Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
Satranç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Satranç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
24 Temmuz 2021 Cumartesi
Dünyada Yapılan İlk Satranç Otomatının Adı - Türk
Dünyanın ilk satranç otomatı, 1734-1804 yılları arasında yaşayan Macar Kempelen tarafından geliştirilmiş, kurulduktan sonra karşısındaki kişiyle satranç maçı yapan "Türk" adındaki bir mekanizmaydı.
Macar mucit Kempelen tarafından geliştirilen satranç otomatı "Türk", 1800'lü yılların en gizemli ve ilgi çeken satranç oyuncusuydu.
UNESCO tarafından 20 Temmuz 1966'da ilan edilen Dünya Satranç Günü'nün bu yıl 55'incisi kutlanmaya hazırlanılırken, AA muhabiri tarihin en gizemli satranç oyuncusu "The Turk", yani "Türk"ün hikayesini derledi.
Tarihi en az 4 bin yıl öncesi Mısır'ına dayandığı rivayet edilen, bugünkü ismiyle ise ilk kez milattan sonra 3-4. yüzyılda Hindistan'da "Çaturanga" adıyla oynanmaya başlayan satranç, dünya çapında milyonların ilgiyle oynadığı bir oyun.
Satrancın en iyilerini belirlemek için her yıl düzenlenen dünya şampiyonalarında birincilik kürsüsüne çıkan oyuncular arasında olmasa da "Türk" adı aslında satranç tarihinin en gizemli ve ilgi uyandıran hikayesinde yaşıyor.
Tarihteki ilk satranç otomatı olan makinenin adı "The Turk", yani "Türk"tü. 1734-1804 yılları arasında yaşayan Macar mucit Johann Wolfgang Ritter von Kempelen de Pazmand tarafından geliştirilen otomat, üzerinde sarıklı ve bıyıklı bir Türk figürü oturtulmuş, 120 santim uzunluğunda, 105 santim genişliğinde ve 60 santim yüksekliğinde akçaağaçtan yapılmış bir mekanizmaydı.
Kempelen'in 1769'da yapımına başladığı otomat ilk maçını Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa için yapmıştı. Otomat kurulduktan sonra karşısında oturan gönüllü ile satranç maçı yapan "Türk", oyun sırasında başını hareket ettiriyor, tıpkı bir sonraki hamlesini hesaplayan gerçek bir oyuncu gibi gözlerini oynatabiliyordu.
Her ne kadar bir otomat olsa da "Türk" iyi bir satranç oyuncusuydu. Öyle ki ünü hızla yayılınca Napolyon Bonapart ve Benjamin Franklin ile de maçlar yapmış ve bu maçlarını kazanmıştı.
Edgar Allan Poe da "Türk"ü yazdı
"Türk"ün çalışma mekanizması sırrını hep korudu. Otomatın nasıl çalıştığına dair sorular ise yanıtsız kaldı. Mekanizmanın çalışma prensiplerine dair ortaya pek çok tez atıldı. Bu tezlerden bazıları "Türk"ün içinde bir çocuk ya da bir satranç ustasının oturduğu yönündeydi. Bu teze göre bir otomata karşı oynadığını düşünen oyuncular, aslında bir satranç ustasıyla maç yapıyorlardı.
Bir başka tez ise her taşın altında bir mıknatısın olduğu ve hamlelerin yine usta satranç oyuncusunun oynadığı tahtaya yansıtıldığı yönündeydi. Hatta dönemin usta satranç oyuncularından bazılarının "Türk"ün içinde oynayan isim olduğu yönünde iddialar da ortaya atıldı.
"Türk"ün sırrını çözmek için kafa yoranlardan birisi de ünlü Amerikalı şair ve yazar Edgar Allan Poe'ydu. Poe, "Maelzel's Chess" adlı yazısında otomatı, "Akçaağaç ağacından olduğu anlaşılan büyük bir kutunun yanında, bağdaş kurmuş şekilde Türk gibi oturan bir figür görülmektedir." diye tanımlamıştı. Poe yazısında "Türk"ün çalışma prensiplerine ilişkin tahminlerine de yer vermişti.
"Türk" bir yangında yok oldu
Kempelen'in ölümünden sonra otomat oğlu tarafından, metronomun mucidi Johann Maelzel'e satıldı. Maelzel'in girişimleriyle otomat 1817-1837 yılları arasında tüm Avrupa ve ABD'de "turneye" çıktı.
Maelzel'in vefatının ardından bu kez de Edgar Allan Poe'nun doktoru John Kearsley Mitchell "Türk"ü satın aldı ancak eskisi kadar ilgi görmeyen otomatı Philedelphia'daki bir müzeye bağışladı.
"Türk" 5 Temmuz 1854'te Philadelphia'da Ulusal Tiyatro'da başlayıp müzeye sıçrayan bir yangında sırlarıyla birlikte kül oldu. Tıpkı mekanizmanın nasıl çalıştığı gibi neden tarihin ilk satranç otomatına "Türk" adının verildiği sorusu da yanıtsız kaldı.
"Türk"ün son sahibi Michell'in oğlu Silas Michell bu durumu şu sözlerle anlatmıştı:
"Hiçbir zaman Türk'ünki gibi bir sır tutulmadı. Kısmen, birçok kez tahminlerde bulunuldu ama hiçbirisi bu eğlenceli bulmacayı çözemedi.
17 Nisan 2019 Çarşamba
Satranç (Stefan Zweig) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili
Kitabın Adı : Satranç
Kitabın Yazarı : Stefan Zweig
Kitabın Konusu :
New York’tan Buenos’e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’e, ücret karşılığı bir parti satranç oynamayı önerir. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı Dr.B oyun sırasında kendini tutamayıp onların oyununa karışınca, şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine.
Kitabın Özeti :
Hikaye New York’tan Buenos Aires’e yolculuk yapan bir deniz vapurunda yaşanır. Bir grup yolcu gemideki kurgusal satranç şampiyonu Mirko Czentovic’i satranç maçına davet ederler. İlk satranç maçını beklendiği gibi rahatlıkla şampiyon kazanır. Yine kaybedilmekte olan rövanş partisinin ortasında, oyuna Dr B. adında bir başka yolcu daha katılır ve satranç maçı beraberlik ile biter. Bunun üzerine yolcular tarafından Czentovic ile Dr.B arasında bir müsabaka organize edilir. Müsabaka başlamadan Dr B. kitapta hikâyeyi anlatana satrancı nasıl öğrendiğini bildirir.
Gestapo tarafından bir otel odasında aylarca hücre hapsine kapatılmışken, bir sorgulama öncesi bekletildiği odanın duvarında asılan montun cebindeki satranç kitabını çalmayı başarmıştır. Kitaptaki kaydedilmiş oyunları satranç tahtası olmadan kendi kafasında oynamaya baslar. Satranç hücrede sıkıntıdan çıldırmak üzere olan Dr. B’nin hayatını kurtarmıştır. Ancak zamanla ölü nokta dediği kitaptaki bütün oyunları ezbere öğrendikten sonra, kitabı çalmadan önce hücredeki sıkıntıdan yıprandığı konumuna tekrar düşer.
Satranç tahtası ve taşları yoktur, ancak, önce ekmek içinden yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle belleğinde oynayarak kurumsal bir satranç ustası olup çikar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizlerine beyin ağrılarına yakalanır. Bunun üzerine kafasında yeni partiler icat eder ve şizofrenik tarzda partileri sinir krizi geçirene dek kendi kendine karşı oynamaya başlar. Sonunda hapisten salıverilmiştir. Gemide satranç şampiyonuna karşı ilk müsabakayı kazanır. Dr.B bütün şampiyonların partilerini ezbere bildiğinden Czentovic’in oynayacağı oyunları önceden hesaplıyordur. İkinci müsabaka sırasında Czentovic, karşısındakinin zamanla huzursuzlaştığını fark edince özenle yavaş oynamaya başlar ve Dr.B yine kriz geçirince parti yarıda kalır.
Hikaye New York’tan Buenos Aires’e yolculuk yapan bir deniz vapurunda yaşanır. Bir grup yolcu gemideki kurgusal satranç şampiyonu Mirko Czentovic’i satranç maçına davet ederler. İlk satranç maçını beklendiği gibi rahatlıkla şampiyon kazanır. Yine kaybedilmekte olan rövanş partisinin ortasında, oyuna Dr B. adında bir başka yolcu daha katılır ve satranç maçı beraberlik ile biter. Bunun üzerine yolcular tarafından Czentovic ile Dr.B arasında bir müsabaka organize edilir. Müsabaka başlamadan Dr B. kitapta hikâyeyi anlatana satrancı nasıl öğrendiğini bildirir.
Gestapo tarafından bir otel odasında aylarca hücre hapsine kapatılmışken, bir sorgulama öncesi bekletildiği odanın duvarında asılan montun cebindeki satranç kitabını çalmayı başarmıştır. Kitaptaki kaydedilmiş oyunları satranç tahtası olmadan kendi kafasında oynamaya baslar. Satranç hücrede sıkıntıdan çıldırmak üzere olan Dr. B’nin hayatını kurtarmıştır. Ancak zamanla ölü nokta dediği kitaptaki bütün oyunları ezbere öğrendikten sonra, kitabı çalmadan önce hücredeki sıkıntıdan yıprandığı konumuna tekrar düşer.
Satranç tahtası ve taşları yoktur, ancak, önce ekmek içinden yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle belleğinde oynayarak kurumsal bir satranç ustası olup çikar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizlerine beyin ağrılarına yakalanır. Bunun üzerine kafasında yeni partiler icat eder ve şizofrenik tarzda partileri sinir krizi geçirene dek kendi kendine karşı oynamaya başlar. Sonunda hapisten salıverilmiştir. Gemide satranç şampiyonuna karşı ilk müsabakayı kazanır. Dr.B bütün şampiyonların partilerini ezbere bildiğinden Czentovic’in oynayacağı oyunları önceden hesaplıyordur. İkinci müsabaka sırasında Czentovic, karşısındakinin zamanla huzursuzlaştığını fark edince özenle yavaş oynamaya başlar ve Dr.B yine kriz geçirince parti yarıda kalır.
16 Eylül 2017 Cumartesi
Dahi Doğuştan Mı Olunur Yoksa Sonradan Mı? Polgar Kardeşler Bir Başarı Hikayesi
İlginç bir başarı hikayesi: Polgar Kardeşler
Suzan Polgar dünyayı farklı algılıyor. O bir dahinin beynine sahip. Ancak Suzan doğuştan bir deha değil bunu geçirdiği sıradışı çocukluk sayesinde kazandı. O sıradan bir çocuğun bir dahiye dönüştürülebileceğinin canlı bir ispatı aslında. Onun beynini ve düşünüş biçimin anlamak suretiyle kendi beyinlerimizin sınırlarını geliştirebiliriz belki de…
Suzan, her üçü de satranç tarihinin büyük isimleri arasında olan Polgar kardeşlerin en büyüğü. Onların bu inanılmaz başarıları, babaları Laszlo Polgar’ın yaptığı bir deneye dayanıyor aslında.
Macaristan’da yaşayan pedagojik psikolog Laszlo Polgar’ın ilk kızı olan Suzan 1969 yılında doğduğunda babasının bir teorisi vardı. Ona göre “Dahiler doğmaz, yaratılır”dı. Bu tezini savunurken de Mozart’ı örnek gösteriyordu sonuçta Mozart’ın daha 5 yaşında müzik konusunda gösterdiği başarısı Mozart gibi bir müzisyen olan ve oğlunu sistematik olarak yetiştiren babasının eseriydi. Ona göre birçok çocuk kapasitesinin çok altında yetiştiriliyordu ve okula devam ederek bu kapasitenin arttırılması imkanı yoktu. Bir deney yapmaya karar verdi kızı üzerinde. Öncelikle kızını bir matematikçi olarak yetiştirmeyi düşündü ancak Suzan bir gün evde bir satranç tahtası bulup bunun hakkında ailesine sorular sormaya başlayınca baba Polgar satrançta karar kıldı.
Satrancı sadece hobi olarak oynayan baba, bilgisinin bu proje için yeterli olmayacağını düşündüğünden önce kendisini bu konuda yetiştirdi. Susan, henüz daha dört yaşına basmadan babası ile satranç çalışmalarına başladı.
Susan ilk turnuvasına beş yaşında girdi ve dönemin önemli tabularından birini de alt itti. 1970’li yıllarda satranç dünyası erkek egemenliği altındaydı ve bu oyunun kadınlara dönük olmadığına dair yaygın bir inanış vardı. Ancak 10 maçın hepsini kazanarak bu tabunun yıkılması için ilk adımları atmaya başlamıştı aslında. Bu esnada Polgar ailesine 1974 yılında ikinci çocukları Sofya ve 1976’da son kızları Judit katıldı. Baba Polgar onların satranç eğitimlerine beş yaşına kadar başlamasa da Susan ile çalışmalarına devam ederken diğer iki kız kardeş de bu ortamda büyümeye başladı…
Susan, 1991 yılında büyük usta oldu. 1996-1999 yılları arasında ise Dünya Kadınlar Şampiyonu ünvanını elde etti. İkinci kız kardeş Sofya, henüz beş yaşındayken 11 yaş kızlarda Macaristan şampiyonu olarak başlar satranç kariyerine. 1986 yılında 14 Yaş Kızlar Dünya Şampiyonu olan Sofya olimpiyatlarda da birçok madalya sahibi olur. Sofya’nın en büyük başarısı ise Roma’da en iyi erkek satranç sporcuları arasında sekiz oyun üst üste kazanmasıdır.
En küçük kardeş Judit, 1988 yılında Dünya 12 Yaş Genel Kategori Şampiyonu olarak ilk rekorunu kırar. 1989 yılında dünyada en iyi yüz sporcu arasına giren Judit, 1991 yılında da yeni bir rekor kırarak tarihteki en genç büyük usta ünvanını elde eder. 2005 yılında dünyada en iyi sekiz numaralı sporcu olarak kariyerinin en parlak dönemini yaşar.
Peki bu üç satranç dehası kardeşin sırrı nedir? Gerçekten babalarının savunduğu gibi çalışmayla dahi mi olmuşlardı?
Satranç oyunu gibi süregelen bir görev beynin ön kısmında, ön bellek adı verilen bir bölgede işlenmektedir. Buradaki nöronlar gerekli bilgileri bağlantılar oluşturarak kaydederler. Ancak bu bağlantılar kısa sürede kaybolur. Yani ön bellek geçici bir not defteri gibi çalışır ve sadece yaklaşık 7 değişik bilgi saklayabilir. Bu nedenle 7 basamaklı bir telefon numarası aklımızda tutabildiğimiz maksimum bilgidir. Suzan’ın bu inanılmaz hafıza becerisinin temelinde gördüğü taşları akılda gruplayarak tutması yatıyor. Siyahlar, beyazlar, piyonlar vb…
Çocukluğunda itibaren Suzan binlerce kitap okuyup, binlerce hamle incelediği için satranç oyununun tüm ihtimallerini neredeyse beynine kazımıştı. 10 yaşındaki bir çocuk yaklaşık 10 bin kelime bilir, oysa Suzan 10 yaşındayken 100 bin satranç grubunu öğrenmeye çalışıyordu. Bu işlem onun beyninin fiziksel olarak değişmesini sağladı.
Polgar’ların başarısının temelinde örüntü tanıma yatıyordu. Yani herhangi bir satranç oyunu esnasında Polgar’lar rakiplerinin tersine oyunda muhakeme yürütmüyor, sezgisel hareket ediyorlardı. Herkesin dakikalar, bazen saatlerce süren muhakeme sonunda yapabildiği bir hamleyi, Polgar’lar hiç düşünmeden yapabiliyorlardı ve üstelik sonunda oyunu da kazanıyorlardı. Onlar satranç oynarken, beyinlerinde kullanılan kısım, hepimizin yüz tanırken kullandığı kısımla aynıydı. Yani Polgar’lar herkes nasıl tanıdıklarının yüzünü bilebiliyorsa, herhangi bir satranç oyununda karşılarına çıkan durumları “önceden tanıyorlardı”.
Kısacası yıllar süren çalışma Polgar kardeşlerin beyinlerini değiştirmiş. Bu da aslında babasının deha doğulmaz, deha olunur teorisini kanıtlayan bir durum.
21 yaşındayken Suzan satranç ustası ünvanını kazandı. Yaklaşık 600 erkek arasındaki ilk kadın oldu. En küçük kızkardeşi Judit ablasının izini takip etti, şu anda adı dünyanın en iyi 15 erkek oyuncusu ile birlikte anılıyor. Polgar kardeşlerinde etkisi ile günümüzde satranç şampiyonalarında artık kadınlar, erkeklerle eşit şartlar altında yarışıyorlar.
Anlaşılan o ki yaptığımız şey her ne olursa olsun eğer aklımızı tamamen ona verirsek ve gerçekten istersek başarılı olmak mümkün.
Matematiksel
2 Kasım 2016 Çarşamba
Satranç Oyunu İçin 70 Altın Öğüt
1- Yaptığınız her hamlenin bir amacı olsun.
2- Mantıklı olmak şartıyla merkez piyonlarını iki kare sür.
3- Rakibin oynadığı taşın gidebileceği yerlere iyi bak.
4- Merkezi piyonlar ile ele geçirmeye çalış.
5- Merkezi elde tutmak için savaş ve koru.
6- Açılışta mümkün olduğunca az piyon hamlesi yaparak gelişimini tamamla..
7- Farklı bir açılış denemediğin sürece açılışta sadece merkez piyonlarını oyna.
8- Rakibin bütün tehditlerine yanıt bul. Bunu yaparken kendi konumunu geliştir ve karşı tehdit yap.
9- Değiş tokuşlarda en azından verdiğin kadar al.
10- Gereksiz yere şah çekme. Anlamı varsa şah çek.
11- İnisiyatifi ele almaya çalış, zaten varsa koru.
12- Değiş tokuşlarda başka bir geçerli nedeni yoksa en değersiz taş ile almaya başla.
13- Kayıpları en aza indir. Taş kaybediyorsan mümkün olduğunca az kaybetmeye çalış.
14- Taş kaybediyorsan karşılığında olabildiğince çok taş almaya çalış.
15- Hata yaparsan oyundan kopma. Rakip avantaj elde ettikten sonra gevşeyip senin kurtulmana imkan verebilir.
16- Oyunu kaybetmek üzere değilsen sakın rakip görmez diye riskli hamle yapma.
17- Oyunu kaybetmek üzereysen getirisi fazla ise riskli oynayabilirsin.
18- Geçerli bir nedeni yoksa taşlarını feda etme.
19-Eğer rakibin taş fedasını kabul etmek veya etmemek konusunda kararsız kaldıysan taşı al.
20- Rakibin her hamlesinin amacını anlamaya çalışın.
21- Rakibin hamlesini anlayamadıysan bir amaç taşımadığını varsay.
22- Girişken ama amaçlı oyna.
23- Gereksiz değiş tokuştan kaçın.
24- Rakibin çifte tehditlerine dikkat et.
25- Çok sayıda taş ile hücum et, bir iki taşla hücum etme.
26- Dikkatsiz piyon hamleleri yama.
27- Rakibin stilini biliyorsan bundan yararlan.
28- Rakibin hamlelerini göz ardı etme.
29- Fillerinizi piyonlar ile önlerini kapamadan önce geliştirmeye çalışın.
30- Özellikle atları mümkün olduğunca çabuk merkeze konumlandırın.
31- Açık hatları kale ve vezir ile le geçirin.
32- Bir sakıncası yok ise erken rok atın.
33- Eğer açılış için gerekli değilse veziri erken oynamayın.
34- Avantajlı değiş tokuşlar ile gelişmeye çalışın.
35- Taşlarınızı amaçlı bir şekilde geliştirin, anlamsızca taşları ileri sürmeyin.
36- Açılışta bir nedeni yosa aynı taşı iki defa oynamayın.
37- Her dafasında farklı bir taş oynayarak gelişiminizi farklı taşlar ile tamamlayın.
38- Taşları geliştirirken tehditlerde oluşturmaya çalışın.
39- Anlamsız ve gereksiz tehditler ile hamle ve zaman kaybetmeyin.
40- Piyon hamlelerinden sonra önce atları, sonra filleri, daha sonra diğer taşları geliştirin.
41- Gelişim avantajınız varsa hucüm edin, rakibin taş geliştirmesine imkan tanımayın.
42- Taşlarınıza olabildiğince alan açmaya çalışın.
43- Rakibin rok atmasına engel olmaya çalışın.
44- Rakibin taşlarını açmaza alın.
45- Kendi taşlarınızın rakip tarafından açmaza alınmasına dikkat edin.
46- Rakip taşınızı açmaza aldıysa en kısa zamanda açmazdan çıkın.
47- Rok attıktan sonra mecbur kalmadıkça şahın önündeki piyonları oynamayın.
48- Rakip şaha hücum etmek için zayıf kareler tespit edin.
49- Rakibin sizin filinizle aynı renk karelerde hareket eden fili yoksa (karşıtsız fil) bu filinizle hücum geliştirin.
50- Hücum eden taşlarını diğer taşların ile detekle.
51- Oyun içinde çatal hamlelerini araştır ve kaçırma.
52- Oyun içinde şiş hamlelerini araştır ve kaçırma.
53- Rakibin çatal ve şiş hamlelerine gelmemek için dikkatli ol.
54- Hücumlarda rakip şaha çifte şah çekmeye çalış.
55- Aşırı güçlü durumdayken rakibin kalan taş hareketlerine, şahın hareketlerine dikkat et. Rakibin oynayacak yeri kalmadığı için oyun pat bitmesin. Mümkün olduğunca şah çek.
56- Oyunu analiz et. Açık oyun mu, kapalı oyun mu irdele.
57- Açık oyunlarda fillerini koru atları değiştir, kapalı oyunlarda atları koru filleri değiştir.
58- Fillerini etkin hale getirmek için piyonlarını diğer renge hareket ettir.
59- Kalelerini ve gerekirse vezirini arka arkaya getirerek batarya oluştur.
60- Sıkışık durumdaysan değiş tokuşlarla oyununu açmaya çalış.
61- Eğer taş gelişiminde rakibinden geri isen oyunu özellikle merkezi kapalı tut.
62- Taş olarak öndeysen karşılıklı değiş tokuşlar yap.
63- Rakip hücum yapıyorsa ve zor durumda kalıyorsan değiş tokuş yaparak kurtulmaya çalış.
64- Taş olarak geri isen değiş tokuşlardan kaçın.
65- Hücum yapıyorsan gereksiz değiş tokuş yapma.
66- Planını rakibe hissettirmeyecek hamleler yap. Asıl hamleni sona sakla.
67- Küçük avantajlar elde etmeye çalış. Tek bir avantaj oyunu kazandırmaya yetmeye bilir ama bir kaç avantaj oyunu kazanmanı sağlayabilir.
68- Yedinci yatayı ele geçirip rakibin şahını son kareye hapset.
69- Bir plan yap ve uygula, gerekmedikçe planına sadık kal.
70- Etkin olmayan sıkışık taşlarını rakibin etkin taşlarıyla değiş tokuş yap.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı
Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...
-
Cep telefonu ve tablet şarj cihazlarında USB kablolarla sık sık karşılaşıyoruz ve kullanıyoruz. Aynı zamanda bu cihazlara ve bilgisayarl...
-
Kitabın Adı : Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe Kitabın Yazarı : Paola Peretti Kitap Hakkında Bilgi : Yazarın kendi yaşam hikâyesinden esinl...