırbaş Ruhi

3- Hikayeci Dede’nin anlattığı üç çocuk hikayesinde çocukların lakabı nedir?


A- Üç Tembel
B- Sihirli Bostan Hasan
C- Küçük Zeyrekler
D- Üç Meraklı

4- Kıvırbaş Ruhi kaç yaşında bilgisayar kodlaması yapmayı başarmıştır?

A- 10
B- 11
C- 12
D- 13

5- Umay’da hangi özelliklerden biri yoktur?

A- Meraklı
B- Cesur
C- Çalışkan
D- Korkak

6- Umay kaç yaşındadır?

A- 9
B- 12
C- 14
D- 15

7- Grubun lideri kimdir?

A- Sihirli Bostan Hasan
B- Kıvırbaş Ruhi
C- Umay
D- İsmail

8- Grupta kimin gözleri görmüyor?

A- Yusuf
B- Umay
C- Sihirli Bostan Hasan
D- Kıvırbaş Ruhi

9- Umay’la aynı yaşta olan kardeşi kimdir?

A- Sihirli Bostan Hasan
B- İbrahim
C- Kıvırbaş Ruhi
D- Yusuf

10-Sihirli Bostan Hasan nasıl birisidir? 

A- Meraklı, soğukkanlı, çalışkan
B- Üzgün, kibar, sorumsuz
C- Komik, tembel, düşüncesiz
D- Komik, düşünceli, akıllı

11- Kıvırbaş Ruhi gemide ne olduğunu düşünüyordu?

A- Balıklar
B- Zararlı böcekler
C- Robotlar
D- Hepsi

12- Küçük Zeyrekler hangi ülkeye gittiler?

A- Beyaz Ülke
B- Siyah Ülke
C- Türkiye
D- Çin

Cevap Anahtarı :

1-C       2-B       3-C       4-D
5-D       6-B       7-C       8-C
9-A      10-A     11-C     12-A

Salyangoz Avcıları (Feyza Kartopu) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı

Salyangoz Avcıları Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Gelen çocuk kayaların altında neyi bulamadı?

A- Sincap
B- Salyangoz
C- Karınca
D- Böcek

2- Salyangozları kime emanet ederler?

A- Selim Ağa
B- Muallim Abi
C- Rüstem Dayı
D- Hayri Dede

3- Kanber Amca’nın bakkalının adı nedir?

A- Uygar Gıda
B- Güzel Gıda
C- Erdal Bakkal
D- Uysal Gıda

4- Çocukların gittiği yer neresidir?

A- Kızılırmak
B- Everest Dağı
C- Ağrı Dağı
D- Göbeklitepe

5- Çocuklar giderken karşılarına kim çıktı?

A- Gökçe
B- Mine
C- Feride
D- Emine

6- Parşömenler hangi dilde yazılmıştır?

A- İtalyanca
B- İbranice
C- Farsça
D- Almanca

7- Meddah ne demektir?

A- Kırathanelerde taklit yapıp insanları güldüren kişiler.
B- Sessiz bir şekilde tiyatro gösterisi yapan kişiler.
C- Taklit yapan kişiler.
D- Sahnede gösteri yapan kişiler.

8- Buldukları mektuptaki kırathanenin ismi nedir?

A- Eftalikus
B- Santirikus
C- Toplitus
D- Eftelyakus

9- Adamın gittiği yerde hangi hayvanlar korunma altındadır?

A- Kuş, kedi, köpek
B- Zürafa, sincap, tarantula
C- Örümcek, aslan, kaplan
D- Karınca, böcek, çita

10- Kedi ve köpeklerin barınaklarının adı nedir?

A- Dar’ül Miyav ve Dar’ül Hav Hav.
B- Eftaküs ve Miyavus
C- Dar’ül Harp ve Dar’ül Fünun
D- Miyav ve Hav

11- Dükkanların sıra sıra dizildiği düzenli alışveriş yeri niteliğindeki yere ne ad verilmektedir?

A- Kırathane
B- Kapalı Çarşı
C- Bakkal
D- AVM

12- Hiç yerinden kalkmayan kişi kimdir?

A- Mehmet Ağa
B- Emrah Ağa
C- Ali Ağa
D- Mahir Ağa

Cevap Anahtarı :

1-B      2-A      3-C      4-D
5-B      6-C      7-A      8-A
9-A     10-A    11-B    12-A

13 Mart 2020 Cuma

Hale Etkisi - Halo Effect Nedir? İnsan Kaynakları ve Performans Değerlendirme Süreci


Hale Etkisi (Halo Effect) :

Hale etkisi, performans değerlendirme yönetiminde ve mülakatlarda kullanılan bir tabirdir. Genel tabiriyle hale etkisi kişiyle alakalı olumlu bir özelliğin diğer özelliklere de genellenmesidir. Örneğin, takım elbise gibi iyi ve şık giyinen birisiysen iyi birisindir, tersi olarak kötü ve bakımsız giyinen birisisiysen tehlikeli birisindir gibi. Genel olarak iyi giyimli bir adamdan ilk anda zarar gelmez ama kötü giyimli birisi ilk anda bile size zarar verebilir ve tehlikelidir yansımasıdır. Bir başka örnek olarak derslerinde başarılı bir çocuk ile tanıştığınızda, bu çocuk hiç yalan söylemez arkadaşlarıyla iyi geçinir gibi genellemelerde bulunmanızdır. Aslında hale etkisini sadece performans değerlendirme görüşmelerinde yapılan hata gibi bakmamak gerekir. Hale etkisi mülakatlarda da sık sık karşımıza çıkabilecek psikolojik bir etkidir.

Hale Etkisi : Kişinin bir özelliğinden yola çıkıp, kişinin diğer özellikleri hakkında genel bir yargıya varmak olarak tanımlanır. En sıklıkla bir kişinin diğer bir kişiyle ilgili değerlendirme yapmakla sorumlu olduğu durumlarda ortaya çıkıyor.

İlk izlenim her zaman önemlidir. İş görüşmelerinde de bu durum geçerlidir. Kapıdan girdiğiniz ilk andan itibaren o birkaç saniyede insan kaynakları uzmanları sizinle ilgili bir kararlarını veriyorlar. Jestler, mimikler, beden hareketi, eli nasıl sıktığınız ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenimin, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturmasına da “halo etkisi” deniyor. Yani karşınızda bu etkinin altında kalan bir İK’cı varsa en başta etkilediniz, etkilediniz. Yoksa işiniz zor.

Jest, mimik, beden hareketi veya bedene yansıyan psikolojik durumlar insanlarda ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenim, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturuyor. İşte bu duruma, psikolojide kısaca halo etkisi deniyor. Başka bir deyişle, halo etkisi, ilk izlenimlerin diğer kişiyi algılamada önemli bir referans noktası oluşturması anlamına geliyor. Eğer bir kişiyi ilk kez çok bilgili bir insan olarak algılamışsak, bu önyargımız o kişinin diğer bütün ilişkilerinde de değerlendirme ölçütü oluyor. Yeni bilgiler edinmedikçe, o kişiyi hep bilgili olarak görmeyi sürdürme ihtimali yüksek oluyor.

Hale etkisiyle ilgili psikolojik deneylerde yapılmıştır. Aynı kişinin tebessüm eden fotoğrafı bir gruba dağıtılır ve somurtkan fotoğrafı da bir diğer gruba. Bu fotoğraflara 5 saniye baklamaları istenir ve fotoğraflar kapatılır. Sonra bir kağıt verilir bu kağıtta tüm iyi ve kötü nitelikler yazılmıştır (somurtkan, yalancı, kibirli, iyi, sevecen, merhametli gibi) Deneklerden puanlama yapmaları istenir.

Sonuçta 5 saniye baktığımız fotoğraftaki gülen kişiye tüm iyi sıfatlar yüklenilmiştir ve yine aynı şekilde somurtkan kişiye de tüm kötü sıfatlar yüklenilmiştir.

Halo Etkisine uğramamak için;

1- Kurumun yapması gerekenler: Halo etkisinin önüne geçebilmenin en önemli yolu kurumsallaşma ve şirketlerin yetenek yönetimine geçebilmesidir.

2- İnsan Kaynakları departmanının yapması gerekenler: Öncelikle işe alımda adayın niteliklerini belirlerken hangi departmanda çalışacaksa bu nitelikler iyi bir şekilde seçilmeli. İşe alımda standartlar belirlendikten sonra bu konuda taviz verilmemeli.

3- Adayın yapması gerekenler: Adaylar ilk izlenimin önemli olduğunu akıllarından çıkartmamalı. Adayın enerji seviyesi önemli ve iş görüşmesinde karamsar olmamaya, gülümsemeye mutlaka özen gösterilmeli.Yüz ifadesi açık ve net olmalı,olumlu bir tavır takınmalı.

10 Mart 2020 Salı

İlahi Komedya (Dante Alighieri) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : İlahi Komedya

Kitabın Yazarı : Dante Alighieri

Kitap Hakkında Bilgi :

Öfke, sürgün ve dehayla geçen bir hayat yaşamış olan Dante'nin yapıtları İtalyan edebiyatının kaynağını oluşturur. Dante'nin kendi adlandırmasıyla "Kutsal Bir Manzume" olan İlahi Komedya, tarihsel çelişkilerinin arkasındaki gizli düzenin araştırılması ardında koşar.

Kitap; Cehennem, Araf ve Cennet olark üç bölüme ayırılmıştır. Bu yapıtında Dante, öbür dünyaya yaptığı yolculuğunda sadece Tanrı'nın ışığıyla aydınlanmış; bir dünya görüşünün bilançosunu çıkarır. İnsanların hatalarının ve tarihsel çelişkilerinin arka planında kendisini histetiren Ortaçağ'a has alegorik bir dizgeyle varılabilecek nihayi gerçeği arar.

Dante'nin İlahi Komedyası 14233'e ulaşan dize sayısına sahip dünya tarihinin en uzun manzum yapıtlarından biridir. Bu eser dünyanın en uzun şiiri kabul eden kaynaklar Divan şiirindeki mesnevilerimizi göz ardı etmektedirler. Bu ifade Türk ve Fars edebiyatındaki mesneviler düşünülmezse doğru kabul edilebilir.

İlahi Komedayasında Dante'nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer ve 14 Nisan Perşembe günü sona erer. Dante'ye Cehennem ve Araf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Araf'ın tepesindeki Cennet'te Vergilius yerini Beatrice'ye bırakır. Dante, Beatrice'yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice'ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olmuştur.

Eser Vergilius'un Aeneis destanını örnek alan onun gibi sıra dışı bir aşk mitoloji, tarih ve kutsal metinlere de temas eden, gerçeküstücü konular ve kurmacalara dayanan bir eserdir. İlahi Komedya tarih ve felsefeden dilbilime, gökbilimden geometriye uzanan pek çok ansiklopedik bilgiler de veren bir ser olarak dikkat çekmiştir.

Kitabın Özeti :

Cehennem (Inferno): İlahi Komedya’nın ilk bölümünü oluşturan Cehennem’i Dante’nin 1308 yılında tamamladığı sanılıyor. Cehennem 34 kanto içerir. Bu kantoların toplam dize sayısı 4720’dır. Dante bu yolculuk boyunca 112 kişiyle karşılaşır.

Cehennem, dibe doğru inildikçe daralan bir çukurdur. Bu çukur, iç içe geçmiş dokuz kattan oluşur. Dairelerin her biri günah derecelerine göre sıralanmıştır. Aşağıya inildikçe cezalar ağırlaşır. İnsanlar yaşarken işledikleri günahlara göre cehennemdeki katlara yerleşmişlerdir.

Cehennem, Kudüs kentinin altındadır. Cehennemin giriş bölümü “kötülük de iyilik de yapmadan yaşamış olanların ruhlarına ayrılmıştır. Cehennemin ilk akarsuyu Akheron da buranın sınırındadır. Cehennem’in ilk dairesi olan Limbus’taki ruhlar Hıristiyanlıktan önce doğdukları için vaftizden yoksun kalmış ruhlardır. Daha sonra asıl cehennem başlar. İkinci dairede şehvet düşkünleri, üçüncü dairede oburlar, dördüncü dairede cimriler, savurganlar, beşinci dairede öfkeliler cezalandırılır. Beşinci daire ve altıncı daireyi ağır suçluların bulunduğu, içinde “sonsuza dek ateş yanacak olan” Dite katı yer alır. Altıncı dairede sapkınlar, yedinci dairede, Tanrı’ya isyan ve hakaret edenler vardır. Sekizinci kata kadın satıcıları, sömürücüler, rüşvet yiyenler, hilekarlar, hırsızlar, simyacılar ve kalpazanlar atılmıştır. Dokuzuncu dairede kötülüklerin simgesi Lucifer'i de, yarı beline dek buzlara gömülü olarak görürler.

Araf (Purgatario):
Araf, 33 kanto içerir; toplam dize sayısı 4755’dir. Dante, bu yolculuk sırasında 46 kişiyle karşılar. 10 Nisan Perşembe, paskalya günü başlayan gezi üç gün sürer.

Dante’ye göre Araf, meleklerin yer aldığı; sık sık şarkı söylenen, Cehennem ve Cennet arasındaki bir köprüdür. Araf’a gidecek olan ruhları bir melek, Tevere ırmağının denize döküldüğü yerden, Araf’ın bulunduğu adanın kumsalına taşımakla görevlidir. Kumsalda, kayalık bir bölümden geçilir Araf’ın girişine. Ruhlar, Araf’a girmeden önce, ruhlarının ağırlığıyla doğru orantılı olarak bir süre burada bekletilmektedir. Araf’ın üst katlarına çıkıldıkça, günahın ağırlığı ve verilen ceza azalmaktadır. Cezanın amacı, ruhun eğitilmesi, günahlardan pişman olmanın sağlanmasıdır. İyilik kötülük karşıtlığının bir sonucu olarak Cennet-Cehennem ikilisine eklenen Araf, bir değişim merkezidir.

Vergilius ile birlikte Araf’a tırmanan Dante, Yeryüzü Cenneti’nde yıllardan beri görmemiş olduğu Beatrice ile karşılaşınca, Vergilius birden yok olur. Lethe ve Eunoe ırmaklarında arınan Dante, Beatrice ile birlikte Cennet yolculuğuna başlar.

Cennet (Paradiso) :
Cennet, 33 kanto içerir ve bu kantoların toplam dize sayısı 4758’dir.Cennet boyunca Dante’ye Beatrice rehberlik eder. Dante’nin 14 Nisan Perşembe sabahı başlayan Cennet yolculuğu, aynı gün öğleden sonra Tanrı’nın ışığına ulaşmasıyla noktalanır. Dante cennet planını hazırlarken Ptolemaios (Batlamyus) sisteminden yararlanmıştır. Dante’nin Cennet’ine göre, Dünya evrenin merkezindedir ve sabit bir cisimdir. Kürenin çevresinde yedi gezegen dönmektedir: Sırasıyla Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn.

Bu gezegenler, yedi gök içerisinde bulunmakta, bunlardan sonra iki kat daha yer almaktadır. Sekizinci katta Dönmeyen Yıldızlar, dokuzuncu katta gezegenlerin dönmesini sağlayan İlk Devindirici vardır. Arı ışıktan oluşan, maddeden arınmış onuncu ve en yüksek kat ise, kutlu ruhlarla Tanrı’nın katıdır (Arş-ı Ala). Burada Meryem ve Beatrice gibi Tanrı’nın sevgili kulları kutsal bir gül oluşturur.

Gülün Adı (Umberto Eco) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Gülün Adı

Kitabın Yazarı : Umberto Eco

Kitap Hakkında Bilgi :

"Gülün Adı" adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte "Gülün Adı" kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtıdır.

Kitabın Özeti :

Tarih 1314 yılıdır. Frankfurt'ta beş Alman Prensi, Bavyeralı Ludwig'i imparatorluk tahtına çıkarmış ama Ren Kont'u ve Köln Başpiskoposu ise Avusturyalı Frederick'i , Main'de hükümdar ilan etmiştir. Bir taht için birisi siyasilerin, diğeri ise Pikopos’un atadığı iki imparator vardır.

Bavyera'lı Ludwig, Pikopos’un atadığı Frederick’le savaşarak onu mağlup eder. Fakat Papa XXII Ioannes tarafından afaroz edilir. Kilisenin desteklediği rakibini yenerek gücünü kanıtlayan Ludwig ise Papa'yı sapkınlık ve teamüllere uymamak ile suçlar.

Fransisken Tarikatı Ruhani Meclisi lideri Cesena'lı Michelle, İsa ve havarilerinin yoksul olduğunu ortaya atarak kilisenin ve papazlarında yoksullar gibi yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüş refah, güç ve sınırsız erk kudreti içinde yaşayan Papa’yı ve piskoposları rahatsız etmektedir. Bu düşünceleri de İmparatorun piskoposları seçme, Papanın imparatoru atama gücünü dahi elinde bulundurması gerektiğini düşünen Papa, Cesena'lı Michelle’nin bu görüşlerinden hiç hoşlanmamıştır. Bu yüzden İmparator, kendi çıkarlarına yakın duran Frensiskenleri ve Cesena'lı Michelle’yi desteklemek istemektedir.

Akıllıca davranan Ludwig daha önce yendiği rakibi Frederick ile de anlaşarak, Milano da yapılan bir törenle taç giyer. Ludwig‘in babası, genç Rahip Dom Adso'yu (romanın anlatıcısı) bu törende, Baskerwille'li rahip William ile tanıştırır. William’ın öğrencisi ve yazıcısı olur.

İtalya'nın kuzeyinde bir manastırda anlamsız bir şekilde rahipler ölmektedir. Eski bir sorgucu rahip olan William, olayı araştırmak üzere görevlendirilir. Rahip William yardımcısı Dom Adso’yu da yanına alarak manastıra ulaşırlar. William, manastırın başrahibi Abonne tarafından karşılanır. Abonne soruşturmadan ve William’ın gelecek olmasından habersizdir. William ile başrahip Abonne cinayet üzerine konuşurlar. Minyatür ustası Otranto'lu Adelmo Aedificium doğu kulesinin altında ölü bulunmuştur. İntihar ihtimali oldukça düşük gözükmektedir.

Manastır kütüphanesi çok iyi korunan bir yerdir. Kütüphaneci ve yardımcısı haricindeki diğer kişilerin kütüphane okuma salonu dışındaki diğer bölümlere girişi yasaklanmıştır. El yazması eserler keşişler tarafından yazılıp çoğaltılmaktadır ama hiçbir keşişin yazılan diğer kitaplardan haberi olmamaktadır. Manastır Kütüphanesi “Tinsel bir dolambaç olduğu kadar, dünyasal bir labirenttir. İçeri girebilirsiniz, ama dışarı çıkamazsınız.” Labirent şeklinde tasarlanmış olan kütüphaneye izinsiz giren kişinin çıkması imkânsızdır. Tek bilinmesi gerekenler dinin öğretileridir, bilim ilerlememeli, inanç sarsılmamalıdır.

William, başrahipten, rahipleri sorgulama ve manastırda kitaplık hariç her yerde serbest dolaşma yetkisi alır. Fakat kitaplığa girme yetkisi verilmemiştir. Çünkü kütüphaneci rahip ve yetiştirdiği yardımcısından başka kitaplığa kimsenin girme yetkisi yoktur. Kütüphaneci, kitapları nereye koyacağını, nerede bulacağını, gizlilik derecesini bilmekte ve kitaplar ile kütüphaneyi korumaktadır. Rahipler ise yazı salonunda çalışmaktadır. Kütüphanedeki kitapların bazıları rahipler tarafından okunabilmekte diğer hiç kimse tarafından görülememektedir. Rahipler çalışmalarına yardımcı olması açısından bazı ciltleri okuyabilmek yetkisine sahiptir. Rahip Abonne bu kitaplığın dünyanın en zengin kitaplığı olduğunu, katı kurallarla yıllarca korunduğunu, bu kuralı ihlal edemeyeceğini söyler.

Rahip elyazması hazırlamakta, kopyalar yazmakta, çeviri yapmakta ama kitaplıkta bulunan kitaplar hakkında bilgi sahibi olamamaktadır. Çünkü bazı kitaplar, sapkın ve yalan bilgilerle doludur. Bu yüzden bu kitapların okunmaması gerektiği düşünülmektedir. Bu yüzden de kitaplık içinden çıkılamaz bir labirent şeklinde, yapılmıştır. Kitaplığa, girenin, çıkamayıp yakalanması için. William ve Adso, dünyanın dört bir yanından gelen, her biri diğerinden ilginç rahipler ile tanışır. Yasak kitaplık, William'ın merakını iyice kabartmıştır.

Yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan bu manastırda, rahip William ve Adso, cinayetlerin ipuçlarını bulmak için çalışmalara başlar. Yunanca-Arapça çevirmeni Venantius, retorikle uğraşan Benno, kütüphane yardımcısı Brengar, yazmaları kopya eden Aymora, kütüphaneci Malachi ve şifalı otlar uzmanı Severinus’un ölümleri oldukça garip, trajiktir ve gizemlidir. Hepsinin de bir sırrı korumak için ölmüş oldukları fikrini uyandırmaktadır.

Yaşlı keşiş Jorge yenilikçi hayatını buradaki kitapları okumaya adamış ve bu uğurda kör olmuştur. Kör olmasına karşın yasaklı kitabı okumak isteyenler için tuzaklar hazırlamıştır. Örneğin ayin sırasında kitaba dokunan ve parmağına zehir bulaşan kütüphaneci Malachi, tüm keşişlerin gözleri önünde ölmüştür.

William’a güvenmeyen başrahip engizisyon yargıcını manastıra çağırmıştır. Bir ayin sırasında yardımcısı Adso’yu yanına çağıran William gizli geçidin yerini bulduğunu söyler. Kimseye görünmemeye çalışarak gizli bölmeye giderler, şifreyi doğru tahmin edip merdivenlerden çıkarlar, karşılarına siyah cüppeli yaşlı bir rahip çıkar. Yaşlı Rahip “beni buldunuz” der ve elindeki yasaklı kitabı William’a verir, ama her şey göründüğü gibi değildir. William ve Adso’nun gizli bölümden çıkmaları tamamen imkânsız gibidir. William meşaleyle raflardaki kitapları tutuşturarak yolu bulmaya çalışır. William elindeki Poetika’ya sarılarak her şeyin bittiğini düşünmektedir. Çıkışı bulmak imkânsız gibidir...

Pastoral Senfoni (Andre Gide) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Pastoral Senfoni

Kitabın Yazarı : Andre Gide

Kitap Hakkında Bilgi :

Üç gündür durmadan kar yağıyor; bütün yollar kapandı. Kader beni eve hapsetti. On beş yıldır, ilk defa, kasabadaki büyük kiliseye vaaza gidemiyorum. Kim bilir, belki de, Allah bana bir fırsat veriyor. Uzun zamandır yazmayı tasarladığım halde, bir türlü başlayamadığım "Gertrude'un Hikayesi"ni nihayet yazabileceğim. Karanlık bir dünyadan çekip çıkardığım bu hassas ve dindar ruhun bütün macerasını, hiçbir şey saklamadan anlatacağım. Ben, Gertrude'a sırf Allah'ın rızasını kazanmak için el uzatırken, onu kazanacağımı hiç düşünmemiştim. Bu vazifeyi bahşettiği için Allah'a sonsuz şükürler olsun.

Kitabın Özeti :

Romanımızın kahramanı Protestan bir rahiptir. Rahip (yazar), esere tam iki yıl altı ay önce gelişmeye başlayan olayları günlüğüne yazarak başlar. Rahip, orta yaşlı, merhametli, topluma karşı sorumluluklarının bilincinde olan biridir. Ancak eşi Amelie ile mutsuzdur. Eşinin tavırlarını sürekli eleştirir.

Rahip, bir gün ölmekte olan yaşlı bir kadının duası için yoksul bir kulübeye gider. Kadına yetişememiştir ama onun kör, yırtık pırtık kıyafetler içinde bir köşede duran 14 – 15 yaşlarındaki yeğenine acıyarak kıza yardımcı olmak ister ve onu alarak evine götürür.

Rahibin karısı geçim sıkıntısının mutsuzlaştırdığı, içindeki yaşam sevincini söndürdüğü bir kadındır. Rahibin karısı Amelie, kızın gelmesinden hiç hoşlanmamıştır. Çünkü bir rahip maaşıyla zor geçinilen bu evde insanların yaşayabileceği bir alan da yok gibidir. Kızın bitlerinin temizlenmesi için kızı tıraş ederler, temizce giydirirler. Kıza Gertrude adını verirler, körler alfabesiyle okuma yazma öğretir ve kızı dışarıya çıkarırlar. Görmeyen kıza dünyayı ve renkleri seslerle anlatmaya çalışırlar.
Bu arada rahip ile Gertrude arasında duygusal bir yakınlaşma başlar. Rahibin karısı Amelie, rahibi başta çocuklarına göstermediği ilgiyi Gertrude’ye göstermekle suçlar. Zamanla da bunun duygusal bir ilgi olduğunu anlar ve bundan mutsuz olur. Bu arada rahibin oğlu Jacques de Gertrude’ye aşıktır. Aslında Amelie, Jacques’in duygularının farkındadır ama kendine dönük yaşayan rahip bunu fark edememiştir bile.

Jacques ve Gertrude’yi kilisede beraberce org çalarken gören rahip ikisini de kıskanır. Oğlunu Alpler’e gönderirken Gertrude’ü de Jacques’in rahatça göremeyeceği bir eve, Louise de la M… ‘nin evine gönderir. Kendisi de Gertrude’ü orada her gün ziyaret eder. Bu arada rahiple Gertrude birbirlerine duygularını açmıştır.

Aradan zaman geçer ve Gertrude’ün gözleri bir ameliyatla açılır. Hastanedeyken yanına Jacques gitmiştir ve ikisi de pek çok konu hakkında sohbet etme fırsatını yakalamıştır. Jacques mezhep değiştirmiş, manastıra kapanmaya karar vermiştir. Bu arada da Gertrude, rahibi değil de rahibin oğlu Jacques’i sevdiğini anlamıştır.

Gören gözlerle eve dönen Gertrude, Amelie’yi ne kadar mutsuz ettiğini aynı şekilde kendisinin de mutsuz olduğunu anlayarak kendisini ırmağa atar. Kurtarılır ve rahibe onu sevmediğini, oğluna aşık olduğunu, Amelie’yi mutsuz etmekten duyduğu üzüntüyü ve bunların sonucunda intihar etmek istediğini söyler. Irmaktayken fazlaca su yuttuğu ve ıslak elbiseleriyle uzun süre kaldığı için kurtarıldıktan sora fazla yaşayamayarak ölür. Rahibe göre oğlu mezhep değiştirerek Gertrude de ölerek yani her ikisi birden hayatından uzaklaşarak onu cezalandırmışlardır.

Yabancı (Albert Camus) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Yabancı

Kitabın Yazarı : Albert Camus

Kitap Hakkında Bilgi :

"Albert Camus"nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan "Yabancı", aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir "varlık"ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi "Meursault", bir simge kahraman değildir, "adı" olmayan bir "Yabancı"dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. "Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir," der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.

Varoluşçuluk ve absürdizm akımının öncülerinden sayılan Albert Camus Cezayir'de dünyaya gelmiştir. "Tersi ve Yüzü" ve "Düğün" adlı eserlerinden sonra edebiyat dünyasında asıl çıkışını yapan Yabancı adlı romanı olmuştur. Yabancı topluma yabancılaşmanın romanıdır.

Kitabın Özeti :

Topluma yabancılaşan bir bireyin, toplum normlarını hiçe saydığı ve umursamadığı için ölüme giden yolculuğunu anlatır kitap. Asıl adını hiçbir şekilde öğrenemediğimiz karakterin sadece soyadı yer alıyor kitapta.

"Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum" diye başlıyor kitap.
Mersault, Cezayir’de yaşamakta olan devlet dairesinde küçük bir memurdur. Annesi ise huzur evindedir. Mersault’un annesi ölmüş, annesinin ölümüyle işinden izin alarak Marengo’ya cenazeye gitmiştir. Mersault hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmektedir. Annesinin kaldığı bakımevi Cezayir'den seksen kilometre uzakta Marengo'dadır. Genç kahramanımız Meursault saat 2'de otobüse biner ve annesinin cenazesini almaya gider. Çok büyük bir kayıtsızlıkla görevlilerle konuşur. Göstermiş olduğu soğukkanlılık bakımevindeki insanları şaşkına uğratır. Hiçbir şekilde annesini görmek istemez. Hatta tabutun başında sigara ve kapıcının ikramıyla sütlü kahve içer. Bu olaylar ileride mahkemede aleyhine delil olarak da kullanılacaktır.

Cenaze merasimi esnasında ölümle yüzleşmesi gerekirken ölümden başka her türlü detayı düşünmüştür. Annesinin ölümüne tepkisiz kalmış, hatta bu güzel günü kırlarda geçiremediği için hayıflanmıştır. Annesinin cenazesinden sadece bir gün sonra Marie adında bir sevgili bulur ve her fırsatta buluşmaya denize gitmeye başlarlar. Cenazeden sonra evine döner ve hafta sonunu Marie ile geçirir. Asıl şaşırtıcı olay ise hiçbir şekilde bir damla dahi gözyaşı dökmemesidir. İlerleyen sayfalarda bu konu hakkında şunu söyleyecektir:

"Annemi elbette çok severdim; ama bu bir şey ifade etmezdi ki. Sağlıklı bütün insanlar, sevdiklerinin ölümünü az çok arzu etmiştir."

Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi kahramanımızın sıradışı bir yaradılışı olduğunu anlıyoruz. Marie neşeli ve çok sabırlı bir kadındır. Günler geçer. Meursault'un Raymond adlı çapkın ve belalı bir komşusu vardır. Bir gün sevgilisi Meursault ve Raymond sahilde gezerken komşusunun belalısı Araplarla karşılaşırlar. Meursault çıkan hengamede yanlışlıkla bir Arabı öldürür. Yanlışlıkla demek doğrudur çünkü ilerleyen sayfalarda savunmasında bu cinayete güneşin sebep olduğunu söyler.

Bundan sonra mahkeme süreci ve iç hesaplaşmalar başlar. Kahramanımızın duruşması herkesin özellikle de basının ilgisini çeker. İlgi çekenler arasında Meursault'tan sonra bir de babasını öldüren birinin duruşması vardır. Bu yüzden savcı şöyle bir savunma yapar:

"Annesini manen öldüren biri, tıpkı kendisinin dünyaya gelmesine sebep olan insanın, yani babasının hayatına kasteden kimse gibi, insan topluluğundan kendi kendini kovmuş olurdu. Her halükarda birincisi ikincisinin eylemlerini hazırlar... Onun için beyler, şu sandalyede oturmakta olan adamın, bu mahkemenin yarın yargılayacağı cinayetten de suçlu olduğunu söylersem düşüncemi fazla aşırı bulmayacağınıza eminim. Kendisinin cezası ona göre verilmelidir."

Görüldüğü gibi Meursault sadece cinayetten değil, toplum normlarını hiçe sayarak annesinin ölümünü kayıtsızca kabullenmesinden dolayı da yargılanır. Mahkemenin sonucu hiç de istediği gibi olmayacaktır. Mersault tutuklanır ve avukat ile savcı ile yaptığı konuşmalarda olaylar cinayetten daha çok annesinin ölümüne gösterdiği tepkisizliğe dayanır. Bu olay mahkemede de karşısına çıkar ve ahlaki çöküşün kanıtı olarak, bu çöküntünün topluma yayılmaması için giyotinle öldürülmesine karar verilmiştir.

Yabancı (Albert Camus) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız...

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...