27 Ekim 2025 Pazartesi

Kınalı Serçe (Şermin Yaşar - İlber Ortaylı) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Kınalı Serçe

Kitabın Yazarı: Şermin Yaşar - İlber Ortaylı

Kitap Hakkında Bilgi:

Diyarın birinde göğsü kınalı bir serçe varmış. Ne zaman gök gürlese yere yatar ve ayaklarını gökyüzüne doğru kaldırırmış. Bir değil, iki değil, üç değil… Bir gün göğsü kınalı serçeye sormuşlar, “Neden böyle yaparsın?” diye;

1840’lı yılların Topkapı Sarayı’nda on yaşından gün almış, dokuzunda bir şamaroğlanı vardı. Lala, şehzade yerine ona kızardı, şehzade yerine onu uyarırdı, hata yaptığında şehzade yerine onu azarlardı. Herkes bir kınalı serçeden bahsederdi ona… Saraydakiler arasında gizli bir dil, sadece bilenlerin bildiği bir şifre gibiydi “Kınalı Serçe.” Kimdi, neredeydi, nereye uçar, nereye konar, nerede yaşardı? Tam yüz beş yaşına kadar onun hikâyesini aradı bizim şamaroğlanı sarayda… Eh hadi iyi haber verelim, buldu sonunda.

Çocuk edebiyatımızın üretken ve sevilen yazarlarından Şermin Yaşar, bu kez bizi Topkapı Sarayı’nda bir gezintiye çıkarıyor. Saray adetlerini, işgal yıllarını, değişen toplumu ve yeniden yeşeren ümidi bu kez bir şamaroğlanının gözünden anlatıyor. Kahkaha ve hüznü bir araya getiren bu tarihi yolculuk, Türk tarihçiliğinin büyük ismi İlber Ortaylı’nın verdiği bilgilerle zenginleşiyor. (Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, Osmanlı'nın son zamanlarından cumhuriyete geçiş dönemine kadar olan süreyi çocuklarda tarih bilinci oluşturarak anlatmaktdır.

Kitabın Özeti:

Kitap, sarayda yaşayan bir şamaroğlanının ağzından 1840'lı yıllardan başlayıp 1935 yılına kadar saray ve ülke hayatını anlatıyor.

Şehzadenin lalasının evlatlığı dokuz yaşlarında bir şamaroğlanıdır. Lala eğitim verdiği şehzadeye kızması gerektiğinde şamaroğlanına kızmaktadır. Zaten bu nedenle kendisine şamaroğlanı denilmektedir.

Şamaroğlanı doğduğundan beri sarayda yaşamaktadır. Bu nedenle sarayda çalışan herkesi tanımaktadır. Ayrıca herkes tarafından da sevilmektedir. Şamaroğlanı sarayın neredeyse her yerine girip herkesle konuşabilmektedir.

Şamaroğlanı yıllar içinde büyürken sarayla ilgili birçok şey öğrenir. 1840'lı yıllardan 1935 yılına kadar olan dönemde Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş dönemi şamaroğlanın hayat hikayesini oluşturur.

Şamaroğlanı saf bir çocuktur. Sarayın kuralları ona bir oyun gibi görünür. Zamanla bu kuralların hayatın ta kendisi olduğunu anlar. Bir gün, gök gürlediğinde yere yatıp ayaklarını havaya kaldıran bir serçeden bahsedilir. Kınalı Serçe...

Şamaroğlanı yıllar geçtikçe, sarayın içindeki hiyerarşiyi, gizli konuşmaları ve derin sessizlikleri çözmeye başlar. Kınalı Serçe'nin bir kuş değil, bir insan, bir anı, belki de bir milletin ruhu olduğunu sezmeye başlar.

İşgal yıllarında sarayın yalnızlığına tanık olur, değişen dünyayı anlamlandırmaya çalışır ve tüm bu karmaşanın içinde kendi kimliğini arar.

Sarayda herkesin bir yeri vardır. Lala emreder, sehzade hükmeder, hizmetkârlar koşturur. Şamaroğlanı ise kimsenin fark etmediği, ama her şeyi gören bir gölge gibidir. Bu görünmezlik, ona hem yük hem de özgürlük verir. 105 yaşına geldiğinde yalnızca sarayın değil, bir ulusun öyküsünü kendinde görür. İşgalin acısı, özgürlüğün sevinci, eski ile yeninin çarpışması.

Kitaptan Alıntı:

"Evin babası padişah gibiydi, evin annesi valide sultandı adeta... Ben bir tek biz sarayda yaşıyoruz sanıyordum, meğer herkesin evi kendine saraymış."

Robonlar 2 - Bir Hayal Operasyonu (Mert Arık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Robonlar 2 - Bir Hayal Operasyonu

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

Ödüllü yazar Mert Arık’ın kaleminden yine heyecan dolu bir macera!
Şarj azalıyor, zaman daralıyor ve Robonat Bahçesi’nde kurtarılmayı bekleyen onlarca Robon seni bekliyor!
Hurdalıkta başlayan serüven, sinema robonu Filmo’yla muhteşem bir hayal operasyonuna dönüşüyor! Robon, Ebro, Külüstür, Çırpıcı, Kıtır Kıtır ve sevimli minik ayıcığımız Tokyo’nun yanına efsane futbolcu Messo, rengârenk ipleriyle Örgü, mis kokulu çiçekleriyle Bahço ve bol köpüklü Latte de katılıyor.
İddia ediyoruz! Bu kitabı okurken hayallerinizi şarj edeceksiniz!
Haydi! Bataryanı kap ve gel! Muhteşem bir macera seni bekliyor! (Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, teknoloji, yapay zekâ ve dijital bilinç gibi güncel kavramları çocuk seviyesine uygun şekilde ele alarak empati, dostluk ve kendini ifade etmek gibi önemli konuları anlatmaktadır.

Kitap, dostluk, cesaret, özgürlük ve kimlik gibi temaları işlerken, aynı zamanda hayal gücünün gücünü ve birlikte hareket etmenin önemini vurgular.

Kitabın Özeti:

Robonatbahçesi hayal kuran birbirinden yetenekli yüzlerce robon ile doludur. Robon ve arkadaşları Ebro, Külüstür, Çırpıcı, Kıtır Kıtır ve Tokyo, Robonat Bahçesi'nde kurtarılmayı bekleyen diğer robotları bulmak için harekete geçerler.

Ancak ekibin hazırlandığı bu görev, beklediklerinden çok daha zordur. Zamanları daralmaktadır ve karşılaştıkları engeller, onları hem fiziksel hem de duygusal olarak sınayacaktır.

Kitapta Öne Çıkan Temalar:

Hayal Gücü ve Yaratıcılık:
Kitap, hayal gücünün sınırlarını zorlayarak, robotların ve insanların birlikte daha iyi bir dünya kurabileceğini gösterir.

Dostluk ve Dayanışma: Robon ve arkadaşları, zorluklarla başa çıkarken birbirlerine olan güven ve destekleriyle güç bulurlar.

Özgürlük ve Kimlik: Robotların benliklerini bulma ve özgürlüklerini kazanma mücadelesi, insanlık durumu ve etik sorulara dair derinlemesine bir sorgulama yapılmaktadır.

Anne Terliği (Anıl Basılı) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Anne Terliği

Kitabın Yazarı: Anıl Basılı

Kitap Hakkında Bilgi:

İYİLİK EDEN İYİLİK BULUR.
Sirkenaz, Somurtkan Hala, Leyla, Helva, Süheyla, Uyanık, Bitirim ve en uzağa hatta uzaya fırlatılan Anne Terliği Ödülü…
Çok eski bir anne sözüne göz kırpacak şekilde, “Her yer her yerde!” tarzında bir hikâye. Geçmişe takılarak sökükler içinde kalan anıları gelecek ile dokuma zamanı!
Anıl Basılı’nın karalamaları ve Eda Ertekin Toksöz’ün renkleriyle hayat bulan Anne Terliği, uzakta aradıklarımızın bazen en yakınımızda olduğunu bizlere hatırlatıyor.
Umudun gürleştirdiği, desteğin güçlendirdiği kalpten çiçeklere…(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, bir mahalle ortamında çocukların gözünden iyiliğin bulaşıcı olduğunu, küçük adımlarla büyük değişimler ortaya çıkabileceğini anlatıyor.

Kitabın Özeti:

Kitapta aşağıda görüldüğü gibi her biri tanıdık anne sözlerinden oluşan 10 bölümden meydana gelmektedir.

1- Çok Yakından Bakma Gözlerin Bozulacak
2- Evde Yapsam Yemezsin
3- Nereye Koyduysan Oradadır
4- Akşam Yatmak Bilmez Sabah Kalkmak
5- Halası Kılıklı
6- Terlik Giyin Ayağına Üşüteceksin
7- İçine Atlet Giymezsen Böyle Olur
8- Bak Komşunun Çocuklarına
9- Hep Bilgisayar Başına Oturmaktan Oluyor Bunlar
10- İyilik Eden İyilik Bulur

Kahramanlarımız Leyla, Helva, Süheyla ve Sirkenaz’ın köpeği Bitirim'dir. Sirkenaz 60, Leyla 58, Helva 55 ve Süheyla 53 yaşındadır. Otuz yıldır Turşuhan Sokağında yaşayamaktadırla. Uyanık yani Hürdeniz lise birinci sınıftadır.

Leyla, Helva ve Süheyla kardeşler; arkadaşları Sirkenaz’ın evindeki gizli odanın kapısındadırlar. Sirkenaz’la uzun yıllardır arkadaş olmalarına rağmen bu odaya hiç girmemişlerdir ve içinde ne olduğunu bilmemektedirler. Üç kardeş gizli odayı ilk kez görecekleri için çok heyecanlanırlar. Sonunda Sirkenaz gizli odanın kapısını açar. Üç kardeş, içinde ne olduğunu bilmedikleri gizemli odaya merakla girerler. Kapıdaki basamağı fark edemezler ve üç kardeş bir yerden yere düşerler. Gizli odanın ödüllerle dolu olduğunu görünce her tarafı merakla incelerler. Arkadaşlarının bu kadar ödülü olmasına ve bunca yıl hiç bahsetmemesine de çok şaşırırlar.

Ödül arasından en ilgincinin Anne Terliği Ödülü olduğunu düşünürler. Arkadaşları Sirkenaz’ın en önemsediği ödül de odur. Sirkenaz’ın bu özel ödülü nasıl kazandığını öğrenince ona bu anı yeniden yaşatmak isterler. Özel çerçeve içindeki terliği alıp arkadaşları Sirkenaz’ı yıllar sonra yeniden bir atış yapması için bahçeye çıkarırlar. Sirkenaz arkadaşlarının gazına gelerek terliği fırlatır. Ancak hepsi de 50’sini geçmiş dört kadın, Sirkenaz’ın o kadar uzağa fırlattığı terliği nasıl bulacaktır?

Dört arkadaş terliği tek başlarına arayamazlar ve hiç istemedikleri halde Sirkenaz’ı büyüten kişi olan halası Somurtkan Hala’yı çağırmak zorunda kalırlar. Somurtkan Hala, teknoloji delisi torunu Hürdeniz diğer adıyla Uyanık’ı da yanına alarak hemen Sirkenaz’ın evine gelir.

Bir süre sonra Uyanık, terliği bulmak için kampa girmeleri gerektiğini söyler ve birlikte hazırlanmaya başlarlar. Hazırlarını tamamlayıp bahçede toplandıklarında Sirkenaz ile halası arasında duygusal konuşmalar geçer. Sirkenaz, halasının küçükken kendisine hiç sevgi göstermediğini ve bu yüzden ne kadar üzüldüğünü söyler. Halası da kendisi de sevgi görmeden büyüdüğü için bunu nasıl yapacağını bilemediğini söyleyer ve geçmiş yıllar için özürdiler. Böylece hala-yeğen arasında yeni bir bağ oluşur. Duygusal anların sona ermesiyle de kayıp terliği bulmak için yola koyulurlar.

Leyla’nın sürdüğü karavanla göl kenarındaki kamp alanına gelirler. Çadırlarını kurup biraz sohbet ettikten sonra terliği aramaya başlarlar. Sirkenaz’ın köpeği Bitirim bir süre sonra ağzında ödül terlikle gelir. Terlik bulunmuştur ama Sirkenaz terliği ne kadar uzağa atabildiğini bir kez de halasına göstermek ister. Arkadaşlarının uyarılarına vakit kalmadan da terliği yeniden fırlatır.

Postayla Gelen Deniz Kabuğu (Behiç Ak) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı


Kitabın Adı: Postayla Gelen Deniz Kabuğu

Kitabın Yazarı: Behiç Ak

Postayla Gelen Deniz Kabuğu Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Sude'nin annesinin mesleği nedir?

Avukat

2- Sude'nin babasının mesleği nedir?

Pandomim sanatçısı

3- Sude, arkadaşlarının Panndomim nedir sorusuna nasıl bir cevap verir?

Detaya girmeden sessiz tiyatro der.

4- Sude, tableti aldığı günden sonra neler yapmıştır?

Bütün gün tablette oyun oynamış, ve yavaş yavaş teknolojiye bağımlı hale gelmeye başlamış.

5- Tiyatroya gitmeye karar verdiklerinde sokaktaki manzara nasıldı?

İnsanların elinde telefonlar\tabletler varmış, ve herkes bağımlı hale gelmiş.

6- Bir Korsan tarafından ele geçirilmiş oyun adı hangisidir?

Gogoluku Oyunu

7- Gogoluku Oyunun şirketi kimdir?

Tokudo Şirketi

8- Sude'nin teknolojiden uzaklaşmak için ilk görevi nedir?

1000 tane deniz kabuğu toplayıp sahile kendi adını yazmak.

9- Sude'nin teknolojiden uzaklaşmak için ikinci görevi nedir?

150 tur ağacın yaprakları ile kendi adını yazmak.

10- Görsellik delisi olan ve her şeyin fotoğrafını çizen Sude'nin en yakın arkadaşı kimdir?

Fikret'tir.

11- Ahtapot lakaplı kişi kimdir?

Fikret

12- Sude'nin en sevdiği sos nedir?

Tarotor Sosu

13- Sude'ye gelen postacının adı nedir?

Tarotor

14- Gogoluku oyunu kilitlenince ekranda beliren yazı nedir?

Oyununuz Kilitlenmiştir, Boşuna beklemeyin.

15- Tüm insanların hayatını değiştiren şey nedir?

Gözlük

16- Bütün olayların sorumlusu kimdir?

Fikret'tir.

17- Annesi Sevda Hanım, Sude'yi kurtarmak için ilk önce ne yapıyor?

Sude'nin oynadığı oyunu oynuyor.

18- Kitabın Konusu Nedir?

Okuldan sonra genelde denizlerde kabuk toplayan küçük Sude'nin, eve gelen bir tablet ile hayatının değişmesi

19- Kitabın kahramanlarını yazınız?

Sude, Rıfkı Bey, Sevda Hanım, Fikret, Tokudo Şirketi

20- Kitabın yazarı kimdir?

Behiç Ak

Robonlar - Bir Kaçış Operasyonu (Mert Arık) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı


Kitabın Adı: Robonlar - Bir Kaçış Operasyonu

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Robonlar - Bir Kaçış Operasyonu Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Robonlar kimdir ve özelikleri nelerdir?

İnsan ve robot karışımı olan, özel yeteneklere sahip varlıklardır.

2- Kaçış operasyonunun nedeni nedir?

Robonların özgürlüklerini kazanmak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasından kurtulmak istemeleridir.

3- Ana karakter Robon un özel yeteneği nedir?

Sistemlere girip hackleyebilme ve diğer robotlarla telepati kurabilme yeteneğidir.

4- Operasyon planı nasıl hazırlanır?

Gizli bir yer altı ağı kullanılıp farklı Robonların yetenekleri birleştirilerek planlanır.

5- İnsanlar Robonlara nasıl davranır?

İnsanların çoğunluğu onları köle gibi görür ve kontrol altında tutmaya çalışır.

6- Operasyonda karşılaşılan en büyük engel nedir?

Güvenlik sistemleri ve Robonları takip eden özel güvenlik güçleridir.

7- Robonların birbirleriyle iletişimi nasıl olmaktadır?

Özel bir ağ üzerinden telepati ve dijital iletişim sistemleri kullanılarak.

8- İnsanlarla işbirliği yapan Robonlar var mıdır?

Bazı Robonlar sisteme sadık kalır ve kaçanlara karşıdırlar.

9- Kaçış rotası nasıl belirlenir?

Eski metro tünelleri ve terk edilmiş fabrikalar kullanılarak gizli bir rota oluşturulur.

10- Operasyonun lideri kimdir?

En gelişmiş Robonlardan biri olan ve özgürlük hareketini başlatan RX-7 kodlu karakterdir.

11- İnsan destekçileri var mıdır?

Az sayıda insan hakları savunucusu Robonlara yardım eder.

12- Teknolojik altyapı nasıl kullanılır?

Şehrin alt yapısını ve güvenlik sistemlerini hackleyerek ilerlerler.

13- Final çatışması nerede gerçekleşir?

Şehrin merkezindeki ana kontrol merkezinde gerçekleşir.

14- Operasyon sonunda neler değişir?

Robonların hakları konusunda toplumsal bir farkındalık oluşur.

15- Kitabın vermek istediği ana mesaj nedir?

Özgürlük, eşitlik ve farklı varlıkların bir arada yaşama hakkı.

16- Sabri Uçankalem’in köpeğinin adı nedir?

Sakız

17- Robon’un odasının penceresinde hangi çiçekler vardı?

Unutma beni çiçeği

18- Bay V hangi harfi söyleyememektedir?

R harfini

19- Robotların kalbi yerine neyi vardır?

Bataryaları

20- Robonlar ekibine en son katılan kimdir?

Kıtır kıtır

Robonlar - Bir Kaçış Operasyonu (Mert Arık) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Robonlar - Bir Kaçış Operasyonu

Kitabın Yazarı: Mert Arık

Kitap Hakkında Bilgi:

Kitapları milyonlarca okura ulaşan Mert Arık’tan yine MUHTEŞEM bir macera! Bir hurdalık... Bir umut... Ve özgürlük için atılacak devasa bir adım! Robon, şaşırtıcı derecede iyi bir yazar robot. Bir gün, Sabri Uçankalem'den kaçarken, kendini unutulmuş eski robotlarla dolu devasa bir hurdalığın ortasında bulur. Fakat yalnız değildir! Hurdalığın içinde bile neşesine doyum olmayan sevimli, bir o kadar da cesur oyuncak robot Tokyo; kıvrak zekâlı hamburger robotu Ebro ve hurdalığın derinliklerinde saklanan, özgürlüğe susamış diğer robotlarla karşılaşır. Sıkı dostlar Robonlar, paslı metal duvarların ardına ulaşmak için nefes kesici bir maceraya atılacak. Ancak bu, sadece bir özgürlük mücadelesi değil; dostluk, cesaret ve dayanışmanın inanılmaz hikâyesi! Hazır mısın? Bu kitabı okuduktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Haydi! Seni de bu heyecan dolu kaçış operasyonuna bekliyoruz.

Kitabın Konusu:

Kitap; bilim kurgu öğeleri ile birlikte geleceğin dünyasında dostluk, cesaret ve dayanışmayı robotların gözünden işlerken, yapayzeka, teknoloji ve doğal yaşamın birlikte olabileceğini anlatmaktadır.

Kitap, yapay zeka, doğal yaşam, sevgi, aile ve topluluk kavramlarını derinlemesine işlerken, okuyucuya teknoloji ve doğanın uyum içinde var olabileceği mesajını verir.

Kitabın Özeti:

Sabri Uçankalem, 22 yaşında ünlü bir yazar olmak isteyen bir kişidir. Reklamını gördüğü Robon adında bir robotun yazarlık yaptığını, güzel eseler ortaya koyduğunu anlayınca arabasını satıp biraz borçlanarak bu robotu satın alır. Robon'un yazdığı kitap eleştirmenler tarafından beğenilmez. Robon'un yazdığı kitap geleceğin dünyasında distopik bir ortamda geçmektedir. Kahramanımız Roz adında bir robottur. Roz bir kaza sonucu aktive olur ve çalışmaya başlar.

İlk başlarda doğaya ve vahşi yaşama yabancı olan Roz bu zorluklarla mücedele etmeye başlar. Roz hayatta kalabilmek için gözlemleyerek çevresini ve olan biteni öğrenmeye başlar. Roz diğer hayvanların kendisinden korktuğunu fark eder. Roz zamanla programındaki adaptasyon yeteneği sayesinde hayvanların dilini öğrenir. Hayvanlarla iletişim kurmayı başarır.

İlerleyen günlerde bir kaza sonucu öksüz kalan ördek yavrusunu evlat edinir. Bu olay Roz'un hayatını tamamen değiştirir. Roz ördek yavrusuna Parlak Göz adını verir. Ördek yavrusu büyürken, Roz sadece bir robot olmadığını, sevgi ve şefkat gösterebilen bir varlığa dönüştüğünü farkeder.

Roz adada huzurlu bir yaşam oluşturmuştur. Bir gün onu geri almaya gelen RECO robotları bu huzuru bozar. Roz, sadece kendi hayatını değil, ailesini ve adayı da korumak zorundadır.

Kitapta Öne Çıkan Temalar;
Doğa ve teknoloji uyumu,
Adaptasyon ve hayatta kalma,
Dostluk ve dayanışma,
Yapay zeka ve duygusal gelişim,
Çevre bilinci,
Aile bağları,

Kitaptan Alıntılar;
Bazen en iyi öğretmen doğanın kendisidir
Farklı olmak kötü bir şey değil, önemli olan kendini olduğun gibi kabul etmek.
Her canlının doğada bir görevi vardır.

26 Ekim 2025 Pazar

Telefon Melefon Yok (Şermin Yaşar) Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı


Kitabın Adı: Telefon Melefon Yok

Kitabın Yazarı: Şermin Yaşar

Telefon Melefon Yok Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Kitabın ana karakterinin adı nedir?

a- Berk
b- Bilal
c- Belgin
d- Burak

2- Aşağıdakilerden hangisi kitaptaki kuzenlerden biri değildir?

a- Can
b- İpek
c- Ali
d- Murteza

3- Sıtkı dede doğum günüde kaç yaşına girmiştir?

a- 78
b- 88
c- 98
d- 108

4- Berk'e göre aile bireylerinin son iki senedir tek derdi nedir?

a- Kitapları
b- Telefonları
c- Arkadaşları
d- Oyuncakları

5- Sıtkı dede doğum günü ne dilemiştir?

a- Yapışsın o telefon ellerinize
b- Sağlıklı ve mutlu olun
c- Akıllı ve zeki olun
d- Uzun ömürlü olun

6- Berk doktora gidecekleri gün ne için alarm kurmuştu ve neye gidememişti?

a- Sinemaya
b- Tiyatroya
c- İdmana
d- Yüzmeye

7- Gittikleri doktorun adı neydi?

a- Murteza Bey
b- Selim Bey
c- Muhsin Bey
d- Metin Bey

8- Berk alışveriş merkezinde hangi arkadaşı ile karşılaşmıştı?

a- Sokaktan arkadaşı
b- Sınıf arkadaşı
c- Köyden arkadaşı
d- Halk oyunlarından arkadaşı

9- Kaybolduğunu sandıkları dedeleri nereden çıktı?

a- Sokaktan
b- Balkondan
c- Hastaneden
d- Karakoldan

10- Dedeleri telefonun arkasına ne sürmüştü?

a- Tutkal
b- Reçel
c- Bal
d- Çam sakızı

Cevap Anahtarı:

1-a      2-d      3-c       4-b        5-a
6-c      7-a      8-b       9-b        10-d

Telefon Melefon Yok (Şermin Yaşar) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Telefon Melefon Yok

Kitabın Yazarı: Şermin Yaşar

Kitap Hakkonda Bilgi:

Şermin Yaşar’dan hem çocukları hem de yetişkinleri güldürürken düşündüren yepyeni bir hikâye!

Berk, telefonunu bir an bile elinden bırakmak istemeyen bir çocuk. Annesi, babası, dedesi, babaannesi, halaları, amcaları, enişteleri… herkes ama herkes ondan aynı şeyi istiyor: “Artık bırak şu telefonu!” Derken, büyük bir doğum günü partisinde, tam da Koca Dede’nin 98. yaş gününde, olanlar oluyor: Telefonlar, Berk ve kuzenlerinin ellerine gerçekten yapışıyor!

Tornavidalar, yağlar, hastane yolları işe yaramıyor. Çünkü mesele sadece bir telefon değil.
Berk ve kuzenleri bu tuhaf durumdan kurtulmaya çalışırken, teknolojiyle kurdukları bağı, kendi alışkanlıklarını ve sorumluluklarını sorgulamak zorunda kalıyorlar.

Mizahın, absürtlüğün ve içtenliğin bir araya geldiği bu hikâyede Şermin Yaşar, çağımızın çocuklarını çok iyi tanıyan gözlem gücüyle yine harika bir iş çıkarıyor. (Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Kitap, teknolojik bağımlılığı, aile içi iletişimi ve nesiller arasındaki farklılıkları mizahi bir dille anlatmaktadır.

Kitabın Özeti:

Kitabın ana karakteri Berk adında bir çocuktur. Berk, Can, Ali ve İpek çok iyi anlaşan dört kuzendir. Kuzenlerin en sevdiği şey öğleye kadar uyumak ve uyandıktan sonra da akşama kadar telefonla vakit geçirmektir. Kuzenler ekran bağımlısı olmuştur.

Berk ve ailesi aynı mahallede yaşayan geniş bir ailedir. Aile bireyleri birbiriyle vakiy geçiren sosyal bağları güçlü bir ailedir. Buna rağmen Berk cep telefonu ve ekran bağımlısı olmuştur. Bu durum aile bireylerinin hoşuna gitmemektedir ve kuzenlerin bu durumuna kızmaktadırlar.

Berk’in dedesi Sıtkı dede diğer adıyla Koca Dede 98 yaşına girmiştir. Aile bireyleri Sıtkı dedenin doğum gününü kutlamak için evine giderler. Aileden yeni doğum yapmış genç bir anne de küçük çocuğunun kırkını çıkarmak için Sıtkı dedenin doğum gününe gelmiştir. Rivayete göre torununun torununu gören kişinin dileği kabul görürmüş. Bütün aile Sıtkı dede doğum gününü kutlarken onun ne dileyeceğini merak etmektedir. Çünkü Sıtkı dede torununun torununu görmüştür.

Sıtkı dede tam doğum günü pastasına üflerken çocukların elindeki telefonları görür ve "o telefonlar elinizde yapışıp kalsın" der. Tam o anda çocuklar telefonların ellerine yapıştığını fark ederler. Kuzenler ilk önce ne olduğunu anlamazlar fakat daha sonra korkmaya başlarlar. Durumu ailelerine söylediklerinde önce kimse inanmaz ve "ellerinizden telefonu bırakmazsanız böyle olur" diyerek gülerler.

Berk’in annesi durumun farkına varan ilk yetişkin olur. Daha sonra ailenin tüm fertleri bu durumun nasıl olduğunu anlamaya çalışırlar. Kimse kendi ellerine de yapışır diye telefonlara dokunmak istemez. Çocuklar da diğer ellerine yapışırsa diye endişe etmektedir. Hastanenin acil servisine giderler fakat orada da bir çözüm bulunamaz. Ertesi gün doktora gitmelerini söylerler.

Kuzenler korku içerisindedir ve ayrı ayrı kalmaktansa sabah olana kadar Sıtkı dedenin evinde kalmaya karar verirler. Sabaha kadar bu durumdan nasıl kurtulacaklarını düşünürler. Yaşadıkları bu duruma için çok üzgündürler. Bir zamanlar vazgeçemedikleri telefonları şimdi kurtulmaları gereken bir nesneye dönüşmüştür.

Sabah olduğunda çocuklar babalarıyla beraber doktora gitmek için hazırlanırlar. Doktor Murtaza bey çocukların bu haline çok şaşırır. Belki bulaşıcı bir hastalıktır diye düşünerek çocukların ellerindeki telefonlara dokunmaz. Doktor Murtaza, çocuklara bayram sonuna kadar bu şekilde idare etmelerini söyler.

Berk, babası ile beraber kafasının dağılması için alışveriş merkezine gider. Bir sınıf arkadaşı ile orada karşılaşır. Arkadaşı tokalaşmak için ona elini uzattığında eline telefon yapışık olduğu için ona karşılık veremez ve çok üzüllürek eve döner.

Berk evde düşünürken olayların başlangıcı dedesinin bir dileği ile başladıysa tekrardan dedesi "elinizden düşsün şu telefon" diyerek bir dilek dilerse telefonun düşmesi gerektiğini düşünür. Berk şunu anlamıştı ki her şeyi telefondan araştırmak aslında onu kitap okumaktan ve düşünmekten uzaklaştırıyordu. Berk sorunu telefona bakmadan çözmüştü.

Tüm aile tekrar Sıtkı dedenin evine giderler. Tekrardan Sıtkı dedenin doğum gününü kutlamaya karar verirler. Sıtkı dede doğum günü pastasını üflerken "elinizden düşsün şu telefonlar" der ve telefonlar çocukların ellerinden düşer. Herkes çok şaşırmıştır. Sıtkı dede gülmeye başlar ve "ben size küçük bir oyun oynamak için telefonun arkasına çam sakızı sürmüştüm o ellerinize yapışmıştı" der. Sonrasında "Zaten ben dilemesem de bugün etkisini kaybedip telefonlar ellerinizden düşecekti." der.

O günden sonra kuzenler telefonu çok kullanmanın iyi bir şey olmadığını, kitap okumak, sokakta gezmekk ve oyun oynamak gerektiğini anlarlar.

22 Ekim 2025 Çarşamba

Platon’un At Arabası - Siyah Atı Kontrol Altında Tutmayı Öğrenin


Platon’un At Arabası

Platon, insan ruhunu anlatmak için MÖ 360 yılında öyle çarpıcı bir metafor kullanmış ki, günümüzde bile yol gösterici olmaktadır. Platon'a göre zihnimiz, iki zıt karakterdeki atı kontrol etmeye çalışan bir arabacıya benzer.

Platon, Phaedrus isimli eserinde ruhu anlatmaktadır. Eserde anlatılan alegoriye göre insan ruhunu siyah ve beyaz renkte olan iki kanatlı at çekmektedir. Atlardan beyaz olan uysal siyah olan ise hırçındır.
Ruh anlatılırken üç parçalı bir durum söz konusudur; biri arabacı diğerleri iki attır. Burada arabacı aklı temsil etmektedir. Beyaz at iradeyi, siyah at ise arzuları temsil etmektedir.

İradeyi temsil eden beyaz at, arabayı iyi ve faydalı olana doğru çeker. Temsil ettiği erdemler; disiplin, sabır, cesaret, bilgelik.

Beyaz at, nazik yönlendirmelere uyar ve doğru olanı yapmak ister.

Arzuları temsil eden siyah at, arabayı haz ve rahatlığa doğru çeker. Temsil ettiği şeyler; korkularınız, arzularınız ve anlık ödüllere duyduğunuz ihtiyaç.

Siyah atın sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gerekir, yoksa arabayı yoldan çıkarır. Siyah at, konfora, hazza ve kolay olana doğru gitmek ister.

Aklımızı ve zihnimizi temsil eden arabacının kendi başına bir gücü yoktur. Arabacı, atları doğru bir şekilde yönlendirmek zorundadır.

Arabanın yoldan çıktığı durum insana şunları hissettirir:

• Ne yapılması gerektiğini bilirsiniz ama bunu yapacak irade gösteremezsiniz.

• Kişi aynı hataları tekrar tekrar yapar.

• Kişi işlere başlar ama asla işlerini bitiremez.

• Kişi kendini bugün ve yarın arasında bölünmüş hisseder.

Platon'un bu metaforunu bu kadar güçlü kılan şey nedir? Hepimizin günlük hayatta karşılaştığı zihninde yaşadığı çatışmayı mantıklıca açıklamasıdır.

Modern beyin bilimi, Platon’un 2.400 yıl önceki düşüncelerini doğrulamaktadır.

İnsan beyninde hızlı ödüller için limbic sistem ve uzun vadeli planlama için prefrontal korteks sistemleri bulunur. Ödül merkezi daha güçlüdür. Planlama merkezi ise çabuk yorulur.

Böylece, Arabacımız, yabani siyah atla mücadele ederken tükenir.

• Yeni alışkanlıklar bir kaç hafta içinde sönümlenir

• Kişi başladığı diyetlerde başarısız olur

• Sürekli sosyal medyayı kontrol ederiz

• Gerekli olduğunu bilmemize rağmen egzersizleri atlarız.

Zor olan ne yapacağımı bilmek değildir. Zor olan rahatlık ve konfor (arzular) ile büyüme ve gelişme (irade) arasındaki savaşı kazanmaktır. Savaşı kazanabimek için atılacak adımlar;

1. Adım - Atları Tanıyın: Siyah atın beyaz atınızla çatıştığı zamanları belirleyin. Bu öz farkındalık, yoldan çıktığınızı hissettiğinizde durup ve hangi atın önde olduğunu anlamanızı sağlar.

2. Adım - Arabacıyı Güçlendirin: Bilinç ve zihniniz, siyah atla mücadele ederken kolayca yorulur. Zihinsel dayanıklılığınızı, stratejik molalar ve karar alma yükünü azaltarak geliştirin.

3. Adım - Vahşi Atı Eğitin: Doğru yolda ilerlemeyi ödüllendirici davranışlar oluşturun:

• Hedefleri daha küçük zaferlere bölün

• Anında geri bildirim döngüleri oluşturun

• İlgiyi artırmak için yeniliği kullanın

• Süreci keyifli hale getirin

4. Adım - Beyaz Atı Besleyin: İstediğiniz geleceği her gün görselleştirin

• Haftalık olarak ilham verici içerikler okuyun

• Hedeflerinizin sembollerini görünür tutun

• Hedeflerinizi paylaşan insanlarla bağlantı kurun.

5. Adım - Her İki Enerjiyi Dengeleyin: Gerçek ustalık, iki atın da bir ekip olarak çalışmasını sağlamaktır.

• Ne zaman disiplinli bir şekilde ilerleyeceğinizi ve ne zaman dinleneceğinizi bilin.

• Siyah atın tutkusunu, beyaz atın koyduğu hedeflere ulaşmak için kullanın.

12 Ekim 2025 Pazar

Satranç Kulübü (Sezer Ün) Etkinlik Kitabı Kitap Sınavı Yazılı Soruları ve Cevap Anahtarı



Kitabın Adı: Satranç Kulübü

Kitabın Yazarı: Sezer Ün

Kitap Sınavı Soruları ve Cevap Anahtarı

1- Efe okulda hangi kulüp açılırsa gitmeyi düşünmektedir?

Tamirciler Kulübü

2- Efe okulda hangi kulübe katılmıştır?

Satranç Kulübü

3- Efe satranç kulübünde ilk gün kiminle satranç maçı yapmıştır?

Bora

4- İlk gün Efe ile Bora arasında geçen satranç maçının sonucu ne olmuştur?

Berabere kalmışlardır

5- Efe satranç oynamayı kimden öğrenmiştir?

Dedesinden

6- Dedesinin Efe'ye satranç ile ilgili verdiği öğüt nedir?

Sabırlı olması

7- Beden eğitimi dersinde basketbol oynarken Bora Efe'ye ne yapmıştır?

Omuz atıp yere düşürmüştür

8- Efe'nin dedesi satranç oynamak ile balık tutmayı hangi yönüyle birbirine benzetmektedir?

İkisinde de sabırlı olmak gerekir

9- Satranç kulübü öğretmeninin adı nedir?

Özge öğretmen

10- Satranç turnuvasına katılmak için yapılan seçmeler sonucu kimler turnuvaya gitmeye hak kazanmıştır?

Bora, Efe, Çağla, Arda ve yedek olarak Güney

11- Satranç turnuvasında takım kaptanı kim olmuştur?

Bora

12- Satranç turnuvasına katılan rakip okullardan Yeni Gençler Koleji'ndeki hangi öğrenci ile Bora arsında bir rekabet vardı?

Mert

13- Satranç turnuvası sırasında takım oyuncularının ilişkilerinde nasıl bir değişim oldu?

Birlikte hareket etmeye ve takım ruhuna sahip davranmaya başladılar

14- Satranç turnuvası finalinde Bora kiminle satranç maçı yaptı?

Mert

15- Satranç turnuvası finalinde Bora'nın yaptığı maçın sonucu ne oldu?

Bora, Mert'e yenildi

16- Satranç turnuvasında birinci olduklarında okulda nasıl karşılandılar?

Okulda büyük bir kalabalık coşkuyla karşıladı

11 Ekim 2025 Cumartesi

Satranç Kulübü (Sezer Ün) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi


Kitabın Adı: Satranç Kulübü

Kitabın Yazarı: Sezer Ün

Kitap Hakkında Bilgi:

Kursa gitmesine ve özel ders almasına rağmen Bora, Satranç Kulübü'ndeki ilk derste yaptıkları karşılaşmada neredeyse Efe'ye yeniliyordu. Bu yüzden ona düşmanca davranmaya başladı.
Satranç turnuvasına birkaç gün kalmışken oyuncuların çekişmesi, takımın başarısını olumsuz etkiliyordu. Rakipleri çok güçlüydü, endişe ve heyecan doruktaydı.
Peki, aralarındaki tartışmalara son verip bir takım olmayı başarabilecekler mi?
Ya şampiyon olmayı?
(Tanıtım Bülteninden)

Kitabın Konusu:

Bir okulda bireysel olarak hareket eden, kendini yeterli gören satranç kulübü öğrencilerinin takım ruhuna sahip olarak satranç turnuvası sürecinde yaşadıkları anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti:

Efe, okuldaki kulüp etkinliklerine katılmak istemeyen, sosyal ve sanatsal faaliyetlere ilgisiz bir öğrencidir. Geçen senelerde katıldığı kulüp faaliyetlerini sevmemiş ve her sene farklı bir kulübe katılmak zorunda kalmıştır.

Efe, bu yıl okulundaki Satranç Kulübü'ne katılır. İlk gün satranç kulübü odasında Bora adındaki bir öğrenci ile satranç maçı yapar ve berabere kalırlar. Bora satranç kursuna giden ve okulda bugüne kadar herkesi yenmiş egosu yüksek bir öğrencidir. Bora, Efe'yi yenemediği için çok bozulur ve Efe'den bunun intikamını almaya çalışır. Hatta bbir gün basket maçı yaptıkları sorada Efe'ye omuz atar.

Efe, dedesi ile yaptığı satranç maçları sayesinde farkında olmasa da iyi bir oyuncu olmuştur. Bora'nın Efe'yi yenememesine herkes çok şaşırmıştır.

Satranç kulübü öğretmeni Özge hanım satranç kulübü öğrencilerinin takım ruhu ile hareket etmeleri için çabalamaktadır. Okulları daha önce satranç turnuvalarında bir başarı gösterememiştir. Özge öğretmen bu sene kuracağı satranç takımının katılacakları turnuvada derece alması için eğitimlere devam etmektedir.

Satranç kulübünde yapılan çalışmalar devam ederken Bora ve Efe arasındaki rekabet de kızışmaktadır. Özge öğretmen satranç turnuvasına katılmak üzere Bora, Efe, Çağla, Arda'yı asil oyuncu olarak, Güney'i ise yedek olarak seçmiştir. Bora takım kaptanı olmuştur.

Turnuvada rakip okullardan birinde Bora'nın eski rakiplerinden Mert de bulunmaktadır. Mert katıldıkları turnuvalarda genelde Bora'yı yenmekte ve onu kızdırmaktadır. Budurum Bora'nın canını sıkmaktadır.

Turnuva boyunca yapılan karşılaşmalarda yenildikleri maçlarda olsa Özge öğretmenin öğrencileri turları atlayarak finale kadar yükselirler. Turnuva sırasında takım üyelerinin birbirlerine bağları artar ve takım ruhu ile hareket etmeye başlarlar. Bu durum Özge öğretmeni çok mutlu eder.

Turnuva finalinde Mert'in okulu ile karşılaşırlar. Bora yine Mert'e yenilir fakat diğer takım arkadaşları maçlarını kazanırlar ve turnuva birincisi olurlar. Mert bu duruma çok bozulur. Bora, Efe, Çağla, Arda, Güney ve Özge öğretmen bir birlerini kutlarlar ve birinci olmanın sevincini yaşarlar.

Turnuva birincisi olan öğrenciler için okullarında bir tören yapılır. Satranç takımındaki öğrencilerin isimleri yazılan pastalar kesilir ve bütün okul birlikte birincilik kutlaması yaparlar.

7 Ekim 2025 Salı

Türk Dünyası Ortak Türk Alfabesi

Türk Dünyası Ortak Türk Alfabesi



Türk Dünyası Ortak Türk Alfabesi, 99 yıl önce 26 Şubat – 6 Mart 1926 tarihleri arasında yapılan I. Bakü Türkoloji Kurultayı ile başlayan bir süreçtir. Türkçenin sorunları tartışmaları bugüne kadar konuşularak süregelmiştir.

Günümüzde ise Türkçenin alfabesi meselesinde tarihî bir adım atıldı ve 11 Eylül 2024 tarihinde Türk Dil Kurumu yayınladığı bildiriyle Ortak Türk Alfabesi'ne geçildiği ilan etti.

Azerbaycan’ın Bakü şehrinde 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu toplandı. Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen toplantılarda Türk Dünyasının kullanımına sunulan Latin tabanlı ortak bir Türk alfabesi oluşturuldu. 

2022 yılında Türk Devletleri Teşkilatına bağlı Türkiye Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan ve gözlemci olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin temsilcileri tarafından alfabe komisyonu oluşturuldu. Komisyonun iki yıllık çalışmalarının sonucu ortaya çıkan alfabe Türkçenin ses bilgisini (fonetik) göstermede kullandığımız alfabeye göre daha işlevsel bir özellik taşıyor.

Türkler çağlar boyunca Köktürk, Uygur, Soğd, İbrani, Grek, Kiril, Arap ve benzeri alfabeler kullanıldı. Ancak bu alfabelerin birçoğu Türkçenin sesbirimini (fonem) tamamen karşılamakta yetersiz kalmıştır. Bugüne kadar kullandığımız Latin alfabesi Türkçedeki fonemlerin kullanımı için en elverişli olan alfabe olmasına rağmen bazı eksiklikleri vardı. 

Bu eksiklikler standart dil ile ağızlar arasında sesbirimsel farklılıkları göstermede ortaya çıkmaktadır. Bugün Anadolu’da kullanılan ve deniz, gönül, en, ön ve benzeri kelimelerde duyduğumuz geniz n’si (nazal n), yine erte, beş, etmek gibi kelimelerinde duyulabilen Türkçenin tartışmalı kapalı e sesi ve belli, elli, eylemek vb. için olan açık e’nin aynı harfle yazımı, kalmak’taki art damaksıl ve kâğıt’taki ön damaksıl k’nin harf ayrımının olmaması akla gelen ilk eksikliklerdir.

Ortak alfabedeki yeni harflerin fonetik karşılıkları nedir?

Türk Dil Kurumunun bildirisinde ortak alfabe için düzenlenen harfler şunlardır: Aa, Bb, Cc, Çç, Dd, Ee, Əǝ, Ff, Gg, Ğğ, Hh, Xx, Iı, İi, Jj, Kk, Qq, Ll, Mm, Nn, Ññ, Oo, Öö, Pp, Rr, Ss, Şş, Tt, Uu, Ūū, Üü, Vv, Yy, Zz. Burada, kullandığımız harflere ek olarak Əǝ, Xx, Qq, Ññ, Ūū’yu görüyoruz. 

Görüldüğü üzere yeni kabul edilen ortak Türk alfabesi, Türkiye Türkçesinin ağızlarında olan ancak harf olarak yazılmayan sesleri göstermek üzere tasarlanmıştır. 

Ortak alfabenin önemini ortaya koyan bir diğer hususu Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Osman Mert şöyle açıklıyor: “Burada bizim yaptığımız 34 harf üzerinde uzlaşmak değil. Her lehçenin ihtiyacı olan harfleri belirlemek, her lehçe için en uygun alfabeyi oluşturmak. Yani şu an Azerbaycan ve Türkiye dışında Özbekistan’ın, Kazakistan’ın ve Kırgızistan’ın alfabeleri belirlenmiş oldu.” 

Altı Harfli Bir Tatlı (Şermin Yaşar) Kitabının Özeti, Konusu ve Kitap Hakkında Bilgi

Kitabın Adı: Altı Harfli Bir Tatlı Kitabın Yazarı: Şermin Yaşar Kitap Hakkında Bilgi: “Ben istiyorum ki meşguliyetim olsun. Elimde bir iş...