8 Ocak 2019 Salı

Şanlıurfa'lı Hamalın Elektrik Çarpmasından Sonra Kafası Matematiğe Çalışmaya Başladı ve Sayısalcı Oldu


Sözelciydi sayısalcı oldu: Bana elektrik çarptıktan sonra kafam çalışmaya başladı

Şanlıurfa’da hamal olarak çalıştığı sırada elektrik akımına kapılan 19 yaşındaki genç Abdüsselam Çiçekçi, hayatının tamamen değiştiğini söyledi. Sözelci olduğunu belirten Çiçekçi, "Bana elektrik çarptıktan sonra kafam çalışmaya başladı. Ondan sonra matematiğe yöneldim. Bu sanayi elektriği 38 bin volttur. Bana sahip çıkmalarını istiyorum. Dünyayı alt üst edebilecek bir projem var. 8 yıldır bu projenin üzerinde çalışıyorum" diyerek yetkililerden destek istedi.

Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesinde yaşayan 19 yaşındaki Abdüsselam Çiçekçi, babasına ait tahıl ürünleri işletmesinde hamal olarak çalıştığı sırada yüksek voltajlı elektrik akımına kapıldı. Akıma kapılarak yaralanan Çiçekçi, yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı. 

Yaklaşık bir haftalık tedavisinin ardından normal hayatına devam eden genç, hayatının tamamen değiştiğini belirterek, sözel öğrencisi olmasına rağmen daha önce hiç ilgilenmediği matematikle uğraşmaya başladığını söyledi. 

Matematik aşığı olmaya başladığını aktaran Çiçekçi, matematik teorisi ile ilgili yaptığı çalışmalarının hayata geçirilmesi için yetkililerden destek istedi.

“Hafta sonları günde 17 saat babamın iş yerinde çalışıyorum. 2016 yılının 12 Eylül Pazar günü bana elektrik çarptı. Tam 38 bin volt. Elektrik çarptıktan sonra tamamen matematiğe yöneldim. Hem iş yerinde hamallık yapıyorum hem de matematik teorisiyle uğraşıyorum. 3 yıl boyunca yapmış olduğum çalışmalardan sonra büyük bir matematik teorisi buldum. İspatını da matematik uzmanlarıyla birlikte yaptık, noterde tasdikledik. Daha sonra Gaziantep'e de gittim, oradaki profesörlerle konuştum. Bu teori daha önce bulunmuş mu bulunmamış mı diye soruşturdum. Bulunmamış.

Bana elektrik çarptıktan sonra kafam çalışmaya başladı.

Bu sanayi elektriği 38 bin volttur. Bana çarptıktan sonra benim hayatım tamamen değişti. Ondan sonra matematiğe yöneldim. Ajitasyon yapmak istemiyorum, sadece bana sahip çıkmalarını istiyorum. Benim büyük bir projem daha var. Dünyayı alt üst edebilecek bir projem var. 8 yıldır bu projenin üzerinde çalışıyorum. Bu projeyi benden başka hiçbir insanoğlu bilmiyor. Bu projeyi gerçekleştirmek için devletten yardım istiyorum."

Oğlumun hayatı elektrik çarpmasından sonra değişti

Baba Cezayir Çiçekçi ise oğlunun elektrik akımına kapılmasının ardından matematikle uğraşmaya başladığını belirterek, “Oğlum Abdüsselam Çiçekçi 3 yıl önce elektrik akımına kapıldı. Elektrik çarpmasından sonra bizim hesap makinesi ile yaptığımız hesapları oğlum kafadan yapmaya başladı. Biz makine kullanmadan oğlum hesap bu kadardır, diyor. Elektrik çarpmasından sonra hayatı tamamen değişerek matematiğe yöneldi” şeklinde konuştu.

22 Aralık 2018 Cumartesi

Çoban Hüseyin - Çarpıcı Eğitim Hikayesi, Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz Sesli Komut Muciti


Hikaye 1936 yılında Denizli´nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor.

Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.

Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin...

Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını isterler. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdır ki... Okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanır...

Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi eline almayı kabul etmez...

Öğretmenler bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sorar...

12 diye cevap verir ve ekler: 3 yaşımda annemi kaybettim, 11´imde de babamı...

Hüseyin ile süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun aslında çok zeki olduğunun farkına varırlar. Mutlaka okuması gerektiğini tembih ederler...

Hüseyin, karşılaştığı öğretmenlerin verdiği destek ve heyecanla Denizli’de parasız yatılı okumaya başlar.

Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir. Hüseyin kitabı bir gecede bitirir.

Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, "Bu kitapta eksiklik var” der...

Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, Görecelilik Teorisi hakkındadır. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir Hüseyin.

Fen öğretmeni konuyu İTÜ´nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hocadan şu yanıt gelir: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği´ne gelsin”

Ve Hüseyin mezun olunca İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği´ne gider. Denizlili öksüz ve yetim çoban Hüseyin, orada da birtakım çalışmalar yapar ve çalışmalarını hocaları anlayamaz. Hocalarından biri, "Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston´daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü´nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir´ deyip mektupla ona gönderir.

Prof. Morse’dan da şöyle bir cevap gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin”

Yıl 1952... Hüseyin yüksek elektrik mühendisi olmuştur. Anne baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapar ve toplanan parayla Hüseyin Amerika´ya giden bir gemiye bindirilir.

Hüseyin, MIT’te Prof Morse’un karşısına geçer. Morse, Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına “Write on the blackboard” der. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazar ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılır.

MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkar. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırır. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması veremeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” der.

Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton Üniversitesi´ne gider. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile birlikte çalışır.

Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür. Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar.

1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.

Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölür ve Einstein’in kuramına karşı Yılmaz kütle çekim kuramı da literatüre girer. 27 Ocak 2013´te ise ABD´de vefat eder.

Bugün dünyada çok popüler olarak kullanınan Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz´dır.

Hikayenin Amerika'da bitmesi ve büyük bir değerimizi beyin göçü olarak kaptırmak üzücü....

17 Aralık 2018 Pazartesi

Milli Eğitim Bakanlığı MEB 2018 LGS (Liselere Giriş Sınavı) Raporu Yayınlandı


MEB tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen 2018 Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınavın sonuçlarına göre öğrencilerin performansını içeren değerlendirme raporu hazırlandı. Rapora göre öğrenciler en yüksek ortalama Türkçe ve en düşük ortalama Matematik testinde yapıldı.

Buna göre, okul başarı puanı ile merkezi sınav puanları arasında güçlü ve pozitif bir ilişki saptandı. Bakanlığın, Eğitim Analiz ve Değerlendirme Raporları Serisinin üçüncüsü olan "2018 Liselere Geçiş Sistemi-Merkezi Yerleştirme ile Yerleşen Öğrencilerin Performansı"nda öğrencilerin sınavdaki durumlarına ilişkin detaylı analizler yapıldı. Raporda, verilere dayalı olarak sınav süreçlerinin iyileştirilmesi için atılacak adımlara da yer verildi.

MEZUNLARIN YÜZDE 81'İ SINAVA GİRDİ...

2017-2018 eğitim öğretim yılında 8'inci sınıftan toplam 1 milyon 192 bin 799 öğrenci mezun oldu. 2 Haziran'da LGS kapsamında yapılan merkezi sınava 1 milyon 9 bin 260 öğrenci başvurdu, bu öğrencilerin 971 bin 657'si sınava katıldı. Mezunların yüzde 81,46'sının sınava katılması, öğrencilerin sınava talebinin yoğun olduğunun göstergesi olarak yorumlandı.

Sınavda öğrencilere sözel bölümde Türkçe, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Yabancı Dil testlerinde toplam 50 soru soruldu ve 75 dakika cevaplama süresi, sayısal bölümde ise matematik ve fen bilimleri testlerinde toplam 40 soru için toplam 60 dakika süre verildi.

EN YÜKSEK TÜRKÇE, EN DÜŞÜK MATEMATİK... 

Sınav sonucuna göre, merkezi olarak yerleştirilen öğrencilerin farklı testlerdeki performanslarını değerlendirmek için ortalama ham puanları incelendi. Buna göre 20 soruluk testler arasında öğrencilerin en yüksek başarıyı 16,48 ortalama ile Türkçe'de, en düşük başarıyı ise 6,99 ortalama ile matematik testinde gösterdiği ortaya çıktı.

SAYISALDA ORTALAMA 13.05... 

Sayısal bölümde yer alan fen bilimleri testinde de öğrencilerin görece yüksek başarı gösterdiği görüldü. Bu testte, öğrencilerin ortalaması 13,05 olarak belirlendi.

İNKILAP TARİHİ VE DİN KÜLTÜRÜ... 

Soru sayısı 10 olan testlerde hesaplanan ortalama ham puanların T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde 9,26 ortalama, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde 9,72 ortalama olduğu, bu durumun öğrencilerin oldukça başarılı olduklarını gösterdiği belirtildi.

YABANCI DİL TESTİNDE DURUM... 

İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca dillerinde uygulanan Yabancı Dil testinde elde edilen 7,78 ortalama ham puanın öğrencilerin bu testte de görece yüksek başarı gösterdiğine işaret ettiği belirtildi.

EN ÇOK BOŞ BIRAKILAN SORULAR... 

Soruların boş bırakılma düzeylerini belirlemek için her bir sorunun kitapçıktaki sırası dikkate alınarak soruları boş bırakan öğrencilerin oranları hesaplandı.

MATEMATİK YİNE ZİRVEDE!... 

Öğrenciler en çok yüzde 28,99 oran ile matematik testindeki soruları boş bıraktı. Matematiği yüzde 6,25 oran ile fen bilimleri testi, yüzde 4,42 oran ile yabancı dil testi izledi.

Sözel bölümde yer alan Türkçe, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testlerinde soruların boş bırakılma oran ortalamaları yüzde 2'nin altında kaldı. Özellikle matematik testinde ortalama ham puan ortalamasının görece düşük olmasının önemli nedenlerinden birisinin bu testte soruların boş bırakma oranlarının yüksekliği olduğu değerlendirildi.

KIZLAR MATEMATİK DIŞINDA DAHA BAŞARILI... 

Öğrencilerin testlerdeki ham puan ortalamalarının cinsiyete göre değişimi incelendi ve kız öğrencilerin ortalama puanlarının matematik dışındaki tüm testlerde erkek öğrencilerden daha yüksek olduğu belirlendi. Kız öğrencilerin erkek öğrencilerle kıyasla en başarılı oldukları testler Türkçe ve yabancı dil oldu. Ortalama ham puanları arasındaki farkın en düşük olduğu test ise matematik olarak belirlendi.

ANNE VE BABA EĞİTİMİ ARTTIKÇA... 

Raporda, anne ve baba eğitim düzeyi ile öğrencinin sınav puanları arasındaki ilişki de incelendi. Elde edilen sonuçlar, anne ve baba eğitim düzeyleri yükseldikçe ortalama merkezi sınav puanlarının da belirgin şekilde arttığını gösterdi. Anne eğitim düzeyi ilkokul olan öğrenciler ile lisansüstü olan öğrencilerin ortalama merkezi sınav puanları arasında 60 puandan fazla fark bulundu. Ortalama merkezi sınav puanları arasındaki benzer düzeyde fark, baba eğitim düzeylerinde de gözlendi.

OKUL BAŞARI PUANLARI... 

Öğrencilerin ortaokulda gösterdikleri akademik başarının bir göstergesi olan okul başarı puanları (OBP) ile merkezi sınav puanları arasındaki ilişki de raporda incelendi. İki puan türü arasındaki ilişkiyi incelemek için korelasyon katsayısı hesaplandı, OBP ile merkezi sınav puanları arasında güçlü ve pozitif bir ilişki bulundu.

OBP'lerin merkezi sınav puanına eklenmesi durumunda öğrencilerin başarı sıralamalarının nasıl değiştiğinin belirlenmesi için başarı sıralamasında ilk 1000, 1001-5000, 5001-10000, 10001-100000, 100001-500000 ve 500001 ve sonrası düzeylerinde bulunan öğrenciler üzerinde simülasyon çalışması gerçekleştirildi.

Çalışma sonucunda, OBP'lerin eklenmesi durumunda ve mevcut durumda öğrencilerin aynı başarı düzeylerinde bulunma oranlarının yüzde 95'in üzerinde olduğu belirlendi. Bu sonuç, OBP'lerin merkezi sınav puanının hesaplanmasında kullanılmasının başarı sıralarında büyük bir değişiklik oluşturmadığını gösterdi.

OKUL TÜRLERİNE GÖRE PUAN ORTALAMASI... 

Yerleşen öğrencilerin yüzde 83,97'si devlet okullarından, yüzde 16,03'ü ise özel okullardan mezun oldu. Devlet okullarından mezun olup yerleşen öğrencilerin sınav puanı ortalaması 339,94; özel okullardan mezun olup yerleşen öğrencilerin sınav puanı ortalaması ise 380,55 oldu.

Tüm lise türlerine, devlet okullarından merkezi olarak yerleşen öğrencilerin oranı, özel okullardan yerleşen öğrencilerin oranından daha yüksek oldu. Devlet okullarından mezun olan öğrencilerin yerleşme oranının yüzde 90'ın üzerinde olduğu lise türleri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Anadolu İmam Hatip Lisesi, özel okul mezunlarına ait yerleşme oranlarının en yüksek olduğu iki lise türünün Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi olduğu belirlendi.

ÖNERİLER...
Raporun öneriler bölümünde, boş bırakılma oranlarının düşürülmesi ve benimsenen yeni soru tipi yaklaşımlarının öğrenciler üzerinde zaman baskısı oluşturmaması için sınav süresinin iyileştirilmesinde fayda görüldüğüne dikkati çekildi.

Bu sonuçlar doğrultusunda, MEB'in sürenin arttırılması yönünde karar aldığı hatırlatıldı. Bakanlık, sayısal alan sınav oturumunda 60 dakika olan sürenin 20 dakika uzatılmasını kararlaştırmıştı. Buna göre, sınavın birinci bölümü 50 soruluk sözel alandan oluşacak ve 75 dakika süre verilecek. İkinci bölüm ise 40 soruluk sayısal alan testinden oluşacak ve 80 dakika süre tanınacak.Böylece öğrenciler, 2019'da yapılacak sınavda soru başına sözel bölümde 1,5 dakika ve sayısal bölümde 2 dakika cevaplama süresine sahip olacak.

Raporda ayrıca merkezi sınav puanına OBP'nin dahil edilmediği anımsatılarak, öğrencilerin sınav puanları ile OBP'lerin benzer değişimler gösterdiğinin tespit edildiği belirtildi. Bu nedenlerle öğrencilerin ortaokulda edindikleri becerilerin göstergesi olan OBP'nin sınav puanına dahil edilmesi önerildi.

Yürütücülüğünü Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer'in yaptığı Eğitim Analiz ve Değerlendirme Raporları serisinin üçüncüsü, Dr. Sadri Şensoy, Dr. Hande Tanberkan, Dr. H. Eren Suna, Emine Eroğlu ve Ümare Altun tarafından hazırlandı.

MEB'in hazırladığı raporun tam metni aşağıdaki linkte bulunmaktadır.

http://www.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2018_12/17094056_2018_lgs_rapor.pdf

2 Aralık 2018 Pazar

Facebook'ta İzlenen Video Cep Telefonu veya Bilgisayara Nasıl İndirilir?


Facebook'taki videoları indirip telefonunuza veya PC'nize kaydetmek oldukça kolay bir iş. Videoları telefonunuza indirirken uygulamalara ihtiyacınız olacak. PC'de ise herhangi bir ek programa ihtiyacınız yok.


Facebook'tan PC'ye Video İndirme


Videonun üzerine tıklayın ve "Show Video URL" seçeneğine tıklayın.

Video adresi, küçük bir kutucuk içerisinde ekrana gelecek. 

Bu adrese sağ tıklayarak kopyalayın.

www.fbdown.net adresini açın ve kopyaladığınız video adresini bu siteye yapıştırın.

Download düğmesine tıklayın ve videoyu indirmeye başlayın.

Not: Video indirme işlemi yerine video oyantılmaya başlarsa, videoya sağ tıklayıp "Farklı kaydet" seçeneğine tıklayarak videoyu dilediğiniz bir klasöre kaydedin.


PC'ler İçin Alternatif Bir Yöntem


İndirmek istediğiniz videoya sağ tıklayın ve "Copy URL" üzerine tıklayın.

Şimdi indirme adresinin ilk kısmını mbasic.facebook.com şeklinde değiştirin. 

Örneğin https://www.facebook.com/videolar/videos/......../adresini
https://mbasic.facebook.com/videolar/videos/........./ şeklinde değiştirin, yani www bölümünü mbasic ile değiştirin.

Videoyu çalmaya başlayın.

Videonun üzerine sağ tıklayarak onu diskinize kaydedebilirsiniz.


Android Cihazlarda Facebook Videolarını Kaydetme

SnapTube uygulamasını Playstore den indirin ve Android cihazınıza kurun.

Facebook uygulamasında indirmek istediğiniz videoyu açın ve "..." simgesine tıklayın.

"Copy URL" seçeneğine tıklayın.

Ekranın üzerinde beliren karta dokunun; indirme işlemi başlayacak.


iOS Cihazlarda Facebook Videolarını Kaydetme

MyMedia uygulamasını App Store üzerinden yükleyin.

Facebook uygulamasını açın ve indirmek istediğiniz videoya gidin.

Videoyu çaldıktan sonra paylaşma seçeneğini göreceksiniz. 

Bu seçeneğe dokunun ve "Bağlantıyı kopyala" seçeneğine dokunun.

MyMedia uygulamasını açın. 

Burada savefrom.net web sitesini açın ve az önce kopyaladığınız adresi yapıştırın.

Videoya göre HD veya SD kalitesinde indirme seçeneğini göreceksiniz. 

Bu seçeneklerden birine dokunarak indirme işlemini başlatabilirsiniz.

25 Kasım 2018 Pazar

Yaya Geçidine Durduğu İçin Dayak Yiyen Gençlerin Yardımına Koşan Cesur Adam


Dayak yiyen gençlerin yardımına koşan cesur adam

Rusya'da iki genç yaya geçidine hızla yaklaşan bir taksinin önünde duruyor.

Taksi içerisinde bulunan müşteri gençlere saldırmaya başlıyor. 

O an yoldan geçen bir vatandaş gençleri kurtararak gençlere saldıran kişiye dersini veriyor.

Çözüm Üreten Sorumluluk Duygusu - Mimar Sinan’dan 400 Yıl Sonrasına Mektup


Mimar Sinan’ın 400 yıl sonra camiden çıkan şişedeki notu.

Şehzadebaşı Cami’sinin mimarı Mimar Sinan’dır.  

1990’lı yıllarda restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, restorasyon sırasında yaşadıkları bir olayı şöyle anlatıyor:

"Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kalıbı yaptık. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.

TAŞLARIN ÖMRÜ 400 SENE BU ŞİŞEYİ BULDUĞUNUZDA ÇÜRÜMÜŞ OLACAKLARDIR

Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:

"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum." Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşasını anlatıyordu.

Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.".

17 Kasım 2018 Cumartesi

Oğlunu Üsküdar Marmaray Metro İstasyonunda Bekleyen Şehit Babası Malatya'lı Demans Hastası Amca - Erem Şentürk

Bekir Develi'nin programında gazeteci Erem Şentürk'ün anlattığı başından geçen muhteşem hikaye videosunu izlemek için yukarıdaki videoyu izleyiniz.

Tam metroya bineceğim, bir tane yaşlı amca makinenin önünde panik yapmış dolduramıyor kartı.

Arkasında birkaç tane genç birikmiş bağırıyor amcaya “hadi be n’apıyosun, flört mü ediyosun makineyle” ben bunu duyunca delirdim, n’apıyosunuz ya dedim, gittim amcaya yardım etmeye.

Canım amcam sen ne istiyorsun dedim, kartım yok dedi.

Ben ona sordum kart mı yükleyeceksin, kart mı alacaksın? Benim kartım yok dedi, çok basit dedim şöyle çözeceğiz seninle meseleyi. 10 lirayı koyduk makineye, doldurduk kartını, 4 lira para üstünü de aldık, dedim al istediğin yere git bununla. Ama yarın mutlaka İETT’ye başvuru yap senin yaşına bedava ulaşım dedim, sen niye kartla falan uğraşıyorsun?

Neyse ben de doldurdum kendi kartımı turnikenin önüne geldim, tam turnikeden geçeceğim aa baktım amca orada bekliyor hala, amca niye binmedin? Dedim…

Yavrum adres soracaktım bunlar bana bağırırlar diye korktum soramadım, seni bekledim dedi, olur mu öyle şey amcam dedim, nereye gidecektin sen diye sordum, Üsküdar’a dedi. Amca Kirazlı’dayız karşı kıtada o, sen buraya nasıl geldin çok uzak dedim. Kafasını eğdi, dur dedim anlattım ona: Buradan iki kat aşağı in, Yenikapı yönüne bin, Yenikapı’da in sarı çizgiyi takip et Marmaray’a bin oradan 2 durak sonra Üsküdar Marmaray’dasın dedim. Amca hiçbir şey anlamamış, Japon balığı gibi mahzun mahzun bakıyor bana, anlamamış durumu. 

Baktım anlayacak gibi de değil, amca gel gidiyoruz dedim, atladık metroya gidiyoruz Üsküdar’a doğru.

İlk durakta binmişiz, güzel güzel oturmuşuz muhabbet olsun diye amcaya nerelisin diye sordum.

Malatya dedi. Var mı kayısı bahçesi filan dedim, yavrum ben emekli ağır ceza hakimiyim dedi… Aboov dedim içinden, sen onca insana 30 sene, 40 sene, 100 sene, müebbet hapis cezası dağıt, sonra gel metroda kartı şaşır, gideceğin yeri şaşır, kaybol…
Sonra amca dedim Malatya’dan İstanbul’a neyle geldin, uçakla mı otobüsle mi?
Amca dedi ki hatırlamıyorum. Dedim amca valizlerin nerede? 3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı nerde dedi. Telefon nerede dedim, nerede? Dedi. O an anladım ki amca demans hastası.

Demans gerizekalı olmak değil, aklını yitirmek demek değil. Zekan yerinde, her şeyin normal; demans hastasını evlendirsen çocuğu olur, kıyafetin, yemeğin en güzelini seçer alır tek problemi var kişisel tarihini yitirmiş.

Peki kimlik yanında mı, yanında bastık amcayla Üsküdar’a gittik.

Amcanın aklında tek cümle var “Baba seni Üsküdar Marmaray’da bekliyorum”, aklında kalan tek şey bu. Amca oğlun seni kesin Üsküdar Marmaray’da bekliyor mu? Bekliyor. Kesin mi? Kesin. İndik Üsküdar’da oturduk bekliyoruz gelen giden yok, bekle Allah bekle kimse yok. O kadar bekledik ki sonunda Marmaray kepenkleri indirdi. Amcayla yakında bir yerde oturduk, amcadan kimliğini aldım, Ankara’da bir tanıdığı aradım dedim böyle böyle kimdir bu yakını vs. bir numara bulur musun? Sağ olsun yardımcı oldu bir telefon numarası geldi.

Harbiden Malatyalıymış amca, telefonu aradım bir kadıncağız açtı, dedim gece gece rahatsız ettim ama…

Ben daha lafa başlar başlamaz Üsküdar Marmaray’da mısınız dedi? Evet dedim, meğer biliyormuş kadın. Size eniştemin telefon numarasını vereyim onu arar mısınız dedi, tabii dedim aldım numarayı aradım enişteyi. Dedim gece vakti rahatsız ediyorum ama… Hemen Üsküdar Marmaray’da mısınız dedi evet dedim. Galiba bunu herkes biliyor, böyle bir şey var galiba İstanbul’da bir ben bilmiyorum diye düşündüm.
Derken neyse enişte geldi birazdan amcayı almaya.

Ben hemen başladım azarlamaya; demans hastası bu adam niye tek başına salıyorsunuz dışarı? Bu adamı dışarı salmakla 3 yaşında çocuğu salmak aynı şey! Ne biçim oğlu var ki bunun “baba gel seni Marmaray’da bekliyorum” diyor?
Enişte bana sarıldı ve “abi babanın oğlu polisti 3 yıl önce şehit oldu! Ve oğluyla son telefon görüşmesinde “baba seni Üsküdar Marmaray’da seni bekliyorum” Demişti, her şeyi unuttu onu unutmuyor, arada evden kaçıp buraya geliyor.

Dizlerimin bağı çözüldü. Kaldım öylece neyse onlar gitti kafamda cümleler uçuşuyor. İki şey düşündüm: Birincisi belki dedim amcanın oğlu gerçekten de oraya geliyor ama biz göremiyoruz.

İkincisi ve daha beterini söyleyeyim, demans hastalığı bizim de hastalığımız toplum olarak…

Tarih bilmediğimiz için aynı o amcanın metroda kaybolması gibi millet olarak sağa sola savrulup duruyor olabiliriz. Evet, en güzel kıyafetleri giyiyor, en güzel yemekleri yiyor, oyunlarda en yüksek puanları alabiliyoruz, ama bunlar bizim canlı olduğumuzun alametleri, hayatta olduğumuzun değil…

Erem Şentürk

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...