11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 7. ÜNİTE: TİYATRO DERS NOTLARI
Ünite İçeriği
* Cumhuriyet Dönemi’nde tiyatro (1923-1950)
* Cumhuriyet Dönemi’nde tiyatro (1950-1980)
* Dünya edebiyatında tiyatro
Tiyatro : Sahne üzerinde ve bir seyirci topluluğu önünde, sanatçılar tarafından, hareketli olarak canlandırılacak nitelikte yazılan edebi türdür.
Başka bir tanımla ifade edilecek olursa; herhangi bir olay, durum veya tasarının sahnede canlandırılması amacı ile yazılmış eserlere “dramatik metinler” denir. Bu metinlerin sahnede canlandırılması ile ortaya çıkan sanat da tiyatro olarak adlandırılır.
TÜRK TİYATROSUNUN GELİŞİMİ
Türk edebiyatında sözlü gelenek içinde ortaya çıkıp gelişen geleneksel Türk tiyatrosu (Karagöz, orta oyunu, meddah, seyirlik köy oyunları, kukla vb.) yüzyıllarca varlığını sürdürmüştür.
* Modern tiyatro, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde Batı’dan gelmiştir. Bu dönemde Şinasi ilk yerli oyun olan Şair Evlenmesi’ni yazmış; Ahmet Vefik Paşa, Fransız sanatçı Moliére’den uyarlamalar yapmıştır. Modern tiyatro kurulurken kimi zaman geleneksel tiyatroya ait unsurlardan da yararlanılmıştır.
* 1877-1908 arasında II. Abdülhamit’in “istibdat” adı verilen baskıcı dönemi, sanatçılar üzerinde etkili olduğu için Türk tiyatrosunda bir gelişme olmamıştır.
* Millî Edebiyat Dönemi’nde tiyatro yeniden canlanmıştır. İlk Müslüman kadın oyuncu Afife Jale bu dönemde sahneye çıkmıştır. Musahipzade Celal bu dönemin en önemli tiyatro yazarlarındandır.
* Milli Edebiyat tiyatrosunda görülen gelişme; Cumhuriyet Dönemi’nde devlet konservatuvarlarının, devlet tiyatrolarının, şehir tiyatrolarının açılması ve özel tiyatro gruplarının oluşması ile güçlenerek devam etmiştir.
* Çağdaş tiyatro anlayışı, modern tiyatro salonları, yeni eserler (çeviri, uyarlama, telif), profesyonel oyuncu, yönetmen, sahne tekniği, makyaj, kostüm vb. ile tiyatro artık kurumsallaşmıştır.
* Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda tiyatro türünün Batı edebiyatındaki tiyatro geleneği ile ilişkisi güçlüdür. Bu dönemde Batı tiyatrosu örnek alınarak trajedi, komedi ve dram türlerinde eserler yazılmış; müzikli, danslı; benzetmeci, göstermeci, epik tiyatro örnekleri verilmiştir.
TÜRK TİYATROSUNDA İLKLER
Modern tiyatro öncesinde Anadolu'da geleneksel Türk tiyatrosu egemendi. Karagöz, Meddah, orta oyunu ve köy seyirlik oyunları...
* Bizde Batılı anlamda tiyatro ilk kez Tanzimat Dönemi'nde görülmüştür. Bu dönemde Tanzimat sanatçıları Batı'dan tiyatro çevirileri yapmıştır. (Örneğin Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı çeviriler)
* Modern anlamda ilk yerli tiyatro Şinasi'nin Şair Evlenmesi'dir. Bir töre komedisi olan oyunda görücü üsulüyle evlenmenin sakıncaları işlenmiştir.
* Sahnelenen ilk yerli tiyatro Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre adlı oyunudur.
* Türk edebiyatında ilk dram örneği Recaizade Mahmut Ekrem’in Afife Anjelik adlı eseridir.
* Modern anlamda Türk tiyatrosunun asıl kurucusu Muhsin Ertuğrul’dur.
* Cumhuriyet Dönemi’nde heceyle yazılan ilk tiyatro Yusuf Ziya Ortaç’ın Binnaz adlı oyunudur.
* Epik tiyatronun kurucusu Cumhuriyet Dönemi sanatçısı Haldun Taner’dir. (Keşanlı Ali Destanı)
* İlk Müslüman kadın tiyatrocu Afife Jale’dir.
* İstanbul’da temsil vermek üzere kurulan ilk tiyatro Gedik Paşa Tiyatrosu’dur.
* Güngör Dilmen; Canlı Maymun Lokantası eseriyle absürt (saçma) tiyatronun önemli temsilcisidir.
CUMHURİYET DÖNEMİ'NDE TİYATRO (1923-1950)
Millî Edebiyat Dönemi’nde tiyatroda görülen gelişme; Cumhuriyet Dönemi’nde devlet konservatuvarlarının, devlet tiyatrolarının, şehir tiyatrolarının açılması ve özel tiyatro gruplarının oluşması ile güçlenerek devam etmiştir.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda Batı tiyatrosu örnek alınarak trajedi, komedi ve dram türlerinde eserler yazılmış; müzikli, danslı; benzetmeci, göstermeci, epik tiyatro örnekleri verilmiştir. Çağdaş tiyatro anlayışı, modern tiyatro salonları, yeni eserler (çeviri, uyarlama, telif), profesyonel oyuncu, yönetmen, sahne tekniği, makyaj, kostüm vb. ile tiyatro artık kurumsallaşmıştır.
Bu dönemde Muhsin Ertuğrul, modern Türk tiyatrosunun oluşmasında önemli katkılar sağlamıştır.
1923-1950 yılları arasında tiyatro, daha çok, Cumhuriyet değerlerinin halka aktarılmasında bir araç olarak kullanılmıştır.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında tiyatro yazarları daha çok Türk tarihi, efsaneler ve masallara yönelmiş, bu yolla ulusal bilinci pekiştirmek istemişlerdir. Özellikle 1930'lu yıllarda Atatürk'ün belirlediği amaç doğrultusunda konusunu Türk tarih ve uygarlıklarından, destan ve efsanelerden, Cumhuriyet kazanımlarından, devrimlerinden alan birçok oyun yazılmıştır. Bu yıllarda Yaşar Nabi'nin Mete; Behçet Kemal'in Çoban ve Atilla, Necip Fazıl'ın Sabır Taşı adlı oyunları Türk'lerin erdemleri ve uygarlığını yansıtmak amacını taşırlar.
1940'lı yıllarda değer yargılarının değişmesi ve ekonomik koşulların aile üzerinde etkisi durulmuş, ayrıca bu yıllarda geleneksel Türk tiyatrosunun izleri görülmüştür.
1950'li yıllarda tiyatromuzda hem nicelik hem nitelik bakımından büyük bir gelişme görülür. Devlet ve şehir tiyatrolarının, özel tiyatroların, oyun yazarlarının ve tiyatro türündeki eserlerin sayısında da ciddi bir artış görülür. Bu dönemde yerli oyunlar Devlet Tiyatrolarında sahnelenerek seyirciyle buluşur.
Konular ve Temalar Anadolu’ya yönelimin yoğunlaştığı bu dönem tiyatrosunda Kurtuluş Savaşı yılları, Atatürk'ün fikirleri, Cumhuriyet düzeninin olumlu yönleri, mitoloji, efsaneler ve masalları, Türk tarihi, Türk milliyetçiliği, Batılılaşma, toplumsal değerlerdeki değişimler, eski ve yeni yaşam biçimlerinin çatışması vb. sıkça işlenen temalardır.
Musahipzade Celal, Milli Edebiyat Dönemi oyun yazarıdır. Teknik bakımından zayıf ama gözlem, tarihi ayrıntı ve yergi bakımlarından başarılı komediler yazmıştır. Konularını Osmanlı İmparatorluğu’ndan, kendi deyişiyle “tarihin gölgesi altında hayal-meyal seçilen halk hayatından” almıştır. Köprülüler, Türk Kızı, Fermanlı Deli Hazretleri, Bir Kavuk Devrildi, Aynaroz Kadısı eserlerinden bazılarıdır.
1950-1980 ARASI CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU
1950 sonrasında tiyatro teknik açıdan ilerlemiş, tiyatroda işlenen konular çeşitlenmiştir.
Bu dönemde hem çeviri oyunların hem de nitelikli yerli oyunların sayısı artmış, bir yandan da çoğu uyarlama olan müzikli oyun türlerinde eserler verilmiştir.
Sahne tekniğine uygun, yalın bir dil kullanılmıştır.
Bireysel ve toplumsal konuların işlendiği bu dönemde yurt sorunları, kadının toplum yaşamındaki yeri; köy, töre, kuşak çatışması, değer yargıları vb. temalara yönelim artmıştır.
Bu dönemde eğitim ve sorunları ön plana çıkar. Kuşaklar arası ve kentli köylü arası eğitim farkından doğan çatışmalar işlenir. Ebeveyn-çocuk, kadın-erkek, ağaç-köylü, imam-muhtar-öğretmen ilişkileri işlenir.
Sosyal değişimlerin birey ve toplum yaşamındaki etkileri siyasal, sosyal ve psikolojik yaklaşımlarla yansıtılmıştır.
1970'ten sonra 12 Mart olayı buna bağlı olarak Türk tarihini yeniden gözden geçirme, işçi sorunları, Almanya'ya gidenlerin kültür çatışmaları, Almanya'da yetişmekte olan birinci, ikinci kuşak sorunları işlenir.
1950 - 1980 ARASI ÖNEMLİ TİYATRO YAZARLARI VE ESERLERİ
Ahmet Kutsi Tecer - Koçyiğit Köroğlu
Adalet Ağaoğlu - Çatıdaki Çatlak
Başar Sabuncu - Şerefiye
Cahit Atay - Gültepe Oyunları
Cevat Fehmi Başkut - Buzlar Çözülmeden
Güngör Dilmen - Midas’ın Kulakları
Haldun Taner - Keşanlı Ali Destanı
Necati Cumalı - Boş Beşik
Nezihe Meriç - Sular Aydınlanıyordu
Oktay Arayıcı - Dışarda Yağmur Var
Orhan Asena - Hurrem Sultan
Recep Bilginer - Sarı Naciye
Refik Erduran - Karayar Köprüsü
Selahattin Batu - Oğuzata
Tuncer Cücenoğlu - Kördövüşü
Turan Oflazoğlu - IV. Murat
Turgut Özakman - Töre
adlı eserleri bu dönemde türün tanınmış örneklerindendir.
DÜNYA EDEBİYATI’NDA TİYATRO
İlk yetkin örnekleri Eski Yunan’da görülen tiyatro, yüzyıllar içinde farklı türlere ayrılarak gelişimini sürdürmüştür.
Eski Yunan edebiyatında:
Aiskhylos - Zincire Vurulmuş Prometheus,
Sophokles - Kral Oidipus
İngiliz edebiyatında:
Shakespeare - Romeo ve Juliet,
George Bernard Shaw - Kırgınlar Evi
Samuel Beckett - Mutlu Günler
Fransız edebiyatında:
Racine’in (Rasin) - Andromaque (Andromak),
Corneille’in (Korney) - Le Cid (Lö Sid),
Moliére (Molyer) - Cimri,
Victor Hugo - Hernani
Alman edebiyatında:
Schiller - Wilhelm Tell (Vilhelm Tel),
Goethe - Faust (Faust),
Bertolt Brecht (Bertolt Bireşt) - Evet Diyen Hayır Diyen
Norveç edebiyatında:
Henrik İbsen - Bir Bebek Evi, Yaban Ördeği;
Rus edebiyatında:
Gogol - Müfettiş,
Çehov - Üç Kız Kardeş, Vanya Dayı
adlı oyunları dünya edebiyatının tanınmış tiyatro eserlerindendir…
Andromak, beş perdelik bir trajedidir. Fransız sanatçı Racine, Andromak’ı Eski Latin edebiyatında trajedileriyle tanınan Vergilius’un (Vircilyus) Aeneis (Eneis) adlı eserinden esinlenerek yazmıştır. Racine, kahramanlarının ruh hâllerini başarıyla vermiş, Andromak’ın oğlunun ölmesine veya yaşamasına sebep olacak kararı verme ikilemini gerçekçi bir şekilde yansıtmıştır.
TEMEL TİYATRO TERİMLERİ
Adapte: Yabancı bir eseri yer adları, şahıs adları, deyimleri, gelenek ve görenekleriyle yerli hayata uygulayarak çevirme; uyarlama.
Adaptasyon: Adapte etme. uyarlama.
Aksesuar: Tiyatro sahnesinde kullanılan eşya.
Aktör: Erkek tiyatro sanatçısı.
Aktris: Kadın tiyatro sanatçısı.
Akustik: Tiyatro, konser salonu ve benzeri kapalı yerlerin, sesleri bozmadan yansıtabilme özelliği.
Antik tiyatro: Eski Yunan - Latin tiyatrosu.
Darülbedayi: İstanbul Şehir Tiyatrosunun eski ismi. 1914'te kurulmuştur.
Dekor: Tiyatroda, sahneyi eserin konusuna göre döşeyip hazırlamada kullanılan eşyanın toplu adı. Üç çeşit dekor vardır: realist dekor, şairane dekor, stilize dekor.
Diksiyon: Tiyatro ve benzeri edebiyat türlerinde dilin müzik karakterini başarı ile yaşatabilme yeteneği. Tiyatro okullarında ders olarak okutulmaktadır.
Diyalog: Oyundaki iki ya da daha çok kişi arasındaki karşılıklı konuşmalar
Dramatize etmek: Bir olayı, duyguyu, düşünceyi canlandırarak anlatmak; bir vakayı olduğundan daha acıklı bir şekle sokmak.
Entrik unsur, Entrika: Roman, hikâye ve tiyatro türlerinde, olayların okuyucuda ya da seyircide merak uyandıracak şekilde birbirine dolanması.
Figüran: Genellikle tiyatro ve sinemada, konuşması olmayan veya konuşması çok az olan rollere çıkan kimse.
Epizot: Bir hikâyede asıl olaya karışan ikinci derecede önemli bir olay. (Bugünkü perde karşılığı.)
Fars (Farce): Komedinin, sanat yönü az, kaba bir türü. Çok eskiden tiyatrolarda perde arası gösterisiydi, sonra bağımsız olmuştur.
Fasıl: Bölüm. Tiyatroda perde karşılığı kullanılmıştır. Karagöz oyununda belli bir vakanın geçtiği bölüm.
Feeri: Masalların tiyatro sahnesinde dramatize edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol aldığı bir tiyatro türü.
Grotesk: Gülünç, güldürücü.
Jest: Tiyatro sahnesinde, sanatçıların bütün el, kol, ayak ve benzeri beden hareketleri.
Kabare tiyatrosu: Daha çok güncel konuları iğneleyici, taşlayıcı biçimde ele alan skeçlerin oynandığı, monologların, şarkıların ve şiirlerin söylendiği küçük tiyatro.
Kanto: Tanzimat Dönemi'nde Türk sahnesinde azınlık aktrislerce başlatılan oyunlu ve neşeli şarkılar.
Koro: Eski Yunan tiyatrosunda bir grup erkek ve kadından kurulu şarkıcılar topluluğu. Oynanan eserin konusuna da katılırlar ve eserdeki olaya karşı, toplumun duygu ve düşüncelerini temsil ederlerdi. Hayvanlar, ağaçlar, bulutlar yerine sembol olarak kullanıldıkları da olmuştur.
Kostüm: Tiyatroda sanatçıların giydiği oyuna uygun kıyafet.
Kulis: Tiyatroda, sahnenin arkasında bulunan kısım; sahne arkası.
Makyaj: Tiyatro ve sinemada sanatçıların yüzlerinde boya ve başka maddelerle yapılan değişiklikler.
Mimik: Bir duygu veya düşüncenin kaş, göz, ağız, yüz hareketleriyle anlatılması.
Mizansen: Bir tiyatro eserinin sahneye konması, sahneye göre düzenlenip uygulanması.
Monolog: Tek kişinin konuşması. Tek kişilik taklitli bir komedya türü. İnsanın içinden kendisiyle konuşması.
Muhavere: Konuşma. Tiyatro, roman, hikâye, fabl, röportaj ve benzeri türlerde kahramanların konuşmaları.
Pandomim: Sessiz hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.
Perde: Tiyatro eserinde bir perdenin açılmasından, kapanmasına kadar geçen bölüm.
Piyes: Tiyatro eseri.
Reji: Sahneye koyma ve yönetme işi.
Rejisör: Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar geçirdiği her anı yöneten kimse; yönetmen.
Replik: 1. Oyuncunun sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz. 2. Oyunda karşısındakinin sözüne karşılık, karşılama sözü.
Repertuvar: Opera, operet ve tiyatro topluluklarının bir oyun mevsiminde gösterecekleri eserlerin listesi.
Rol: Opera, operet, tiyatro ve benzeri sahne sanatlarında, oyuncuların, eser kişilerini sahnede canlandırmaları.
Revü: Tiyatroda, eserden önce gösterilen müzikli ve danslı oyun.
Sahne: Tiyatro. Tiyatro sahnesi. Tiyatro eserinde bir perdelik bölümün, dekor bakımından değişik olan küçük kısımları. Bir perdelik bölüm içinde, kişilerin girip çıkmasıyla değişen topluluk, meclis. Yapılarına göre tiyatro sahneleri şunlardır: sabit sahne, döner sahne, asansörlü sahne.
Sahne eseri: Tiyatro eseri, piyes.
Senaryo: Tiyatroda yazılı metin. Sinemada filmin konusunun yazılı şekli.
Suflör: Tiyatroda, kuliste durarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
Temaşa: Tiyatro.
Temsil: Bir tiyatro eserinin oynanması.
Tirat: Sahnede kişilerin birbirlerine karşı söyledikleri uzun sözler .
Trajik: Korku, sıkıntı, heyecan veren veya korkunç, kötü, sonu ölümle neticelenen.
Trajikomik: Hem acı, hem gülünç olayların anlatıldığı tiyatro. Olaylar gülünç ama olay kahramanları acınacak hâlde verilir.
Tuluat: Tiyatro türlerinden biri. Sanatçılar, oynadıkları eserin konusuna bağlıdırlar; ama oyundaki sözleri içlerinden geldiği gibi söylerler. Yazılı esere uymak mecburiyetleri yoktur. Perdeli orta oyunu da denir.
Virtüöz: Üstün bir tekniği, yorum gücü ile ustalık düzeyine erişmiş oyuncu.
Elektrik elektronik eğitimi ile ilgili bilgiler, kitap özetleri, kitap sınav soruları ve eğitime dair her şey
27 Mart 2020 Cuma
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Notları 8. Ünite Eleştiri
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 8. Ünite Eleştiri Özet Ders Notları
8. Ünite Eleştiri içeriği:
* Eleştiri türünün özellikleri
* Eleştiri türleri
* Eleştiri türünün gelişimi
* Cumhuriyet öncesinde eleştiri
* Cumhuriyet Dönemi’nde eleştiri
* Türk edebiyatında önemli eleştirmenler
ELEŞTİRİ (TENKİT)
Tanımı: Bir edebi eserin ya da sanat eserinin iyi ve kötü, başarılı ve zayıf yanlarının belli bir takım bilimsel yöntemlerle incelenip ortaya koyulduğu yazıları tenkit yani eleştiri denir.
Edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısı Namık Kemal’in Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şamildir” adlı yazısıdır.
İlk eleştiri ESERİ ise yine Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.
ELEŞTİRİ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
* Düşünsel plânla yazılır.
* Her eser ya da sanatçı eleştirinin konusu olabilir.
* Eleştiride bir eser olumlu ya da olumsuz özellikleriyle birlikte ele alınır.
* Eleştiri yapılırken somut verilerden yararlanılmalıdır.
* Eleştiride amaç; iyi olanın değerini ortaya koymak, sanatı unutulmaktan kurtarmak, iyi olmayana ve kötüye fırsat vermemektir.
* Eleştirmenin görevi kılavuzluk yapmaktır.
* Eleştiriler yıkıcı değil yapıcı olmalıdır.
* Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır.
* Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır. Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, "beğendim, hoşuma gitti" gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
* Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslubudur.
* Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır.
* Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
* Eleştiride açıklama, tartışma, tanık gösterme ve örnekleme gibi yöntemler kullanılır.
ELEŞTİRİ TÜRLERİ :
Sanatçıya dönük eleştiri : Sanatçıyı ele alan, onun sanatını iyi ve kötü yönleriyle eleştiren eleştiri türüdür.
Okura dönük eleştiri : Eleştirmen eserin kendisi üzerindeki etkilerini değerlendirir.
Topluma dönük eleştiri : Eserin toplumsal olay ve olgulara bağlantısı, toplumsal gelişmeye katkısı değerlendirilir.
Esere dönük eleştiri : Eseri oluşturan yapısal unsurlar, konu, olay örgüsü, dil ve anlatım özellikleri, tür özellikleri vb. değerlendirilir.
Nesnel eleştiri : Yazarın eleştirdiği konu üzerinde tarafsız kalmasıdır.
Öznel eleştiri : Eleştiri yazılarında yazarın kendi düşüncelerini belirterek taraflı bir tutum sergilemesidir.
ELEŞTİRİ YAZARLARINDA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
* Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalı.
* Nesnel olmalı.
* Araştırmacı olmalı.
* Ciddi, ağırbaşlı olmalı
* Dili sade, anlatımı açık ve anlaşılır olmalı.
* Yıkıcı değil yapıcı olmalı.
* Kanıtlama yoluna gitmelidir.
* Geçmişin ve çağının sanat olaylarını iyi bilmeli.
* Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı
* Dünya Edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı
* Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı.
DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan “eleştiri” Batı’da ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür.
Dünya edebiyatında Boileau (Bualo), Hippolyte Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns Elyıt) eleştiri türünde tanınmış isimlerdir.
TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Türk edebiyatında eleştiri, Tanzimat edebiyatıyla başlamıştır.
Edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısı Namık Kemal’in Tasvir-i Efkar’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şamildir” adlı yazısıdır.
İlk eleştiri ESERİ ise yine Namık Kemal tarafından yazılan Tahrib-i Harabat’tır.
Servetifünun Dönemi’nde ise Batılı bir anlayışla bu türde eser verilmeye başlanmıştır.
Eleştiri kavramını karşılamak üzere, Tanzimat edebiyatında muaheze, Servetifünun ve daha sonraki dönemde tenkit terimleri kullanılmıştır, eleştiriciye de münekkit denmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde Namık Kemal (Tahrib-i Harabat), Muallim Naci (Demdeme) gibi kimi yazarlar eleştiriyi yergiye dönüştürmüştür. Muallim Naci gibi bazı yazarlar, sadece dil bilgisi açısından eleştiri yapmıştır. Bu dönemde Batı'daki anlamda eleştiri yazısı, Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmıştır.
Serveti Fünun Dönemi’nde, Cenap Şahabettin intikad (sahte parayı gerçeğinden ayırmak) anlayışıyla tenkit eder. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım, Hüseyin Cahit dönemin eleştirmenleridir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ELEŞTİRİ
Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi içinde ele alırlar.
Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
Sistematik eleştirmenler Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk bağımsız yöntemi geliştirdi. Sabahattin Eyüboğlu ile Vedat Günyol hümanist eleştirmenlerdir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ELEŞTİRİ TÜRÜNDEKİ ÖNEMLİ ESERLER
* Mehmet Kaplan - Şiir Tahlilleri, Hikaye Tahlilleri
* Orhan Şaik Gökyay - Destursuz Bağa Girenler,
* Berna Moran - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış
* Fethi Naci - Yüz Yılın 100 Türk Romanı, Eleştiri Günlüğü
* Gürsel Aytaç - Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler
8. Ünite Eleştiri içeriği:
* Eleştiri türünün özellikleri
* Eleştiri türleri
* Eleştiri türünün gelişimi
* Cumhuriyet öncesinde eleştiri
* Cumhuriyet Dönemi’nde eleştiri
* Türk edebiyatında önemli eleştirmenler
ELEŞTİRİ (TENKİT)
Tanımı: Bir edebi eserin ya da sanat eserinin iyi ve kötü, başarılı ve zayıf yanlarının belli bir takım bilimsel yöntemlerle incelenip ortaya koyulduğu yazıları tenkit yani eleştiri denir.
Edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısı Namık Kemal’in Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şamildir” adlı yazısıdır.
İlk eleştiri ESERİ ise yine Namık Kemal’in Tahrib-i Harabat’ıdır.
ELEŞTİRİ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
* Düşünsel plânla yazılır.
* Her eser ya da sanatçı eleştirinin konusu olabilir.
* Eleştiride bir eser olumlu ya da olumsuz özellikleriyle birlikte ele alınır.
* Eleştiri yapılırken somut verilerden yararlanılmalıdır.
* Eleştiride amaç; iyi olanın değerini ortaya koymak, sanatı unutulmaktan kurtarmak, iyi olmayana ve kötüye fırsat vermemektir.
* Eleştirmenin görevi kılavuzluk yapmaktır.
* Eleştiriler yıkıcı değil yapıcı olmalıdır.
* Konu, yazının sonuna dek değerlendirilmesi yapılan esere bağlı kalmalıdır.
* Eser ile ilgili, değerli ve değersiz diye gösterilen yargılar, eserden alınacak örneklere dayandırılmalıdır. Yazar, yargılarında belirli ölçülere bağlı kalmalı, eleştirileri nesnel olmalı, "beğendim, hoşuma gitti" gibi öznel değerlendirmelerden kaçınmalıdır.
* Bunun yanında eleştiri yazısını okutacak olan elbette eleştiri yazarının kendine özgü konuyu ele alış biçimi, kendine özgü yorumlayışı ve anlatımındaki üslubudur.
* Eleştirisi yapılan çalışma, bütün boyutlarıyla ele alınmalı, kendi türü içindeki bilimsel, sanatsal, toplumsal yere oturtulmalıdır.
* Alanındaki diğer çalışmalarla karşılaştırılarak bu türe kattıklarıyla, kendisinden beklendiği halde katamadıklarıyla ele alınmalıdır.
* Eleştiride açıklama, tartışma, tanık gösterme ve örnekleme gibi yöntemler kullanılır.
ELEŞTİRİ TÜRLERİ :
Sanatçıya dönük eleştiri : Sanatçıyı ele alan, onun sanatını iyi ve kötü yönleriyle eleştiren eleştiri türüdür.
Okura dönük eleştiri : Eleştirmen eserin kendisi üzerindeki etkilerini değerlendirir.
Topluma dönük eleştiri : Eserin toplumsal olay ve olgulara bağlantısı, toplumsal gelişmeye katkısı değerlendirilir.
Esere dönük eleştiri : Eseri oluşturan yapısal unsurlar, konu, olay örgüsü, dil ve anlatım özellikleri, tür özellikleri vb. değerlendirilir.
Nesnel eleştiri : Yazarın eleştirdiği konu üzerinde tarafsız kalmasıdır.
Öznel eleştiri : Eleştiri yazılarında yazarın kendi düşüncelerini belirterek taraflı bir tutum sergilemesidir.
ELEŞTİRİ YAZARLARINDA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
* Bir sanat eserinin gerçek değerini, özünü, yapısını, değerli-değersiz yönlerini ortaya koymalı.
* Nesnel olmalı.
* Araştırmacı olmalı.
* Ciddi, ağırbaşlı olmalı
* Dili sade, anlatımı açık ve anlaşılır olmalı.
* Yıkıcı değil yapıcı olmalı.
* Kanıtlama yoluna gitmelidir.
* Geçmişin ve çağının sanat olaylarını iyi bilmeli.
* Geniş bilgi ve kültür birikimiyle donanımlı olmalı
* Dünya Edebiyatı, sanatı ve kültürüyle ilgili genel bilgilere sahip olmalı
* Eleştirdiği konuyu, eseri veya olayı bütün olarak kavramalı.
DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Eski Yunancadan Latinceye oradan da Fransızcaya geçen critique (kritik) sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan “eleştiri” Batı’da ortaya çıkıp gelişmiş bir türdür.
Dünya edebiyatında Boileau (Bualo), Hippolyte Taine (Hippolit Ten), Anatole France (Anatol Frans) ve Thomas Stearns Eliot (Tamıs Störns Elyıt) eleştiri türünde tanınmış isimlerdir.
TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
Türk edebiyatında eleştiri, Tanzimat edebiyatıyla başlamıştır.
Edebiyatımızdaki ilk eleştiri yazısı Namık Kemal’in Tasvir-i Efkar’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şamildir” adlı yazısıdır.
İlk eleştiri ESERİ ise yine Namık Kemal tarafından yazılan Tahrib-i Harabat’tır.
Servetifünun Dönemi’nde ise Batılı bir anlayışla bu türde eser verilmeye başlanmıştır.
Eleştiri kavramını karşılamak üzere, Tanzimat edebiyatında muaheze, Servetifünun ve daha sonraki dönemde tenkit terimleri kullanılmıştır, eleştiriciye de münekkit denmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde Namık Kemal (Tahrib-i Harabat), Muallim Naci (Demdeme) gibi kimi yazarlar eleştiriyi yergiye dönüştürmüştür. Muallim Naci gibi bazı yazarlar, sadece dil bilgisi açısından eleştiri yapmıştır. Bu dönemde Batı'daki anlamda eleştiri yazısı, Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmıştır.
Serveti Fünun Dönemi’nde, Cenap Şahabettin intikad (sahte parayı gerçeğinden ayırmak) anlayışıyla tenkit eder. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Nabizade Nazım, Hüseyin Cahit dönemin eleştirmenleridir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ELEŞTİRİ
Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştiri Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le başlar. İsmail Habip Sevük ve Ahmet Hamdi Tanpınar eleştiriyi edebiyat tarihi içinde ele alırlar.
Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin iki öznelci eleştirmendir.
Sistematik eleştirmenler Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk bağımsız yöntemi geliştirdi. Sabahattin Eyüboğlu ile Vedat Günyol hümanist eleştirmenlerdir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ELEŞTİRİ TÜRÜNDEKİ ÖNEMLİ ESERLER
* Mehmet Kaplan - Şiir Tahlilleri, Hikaye Tahlilleri
* Orhan Şaik Gökyay - Destursuz Bağa Girenler,
* Berna Moran - Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış
* Fethi Naci - Yüz Yılın 100 Türk Romanı, Eleştiri Günlüğü
* Gürsel Aytaç - Çağdaş Türk Romanı Üzerine İncelemeler
26 Mart 2020 Perşembe
Dünyanın Sonundaki Saat (Yunus Meşe) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı
Dünyanın Sonundaki Saat Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı
1- Hikayeci Dede’yi kimler pür dikkat dinliyormuş?
A- Mehmet
B- Yusuf
C- Çocuklar
D- İsmail
2- Hikayeci Dede’nin adı nedir?
A- İsmail
B- İbrahim
C- Yusuf
D- Kıvırbaş Ruhi
3- Hikayeci Dede’nin anlattığı üç çocuk hikayesinde çocukların lakabı nedir?
A- Üç Tembel
B- Sihirli Bostan Hasan
C- Küçük Zeyrekler
D- Üç Meraklı
4- Kıvırbaş Ruhi kaç yaşında bilgisayar kodlaması yapmayı başarmıştır?
A- 10
B- 11
C- 12
D- 13
5- Umay’da hangi özelliklerden biri yoktur?
A- Meraklı
B- Cesur
C- Çalışkan
D- Korkak
6- Umay kaç yaşındadır?
A- 9
B- 12
C- 14
D- 15
7- Grubun lideri kimdir?
A- Sihirli Bostan Hasan
B- Kıvırbaş Ruhi
C- Umay
D- İsmail
8- Grupta kimin gözleri görmüyor?
A- Yusuf
B- Umay
C- Sihirli Bostan Hasan
D- Kıvırbaş Ruhi
9- Umay’la aynı yaşta olan kardeşi kimdir?
A- Sihirli Bostan Hasan
B- İbrahim
C- Kıvırbaş Ruhi
D- Yusuf
10-Sihirli Bostan Hasan nasıl birisidir?
A- Meraklı, soğukkanlı, çalışkan
B- Üzgün, kibar, sorumsuz
C- Komik, tembel, düşüncesiz
D- Komik, düşünceli, akıllı
11- Kıvırbaş Ruhi gemide ne olduğunu düşünüyordu?
A- Balıklar
B- Zararlı böcekler
C- Robotlar
D- Hepsi
12- Küçük Zeyrekler hangi ülkeye gittiler?
A- Beyaz Ülke
B- Siyah Ülke
C- Türkiye
D- Çin
Cevap Anahtarı :
1-C 2-B 3-C 4-D
5-D 6-B 7-C 8-C
9-A 10-A 11-C 12-A
1- Hikayeci Dede’yi kimler pür dikkat dinliyormuş?
A- Mehmet
B- Yusuf
C- Çocuklar
D- İsmail
2- Hikayeci Dede’nin adı nedir?
A- İsmail
B- İbrahim
C- Yusuf
D- Kıvırbaş Ruhi
3- Hikayeci Dede’nin anlattığı üç çocuk hikayesinde çocukların lakabı nedir?
A- Üç Tembel
B- Sihirli Bostan Hasan
C- Küçük Zeyrekler
D- Üç Meraklı
4- Kıvırbaş Ruhi kaç yaşında bilgisayar kodlaması yapmayı başarmıştır?
A- 10
B- 11
C- 12
D- 13
5- Umay’da hangi özelliklerden biri yoktur?
A- Meraklı
B- Cesur
C- Çalışkan
D- Korkak
6- Umay kaç yaşındadır?
A- 9
B- 12
C- 14
D- 15
7- Grubun lideri kimdir?
A- Sihirli Bostan Hasan
B- Kıvırbaş Ruhi
C- Umay
D- İsmail
8- Grupta kimin gözleri görmüyor?
A- Yusuf
B- Umay
C- Sihirli Bostan Hasan
D- Kıvırbaş Ruhi
9- Umay’la aynı yaşta olan kardeşi kimdir?
A- Sihirli Bostan Hasan
B- İbrahim
C- Kıvırbaş Ruhi
D- Yusuf
10-Sihirli Bostan Hasan nasıl birisidir?
A- Meraklı, soğukkanlı, çalışkan
B- Üzgün, kibar, sorumsuz
C- Komik, tembel, düşüncesiz
D- Komik, düşünceli, akıllı
11- Kıvırbaş Ruhi gemide ne olduğunu düşünüyordu?
A- Balıklar
B- Zararlı böcekler
C- Robotlar
D- Hepsi
12- Küçük Zeyrekler hangi ülkeye gittiler?
A- Beyaz Ülke
B- Siyah Ülke
C- Türkiye
D- Çin
Cevap Anahtarı :
1-C 2-B 3-C 4-D
5-D 6-B 7-C 8-C
9-A 10-A 11-C 12-A
Salyangoz Avcıları (Feyza Kartopu) Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı
Salyangoz Avcıları Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı
1- Gelen çocuk kayaların altında neyi bulamadı?
A- Sincap
B- Salyangoz
C- Karınca
D- Böcek
2- Salyangozları kime emanet ederler?
A- Selim Ağa
B- Muallim Abi
C- Rüstem Dayı
D- Hayri Dede
3- Kanber Amca’nın bakkalının adı nedir?
A- Uygar Gıda
B- Güzel Gıda
C- Erdal Bakkal
D- Uysal Gıda
4- Çocukların gittiği yer neresidir?
A- Kızılırmak
B- Everest Dağı
C- Ağrı Dağı
D- Göbeklitepe
5- Çocuklar giderken karşılarına kim çıktı?
A- Gökçe
B- Mine
C- Feride
D- Emine
6- Parşömenler hangi dilde yazılmıştır?
A- İtalyanca
B- İbranice
C- Farsça
D- Almanca
7- Meddah ne demektir?
A- Kırathanelerde taklit yapıp insanları güldüren kişiler.
B- Sessiz bir şekilde tiyatro gösterisi yapan kişiler.
C- Taklit yapan kişiler.
D- Sahnede gösteri yapan kişiler.
8- Buldukları mektuptaki kırathanenin ismi nedir?
A- Eftalikus
B- Santirikus
C- Toplitus
D- Eftelyakus
9- Adamın gittiği yerde hangi hayvanlar korunma altındadır?
A- Kuş, kedi, köpek
B- Zürafa, sincap, tarantula
C- Örümcek, aslan, kaplan
D- Karınca, böcek, çita
10- Kedi ve köpeklerin barınaklarının adı nedir?
A- Dar’ül Miyav ve Dar’ül Hav Hav.
B- Eftaküs ve Miyavus
C- Dar’ül Harp ve Dar’ül Fünun
D- Miyav ve Hav
11- Dükkanların sıra sıra dizildiği düzenli alışveriş yeri niteliğindeki yere ne ad verilmektedir?
A- Kırathane
B- Kapalı Çarşı
C- Bakkal
D- AVM
12- Hiç yerinden kalkmayan kişi kimdir?
A- Mehmet Ağa
B- Emrah Ağa
C- Ali Ağa
D- Mahir Ağa
Cevap Anahtarı :
1-B 2-A 3-C 4-D
5-B 6-C 7-A 8-A
9-A 10-A 11-B 12-A
1- Gelen çocuk kayaların altında neyi bulamadı?
A- Sincap
B- Salyangoz
C- Karınca
D- Böcek
2- Salyangozları kime emanet ederler?
A- Selim Ağa
B- Muallim Abi
C- Rüstem Dayı
D- Hayri Dede
3- Kanber Amca’nın bakkalının adı nedir?
A- Uygar Gıda
B- Güzel Gıda
C- Erdal Bakkal
D- Uysal Gıda
4- Çocukların gittiği yer neresidir?
A- Kızılırmak
B- Everest Dağı
C- Ağrı Dağı
D- Göbeklitepe
5- Çocuklar giderken karşılarına kim çıktı?
A- Gökçe
B- Mine
C- Feride
D- Emine
6- Parşömenler hangi dilde yazılmıştır?
A- İtalyanca
B- İbranice
C- Farsça
D- Almanca
7- Meddah ne demektir?
A- Kırathanelerde taklit yapıp insanları güldüren kişiler.
B- Sessiz bir şekilde tiyatro gösterisi yapan kişiler.
C- Taklit yapan kişiler.
D- Sahnede gösteri yapan kişiler.
8- Buldukları mektuptaki kırathanenin ismi nedir?
A- Eftalikus
B- Santirikus
C- Toplitus
D- Eftelyakus
9- Adamın gittiği yerde hangi hayvanlar korunma altındadır?
A- Kuş, kedi, köpek
B- Zürafa, sincap, tarantula
C- Örümcek, aslan, kaplan
D- Karınca, böcek, çita
10- Kedi ve köpeklerin barınaklarının adı nedir?
A- Dar’ül Miyav ve Dar’ül Hav Hav.
B- Eftaküs ve Miyavus
C- Dar’ül Harp ve Dar’ül Fünun
D- Miyav ve Hav
11- Dükkanların sıra sıra dizildiği düzenli alışveriş yeri niteliğindeki yere ne ad verilmektedir?
A- Kırathane
B- Kapalı Çarşı
C- Bakkal
D- AVM
12- Hiç yerinden kalkmayan kişi kimdir?
A- Mehmet Ağa
B- Emrah Ağa
C- Ali Ağa
D- Mahir Ağa
Cevap Anahtarı :
1-B 2-A 3-C 4-D
5-B 6-C 7-A 8-A
9-A 10-A 11-B 12-A
13 Mart 2020 Cuma
Hale Etkisi - Halo Effect Nedir? İnsan Kaynakları ve Performans Değerlendirme Süreci
Hale Etkisi (Halo Effect) :
Hale etkisi, performans değerlendirme yönetiminde ve mülakatlarda kullanılan bir tabirdir. Genel tabiriyle hale etkisi kişiyle alakalı olumlu bir özelliğin diğer özelliklere de genellenmesidir. Örneğin, takım elbise gibi iyi ve şık giyinen birisiysen iyi birisindir, tersi olarak kötü ve bakımsız giyinen birisisiysen tehlikeli birisindir gibi. Genel olarak iyi giyimli bir adamdan ilk anda zarar gelmez ama kötü giyimli birisi ilk anda bile size zarar verebilir ve tehlikelidir yansımasıdır. Bir başka örnek olarak derslerinde başarılı bir çocuk ile tanıştığınızda, bu çocuk hiç yalan söylemez arkadaşlarıyla iyi geçinir gibi genellemelerde bulunmanızdır. Aslında hale etkisini sadece performans değerlendirme görüşmelerinde yapılan hata gibi bakmamak gerekir. Hale etkisi mülakatlarda da sık sık karşımıza çıkabilecek psikolojik bir etkidir.
Hale Etkisi : Kişinin bir özelliğinden yola çıkıp, kişinin diğer özellikleri hakkında genel bir yargıya varmak olarak tanımlanır. En sıklıkla bir kişinin diğer bir kişiyle ilgili değerlendirme yapmakla sorumlu olduğu durumlarda ortaya çıkıyor.
İlk izlenim her zaman önemlidir. İş görüşmelerinde de bu durum geçerlidir. Kapıdan girdiğiniz ilk andan itibaren o birkaç saniyede insan kaynakları uzmanları sizinle ilgili bir kararlarını veriyorlar. Jestler, mimikler, beden hareketi, eli nasıl sıktığınız ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenimin, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturmasına da “halo etkisi” deniyor. Yani karşınızda bu etkinin altında kalan bir İK’cı varsa en başta etkilediniz, etkilediniz. Yoksa işiniz zor.
Jest, mimik, beden hareketi veya bedene yansıyan psikolojik durumlar insanlarda ilk izlenimlerin oluşmasına yardımcı oluyor. Bir kişiyi ilk gördüğünüzde edindiğiniz anlık izlenim, o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturuyor. İşte bu duruma, psikolojide kısaca halo etkisi deniyor. Başka bir deyişle, halo etkisi, ilk izlenimlerin diğer kişiyi algılamada önemli bir referans noktası oluşturması anlamına geliyor. Eğer bir kişiyi ilk kez çok bilgili bir insan olarak algılamışsak, bu önyargımız o kişinin diğer bütün ilişkilerinde de değerlendirme ölçütü oluyor. Yeni bilgiler edinmedikçe, o kişiyi hep bilgili olarak görmeyi sürdürme ihtimali yüksek oluyor.
Hale etkisiyle ilgili psikolojik deneylerde yapılmıştır. Aynı kişinin tebessüm eden fotoğrafı bir gruba dağıtılır ve somurtkan fotoğrafı da bir diğer gruba. Bu fotoğraflara 5 saniye baklamaları istenir ve fotoğraflar kapatılır. Sonra bir kağıt verilir bu kağıtta tüm iyi ve kötü nitelikler yazılmıştır (somurtkan, yalancı, kibirli, iyi, sevecen, merhametli gibi) Deneklerden puanlama yapmaları istenir.
Sonuçta 5 saniye baktığımız fotoğraftaki gülen kişiye tüm iyi sıfatlar yüklenilmiştir ve yine aynı şekilde somurtkan kişiye de tüm kötü sıfatlar yüklenilmiştir.
Halo Etkisine uğramamak için;
1- Kurumun yapması gerekenler: Halo etkisinin önüne geçebilmenin en önemli yolu kurumsallaşma ve şirketlerin yetenek yönetimine geçebilmesidir.
2- İnsan Kaynakları departmanının yapması gerekenler: Öncelikle işe alımda adayın niteliklerini belirlerken hangi departmanda çalışacaksa bu nitelikler iyi bir şekilde seçilmeli. İşe alımda standartlar belirlendikten sonra bu konuda taviz verilmemeli.
3- Adayın yapması gerekenler: Adaylar ilk izlenimin önemli olduğunu akıllarından çıkartmamalı. Adayın enerji seviyesi önemli ve iş görüşmesinde karamsar olmamaya, gülümsemeye mutlaka özen gösterilmeli.Yüz ifadesi açık ve net olmalı,olumlu bir tavır takınmalı.
10 Mart 2020 Salı
İlahi Komedya (Dante Alighieri) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili
Kitabın Adı : İlahi Komedya
Kitabın Yazarı : Dante Alighieri
Kitap Hakkında Bilgi :
Öfke, sürgün ve dehayla geçen bir hayat yaşamış olan Dante'nin yapıtları İtalyan edebiyatının kaynağını oluşturur. Dante'nin kendi adlandırmasıyla "Kutsal Bir Manzume" olan İlahi Komedya, tarihsel çelişkilerinin arkasındaki gizli düzenin araştırılması ardında koşar.
Kitap; Cehennem, Araf ve Cennet olark üç bölüme ayırılmıştır. Bu yapıtında Dante, öbür dünyaya yaptığı yolculuğunda sadece Tanrı'nın ışığıyla aydınlanmış; bir dünya görüşünün bilançosunu çıkarır. İnsanların hatalarının ve tarihsel çelişkilerinin arka planında kendisini histetiren Ortaçağ'a has alegorik bir dizgeyle varılabilecek nihayi gerçeği arar.
Dante'nin İlahi Komedyası 14233'e ulaşan dize sayısına sahip dünya tarihinin en uzun manzum yapıtlarından biridir. Bu eser dünyanın en uzun şiiri kabul eden kaynaklar Divan şiirindeki mesnevilerimizi göz ardı etmektedirler. Bu ifade Türk ve Fars edebiyatındaki mesneviler düşünülmezse doğru kabul edilebilir.
İlahi Komedayasında Dante'nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer ve 14 Nisan Perşembe günü sona erer. Dante'ye Cehennem ve Araf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Araf'ın tepesindeki Cennet'te Vergilius yerini Beatrice'ye bırakır. Dante, Beatrice'yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice'ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olmuştur.
Eser Vergilius'un Aeneis destanını örnek alan onun gibi sıra dışı bir aşk mitoloji, tarih ve kutsal metinlere de temas eden, gerçeküstücü konular ve kurmacalara dayanan bir eserdir. İlahi Komedya tarih ve felsefeden dilbilime, gökbilimden geometriye uzanan pek çok ansiklopedik bilgiler de veren bir ser olarak dikkat çekmiştir.
Kitabın Özeti :
Cehennem (Inferno): İlahi Komedya’nın ilk bölümünü oluşturan Cehennem’i Dante’nin 1308 yılında tamamladığı sanılıyor. Cehennem 34 kanto içerir. Bu kantoların toplam dize sayısı 4720’dır. Dante bu yolculuk boyunca 112 kişiyle karşılaşır.
Cehennem, dibe doğru inildikçe daralan bir çukurdur. Bu çukur, iç içe geçmiş dokuz kattan oluşur. Dairelerin her biri günah derecelerine göre sıralanmıştır. Aşağıya inildikçe cezalar ağırlaşır. İnsanlar yaşarken işledikleri günahlara göre cehennemdeki katlara yerleşmişlerdir.
Cehennem, Kudüs kentinin altındadır. Cehennemin giriş bölümü “kötülük de iyilik de yapmadan yaşamış olanların ruhlarına ayrılmıştır. Cehennemin ilk akarsuyu Akheron da buranın sınırındadır. Cehennem’in ilk dairesi olan Limbus’taki ruhlar Hıristiyanlıktan önce doğdukları için vaftizden yoksun kalmış ruhlardır. Daha sonra asıl cehennem başlar. İkinci dairede şehvet düşkünleri, üçüncü dairede oburlar, dördüncü dairede cimriler, savurganlar, beşinci dairede öfkeliler cezalandırılır. Beşinci daire ve altıncı daireyi ağır suçluların bulunduğu, içinde “sonsuza dek ateş yanacak olan” Dite katı yer alır. Altıncı dairede sapkınlar, yedinci dairede, Tanrı’ya isyan ve hakaret edenler vardır. Sekizinci kata kadın satıcıları, sömürücüler, rüşvet yiyenler, hilekarlar, hırsızlar, simyacılar ve kalpazanlar atılmıştır. Dokuzuncu dairede kötülüklerin simgesi Lucifer'i de, yarı beline dek buzlara gömülü olarak görürler.
Araf (Purgatario): Araf, 33 kanto içerir; toplam dize sayısı 4755’dir. Dante, bu yolculuk sırasında 46 kişiyle karşılar. 10 Nisan Perşembe, paskalya günü başlayan gezi üç gün sürer.
Dante’ye göre Araf, meleklerin yer aldığı; sık sık şarkı söylenen, Cehennem ve Cennet arasındaki bir köprüdür. Araf’a gidecek olan ruhları bir melek, Tevere ırmağının denize döküldüğü yerden, Araf’ın bulunduğu adanın kumsalına taşımakla görevlidir. Kumsalda, kayalık bir bölümden geçilir Araf’ın girişine. Ruhlar, Araf’a girmeden önce, ruhlarının ağırlığıyla doğru orantılı olarak bir süre burada bekletilmektedir. Araf’ın üst katlarına çıkıldıkça, günahın ağırlığı ve verilen ceza azalmaktadır. Cezanın amacı, ruhun eğitilmesi, günahlardan pişman olmanın sağlanmasıdır. İyilik kötülük karşıtlığının bir sonucu olarak Cennet-Cehennem ikilisine eklenen Araf, bir değişim merkezidir.
Vergilius ile birlikte Araf’a tırmanan Dante, Yeryüzü Cenneti’nde yıllardan beri görmemiş olduğu Beatrice ile karşılaşınca, Vergilius birden yok olur. Lethe ve Eunoe ırmaklarında arınan Dante, Beatrice ile birlikte Cennet yolculuğuna başlar.
Cennet (Paradiso) : Cennet, 33 kanto içerir ve bu kantoların toplam dize sayısı 4758’dir.Cennet boyunca Dante’ye Beatrice rehberlik eder. Dante’nin 14 Nisan Perşembe sabahı başlayan Cennet yolculuğu, aynı gün öğleden sonra Tanrı’nın ışığına ulaşmasıyla noktalanır. Dante cennet planını hazırlarken Ptolemaios (Batlamyus) sisteminden yararlanmıştır. Dante’nin Cennet’ine göre, Dünya evrenin merkezindedir ve sabit bir cisimdir. Kürenin çevresinde yedi gezegen dönmektedir: Sırasıyla Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn.
Bu gezegenler, yedi gök içerisinde bulunmakta, bunlardan sonra iki kat daha yer almaktadır. Sekizinci katta Dönmeyen Yıldızlar, dokuzuncu katta gezegenlerin dönmesini sağlayan İlk Devindirici vardır. Arı ışıktan oluşan, maddeden arınmış onuncu ve en yüksek kat ise, kutlu ruhlarla Tanrı’nın katıdır (Arş-ı Ala). Burada Meryem ve Beatrice gibi Tanrı’nın sevgili kulları kutsal bir gül oluşturur.
Gülün Adı (Umberto Eco) Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili
Kitabın Adı : Gülün Adı
Kitabın Yazarı : Umberto Eco
Kitap Hakkında Bilgi :
"Gülün Adı" adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi; filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hala sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte "Gülün Adı" kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtıdır.
Kitabın Özeti :
Tarih 1314 yılıdır. Frankfurt'ta beş Alman Prensi, Bavyeralı Ludwig'i imparatorluk tahtına çıkarmış ama Ren Kont'u ve Köln Başpiskoposu ise Avusturyalı Frederick'i , Main'de hükümdar ilan etmiştir. Bir taht için birisi siyasilerin, diğeri ise Pikopos’un atadığı iki imparator vardır.
Bavyera'lı Ludwig, Pikopos’un atadığı Frederick’le savaşarak onu mağlup eder. Fakat Papa XXII Ioannes tarafından afaroz edilir. Kilisenin desteklediği rakibini yenerek gücünü kanıtlayan Ludwig ise Papa'yı sapkınlık ve teamüllere uymamak ile suçlar.
Fransisken Tarikatı Ruhani Meclisi lideri Cesena'lı Michelle, İsa ve havarilerinin yoksul olduğunu ortaya atarak kilisenin ve papazlarında yoksullar gibi yaşaması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüş refah, güç ve sınırsız erk kudreti içinde yaşayan Papa’yı ve piskoposları rahatsız etmektedir. Bu düşünceleri de İmparatorun piskoposları seçme, Papanın imparatoru atama gücünü dahi elinde bulundurması gerektiğini düşünen Papa, Cesena'lı Michelle’nin bu görüşlerinden hiç hoşlanmamıştır. Bu yüzden İmparator, kendi çıkarlarına yakın duran Frensiskenleri ve Cesena'lı Michelle’yi desteklemek istemektedir.
Akıllıca davranan Ludwig daha önce yendiği rakibi Frederick ile de anlaşarak, Milano da yapılan bir törenle taç giyer. Ludwig‘in babası, genç Rahip Dom Adso'yu (romanın anlatıcısı) bu törende, Baskerwille'li rahip William ile tanıştırır. William’ın öğrencisi ve yazıcısı olur.
İtalya'nın kuzeyinde bir manastırda anlamsız bir şekilde rahipler ölmektedir. Eski bir sorgucu rahip olan William, olayı araştırmak üzere görevlendirilir. Rahip William yardımcısı Dom Adso’yu da yanına alarak manastıra ulaşırlar. William, manastırın başrahibi Abonne tarafından karşılanır. Abonne soruşturmadan ve William’ın gelecek olmasından habersizdir. William ile başrahip Abonne cinayet üzerine konuşurlar. Minyatür ustası Otranto'lu Adelmo Aedificium doğu kulesinin altında ölü bulunmuştur. İntihar ihtimali oldukça düşük gözükmektedir.
Manastır kütüphanesi çok iyi korunan bir yerdir. Kütüphaneci ve yardımcısı haricindeki diğer kişilerin kütüphane okuma salonu dışındaki diğer bölümlere girişi yasaklanmıştır. El yazması eserler keşişler tarafından yazılıp çoğaltılmaktadır ama hiçbir keşişin yazılan diğer kitaplardan haberi olmamaktadır. Manastır Kütüphanesi “Tinsel bir dolambaç olduğu kadar, dünyasal bir labirenttir. İçeri girebilirsiniz, ama dışarı çıkamazsınız.” Labirent şeklinde tasarlanmış olan kütüphaneye izinsiz giren kişinin çıkması imkânsızdır. Tek bilinmesi gerekenler dinin öğretileridir, bilim ilerlememeli, inanç sarsılmamalıdır.
William, başrahipten, rahipleri sorgulama ve manastırda kitaplık hariç her yerde serbest dolaşma yetkisi alır. Fakat kitaplığa girme yetkisi verilmemiştir. Çünkü kütüphaneci rahip ve yetiştirdiği yardımcısından başka kitaplığa kimsenin girme yetkisi yoktur. Kütüphaneci, kitapları nereye koyacağını, nerede bulacağını, gizlilik derecesini bilmekte ve kitaplar ile kütüphaneyi korumaktadır. Rahipler ise yazı salonunda çalışmaktadır. Kütüphanedeki kitapların bazıları rahipler tarafından okunabilmekte diğer hiç kimse tarafından görülememektedir. Rahipler çalışmalarına yardımcı olması açısından bazı ciltleri okuyabilmek yetkisine sahiptir. Rahip Abonne bu kitaplığın dünyanın en zengin kitaplığı olduğunu, katı kurallarla yıllarca korunduğunu, bu kuralı ihlal edemeyeceğini söyler.
Rahip elyazması hazırlamakta, kopyalar yazmakta, çeviri yapmakta ama kitaplıkta bulunan kitaplar hakkında bilgi sahibi olamamaktadır. Çünkü bazı kitaplar, sapkın ve yalan bilgilerle doludur. Bu yüzden bu kitapların okunmaması gerektiği düşünülmektedir. Bu yüzden de kitaplık içinden çıkılamaz bir labirent şeklinde, yapılmıştır. Kitaplığa, girenin, çıkamayıp yakalanması için. William ve Adso, dünyanın dört bir yanından gelen, her biri diğerinden ilginç rahipler ile tanışır. Yasak kitaplık, William'ın merakını iyice kabartmıştır.
Yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan bu manastırda, rahip William ve Adso, cinayetlerin ipuçlarını bulmak için çalışmalara başlar. Yunanca-Arapça çevirmeni Venantius, retorikle uğraşan Benno, kütüphane yardımcısı Brengar, yazmaları kopya eden Aymora, kütüphaneci Malachi ve şifalı otlar uzmanı Severinus’un ölümleri oldukça garip, trajiktir ve gizemlidir. Hepsinin de bir sırrı korumak için ölmüş oldukları fikrini uyandırmaktadır.
Yaşlı keşiş Jorge yenilikçi hayatını buradaki kitapları okumaya adamış ve bu uğurda kör olmuştur. Kör olmasına karşın yasaklı kitabı okumak isteyenler için tuzaklar hazırlamıştır. Örneğin ayin sırasında kitaba dokunan ve parmağına zehir bulaşan kütüphaneci Malachi, tüm keşişlerin gözleri önünde ölmüştür.
William’a güvenmeyen başrahip engizisyon yargıcını manastıra çağırmıştır. Bir ayin sırasında yardımcısı Adso’yu yanına çağıran William gizli geçidin yerini bulduğunu söyler. Kimseye görünmemeye çalışarak gizli bölmeye giderler, şifreyi doğru tahmin edip merdivenlerden çıkarlar, karşılarına siyah cüppeli yaşlı bir rahip çıkar. Yaşlı Rahip “beni buldunuz” der ve elindeki yasaklı kitabı William’a verir, ama her şey göründüğü gibi değildir. William ve Adso’nun gizli bölümden çıkmaları tamamen imkânsız gibidir. William meşaleyle raflardaki kitapları tutuşturarak yolu bulmaya çalışır. William elindeki Poetika’ya sarılarak her şeyin bittiğini düşünmektedir. Çıkışı bulmak imkânsız gibidir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı
Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...
-
Cep telefonu ve tablet şarj cihazlarında USB kablolarla sık sık karşılaşıyoruz ve kullanıyoruz. Aynı zamanda bu cihazlara ve bilgisayarl...
-
Kitabın Adı : Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe Kitabın Yazarı : Paola Peretti Kitap Hakkında Bilgi : Yazarın kendi yaşam hikâyesinden esinl...