1 Eylül 2024 Pazar

Türkiye'de Yenilenebilir Enerji Üretiminde Rekor Kırıldı



Türkiye'de Yenilenebilir Enerji Üretiminde Rekor Kırıldı

2024 yılı temmuz ayında Türkiye’nin aylık elektrik üretim ve tüketiminde rekor seviyeler görüldü. Elektrik ihtiyacının %57’si yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılandı. Güneş enerjisi kurulu gücünün toplam kurulu güç içindeki payı %15,6’ya ulaşarak oransal olarak rekor kırdı. 

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği'nden yapılan açıklamada rüzgar enerjisi sektörünün otomotiv, beyaz eşya, tekstil gibi 20 milyar dolar üstü üretim ve ihracatı olan lokomotif sektörlerden biri olma yoluna girdiğini belirtildi. Kovid-19 ve Rusya-Ukrayna şavaşının yarattığı risklerin Türkiye’yi Avrupa’nın rüzgar tedarik zinciri açısından önemli alternatiflerinden biri konumuna getirdiğini söylendi. 

Türkiye'de rüzgar enerji sektörünün 2025 yılından başlayarak 2026 ve 2027 yıllarında tekrar önemli rekorlara imza atmasını bekleniyor. Türkiye şu anda rüzgarda 13.000 MW toplam kurulu güç ile seviyesinde. Özellikle 19.000 MW’lık depolamalı rüzgar kapasitesi tahsisiyle bu rakamlar birkaç yıl içinde daha da artacak. Türk rüzgar sanayisinin üretim, servis ve yetişmiş insan kaynağı açısından son derece iyi bir noktada olduğu açıklandı.Coğrafi konumun getirdiği avantajlar da eklenince Almanya ve İspanya gibi rüzgar enerjisinde zaten ileri noktalarda olan pazarlar da dahil olmak üzere 6 kıtada toplam 45 ülkeye ekipman ihracatı yapılmaktadır.

2024 yılının ilk yarısında Türkiye’de toplam elektrik üretiminin %28’i Hidro Elektrik Santraller HES’lerden sağlandı. Bu oran, diğer tüm yenilenebilir enerji kaynaklarının toplamının katkısından fazla. Bu santraller, enerji üretiminde karbon ayak izinin sıfıra yakın olması, su depolama imkanları ile istikrarlı bir kaynak olarak ve dakikalar içinde yük alabilme ve devreye girebilme yetenekleri ve sulama, taşkın kontrolü ve rekreasyon gibi yan faydalar sağlamaları gibi birçok avantaja sahiptir. HES’lerin güneş enerjisi santralleriyle (GES) hibrit şekilde üretim kabiliyetlerini geliştirebileceği açıklandı. Halihazırda HES ve barajlara, kurulu güçlerinin %15’i ile sınırlı kalacak şekilde hibrit GES kurulmasına izin verilmektedir. Bu sınırın kaldırılmasıyla HES ve barajların kurulu güçleri kadar sahalarına hibrit GES santrali kurmaları mümkün olabilecektir.

Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarının büyük ölçüde güneş enerjisi odaklı ilerliyor ve %8’lik güneş enerjisinin payının 2 yılda %13.5’e çıktı.

31 Ağustos 2024 Cumartesi

Gece Yarısı Kütüphanesi (Matt Haig) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Gece Yarısı Kütüphanesi

Kitabın Yazarı: Matt Haig

Kitap Hakkında Bilgi:

42 Dile Çevrilen Uluslararası Çoksatan Kitap 2020 Goodreads Yılın En İyi Romanı

“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…
Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?”

Nora Seed berbat halde. Kedisi öldü. İşinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yarısı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında... Kitapların her birinde Nora’nın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar.

Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Nora’nın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanılır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?

İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Nora’nın pişmanlıklara, ihtimallere ve yeniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.

“Değişmesini istediğimiz bir dünyada hep birlikte sıkışıp kalmışken, tam zamanında yazılmış bir modern çağ masalı, günümüzün Şahane Hayat’ı.”
Jodi Picoult

“Kitapların yaşamı değiştirme gücünü kutlayan, içtenlikle ve mizahla yazılmış, baştan çıkarıcı bir roman.”
Sunday Times

“Matt Haig sözcükleri konserve açacağı gibi kullanıyor. Konserve de biziz.”
Jeanette Winterson

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, hayatın anlamı ve insanın kendi yaşamını şekillendirme gücü hakkında derin bir felsefi düşünce içerir, insanların hayatındaki küçük seçimlerin bile büyük sonuçları olabileceği fikrini konu alır.

Kitabın Özeti:

Nora Seed, kendini değersiz ve yetersiz hisseden bir kadındır. Nora hayatından memnun değildir. Nora’nın Joe, adında bir abisi vardır. Annesi ve babası ayrı olmasa da çok anlaşamazlar. Nora, küçük yaştan itibaren yüzme dersleri almıştır. Nora yüzme derslerini babasının isteği ile yapmıştır. Bir gün okulun kütüphanesinde Bayan Elm ile birlikteyken annesi onu almaya gelir ve babasının öldüğünü söyler. Babasının ölmesi Nora’yı içok üzmüştür.

Nora'nın abisi Joe ise müzikle ilgilenmektedir. Joe'nin müziğe olan ilgisi Nora'nın da ilgisini çekmişti. Nora yüzmeyi bırakarak müziğe başlamaya karar vermişti. Nora'nın o sıralar hayatında Dan adında bir sevgilisi vardı. Nora ve Joe birlikte kurmuş oldukları Labirentler adında Rock grubu vardı. Labirentler'de hem solist hem söz yazarı olan Nora sevgilisi Dan'in rock grubundan ayrılmasını ister. Labirentler'den ayrılınca Nora ve Dan birlikte Pub açma hayali kurar ve böylece abisiyle arası açılır. 

Küçük yaşta babasını kaybeden Nora, Dan ile evlenmeye çok az bir zaman kalmışken annesi vefat eder. Nora düğünü ertelemek ister ama Dan kabul etmez. Nora bunun üzerine Dan'ı terk eder ve en yakın arkadaşı olan İzzy'nin de Avustralya'ya gidiş teklifini reddederek kendi hayatını yaşamaya başlar. Nora bu arada felsefe okumaya başlar.

Nora okul bittikten sonra yaşadığı yerde kalır. Nora'nın artık abisiyle arası iyidir. Tel Teorisi adında müzik aletleri satan bir yerde çalışmaktadır. Ayrıca piyano dersleri vermektedir. Felsefeye ve buzul bilime ilgi duymaktadır. Labirentler grubundan ayrıldığı için hep kendini suçlar. Bir gece evde kedisi Volts’un öldüğü haberini işyerinden tanıdığı Dr. Ash'ten alır. Nora buna çok üzülerek sabah işe gider ancak işten de atılır. Artık hiç umudu kalmayan Nora, antidepresan ilaçlarını içerek intihar eder ve  Gece Yarısı Kütüphanesi'ne ışınlanır. 

Gece Yarısı Kütüphanesi'nde kütüphaneci küçükken okuduğu ilkokulun kütüphanecisi olan Bayan Elm'dir. Bu kütüphanede saat hep 00.00 dır. Kütüphanede insanın pişmanlıklarının olduğu bir kitap ve farklı seçimler yapsa hayatının nasıl olacağını gösteren sonsuz kitap vardır.

Nora büyük pişmanlıklarını düşünmeye başlar. Dan ile evlenmemek, Izzy ile gitmemek, Labirentler grubundan ayrılmak, yüzmeyi bırakmış olmak, Ash'in kahve teklifini reddetmiş olmak gibi bir sürü pişmanlığı vardır. Nora bu hayatları yaşamaya başlar.

Nora, Dan ile evlendiği hayatına gittiğinde Dan'in onu aldatmış olduğunu öğrenir. Boş yere pişman olduğunu görerek kütüphaneye döner. 

Nora, Izzy ile Avustralya'ya gittiğinde İzzy'nin öldüğünü öğrenir. Tekrar pişman olmaması gerektiğini görerek kütüphaneye döner. 

Nora, Labirentler grubundan ayrılmasa çok iyi, çok ünlü biri olacağını görür. İlk başta bu hayatı sevmeye başlasa da sonradan abisi Joe'nun öldüğünü öğrenir ve pişman olmaması gerektiğini görüp tekrar kütüphaneye döner. 

Nora bu şekilde bir sürü hayat yaşar. Henüz mutlu olacağı hayatı bulamayan Nora sonunda Ash ile kahve içmeyi kabul ettiği hayata gitmeyi ister. Nora bu hayatta uzun süre kalır. Bu hayatta kızları Molly'yi, köpekleri Platon'u ve abisiyle arasının düzelmiş olduğunu gördükten sonra bu hayatta kalmayı ister. Nora istemeyerek kütüphaneye geri döner.

Kütüphanede saat ilk kez ilerlemeye başlamıştır. Kütüphane de deprem olmaya başlar. Bunu gören Nora yaşamak istediğini haykırmaya başlar. Kütüphaneci bayan Elm, Nora'ya bir kalem vererek boş kitabın yerini söyler. Nora o kitabı deprem ve yangın arasında zar zor bulur. Kitaba yaşıyorum yazarak kendi hayatına yaşama isteği ile döner. 

Nora artık intihar etmek istememektedir. İntihar etmeden önce abisine atmış olduğu mesaj yüzünden abisi hastaneye onun yanına dönmüştür. Böylece abisi ile arası düzelir. Nora iyileştikten sonra piyano dersi vermeye devam eder. Nora artık hayata sıkı sıkı tutunur ve artık geçmişteki pişmanlıklarını düşünmemektedir.

Dinozorumun Saklandığı Yer (Mert Arık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Dinozorumun Saklandığı Yer

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

“Mert Arık, nitelikli kitaplarıyla çocukların yaratıcı düşünme becerilerinin gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlıyor.”

Prof. Dr. Serdarhan Musa Taşkaya

Satış rekorları kırarak bir milyondan fazla okura ulaşan Mert Arık’tan yine ŞAHANE bir hikâye!

Dinozorunuzun nereye saklandığını biliyor musunuz?

O sabah öğretmen sınıfa büyük bir sürprizle gelmişti. Atlas sürprizleri çok seviyordu, büyük sürprizlere ise bayılıyordu. Peki, neydi bu büyük sürpriz?
Haydi! Kemerlerinizi bağlayın. Heyecan dolu, inanılmaz bir yolculuğa çıkıyyoruz.
Dinozorumun Saklandığı Yer, sizleri büyüleyici bir maceraya davet ediyor!

"Bizim olduğumuz her yere, hayallerimiz de sığar."

Bu eğlenceli kitap, ilkokul 1. sınıfa giden ve okumayı yeni öğrenen çocuklar için harika bir arkadaş! Minik okurların okuma sevgisini artırmak ve okuma becerilerini geliştirmek için tasarlandı. İçindeki metinler kısa ve kolayca anlaşılır, resimler ise capcanlı ve renkli! Her sayfa, çocukların dikkatini çekecek şekilde tasarlandı. Bu kitapla, çocuklar hem okuma becerilerini geliştirecek hem de hayal güçlerini zenginleştirecekler. Ayrıca, farklı değerler hakkında yeni şeyler öğrenecekler.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap okumaya yeni başlayan bir çocuğun hayal dünyasını anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Yağmurlu bir sonbahar sabahıydı. İncir Çekirdeği İlkokulunda ders zili çalmıştı. Öğretmen neşeyle sınıfa girdi ve çocuklara okumayı öğrendiğinizde sizi büyük sürprizler bekliyor dedi. Sınıftaki öğrencilerden kahramanımız Atlas hemen parmak kaldırdı. Ne gibi sürprizler öğretmenim ben büyük süprizlere bayılırım diyerek öğretmenine süprizden bahsetmesini söyledi.

Öğretmen öncelikle okumayı öğrendiğiniz zaman her yere gidebilirsiniz dedi. Sınıftaki diğer öğrenciler de parmak kaldırarak her yere mi öğretmenim? diye sordular. Sırayla sorular soran çocuklar Kuru Salatalık kasabasına da gider miyiz? Ya da Mor Portakal köyüne de uğrayalım mı? Uzaya da çıklamım mı öğretmenim? diyerek öğretmenlerine sorular sordular. 

Öğretmenleri her seferinde Elbette diye cevap veriyordu. Öğretmenleri İstediğiniz her yere gidebileceksiniz dedi. Sınıftaki bütün çocuklar bunun nasıl olacağını merak ediyordu. Öğretmenleri konuşmasına devam ederek örnekler vermeye başladı. 

- Ormanda bisiklet turu yapabilirsiniz. 
- Bir helikoptere binip volkanik lavların döküldüğü yere ulaşabilirsiniz. 
- Uçağınızla Sahra Çölü’ne inebilirsiniz. 
- Ağrı dağının zirvesine hep birlikte tırmanabilirsiniz. 
- Bir balonla seksen günde dünyayı dolaşabilirsiniz. 
- Gemilere binip dev dalgaların arasında güvenle yol alabilirsiniz. 

Sınıftaki çocuklar bunların hepsi inanılmaz diye bağrışıyorlardı. 

- Bir gergedanla pat pat kartopu oynayabilirsiniz. 
- Bir fille çim sahada futbol maçı yapabilirsiniz. 
- Hatta zamanda yolculuk yaparak geçmişe gidebilirsiniz. 

Sınıftaki çocuklar çok şaşımışlardı. Bütün bunlar nasıl olacaktı? Çocuklar hayal güçlerinin sınırlarını zorluyorlardı. Öğretmenleri, okumayı öğrendiğiniz zaman sınıfa bir sürü yeni arkadaş gelecek dedi. Herkes sevinçten çok mutluydu. 

Atlas, nasıl arkadaşlar gelecek diye öğretmenine sordu. Öğretmeni ise mesela kalbi araba büyüklüğünde bir arkadaş. Bu arkadaşının boyu bir spor sahası büyüklüğünde bile olabilir. Bir zürafa ile arkadaş olup Afrika’da akasya yaprakları toplayabilirsiniz dedi. 

Okulda eylül, ekim, kasım ve aralık ayları her gün sesli ve sessiz okumalar yaparak geçti. Ocak ayı geldiğinde sınıfatki çocuklar okumayı öğrenmişti. Artık sürprizler için daha bir heyecanlandılar. Balinalar, aslanlar, kaplanlar, zürafalar, filler ile sınıfa nasıl sığacaklarını öğretmenlerine sordular. Öğretmenleri merak etmeyin hepimiz sığarız dedi. Bizim olduğumuz her yere hayallerimiz de sığar diyerek devam etti. 

Artık sürprizi açıklama zamanı gelmişti. Öğretmenleri de çok heyecanlıydı. İkili sıra halinde okul koridorlarında yürüyerek bir kat yukarıya çıktılar. Bir kat daha ve bir kat daha derken kocaman bir kapının önüne geldiler. Kapı balonlarla süslenmişti. Çocuklardan çıt çıkmıyordu herkes çok sessizdi. 

Kütüphaneye hoş geldiniz yazısı duruyordu çocukların karşısında. Öğretmen bütün maceraların gerçekleştiği yer burası çocuklar dedi. İçerisi mis gibi kitap kokuyordu. Gerçekten de küçücük yere bir dünya sığmıştı. Öğretmen fısıldayarak kütüphanede istediğiniz kahramanlarla arkadaş olabilirsiniz dedi. 

Atlas hemen eline turuncu kapaklı bir kitap aldı. Kapakta bir dinozor gülümsüyordu ona. Artık bir dinozorla arkadaş olacaktı. Demek dinozoromun saklandığı yer burasıymış. Atlas, kitap yolculuğum artık başlıyor dedi.

27 Ağustos 2024 Salı

Suda Kaybolmak (Vladimir Tumanov) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi



Kitabın Adı: Suda Kaybolmak

Kitabın Yazarı: Vladimir Tumanov

Kitap Hakkında Bilgi:

Rus Yazar Vladimir Tumanov tarafından yazılan eser üç kitaptan oluşmaktadır. İlk kitap Haritada Kaybolmak, ikinci kitap Suda Kaybolmak ve üçüncü kitap Ateşten Kaçmak'tır. Bu üç kitap da Chris ve Francis adında iki erkek kardeşin başından geçmektedir.

Çözülecek bilmecelerimiz, kurtarılacak bir dünyamız var!

Matematiği ve coğrafyayı sevdiren fantastik romanlarıyla ünlü Vladimir Tumanov, yeni kitabında günümüz dünyasının en önemli ve acil sorunu olan iklim krizine dikkati çekiyor. Yüz binlerce hayranı olan Haritada Kaybolmak romanıyla başlayan "Gizemli Haritalar" dizisinin, yine ilk kez Türkçe yayımlanan ikinci kitabında macera devam ediyor. Alt Kardeşler bu kez büyük bir sel felaketinde sürükleniyor, bilmeceler ve ipuçlarıyla ilerleyen soluksuz bir yolculuğa çıkıyor. Buzulların erimesi, okyanusların yükselmesi ve küresel ısınma gibi, dünyanın geleceğini belirleyecek sorunlar üzerine düşündüren romanda, bilginin, araştırma yapmanın, dayanışmanın değeri de vurgulanıyor.

Alt Kardeşler Chris ve Francis, her gün hızla yaşlandıkları inanılmaz yaz macerasından sonra kendilerini, büyük bir fırtınanın ortasında bulurlar. Anne babalarını kurtarmak için şehir merkezine gitseler de, her yeri çoktan sular basmıştır. Çocuklar, terk edilmiş ofis binasında mahsur kalır. Üstelik, gizemli bilmecelerin bulunduğu yeni bir ruloyla! Neyse ki, teknelerden anlayan Mariana da onlara katılır. Yat, fıçı, gondol gibi çeşitli araçlarla selde sürüklenen üçlü, tüm dünyayı yutan suların çekilmesi için bilmeceleri çözme telaşına düşer...

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, küresel iklim krizine dikkat çekerek suların yükselmesi sonucu olabilecekler konusunu bilmeceler dolu bir macera ile ele almıştır.

Kitabın Özeti:

Alt Kardeşler; Chris ve Francis pek çok kardeşten daha fazla birbirlerine yakınlardır. Bunun kendilerine göre sağlam bir nedeni vardır. Geçen yaz tatilinde tam anlamıyla inanılmaz bir macera yaşamışlardır. Yaşadıkları ilginç yolculuk sonsuza kadar Chris’le Francis kardeşlerin zihinlerinde kayıtlı kalacaktır. 

Kolomb Bulvarı’ndaki çok acayip sarı şekerlemeler yedikleri o tuhaf hediyelik eşya dükkanını sık sık anımsıyorlardı. Kardeşler kısa bir süre içinde büyük bir hızla yaşlanmaya başlamış ve ancak iki aylık ömürleri kalmıştı. Bu ölümcül yaşlanma sürecini durdurmak için dükkanın sahibi Bay Empedocles Chagrin’in onlara sunduğu Toprak rulosunu hiç akıllarından çıkarmıyorlardı. Hayatta kalabilmek için çözmek zorunda oldukları eski harita rulosunun bilmeceleri hala ezberlerindeydi. 

Artık o macera geride kalmıştı. Kardeşler artık dikkatlerini okula, arkadaşlarına, spor etkinliklerine, ailelerine ve çocukluklarını yaşamaya vermişlerdi. Yakıcı öğlen sıcağından sonra Chris’in okulda coğrafya dersi vardı. Öğretmen, kutuplarda eriyen buzulların okyanus seviyelerini yükselttiğini anlatmıştı. Deniz seviyesindeki kentlerin yakın gelecekte sular altında kalması en kötü senaryoydu. Kardeşlerin yaşadıkları Mandeville şuanda New York eyaletinin iç bölgesinde güvendeydi. Yinede bütün kaygı verici haberler Chris’i fena halde tedirgin ediyordu. 

Okuldan eve dönüş yolunda Chris derste öğrendiklerinin bir kısmını kardeşi Francis'e anlatınca kardeşi de kaygılandı. Ertesi gün okuldan eve dönüş yolunda şiddetli bir yağmur başlar. Mandeville’in kuzeyindeki Watson Barajı çatlamış her yer sular altında kalmıştır. Anne ve babaları aynı büroda çalışmaktadır. Annesi evi telefonla arayıp Chris ve Francis'e dışarı çıkmamalarını söyler. 

Anne ve babalarının çalıştıkları yer daha kötü durumdadır. Kardeşler anneleri dışarı çıkmayın demesine rağmen söz dinlemeyip botlarını giyerek anneve babalarını kurtarmaya giderler. Tekrardan Kolomb Bulvarı’ndaki dükkanı bulup giderler. Dükkanda su ,hava ve ateş rulosu içerisinden Su rulosunu alırlar ve bilmecelerin izinden gitmeye başlarlar. 

Anne ve babasının çalıştıkları yere gidince orada kimseyi göremezler. Mariana isminde ki bir kız çocuğu da aralarına katılır. Mariana babasıyla saklambaç oynarken dolapta uyuya kalmıştır. Herkes büroyu terk ederken Mariana orada mahsur kalmıştır. Her bilmeceyi çözdüklerinde sular biraz daha alçalır. Son bilmeceyi de çözdüklerinde giderler ve artık sular çekilmiştir. Karşılaştıkları insanlar yaşadıkları hiçbir şeyi hatırlamamaktadır. 

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Bu Kadar Tantana Yeter (Mert Arık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Bu Kadar Tantana Yeter

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

"Bu kitap bitmişti ama sırada yenileri vardı. Yeni bir kitapla başlayacak yeni bir macera için çok heyecanlıydım."
Kitapları satış rekorları kıran Mert Arık’tan yine ŞAHANE bir hikâye!
Devasa kanatlı Dino ve kitap kurdu Atlas’ın büyüleyici macerasına cumburlop atlamaya hazır mısınız? Sadece bir kitabın sayfalarını çevirerek arı gibi vızıldayan dinozorların, futbol maçı yapan papatyaların, şarkı söyleyen ahtapotların, şakır şakır konuşan ananasların olduğu bir dünyaya gidebileceğinizi biliyor muydunuz?
Hadi! Şimdi sıkı tutunun! Bu Kadar Tantana Yeter, tüm okurlarını kurgu dünyasında gürültülü patırtılı bir maceraya davet ediyor.

Bu kitap, çocuklara okuma sevgisi kazandırmada büyük bir rol oynuyor. Atlas'ın dinozor dostu Dino ile yaşadığı heyecanlı maceralar, okumayı unutulmaz bir deneyime dönüştürüyor ve çocukları kitapların büyülü dünyasına davet ediyor. Fantastik unsurlarla bezenmiş hikâye, çocukların hayal güçlerini besliyor ve onları yeni arkadaşlıklar kurmaya, farklı dünyaları keşfetmeye teşvik ediyor. Kitap sayesinde çocuklar, okumanın sınırları nasıl genişletebileceğini ve dünyayı daha geniş bir perspektiften nasıl anlayabileceklerini keşfediyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Okumaya yeni başlayan bir çocuğun okuduğu kitaptaki hayali arkadaşı Dino ile yaşadığı hayal gücüne dayalı maceralar kitabın konusunu oluşturmktadır.

Kitabın Özeti:

Atlas okumaya yeni başlayan bir çocuktur. Okumaya başlayan arkadaşlarının okuduğu kitapları ve yaşadıkları maceraları merak etmektedir. Kendisi de kitap okuyacağı ve çeşitli maceralar yaşayacağı için çok mutlu ve heyecanlıdır.

Atlas okumak için eline aldığı kitabı açar açmaz içinden çıkan hayali dinazor Dino ile konuşmaya başlar. Dino ve Atlas hemen tanışıp kaynaşırlar. Dino, Atlas'a sanırım ilk okuduğun kitaplardan biri bu kitap, kitabı heyecanla elinde tutuyorsun der. Gerçekten de Atlas ilk kitabını okuduğu için çok heyecanlidır. Kitabın her sayfasını çevirdiğinde yeni maceralara atılacağının heyecanını yaşamaktadır.

Atlas hayali dinazor arkadşı Dino'ya bu kitapla beraber büyük maceralara atılmaya ne dersin? diye sorar. Dino, maceralara bayılırım diyerek cevap verir. 

Atlas ve Dino kitap boyunca kendilerini futbol maçı yapan papatyaların, arı gibi vızıldayan dinozorların, şakır şakır konuşan ananasların arasında bulurlar.

25 Ağustos 2024 Pazar

Kaplanın Sırtında (Zülfü Livaneli) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kaplanın Sırtında

Kitabın Yazarı: Zülfü Livaneli

Kitap Hakkında Bilgi:

Doğar doğmaz kaplanın sırtına koymuşlar beni, diye düşünüyor, şehzadelerin kaderi bu, kaplanın sırtında büyümek… Kaplanın Sırtında olmak ihtişamlı görünümün, herkesin gıptayla bakacağı fakat düşünüldüğünde ise sonun belli olduğu bir konumdur. Şehzadeler hatta padişahlar bile hayatları boyu bu korkuyu hep enselerinde hissetmişlerdir. 

“Mutlaka okuyun.” Müjdat Gezen
“Olağanüstü ve ayrıksı bir roman.” Prof. Onur Bilge Kula
“Soluk soluğa okunacak ve bir yazar kurgusu olamayacak kadar müthiş güzellikte…” Sırrı Süreyya Önder
“Tarihi romanlar, edebiyat dışı tartışmaları cezbetmesi açısından yazması zor romanlardır. Kaplanın Sırtında, tüm siyasi ağırlığına rağmen, bu zorluğu aşarak en edebi Livaneli romanı olmuş.” Burhan Sönmez - Pen International
“Muhteşem eser…” Özdem Sanberk
“‘Kaplandan’ inince ‘kendini kaybeden’ bir ‘insanın’ hikâyesi.” Burak Soyer

Tahttan indirilişinin üzerinden bir asırdan uzun bir zaman geçmiş olan II. Abdülhamid’in yaşamının en ilginç evresi Livaneli’nin çağdaş anlatısıyla gün yüzüne çıkıyor. Devrik padişahın, ihtilalci fikirlerin filizlendiği Selanik şehrindeki günleri hem bir vicdan muhasebesi hem de yoğun bir psikolojik gelgit dalgası.

Türk edebiyatının kuşak bağı Zülfü Livaneli, II. Abdülhamid’in tahtını kaybettikten sonra yaşadıklarına odaklanırken, okuru dönemin atmosferine ve düşünce yapısına yaklaştıran bir dil lezzetini, akıcı üslubuyla harmanlıyor. Tarih ile kurgunun iç içe geçtiği bu anlatıda II. Abdülhamid kaplanın sırtından iniyor ve tüm roman kahramanları gibi kendini savunmaya çalışıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

İki bölümden oluşan kitap birinci bölümde Padişah II. Abdülhamid ve ailesinin sürgün edildiği Selanik günlerini ve Selanik'de yaşadıkları alışılmışın dışındaki hayatlarını anlatırken, ikinci bölümde ise Padişahın sağlığıyla ilgilenen Dr. Tabip Yüzbaşı Atıf Hüseyin Bey’e, II. Abdülhamid’in anlattığı 33 yılın muhasebesini anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Birinci Bölüm

II. Abdülhamid ve ailesi, ihtilal sonrasında gece yarısı bindirildikleri bir trenle Selanik’e sürgüne gönderilirler. Böylece Padişah ve ailesinin Alatini Köşkündeki geçirecekleri üç buçuk yılın ilk günleri başlamış olur. II. Abdülhamit'in sürüldüğü yer yine kendi topraklarıdır fakat diğer sultanların hazin sonunu bildiğinden kendisi ve ailesi adına korkarak kendini güvende hissedemez. II. Abdülhamid aslen çökmekte olan bir devletin, avcıları birbirine düşürüp avı kaçırma taktiği ile 33 yıl ömrünü uzatmıştır. Ancak yaptığı şeylerin kıymeti bilinmeyerek tahttan indirilmiş ve Selanik'te esir konumuna düşmüştür. Artık tüm ailesiyle birlikte burada yaşayacaktır. 5 karısı, 3 kızı ve 2 de oğlu bulunmaktadır.

Padişah tüm malvarlığını arkasında bırakmıştır. Sadece el çantasında götürebildiği eşyalarla köşkteki hapis hayatı onu derinden etkiler. Yerine getirilen kardeşi Sultan Reşat’ın kendisi hakkında vereceği fermana hem boyun eğmekte hem de için için korkmaktadır. Zaten on yıldır sarayın dışına çıkmayan Abdülhamid’i en çok etkileyen bahçeye çıkamaması ve ülkenin durumundan haber alamamasıdır. Bir süre sonra köşkteki eksikleri giderildikten sonra rutin hayatına geri döner. İstanbul’a dönmek isteyen çocuklarının ve eşlerinin talepleri kabul edilir. En büyük zevki olan marangozluk için kullandığı malzemeler ve şahsi eşyaları kendisine iletilir. Emrine verilen asker ve Dr. Atıf Hüseyin Bey’e her ne kadar güvenmese de dışarıdan bir haber alabilme ümidini yaşar. 

Bunlar olurken devlet içinde isyanlar başlamış, yetmiş iki milleti barındıran ülke büyük güçlerin kışkırtmasıyla bölünmeye başlamıştır. 624 yıl süren Osmanlı İmparatorluğunun son 33 yılını yöneten II. Abdülhamid içinde büyük bir vicdani hesaplaşma yaşamaktadır. Sultan Mahmut’tan sonra başlayan ekonomik çöküşe kendi katkısının da farkındadır. Çağın teknolojisine ayak uyduramayan bir ülkede çıkan karışıklıkları, içeride sükûneti sağlayarak, dışarıda anlaşmazlık yaşadığı ülkeleri birbirlerine düşman ederek vakit kazanma politikasını uygulamıştır fakat bu kaçınılmaz sona bir çözüm olmamıştır. II. Abdülhamit nerede yanlış yaptığını kara kara düşünür.

Padişahın ve ailesinin sıhhatleri ile ilgili görevlendirilen Dr. Atıf Hüseyin Bey ise ihtilalci bir tabip askerdir. Çocukluk yıllarından beri padişahın uyguladığı yasakçı yönetimden yılmış, babasının sürgün edileceği korkusunu içinde yaşamıştır. Sevdiği kadının ailesinin sürgün edilmesi de ona olan bu nefretini katlar. Buna rağmen ettiği Hipokrat yemini her şeyin üstündedir. Bir süre padişahın güvenini kazanamaz çünkü hastası uçan kuştan şüphe duymaktadır. II. Abdülhamid, hayatı boyunca öldürülme korkusuyla yaşadığından doktorların verdiği ilaçlara güvenmez. Kendisi bitkilerden yaptığı ilaçları kullanmıştır. Mesela ağrıyan bir yeri olduğunda bir demir çubuğu ısıtarak ağrıyan yerini dağlar ve ağrıya iyi geldiğini düşünür. Bu yüzden vücudu hep yanık izleri ile kaplıdır. Aradan geçen bir yılın sonunda Dr. Atıf Hüseyin Bey ve II. Abdülhamid günlük sohbetler etmeye başlar. Padişah bundan sonras kendini tarihte kötü anılmasını önleyecek savunmasını yazması için Dr. Atıf Hüseyin Bey’e kendi dönemini anlatır.

Yeni gelen padişah Mehmet Reşat, II. Abdülhamid'in şahsi servetini istemektedir. II. Abdülhamid'in bunu kabul etmek için şartı oğlu Abid'in eğitim görmesi ve kızlarının nişanlıları ile evlenmek üzere İstanbul'a gitmesidir. Bu istekler kabul edildikten sonra padişah ile birlikte sadece en gözde eşi Müşfika Hanım kalır. Doktor Atıf da bu sıralarda eve her gün gelip gitmek de padişahın anlattıklarını can kulağı ile dinlemektedir. Padişah anlattıktan sonra ise evine giderek küçük kağıtlara çok küçük yazılarla bu anıları yazar ve bir yerde padişahın tarih yazıcılığı görevini yerine getirir.

İkinci Bölüm

Dr. Atıf Hüseyin Bey her gün padişah ve ailesinin sağlığıyla ilgilenir ve padişahla günlük sohbetlerini yapar. II. Abdülhamid ona gençlik yıllarından itibaren yaşadıklarını anlatmaya başlar. II. Abdülhamid anlattıkça Doktor Atıf 'ın ona karşı olan siniri sönmeye, ona hak vermeye başlamaktadır.

1867 yıllarında mutlu bir şehzade olan II. Abdülhamid, tahtta gözü olmayan, ticaretle uğraşan bir gençtir. O yıllarda bile babasının ve amcasının yaptırdıkları sarayları lüzumsuz görmektedir. Saray için para harcanmasının ekonomiye zarar verebileceğini idrak etmektedir. 24 yaşında, abisi Murat’la Avrupa’yı gezme hayali kurarken Padişah Abdülmecid’in Avrupa seyahati vasıtasıyla birlikte Avrupa’yı görme hayalleri gerçekleşir. Asırlar boyu hiçbir Osmanlı Padişahı kendisinin olmayan topraklara ayak basmamıştır. Ulema takımının büyük tepkilerini gidermek için padişahın ayakkabısının içine bir tabaka halinde serilen, İstanbul toprağı sayesinde bu sorun çözülür. 

Padişahın, Fransa imparatoru Napolyon’u ziyareti sırasındaki gözlemleri ve 42 gün süren seyahat sonrasında, Avrupa ülkeleri ile aralarındaki mesafenin kapatılamayacak şekilde açıldığını, fabrikaların, trenlerin, geceyi gündüz yapan lambaların, kadın erkek bir arada yaşamın birlikte üretildiğini görünce eksikliğin büyüklüğünün farkına varır. Fakat bu durumu aşabilmek için atılacak küçük adımlar yine ulema takımı tarafından kabul görmez. Doktor bunları dinlerden II. Abdülhamid'e madem geri kaldığımızı fark ettiniz, niçin yenilik yapmadınız? Diye soru yönelttiği zaman en ufak değişimde tahtından olacağını belirtmiştir. Avrupa'dan geri kalışın esas sebebi olarak da kadınları topluma dahil etmeyişimizi görmektedir.

Doktor bir yandan II. Abdülhamid’i dinlerken öte yandan sorgulamayı ihmal etmez. II. Abdülhamid’i tahta getiren Mithat Paşa’nın tek şartı olan anayasa değişikliğini ve paşanın hazin sonunu sormaktan geri durmaz. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yerini garantileyen padişahın meşrutiyet yanlısı tüm isimlerin sürgüne göndermesini, çıkarılan gazetelerin sansürlenerek yayımlanmasını, ülke içindeki farklı etnik grupların padişah tarafından birbirlerine kırdırılmasını muhatabı olan devrik padişaha sorar. Deneyimli sultanın her şeye verilecek bir cevabı vardır. Fakat bu kadar izah anlamsızdır. 

Ülke ateş altındadır, iktidar hırsı yaşayan yönetim isyanları bastıramamaktadır, farklı etnik grupları körükleyen büyük ülkelerin işgaliyle merkezi yönetim iyice dağılmaya başlamıştır. Doktorun köşkün dışında çalıştığı hastane yaralı askerlerle doludur. Üç buçuk yılsonunda artık imparatorluk Balkanlar’ı kaybetmiş, Bulgar ve Yunan orduları Selanik’e doğru yürümektedir. Bulgar’ın Edirne’ye hücum ettiği, İstanbul, Selanik demiryolu hattının kesilmiş olduğu padişaha söylenir. Büyük bir şaşkınlık yaşayan yaşlı padişah, tüm gücünü toplayarak savunma için taktikler verse de nafiledir. Emiri verecek hükümettir. II. Abdülhamid’de sıradan birisidir artık. Bir süre sonra Yunanların Selanik'e doğru gelmekte olduğu haberi yayılır. 

Bunu duyan Mehmet Reşat, kardeşinin esir topraklarda kalmasına göz yummayarak onu İstanbul'a getirmek üzere damatları görevlendirir. Damatlar gelerek Abdülhamid'i Selanik'ten Alman gemisi yardımı ile İstanbul'a götürür. Yoldayken Abdülhamid'in aklındaki tek şey tahta yeniden geçebilme şansının doğduğudur. Ancak İstanbul'a vardığında böyle bir şeyin olmadığı gerçeği ile yüzleşmek mecburiyetinde kalır. Kardeşi Sultan Reşat’ın onu İstanbul’a çağırması küçük bir taht ışığı açsa da onu bekleyen son Beylerbeyi Sarayındaki yeni hapis hayatıdır.

23 Ağustos 2024 Cuma

Naneyi Yedik Lokantası (Mert Arık) Kitabın Konusu, Tahlili ve Özeti



Kitabın Adı: Naneyi Yedik Lokantası

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

Ödüllü yazar Mert Arık’tan yine çok konuşulacak MUHTEŞEM bir macera!

Mert Arık'tan girişimciliğe dair yeni kitap! Bir demet naneyle neler yapılabileceğini görmeye hazır olun.

“Soframıza isteyen herkes oturabilecek. Hep birlikte harika bir ziyafet çekeceğiz. Naneyi Yedik Lokantası’nı tüm dünyaya tanıtacağız.”

Babaannemizin dünya turuna devam ederken Güneş’e bıraktığı şey, sadece bir demet naneydi.
Peki bu naneyi, diğer nanelerden ayıran şey neydi?

Soğuk esprilerle yapılan sıcak servisler, sürekli isimleri değişen kasabalılar, bir köpek tarafından yer altından çıkarılan mantarlar, dünyanın en ilginç yemeklerinin pişirildiği bir lokanta ve sokak hayvanlarına güvenli bir alanda “umut” olmak için kenetlenmiş şahane bir ekip…
Naneyi Yedik Lokantası’nda hayal gücüyle tarif edilen enfes yemekleri kaşıklamaya hazır mısın?
Lokantamızın en güzel menüsünü sana ayırdık. Hadi soğuk esprilerini kap ve gel! Bu lezzet şölenine artık sen de davetlisin!

(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, bir babaennenin torununa bir demet nane bırakmasıyla çocukların hayal gücünü kullanmalarını ve girişimci olmalarını konu olarak ele almıştır.

Kitabın Özeti:

Güneş küçük bir kız çocuğudur. Güneş'in babannesi daha önceki maceralarda yarım kalan dünya turuna devam etmek ve Afrika'ya gitmek üzere havaalanındadır. Güneş havaalanında babaannesine gitmemesi için ısrar etmektedir. Ancak babaanesi kafasına koyduğu dünya turunu tamamlama niyetindedir. Havaalanındayken Güneş'in babaannesi birden Güneş'e vereceği yeşil kutuyu hatırlar ve çantasından çıkararak Güneş'e uzatır. Kutudan mis gibi nane kokusu gelmektdir. 

Güneş kutuyu açtığında içinde bir demet nane olduğunu görür. Güneş nane ile ne yapacağını düşünürken Rüya ablasının bir ayva ile neler yaptığı aklına gelir. Babaannesine nane ile ne yapacağını sorduğunda aldığı cevap bunu sen bulmalısın olur. Babannesi uçağa binerken Güneş elinde bir demet nane ile neler yapacağını düşünür.

Güneş ablası Rüya’dan yardım ister. Bu sırada Güneş, babaannesinin bir tesadüf sonucu karşısına çıkan Trüf adlı köpeğin tasmasına sıkıştırılmış mektubu hatırlar. Trüf, aynı zamanda besin değeri yüksek bir mantar türünün de adıdır. Köpek Trüf ise bir mantar bilimci tarafından özel yetiştirilmiştir. Güneş, bunları hatırlarken, elindeki naneyle ne yapacağını düşünmektedir. 

Güneş'in aklına bir fikir gelir, önce annesinin lokantasının ismini değiştirecektir. İnsanların merak edeceği bir isim bulmak için düşünmeye başlar. Sonunda lokanta ismi olarak "Naneyi Yedik Lokantası" ismini bulur. Menüde yer alan "Naneli Uçan Hamburger" ve "Uranüs Soslu Naneli Kuru Fasulye" gibi yemek isimleri de en az lokantanın adı kadar sıra dışıdır.

Lokanta iki sene içinde büyük bir şöhrete sahip olur. Bosna Hersek’ten Kazakistan’a, Kırgızistan’dan Japonya’ya, Almanya’dan Belçika’ya, Tunus’tan Nepal’e, Arjantin’den Meksika’ya, Bolivya’dan Singapur’a kadar dünyanın dört bir yanında lokantanın şubeleri açılır. Lokantadaki yemekler ve bunların tatları tüm dünyaya yayılır. Hatta insanlar yaptıkları yemeklere yeni isimler bile koyar, var olan birçok yemek ismi değişir. Bir süre sonra yemeklere yeni isimler bulmayı çok seven insanlar bunu eğlenceli bir oyun haline getirirler.

Naneyi Yedik Lokantası'nda soğuk esprilerle yapılan sıcak ve samimi yemek servisleri devam ederken, sürekli isimleri değişen kasabalılar, bir köpek tarafından yer altından çıkarılan mantarlar, dünyanın en ilginç yemeklerinin pişirildiği bir lokanta ve sokak hayvanlarına güvenli bir alanda umut olmak için bir araya gelmiş iyiliksever insanların hikayesi devam eder.

İyi Geceler Bay Tom (Michelle Magorian) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

Kitabın Adı: İyi Geceler Bay Tom Kitabın Yazarı: Michelle Magorian Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı 1. Will'in kollarındaki morlu...