Bekir Develi'nin programında gazeteci Erem Şentürk'ün anlattığı başından geçen muhteşem hikaye videosunu izlemek için yukarıdaki videoyu izleyiniz.
Tam metroya bineceğim, bir tane yaşlı amca makinenin önünde panik yapmış dolduramıyor kartı.
Arkasında birkaç tane genç birikmiş bağırıyor amcaya “hadi be n’apıyosun, flört mü ediyosun makineyle” ben bunu duyunca delirdim, n’apıyosunuz ya dedim, gittim amcaya yardım etmeye.
Canım amcam sen ne istiyorsun dedim, kartım yok dedi.
Ben ona sordum kart mı yükleyeceksin, kart mı alacaksın? Benim kartım yok dedi, çok basit dedim şöyle çözeceğiz seninle meseleyi. 10 lirayı koyduk makineye, doldurduk kartını, 4 lira para üstünü de aldık, dedim al istediğin yere git bununla. Ama yarın mutlaka İETT’ye başvuru yap senin yaşına bedava ulaşım dedim, sen niye kartla falan uğraşıyorsun?
Neyse ben de doldurdum kendi kartımı turnikenin önüne geldim, tam turnikeden geçeceğim aa baktım amca orada bekliyor hala, amca niye binmedin? Dedim…
Yavrum adres soracaktım bunlar bana bağırırlar diye korktum soramadım, seni bekledim dedi, olur mu öyle şey amcam dedim, nereye gidecektin sen diye sordum, Üsküdar’a dedi. Amca Kirazlı’dayız karşı kıtada o, sen buraya nasıl geldin çok uzak dedim. Kafasını eğdi, dur dedim anlattım ona: Buradan iki kat aşağı in, Yenikapı yönüne bin, Yenikapı’da in sarı çizgiyi takip et Marmaray’a bin oradan 2 durak sonra Üsküdar Marmaray’dasın dedim. Amca hiçbir şey anlamamış, Japon balığı gibi mahzun mahzun bakıyor bana, anlamamış durumu.
Baktım anlayacak gibi de değil, amca gel gidiyoruz dedim, atladık metroya gidiyoruz Üsküdar’a doğru.
İlk durakta binmişiz, güzel güzel oturmuşuz muhabbet olsun diye amcaya nerelisin diye sordum.
Malatya dedi. Var mı kayısı bahçesi filan dedim, yavrum ben emekli ağır ceza hakimiyim dedi… Aboov dedim içinden, sen onca insana 30 sene, 40 sene, 100 sene, müebbet hapis cezası dağıt, sonra gel metroda kartı şaşır, gideceğin yeri şaşır, kaybol…
Sonra amca dedim Malatya’dan İstanbul’a neyle geldin, uçakla mı otobüsle mi?
Amca dedi ki hatırlamıyorum. Dedim amca valizlerin nerede? 3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı nerde dedi. Telefon nerede dedim, nerede? Dedi. O an anladım ki amca demans hastası.
Demans gerizekalı olmak değil, aklını yitirmek demek değil. Zekan yerinde, her şeyin normal; demans hastasını evlendirsen çocuğu olur, kıyafetin, yemeğin en güzelini seçer alır tek problemi var kişisel tarihini yitirmiş.
Peki kimlik yanında mı, yanında bastık amcayla Üsküdar’a gittik.
Amcanın aklında tek cümle var “Baba seni Üsküdar Marmaray’da bekliyorum”, aklında kalan tek şey bu. Amca oğlun seni kesin Üsküdar Marmaray’da bekliyor mu? Bekliyor. Kesin mi? Kesin. İndik Üsküdar’da oturduk bekliyoruz gelen giden yok, bekle Allah bekle kimse yok. O kadar bekledik ki sonunda Marmaray kepenkleri indirdi. Amcayla yakında bir yerde oturduk, amcadan kimliğini aldım, Ankara’da bir tanıdığı aradım dedim böyle böyle kimdir bu yakını vs. bir numara bulur musun? Sağ olsun yardımcı oldu bir telefon numarası geldi.
Demans gerizekalı olmak değil, aklını yitirmek demek değil. Zekan yerinde, her şeyin normal; demans hastasını evlendirsen çocuğu olur, kıyafetin, yemeğin en güzelini seçer alır tek problemi var kişisel tarihini yitirmiş.
Peki kimlik yanında mı, yanında bastık amcayla Üsküdar’a gittik.
Amcanın aklında tek cümle var “Baba seni Üsküdar Marmaray’da bekliyorum”, aklında kalan tek şey bu. Amca oğlun seni kesin Üsküdar Marmaray’da bekliyor mu? Bekliyor. Kesin mi? Kesin. İndik Üsküdar’da oturduk bekliyoruz gelen giden yok, bekle Allah bekle kimse yok. O kadar bekledik ki sonunda Marmaray kepenkleri indirdi. Amcayla yakında bir yerde oturduk, amcadan kimliğini aldım, Ankara’da bir tanıdığı aradım dedim böyle böyle kimdir bu yakını vs. bir numara bulur musun? Sağ olsun yardımcı oldu bir telefon numarası geldi.
Harbiden Malatyalıymış amca, telefonu aradım bir kadıncağız açtı, dedim gece gece rahatsız ettim ama…
Ben daha lafa başlar başlamaz Üsküdar Marmaray’da mısınız dedi? Evet dedim, meğer biliyormuş kadın. Size eniştemin telefon numarasını vereyim onu arar mısınız dedi, tabii dedim aldım numarayı aradım enişteyi. Dedim gece vakti rahatsız ediyorum ama… Hemen Üsküdar Marmaray’da mısınız dedi evet dedim. Galiba bunu herkes biliyor, böyle bir şey var galiba İstanbul’da bir ben bilmiyorum diye düşündüm.
Derken neyse enişte geldi birazdan amcayı almaya.
Ben hemen başladım azarlamaya; demans hastası bu adam niye tek başına salıyorsunuz dışarı? Bu adamı dışarı salmakla 3 yaşında çocuğu salmak aynı şey! Ne biçim oğlu var ki bunun “baba gel seni Marmaray’da bekliyorum” diyor?
Enişte bana sarıldı ve “abi babanın oğlu polisti 3 yıl önce şehit oldu! Ve oğluyla son telefon görüşmesinde “baba seni Üsküdar Marmaray’da seni bekliyorum” Demişti, her şeyi unuttu onu unutmuyor, arada evden kaçıp buraya geliyor.
Dizlerimin bağı çözüldü. Kaldım öylece neyse onlar gitti kafamda cümleler uçuşuyor. İki şey düşündüm: Birincisi belki dedim amcanın oğlu gerçekten de oraya geliyor ama biz göremiyoruz.
İkincisi ve daha beterini söyleyeyim, demans hastalığı bizim de hastalığımız toplum olarak…
Tarih bilmediğimiz için aynı o amcanın metroda kaybolması gibi millet olarak sağa sola savrulup duruyor olabiliriz. Evet, en güzel kıyafetleri giyiyor, en güzel yemekleri yiyor, oyunlarda en yüksek puanları alabiliyoruz, ama bunlar bizim canlı olduğumuzun alametleri, hayatta olduğumuzun değil…
Erem Şentürk