26 Nisan 2024 Cuma

Şık (Hüseyin Rahmi Gürpınar) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Şık

Kitabın Yazarı: Hüseyin Rahmi Gürpınar

Kitap Hakkında Bilgi:

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın bu eseri Osmanlı'nın son dönemindeki İstanbul'un adeta fotoğrafını çekiyor. O dönemde pek çok örneğine rastlanabilen "şık" karakteri Gürpınar'ın bu romanı ile ölümsüzleşiyor. Bugün için başını otobüste, yolda, işte, evde, misafirlikte telefon ekranından ayırmayan tipler nasıl birer karikatür malzemesi ise Şöhret Şatırzade de bir dönemin karikatür tipi olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan Şık romanı hem gülünecek hem de acınacak bir tip üzerinden yazıldığı zamana şahitlik ediyor. (Tanıtım Bülteninden)

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şık isimli romanında Tanzimat dönemi edebiyatçılarının çoğunda olduğu gibi yanlış batılılaşma ve Avrupa özentisi baskın tema olarak işlenmiştir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şık isimli bu eserinde geleneksel değerlerden saparak bilinçsiz bir şekilde batılılaşma hevesinin insanları düşürmüş olduğu komik durumlara dikkat çekilmektedir.

Kitabın Konusu:

Kitap, gösteriş ve lükse düşkün, Avrupai yaşama özenen ve zarif giyinen Şatırzade Şöhret Bey’in hayatını konu edinmiştir. 

Kitabın Özeti:

Maşuk Bey: Şöhret Bey’in yakın arkadaşıdır. Kendisi gibi alafrangalık özentisi içinde olan bir adamdır. Madam Adel: Maşuk Bey’in beraber olduğu yabancı bir kadındır. Emeğini alın teri ile kazanmaya çalışan bir karakterdir. 

Şatırzade Şöhret Bey, giyim kuşamına ve görünüme önem veren lüks düşkünü biridir. Avrupa tarzına düşkün ve zarif giyinen Şatırzade Şöhret Bey’in Madam Potiş adında bir kadınla ilişkisi vardır. Şatırzade Şöhret Bey’in metresi olan Madam Potiş Fransız asıllı bir kadındır. Ahlaksız ve edepsiz bir kadın olan Madam Potiş saf bir karaktere sahip olan Şatırzade Şöhret Bey’i parmağında oynatarak neyi var neyi yoksa satmasına sebebiyet verir. Kadınlığını kullanarak Şatırzade Şöhret Bey’i kullanmaya çalışmaktadır. Şatırzade Şöhret Bey parasını metresi Madam Potiş'e yetiştiremediği için annesinin elmaslarını çalmaya başlar. 

Şatırzade Şöhret Bey, metresi Madam Potiş ve Drol adlı köpekleriyle sokakta dolaşırken Drol bir lokantada tabaklara saldırıp etrafa dağılıtır. Şatırzade Şöhret Bey lokantada dövülür. Yaptığı kepazeliklerden dolayı Şatırzade Şöhret Bey'in etrafındaki insalar kendisinden uzaklaşır. Metresi Madam Potiş tarafından da terk edilir. Şatırzade Şöhret Bey, yakın arkadaşı Müştak Bey’in evine sığınır. 

Müştak Bey’in evinde bir gece eğlencesi sırasında çeşitli etkinlikler gerçekleştirilir. Şatırzade Şöhret Bey, genç olduğunu düşündüğü yaşlı bir kadına yaklaşmaya çalışır. Gece olunca kadın Şatırzade Şöhret Bey’in odasına gelir ve ortalığı dağıtır. Bunun üzerine Şatırzade Şöhret Bey arkadaşı Müştak Bey’in evinden sokağa atılır. Müştak Bey’in evindeki kişilere ait bazı eşyaların kaybolduğu anlaşılır. Ertesi gün eşyaları çaldığı düşünülen Şatırzade Şöhret Bey ve metresi Madam Potiş tutuklanır. 

Matilda (Roald Dahl) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Matilda

Kitabın Yazarı: Roald Dahl

Kitap Hakkında Bilgi:

Matilda

Dünyanın en çok sevilen çocuk yazarlarından biri olan Ronald Dahl, yine eğlenceli bir hikaye ile çocukların gönlünde taht kuruyor. Yazarın 1988 yılında yayınladığı Matilda, minik okurlarına iyi ile kötünün farkını akılda kalıcı bir kurgu ile öğretiyor. Çocuklara kazandırdığı örnek davranışlar bakımından oldukça yararlı bulunan eser, küçük okurların bir çırpıda bitirebilecekleri sürükleyici bir anlatımla daha da güçleniyor.

Kitap okuma, araştırma yapma ve öğrenme tutkusuyla yanıp tutuşan minik kahraman Matilda, çocuklarınızın oldukça sevdiği bir karaktere dönüşecek. Hem eğitici hem de eğlenceli bir armağan ile çocuğunuzu mutlu etmek istiyorsanız, bu kitap sizin için çok doğru bir seçim olacak. Öyle ki Matilda’nın zekası, yetenekleri ve başından geçen komik olaylar karşısında küçük okurlar, bu kitabı ellerinden bırakamayacak!

Matilda’yı Tanımaya Hazır mısınız?

Henüz üç yaşındayken gazete ve dergileri inceleyerek okumayı öğrenen Matilda, çok zeki bir kız çocuğu olarak anlatılır. Okumayı çok seven Matilda, dört yaşına girdiğinde kasabadaki kütüphanede yer alan kitapların tümünü okuyup bitirir. Ayrıca Matilda, kendisinde sonradan keşfedeceği inanılmaz bir yeteneğe de sahiptir.

Matilda, ailesinin onun bu kadar çok okumasını istememesinden dolayı oldukça mutsuzdur. Öte yandan ailenin işleri de dolandırıcılık üzerine kuruludur. Babası, ikinci el otomobilleri değerinin çok üzerinde fiyata satarak geçimini sürdürür. Matilda ise bu durumdan son derece rahatsızdır. Çünkü ona göre bu, ahlak ve erdemden yoksun kötü bir davranıştır.

Matilda, babasının işi karşısında onunla oynayacak ve hikaye boyunca dersler vermeye çalışacaktır. Diğer taraftan eğitim yaşı gelen Matilda, nihayet okula başlar. Ancak burada da kötü olaylar peşini bırakmaz. Zira okuldaki başöğretmen Bayan Trunchbull, korkunç bir karakterdir. Matilda’nın bu kişiyle de başa çıkması gerekecektir. Son olarak okulda bir de Bayan Honey vardır. Matilda’nın sınıf öğretmeni olan Bayan Honey çok iyi bir karakterdir. Matilda’nın özel bir öğrenci olduğunun farkına varan Bayan Honey, onunla mükemmel bir ilişki kuracaktır.

Kitabın Konusu:

Oldukça kötü ebeveynlere sahip olan küçük Matilda, üstün zekâsı ve olağanüstü güçleri sayesinde yanlış davranışlar sergileyen yetişkinlere hak ettikleri dersi veren sıra dışı bir çocuktur. Kitapta; okumayı seven, becerikli, yetenekli, zeki bir kız olan Matilda'nın hikayesi anlatılmaktadır. 

Kitabın Özeti:

Matilda, kitap okumayı çok seven, çok zeki ve sıra dışı bir kızdır. Aynı zamanda Matilda son derece becerikli, yetenekli, iyi niyetli ve haksızlığa asla tahammülü olmayan bir kişidir. Matilda, üç yaşındayken evdeki gazete ve dergileri inceleyerek kendi kendine okumayı öğrenmiştir. Dört yaşına geldiğinde Matilda köy kütüphanesindeki bütün kitapları bir çırpıda bitirmiştir. Matilda, zeki olmasının yanı sıra, sıra dışı yeteneklerini 5,5 yaşında keşfetmeye başlar. 

Ailesi Matilda'yı pek umursamamaktadır. Matilda'yı anne ve babası işe yaramaz bir baş belası olarak görmektedir. Matilda’nın anne ve babası olan Bay ve Bayan Wormwood yasa dışı şeyler yapmaktadırlar. Çocuklarına bakmayı kendilerine yük olarak görmektedirler. Matilda, televizyon izleyerek vakit geçiren ve insanları aldatarak para kazanmakla meşgul olan anne babasını cezalandırmaya karar verir. 

Matilda'nın öğretmeni olan Bayan Honey iyi ve kibar bir kadındır. Matilda'nın zekası ve yeteneklerinden çok etkilenmiştir. Okulun müdiresi olan Bayan Trunchbull son derece korkunç, düşüncesiz ve zalim bir kadındır. Matilda’yı sürekli cezalandırmaktadır. 

Matilda, çevresindeki tüm olumsuzluklara rağmen iyi bir insan olmaktan asla vazgeçmez. Oldukça masum olmasına rağmen yapılan haksızlıklar karşısında kayıtsız kalamaz ve çok öfkelenir. Karşılaştığı olumsuz durumların ardından adaleti sağlamak için bir planlar yapar ve harekete geçer. Matilda’nın planları işe yarar ve Bayan Trunchbull okulu bırakmaya karar verir. 

Matilda’nın annesi ve babası, polisten kaçmak için tüm ailesiyle birlikte yurt dışına gider. Matilda, kendisine çok iyi bakan öğretmeni Bayan Honey'in yanında kalır. 

18 Nisan 2024 Perşembe

Voltpost Firması Sokaklardaki Elektrik Direklerini Şarj İstasyonuna Dönüştürecek


Voltpost Firması Sokaklardaki Elektrik Direklerini Şarj İstasyonuna Dönüştürecek

Voltpost Firması sokaklardaki elektrik direklerini şarj istasyonuna dönüştürecek ve elektrikli otomobillerin şarj sorununa çözüm üretecek cihazını tanıtı. Voltpost tarafından geliştirilen cihaz, sokaklardaki elektrik direklerini 2. seviye AC şarj istasyonlarına çevirecek.

Elektrikli otomobillerin önündeki en temel sorunlardan biri şarj istasyonlarının yetersizliği ve her yerde sık olarak bulunamaması olarak gösteriliyor. Aslında elektrikli araçları şarj etmek için illa şarj istasyonu kullanmak gerekmiyor. Evlerde, işyerlerinde, otoparklarda da araba şarjı için sistem kurulabiliyor.

Voltpost adlı firma bu sorunu elektrik direklerini şarj istasyonuna dönüştürerek çözüm üretiyor. Caddelerde, sokaklarda ve neredeyse her yerde bulunan elektrik direklerine yerleştirilebilen cihaz, Seviye 2 AC şarj sağlıyabiliyor. Bu şarj çözümü hızlı bir şarj özelliğine sahip değil. Ancak bir elektrikli otomobili gece boyunca ya da araç sahibi ihtiyaç duyduğu bir zamanda rahat rahat şarj edebiliyor. Voltpost firmasının direğe taktığı tek bir istasyon 4 araca kadar şarj desteği sağlayabiliyor.

Direklerin alt kısmına takılan ancak yere değme riskini önlemek için zeminden de yaklaşık 1 metre yukarı yerleştirilen bu cihaz, şebekeden aldığı elektriği araçlarda kullanmayı sağlıyor. Voltpost firmanın iddiasına göre sadece 1 saatte kurulan cihaz modüler bir yapıya sahip, böylece tamiri de kolay ve ucuz oluyor.

Bu istasyonları kullanmak için bir de mobil uygulama bulunuyor. Böylece kişiler uygun istasyonları bulup rezerve edebiliyor.

11 Nisan 2024 Perşembe

Hanım Çiftliği (Orhan Kemal) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Hanım Çiftliği

Kitabın Yazarı: Orhan Kemal

Kitap Hakkında Bilgi:

Hanımın Çiftliği, Orhan Kemal'in yazdığı üçleme bir kitap serisidir. İlk kitap Vukuat Var, ikinci kitap Hanımın Çiftliği ve üçüncü kitap Kaçak isimlerini taşımaktadır.

Çukurova'nın zorlu insan ilişkilerini ele alan Hanımın Çiftliği üçlemesinin ilk kitabı olan Vukuat Var değişen sosyal ilişkilerin insanların yaşamlarını ve bilinçlerini nasıl yönlendirip değiştirdiğini ele alan bir roman. Vukuat Var, toprağını kaybedip yoksullaşan köylülerle gittikçe güçlenen toprak ağalan arasında gerilen ilişkileri ele alırken kadın işçilerin de bu ilişki içinde kimliklerini yeniden oluşturmasına tanıklık ediyor.

Hanımın Çiftliği ikinci kitabı, ağalık sorununu olduğu kadar, sınıfsal çelişkileri de yetkinlikle anlatır. Paranın değişime uğrattığı hayatları, el değiştiren paranın yarattığı çelişkileri, insanın en soylu duygularından biri olan aşkın bile soysuzlaşmasını anlatan bu roman, okuru hiç beklemediği bir sona doğru peşi sıra sürükler. Bu usta yazarın kalemi insanı yargılamadan önce anlamaya, her şeye rağmen insana inanmaya, güvenmeye çağırır okuru.

Hanımın Çiftliği adlı üçlemesinin son kitabı olan Kaçak'ta, toprak ağalığının yarattığı sorunları, toprağın el değiştirmesini ve topraksız bırakılan insanların intikam duygularını ele almaya devam ediyor. Her zaman insana, umuda ve aydınlığa inanan Orhan Kemal bir kez daha en karanlık durumlarımızda bile bizi yücelten değerleri arıyor.
Tanıtım Bülteninden

Kitabın Konusu:

Kitap, Çukorova özelinde zorlu insan ilişkilerini, sınıf çelişkilerini, paranın değiştirdiği hayatları, paranın el değiştirmesinin getirdiği çelişkileri, aşkın bile yozlaşmasını ve toprak sahibi olma sorununu anlatır. 

Kitabın Özeti:

Güllü, Adana'da bir fabrikada işçi olarak çalışmaktadır. Güllü'nün sevgilisi Kemal öldürülünce ailesi tarafından Ramazan'la evlendirilmek üzere Muzaffer Bey'in çiftliğine gitmek zorunda kalmıştır. Muzaffer bey, Ramazan'ın zengin ve toprak ağası olan dayısıdır. Muzaffer Bey, Adana’nın en büyük çiftliklerinden birinin sahibi olan, kadın düşkünü biridir. Hak hukuk bilmez, insanlara ve emri altındakilere eziyet etmekten kaçınmayan zorba bir çiftlik sahibidir. Ramazan ise zayıf, çelimsiz, saf, direnmeyi ve mücadeleyi bilmeyen bir karakterdir.
 
Çiftlikte ev işleri ve mutfakla Muzaffer Bey’ in metresi olan Gülizar ilgilenmektedir. Gülizar, Muzaffer Bey için kocasını terk ederek çiftliğe gelmiştir. Güllü, Muzaffer beyin çiftliğine geldikten sonra da sevmediği biri olan Ramazan ile evlenmek istememektedir. Muzaffer Bey çapkın bir adamdır. Güllü çiftliğe geldiğinde Muzaffer bey Ankara'dadır. Ramazan, Muzaffer Bey geldiğinde bu kızı görürse ona göz dikebileceğinden korkmaktadır. Aslında Gülizar da aynı durumdan korkmaktadır. Bunun için Gülizar, Muzaffer Bey gelmeden önce Ramazan ile Güllü’yü evlendirmek istemektedir. Ama Muzaffer Bey kendinden habersiz gizli saklı bir iş yapılmasını hiç istemezdi. Muzaffer bey bu arda Ankara'dan gelir. Ramazan ve Gülizar, Güllü'yü Muzaffer Bey'den uzak tutmaya çalışsa da başarılı olamazlar. Muzaffer Bey, Güllü'yü görmek için yanına çağırtır, görünce de çok beğenir ve evlenmek için Güllü'yü kendine alır. 

Amcası Muzaffer beyin Güllü ile evlenmesine Ramazan çok üzülür. Muzaffer beyin Güllü ile evlenmesi çiftlikte ve köylüler arasında büyük bir hoşnutsuzluk oluşturur. Güllü evlendikten sonra çiftliğin ve dolayısıyla köyün yeni hanımı olur ve adını Serap olarak değiştirir. Serap Hanım olan Güllü, lüks hayata çok çabuk alışmıştır. Lüks araba kullanmaya başlar ve çokça alışveriş yapar. Şehre, kulüplere, toplantılara gider ve sosyal etkinliklere katılır. 

Köy ve çiftlik halkı Muzaffer Bey'in tutumuna kırılmıştır. Bu gelişmeleri sindiremeyen ve uzun yıllardır çiftlikte olan Kahya Yasin Ağa, çiftlikten ayrılır. Ramazan amcası Muzaffer beyi öldüreceğini söylemektdir. Bu duruma kızan Muzaffer Bey, Ramazan’ı çiftliğin ortasında fena halde döverek çiftlikten kovar. Bu nedenle halk Muzaffer Bey’den daha çok nefret etmeye başlar. 

Çiftlik yönetimi boşalınca Kahya Yasin Ağa’nın çiftlikten ayrılmasından yararlanan Güllü’nün bencil babası Cemşir ve Cemşir’in arkadaşı berber Reşit çiftliğe yerleşir. Muzaffer Bey ile arazi meselesi yüzünden arası bozulan Habib, üyesi olduğu partinin 1954 seçimleri ile iktidara geleceğini ve siyasi gücü aracılığıyla Muzaffer Bey’den topraklarını geri alacağını düşünür. Muzaffer Bey’in aynı partiye üye olması bu ümitlerini boşa çıkarır. Habib için intikam almanın tek yolu Muzaffer Bey’i öldürmektir. Habib, Muzaffer Bey'i pusuya düşürüp öldürür. Katil bulunamaz. Bunun üzerine Serap çiftliğin tek sahibi olur. Çiftlik, Serap Hanım'a kalmıştır. Çiftlik artık Hanımın Çiftliği olarak anılmaktadır. 

Serap uzun bir aradan sonra çiftliğin Avukatı Erdoğan ile evlenmeye karar verir. Erdoğan bir gün yine toprak çekişmesi yüzünden Habib'in kardeşine hakaret eder. Erdoğan’ın  Habib’in kardeşlerine hakaret etmesi eski tartışmayı alevlendirir. Bir gece Habib ve kardeşleri çiftliği yakmak için köylüyü toplayarak gelirler. Güllü’ nün bebeği ağlamaya başlar. Güllü bebeğini orada bırakarak kendini pencereden aşağı atar ve kaçmayı başarır. Çiftlik cayır cayır yanarken Habib, Güllü’nün peşinden koşup onu yakalar. Öldürürse bütün topraklar köylüye kalacaktır. Güllü yalvarmaya başlar. Habib onu öldürmekten vazgeçer. Güllü de hiçbir resmi kuruma şikayet etmeyeceğini söyler. Habib oradan kaçar. Güllü sorguya çekilmesine karşın hiçbir şey söylemez. Fakat Habib’ in iki kardeşi ile diğer köylüler bütün suçu ona yüklerler. Habib ise hiçbir zaman ele geçirilemez. 

9 Nisan 2024 Salı

Yüksek Ökçeler (Ömer Seyfettin) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Yüksek Ökçeler

Kitabın Yazarı: Ömer Seyfettin

Kitap Hakkında Bilgi:

Ömer Seyfettin 1884 yılında dünyaya gelmiş ve 1920 yılında vefat etmiştir. Edebiyatımızın önemli isimlerinden olan Ömer Seyfettin adını Selanik’te çıkarılan Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla duyurdu. 1911’de dergide yayımlanan Yeni Lisan başlıklı yazısı Milli Edebiyat akımının başlangıç bildirgesi olarak görüldü. Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu olarak görülen Ömer Seyfettin hikâyelerini Maupassant tarzında yazdı. Bu hikâyelerinde çocukluk, askerlik ve memurluk dönemlerinde yaşadıklarını kaleme aldı. Bunların yanı sıra hikâyelerini tarihsel olaylara ve halk geleneklerine de dayandırdı. Hikâyelerinde sınıf gözetmeksizin her kesimden insanı kullandı. Tüm çalışmalarını edebiyatımızın millileşmesi amacıyla yazdı.

Hatice Hanım genç yaşta dul kalmış bir kadındır. Boyu kısa olduğu için evde dahi yüksek ökçeli ayakkabılarla gezinir. Lakin bir gün baş dönmesinden hastalanır ve doktor onu hasta edenin yüksek ökçeli ayakkabıları olduğunu ve yumuşak tabanlı terlikler giymesini söyler. Hatice Hanım yüksek ökçeler yerine yumuşak terliği giyer fakat hayatında değişen tek şey terlikleri olmaz.
Kitapta Yüksek Ökçeler dışında; Ay Sonunda, Baharın Tesiri, Çirkinliğin Esrarı, Dünyanın Nizamı, Horoz, Miras, Nezle, Türkçe Reçete, Yemin, Büyücü, İlk Düşen Ak, Korkunç Bir Ceza ve Pireler adlı hikâyelere de yer verilmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, toplumsal bozulmayı küçük yaşta iken kendinden yaşça büyük biri ile evlenen Hatice hanımın hayatı üzerinden anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Bu yüzden evlilikten kaçan ve nefret eden biridir. Temizlik hastası bir kadındır. Aşçı Mehmet: Hatice hanımın güvendiği ancak hırsızlıktan kaçınmayan biridir. Gülter: Hatice hanımın evlatlığıdır. Ancak Aşçı Mehmet ile beraber hırsızlık yapmaktadır. 

Hatice Hanım henüz 13 yaşındayken 66 yaşında bir hasta bir adamla evlenmiştir. Evlendikten kısa bir süre sonra kocasının ölümü üzerine dul kalmıştır. Kısa boylu biri olan Hatice hanım kocasının ölümüyle artık zengin biridir. Evlilik hatından tiksinen Hatice hanım bir daha evlenmeyi düşünmez. Yaklaşık on yıl süren evliliği sürecinde küçük yaşta kocasının hastalığına göğüs germiştir. 

Hatice hanım bir gün yaşlanacağını belirterek, genç bir adamla evlenmesini söyleyenlere evlenmek istemediğini söyler. Hatice Hanım evinde üç sadık hizmetkarı, aşçı Elen ve evlatlık oğlu Gülter ile Göztepe’deki köşkünde yaşamaya devam eder. Hatice Hanım, çok temizlik düşkünü, titiz ve dürüst biridir. Boyunun kısa olması nedeniyle topuklu ayakkabı giymektedir. Giydiği ayakkabıların sesi evin her yerinden duyulmaktadır. Ayrıca namus ve temizlik konusundaki hassasiyetini konaktaki hizmetçilerine de yansıtmıştır. Hizmetçilerin köşkteki uşaklarla görüşmesini istemez ve konağı her gün baştan aşağı temizlettirir. Hatice hanımın işi gücü teftiş olmuştur. Sürekli çalışanlarını kişisel temizliklerine, hareketlerine kadar inceliyor kendisi gibi olmalarını istiyordu. Yabancı kimse ile konuşmaz her seferinde çalışanlarına da kimseyle konuşmamalarını söylerdi. Çalışanları görünüşte onun gibi insanlardı.

Bolulu aşçı, Mehmet’i her gün tıraş ettirir ve onu beyaz elbise giymeye zorlar. Bir gün baş dönmesi şikayetiyle konağa doktor çağrılır. Doktor, Hatice hanıma ilaç vermez sadece düz ve yünlü ayakkabı giymesini tavsiye eder. Hatice Hanım bu tavsiyeye uyarak topuklu ayakkabılarını çıkarır ve baş dönmesi şikayetinden kurtulur. Ancak sadık olduğunu bildiği hizmetçileri bir anda hırsız ve sahtekar olur. Köşkteki diğer hizmetçilerle birlikte mahzenden çaldıkları malzemeleri ve et yemeklerini oturup yediklerine tanık olur.

Hırsızlıkların artması üzerine evdeki her şeyi kilit altına alır. Artık ortada kimsenin çalacağı bir şey yoktur. Bir gün sabah uyandığında aşağıda çalışanlarını uygunsuz bir şekilde görür. Gördüklerine inanamaz anında gözlerini kapatıp konuşmalarını dinler ve duyduklarına inanamaz. Konuşma arasında Hatice hanımın terlikleri yüzünden artık geldiğini duyamadıklarını kendilerini toparlayamadıklarını söylerler. Hatice hanım öfke ile çalışanların hepsini kovar, onların yerine gelen yeni çalışanlar da aynı eskilerle aynı çıkmıştır. Hatice hanım tekrardan topuklu ayakkabılarını giyer. Başı dönse de artık kafası rahattır.

5 Nisan 2024 Cuma

Parasız Yatılı (Füruzan) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi



Kitabın Adı: Parasız Yatılı

Kitabın Yazarı: Füruzan

Kitap Hakkında Bilgi:

1971'den beri okunan bir öykü kitabı "Parasız Yatılı". Füruzan'ın çağdaş bir klasiği...
"Füruzan, sıcak, acılı, yer yer insanın içine işleyen anlatımıyla, toplumumuzdan çok iyi tanıdığı kesitler veriyor bize. Çok yazmasına karşın yavanlığa düşmemesinin nedenini, el atmış olduğu çevreyi, bu çevredeki insan kaynağını iyi tanıyor olmasıyla açıklayabiliriz."
(Tanıtım Bülteninden)

Kitap, birbirinden bağımsız on iki öyküden oluşmaktadır. Kitabın ana teması, anne ve kız ilişkilerinden oluşur. Kitaptaki hikâyelerin kahramanları zengin akrabalara sığınan insanlar, fakir soylular, kapılarından yardım arayan hizmetçiler, çocuklarıyla birlikte yaşamaya çalışan anneler, büyük şehirde tutunmaya çalışanlardır. 

Kitabın Konusu:

Kitap, hayatın içinde yaşayan insanları ve büyük şehirde tutunmaya çalışan çocukların yaşamlarını konu edinmektedir.

Kitabın Özeti:

Parasız Yatılı

Kocası öldüğünde, anne ve kızı evde bir başına kalırlar. Ne karısı, ne de küçük kızı adamın öldüğüne inanamazlar. Bir süre sonra geçim sıkıntısı yaşamaya başlarlar. Evin pek çok şeye ihtiyacı vardır. Zaman kıştır, kömür ve odun gerekmektedir. Kız sessiz biriydi, okul derslerini çalışırdı. 

Bir gün evin annesi eve hiç olmadığı kadar mutlu gelir. Kızına hemşire olacağını söyler. Kızı çok gençtir ve evde yalnız kalması gerekmektedir. Evde sobayı yakmakta ve geceleri yalnız kalmaktadır. Sabahları komşu teyzesi kızı uyandırmaktadır. 

Kız okuldayken beden eğitimi derslerine katılamazdı. Fakir oldukları için ne giyecek lastik ayakkabıları ne de düzgün bir kıyafeti vardı. Beden eğitimi derslerine katılmayanlar gibi hep tuvaletlerin yanında otururdu. 

Bir gün kızın annesi bir haber getirir. Bir sınav olduğunu söyler. Parasız yatılılık sınavı. Kız önce şaşırır ama sonra annesinin sevincini görünce kendisi de çok sevinir. 

Haraç 

Annesi İstanbul’daki konağa bıraktığında Servet henüz sekiz yaşındadır. Birileri onu fark edene dek bir köşeye sinip oturur. Servet konağın büyüklüğünden dolayı korkup ağlamaya başlar. Çok geçmeden Çerkez Gülendem kalfa onu bulur. Evin hanımı Dizdar Hanım, Servetin evde kalıp hizmetçi olarak çalıştırılmasını uygun görür. 

Servet, on üç yaşına geldiğinde çok hamarat, işini iyi yapan ve konakta en çok sevilen hizmetçilerden biri olur. Evde onun haricinde Gülendam Kalfa, Şemsitap ve Şehime çalışmaktadır. Servet ve Dizdar hanımın arası çok iyidir. İlk başlarda sadece alt katlarda çalışırken artık üst katlara da bakmaya başlar. 

Konakta Ruhusi Bey ve Şemsitap hakkında dedikodular döner. Geceleri sandık odasında beraber oldukları duyulur. Şehime Hanımçok açık sözlü ve boyun eğmeyen karakterde bir kadındır. Servet'e sen çok safsın ve köylü kızısın derdi. Servet ilk o zaman öğrenmişti köylü olduğunu. Bir süre sonra konakta olaylar yaşanmaya başlar ve Şemsitap arabacıya kaçar. O kaçtıktan bir kaç gece sonra ise Ruhusi Bey Servet’in odasına girer ve birlikte oldular. Bu olay uzun bir süre böyle devam eder. 

Konağın hanımı Dizdar Hanım Nişantaşı’na taşınmaya karar verir ve ev en kısa sürede boşaltılacaktır. Servet onu da yanlarına alacaklarını sanır. Fakat ev bomboş kalıp veda vakti geldiğinde hanımı ona sarılıp anahtarı verir ve ev satılana kadar evle sen ilgilen diyerek onu koca konakta yalnız başına bırakır. Servet uzun süre ağlar ve yalnız kalır. Servet'i arada erzak bırakmaya ziyarete sadece Fatin Bey gelir. 

Fatin Bey ve Servet evlenirler. Bir de çocukları olur. Çocukları çalışmak için Almanya’ya gider. Servet ve Fatih bey birbirleriyle pek konuşmazlar. Servet ev işlerini yapar ve kocasının gelişini pencere önünde beklerdi. 

Bir gün Fatin Bey eve gelirken cama bakar Servet'i göremeyince önce bir şaşırır sonra ise öfkelenir. Bastonuyla kapıya vurur anahtarıyla kapıyı açarak içeriye girer. Evde seslenir ve karısının cevap vermemesine iyice kızar. Evin ışıklarını açar ve uyurmuş gibi yatan Servet’i görür. Seslenir fakat  karısı tepki vermez. Öldüğünü anlar ve üzüntü içerisinde karısının ismini sayıklamaya başlar. Servet kalp çarpıntıları ve üzüntüler nedeniyle ölmüştür.  

4 Nisan 2024 Perşembe

Kızıl Veba (Jack London) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kızıl Veba

Kitabın Yazarı: Jack London

Kitap Hakkında Bilgi:

Jack London’ın 1912 yılında The London Magazine’de tefrika halinde yayımlanan romanı Kızıl Veba, modern edebiyatın ilk post- apokaliptik metinlerinden biri kabul edilir. London romanında, 2013’te patlak veren dünya çapında bir salgının insan ırkının neredeyse tamamını yeryüzünden sildiği, ilkel yaşamın geri döndüğü, gerçekleşmesi son derece muhtemel bir “yeni” dünya tasavvur eder. Salgın sürecinde izolasyonun önemini, nüfus yoğunluğunun, özellikle de dünya nüfusunun salgınlardaki rolünü, insanların son derece kritik durumlarda kapıldığı bencilliği, kolektivizm ve bireyciliğin karşı karşıya gelişini, biliminsanlarının özverisini son derece gerçekçi biçimde işler.

Bundan 108 yıl önce, şu an deneyimlemekte olduğumuz meselelere kitabında yer veren London’ın yazdıkları şimdierde, seyircisi değil bizzat aktörü olduğumuz en derin krizin öngörülemez, diğer bir deyişle “siyah kuğu” vakası olmadığını, insan merkezli yaklaşımların dünyayı anlamamıza yetmediğini kanıtlar nitelikte. Bu bağlamda Kızıl Veba yazıldığı tarihten bir yüzyıl sonra, farklı bir bakış açısıyla yeniden okunmayı hak ediyor. (Tanıtım Bülteninden)

Türkiye’de ilk kez 1996'da Kızıl Veba adıyla yayımlanan roman 1999'da Kıyametten Sonra adı ile yayınlanmıştır. Kitapta insanlığın ilkel ve vahşi yaşamına geri dönüş olarak görülebilecek, sadece güçlünün ayakta kalabildiği bir dünya oluşturulmuştur.

Kitabın Konusu:

Kitap, bir dedenin gözünden veba salgını öncesi medeniyet içinde olan ve ardından medeniyetin ortadan kaybolduğu bir dünyayı anlatıyor. 

Kitabın Özeti:

Profesör James Smith, Kızıl Veba’nın vurmadan önceki dönemi bilen hayatta kalan son kişilerden biridir. Kendisi ve torunları aynı zamanda San Francisco bölgesinde hayatta kalan son kişilerdendir. Bulundukları yıl 2073 yılıdır. Torunları Edwin, Hoo-Hoo ve Hare-Lip ile beraber büyük ölçüde nüfusu azalmış bir dünyada ilkel avcı-toplayıcılar olarak yaşamaktadır. Torunların zihinleri sınırlıdır ve dil becerileri de kısıtlıdır. Edwin, Granser diye hitap ettiği Dede Smith’ten kızıl veba olarak da adlandırılan hastalık hakkında bilgi vermesini ister.

Dede Smith, kızıl veba öncesindeki hayatını, İngilizce profesörü olduğu dönemi anlatır. 60 yıl önce 2013 yılı, Kızıl Veba ortaya çıkar ve hızla dünyaya yayılır. Hastalananların yüzleri kısmen kırmızılaşır. Kurbanlar genellikle ilk belirtileri gördükten 30 dakika sonra ölürler. Doktorlar ve bilim insanları tüm çabalara rağmen bir çare bulamazlar. Hastalığı tedavi etmeye çalışan doktorlar da hastalıktan ölürler. Torunlar, hastalığın mikroplar tarafından mı yoksa görülemeyen şeyler tarafından mı kaynaklandığı konusunda Dede Smith’e sorular sorarlar.

Dede Smith, öğretmenlik yaptığı sırada vebanın ilk kurbanı olan genç bir kadını görür, kadının yüzü aniden kırmızılaşır. Kadın hızla ölür ve kampüsütekiler paniğe kapılırlar. Dede Smith, evine döner, hastalık bulaştığı korkusuyla ailesi onunla birlikte gelmek istemez. Kısa süre sonra salgın bölgeyi etkisi altına alır. İnsanlar yağmalayarak ve öldürerek isyan ederler. Dede Smith, üniversitesinin kimya bölümü binasında meslektaşlarıyla buluşur. Sorun çözülene kadar orada beklemek isterler. Kimya binasına sığınan toplam 400 kişi vardır. Güvenlik nedeniyle başka bir yere taşınmaları gerektiğini anlarlar ve kuzeye doğru yol almaya başlarlar.

Kısa süre sonra Dede Smith’in tüm grup üyeleri ölür ve tek başına hayatta kalır. Üç yıl boyunca iki köpeğin eşliğinde tek başına yaşar. Sonunda, başka yaşayan insanların bulunduğu San Francisco bölgesine geri döner. San Francisco'da, birkaç hayatta kalanın oluşturduğu yeni bir toplumun oluştuğunu farkeder. İnsanlar kabilelere ayrılmıştır. İnsanlar on veya yirmi kişilik küçük gruplar halinde yaşamaya başlamıştır. Dede James Smith, önce İtfaiyeci liderliğindeki bir gruba katılır. Bu gruptan daha sonrada Santa Rosa grubuna katılır. 

Dede Smith, kızıl veba öncesini hatırlayan son kişi kaldığı endişesine kapılır. Yemek kalitesi, sosyal sınıflar, yaptığı iş ve teknoloji hakkında anılarını yad eder. Zamanının kısa olduğunu düşünerek torunlarına bilgilerini aktarmaya çalışır. Ancak torunları için Dede Smith'in geçmişine dair anıları onlara tamamen inanılmaz görünmektedir.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...