25 Ekim 2024 Cuma

Yüz Elbisenin Sırrı (Eleanor Estes) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı2


Kitabın Adı: Yüz Elbisenin Sırrı

Kitabın Yazarı: Eleanor Estes

Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı


1. Wanda görüntüsü ve davranışlarıyla nasıl biridir?

a) Sakindi ve arada sırada konuşuyordu. Kıyafetleri yeni değil ama temiz ve ütülü olmasına dikkat ederdi.
b) Çok konuşkan biridir. Sık sık derse katılır. Ancak kıyafetlerine özen göstermezdi.
c) Tembel ve dağınık bir öğrenciydir. Giysileri çoğunlukla kirli, saçları dağınık olurdu.
d) Sessiz biridir, nadiren konuşur. Okumayı pek beceremez. Hep aynı soluk mavi elbiseyi giyer ve ayakkabıları çamurlu olurdu.

2. Wanda sınıfın neresinde otururdu? Nedeni nedir?

a) Kendi kendine kalmak veya kirli ayakkabılarını diğer öğrencilerden gizlemek için sınıfın arka sıralarında otururdu.
b) Dersi rahat dinleyebilmek için ön sıralarda otururdu.
c) Herkesle konuşabilmek için sınıfın orta sıralarında otururdu.
d) Öğretmenden gizlenebilmek için arkada otorurdu.

3. Penny ile Maddie sınıfa girdikten sonra neyi fark ederler?

a) Wanda’nın sınıfın arka sıralarında oturduğunu.
b) Derse geç kaldıklarını.
c) Wanda’nın sırasının tozlu olduğunu ve önceki gün de okula gelmemiş olabileceğini.
d) Çantalarını okulun bahçesinde unuttuklarını.

4. Kızlar sürekli hangi oyunu oynarlardı? Diğerleri neler yapardı?

a) Saklambaç oynarlardı. Diğerleri izleyip, saklanan arkadaşlarının yerini söylüyordu.
b) Wanda’yla Yüz Elbise oyunu oynuyorlardı. Kızların bazıları kabalık yapıyordu.
c) Elim sende oyunu. Diğer kızlar da oyuna katılıyorlardı.
d) Top oynuyorlardı. Diğerleri de sırayla oyuna katılıyordu.

5. Maddie okuldaki arkadaşlarının Wanda’ya davranışları konusunda ne düşünüyordu?

a) Hoşuna gitmiyordu, Wanda için üzülüyor ama kızların, kendisiyle de dalga geçebileceklerinden endişe ediyordu.
b) Kendine itiraf edemese de hoşuna gidiyordu.
c) Diğerlerine karşı çıkıyor ve onunla dalga geçmemeleri konusunda uyarıyordu.
d) Arkadaşlarına katılıyor, o da Wanda’ya kötü davranıyordu.

6. “Çünkü Peggy artık Wanda’yla biraz olsun eğlenip kızların güldüğünü görmezse, günü ona boşa geçmiş gibi geliyordu.” Kitapta geçen bu cümlede ne anlatılmaktadır?

a) Peggy’nin şakacı bir kız olduğu ve arkadaşlarıyla gülüp, eğlendiği.
b) Peggy’nin bu davranışı bir alışkanlık hâline getirdiği.
c) Güne Wanda’yla sohbet ederek başlamak istediği.
d) Peggy’nin her gün Wanda’yla dalga geçmek istediği ve yaptığının kötü olduğunu bilmesine rağmen onunla alay etmekten hoşlandığı.

7. Wanda, onunla alay edenlere nasıl karşılık vermişti?

a) Bir daha onunla alay etmemeleri konusunda uyardı.
b) Yüz elbisesi olduğunu söyledi ve elbiselerinin renklerinden söz edip anlattığı hikâye gerçekmiş gibi davrandı.
c) Öğretmenine şikayet ederek bir daha dalga geçmemelerini sağladı.
d) Okulunu değiştirdi.

8. Maddie, Peggy’ye neden bir not yazmayı düşündü ve neden vazgeçti?

a) Peggy’nin oyununa dâhil olmak için not yazmayı düşündü ama sonra oyunu sevmediğini fark etti.
b) Peggy’ye davranışlarının değiştirmesi için not yazacaktı ama faydası olmayacağını düşünüp vazgeçti.
c) Bu oyuna bir son vermesini söylemek için ancak bu kez onunla dalga geçeceğini düşünüp vazgeçti.
d) Peggy’ye okul çıkışı buluşmak için not yazacaktı, öğretmeni çok ödev verince vazgeçti.

9. Çocuklar Peggy tarafından onaylanmaya neden önem veriyordu?

a) Peggy zengin ve güzel bir kız olduğu için.
b) Peggy sınıfın en çalışkan kızı olduğu için.
c) Peggy sınıfın en popüler kızı olduğu ve diğerleri de ona uyum sağladığı için.
d) İstediği yapılmadığında Peggy kaba kuvvete başvurduğu için.

10. Yarışmayı kim ve nasıl kazandı?

a) Peggy, en güzel yazıyı yazarak kazandı.
b) Maggie, arkadaşlığın önemi konusunda bir konuşma yaparak kazandı.
c) Peggy ile arkadaşları grup olarak ve hile yaparak kazandılar.
d) Wanda, 100 elbise resmi çizerek kazandı.

11. Bayan Mason okul müdüründen gelen notu nasıl karşıladı?

a) Sevindi. Sınıfın yeterince kalabalık olduğunu ve sonunda öğrencilerinden biri azaldığını söyledi.
b) Üzüldü. Öğrencilerinin, bilerek ve isteyerek bunu yapmamış olmalarını umdu ve bunun üzerinde düşünmelerini istedi.
c) Ağlamaya başladı ve sınıftaki bütün öğrencilere ceza verdi.
d) Üzüldü ve onu okuldan uzaklaştıranların cezalandırılmasını istedi.

12. Peggy, Wanda’ya sürekli olarak ne soruyordu?

a) Kaç tane elbisesi olduğunu.
b) Ailesinin nereden geldiğini.
c) Kaç yaşında olduğunu.
d) Babasının ne iş yaptığını soruyordu.

13. Öğretmen 13 numaralı sınıfta neden sadece kızların resimlerini sergiledi?

a) Çok fazla resim olduğu ve onları sergileyecek yeteri kadar yer olmadığı için.
b) Kızlarla erkeklerin resimlerini ayırmak istediği için.
c) Müdür ona böyle bir talimat verdiği için.
d) 13 numaralı sınıf, diğerlerine göre daha büyük olduğu için.

14. Peggy, Wanda’yla ilgili okuldan sonra ne yapmayı planlıyordu ve bunun için ne söyledi?

a) Wanda’ya bir not göndermeyi planlıyordu. “En iyisi ona bir not yazayım,” dedi.
b) Annesini Wanda’nın evine göndermeyi planlıyordu. “Anneme söyleyeyim de evlerini ziyaret etsin,” dedi.
c) Gidip Wanda’yı görmeyi planlıyordu. “Hadi gidip şu kızın kasabadan ayrılıp ayrılmadığına bakalım,” dedi.
d) Ona çiçek göndermeyi planlıyordu. “En iyisi, bir demet çiçek göndermek,” dedi.

15. Batak Tepeler nasıl bir yerdir?

a) Güneşli, yeşil ve rüzgarlıdır.
b) Kasvetli, soğuk ve iç karartıcıdır.
c) Sürekli yağmur yağardı, sis içindedir.
d) Sürekli karlıydı, ulaşım zordur.

16. Wanda’nın evi ve bahçesi nasıldır?

a) Virane bir evdir ve bahçesinde yabani otlar büyümüştür.
b) Bir villaya benzemektedir ve bahçesi çok bakımlıdır.
c) Küçük, sıvaları dökülmüş bir evdir. Bahçesi dağınık ve pistir.
d) Bahçesinde tavuk kümesi olan, küçük, beyaz bir evdir. Ev ve bahçe temizdir.

17. Peggy ve Maddie, Wanda’ya mektup yazmak istediklerinde nasıl bir sorunla karşılaştılar? Bu sorunu çözmek için ne yapmaya karar verdiler?

a) Yazacakları şeyler konusunda anlaşamadılar ve daha sonra yazmaya karar verdiler.
b) Postaneler kapalı olduğu için açık olduğu bir gün mektup yazıp göndermeye karar verdiler.
c) Yanlarında kalem kağıt ve zarf yoktu. Mektubu okulda yazmaya karar verdiler.
d) Wanda’nın yeni adresini bilmiyorlardı ve postanede yeni adresinin olabileceğini düşünüp oraya gitmeye karar verdiler.

18. Wanda neden yüz elbisesi olduğunu söylemiş olabilir?

a) Diğer kızlarla arkadaş olabilmek için.
b) Öyle hayal ettiği için.
c) Ailesini zengin sanmaları için.
d) Bunun bir oyun olduğunu düşündüğü için.

19. Wanda’nın mektubundan sonra Maddie onunla ilgili ne düşünür?

a) Wanda’nın onlardan nefret ettiğini.
b) Peggy ve arkadaşlarının Wanda’yı çok üzdüğünü.
c) Wanda’nın onları gerçekten sevmiş olabileceğini.
d) Wanda’nın artık mutlu olduğunu düşünür.

20. Wanda’nın resmine bakınca neyi fark eder?

a) Wanda’nın kendi resmini çizdiğini.
b) Resimdeki kızın kendine benzediğini.
c) Wanda’nın resim konusunda yetenekli olduğunu.
d) Wanda’nın kendini resim çizerek çok güzel ifade ettiğini.


Cevap Anahtarı:

1. d       2.a       3.c       4.b       5.a 
6.d        7.b       8.c       9.c     10.d
11.b    12.a     13.a     14.c      15.b 
16.d    17.d     18.a     19.c     20.b

14 Ekim 2024 Pazartesi

TOGG'dan Sonra Yerli Elektrikli Lokomotif - E5000 Elektrikli Anahat Lokomotifi 2025 Yılında Raylarda Olacak


TOGG'dan Sonra Yerli Elektrikli Lokomotif - E5000 Elektrikli Anahat Lokomotifi 2025 Yılında Raylarda Olacak

E5000 Elektrikli Anahat Lokomotifi - Yerli imkanlarla üretilen elektrikli lokomotif Türkiye’nin TSI sertifikasına sahip ilk elektrikli anahat lokomotifidir. Yerli Elektrikli Lokomotif minimum 5000 kW güce sahip tasarlanmıştır. AC-AC tahrik sistemli olan lokomotif TSI sertifikasyonludur. Yerli Elektrikli Lokomotif 140 km/s hıza sahip yeni nesil bir lokomotiftir. Cer Sistemi, TKYS, Trafo, APU, Konvertör Ünitesi başta olmak üzere yüksek oranda yerli ve milli olarak tasarlanmıştır.

Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii AŞ (TÜRASAŞ) tarafından üretilen Türkiye'nin ilk yerli ve milli elektrikli ana hat lokomotifi ESKİŞEHİR-5000 Projesi'nde test sürecinin devam ettiğini belirten Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğimiz lokomotifimizin yol testlerine Ekim 2024 itibarıyla TCDD Hasan Bey Depo Sahası'nda başladık. Lokomotifimiz bu testlerde saatte 140 kilometre hıza ulaşarak büyük bir eşiği aştı. Eylül 2025'te lokomotifimizi raylara indirmeyi planlıyoruz." dedi.

Bakan Abdulkadir Uraloğlu, TÜRASAŞ'ın Eskişehir fabrikasında geliştirilen 5 megavat gücündeki yerli elektrikli lokomotifin hem yük hem de yolcu taşımacılığı yapabileceğini ve Avrupa Birliği Demiryollarında Karşılıklı İşletilebilirlik Sertifikası'na sahip olacağını aktardı.

Türk mühendisliğiyle tasarlanan ESKİŞEHİR-5000 Projesi'nde 115 yerli firma ile işbirliği yaparak %65 yerlilik oranına ulaştıklarını bildiren Uraloğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Seri üretimde bu oran yüzde 80'e ulaşacak. Bu sayede demir yolu sektöründeki dışa bağımlılığın önüne geçeceğiz. ESKİŞEHİR-5000 Projesi birçok ilki barındırıyor. Lokomotifin cer motorları, her biri 1280 kilovat gücünde olup Türkiye'de bugüne kadar tasarlanan en yüksek güçlü cer motorlarıdır. Ayrıca, 2,5 megavat gücündeki cer konvertörleri de ülkemizde tasarlanan en güçlü yüksek gerilim cer konvertörleridir. Ana hat lokomotifler için ilk defa araç gövdesi, boji ve tren kontrol yönetim sistemi de tamamen yerli tasarımla üretildi. ESKİŞEHİR-5000 ile elde ettiğimiz bilgi birikimi, diğer projelerimizde de kullanılacak. Bundan sonra ihtiyaca uygun lokomotiflerin üretiminde yurt dışına bağımlılık kalkacak ve ihracat imkanlarına kavuşacağız."

Bakan Abdulkadir Uraloğlu, ESKİŞEHİR-5000 Projesi'nin Türkiye'deki üniversiteler ve sanayi kuruluşlarının ortak çalışmasıyla yürütüldüğünü ifade etti. Projenin, üniversite ve sanayi işbirliğinin en güzel örneklerinden biri olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:

"TÜRASAŞ, TÜBİTAK Raylı Ulaşım Teknolojileri Enstitüsü, ASELSAN ve İstanbul Teknik Üniversitesi gibi önemli paydaşlar bu projede yer aldı. Türkiye'nin raylı sistemlerdeki yerlilik oranını artırmak adına önemli bir dönüm noktası yaşanıyor. Proje kapsamında TCDD Taşımacılık AŞ'ye teslim edilecek 95 ESKİŞEHİR-5000 lokomotifin seri üretimi hızla devam ediliyor. ESKİŞEHİR-5000 lokomotif için geliştirilen tüm ana bileşenler, ayrı birer ürün olarak ihraç edilebilir kritik teknolojiye sahip ürünlerdir. Bu ürünler, TCDD Taşımacılık AŞ bünyesindeki mevcut lokomotiflerde de hem yedek parça olarak hem de modernizasyon için kullanılabilecek."

7 Ekim 2024 Pazartesi

Uzay Dolmuşu Kalkıyor (Muzaffer İzgü) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Uzay Dolmuşu Kalkıyor

Kitabın Yazarı: Muzaffer İzgü

Kitap Hakkında Bilgi:

126 sayfadan oluşan bir çocuk kitabı olan Uzay Dolmuşu Kalkıyor, 7 yaş ve üzeri okurlara hitap etmektedir. 1994 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yayımlan eser yıllardır tekrar tekrar basılır. Dorukhan Özcan’ın çizdiği siyah beyaz resimlerle süslenen kitabın büyük yazı boyutu sayesinde ilkokul 1. sınıftan itibaren kolaylıkla okunabilir uzay temalı bir kitap.

Küçük bir uzay aracı düşünün. İçinde kaptan ve on bir çocuk var. Denizin babaannesini de unutmamak gerek tabii. Aracımız uzayın derinliklerine doğru yol alırken acaba yolcularımızı neler bekliyor? Her satırında kahkahanızı tutamayacağınız bir serüven.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, Deniz adında bir çocuk, arkadaşları ve babaannesinin mucit mahalle berberi Necati Amca ile yaşadıkları uzay macerasnı konu almaktadır. 

Kitabın Özeti:

Berber Necati Amca babasını ve dedesini çocuklara anlatır. Dedesi uçmak, babası ise uçak yapmak için ömrünü harcamıştır. Berber Necati Amca ise uzaya yolculuk yapma hayali kurmaktadır. Berber Necati Amca, bu hayalini gerçekleştirmek için Uçuçböceği adında bir uzay aracı yapar. Çocukların isteği üzerine uzay aracını çacuklara gösterir. 

Çocuklarla Necati Amca, Uçuçböceği’nin içine girip etrafını incelerlerken Deniz’in babaannesi de yanlarına gelir. Deniz’in babaannesi gelmişken de Uçuçböceği’nin içine girer. Uçuçböceği’nin içine giren 11 çocuk ile babaanne ve berber Necati Amca’nın maceraları başlar.

Kısa bir süre içinde Uçuçböceği havalanarak uzaya doğru yola çıkar. Uçuş berber Necati Amca’nın kontrolü dışında gerçekleşen bir yolculuğa döner. Uçuçböceği'nin ilk uçuş denemesini yaptıkları için herkes sevinç ve heyecan içindedir. Uçuşun Necati Amca’nın kontrolü dışında olduğunu öğrendiklerinde panik yaşarlar ama ellerinden bir şey gelmez. 

Necati Amca, Uçuçböceği'nin kontrolünü sağlayıp dünyaya dönebilmek için çabalar. Necati Amca, uzay yolculuğunun sorunsuz geçmesi için çocuklara ve Deniz’in babaannesine çeşitli görevler verir.

Uçuçböceği ve içindekiler bir süre uzayda kontrolsüzce yol alırlar. Bir süre sonra 999 adlı gezegene mecburi iniş yaparlar. Uçuçböceği'nin kontrolünü 999 gezegenindekiler yüzünden kaybettiklerini anlarlar. 999’lular inceleme yaptıktan sonra dünyaya dönebileceklerini öğrenirler. Uçuçböceği, 999 gezegenine iniş yapınca içindekilere her birine farklı ten renklerine ve ırklara sahip çocuklar eşlik eder. Uçuçböceği'nin içindekiler 999 gezegenindekilerle hemen kaynaşırlar. 999 gezegenini gezerler ve hem dünyaya çok benzeyen hem de çok farklı olan şeyler görürler.

Deniz, 999 gezegenindeki arkadaşlarının isimleri değil de numarası olduğunu öğrenince çok şaşırır ve 999 gezegenindeki arkadaşlarına Su ile Gül isimlerini verir. Deniz’i çok seven 999’lu arkadaşları da bu isimlerden çok hoşlanırlar ve bu isimleri sahiplenirler. Diğerleri de kendi 999’lu arkadaşlarına uygun isimler teklif ederler. Böylece 999 gezegenindeki çocukların her biri yeni isimlere kavuşurlar. Deniz'in babaannesi Halime Teyze, 999’lu çocukların başındaki 999’lu kadına İpek ismini teklif eder. 

999 gezegeninde herkes halinden memnundur. Bir süre sonra Uçuçböceği'nin dünyaya dönme vakti gelir. Deniz gitmeden önce 999’lu arkadaşlarına hatıra olarak birer bozuk para verir. 999'lu arkadaşı Gül de pantolonundaki kırmızı boncuklardan birini koparıp Deniz’e verir. Uçuçböceği ile dünyaya doğru yola çıkarlar. 

Deniz, gözlerini açtığında kendini annesi ve babaannesinin yanında, evlerinde bulur. Annesi yanlarından gidince babaannesiyle 999 gezegeni hakkında konuşmaya çalışır. Ancak babaannesinin 999 gezegeni hakkında hiçbir şey hatırlamadığını fark eder. Babaannesinin sözleri üzerine hastalığı yüzünden ateşi çıktığı için hayal gördüğünü düşünür. Deniz, yastığının altına bakınca kırmızı boncuğu eline alınca şüphesi gider.

2 Ekim 2024 Çarşamba

Sözcüklerin Kamera Arkası - Üç Arkadaş Bir Film (Ferhat Taştekin) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Sözcüklerin Kamera Arkası - Üç Arkadaş Bir Film

Kitabın Yazarı: Ferhat Taştekin

Kitap Hakkında Bilgi:

“Sanırım insan büyüdükçe dünyası küçülüyor ve hiçbir şey ona eskisi kadar büyük görünmüyor.”

Sıkıcı bir ödev, üç sıra dışı arkadaş ve gizemlerle dolu bir dil macerası!
Ece, Ozan ve Mete`nin yolları beklenmedik bir film projesinde kesişiyor. Peki ya...
• Papapilov ne demek?
• Vampir sözcüğü Türkçe`den mi geliyor?
• Yaşlı komşuları Süha Bey`in sırrı ne?
Kahkahalar, sürprizler ve keşiflerle dolu bu yolculukta, sözcüklerin esrarengiz dünyasına hazır olun!
Deyimler canlanıyor, atasözleri dans ediyor!
Bu kitabı okuduktan sonra, dile bir daha asla aynı gözle bakamayacaksınız.
Heyecan verici bir macera, sıcacık bir dostluk hikâyesi ve dilimizin zenginliklerini keşfetme fırsatı sizi bekliyor! (Tanıtım Bülteninden)

Kitabı okuyanlar; Ana dilimizi öğrenmenin ne kadar eğlenceli olabileceğini keşfedecek. Sözcüklerin diller arası etkileşimdeki rollerini ve nasıl aktarıldıklarını fark edecek. Derslerin istenildiğinde eğlenceli hâle getirilebileceğini, sıkıcı zannedilen şeylerin gerçekten ne kadar ilgi çekici olabileceğini öğrenecek. Her öğrencinin uygun koşullar sağlandığında güzel çalışmalar ortaya koyabileceğini, her bireyin değerli ve kendi alanında yetenekli olabileceğini fark edecek. Dostluk, çalışmak, emeğiyle kazanmak, yardımseverlik gibi kavramları içselleştirecek. Sinemanın birçok şeyi anlatmanın güzel bir yol olduğunun farkına varacak.

Kitabın Konusu:

Kitap, okulda öğrencilere verilen ödev üzerinden sözcüklerin anlamları ve sinema ile bir şeyler anlatma olgusunu konu almıştır.

Kitabın Özeti:

“Sanat, ruhumuzu uyandırmanın ve bilincimizi genişletmenin bir yoludur.”

Derste dalgın olan Ece'ye öğretmeni seslenmiş ama duymamıştır. Öğretmeni “İkidir sana sesleniyorum, burada mısın?” der. Ece bu sırada öğretmeninin saç modelini düşünmektedir. Aklındaki tek şey de bu değildir. Genelde kafasında çok fazla ve karışık düşünceler olurdu. 

Ece “Özür dilerim, öğretmenim, aklıma bir şey geldi de” dedi. Öğretmeni “Yoksa sunum ödevin için bir fikir mi buldun?” diyerek şaka yaptı. Ece’den cevap gelmeyince şakasını devam ettirerek. “Sunumun için bir konu belirledin mi?” dedi. Ece “Hayır, öğretmenim.” dedi. 

Şaka gerçeğeğe dönmüştür. Öğretmen hafta bitmeden herkesin konu seçmesini ve iki-üç kişilik gruplar halinde çalışmalarını söyledi. Yapacakları şey hem öğretici hem de eğlenceli bir sunum hazırlamak. 

Ece henüz sunu konusunu belirleyememişti. Bir ekip arkadaşı da yoktur. Ece yolda ürürken kendi kendine konuşmaktadır. Yolda karşılaştığı yaşlı bir amca sayesinde harika bir proje konusu bulur.

Ece önce projeyi tek başına gerçekleştirmek ister. Öğretmeni projeyi duyunca çok beğenir. Ece'den bu projeye sınıfın sessiz karakteri Ozan ve bir sakatlık yaşamış olan Mete'yi de dahil etmesini ister.

Ece 'nin grubunda olmayı Ozan kabul etse de Mete reddetmiştir. Ece'nin sunum projesi bir sinema filmidir.

Ece ile Ozan proje hazırlıkları devam ederken Mete'nin manavda çalıştığını görürler. Ece neden manavda çalıştığını sorunca Mete babasına sormasını söyler.

Mete'nin babası çalışamadığı için manavda çalışmak zorunda kalmıştır. Bu durumu Mete herkesten saklamaktadır. Mete bu durumun ortaya çıkmaması için zorda kaldığı bir anda Ece kendisine destek verir. Mete'de yavaş yavaş gruba dahil olmaya başlar.

Mete'nin babası yeniden çalışmaya başlar. Ancak Mete kardeşlerinin ve kendisinin yemek paralarını temin etmek için ailesinin haberi olmadan çalışmaya devam eder. Bu durum okulda öğrenilir.

Ece babasıyla konuşarak okula yemek sponsorluğu konusunda ikna etmeye çalışır.

Bir süre sonra proje konusu olan film biter. Tüm okul velileri davet edilere film için gala yapılır.

1 Ekim 2024 Salı

Yuan Huan'ın Kulübesi (Miyase Sertbarut) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Yuan Huan'ın Kulübesi

Kitabın Yazarı: Miyase Sertbarut

Kitap Hakkında Bilgi:

Ezber bozan kalemiyle çocuk ve gençlik edebiyatımıza pek çok yenilikçi eser kazandıran Miyase Sertbarut’un, okumaya mesafeli duran çocuklardan esinlenerek yazdığı Yuan Huan’ın Kulübesi, beş mucizevi hikâyeyi dikkat çekici bir üst kurguyla birleştiren, merak uyandırıcı bir roman.

Başta kitapların renkli dünyasına ısınamayanlar olmak üzere, 9 yaşını aşmış her yaştan okurunu gözü pek bir hikâye avcısına dönüştürmeyi vadeden bu heyecan dolu serüven; yerel ile evrenseli, geleneksel ile dijitali bir araya getirerek, zamanı ve mekânı genişleten, enfes bir anlatım sunuyor.

“Herkesin bir hikâyesi vardır,” düşüncesi izleğinde, çocukları eleştirel okumaya yönlendiren Yuan Huan’ın Kulübesi; hikâyelerin ölümsüzlüğüne vurgu yaparak, aslolanın onları aktarma yöntemlerini çeşitlendirmek ve geleceğe taşımak olduğunu savunuyor.

İlhami, oyun olsun diye girdiği bir telefon kulübesinin ahizesinden tuhaf hikâyeler dinlemeye başlar. Geçmiş ile bugün arasında sıkışıp kalan işçi çocukların, parmaklıklar ardında büyüyen çocukların, hatta okula gitmek istedikleri halde gidemeyen çocukların gizemli hayatlarına tanıklık eden kahramanımızın aklına parlak bir fikir gelir. Dinlediği hikâyeleri Türkçe ödevi için kullanacaktır. Kitap okumayı sevmeyen İlhami için işler yoluna girmiş gibidir. Ancak unuttuğu önemli bir ayrıntı vardır. Ya okuduğu kitabı okula getirmesini isteseler? Peki, adını Yuan Huan olarak uydurduğu Çinli bir yazar gerçekte var mıdır? Bant kaydı sandığı sesin ardında yatan sır nedir? İlhami’nin zihni son hikâyeye kadar karmakarışıktır. Yoksa, anlattığı yalanlara artık kendi de mi inanmaktadır?..

İçindeki gizli hikâyeciyi, Çinli yazar Yuan Huan’a atfettiği ters köşe hikâyeler ile açığa çıkaran Miyase Sertbarut, İlhami’yi ve dolaylı olarak bütün okurlarını esrarengiz bir edebiyat evrenine konuk ederek, benzersiz bir kitap deneyimi yaşatıyor.

Çok katmanlı metnini daha da derinleştirmek adına aralara gizem tohumları serpiştirmekten kendini alıkoyamayan yazar, Yuan Huan'ın Kulübesi'nde yanıtını aradığı cevapsız sorularıyla okurunun kitapla olan etkileşimini arttırıyor ve geniş geniş düşündürüyor.

Kitabın Konusu:

Kitap, tarih, adalet, vicdan ve benzeri önemli konuları, ilgi çekici ve düşündürücü yönleriyle konu olarak işlemektedir.

Kitabın Özeti:

Okula yeni gelen Türkçe öğretmenleri Berrin Hanım öğrencilerinden her hafta bir öykü okumalarını ister. Aynı zamanda öğrenciler okudukları bu öyküyü sınıfta arkadaşlarına da anlatacaklardır. Sınıftaki öğrenciler bu duruma tepkilidir. Türkçe öğretmenleri Berrin Hanım'ı ikna ederek bir hikayede karar kılınır. Bir cuma günü okul çıkışı İlhami, Zümrüt ve Caner birlikte kütüphaneye giderler. 

Kütüphaneden kitaplarını aldıktan sonra çocuklar birlikte biraz yürürler. İlhami kitap okumayı hiç sevmeyen bir öğrencidir. Çocukların ertesi gün düzenlenecek olan sirk için birer biletleri vardır ve sirke gidecekleri için çok heyecanlılardır. Sirkin olduğu alana gittiklerinde sirkin yerinde olmadığını görürler. Sirk yerini bir eşya yığınına bırakmıştır. Çocuklar bu duruma çok üzülür. Kalan eşyaların arasında çocukların dikkatini bir telefon kulübesi çeker. 

İlhami, telefon kulübesindeki ahizeyi kulağaına dayar. Ahizeden gelen ses "Dinle" der. İlhami telaş ve şaşkılık içindedir. İlhami bu durumu arkadaşlarının fark etmesini istememektedir. Arkadaşlarının gitmesini bekledikten sonra İlhami telefon ahizesini tekrar kaldırır. Ahizedeki ses “Dinle, bir hikayem var sana.” der. İlhami'nin aklına Türkçe öğretmeninin verdiği hikaye ödevi gelir. Kitap okumak zorunda kalmadan ahizeden dinlediği hikayeyi derste anlatabileceğini düşünür. Böylece hikayeyi dinler ve derste anlatarak 100 puan alır. 

İlhami telefon kulübesini belediye gelip kaldırmadan önce sıkça ziyaret eder. Her ziyaret ettiğinde ahizeyi kulağına dayayarak bir öykü dinler. Dinlediği bu öyküleri de Türkçe dersinde anlatmaya başlar. Öğretmen, bu öykülerin yazarının kim olduğunu sorduğunda kendisinin uydurduğu Yuan Huan adlı birisinin olduğunu söyler. Telefon kulübesindeki ahizeden gelen ses, İlhami’ye beş farklı öykü anlatır.

Türkçe öğretmeni İlhami'nin ödevlerini yapmasından çok memnundur. Arkadaşları ise bu duruma çok şaşkındır. İlerleyen günlerde İlhami sırrını korumaya çalışır. Yalanının ortaya çıkmaması için uğraşı içindedir. Yeni hikayeler dinleyebilmek için telefon kulübesine giderken zor durumlarda kalır. İlhami için dinlediği her hikaye buna değmektedir. 

Telefonun ucundaki kişi onu tanıdığını ve gördüğünü ima eden şeyler söylemektedir. İlhami bu durumu sorgulamaya başlar.

28 Eylül 2024 Cumartesi

İyilik Timi (Metin Özdamarlar) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: İyilik Timi

Kitabın Yazarı: Metin Özdamarlar

Kitap Hakkında Bilgi:

İyilik Timi’yle beraber birbirinden heyecanlı maceralar yaşamaya hazır mısın?
Çikolata makinesi yapımı,
Kuru Fasulye Şenliği,
Tüm mahalleye dondurma dağıtmaca,
Tek dostu arabası olan amcayla macera,
Aras’ı kurtarma serüveni ve daha neler neler…

Bu kitap seni birbirinden heyecanlı maceraya sürüklerken bir yandan da kalbinden hiç çıkmayacak olaylarla karşı karşıya bırakacak!

“İyi olacağız, iyi kalacağız ve ne olursa olsun iyiliği yaymaya devam edeceğiz.”

Bu kitabın gelirinin bir kısmı SMA hastalarına bağışlanacak. İyilik Timi, İlk Genç okurlarına; dayanışmanın, yardımlaşmanın, imece usulünün, şefkatin, merhametin, arkadaşlığın güzelliğini kalpleri ısıtacak şekilde anlatıyor. Araştırmanın, öğrenmenin, kültürümüzü korumanın, sorgulamanın, beyin fırtınasının, iyilik için beraber hareket etmenin önemini vurguluyor. SMA hastalarına dikkat çekiyor.

Kitabın Konusu:

Kitap, SMA hastalığına dikkat çekerek şefkatin, merhametin ve arkadaşlığın önemini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Benim adım Asel. Telefonumun alarmını kurmaya gerek kalmadan erkenden kalkan biriyim. Sabah saat 07:00 civarı vücudumun biyolojik saati uyanmaya ayarlanmış gibidir. Babam, başarılı olmak için uykudan çalmak gerektiğini söyler. Bunun yanında gelişmek için uykunun ne kadar faydalı olduğunu da biliyorum. Erken kalkmamı sağlayan kural, erkenden yatmak. Böylece her sabah annemin ya da babamın beni uyandırmasına ihtiyaç duymadan erkenden kalkıyorum. 

Bu sabah kalkar kalkmaz her zamanki gibi pencereyi açtım. Bir süre kuşların sabah konserini dinledim. Sonra banyoya geçerek yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Kıyafetlerimi giyip akşamdan hazırladığım okul çantamı kontrol ederek mutfağa geçtim. İkisi de öğretmen olan annem ve babam beraberce kahvaltı hazırlıyorlardı. Ben de buzdolabından reçeli, peyniri ve zeytini çıkardım. 

Tıp fakültesinde okuyan ablam ortalıkta görünmüyordu. Geç saatlere kadar ders çalıştığı için uyuyor olmasına alışmıştık. Babam hergün tereyağında yumurta yapar ve “Yedikten sonra kontrol edin, bir parmağınız eksik mi?” diye espri yapardı. Babam yumurtayı gerçekten güzel yapar. 

Ailenin en küçük bireyi benim. Ekmek alma görevi de bana ait. Mahalle fırınımızda odun ateşinde pişmiş ekmekler ve bol susamlı simitler yapılırdı. Fırından çıkarken dijital tabelaya baktım. “Askıda Ekmek: 38” yazıyordu. Dünden 8 adet fazlaydı. İnsanlar askıya “iyilik” asıyor ve hiç bilmedikleri insanlara sunuyorlardı. İyiliğin anlamı da tam olarak bu değil miydi? 

Eve geldim. babam “Dönemin sonuna yaklaşıyoruz. Şunun şurasında karne almanıza bir şey kalmadı. Tatil planlamanı yaptın mı?” diye sordu. “Yaptım babacığım. Kitaplığımda okunma sırasını bekleyen kitapları okuyacağım. İzlemeyi düşündüğüm filmleri izleyeceğim. Uzun süredir yazmayı planladığım kitabımı yazmaya başlayacağım.” dedim.

Annem, aile bireyleri için duyuruları panoya asar, renkli kalemler kullanarak bazen özlü bir söz de yazar. Panodaki yapışkan bir kâğıtta benim için şu not vardı: Okul dönüşü fırından bir tane ekmek alalım. En iyi yaptığımız şeyi yapaılm, gülümseyelim. Gülümsedim. Evden çıktım. 

Okula yürürken bir mahallenin tüm sıcaklığını hissederim. Mahallemiz, kendisini çevreleyen büyük sitelerin arasında, müstakil evlerden oluşuyor. Bizim mahallede; sabahları horoz sesleriyle uyanılır; yaz aylarında bahçeden toplanan domates, salatalık ve biberlerle kahvaltı yapılırdı. Kışın sobaların üzerine portakal kabuğu konulur, kestane pişirilir ve büyükler küçüklere eskimeyen masallar anlatırdı. Mahallemizin adı Sevgi Mahallesi.

Bizim mahallede yaşan Mehmet amca, Almanya’da uzun yıllar çalışmış, emekli olunca mahallemize yerleşmişti. Mahallede kimseyle iletişim kurmazdı. Tek dostu, 1967 model Chevrolet arabasıydı. Çocuklar top oynarken kaleleri arabadan uzağa kurar, bisiklet sürerken arabanın yanından geçmezdi. Mehmet amca her sabah arabasını özenle siler, onu, bir insanın insanı sevmesi gibi severdi. 

Mahallemizde çok güzel bir arkadaşlık ortamı var. Eslem, Arhan, Bilgin ve Dilek ile çok iyi anlaşıyoruz. Hepimiz aynı sınıfta 7. sınıfa gidiyorduk. Birlikte kurduğumuz üç kulübümüz vardı. Birincisi, okuduğumuz kitapları her hafta değerlendirdiğimiz Kitap Okuma Kulübü. Kitap kulübümüzün sorumlusu Eslem. İkincisi Film İzleme Kulübü ve sorumlusu da Dilek. Son kulübümüz Türkü Dinleme Kulübü ve sorumlusu benim. Arkadaşlarımla tam bir ekip halindeyiz. 

Zeki öğretmenimizin verdiği proje ödevi ile iyilik projelerine başladık.

İlk projemiz olan çikolata şelalesini Sevgi Evlerine bağışlayarak orada yaşayan çocuklardan mektuplarla harika dönüşler aldık. Bunun üzerine İyilik Timi'ni kurduk.

Görev dağılımı yapıp Kuru Fasulye Şenliği, Askıda Kitap ve Zimem Defteri gibi güzel projeleri Sevgi Mahallesinin harika insanlarının desteği ile gerçekleştirdik.

Bir akşam yemek esnasında komşumuzun çocuğunun SMA hastası olduğunu ögrenince buna çok üzüldüm. İyilik Timi'nin yeni görevi belli olmuştu artık. Valilik izni alınarak ekibimiz projeleri ile bu yardım kampanyasına destek verdiler.

25 Eylül 2024 Çarşamba

Karınca ve Aslan Hikayesi - İş Hayatında Yönetici ve Raporlamaların Çalışma Hayatına Etkisi


Karınca ve Aslan Hikayesi - İş Hayatında Yönetici ve Raporlamaların Çalışma Hayatına Etkisi

Küçük bir Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı…

Çok çalışır… 
Çok üretir… 
Ve bunları keyif içinde yapardı. Karınca’nın patronu olan Aslan, başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün karlılığı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. Eğer Karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.

Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceği’ni işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. Böylece Karınca’nın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. Bu nedenle; hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümcek’i işe aldı.

Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamamböceği’nin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti. Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idare etmek için Sinek’i işe aldı.

Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.
Aslan, Karınca’nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üst yöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceği’ni işe aldı.

Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceği’nin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabii ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı.

Karınca’nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.

Bunun üzerine, Karınca’nın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü farketti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı.Baykuş, Karınca’nın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı. Raporun sonucu şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı”.

Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi.Ve, elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karınca’yı işten çıkardı.

Pek çok gerek kamu gerek özel sektör işletme malesef bu durumda. Mavi yaka çalışanlar ile beyaz yaka çalışanlar arasında bazı işletmelerde bu tip ayrışmalar yaşanmaktadır.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...