10 Eylül 2019 Salı

Rezistans nedir? Nerelerde kullanılır?


Rezistans nedir?

Rezistanslar, elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüştürmede kullanılan devre elemanlarıdır. İçlerinden elektrik akımı geçtiğinde ısınırlar.

Sadece rezistans değil herhangi ince bir telin üzerinden bir akım geçince bu tel de ısınacaktır. Akkor telli lambaların (ampuller) çalışma prensibi bu temele dayanır. Cam ampulün içinde, flaman adı verilen çok ince bir tel bobin vardır. Flamandan yeterli miktarda elektrik akımı geçtiğinde ısınır ve ışık yayar. Akkor lambalarda enerjinin yaklaşık yüzde 95'i ısıya dönüşür ve tamamen boşa harcanır. Bu yüzden enerji tasarruflu lamba veya LED kullanmak daha mantıklıdır. Akkor lambalar ısı yaysa da ampule dokunmadığınız sürece bu ısıyı çok hissetmezsiniz ve bu sıcaklık size zarar vermez.

Rezistans nasıl çalışır? Nerelerde kullanılır?

Tipik bir rezistans genellikle bir bobin şeklinde sarılmış ısı veren bir teldir. Elektrik akımı içinden geçtiğinde, elektrik enerjisini ısıya dönüştürür.

Rezistanslar genel olarak nikel bazlı veya demir bazlıdır. Nikel bazlı olanlar genellikle kromnikeldir. Kromnikel yüzde 80 nikel ve yüzde 20 kromdan oluşan bir alaşımdır.

Kromnikelin rezistanslar için en popüler malzeme olmasının çeşitli nedenleri vardır:
1- Yüksek bir erime noktasına sahiptir, yaklaşık 1400°C
2- Yüksek sıcaklıklarda bile oksitlenmez ve
3- Isındığında çok genleşme yapmaz.

Çok farklı çeşitlerde rezistanslar vardır. Rezistansın içinde bazen kromnikel olduğu gibi çıplak tel olarak kullanılır vey sağlam ve dayanıklı hale getirmek için seramik bir malzemeye gömülüdür. Elektrikli radyatörler ve elektrik sobaları uzun çubuk rezistans elemanlara sahiptir. Çünkü odanın geniş bir alanına ısı yaymaları gerekir. Elektrikli sobalar doğru boyutta sarılmış rezistanslara sahiptir.

Kromnikel rezistans telinin özdirenci yani 1mm2 kesitinde 1 metre uzunluğunda parçasının direnci 1,1 ohmdur. Bu bilgi kullanılarak istenilen güçte bir rezistans tasarlanarak sarılabilir.

Örneğin; 1mm2 kesitinde 10 metre uzunluğunda kromnikel tel parçasının direnci 11 ohm olur. Gerilim 220v ise akım I=V/R formülünden I=220/11=20 amper akım çeker. Rezistansın gücü P=U.I=220.20=4400 watt olur.

Rezistanlar; elektrik sobası, elektrikli su ısıtıcıları, ütü, saç kurutma makinası, elektrikli saç maşası, elektrikli çay ve kahve makinaları, elektrikli şohben, çamaşır makinaları gibi pek çok cihazda kullanılır.

Ülkelere Göre Priz Çeşitleri Nelerdir?


Her ülkenin kendine özgü fiş ve priz tipi vardır. Aşağıda 15 farklı tipi ve kullanıldığı ülkeler bulunmaktadır.

Tip A Priz ve Fiş:


Pin sayısı:2
Topraklama ucu: Yok
Akım: 15A
Gerilim aralığı: 100-127 V
Uyumlu fiş tipi: A

Tip B Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 15A
Gerilim aralığı: 100-127 V
Uyumlu fiş tipi: A ve B

Tip C Priz: ve Fiş:


Pin sayısı:2
Topraklama ucu: Yok
Akım: 2,5A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C

Tip D Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 5A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: D (kullanımı güvenlik açısından önerilmese de C,E,F ile de uyumludur)

Tip E Priz ve Fiş:


Pin sayısı:2
Topraklama ucu: Var
Akım: 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, E, F

Tip F Priz ve Fiş:


Pin sayısı:2
Topraklama ucu: Var
Akım: 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, E, F

Tip G Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 13A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: G

Tip H Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, H (kullanımı güvenlik açısından önerilmese de E ve F ile de uyumludur)

Tip I Priz ve Fiş:


Pin sayısı:2 veya 3
Topraklama ucu: 2 pinlide var, 3 pinlide yok
Akım: 10A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: I

Tip J Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 10A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, J

Tip K Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, K (kullanımı güvenlik açısından önerilmese de E ve F ile de uyumludur)

Tip L Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 10A & 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: 10A’lik priz C ve L ile uyumlu / 16A’lik priz sadece L ile uyumlu

Tip M Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 15A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: M

Tip N Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 10A & 20A
Gerilim aralığı: 100-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, N

Tip O Priz ve Fiş:


Pin sayısı:3
Topraklama ucu: Var
Akım: 16A
Gerilim aralığı: 220-240 V
Uyumlu fiş tipi: C, O (kullanımı güvenlik açısından önerilmese de E ve F ile de uyumludur)

Ülkelere göre fiş ve priz tipleri şunlardır:

Ülke / Konum Fiş ve priz tipi
Abu Dhabi G
Afganistan C / F
Almanya C / F
 (ABD) A / B
Amerikan Samoası A / B / F / I
Andorra C / F
Angola C
Anguilla A / B
Antigua ve Barbuda A / B
Arjantin I
Arnavutluk C / F
Aruba A / B / F
Avustralya I
Avusturya C / F
Azerbaycan C / F
Aziz Barthelemy C / E
Aziz Martin C / E
Azor Adaları B / C / F
Bahamalar A / B
Bahreyn G
Balearic Adaları C / F
Bangladeş A / C / D / G / K
Barbados A / B
Batı Sahra C / E
Belarus C / F
Belçika C / E
Belize A / B / G
Benin C / E
Bermuda A / B
Bhutan C / D / G
Birleşik Arap Emirlikleri G
İngiltere G
Bolivya A / C
Bonaire A / C
Bosna Hersek C / F
Botswana D / G
Brezilya C / N
Brunei G
Bulgaristan C / F
Burkina Faso C / E
Burma (Myanmar) A / C / D / G / I
Burundi C / E
Büyük Britanya (GB) G
Cayman Adaları A / B
Cebelitarık G
Cezayir C / F
Christmas Adası I
Cibuti C / E
Cocos Adaları I
Comoros C / E
Cook Adaları I
Curacao A / B
Çad C / D / E / F
Çek Cumhuriyeti C / E
Çin A / C / I
Danimarka C / E / F / K
D.Kongo Cumhuryeti C / D / E
Doğu Timör C / E / F / I
Dominik Cumhuriyeti A / B / C
Dominika D / G
Dubai G
Ekvador A / B
Ekvator Ginesi C / E
El Salvador A / B
Endonezya C / F
Eritre C / L
Ermenistan C / F
Estonya C / F
Etiyopya C / F / G
Falkland adaları G
Faroe Adaları C / E / F / K
Fas C / E
Fiji I
Fildişi Cumhuriyeti C / E
Filipinler A / B / C
Filistin C / H
Finlandiya C / F
Fransa C / E
Fransız Guyanası C / D / E
Gabon C
Galler G
Gambiya G
Gana D / G
Gazze C / H
Gine C / F / K
Gine-Bissau C
Gitmek C
Grenada G
Grönland C / E / F / K
Guadeloupe C / E
Guam A / B
Guatemala A / B
Guyana A / B / D / G
Güney Afrika C / M / N
Güney Kıbrıs G
Güney Kore F
Güney Kore F
Güney Sudan C / D
Gürcistan C / F
Haiti A / B
Hırvatistan C / F
Hindistan C / D / M
Hollanda C / F
Hollanda C / F
Honduras A / B
Hong Kong G
Irak C / D / G
İngiliz Virjin Adaları A / B
İngiltere G
İran C / F
İrlanda (Eire) G
İrlanda, Kuzey G
İskoçya G
ispanya C / F
İsrail C / H
İsveç C / F
İsviçre C / J
İtalya C / F / L
İzlanda C / F
Jamaika A / B
Japonya A / B
Kamboçya A / C / G
Kamerun C / E
Kanada A / B
Kanarya Adaları C / E / F
Karadağ C / F
Katar G
Kazakistan C / F
Kenya G
Kırgızistan C / F
Kiribati I
KKTC G
Kolombiya A / B
Kongo Cumhuriyeti C / E
Kosova C / F
Kostarika A / B
Kuveyt G
Kuzey Irlanda G
Kuzey Kore C
Kuzey Kore C
Küba A / B / C / L
Laos A / B / C / E / F
Lesotho M
Letonya C / F
Liberya A / B / C / F
Libya C / L
Lihtenştayn C / J
Litvanya C / F
Lübnan C / D / G
Lüksemburg C / F
Macaristan C / F
Madagaskar C / E
Madeira C / F
Makao G
Makedonya C / F
Malawi G
Maldivler C / D / G / J / K / L
Malezya G
Mali C / E
Malta G
Man Adası C / G
Manş Adaları C / G
Marşal Adaları A / B
Martinik C / D / E
Mauritius C / G
Mayotte C / E
Meksika A / B
Mısır C / F
Mikronezya F.Devletleri A / B
Moğolistan C / E
Moldova C / F
Monako C / E / F
Montserrat A / B
Moritanya C
Mozambik C / F / M
Myanmar A / C / D / G / I
Namibya D / M
Nauru I
Nepal C / D / M
Nijer C / D / E / F
Nijerya D / G
Nikaragua A / B
Niue I
Norfolk Adası I
Norveç C / F
Orta Afrika Cumhuriyeti C / E
Özbekistan C / F
Pakistan C / D
Palau A / B
Panama A / B
Papua Yeni Gine I
Paraguay C
Peru A / C
Pitcairn Adaları I
Polonya C / E
Portekiz C / F
Porto Riko A / B
Réunion C / E
Romanya C / F
Ruanda C / E / F / G
Rusya C / F
Saba A / B
Saint Helena G
Saint Kitts ve Nevis D / G
Saint Lucia G
Saint Vincent ve Grenadinler A / B / G
Samoa I
San Marino C / F / L
Sao Tomé ve Príncipe C / F
Senegal C / D / E / K
Seyşeller G
Sırbistan C / F
Sierra Leone D / G
Singapur G
Sint Eustatius A / B / C / F
Sint Maarten A / B
Slovakya C / E
Slovenya C / F
Solomon Adaları G / I
Somali C
Somaliland G
Sri Lanka D / G
Sudan C / D
Surinam A / B / C / F
Suriye C / E / L
Suudi Arabistan G
Svaziland M
Şili C / L
Tacikistan C / F
Tahiti C / E
Tanzanya D / G
Tayland A / B / C / O
Tayvan A / B
Tokelau I
Tonga I
Trinidad & Tobago A / B
Tunus C / E
Turks ve Caicos Adaları A / B
Tuvalu I
Türkiye C / F
Türkmenistan C / F
Uganda G
Ukrayna C / F
Umman G
Uruguay C / F / L
Ürdün C / D / F / G / J
Vanuatu I
Vatikan Şehri C / F / L
Venezuela A / B
Vietnam A / B / C
Virgin Adaları (ABD) A / B
Virgin Adaları (İngiliz) A / B
Yemen A / D / G
Yeni Kaledonya C / F
Yeni Zelanda I
Yeşil Burun Adaları C / F
Yunanistan C / F
Zambiya C / D / G
Zimbabve D / G

Akım - Gerilim Korumalı Priz Nedir? Nerelerde Kullanılır?


Akım korumalı priz nedir?

Akım korumalı priz elektronik ve elektirksel cihazları yüksek gerilimden ve yüksek akımdan koruyan özel tipte üretilmiş bir priz tipidir. Akım ve gerilim birbirlerinin bileşkesi olduklarından gerilim korumalı priz olarak da adlandırılabilir.

Akım korumalı priz neden kullanılır?


Gerilim dalgalanmaları ülkemizde sıkça yaşanan şebeke problemlerinin başında gelir. Özellikle evlerde gerilimin düşmesi çok ciddi bir problem olmasa da gerilim yükselmesi ve dolayısıyla akımın yükselmesi evde kullanılan cihazlar için ciddi problemlere yol açar. Her cihazın çalışması gereken bir nominal gerilim ve akım aralığı vardır. Bu aralık aşılırsa cihazlar doğru çalışmayabilir, arızalanabilir ve tamamen kullanılmaz hale gelebilir.

Akım korumalı priz çalışma prensibi?

Bu cihazların içerisinde varistörler vardır. Varistör nominal gerilim koşullarında neredeyse hiç akım çekmeyen ancak gerilim değeri çalışma voltajını geçtiğinde direnci hızlı bir şekilde düşerek akım çekmeye başlayan bir devre elemanıdır. İşte bu tip prizlerde kullanılan varistörler ani gerilim darbelerinde gerilim yükselmesinde akımın yükselmesini engeller.

Bazı akım korumalı prizlerde de küçük bir otomatik elektrik sigortası vardır.
Otomatik sigortalar da sürekli aşırı akım durumunda görev yapar ve devreyi kestirir.

Akım korumalı priz çeşitleri :

3’lü, 4’lü, 5’li gibi çoklu girişliler: Kaç tane çıkış istediğinize göre uygun modeli seçebilirsiniz.

Zaman ayarlı modeller: İçerisinde bir zaman saati mevcuttur. Ayarladığınız süre sonunda çıkışı keser.

USB port içerenler: Cep telefonu, ipad gibi cihazlarınızı şarj edebilirsiniz.

Akıllı modeller: Cep telefonundan prizi kontrol edebilirsiniz.

Akım korumalı priz alırken nelere dikkat edilmeli? 

Fiyat: Akım korumalı prizler normal prizlere göre pahalı olur. Fiyatlarını kıyaslarken göz önünde bulundurun. Çok ucuza bir akım prizi bulmuşsanız aşağıdaki özelliklerin olup olmadığını veya derecelerini kontrol edin.

Kasası: Dış kasasının dayanıklı olmasına özen gösterin. Özellikle çoklu prizlerde aynı anda birden fazla cihaz enerjilendirilebilir. O yüzden kasası ısınacaktır. Kasanın ısı dayanımı mutlaka yüksek olmalıdır. Genelde firmalar kasalarını yangına dayanıklı olarak pazarlarlar. Yangına dayanıklı demek asla yanmaz demek değildir. Isı dayanımı yüksek demektir. Ya da tutuşmaz; ama için için erir demektir. Eridiğinde de zehirli gaz yaymaz.

Maksimum güç değeri: Üzerinde yazar. Akım korumalı prize maksimum güç değerinin üzerinde bir güçte cihaz bağlamayın.

Jule değeri: Akım koruma özelliğinin ömrü gibidir. Ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir.

Pik gerilimi: Anlık gerilim yükselmesinin cihazların zarar görmeden maksimum kaç volta çıkabileceğini gösterir. Ne kadar yüksekse o kadar iyidir.

Led ışıklı modeller: Akım koruması yapıp yapmadığının göstergesidir.

Özellik ve koruma: Elektromanyetik girişimi engelleyen ve çocuk koruması bulunan modeller opsiyonel olarak tercih edilebilir.

Her cihaz akım korumalı prize bağlanır mı?

Elektronik aksamlı bilgisayar, cep telefonu, TV gibi cihazları akım korumalı prizle enerjileyebilirsiniz. Ancak resistans içeren fırın, ütü, saç kurutma makinesi, tos makinesi gibi cihazları akım koruma prizine bağlamamak mantıklıdır çünkü bu cihazlar rezistanslı yapıları dolayısıyla prizleri yanıltabilir ve sigortaların atmasına sebebiyet verebilir.

Faraday Kafesi Nedir? Nasıl Yapılır? Kullanım Alanları Nelerdir?


Faraday Kafesi Nedir?

Faraday kafesi, iletken bir metal yüzey ile kaplanmış veya çok sayıda iletken birleştirilerek örümcek ağı biçiminde örülmüş olan ve bir cismi dışarıdaki elektrik alanlarından koruyan kafes biçimli bir muhafazadır.

Faraday kafesini oluşturan iletkenler mutlaka topraklanmalıdır. İletken ağların gözleri ne kadar sık ve toprakalama ne kadar iyi olursa koruma o denli güvenli olur, dışardaki elekriksel alan kafesin içerisine giremez. Aralıklar geniş olursa elektrik alanın içeriye sızması ihtimali vardır. Mesela yıldırımlar gibi statik elektrik boşalmaları iletkenlerden geçer ve içeri sıçramaz. Dış elektrik alanlar da içeri etki edemez.

1836 yılında İngiliz Fizikçi Michael Faraday’ın buluşu olduğu için “Faraday kafesi” diye adlandırılmıştır.

Faraday Kafesi Kullanım Alanları Nelerdir? 

1- Yanıcı parlayıcı maddelerin depolandığı binalarda :


Bu tip binaların dışı kafes şeklinde kaplanır. Binanın dışındaki yüksek noktalara sivri uçlu metaller yerleştirilir. Bütün iletkenler ve sivri metaller (yıldırım yakalama uçları) birbiriyle bağlanır ve topraklanır.

2- Radyo frekans yayan cihazlarda :

Bu tip cihazların konduğu kabinler cihaz çevreye parazit radyo sinyalleri yaymasın diye dış metal kılıfından topraklanır.

3- Telsizle haberleşmenin yapıldığı binalarda :

Bina içindeki telsiz haberleşme sinyallerinin dışarıya sızmasını ve dinlenmesini önlemek için bina dışına Faraday kafesi inşa edilir. Binada telsiz haberleşme yapılmasa bile, CRT monitörler görüntüyü zayıf bir radyo dalgası olarak yaydığı için uzaktaki bir monitördeki görüntüyü sinyali yakalayıp kuvvetlendirerek tekrar oluşturmak mümkündür. Binalarda tavan da demir lamalar ile örülmüş hatıl olarak yapılmıştır, duvarlarda bu şekilde demirler olmadığı için baz istasyonları binaların üzerinde sağlık açısından büyük bir tehlike arz etmektedir.

4- Elektronik kartlarda bulunan radyo frekans modüllerde :

Radyo-televizyon tuneri, GSM alıcı verici devreleri gibi radyo frekans amaçlı modüller veya elektronik devre bölümleri, sac bir kapakla kapatılıp topraklanarak elektronik karta ve çalıştığı ortama bozucu sinyaller yayması engellenir. EMC (Elektromanyetik Uyumluluk) yönetmeliğine göre bu tip önlemleri almak mecburidir. Elektrikli cihazların gerek radyo sinyali olarak gerekse iletken hatlar üzerinden parazitler yaymasına müsade edilmez.

Ayrıca;

* Uçaklara sıklıkla yıldırım düşer ve biz bunu farketmeyiz çünkü uçağın alüminyum gövdesi faraday kafesi görevi görür ve yolcular hiçbir etki hissetmez.

* Arabanız da aslında bir faraday kafesidir. Arabanızın yakınlarına bir yıldırım düştüğünde sizi koruyan lastikler değil, arabanızın gövdesinin oluşturduğu faraday kafesidir.

* Mikrodalga fırınlar bir kafes içerisinde dalgaları yakalar ve yemeklerimizi ısıtır.

* Ekranlı kabloları parazitleri azaltarak net bir sinyal alınmasını sağlar.

* Tüm kritik binalar faraday kafesi ile kaplanır ve yıldırımın etkilerinden ve girişiminden binada bulunan elektronik elemanlar korunur. Data centerlar, labaratuarlar vs..

* Yanıcı ve patlayıcı maddelerin bulunduğu depolar/binalar faraday kafesi ile kaplanır.

* Askeri tesislerde telsiz haberleşmesinin yapıldığı kritik yerler faraday kafesi ile kaplanarak dışarı sızıntı engellenir.

* Hastanelerde ve özellikle MR Merkezlerinde hastanın sağlık sonuçlarının yanlış görüntülenmemesi için faraday kafesi kullanılır.

Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens (Yuval Noah Harari) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens

Kitabın Yazarı : Yuval Noah Harari

Kitap Hakkında Bilgi :

- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?
- Geleceğin dini bilim mi?
- İnsanların miadı çoktan doldu mu?
100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?

Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30'dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright'ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

"Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!"
-Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik'in yazarı-

"Harari'nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli." -John Gray, Financial Times-

Kitabın Özeti :

İnsan türünün kısa bir tarihi....

Bilişsel Devrim
1. Önemsiz Bir Hayvan :

- Fizik : Yaklaşık 13,5 milyar yıl önce Big Bang ile madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı.
- Kimya: Yaklaşık 13 milyar yıl önce madde, enerji, atom derken moleküller oluştu.
- Biyoloji: Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce moleküllerden organizmalar oluştu.
- Tarih: Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiense ait organizmalar kültürü oluşturdu.
Homo Sapiens "ayrıcalıklı" değildir, bir türe mensuptur, öncesi yani ailesi vardır. Zaman içinde evrimleşmiştir. 100 bin yıl önce en az 6 değişik insan türü vardı.
İnsandaki değişim doğanın yetişemeyeceği bir hızla gerçekleşti ve doğa (diğer türler) buna uyum sağlayamadılar, sonuçta insan lehine üstünlük oluştu.

2. Bilgi Ağacı :
Sapiens diğer türlerden farklı olarak basit sesleri çıkarmanın ötesine geçerek konuşma dilini geliştirdi. Bu da kültür ve hayale giden yolu açtı. Efsaneler, mitler, tanrılar, dinler için zemin oluştu.
Sosyolojik araştırmalar dedikoduyla bir arada durabilen "doğal" bir grubun limitini 150 kişi olarak gösteriyor.Konuşma dili bu limitin aşılmasına yaradı.

3. Adem ve Havvanın Bir Günü :
Tarım ve sanayi toplumları üyelerinin büyük bir kısmı evcil hayvanlardır! Bugün Yeni Zelanda' nın toplumu 4.5 milyon Sapiens ve 50 milyon koyundan oluşur. Tarıma geçişle birlikte Sapiens'in bilgi toplama ihtiyacı ve becerisi arttı.

4. Sel :

Tarihsel kayıtlar Homo Sapiens' in diğer türler için bir seri katil olduğunu gösteriyor. Diğer türlere göre bir diğer önemli becerisi de değişen ortamlara hızlı uyum sağlayabilmesiydi. Doğayla barışık falan değiliz, bize rağmen hayatta kalabilen türler çiftlik hayvanları olacak.

Tarım Devrimi
5. Tarihin En Büyük Aldatmacası :

Tarım Devrimi sanılanın aksine sadece Orta Doğuda değil, dünyanın farklı yerlerinde farklı lokal ürünlere dayalı olarak eşzamanlı başladı. Avcı-Toplayıcılar çeşitli gıdaları bir arada tüketen dengeli bir beslenme düzeninde yaşıyordu. Ancak tarıma geçişle birlikte artan gıdaya rağmen dengesiz ve kötü bir beslenme başladı.
Biz buğdayı DEĞİL, buğday bizi evcilleştirdi!
Tarım Devrimi insana birey olarak bir şey katamadı ama insan türüne önemli katkı sağladı. Evrimde geçerli olan sadece DNA kopyalamasıdır, sapiens tarıma geçişle birlikte hızla çoğaldı. Tarım tuzaktı, artan nüfusu beslemenin tek çaresi daha fazla tarımdı, artık geri dönüş yoktu.
Stonehedge / İngiltere MÖ 2500 yıllarına aittir. Göbeklitepe / Türkiye kalıntıları MÖ 9500 yıllarına aittir. Avcı-Toplayıcılar her nasılsa bir tapınak inşa etmişlerdir?!
Sapiens sınırlı şartlarda doğal seleksiyona müdahale etmiştir. Evcil tavuk bugün dünyanın en yaygın kümes hayvanıdır. Evrimsel açıdan tavuklar tarım devrimiyle birlikte altın çağlarını yaşıyor(!) Aynı zamanda en zavallı türlerden biridir..

6. Piramitleri İnşa Etmek :

Sapiens tarım için doğadaki bir alanı imar etmek zorunda kaldı. Bunlar küçük alanlardı. Tüm tarih dünya yüzeyinin bu küçücük %2 lik alanında olup bitti! İhtiyaçtan fazla gıda üretildiğinde bu fazlayla beslenen seçkinler, askerler, rahipler ortaya çıktı.
Tarihteki savaşların ve devrimlerin çoğu gıda kıtlığından kaynaklanmamıştır. Fransız Devrimini öncüleri aç çiftçiler değil, zengin avukatlardı.
Evrm eşitlik değil, farklılık üzerine kuruludur. Yaratılmamış ama evrimleşmişizdir. Haklar da mutasyona uğrayabilir. Özgürlük kuramsal olarak eşitlik fikriyle çelişkilidir. Mutluluk değil, hayatta kalmak önemlidir.
Medeniyetimizin konuşma dili sayesinde ve yaratılan mitlere dayanan hayali bir düzendir.

7. Fazla Dolu Hafıza :

Toplumsal düzen hayali olduğu için sadece DNA kopyalanmasıyla sonraki nesillere aktarılamaz. Aktarım için bilinçli bir çaba gerekir. Artan bilgi miktarı aklıda tutmayı zorlaştırdığında önce sayıları peşinden de yazıyı icat ettik. Tarihte adı yazılmış ilk insan peygamber, komutan veya kral değil, muhasebeciydi. Eski Ahit (Tevrat) bile yıllarca sadece kulaktan kulağa aktarılmıştı. Yazmak yeterli değildi, yazılanları bulabilmek de gerekiyordu. Böylece özgür düşünce ve bütüncül bakış yerini bürokrasi ve sınıflandırmaya bıraktı.

8. Tarihte Adalet Yoktur :

Ekonomi oyunu, gayrı resmi "cam tavanlar" ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur. Ayrıcalıkların korunabilmesi için diğerlerinin sömürüsü her dönemde olagelmiştir. Kendini doğrulayan kehanetleri andıran toplumsal kısır döngüler (kölelik yasaklandı ama siyah-beyaz ırkçılığı devam etti) hiyerarşileri kalıcı hale getirebilir.
Biyoloji izin verir, kültür engeller. Mümkün olan şeyler tanımı gereği doğaldır ama eşcinselliği yine de ayıplarız. Doğal kavramı Hristiyanlık orjinlidir, "doğayı yaratan Tanrı'nın niyetiyle uyumlu" anlamına gelir. Oysa evrimin amacı yoktur. Organlar belli bir amaçla evrilmediği gibi, kullanılma biçimleri de sürekli gelişim halindedir.
Erkek ve Kadın biyolojik değil, toplumsal bir sınıflamadır.

İnsanoğlunun Birleşmesi
9. Tarihin Oku :

Mitler ve kurgular, insanları doğumlarından itibaren belirli bir biçimde düşünmeye, bazı standartlara ve kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırırlar. Böylelikle, milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratmış olurlar. Bu yapay içgüdüler ağına "kültür" denir.
Her kültürün temel unsuru "bilişsel uyumsuzluktur". Bu farklılıklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder.
Tarih durmaksızın "birlik" yönünde ilerler. Hristiyanlığın mezheplere bölünmesi, İmparatorlukların dağılması vb sadece yoldaki kasislerdir. Bugün neredeyse tüm insanlar aynı jeopolitiğin (dünya siyasi haritası), aynı ekonomik sistemin (kapitalist piyasa ekonomisi), aynı hukuki sistemin (insan hakları), aynı bilimsel sistemin parçasıdır.
Homo Sapiens biz ve onlar kavramıyla evrimleşti. Milattan önceki bin yılda üç ayrı düzenleme görüldü:

Ekonomi - para. Tüccar için tüm dünya pazardı.
Siyasi - İmparatorluk. Kral için tüm dünya halkları tebaydı.
Din - Semavi ve diğerleri (Budizm gibi). Peygamber için tüm dünya halkları inanlardı.

10. Paranın Kokusu :
Şehirleşmeyle birlikte uzmanlaşmak rasyonelleşti. Takas yetersiz kalınca para icat edildi. Paranın dini yoktu. Din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
Paranın icadı teknolojik değil, zihinsel bir devrimdi. Para, birikimleri kolay ve ucuz dönüştürebildiği, depolayabildiği ve taşıyabildiği için ticari ağların oluşumuna önemli katkı sağladı.

11. Emperyal Vizyonlar :

İmparatorluğun iki temel özelliği vardır: Birincisi, çok sayıda birbirinden ayrı ve farklı kültürel kimlikleri - toprakları olan insan gruplarını yönetmektir. İkincisi, esnek sınırlara ve potansiyel olarak sınırsız iştaha sahip olmasıdır.
İmparatorluklar bir olgudur, iyi veya kötü değillerdir. Bugün görünmeyen küresel bir imparatorluğa doğru gidiyoruz.

12. Dinin Kanunu :

Din bazı toplumsal standartları "sorgulanamaz" hale getirir. Din bu anlamda insanüstü düzene olan inanca dayanan bir insani değerler ve normlar sistemidir. Dinler evrensel ve tebliğcidir.
Çok tanrıcılık tek bir gücün varlığını yok saymaz, ancak bu güç önyargısızdır, dolayısıyla insanların dünyevi istekleriyle ilgilenmez. Tek tanrılı dinlerde de çeşitli azizler vb ile kısmi çok tanrıcı yaklaşım görülebilir.
Düalizmde dünya iyi-kötü güçlerin mücadele alanıdır. Tek tanrılı dinlerde iyi tanrının kötülüğe kayıtsız kalması açıklanamazken, düalizmde bu normaldir. Zerdüştlükle parlayan bu akım bugün tek tanrılı dinlerde de görülüyor. Budizm sorunun kökeninde "arzu" olduğuna inandı, istemezsek mutlu olabileceğimize hükmetti. Meditasyonla anı yaşamaya odaklandı. Tek tanrılı dinlerde soru "Tanrı vardır. Benden ne istiyor?" iken Budizmde soru "Acı vardır. Nasıl kaçınabilirim?" şeklindedir.
Modern çağdaki Liberalizm, Komünizm, Kapitalizm, Nasyonalizm ideolji diye anılır ama dinden ne farkı vardır?
Hümanizm, insana tapınmak değil midir? Dünyadaki tüm türlerin ve dünyanın insana hizmet için varolduğuna inanırken aslında insana tapınmıyor muyuz? Hümanizm üç ana çizgiyi izledi: Bireysel (Kapitalizm), Toplumsal (Sosyalizm) ve Evrimsel. Artık düşük türleri imha etmeyi konuşmuyoruz ama süper insan yaratma çabası hala popüler.

13. Başarının Sırrı :
Tarihin iki önemli özelliği vardır:

Sonradan Anlama Yanılgısı: O günün şartlarında alternatiflerden biri gerçekleşir ve daha sonra bunun doğal sonuç olduğuna dair mantıksal açıklamalar yapılır. Aslında olan biten sadece seçeneklerden biridir, rastgeledir. Tarih ikinci seviyeden kaotik bir sistemdir. Hava durumu birinci seviyedir, daha çok parametreyle daha iyi yorumlanabilir. Piyasalar ikinci seviyedir, yaşananlara göre tepki vererek sürekli değişirler.
Fayda Yanılgısı: Tarihin seçimleri insanlığın faydası için değildir. Tarih ilerlerken insanların daha iyi veya mutlu olduğunu gösteren hiç bir işaret yoktur.

Bilimsel Devrim
14. Cehaletin Keşfi :

1500 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde insan nüfusu 14 kat artmasına rağmen üretim 240 kat ve enerji tüketimi 115 kat artmıştır.
Modern bilim üç önemli konuda önceki geleneklerden ayrılır: Cehaleti kabullenmek, gözlem ve matematiğe verilen önem,
Yeni güçlerin elde edilmesi. İstatistik giderek daha önemli hale geliyor.
Bilim, sanayi ve askeri teknoloji ancak kapitalist sistem ve sanayi devrimiyle birlikte birbirine bağlandı.

15. Bilimle İmparatorluğun Evliliği :
Avrupa Emperyalizmi, dünyadaki diğer emperyal projelerden tamamen farklıydı, fetih yetmezdi aynı zamanda bilgi de edinilmeliydi.
Dilbilim ile Avrupalı İmparatorluklar daha kolay ve sağlam nüfuz edebildiklerini gördüler, kültürel farkları dikkate aldılar.

16. Kapitalist İtikat :
Kredi fikrinin icadı önemli bir gelişmedir, sürekli gelişmeye olan inancın sonucudur, gelecek beklentisi bugünün parasına tahvil edilir. Adam Smith ekolü bireysel zenginleşmenin aynı zamanda topluma da yarar getirdiğine inanır. Kapitalist sistemdeki pürüz karların adil elde edilmesini ve dağıtılmasını garanti edememesidir.
Kapitalizmi sevmeyebiliriz ama onsuz yaşayamayız.

17. Sanayinin Çarkları :

Sanayi Devrimi en temelde enerji dönüşümünde yaşanan bir devrimdir. Aslında ikinci Tarım Devrimidir. Üretmek yetmez, ürünler satılmalıdır, tüketim şarttır.

18. Kalıcı Bir Devrim :
Dünya Homo Sapiens'in isteklerine uygun hale getirildikçe habitatlar ve türler yok oldu. Bir zamanlar yeşil ve mavi olan gezegenimiz, plastik ve betondan bir AVM'ye dönüştü. Aile ve toplum çökerken yerine piyasa ve devlet geçmektedir. Ulus, devletin; tüketici toplumsa piyasanın hayali topluluğudur.

19. Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar :

Mutluluk somut durumla soyut beklentiler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Sosyal bilimciler mutluluk anketlerini zenginlik ve politik özgürlük gibi sosyoekonomik etkenlerle; biyologlarsa biyokimyasal ve genetik etkenlerle ilişkilendirirler.
Kimse lotoyu kazandığı için mutlu olmaz, vücuttaki mutluluk hissi veren hormon arttığı için mutlu olur.

Mutluluk aslında bir insanın hayatını anlamlı ve değerli görüp görmediğiyle ilgilidir. Evrimsel açıdan insanın amacı yoktur, yüklenen anlam sadece sanrıdır.

20. Homo Sapiensin Sonu :
Doğal seçilimin yerine akıllı tasarım üç yolla koyulabilir:

Biyoloji Mühendisliği:
Genlerimizle oynamak bizi öldürmez, ama belki Homo Sapiens'le o kadar çok oynarız ki, sonuçta Homo Sapiens olarak kalamayabiliriz.
Siborg Mühendisliği: Beyin-bilgisayar arayüz çalışması ürkütücüdür; beyni doğrudan internete veya pek çok beyni birbirine bağlayıp bir çeşit beyin interneti kurulursa ne olacaktır?
İnorganik Yaşamın Oluşturulması: Yaratıcısından bağımsız olarak öğrenebilen ve kendisini evrim yoluyla geliştirebilen bir program yazıldığında ne olacaktır?

Sonsöz: Tanrıya Dönüşen Hayvan
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?

Aşk (Elif Şafak) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili


Kitabın Adı : Aşk

Kitabın Yazarı : Elif Şafak

Kitap Hakkında Bilgi :

Ya ortasındasındır AŞKın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde..
Ella Rubinntain Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte "sorunsuz" bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir.

Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ellayı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır.

Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar... ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller...

Aşk... kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası...

Aşk... Elif Şafaktan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman...

Aşk romanında Amerikalı bir kadının Mevlana'yı tanıması ele alınıyor. Kadın aşkı yeniden keşfediyor ve bu aşkın peşinden bir yolculuğa sürükleniyor. Ella ismindeki orta yaşlı ve düzenli bir hayatı olan kadın iş arayışına girer ve fırsat olarak karşısına bir yayınevinde editör asistanı olarak bir iş çıkar. Okumayı seven Ella Zahara adında bir yazarın asistanı olur ve ilk iş olarak da tasavvuf felsefesini konu olan tarihi bir romanı okuyup değerlendirmesi istenir. Ella için ilk başta basit bir iş gibi görünür fakat romanı okudukça etkisinden kurtulamayacak ve hayatında farklı değişikliklere gidecektir.

Kitabın en ilgi çekici yanlarından biri de aşkın 40 kuralı. okumak için tıklayınız...

Kitabın Özeti :

Ella kırklı yaşlarını bitirmeye yaklaşmış, üç çocuk annesi evli bir Amerikalı hanımdır. Evlilik onun için alışılmış ve katlanılması gereken kutsi bir müessesedir. Uzun bir zamandan beri kocası ile olan problemlerini göz ardı etmektedir. Çocuklarını düşünerek ve bu akıntının seyrine kapılarak tüm sorunları sorun etmezmiş gibi davranmaktadır. Evliliğinde ciddi problemler yaşıyor olsa da kendisini bu sorunları adeta görmemesi gerektiğine inandırmış bir karakterdir. Eşi onu aldatmakta ama Ella bu olayları görmezlikten gelmektedir. O kendini daha çok çocuklarının bakımına, evinin işlerine, büyük kızının aniden ortaya çıkan evlilik hayalleri ile mücadeleye adamıştır.

Bir yayınevinde kitap eleştirmenlerinin asistanlığına başlar. İlk işi Aşk Şeriatı isimli bir kitap hakkında rapor hazırlamaktır. Kitabın yazarı A.Z. Zahara’dır. Kitabını yayınlanması için Amsterdam’a el yazısı halinde postalamıştır. Kitabın konusu ise Mevlana ve Şems Tebrizi’nin ilahi aşkıdır. Ella da dâhil hiç kimse kitabın yazarı Zahara hakkında hiç bir şey bilmemektedir. Ella, Zahara ile sadece mailler yoluyla haberleşebilmektedir.

Aşk Şerati adlı Zahara'nın romanını Ella okumaya ve değerlendirmeye başlar.
Şems Tebrizi, dolaşmakta ama içindeki bir ses adını ve adresini bilmediği bir gönüldaşının olduğunu söylemektedir. Diğer yerler ve Bağdat’ta bir müddet dolaşıp durur. Gönüldaşını bulmak için bir imtihan yaşadığının ve çile süresi gerektiğinin bilincindedir. İçindeki seslere kulak vererek uzun yolculuğa çıkar. Konya’ya yaklaştığında gönüldaşına yakın olduğunu hissetmiştir. Bir vaazdan çıkan Mevlana'yı atının üstünde görür. Onun aradığı gönüldaş olduğunu anlar. Şemsi bekleyen Mevlana, Mevlana'yı arayan Şems ile kavuşmuştur. İki dost tüm vakitlerini birbirleri ile sohbet etmekle, muhabbet etmekle geçirmeye başlamıştır. Bu dostluk çok ilerleyince Mevlana müritlerini, ailesini ve iki oğlunu ihmal etmeye başlamıştır. Mevlana'nın yakınları, müritleri ve özellikle oğlu Alâeddin Şems'e çok kin duymaktadır.

Roman içinde roman okuyan Ella tarihi öyküyü okuyup değerlendirirken, Zahara ile mailler yoluyla iletişim kurmaya ve hayalinde bu yazarı sevmeye başlamıştır. Zahara sık sık yer değiştirmekte her gittiği yerden kendisi, düşünceleri ve gezdiği yerler hakkında Ella'ya bilgiler yollamaktadır. Ella'nın hayatı Zahara'dan gelecek maillere endekslenmiştir. Zahara'dan gelecek mailleri dört gözle bekleyen biri olmuştur. Bu arada eski alışkanlıkları da değişmeye başlar. Evini çocuklarını ve kocasını eskisi kadar umursamamaya başlar.

Mevlana ile Şems'in dostluğu Mevlana'nın etrafındakileri iyice huzursuz etmektedir. Kimya adlı bir kadın Şems'e âşık olmuştur. Bu kadın Şems'in genelevden kurtardığı eski bir fahişedir. Mevlana'nın dergâhına kabul edilen Kimya doğru yola dönmüş ama Şems'e karşı dünyevi bir aşkın pençesine kapılmıştır. Şems, Kimya'nın dünyevi aşkından haberdardır. Ama Şems, Kimya'daki bu aşkı bir emare olarak görmektedir. "Her şeyin bir sevgiyle başlayacağının bilinciyle" Kimya'yı ilahi aşka girmek için bulunması gereken emareye sahip bir talip olarak görmektedir. Mevlana'nın oğlu Alaattin ise Kimya'ya deli gibi âşık olmuştur. Fakat Kimya'nın Şems'e, Alaadin'in Kimya'ya olan aşkları karşılıksızdır.

Şems, kuralları hiçe sayan, etraftaki düzene aldırış etmeyen, dini veya şeri kaidelere aldırmayan fütursuz deli dolu bir derviş görünümü çizmektedir. Şems ile Mevlana arasındaki mistik aşk Şems’in yakınlarının gösterdiği kıskançlık ve tepki yüzünden kesintiye uğrar. Bir gün Şems aniden kaybolur.

Ella ile Zahara'nın mailler yoluyla kurdukları ilişki Ella'nın alıştığı hayatın yıkımına doğru gider. Ella eşinden ayrılır. Eskiden evine bağlı, ailesinin istediklerinden dışarı çıkamayan, hayatını ailesine adayan, herşeyini planlayan, her şeyi programlayan kendi halinde bir kadın olan Ella'nın birden bire pek çok huyunu değiştirmesi, ailesinden kopmayı göze alması inanılacak bir şey değildir. Ella'daki ruhsal ve fiziki değişimler, yapmayı göze aldığı şeylerde gösterdiği cesaret, herkesi hayrete düşürmektedir. Elindeki kitap Ella'nın hayatını değiştirmekte ve birbirlerine aşklarını anlatacak kadar yakınlaştırmaktadır.

Şemsin gidişine çok üzülen Mevlana tümüyle üzüntüye girer. Etrafından hiç kimseyle konuşup görüşmez olur. Babasının üzüntüsünün nedeni bilen küçük oğlu Sultan Veled, Şems'i aramaya başlar. Sonunda Şems'i bularak tekrar Konya'ya getirir. Şems'in gitmesine sevinen Alladdin, Şems'in gelmesinden üzüntü duymaya başlar. Kimya ile olan aşkı hakkında duyduğu ümit tekrar suya düşmektedir. Cani asker artık devreye girmiştir. Şemsi öldürmek için aldığı paraya ve cinayet işleme hususunda profesyonel olmasına rağmen Şemsi öldürmek için tereddüt göstermektedir. Bu caniyi tutan kişinin Alladdin olduğuna dair kuşkular uyandırılır. Cani bu cinayete bir kaç kez teşebbüs etmiş ama her bir seferinde bunu başaramamıştır.

Ella ile Zahara da görüşmeye başlamıştır.

Şems, ölüm vaktinin geldiğinin bilinciyle bir gece dışarı çıkar. Katil pusuya yatmış Şems'i öldürmek için cesaretini toplamaktadır. Öldürmek onun için çok kolay ve yüzlerce kez yaptığı çok sıradan bir eylemdir. Fakat Şemsi öldürmek...

Ella David’e Aziz’e aşık olduğunu anlatır. David evliliğinin bitmemesi için Ella’yı ikna etmeyi çalışmışsa da başarılı olamaz. Aziz Ella’yı görmek için Boston’a gelir ve bir otelde buluşurlar. Aziz Ella’ya her şeyi anlatır. Aziz kanserdir. Çok az bir ömrü kalmıştır. Bu süre için Ella’nın hayatını karartmak istememektedir ama Ella her şeyi kabullenerek ailesini bırakır ve Aziz ile birlikte Konya’ya gelerek birlikte yaşamaya başlarlar. Bir yıl birlikte çok mutlu bir hayat yaşarlar. Daha sonra Aziz hayatını kaybeder. Ella tek başına kalmıştır. İkiz çocukları ve David Ella ile konuşmak istemezler. Ona destek olan tek insan bir zaman evlenmesine karşı çıktığı büyük kızı Jeannette olmuştur.

Aşk (Elif Şafak) Kitabında Geçen 40 Kural Nedir?


1. Kural :
Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer Tanrı dendi mi evvele aşk merhamet ve şefkat anlıyorsan sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. Kural : Hak Yolu’nda ilerlemek yürek işidir akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!

3. Kural : Kuran dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahire manadır. Sonraki batıni mana. Üçüncü batıninın batınisıdır. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayesiz kalır tarif etmeye.

4. Kural : Kainattaki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin çünkü O camide mescitte kilisede havrada değil her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi O’nu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa sonsuza dek O’nda kalır.

5. Kural : Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. ‘Aman sakın kendini’ diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: ‘bırak kendini ko gitsin!’
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. Kural : Şu dünyada çatışma önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol kelimelere fazla takılma. Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. Kural : Şu hayatta tek başına inzivada kalarak sadece kendi sesinin yankısını duyarak Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. Kural : Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile sonunda O sana kimsenin bilmediği bir patika açar. Sen şu anda göremesen de dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9. Kural : Sabretmek öyle durup beklemek değil ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer hazmeder. Ve bilirler ki gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Kural : Ne yöne gidersen git -Doğu Batı Kuzey ya da Güney -çıktığın her yolculuğun içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi sonunda arzı dolaşır.

11. Kural : Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir “Sen” zuhur edebilmesi için zorluklara sancılara hazır olman gerekir.

12. Kural : Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. Kural : Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hoca şeyh şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. Kural : Hakk’ın karşısına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın.” Düzenim bozulur hayatımın altı üstüne gelir “diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. Kural : “Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldur. Tek tek hepimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise attığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser kusursuzluğu hedefler.”

16. Kural : Kusursuzdur ya Allah O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden ne layıkıyla bilebilir ne layıkıyla sevebilirsin.

17. Kural : Esas kirlilik dışta değil içte kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün yıkandı mı temizlenir suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

18. Kural : Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara; dışında başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır.

19. Kural : Başkalarından saygı ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

20. Kural : Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. Kural : Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak Hak’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. Kural : Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım niyetimizdir farkı yaratan suret ile yaftalar değil.

23. Kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir ya kıymet bilmeyiz.
Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadır ne tefritte. Sufi daima orta yerde…

24. Kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır yani varlıkların en şereflisi attığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse iftiraya uğrasa hapse girse hatta esir olsa bile gene de başı dik gözü pek gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. Kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız hesapsız ve pazarlıksız sevmeye başarsak cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete hasede ve kine bulaşsak tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. Kural : Kainat yekvücut tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. Kural : Şu dünya bir dağ gibidir ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa hayırlı bir laf yankılanır. Şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. Kural : Geçmiş zihinlerimiz kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.

29. Kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten” ne yapalım kaderimiz böyle “ deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamı değil sadece yol ayırımlarını verir. Güzergah bellidir ama dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatın hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. Kural : Hakiki Sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa ayıplansa dedikodusu yapılsa hatta iftiraya uğrasa bile o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez.
Sufi kusur görmez. Kusur örter.

31. Kural : Hakk’a yaklaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir kimi ölümcül bir hastalık; kimi ayrılık acısı çeker; kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. Kural : Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki Tanrı’ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yakut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

33. Kural : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. Kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. Kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı Tanrıya inanmayan kişi ise içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. Kural : Hileden desiseden endişe etme. Eğer birileri san tuzak kuruyor zarar vermek istiyorsa Tanrı’da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır ne bir katre şer.
O’nun bilgisi dışında yaprak bile kımıldamaz. Sen sadece buna inan!

37.  Kural : Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır bir de ölme zamanı.

38. Kural : ’Yaşadığım hayatı değiştirmeye kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?’ diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım başımızdan ne geçmiş olursa olsun tamamen yenilenmek mümkün.
Tek bir gün bile tıpatıp aynıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. Kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden bir hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz her şey yerli yerinde kalır merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her Sufi için Yeni bir Sufi daha doğar.

40. Kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalı mecazi mi yoksa dünyevi semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde ya da dışındasındır hasretinde.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitabın Yazarı:  Behiç Ak Kitap Hakkında Bilgi: Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü?...